ÇalıKuşu

BospHoruS

Özel Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
639
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
İstanbul
ÇalıKuşu


Feride küçük yasdayken annesi ölen , babasinın da onunla fazla ilgilenemediği için büyükannesinin yaninda büyümüstür. Okul yaşına gelince Feride’ yi bir Fransiz kiz yatili okuluna yollamislardir. Feride neseli, zeki, çok asi, çok hareketli bir kizdir. Firsat buldukça bir erkek gibi agaçlara tirmanip daldan dala atladigi için ögretmenlerinden biri onu çalikusuna benzetmis, sonra da bu benzetme, onun adi olarak kalmistir.

Babasinin da ölmesi üzerine Feride’ nin, yakini olarak sadece bir teyzesi kalmistir. Feride, okulun tatillerini her zaman teyzesinin evinde geçirmektedir.Bu teyzenin Kamuran adli, Feride’ den büyük bir oglu vardir. Kamuran Feride’ den agir basli, kiz gibi bir erkekdir. Bu yüzden Feride sürekli onla dalga geçmektedir. Fakat bunlarin arasinda Kamuran, Feride’ yi farkinda olmadan büyük bir askla sevmeye baslamisdir. Bu sevgi bir sure sonra karsilikta görür. Feride de Kamurana karsilik vermektedir. Feride’ nin teyzeside bu durumu çok istedigi için, Feride okulunu bitirdikten sonra iki gencin evlenmeleri kararlastirilir.

Dügün hazirliklari tamamlanmak üzereyken, bir gün kadinin teki çika gelir ve Feride’ ye Kamuran’ in Avrupa’ da bulundugu sirada orda bir kizla ask yasadigini söyler. Bu durum Feride’ yi çok etkilemistir. Feride bunun sonucunda gururuna yenilir ve derhal teyzesinin evinden uzaklasir, izini kaybettirir. Bu yüzden evlenmede gerçeklesemez.

Feride nereye gidecegini düsünürken onu çok seven süt annesi aklina gelir ve oraya gider. Süt annesi onu görünce çok sevinmistir. Feride bir süre süt annesinin evinde kalir. Süt annesini daha fazla rahatsiz edemeyecegini ve yanindaki paranin da ona yetmeyecegini bilmektedir. Basvurularinin sonunda Anadolu da bir ilkokul ögretmenligi elde eder. Simdi o hayat dolu hiçbir seyi umursamayan genç kiz artik bir ögretmen olmustur. Feride Anadolu’ yu hiç yadirgamaz. Bir köyde ögretmenlige baslar. Bu köyde Feride yaptigi her seyi günlügüne yazmaya baslar.

Bir zamanlarinin hayat dolu asi genç kizi simdi hayati tanima yolundadir.hiç istemediği halde agir basli olmayi ögrenmistir. Ama basina gelen bunca seye rahmen kötümser degildir. O köydeki fakir olan ögrencilerini çok sevmistir. Ögrencilerinin her biriyle ayri ayri ilgilenmek ona büyük bir zevk vermektedir.

Bir süre sonra okul da kapatilir. Issiz kalan Feride baska bir yerde ögretmenlik yapmak için basvurmak amaciyla ile gider. eski bir okul arkadasina rastlar ve onunla Fransizca konusur, bu olayi görünce, Feride’ yi merkezde kiz ögretmen okulunda fransizca ögretmeni olarak görevlendirir. Feride fiziki olarak çok güzel bir kizdir ve bu fiziki güzelliginin burda çok fazla göze çarpmasi Feride’ yi endiselendirir. Ayrica Feride’ nin ögretmenlik yaptigi okuldaki müzik ögretmenide Feride’ ye karsi büyük bir ask duymaktadir. Fakat bu ask bir ümitsiz vakadir. Bu olay ayrica dedikodularada yol açmistir. Bu durum ise Feride’ yi endiselendirmektedir. Bu yüzden tayinini ister. Böylece birkaç yer dolasir. Bir surede Izmir’de varlikli bir ailenin kizlarinada özel ders verir. Fakat Feride’ nin gittigi her yerde muthis fizigi ve güzelligi basina dert açmaktadir. Feride’ bu güzelligi ve yalnizligi çok kisinin dikkatini çekmektedir.

Feride daha Zeyniler’deyken bir askerin yaralanmasi ve oraya getirilmesi sirasinda doktor Hayrullah Beyle tanismistir. Doktor, Feride’ ye bu kadar güzel bir kizin böyle bir yerde ne aradigini, kesinlikle bir ask meselesi yüzünden gelmis oldugunu söylemis Feride ise bunu reddetmistir.Yillardan sonra tekrar Kusadasin’ da bulusurlar.Bu sirada Feride’ nin okulu kapatilip hastaneye çevrilmistir. Feride artik doktorun himayesine girmistir. Bir hasta bakici gibi doktora yardim etmistir. Doktor Feride’ yi ve artik büyümüs olan Munise’ yi kendi öz kizlari gibi sevmektedir. Ancak bu sirada doktor bir gün agir hastaligi olan birine bakmaya gittigi zaman Munise agir bir sekilde hastalanir. Doktor dönesiye kadar kiz yavas yavas, aci çeke çeke ölür.

Feride, Munise’ nin ölmesinden sonra kendini kaybedecek sekilde hastalanir. Günlerce doktorun evinde yatar. Iyilestigi siralarda doktor ne kadar yasli olursa olsun ikisi için bir söylenti cikmistir. Bu da o zamanin sartlarindan dolayi olmustur. Kasabayi türlü dedikodular alip götürmektedir. Bekar bir erkegin evinde genç güzel ve bekar bir kadinin olmasi cok fazla dedikoduya yol açmistir. Doktor bu dedikodulardan kurtulmak için çok pratik bir yol bulmustur. Feride’ yide zorla ikna ederek evlenmislerdir. Ancak tabiki bu evlilik sadece kagit üzerindedir ve dedikodularin bitmesi içindir. Feride doktoru babasi gibi sevmektedir. Doktor, Feride’ nin defterini bulmus ve bastan sona kadar okumustur. Feride’ nin her seye ragmen Kamuran’a sevdigini ögrenmistir. Gizli arastirmalar yapar. Kamuran bu zaman içinde evlenmis ve esi olmüstür. Simdi dört yaslarindaki çocugu ile yasamaktadir. Doktor, Kamuran’a bir mektup yazar ve bu mektupta Kamuran’ a bütün olan biteni anlatir. Feride’ ise bu sırada defterinin kaybolduğunu sanmaktadır ve defterini bütün aramalarına karşın bulamamıştır. Doktor yazdığı mektupla defteri ve bazı belgeleri paket haline getirmistir. Feride’ ye ölümünden sonra bu paketi Kamuran’ a götürmesini vasiyet etmistir.Doktor zaten oldukça yaslidir bu yüzden kisa bir süre sonra da ölür.

Feride, doktorun ölümünden sonra, hem paketi teslim etmek hem de çok özledigi teyzesini görmek üzere, Tekirdagi’ na teyzesinin yanina gider. Niyeti orda fazla kalmamaktir. Paketi teslim edip bir iki gün kalip Kusadasi’ na geriye dönmektir. O günlerde ne rastlanti ki dinlenmek icin Kamuran’ da tekirdagi’ na gelmistir. Feride paketin içinde neler bulundugunu bilmemektedir. Bunun içinde neler bulundugunu bilmedigi paketi teslim eder. Ama doktorum öldügünü onlardan gizlemistir. Böylece Kusadasin’ da doktorun yasadigi bahanesiyle zorlanmadan geriye dönebilecegini ummaktadir. Fakat umdugu gibi olmaz teyzesi bu paketi Feride gitmeden bir gün önceden Kamuran’ a verir. Kamuran o gece kardesiyle birlikte defteri okur. Böylece, Feride’ nin kendisini hala sevmekte oldugunu anlar. Hemde doktorun tembihlerini ögrenir. Kendisiyse, Feride gittiginden beri Feride’ yi unutamamistir ve hala sevmektedir.

Feride, yeterince kaldigini ve geri dönmesi gerektigini söyleyerek yola çikmak üzere hazirlanir. Kusadasi’ na dönmek, Feride’ yi cok fazla üzmüstür. Ama bu durumunu etrafindakilere hiç belli etmemektedir. Bunu etrafındakilerin anlamasini istemez. Feride’ yi götürecek araba gelir. Fakat bu bir oyundur. Kamran ve kardesinin hazirladigi bir oyundur. Feride arabaya yaklastigi zaman arabadan birden Kamuran iner ve feride’ yi kucaklar. Zaten tüm ev halkida Feride’ nin tekrar yuvadan uçmasini istemiyorlardir. Bunun için tüm ev halki elbirligi yapmistir. Feride’ nin tüm istemiyormus gibi davranmalari olmaz demeleri falan bosadir. Kirik dökük kelimelerle bu oyundan kurtulmaya çalismistir ama nafile kurtulamamistir. Çünkü, Kamuran artik kararlidir ve ikinci bir gaflete düsmeyecektir. Bunu Feride’ yede onu bir daha kaybetmeyi göze alamayacagini ve onu su an bile deliler gibi sevdigini söyler. Çalikusu, bir mutlulukla ve huzurla kendini Kamuran’ in kollarina atar.


-----------------------------------------------------------------------------------------

Buda Başka Bir Kaynak

ÇALIKUŞU

Pek küçük yaşındayken annesi ölen feride, babası da sınır sınır dolaşan bir subay olduğu için büyükannesinin yanında büyümüştür. Okul çağına gelince Feride’ yi İstanbul’ da ki bir Fransız kız yatılı okuluna yollamışlardır. Feride neşeli, zeki, çok asi, ele avuca sığmaz çok hareketli bir kızdır. Fırsat buldukça bir erkek gibi ağaçlara tırmanıp daldan dala atladığı için öğretmenlerinden biri onu çalıkuşuna benzetmiş, sonra da bu benzetme, onun adı olarak kalmıştır.

Babasının da ölmesi üzerine Feride’ nin, yakını olarak sadece bir teyzesi kalmıştır. Feride, okulun büyüklü küçüklü tatillerini her zaman teyzesinin evinde geçirmektedir.Bu teyzenin Kamuran adlı, Feride’ den büyük bir oğlu vardır. Kamuran Feride’ ye karşın ağır başlı, kız gibi bir erkekdir. Bu yüzden Feride sürekli onla dalga geçmektedir. Fakat bunların arasında Kamuran, Feride’ yi farkinda olmadan büyük bir aşkla sevmeye başlamışdır. Bu sevgi bir sure sonra karşılıkta görür. Feride de Kamurana karşılık vermektedir. Feride’ nin teyzeside bu durumu çok istediği için, Feride okulunu bitirdikten sonra iki gencin evlenmeleri kararlaştırılır.

Düğün hazırlıkları tamamlanmak üzereyken, bir gün kadının teki çıka gelir ve Feride’ ye Kamuran’ ın Avrupa’ da bulunduğu sırada orda bir kızla aşk yaşadığını söyler. Bu durum hiçbir şeyi umursamaz gibi görünen Feride’ yi çok derinden etkilemiştir. Feride bunun sonucunda gururuna yenilir ve derhal teyzesinin evinden uzaklaşır, yolunu izini kaybettirir. Bu yüzden evlenmede gerçekleşemez.

Feride nereye gideceğini düşünürken onu çok seven süt annesi aklına gelir ve oraya gider. Süt annesi onu görünce çok sevinmiştir. Feride bir süre süt annesinin evinde kalır. Bu arada oraya buraya başvurur bir iş için çünkü süt annesini daha fazla rahatsız edemeyeceğini ve yanındaki paranın da ona çok fazla yetmeyeceğini bilmektedir. Başvurularının sonunda Anadolu da bir ilkokul öğretmenliği elde eder. Şimdi o hayat dolu hiçbir şeyi umursamayan genç kız artık bir öğretmen olmuştur. Feride Anadolu’ yu hiç yadırgamaz. Zeyniler adlı bir köyde öğretmenliğe başlar. Zeyniler köyü Anadolu’ nun çok ücra bir köşesindedir. Bu köyde Feride yaptığı her şeyi günlüğüne yazmaya başlar.

Bir zamanlarının hayat dolu asi genç kızı şimdi hayatı tanıma yolundadır.İster istemez ağır başlı olmayı öğrenmiştir. Ama başına gelen bunca şeye rahmen kötümser değildir. O köydeki fakir üstü yırtık pırtık olan öğrencilerini çok sevmiştir. Öğrencilerinin her biriyle ayrı ayrı ilgilenmek ona büyük bir zevk vermektedir. Öğrencileri arasında Munise adında ortada kalmış, annesi kötü yola düşmüş bir kız vardır. Annesi yüzünden köylüler kızıda hiç sevmiyorlar. Feride, Munise’ ye acır ve onu evlatlık alır. Feride cok mutlu olmuştur , aynı zamanda Munise’de çok sevinmiştir bu olaya.

Bir süre sonra Zeyniler köyü okuluda kapatılır. İşsiz kalan Feride başka bir yerde öğretmenlik yapmak için başvurmak amacıyla ile gider. Milli Eğitim Müdürlüğünde eski bir okul arkadasına rastlar ve onunla Fransızca konuşur, Milli eğitim müdürüde bu olayı görünce, Feride’ yi merkezde kız öğretmen okulunda fransızca öğretmeni olarak görevlendirir. Feride fiziki olarak çok güzel bir kızdır ve bu fiziki güzelliğinin burda çok fazla göze çarpması Feride’ yi endişelendirir. Ayrıca Feride’ nin öğretmenlik yaptığı okuldaki müzik öğretmenide Feride’ ye karşı büyük bir aşk duymaktadır. Fakat bu aşk bir ümitsiz vakadır. Ayrıca şehirde büyük dedikodularada yol açmıştır. Feride’ nin burda peşine bir çok erkek düşmüştür. Bu durum ise Feride’ yi endişelendirmektedir. Bu yüzden tayinini ister. Böylece birkaç yer dolaşır. Bir surede İzmir’de varlıklı bir ailenin kızlarınada özel ders verir. Fakat Feride’ nin gittiği her yerde muthiş fiziği ve güzelliği başına dert açmaktadır. Feride’ bu güzelliği ve yalnızlığı çok kişinin dikkatini çekmektedir.

Feride daha Zeyniler’deyken bir askerin yaralanması ve oraya getirilmesi sırasında doktor Hayrullah Beyle tanışmıştır. Doktor, Feride’ ye bu kadar güzel bir kızın böyle bir yerde ne aradığını, kesinlikle bir aşk meselesi yüzünden gelmiş olduğunu söylemiş Feride ise bunu reddetmistir.Yıllardan sonra tekrar Kuşadasın’ da buluşurlar.Bu sırada Feride’ nin okulu kapatılıp hastaneye çevrilmiştir. Feride artık doktorum himayesine girmiştir. Bir hasta bakıcı gibi doktora yardım etmiştir. Doktor Feride’ yi ve artık büyümüş olan Munise’ yi kendi öz kızları gibi sevmektedir. Ancak bu sırada doktor bir gün ağır hastalığı olan birine bakmaya gittiği zaman Munise ağır bir sekilde hastalanır. Doktor dönesiye kadar kız yavaş yavaş, acı çeke çeke ölür. Munise’ nin nezle sanılan hastalığı kuşpalazıdır.

Feride, Munise’ nin ölmesinden sonra kendini kaybedecek şekilde hastalanır. Günlerce doktorun evinde yatar. İyileştiği sıralarda doktor Hayrullah bey ne kdar yaşlı olursa olsun ikisi için bir söylenti cıkmıştır. Bu da o zamanın şartlarından dolayı olmuştur. Kasabayı türlü dedikodular alıp götürmektedir. Bekar bir erkeğin evinde genç güzel ve bekar bir kadının olması cok fazla dedikoduya yol açmıştır. Doktor bu dedikodulardan kurtulmak için çok pratik bir yol bulmuştur. Feride’ yide zorla ikna ederek evlenmişlerdir. Ancak tabiki bu evlilik sadece kağıt üzerindedir ve dedikoduların bitmesi içindir. Feride doktoru babası gibi sevmektedir. Doktor, Feride’ nin defterini bulmuş ve baştan sona kadar okumuştur. Feride’ nin her şeye rağmen Kamurano sevdiğini öğrenmiştir. Gizli araştırmalar yapar. Kamuran bu zaman içinde evlenmiş ve eşi olmüştür. Şimdi dört yaşlarındaki çocuğu ile yaşamaktadır. Doktor, Kamuran’a bir mektup yazar ve bu mektupta Kamuran’ a bütün olan biteni anlatır. Feride’ yse bu sırada defterinin kaybolduğunu sanmaktadır ve defterini bütün aramalarına karşın bulamamıştır. Doktor yazdığı mektupla defteri ve bazı belgeleri paket haline getirmiştir. Feride’ ye ölümünden sonra bu paketi Kamuran’ a götürmesini vasiyet etmiştir.Doktor zaten oldukça yaşlıdır bu yüzden kısa bir süre sonra da ölür.

Feride, doktorun ölümünden sonra, hem paketi teslim etmek hem de çok özlediği teyzesini görmek üzere, Tekirdağı’ na teyzesinin yanına gider. Niyeti orda fazla kalmamaktır. Paketi teslim edip bir iki gün kalıp Kuşadası’ na geriye dönmektir. O günlerde ne rastlantı ki dinlenmek icin Kamuran’ da tekirdagı’ na gelmiştir. Feride paketin içinde neler bulunduğunu bilmemektedir. Bu içinde neler bulunduğunu bilmediği paketi teslim eder. Ama doktorum öldüğünü onlardan gizlemiştir. Böylece Kuşadasın’ da doktorun yaşadığı bahanesiyle zorlanmadan geriye dönebileceğini ummaktadır. Fakat umduğu gibi olmaz teyzesi bu paketi Feride gitmeden bir gün önceden Kamuran’ a verir. Kamuran o gece kardeşiyle birlikte defteri okur. Böylece, Feride’ nin kendisini hala sevmekte olduğunu anlar. Hemde doktorun tembihlerini öğrenir. Kendisiyse, Feride gittiğinden beri Feride’ yi unutamamiştir ve hala sevmektedir.

Feride, yeterince kaldığını ve geri dönmesi gerektiğini söyleyerek yola çıkmak üzere hazırlanır. Feride hayatla cok didişmiş ve artık bu gücünü yitirmiştir. Artık doktorunda olmadığı Kuşadası’ na gitmek onunda hic işine gelmemektedir. Kuşadası’ na dönmek, Feride’ yi cok fazla üzmüştür. Ama bu durumunu etrafındakilere hiç belli etmemektedir. Bunu atrafındakilerin anlamasını istemez. Feride’ yi götürecek araba kapıya yaklaşır. Fakat bu bir oyundur. Kamran ve kardeşinin hazırladığı bir oyundur. Feride arabaya yaklaştığı zaman arabadan birden Kamuran iner ve feride’ yi kucaklar. Zaten tüm ev halkıda Feride’ nin tekrar yuvadan uçmasını istemiyorlardır. Bunun için tüm ev halkı elbirliği yapmıştır. Feride’ nin tüm istemiyormuş gibi davranmaları olmaz demeleri falan boşadır. Kırık dökük kelimelerle bu oyundan kurtulmaya çalışmıştır ama nafile kurtulamamıştır. Çünkü, Kamran artık kararlıdır ve ikinci bir gaflete düşmeyecektir. Bunu Feride’ yede onu bir daha kaybetmeyi göze alamayacağını ve onu suan bile deliler gibi sevdiğini söyler. Çalıkuşu, gizli bir mutlulukla ve huzurla kendini Kamuran’ ın kollarına atar.



ROMANDAN ALINTI




... İki saat sonra muhtar, Munise’ nin babasıyla beraber mektebe geliyordu. Ben bu adamı fena çehreli, korkunç, zalim bir adam diye tasavvur ediyordum. Halbuki ufak tefek, hasta, yorgun bir ihtiyardı. Bana, İstanbul’ lu olduğunu, fakat kırk seneden beri memleketini görmediğini söyledi. Eski bir rüyayı anlatır gibi tereddütlerle Sarıyer’ den, Aksaray’ dan bahsetti. Munise’ yi bana vermeye razı oluyordu; fakat ona pek cok acıdığını hissettim. Çocuğu mesut etmek için elimden geleni yapacağımı, onu daima kendisine göstereceğimi vaadettim.
Zeyniler’ in fakir, karanlık mektebi bu güne kadar, böyle bir kavram, böyle şenlik görmedi. Bundan eminim. Munise ile sevincimizden odalara, sofalara, sığamıyorduk. Kahkahalarımız, saçaklardan uyuşmuş kuşları uyandırıyor gibi tavanlardan şen cıvıltılar geliyordu.
Munise, birkaç saat içinde nazlı bir küçük hanım halini almıştı. Al faniladan bir elbisem vardı ki, ben giyemezdim. Onu bir parça daraltıp kısaltarak ona koket bir kostüm yaptım. Kız bu elbise içinde, nasıl anlatayım, bir içim su, ağza alınınca eriyen fondan şekerleri gibi bir şey oldu.
Kar, bir gün evvelki şiddetini kaybetmekle beraber hala devam ediyordu. Akşamdan evvel, çocuğu elinden tutarak bahçeye çıkardım. Hatice hanım, Zeyni baba’ nın kandillerini yakmaya gidinceye kadar gezdik, birbirimizi kovaladık, mezar taşları arasında top muharebesi yaptık.
Neşemiz, ihtiyar kadının çatık yüzünü bile güldürmüştü: Haydi artık içeri girin, üşüyeceksiniz, hasta olacaksınız derken tatlı tatlı sırıtıyordu.
Üşümek mi? İnsanın içinde güneş yanarken üşümek mi? Bu akşam, gökyüzü bana, batıdan doğuya kadar dallarını uzatmış bir ağaç gibi göründü; yavaş yavaş sallandıkça, üstümüze çiçeklerini döken kocaman bir yasemin ağacı!


----------------------------------------------------------------------------



1. BÖLÜM
Kitabın Adı: Çalıkuşu
Yazarı: Reşat Nuri Güntekin
Kanuni Sahibi: Hadiye Güntekin
Basım Tarihi: 1982
Basım Yeri: İnklâp ve Aka Basımevi İstanbul
Basımı: 27. Baskı
Sayfa Sayısı: 400
Yazarın Edebi Kişiliği Ve Eserleri:
Reşat Nuri Güntekin iyi bir roman, hikaye ve tiyatro yazarıdır. Yüze yakın eseri vardır, eserlerinde sade ve akıcı bir dil kullanmıştır. Anadolu’yu gezmiş ve halkın geleceğiyle ilgili yararlı mesajlar vermiştir.
Bazı Eserleri:
Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Yaprak Dökümü, Kan Davası, Acımak,Kızılcık Dalları, Anadolu Notları
Bazı Tiyatro Eserleri:
Hançer, Çalıkuşu, Yaprak Dökümü, Balıkesir Muhasebecisi, Hülleci, Bir Köy Öğretmeni, Eski Şarkı
Bazı Tercümeleri:
Hz. Muhammed’in Hayatı, Kahramanlar, Don Kişot, Yabancı, Atlı Adam, Hakikat, İtiraflar, Evham

2. BÖLÜM

Yer: Hikaye özellikle İstanbul, Tekirdağ, İzmir ve ismi verilmeyen birkaç Anadolu köyünde geçiyor.
Zaman: Romanda tarihten bahsedilmemiş.
Kişilerin Ruhi ve Fiziksel Portresi: Hikayenin ana kahramanları şunlardır:
Feride: Ela gözlü, çok kişinin hayran olduğu güzellikte, yaramaz bir genç kız.
Kâmran: Sarışın kıvırcık saçlı, mavi gözlü, nazik ve kibar bir genç.
Doktor Hayrullah: Mavi gözlü, şirin bir çehreye sahip, iriyapılı, iyi kalpli ihtiyar bir askeri doktor.
Munise: Sarışın, sütbeyaz tenli bir köy çocuğu.
Müjgan: Feride ve Kamran’ın çok yakın dostu ve aynı zamanda teyze kızı.

ÖZET:

400 sayfalık bu kitabın ilk 350 sayfasına Feride’nin Anadolu’daki maceraları sırasında yazdığı günlüğü koyulmuş önce bu günlükte geçenlerden bahsedeceğim:

Feride’nin babası Nizamettin adında bir süvari binbaşısı imiş, annesile evlendiğinde Diyarbakır’a göndermişler, Diyarbakır’dan Musul’a oradan Bağdat’a oradan Karbela’ya geçmiş sürekli yer değiştirir, bir gittiği yerde iki sene üstüste kalmazmış. Feride ikibuçuk yaşlarında iken Musul’dalarmış yaz çok sert geçtiğinden babası annesi ve Feride’yi Musul’da bir köye göndermiş. Feride’nin annesi Güzide adında hasta bir kadınmış. O kadar hastaymış ki Feride’yle ilgilenemiyormuş bile bu yüzden Feride’yi bebeğini kaybetmiş, Fatma adında bir arap kadına vermişler. Feride dört yaşına kadar dadısının yanında kalmış, dört yaşındayken Fatma dadısı evlenip gidince çok ağlamış, onun acısını babasının sakat bir süvari neferi unutturmuş Feride’ye o bakmış. Babası, annesinin ölmeden önce ailesini görmesini istiyormuş bu yüzden İstanbul’a yola çıkmışlar fakat İstanbul’a yetişemeden Beyrut’ta Feride’nin annesi vefat etmiş. Babası Feride’nin İstanbul’daki teyzesinden ve büyükannesinden çekindiği için kendi İstanbul’a gitmemiş ve Feride’yi nefer Hüseyin ile İstanbul’a yollamış. Feride dokuz yaşında büyükannesini kaybedinceye kadar büyükannesiyle kalmış. Büyükannesi vefat ettiğinde babası da tesadüfen İstanbul’daymış, babasını bu sefer Trablus’tan Arnavutluk’a kaldırmışlar babası Feridenin İstanbul’daki teyzesinden çekindiği için onu bir Fransız yatılı okulu olan Sör Mektebi’ne göndermiş. Feride bu okulda on sene okumuş.




Feride çok yaramaz bir çocukmuş okulun bahçesinde bir kuru ağaç varmış uyarı ve tedbirlere aldırmadan her teneffüste o ağaca tırmanır, daldan dala atlarmış bunu gören bir öğretmen bir gün “Bu kız insan değil, Çalıkuşu” diye bağırmış o günden sonra ismi unutulmuş ve herkes onu Çalıkuşu olarak çağırmış bu sadece okulda kalmamış, akrabalar arasına da yayılmış. Feride okul yıllarında babasını kaybetmiş.

Yaz tatillerini Besime teyzesinin Kozyatağı’ndaki köşkünde geçirirmiş. Besime teyzesinin iki çocuğu varmış büyük olanının adı Kâmran onun küçük kız kardeşi ise Necmiye imiş. Çalıkuşu akraba çocuklarıyla pek geçinemezmiş hepsini yıldırırmış fakat Kâmran’a karşı her zaman bir çekimserlik duymuş, hep ona kötülük yapmak istemiş gizli gizli ayağına taş atar, gözüne kum serpermiş ve bunun gibi birçok yaramazlık yapmış Kâmran’a karşı, fakat Kâmran hiç çok fazla sinirlenip kızmamış.
Bir yaz tatilinde ağaca tırmanma illeti yüzünden başına bir iş gelmiş; o yaz köşke Neriman adında yirmibeşlik bir dul gelmiş amacı Kâmran’ı etkilemek ve elde etmekmiş, bir akşam Çalıkuşu kiraz yemek için ağaca çıktığında Neriman ve Kâmran’ı bahçede öpüşürken görmüş ve dayanamayarak gülmüş, Neriman kaçmış ve Kâmran Feride ile konuşmuş, Feride bundan kimseye bahsetmeyeceğine söz vermiş.
Okulda kızlar yaz tatilinde yaşadıkları aşkları ve erkek arkadaşlarını birbirlerine anlatırlarmış, Feride’nin Mişel adında aşk düşkünü bir arkadaşı varmış bir okul gezisi dönüşünde yolda Çalıkuşu kendini aşk yaşayamayacak kadar saf ve aptal olarak düşünmemeleri için Mişel’e bir aşk hikayesi uydurmuş, yazın gördüğü Kâmran ile Neriman arasındaki oynaşmada Neriman’ın yerine kendini koymuş ve bu yalan hikayeyi Mişel’e inandırmış. O günden sonra kızların Çalıkuşu hakkındaki düşünceleri değişmiş, Kâmran’ın sık sık mektebe uğrayıp, yazın ağaçta gördüklerini kimseye anlatmaması için hediyeler ve Feride’nin çok sevdiği fondan şekerlerinden getirmesi de okuldaki kızlara, Feride’nin bu hikayesinin yalan olmadığına dair bir kanıt olarak görünüyormuş.

Diğer yaz Feride Tekirdağ’daki teyzesine gitmiş. Teyzesinin kızı ve kendinden birkaç yaş büyük olan Müjgan ile çok iyi dost ve sırdaş olmuşlar. Çalıkuşu Kâmran ile kurduğu aşk hikayesini Müjgan ablasına da anlatmış ve Müjgan ablası onun gerçekten Kâmran’a fena halde vurulmuş olduğunu söylemiş ve tabi Çalıkuşu bunu reddetmiş. Birkaç hafta sonra özlediğini bahane ederek Kâmran da Tekirdağ’a teyzesi gile gelmiş. Birgün Müjgan ile deniz kıyısında otururken Kâmran yanlarına gelmiş. Feride onu görünce uzaklaşmış, Müjgan’la Kâmran konuşmaya başlamışlar. Müjgan Feride’nin yalan hikayesini Kâmran’a anlatmış, Feride bir şeyler hissetmiş oradan kaçmaya başlamış ama Müjgan ile Kâmran sürekli onu takip ediyor ve peşinden geliyormuş, köşke kadar kovalamaca devam etmiş. Köşke geldiklerinde arka bahçedeki salıncakta Feride tüm komşu çocuklarını sallamış, hepsi bitince Kamran da kendisini sallamasını istemiş Feride tereddüt etmiş fakat kabul etmiş sallanırken ip kopmuş ve yere düşmüşler. Ayağa kalktıklarında Kâmran herşeyi öğrendiğini söylemiş ve Feride’ye evlenme teklif etmiş. Kâmran ile nişanlanmışlar. Feride’nin sonradan öğrendiğine göre Kâmran’ın sıkça okula uğrayıp hediye getirmesi ve hatta yazın Tekirdağ’a gelmesinin nedeni Feride’yi sevmesiymiş. Diğer yaz Kâmran’ın İspanya’daki amcası Kâmran’ı yanına sefaret katibi olarak çağırıyor, Feride ile bunu konuşuyorlar ve alınan kararla Kâmran Avrupa’ya gidiyor. Dört yıl sonra Kâmran ın dönmesi, Feride’nin de mezun olması ve evlenmeleri planlanıyor.

Dört yıl sonra Kâmran dönüyor ve düğünlerinden bir gün önce bir çarşaflı kadın köşke geliyor ve Feride Hanım ile görüşmek istiyor. Konuşuyorlar ve Feride Kâmran’ın Avrupa’da tanıştığı, Münevver adında bir sevgilisinin olduğunu öğreniyor ve kanıt olarak bir Kâmran’ın yazdığı bir mektubu okuyor bu mektubun bir bölümünde Kâmran “sarı çiçeğim” diye hitap ediyor. O gece Feride teyzesine bir mektup, Kâmran’a da şu notu yazarak kaçıyor:
“Kâmran Beyefendi. “Sarı Çiçek” romanını baştanbaşa öğrendik. Birdaha ölünceye kadar birbirimizi görmek yok. Senden nefret ediyorum”

Feride’nin Anadolu macerası bundan sonra başlıyor. Maarif Nezareti’ne gitmeden önce Gülmisal Kalfa adındaki eski bir kalfalarına gidiyor ve geceyi orada geçiriyor. Gülmisal Kalfa Feride’ye biraz para veriyor. Feride ertesi gün Maarif Nezareti’ne gidiyor çok uğraştıktan sonra B... diye bir yerde coğrafya ve resim öğretmenliğini buluyor.




Gönderildiği yerde bir otelde kalıyor ve Hacı Kalfa adında yaşlı, iki çocuk babası bir otel hademesiyle dost oluyor. Ertesi gün tayin olduğu okulda zaten Huriye adında bir coğrafya ve resim öğretmeninin olduğunu öğreniyor. Çok olaylar yaşıyor, İstanbul’a durumu bildiriyorlar, aylar sonra İstanbul’dan Feride Hanımın kalmasını ve diğer öğretmenin gitmesini bildiren bir yazı geliyor fakat tersini isteyen maarif müdürü Feride’ye yazıdan bahsetmiyor ve onu kandırarak istifa ettirip çok güzel diye övdüğü Zeyniler adında bir köye gönderiyor. Feride gerçeği öğrendiğinde iş işten geçmiş oluyor.

Feride’nin gittiği köy çok kötü biryermiş, bir mezarın yanındaymış ve insanlar ölümle iç içe yaşıyorlarmış, herkes neşesiz ve çocukların oynadığı oyunlar, söyledikleri şarkılar bile tabutlar, cesetler ve ölümle ilgiliymiş. Okul eskiden bir ahırmış ve 11 yaşından büyük erkek çocuklarını erkekten sayıp başka bir köye gönderiyorlarmış çünkü inanca göre erkek ile kız birlikte okuyamazmış. Feride bu köyde insanlara yardım ediyor onları hayata kazandırmak istiyor ve çaba gösteriyor. İlk günden beri Munise adında sütbeyaz tenli sarışın, üvey annesi olan ve gerçek annesi bir jandarma ile kaçtığı için kötü kadın olarak bilinen ve bu yüzden dışlanan bir öğrencisini çok seviyor. Bu kız sürekli hırpalanıyor ve dayak yiyor. Birgün Munise babasından dayak yemek üzereyken evden kaçıyor ve iki gün kayıp oluyor. Herkes öldüğünü düşünürken Munise Feride’nin evine sığınıyor bir gece kalıyor ve çok üzülen Feride bu kızı evlat ediniyor. Bir gece köyde Jandarma ile eşkıya arasında çatışma oluyor yaralı bir Jandarma köyün misafir odasına getiriliyor. Hayrullah adında bir askeri doktor Feride’yi çağırıyor, hastaya bakmasını istiyor. Feride bu doktora çok ısınıyor, dost gibi oluyorlar. Bir süre sonra Köye bir maarif müdürü geliyor ve okulu kapatıyor.

Feride Munise’yi ve hediye aldıkları bir keçi yavrusunu da alarak B...’ye geri dönüyor. Hacı Kalfa’nın yardımıyla güzel bir ev tutuyorlar. B...’de maarif müdürü yine Feride ile ilgilenmiyor ve çok eziyet çekiyor, uğraşıyor ve maarif müdürü hiç boş yerinin olmadığını, sadece Çadırlı diye bir köyde yer olduğunu söylüyor. Bu arada maarif müdürü Fransa’dan gelen bir yazar konuğunu beklediği için hemen konuyu geçiştiriyor ve Feride’nin kabul ettiğini duymadan konuğu geliyor. Yazarın karısı tesadüfen Feride’nin okuldan arkadaşı çıkıyor, onunla ve kocasıyla konuşurken maarif müdürü Feride’nin Fransızca öğrendiğini anlayıp onu B...’de bir okula Fransızca öğretmeni olarak atıyor. Feride çok güzel olduğundan başından çok olay geçiyor. Feride’ye burada “İpekböceği” ismi takılıyor, güzelliği çok delikanlının diline düşüyor, hakkında çok dedikodu yapılıyor ve okulun müdiresi dayanamayıp Feride’nin gitmesini istiyor. Feride buradan Ç... diye bir ilçeye tayin ediliyor, gitmeden önce kendisine aşık olan müzik öğretmeni Yusuf Beyin ölmek üzere olduğunu ve son isteğinin Feride’yi görmek olduğunu öğreniyor ve son nefesinde Yusuf’a org çalıyor. Giderken Zeyniler’den aldıkları keçiyi Hacı Kalfa’ya bırakmak zorunda kalıyorlar ve Munise üzülmesin diye, Feride altı tane kuş satın alıyor.

Ç...’de de Feride’nin güzelliği başına bela oluyor ona “Gülbeşeker” ismini takıyorlar, tüm delikanlılar ondan bahsediyor, soylu bir aileden gelen binbaşı İhsan’dan evlenme teklifi alıyor ve reddediyor. Daha sonra Burhanettin diye biri Feride’ye tuzak hazırlayıp onu elde etmeye çalışıyor. Feride davet edildiği bağda bayılıyor ve gelen doktor onu tekrar Ç...’ye götürüyor. Feride kendini kötü hissediyor ve Ç...’yi terkediyor. Feride buradan İzmir’e gidiyor. Feride burada Reşit Bey diye birinin köşkünde bu adamın 2 kızına özel Fransızca dersi veriyor. Şans eseri bu kızların teyzesi, Kamran’ın karısı Münevver çıkıyor. Kız Kâmran’ın bir resmini gösterip onu düğün gecesi terk eden şımarık nankör kızdan bahsediyor (bu kız Feride ve onu böyle bir insan sanıyorlar) Feride hiçbir tepki vermiyor, gerçeği de söylemiyor ve buradan ayrılmayı kafasına takıyor. Birkaç gün sonra evdeki bir hizmetçi Feride’ye karşı Reşit Bey’i övüyor ve “seninle görücüye çıksak ne güzel olur” cinsinden birkaç hileli söz ile Feride’yi Reşit Bey’e istediğini izah ediyor. Zaten gitmeye niyetli olan Çalıkuşu ben nişanlıyım ve yakında buradan ayrılıyorum diyor ve yine aynı Maarif Müdürlüğü eziyetini çekerek yeni bir yere tayin edilmek istiyor. Çalıkuşu’na Kuşadası’nda öğretmen arandığı söyleniyor ve kuş sözünü duyduğu an Çalıkuşu “Burası benim memleketim” diye kabul ediyor.

Kuşadası’ndayken bir harp çıkıyor ve Feride’nin çalıştığı okulu hastahane olarak kullanıyorlar. Çalıkuşu okulda kalan kitaplarını almak için gittiğinde başhekim ile tanışıyor. Bu başhekim Zeyniler köyünde kendisine hasta bakıcılığı yaptıran Doktor Hayrullah.


Doktor Hayrullah ile birbirlerine sarılıyorlar, daha önce bir kez gördükleri halde birbirlerini kırk yıllık arkadaş gibi görüyorlar. Doktor Hayrullah Feride’den burada da hastabakıcılığı yapıp kendine yardım etmesini istiyor. Okullar beş ay sonra tekrar açılıyor ve dönem sonu olduğundan kısa sürede tekrar kapanıyor. Çalıkışu burada Munise’yi kaybediyor ve şok geçirerek on yedi gün baygın yatıyor. Uyandığında Munise’nin mezarını ziyaret ediyor ve Doktor Hayrullah dinlenmesi ve kendine gelmesi için Feride’yi kendi çiftliğine götürüyor. Feride uzun süre burada kalıyor ve haklarında sevgili oldukları, hep beraber gezdikleri, buda yetmeyip okuldan uzaklaşarak çiftliğe gittiklerini ve orada aşk yaşadıkları dedikoduları çıkıyor. Bunun üzerine kötü dedikodular yapılmaması, sözde bir nikah olması için Doktor Hayrullah ile evleniyorlar, Hayrullah düğün hediyesi olarak çiftliği bir anaokulu haline getiriyor ve Feride burada 20 öğrencisine bakıyor.Feride günlük defterinin son sayfalarına düğün gecesini yazıyor ve son kelime olarak şunları yazıyor:

“Kamran biz, asıl bugün birbirimizden ayrılıyoruz. Ben, asıl bugün dul kalıyorum... Bütün olan, geçen şeylere rağmen sen yine bir parça benimdin; ben bütün ruhumla senin...”

Buradan itibaren kitapta Feride’nin günlüğünün yer aldığı bölüm bitiyor. Şimdi geriye kalan 50 sayfadan anladıklarımı anlatacağım:

Kâmran karısını kaybettikten sonra oğlunu alıp Tekirdağ’a gidiyor. Bir hafta sonra ise Feride Tekirdağ’a geliyor. Birbirlerine karşı bazen soğuk, bazen romantik, bazen ağabey-kardeş gibi davranıyorlar. Feride herkesi özlediğini ve bunun için geri döndüğünü söylüyor. Feride eski neşesini buluyor ve herkesi yine güldürüyor, ara sıra kocasından ve kaybettiği kızından bahsediyor, Kâmran bunları duyunca kendini çok kötü hissediyor. Kâmran’ın oğlu Necdet Feride’yi çok seviyor, hiç yanından ayrılmıyor ve ona hala değil anne diyor, bu da Kâmran ve Feride’yi çok üzüyor. Feride Kuşadası’na geri dönmeden önce Müjgan’a gerçeği anlatıyor. Feride Tekirdağ’a dönemden 3 ay önce kocasını kaybediyor ve kocası Feride’nin tekrar dönüp ailesiyle barışmasını ve özellikle Kâmran’ı görmesini, eğer devam edemeyeceğini hissederse geri dönmesini vasiyet ettiğini ve Feride’nin onun vasiyetini yerine getirmek için geri döndüğünü söylüyor. Kocasından Kâmran’a mühürlü bir paketin geldiğini ve bunu ertesi gün Feride gittiğinde Müjgan’ın Kâmran’a vermesini istiyor ama Müjgan paketi o gece Kâmran’a veriyor.

Bu pakette Hayrullah’tan Kâmran’a yazılmış bir mektup ve Feride’nin Anadolu macerası boyunca yazdığı günlük çıkıyor. Kâmran ve Müjgan bunları birlikte okuyorlar. Mektupta Hayrullah Kâmran’dan Feride’ye sahip çıkmasını ve Feride’nin eşyaları arasında bulduğu ve kaybolduğuna Feride’yi inandırdığı bu günlüğü okumasını istiyor. Kâmran ve Müjgan günlüğü okuyorlar ve herşeyi öğreniyorlar.

Ertesi gün Feride kendisini almaya gelecek vapuru beklerken bahçedekilerle vedalaşıyor. Bir süre sonra Kâmran ve babası Aziz Bey geliyorlar. Aziz bey Feride’ye Müjgan’ın defterini Kâmran’a okuttuğunu, her şeyi öğrendiklerini, hemen kadıya gidip defterini gösterdiklerini ve geniş kafalı kadının hemen nikahı kıydığını, artık kocasının Kâmran olduğunu söylüyor. Böylece evleniyorlar ve yıllardır süren hasret sona eriyor.

3. BÖLÜM

Eleştiri: Romanda hikaye çok güzel biçimde anlatılmış, kitabın başına koyulan günlük, kitaba ayrı bir hava kazandırmış ve hikaye de gerçekten çok güzel, anlamlı ve öğüt verici. Bir tek sorun var o da şu: Kitabın bazı yerlerinde ağır ve eski bir Türkçe kullanılmış ama bu benim okuduğum kitabın 1982 yılının baskısı olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu romanın yeni baskıları hakkında yorum yapamam. Her şeye rağmen bu romanı çok sevdim ve herkese tavsiye ediyorum.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst