Toprak Uyanirsa

BospHoruS

Özel Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
639
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
İstanbul

KİTABIN ADI TOPRAK UYANIRSA
KİTABIN YAZARI Şevket Süreyya AYDEMİR
YAYINEVİ VE ADRESİ
BASIM TARİHİ 1997
KİTABIN YAYIM MAKSADI Köy Öğretmeninin Anıları

KİTABIN ÖZETİ :

TOPRAK UYANIRSA

Yazar, 50 yaşının üzerinde, 30 yıl Anadolu’ nun çeşitli köylerinde çalışmıştır. Köy hayatını seven bir öğretmendir. Yazar kendi özeleştirisinde bulunarak, 30 yıllık öğretmenlik hayatında dişe dokunur önemli bir görev yapmadığını, basit ve iddiasız bir kişi olduğunu söylemektedir. Yazar emekli olmayı planlamaktadır. Emeklilik hayatında ne yapacağını düşünmektedir. 30 yıllık öğretmenlik hayatındaki tecrübelerini kaleme almak istemektedir. Fakat bu dönem içerisinde yazar önemli bir tecrübe kazanmadığını anlatarak kendini yermektedir.

Yazar emeklilikte rahat bir yaşam planlamaktadır. Dostlarıyla birlikte olacaktır. Ama yapmış olduğu planlar zamana uyum sağlayamaz. Bunun sonucu, ailesi ve çevresiyle uyumsuzluğa düşer. Bulunduğu çevreden uzaklaşmak ister. Bu nedenle Valiliğe başvurarak yeniden öğretmen olmak istediğini belirtir. Yazarın başvurusu kabul edilir ve Sakarya iline bağlı Keltepe Köyü’ ne ilkokul öğretmeni olarak atanır. Yazar köye ulaştığında hiç beklemediği bir köy manzarasıyla karşılaşır. Bu köy, yazarın geçmiş dönemlerdeki öğretmenlik yapmış olduğu köylere benzememektedir. Köy çoraktır, bakımsızdır, en önemlisi ise bataklıktır. İnsanlar da tıpkı köy gibi bakımsızdır. Çevrelerine karşı ilgisiz negatif insanlardır.

Yazar köye bir akşam vakti varır, köye geldiğinde Hafız adında biri kendisine yardım eder ve ona kalacak yer gösterir. Bu arada bu kişi yazara kendisini tanıtır. Nerelerden geldiğinden ve ne iş yaptığından bahseder. Akşam yemeği olarak bir tabak pilav getirir. Fakat yanında ekmek yoktur, yazar Hafız’ a neden ekmek olmadığını sorar. Hafız ise köyde ekmek olmadığını söyler. Bu durum aralarında espri konusu olur ve köye Ekmeksiz Köyü adını verirler. Sabah olduğunda karşısında tanımadığı biri vardır. Bu kişi kendisini tanıtır ve köyün geçmişinden bahseder. Köy bir Türkmen köyüdür. Yazar köyü hiç sevmez ve köyden derhal ayrılmaya karar verir. Yazar akşam yemeğinde su içer ve bu su çok lezzetlidir. Bu suyun kaynağını yeni tanıştığı kişiye sorar. Bu kişide suyun bataklığın ortasından çıktığını ve bu suyun adının Üçgözeler Suyu olduğunu söyler ve son olarak bu kişi, köyün katilinin Sıtmabükü Bataklığı olduğunu ekler. Yazar köyün geçmişinden etkilenmiştir. Yazar ilerleyen günlerde köyün imamı ile tanışır. İmam köyün suyunun esrarından söz eder. Üçgözler Suyu. Bu sudan içen bir kişi köyden hiçbir zaman ayrılamaz. İmam suyun içerisinde bir ermişlik büyüsü olduğuna inanıyordur. Orada bir de mezar vardır. Ama mezarın kime ait olduğu belli değildir. İmam köyün masalını anlatır.

Köy, eskiden ormanlık, verimli bir alanmış. Bu dönem içerisinde de bataklık varmış, fakat bu kadar geniş değilmiş. Bataklık zamanla genişlemiş ve köyü çorak bir köy haline getirmiştir. Üçgözler’ de mermer kutsal bir nişandır. Yazar, ermişin mezarını görmek ister. Bu bölgeye gider, burada türbe falan yoktur. Fakat onun etrafında mum ve çaputlar vardır. Mezar çok eski dönemlerden beri ziyaret edilmektedir.. Anadolu’ nun her yerinde böyle mezarlar vardır. Çünkü bu toplumların böyle mezarlara ihtiyaçları vardır. Yazar Üçgözler’ in etrafını görür. Buradaki mağaraları gezer. Dört bin yıl önce buralarda Frigyalılar yaşamıştır, Etililer yaşamıştır. Köyün efsanesinden etkilenen yazar burada kalmaya karar verir.

Yazar işe okulu görmekle başlar. Okulun tekrar yapılanması için Polatlı’ ya gider. Çalışmalarda bulunur. Ankara’ dan yardım almak için yetkililere mektup gönderir. Polatlı’ da yetkili kişilerle tanışır ve bu kişiler okulun yeniden yapılanması için yardım ederler. Yazarın bu çabaları köy halkıyla kaynaşmasına neden olur. Köy halkının Keltepe Köyü’ nün o masallardaki güzelliğini özlediklerini anlar. Okulu açar. Çocukların neşe ve heyecanını görür. Yazar kendi kendine yeni bir uygarlık yarattığını düşünür. Yazarın bir düşüncesi vardır; bataklığın ıslah edilmesi. Polatlı' da tanıştığı kaymakama bu düşüncesini söyler. Kaymakam bu düşünceyi olumlu görür. Ankara ile irtibat kurar. Ankara’ dan Fen Memurları gelir, incelemeler yaparlar. Kaldıkları süre içerisinde bu işi yapabileceklerini söylerler.

Yazar derslere başlar, dersler bütün köy halkına veriliyordur. Aslında eğitim bir bütündür. Eğitim toplumun canlı varlığına bilinçli aktif bir müdahaledir. Konusu insandır. İnsanın kabiliyetlerini belirli bir yönde uyandırmak ve geliştirme işidir. Yazarın böyle bir düşüncesi olduğundan herkese eğitim vermek ister.

Yetkililer köye tekrar gelirler, bataklığın gerçek durumunu saptarlar. Bataklığın kurutulması için gerekli olan teknik çalışmaları başlatırlar. Bir süre sonra bataklık artık kurutulmuştur. Burası artık köy halkının düşlerinde yarattığı keklik pınarı olabilecektir. Bundan sonra bir köyün uyanışı başlar. Topraktan bereket fışkırtmanın zamanı gelmiştir. Topraktaki uyanış köy halkına yansır. Yazarın köye girdiği ilk günde gördüğü o ümitsiz ve gayesiz insanlar artık yoktur. Onun yerine geleceğe umutla bakan insanlar vardır.

Aralık ayının sonlarına doğru Sıtmabükü bataklık değildir. Bataklık bu inançlı insanlara yenilmiş, yok olmuştur. O günlerde köye misafir gelir. Köy halkıyla toplantı yapar. Kendisi bir şirketin ziraat mühendisidir. Bu berekete uyanan topraklarda pancar yetiştirmek istediğini anlatır. Mühendisin bu sözleri köye yeni bir tarım kültürünün girdiğinin habercisidir. Bataklığın kurutulmasından sonra ikinci adım da atılmış olmaktadır. Ekmeksiz Köy’ ü için 3 plan vardır. Toprağın uyanışı, bunu uyandıracak insan gücü ve harekete geçirecek imkan ve olanaklar.

Yazar bu uyanışın insanların bilgilendirilmesiyle bütünleşeceğini düşünerek köy halkına günün koşullarına uygun bilgiler anlatır. Köy seferberlik halindedir. Bu seferberlik devleti uyandırır. Devlet yetkili birimlerini göndererek sizinle beraberiz der ve Keltepe Köyü devletle kucaklaşır.

Yazar sürekli Ankara’ ya gider ve toplantılara katılır. Buradaki konuşmalardan bir çok şey öğrenir. Her bölge milli gelire katkıda bulunmalıdır. “Peki, Ekmeksiz Köyü devlete ne gibi katkıda bulunuyordur?” bu sorusuna yanıt bulamaz. Bir düşüncesi vardır. Herkese toprak dağıtmak ve köy halkının bu topraklara sahip çıkmasını sağlayarak, üretimin gelişmesinin önünü açmak. Devlet yetkilileri bu düşünceyi benimserler. Ziraat Bankası’ nın kooperatif kurslarını başlatmasıyla ilk adım atılmış olur. Yazın gelmesiyle ilk ürün alınmaya başlanır. Pancarlar kamyonlara yüklenir. Herkes mutludur. Bu günleri gördüklerine inanamazlar. Köye yeni olarak modern hayvancılık girmeye başlar. Devlet Çiftliği hayvancılığın köyde gelişmesi için destek verir. Buradan alınacak ürün Polatlı’ ya, Garnizon Kantini’ ne yani askere gidecektir. Böylece köy devletinin milli gelirine katkıda bulunacaktır.

Yazarın Ekmeksiz Köyü’ ne gelişi üç yılı doldurmuştur. Ekmeksiz Köy yazar için yeni bir hayatın başlangıcı olmuştur. Köylüler toprağın uyanmasıyla artık bilinçlenmeye başlamıştır. Köy halkı kendi içerisinde teşkilatlanır. Kendi toplumlarının ekonomik yapısını oluşturmaya başlarlar. Köylüler artık sosyal örgüt olduklarını anlarlar. Köy bir teşkilatlı varlıktır.

Bu ekonomik yapıya müesseselerin katılması gerekiyordur. Köyde 4 tane örnek kooperatif kurulur. Artık köy ilkel yapısından kurtulur, şehirle bağlantısı olan bir merkez olur.

Ekmeksiz Köyü’ nde yeni bir zihniyet örgütü yaratılıyordur. Asıl değişiklik onun iç aleminde gelişir. İç aleminde, bir pınarın gözeleri açılmış, durmadan yeni hayat hamleleri fışkırır.

Toprağın uyanışı ve insanların uyanışı. Keltepe Köyü örnek köy olacaktır. Ankara’ dan mühendisler gelir. Köyün planlı olarak yeniden inşaatı yapılacaktır. Bunu da yapacak olan kendileridir. Bu insanlar bazı önemli işleri kendilerinin başarabileceklerini anlarlar. Çünkü bir çok önemli işler başarmışlardır. Bu başarma gücü onlara daha büyük işlerde başarılı olabileceklerinin habercisidir.

Çok önemli işler yapmışlardır. Bataklığı yenerek, yeraltı suyunu yerüstüne çıkardılar, bir orman yarattılar. İlk meyve ağaçları dikilmeye başlar. Bunlar hep bu insanların inancı sayesinde gerçekleşir. Fakat onları destekleyen bir çok insan ve devlet gücü vardır.

Keltepe Köyü’ ndeki uyanışın temelinde insanların birlik düşüncesi ve topyekün dayanışma imkanların seferber edilmesi, insanların devleti kendi içine çekme gücü yatmaktadır. Keltepe Köyü aşağıdan yukarı çıkan hareketin örneğidir. Her şeyin devlet tarafından beklenmesi yetersizdir, halk yapmak istediklerini devlete anlatarak yardımı sağlamalıdır. Kendileri için gerekli olan çalışmaları kendilerinin başlatmaları gerekir.

Keltepe Köyü Türkiye’ de yatırımların önceden planlandığı bir köydür. Bu hamle, memleketimizin kanunları ve müesseselerinin zihniyeti içerisinde ve bunları zorlamadan mevcut imkanları harekete geçirebilme özelliğidir. Bu eser, köyü seven, ona kendini veren aydınlarla köylünün birliğini tamamlayan işbirliğidir. Bir köyün önderini buluşu, insan gücünün şahlanışı, imkanların harekete geçirilişi ve toprağın uyanışı mutluluğudur.

Yazar, bu köyde eğitimi; yalnız çocuk eğitimi değil, onu bütün herkesin meselesi haline getirmek, okulu köy hayatıyla birleştirerek onu herkesin malı haline getirmek istemektedir. Yazar sadece bir öğretmen değil, köy halkı için bir öncü olmuştur. Aradan 10 yıl geçer, artık o eski kasvetli ve tükenmiş köy olan Keltepe Köyü yoktur, yeni Keklikpınarı Köyü vardır.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Son mesajlar

Forum istatistikleri

Konular
17,417
Mesajlar
134,315
Kullanıcılar
90,726
Son üye
LeonUO
Üst