Yılmaz Erdoğan Sana Bakmak !!!

weeping eyes

Özel Üye
Katılım
4 Ağu 2007
Mesajlar
831
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak

Herşey yapılabilir bir beyaz kağıtla
Uçak, örneğin uçurtma,
Mesela altına konabilir
Bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için sallanan bir masanın
Veya şiir yazılabilir
Süresi ötekilerden kısa bir ömür üzerine.

Bir beyaz kağıda her şey yazılabilir senin dışında
Güzelliğine benzetme bulmak zor
Sen en iyisi sana benzemeye çalışan her şeyden
Bir gülden, bir ilk, bir sonbahardan sor
Belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
Ve benim
İlinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
Anlarım bitkiden filan
Ama anlatamam toprağın güneşle konuşmasını
Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla.

Sen bana ışık ver yeter
Bende filiz çok
Köklerim içimde gizli
Gelen giden, açan soran, bere budak yok
Bir şiir istersin, "içinde benzetmeler olan"
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel bir şey yok.

Uzun bir yoldan gelen
Tedariksiz katıksız bir yolcuyum
Yaralı yarasız sevdalardan geçtim
Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
Her şeyi anlattım
Olan, olmayan, acıtan, sancıtan
Bilsem ki sana varmak içindi
Bütün mola sancıları
Bütün stabilize arkadaşlıklar
Daha hızlı koşardım
Severadım gelirdim
Özlerinin mercam maviliğine
Sana bakmak
Suya bakmaktır
Sana bakmak
Bir mucizeyi anlamaktır

Sana sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
Aşk sorgusunda şahanem
Yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
Çünkü bilenler hatırlar
Hem yapılmış, hem yapma çiçek satanlar
Bahçıvan değil tüccarlardır
Sen öyle göz
Sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
Sen teninde cennet kayganlığı iken
Sana şiir yazmak ahmaklıktır.

Bir tek söz kalır
Dişlerimin arasından
Ben sana gülüm derim
Gülün ömrü uzmaya başlar

Verdiğim bütün sözler
Sende kalsın isterim
Ben sana gülüm derim
Gül sana benzediği için ölümsüz
Yazdığım bütün şiirler
Sana başlayan bir kitap için önsöz.

Sana bakmak
Bir beyaz kağıda bakmaktır
Herşey olmaya hazır
Sana bakmak
Suya bakmaktır
Gördüğün suretten utanmak
Sana bakmak
Bütün rastlantıları reddedip
Bir mucizeyi anlamaktır

Sana bakmak
Allah'a inanmaktır..

Yılmaz Erdoğan
 

weeping eyes

Özel Üye
Katılım
4 Ağu 2007
Mesajlar
831
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Yılmaz Erdoğan Sevgilim Yoksa sen?

Sevgilim Yoksa Sen?

Hiçbir yerinde yok asaletin ibresi
Sesinde kamaşmasında tensel bir büyünün
Atlas hani libas ve kuytu bakışlı mavi gözlerin
Sanki hepimize bütün şiirleri hala fısıldayan
Bir eski büyük şairmiş gibi
Aşk bir erken didişme bir sorgu sualmiş de
Mezbele ve yaralıymış eski yaraların yeniden kanamasından
Hiçbir yerde yok asaletin ibresi
Bir adamın yüzünde ya da yalana çok benzeyen
Bir doğru sözünde belki.....
Saçlarının çevriminde ıslak bir beyaz kadının
Yüksek rakımlı göllerin buzul saflığında
Ve kokusunda çiçeklerinin kanirej’in
Elbet şiir olacak şairin tesellisi
Ve en kötüsü bile işe yarayacak aşklaşmaların
Yazana değilse bile okuyana faydalı
"bak aynı başına gelmiş adamın benim başıma gelen"
O da üzülmüş aynı benim gibi ....
Benimki daha acıklı değil onunkinden,
Fiyakalı değil onun acısı benimkinden..
Sade güzel olan kelimeler..
Sade kelimeler...
Kelimeler....
Sen aşka aşıksın müsaitsin gördüğünü abartmaya
Biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık
Bir elim sana uzanır, öteki berikinin zaten elinde
Bırak yoluma gideyim bildiğimce
Yabancısı olduğum bir şey değil yabancılar
Baktım yerlisi yabancısı aşağı yukarı hepsi benzer erkekler....
Eğer bir söz, bir ses bekliyorsan bu adamdan
İçinde hiç gönderme isteği bulunmayan bir git
Lazımsa eğer...
İşte orada duruyor...
Ağzımın bir yerinde...
Almak ister misin dilini sokup aklıma
Sana ait olan herşeyi bir nefeste
Bir göz yumma anında
Bir soğuk telefon konuşmasında
Geri alabilir misin?
Seni benden geri alabilir misin?
Kovabilir misin beni senden?
Sevgilim..
Yoksa sen,
Sevgilim olmayabilir misin?..

Yılmaz Erdoğan
 

weeping eyes

Özel Üye
Katılım
4 Ağu 2007
Mesajlar
831
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Yılmaz Erdoğan Bu Bahar Aşka Hazır

Bu Bahar Aşka Hazır

Her yağış bir başka kalkışmaya gönüllü
Ve kim neye erse bu geçişte
Bir tomurcuk bir gözyaşı mutluluk işte
Her bahar arifesinde korkulu bir kimsesiz gecenin
Aklım elim yüreğim kirişte
Hep biraz korku biraz yalan telefon seslerinde.....
Ya yine boş koridor ıslaklığıysa ve beton efesi
Bütün fakir çocukluklarda....
Ama herşey sırasını beklerken
Mukaddes bir kuytuda
Senden umut kesenin hüzün kesesinde bir yavru
Herhangi bir anne kadar kanguru
İşte bahar işte sevda işte tomurcuk bir bakıma
Ağzım mavi ıslaklığının uçurumunda
Rüyayla gerçeğin arasında
Hep iyinin aşkın tarafında
Ve
Değmediğim yerin kalmayıncaya
Bu bahar sonsuza tomurcuklanmaya
Ben sana sen çatlak bir anadoluyu kucaklamaya
Bu bahar aşk için hazır
Hazır vazgeçmeye
Adının bile baş harflerinden
Kayıtsız bir sarhoşluğun her gün erkenden sabah oluşu
Her şeyi biraz şakalaştıran bakışından
Şakadan başka izahı olmayan bu kalp ağrısından
Ve
Bahanesi bir yürek bir et
Bir bedenin içine girmek!
Hazır bu bahar
Akılsız! Bir yeşermenin şahane hasadına
Hazır nur topu bir yaşama sevincini kundaklamaya....
Unutma baharda çiçek olan
Meyvedir yaza....
Bu erik tanesi bu şakacı bahar çiçeği
Her dem taze kalsa...

 

weeping eyes

Özel Üye
Katılım
4 Ağu 2007
Mesajlar
831
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Yılmaz Erdoğan Ankara'ya Öyle Yakışırdı ki Kar

Ankara'ya Öyle Yakışırdı ki Kar

Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar..
Asfaltlar ışıldar, buz tutardı resmi yalanlar...
Kimse keman çalmaz belki ama
Çok keman çalınsın balolarında
Diye yapılmış
Gri sisli binalar...
Alnının ortasında
Ciddi bir devlet asabiyeti.
Çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar,
Bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmek
Bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş!
(biz bir şeyi delicesine severiz ama tanrım neyi?)
Kahve önü çatlak mozaik
Bel kemiğine tehdit
Kürsüler üstünde
Çok sigara içen
Öğrenciler
Bir daha asla yaşayamayacağı
Aşkları teğet geçerken
Hep onu sevmeyenleri severek
Hep onu sevenin gözlerinden
Kalabalıklara kaçarak
Karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara,
Yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını
Bir izmirli güzele dayatmak varken
(hep kardeş olacak değiliz ya,
Yaşasın halkların sevgililiği!)
Soyut bir sevdaya
Beşik kertilmiş olan
Dağda çoban,
Şehirde şark çıbanı sayılan,
Fırat'ın büyük elleri
Ararat'ın kız yelleri
Cilo'nun derin nefesleri
Hülasa kente hukuk mukuk okumaya
Mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş
Anadolu çocukları, ankara' ya öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar,
Buz tutardı resmi yalanlar
(belki balkona kar seyretmeye çıkar diye
Sevdiğimiz kızlar)
Çok dibimiz donmuştur ve çoğu zaman
Bu kar mevzuu
Kızlara yeterince ilginç gelmemiştir
Hiçbir şey kapalı bir dükkan kadar
Hüzünlü gelmez insana
Ankara'da,
Yoksa bugün bir hayat
Yaşanmayacak mı duygusu çöker bütün bozkıra.
Kimse keman çalmaz belki
Belki bu film hiçbir zaman
O kadar fiyakalı olmayacak ama
Hiçbir lahmacunda
O okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin
Tadını vermeyecek bir daha
Çok daha iyilerini yedim sonra
Bizzat urfa'da hatta
Ama hiçbirinde
O kadar aç oturmadım sofraya
Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar
Çok yabancı bir soluk duyulur bazı
Bilinmez bir dilin ıslığından
Anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar
Öyle deme ankara'yı sevmeyene bir zulümdür
Bu kadar insanın neden ankara'yı sevdiğini anlamadan
Ankara'da yaşamak
Yollarına hep sevdiğimiz insanların
Adlarını vermediler ama biz her duvara
Bilvesile onların adını yazarak yaşadık
Kül ve betondan mürekkep
Yaşadıkça yaşanılası gelen
O tuhaf bozkır kokusunda.
Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar.
Asfaltlar ışıldar...
Bir günden bir sürü gün yapan
Mesai saatlerinde hiçbir şey yapan
Hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan
Rakıyı bol sulu içen
Dokunmasın için değil
Çabuk bitmesin diye devletimin tekel rakısı,
Hep kağıtlara bakarak,
Hep kağıtlardan bakarak
Hem neşet ertaş' ı hem bülent ersoy' u
Aynı anda sevmeyi başararak,
Karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
Çok beğenmeyerek ama
Yine de bu tasarrufunu takdir ederek
Boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
Hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi
Yürüyen...
Memurlar.......
Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar..
Asfaltlar ışıldar,
Buz tutardı resmi yalanlar...
Biz, şimdi kapalı bir kuruyemişçi
Dükkanının -ki bütün plan kar altında
Tuzsuz ay çekirdeği çitleyip
Yanı sıra bafra içmektir-
Kötü ışıklandırılmış vitrininden
Umutsuzca içeri bakan,
Kimliği gereğinden fazla sorgulanmış,
Merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş,
-yani sistem kendi verdiği kimliği
Zırt pırt geri istemektedir-
Doğduğu yer yüzünden
Doğuştan kavgacı zannedilen ama
Pek çoğu kavgadan nefret eden
Kavgacı esmer cesur korkak
Çoğu kürt çoğu türk çocuklardık...
Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar....
Ha sonra belki ahmed arif�in aklına
Hiçbir şairin aklına gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha ankara' yı
O'nun kadar sevemeyecek -bir şiir islenir:
Kar altındadır varoşlar
Hasretim, nazlıdır ankara.....
Ustam yine sen bilirsin ama
Hangi aralıkta bir şair ölmüşse
İşte o, en netameli aydır bence.
Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar...
Asfaltlar ışıldar...
Yalanlar...
Şimdi ve sonra ne zaman ankara'ya kar yağsa
Elim gönlüm, çocukluğum buz tutar.

Yılmaz Erdoğan

 

weeping eyes

Özel Üye
Katılım
4 Ağu 2007
Mesajlar
831
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Yılmaz Erdoğan Ben Yandım

Ben Yandım

Hangi dilde ağlıyorsa insan
İşte ana dilidir ayrılmanın
Her sokağa şifa niyetine bir açlık
Güzereş kardaşlık bilinen en büyük uzaklık
Hep acıların kuranderinde sevgili bir yoksulluk
Kitapların arasında dolanmış ve
Sahte fikirlerle dolandırılmış donatılmış aklanmış yeşermiş
Ve gri demirli bir yatılı okulda uzun uzun
Kimsesiz kimsesiz ağlamış
Uykusunda adın çağırmış
Nöbetlerde edebiyat sohbetlerde bir yarışma kavgası
Fikirden fikire sıratlar geçilmiş
Ne murat suyu kan aksın isterim
Ne şiirinden vazgeçerim kavganın
Mesleğim göze almaktır
Kalabalığa faydanın bedelini
Öderim sağdan soldan aldığımla
Sözlerimden başka vasiyetim ve servetim yoktur.
Her beladan bir alıntıyla kurtulurdum
İlla ki adını hatırlardım lazım olanın
Bir siverek acısı aslında sevdiğim
Bir mezopotarnyalı kederi
Asur'un ninova'nın kehaneti....
Kalbim kül oldu
Eski bir kütüphane yangınında
Ben yandım.
Kimi cüret etsem sevmeye
Kendime küçük geldim
Zayıf kaldım
He murathan esir düştüm
Sefil oldum.
Acılarım hep tavsiyedir
Çok sevdiğim bir şairden
Yok bire yok
"ne etsek olmuyor"un ranza arkadaşıyım
Bilinen en uzak yatılı bölge okulundan
Ben bıraktım siz konuşun,
Yoruldum ben siz koşun.
Iskartaya ayırın beni
Bütün ayrılıklardan.....
Küsmedim kardayım yediğim dayaktan
Şimdi yalnız, şan saman kağıt kokulu günlerde
Türkçeye çeviriyorum ayrılık acısını
Beni bırakın
Ben meçhul oldum
Gizli özneyim
Vatansız cümlelerde
Ben yandım.
Kalbim kül oldu
Eski bir kütüphane yangınında.

Yılmaz Erdoğan
 

mimoza

Özel Üye
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
726
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Şehir:
Samsun
emeğine saygı güzel olmuş
 

mimoza

Özel Üye
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
726
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Şehir:
Samsun
saol..................
 

mimoza

Özel Üye
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
726
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Şehir:
Samsun
hepsi güzel baya bi şiirimiz oldu desene:D
 

weeping eyes

Özel Üye
Katılım
4 Ağu 2007
Mesajlar
831
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
teşekkür ederim ama daha bu ne ki devamı gelecek:)
 

weeping eyes

Özel Üye
Katılım
4 Ağu 2007
Mesajlar
831
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
hakkında konuşmak senin...(Yılmaz Erdoğan)

hakkında konuşmak senin..

Bir gün her şeyinle dimdik her türlü kavgaya hazır,çıplak,gergin,
Her sözü verebilecek kadar aceleci,
Tutamayacak kadar unutkan.
Sade çaresizken kadın genelde erkek
Kendi sözlerinin gölgesine hayran.
Hiç bişi gerçek değil alkışlar yalan,
Hala bi çift çarpık bacak
Kendi resmi resmiyle barışık.
Küs eskisiyle ve eski sevgililerinin hepsiyle.
Ama hala çok güzel hakkında knuşmak senin
Ben senden bahsediyorum yine kime darlansa kalbim kimin kılığında.
Ne zaman aklım çıksa yerinden tuzu ayarında göz yaşlarımla dönmeyeceğine inandığım günlerde bu seyrüseferden(bu seyrüsefer sözünün burda geçme sebebi tamamen kelimeyi sevdiğimden)
Diyorum işte bu sefer oğlum işte bu sefer
Olacak olmakta olan,
Yanacak yanmakta olan,
Çare yok akacak akmakta olan düşecek...
Ama hala çok güzel hakkında konuşmak senin
Düşünmek seni en ayıp kılıklarda,en düşmüş saatlerde.
Hala güzel hakkında konuşmak senin...
30'u geçmişiz hiç haketmicek kağıtlarla
Oysa boş vermişiz geçmeyelim kalalım diye o sularda.
Yalnız çirkince geçmiş bi gençliğin ağıtı bu kadar acıksız olurdu zaten.
Çocuktum kürtlerin kuyruğundan bahsedilirdi nicedir uyruğundan bahsediliyor.
Ve kim ne söylese bu mühim mesele hakkında mühim kanamalar tespit ediliyor hastanın dosyasında.
Ve diyrum ki ben bazen bu iki sevgilinin arasında ve ikisinin eşit derecede akrabası
İlk kez bir düğünde adam hem erkek hem kız tarafı,
Bağırıyorum şaka yollu,
Olacak olmakta olan,
Yanacak yanmakta olan,
Akacak akmakta olan çare yk düşecek...
Ama hala çok güzel hakkında konuşmak senin.
Bir beyhude çabasına daha girişmek seni met etmenin sana küfretmenin.
Hala güzel hakkında konuşmak senin.
Kökünü kendi sökmüş bir inatçı adamdır yurdum.
Hangi toprağa denk gelmişse oraya salmış kılcallarını ve hepsinden başka çiçek türemiş olabildiğince yaban otlarının arasında.
Çok şahane insanlardır kendini soyacak kadar ahmak hırsızları ayırırsan.
Çok iyi şiirler yazdım kötülerin tamamını çıkarırsan.
Ama hala güzel hakkında konuşmak senin...
Hatta alehinde,
Bağır çağır hatta.
Yeri gelirse çok sağlam bi kaç göz yaşı eşliğinde.
Güzel hala güzel hakkında konuşmak senin.
Dilimin dolanması her görüşmede,her karşılaşmada
Yani her eski sevgililer bayramında hayatın güzel.
Rakının ikinci dublesinde ilk karşımıza çıkanı öptüren şey neyse,
Bir şölenlik hatıra mı yoksa çift dingilli bir acı mı yanısıra neyse artık o şey.
Hani bi bıçak saplaması kadar hasımhane ve bildiğin cennet davetiyesi kılığında bi şey işte neyse o şey o güzel...
Hala güzel hakkında konuşmak senin
...
 

weeping eyes

Özel Üye
Katılım
4 Ağu 2007
Mesajlar
831
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Yaşayabilme İhtimali

Yaşayabilme İhtimali


Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!
 

havva578

Özel Üye
Katılım
28 Kas 2007
Mesajlar
314
Tepkime puanı
9
Puanları
0
bir zamanlar odamın duvarında asılı olan bi şiirdi paylaşım için teşekkürler
 

mimoza

Özel Üye
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
726
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Şehir:
Samsun
çok güzel bi çalışma bu ..tşk paylaşım için
 

mimoza

Özel Üye
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
726
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Şehir:
Samsun
paylaşıım için tşk
 

rainbow

Özel Üye
Katılım
16 Şub 2009
Mesajlar
1,147
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Şehir:
Malatya
çoook güzel hepsii de saol paylaşım içinnn:p:p
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst