Antikitede Sokrat Öncesi Felsefe / Thales

fatma_evran

Yeni Üye
Katılım
10 Ara 2007
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Hayatı: ilk Yunan filozofları hakkında bilgimiz, oldukça yetersizdir. Hakkında kesin olan çok az bilgiye sahibiz ve yazdıklarının büyük bir kısmı da zaten kayıptır. Dolayısıyla bu filozofları işlerken, tahminlere dayanmak ve elimizdeki kalıntılardan yeni bir bileşim yaratmak durumundayız. Thales'in M.Ö. 5.yüzyılda , muhtemelen 624-546 arası Yunan kolonilerinden Milet'te yaşadığını biliyoruz. Bu bilgi kısmen Heredot'un; Thales'in 585 te vuku bulduğuna inanılan bir güneş tutulmasını doğru bir şekilde tahmin ettiğini ifade etmesinden ileri gelir. Diğer anektodlar, Thales'in Mısır'a seyahat ettiğini açıklar ki bu da o zaman ki Yunanlılar arasında çok sıra dışı kabul edilmiyordu. Thales'in ayrıca bir piramidin yüksekliğini, gün içerisinde kendisiyle aynı uzunlukta olduğu sırada , piramidin gölgesini hesaplayarak saptadığı da iddia edilmiştir.

Thales'in bir güneş tutulmasını önceden saptadığı iddiası, onun asronomiden anladığını açığa çıkarır. Bu bilgi Babiller'den gelmiş olabilir. Thales'in aynı zamanda Yunanlılar tarafından geliştirilmiş matematiğin bir kolu olan geometriyi bildiği iddia edilir. Matematikteki evrensel varsayımlar, Yunanlılara teori ve teorik sorgulama kavramlarını kazandırmıştır: Matematiksel yargılar, öznel olaylara dair yargılardan çok daha farklı bir düzlemde gerçeklik iddiasına sahiptirler. Bu da algılanabilir delil ( evidence ) olmaksızın kanıtlama (argümantation) ve tümdengelimli ( deductive ) akıl yürütmeye kapı açar. Ayrıca Thales'in Milet'te ki siyasi hayata katıldığı, geometri ve astronomiye dair bilgisinin denizcilikle ilgili gereçlerin gelişmesine katkıda bulunduğu, güneş saati olarak zamanı doğru tahmin eden ilk kişi olduğu ve en nihayetinde kuraklığı önceden tahmin edip zeytinyağında spekülasyon yapıp zengin olduğu da hakkındaki iddialar arasındadır.

Yazdıklarıyla ilgili söyleyebileceğimiz fazla bir şey yok; çünkü yazdıklarıyla ilgili birinci el bilgiden yoksunuz. Dolayısıyla diğer yazarların onun hakkında ne söylediklerini araştırmamız gerekir. Aristo Metafizik 'inde Thales'in herşeyin kendisinden meydana geldiği ve tekrar ona döndüğü kaynağı araştıran felsefe biçimini ilk bulan kişi olduğunu yazar. Aristo ayrıca Thales'in bu kökeni ya da kaynağı su olarak kabul ettiğini belirtir. Fakat biz, Thales'in ( şayet böyle bir şey söylediyse ) bundan tam olarak neyi kastettiğini bilmiyoruz. İşte tüm bu şüphe ve kısıtlamalarla Thales'in felsefesini yeniden inşa etmeye girişeceğiz.

Yunan felsefesi, İyonya kolonilerinden Milet'te yaşamış ve yaklaşık olarak Solon zamanında yaşamış olan Thales'e kadar uzanır. Platon ve Aristo M.Ö. 4.yüzyılda Atina'da yaşamışlardı. Bu zaman dilimi, Atina demokrasisinin Sparta'yla yapılan savaş sonucu ortadan kalktığı dönemin sonrasına denk gelir. Biz daha çok değişim ve farklılıktaki birlik sorunlarını dikkate alarak, başından itibaren sofistlere kadar olan Yunan felsefesinin temel özelliklerinin bir yorumunu sunacağız.

Thales'in ‘her sudur' iddiasında bulunduğu rivayet edilir. İşte tam da bu, felsefenin başlangıç noktası kabul edilir. Felsefeye dair az bilgiye sahip okuyucu için, bu pek umut verici bir başlangıç noktası gözükmez: ‘şayet gerçekten öyleyse, bu çok saçma'. Fakat hiç değilse Thales'e bir şans verip şüpheden yararlandıralım: Herhangi bir şahsın ‘her şey sudur' iddiasını harfi harfine kabul etmek mantıksızdır: Yani örnek olarak bu pencere ve arkanızdaki duvar, aynı musluktaki suya benzer anlamı olan bir sudur. Thales ne demek istemiş olabilir?

Thales'le ilgili yorumumuza başlamadan önce, felsefe okurken akılda tutmanın faydalı olacağı birkaç şeyi hatırlayalım: Felsefi cevaplar, çoğunlukla ya önemsiz yada saçma gözükür. Şayet bir felsefeye giriş okumasında 20 yada 30 kadar entelektüel bakış açılarının sunduğu farklı cevapları sıralarsak, felsefe bize hem acayip hem de uzak görünebilir. Bir cevabı anlamak için doğal olarak, öncelikle hangi soruna atıfta bulunulduğunu cevabın hangi soruyla ilgili olduğunu yöneltilen soruyu bilmemiz gerekir. Ve ayrıca cevabı destekleyen nedenleri kanıtları da –mevcutsa- bilmemiz gerekir. Şöyle bir izahla şu ayrımı yapmamız mümkündür: Fizik çalışırken, sürekleri cevapları destekleyen ne tür soruların soruların ve kanıtların olduğunu açıklığa kavuşturmak gerekli değildir. Fizik çalışmak genel anlamda bu disiplinin temelini oluşturan sorulara ve kanıtlara aşina olmak demektir. Öğrenciler sorulara ve kanıtlara aşina oldukça, soruların cevaplarını da öğrenebilirler. Bu cevaplar ders kitaplarında yer alan cevaplardır. Ancak felsefe böyle değildir. Felsefede çok değişik sorular ve kanıtlar vardır. İşte bu yüzden her seferinde bir filozofun sorduğu soruları şu yada bu cevabı desteklemek için kullandığı argümanları anlamaya çalışmamız gerekir ki, ancak bundan sonraki cevapları anlayanilelim.

Ne var ki, fizikte cevapların ve sonuçların nasıl uygulanabileceğini de biliyoruz. Bunlar doğanın belli yönlerini kontrol etmemize imkan verirler ( mesela köprü yapımında olduğu gibi ). Peki felsefi bir cevap ne işe yarar? Siyasi bir teoriyi, pekala toplumun ıslahı için bir model olarak kullanabiliriz. Fakat felsefi bir cevabı nasıl ‘kullanabileceğimizi' sormak o kadar basit değildir. Genel anlamda, felsefi cevapların işlevi herhangi bir şey için ‘kullanılmaya' değil, bir şeyi daha iyi anlamamıza yöneliktir. Her durumda, içinde farklı anlamlar barındıran değişik cevaplardan bahsetmek mümkündür. Felsefi sorulara hangi cevapları verdiğimiz de bu bakımdan farklılık meydana getirebilir. Örnek olarak, bir siyasal teori, öncelikli olarak bireyi aldığımızda farklı, toplumu aldığımızda ise daha farklı anlamlar ihtiva edecektir. Dolayısıyla felsefi bir cevabın içinde barındırdığı anlamlara dikkat etmek son derece önemlidir.

Buradan, dikkat etmemiz gereken dört nokta çıkarabiliriz:
• soru
• kanıt(lar)
• cevap
• anlamlar

Bunların arasında en önemsizi cevaptır. En azından cevabın sadece diğer faktörlerin ışığı altında anlam kazanacağını düşünürsek böyledir.

Bu açıdan, Thales'in ‘her şey sudur' iddiası kulağa pek aydınlatıcı gelmez. Kelimesi kelimesine alındığında, bu iddia saçmadır. Ancak, soruları, kanıtları ve anlamları yeniden oluşturarak Thales'in iddiasının ne anlama geldiğini tahmin etmeye çalışabiliriz. Thales'in, değişim boyunca neyin hep sabit kaldığını ve farklılıktaki birliğin kaynağını sorguladığını tasavvur edebiliriz. Thales'in, değişimi kabul ettiğini ve bütün değişim boyunca değişmeyen ve dolayısıyla evrenin ‘yapı taşı' olan tek bir element olduğuna inandığını düşünmek mantıklı olacaktır. Bu ‘değişmeyen element' genel olarak urstoff, yani dünyanın kendisinden yapıldığı ilk cevher (Yunanca: arche, yani ilke) olarak kabul edilir.

Thales diğer herkes gibi suda var olan ve yok olan bir çok şeyin olduğunu gözlemlemişti: Su, buharlaşıp havaya karışır veya buza dönüşür; balık suda hayat bulur ve sonra yine suda can verir, tıpkı suda çözülen diğer maddeler gibi. Daha da ötesi, suyun yaşam içinde elzem olduğunu da görüyoruz. Bu tür basit gözlemler Thales'i, suyun bütün değişim ve dönüşüm boyunca değişmeyen yapı taşı olduğunu iddia etmeye sevk etmiş olabilir.

Bu tür sorular ve gözlemler, Thales'in, modern anlamda suyun iki halini kavradığını düşünmemize olanak verir: Her zamanki sıvı haliyle su ve buz , buhar , balık , toprak, ağaçlar, ve normal sıvı halimdeki su olmayan diğer her şeyde görüleceği gibi gaz ve katı formunda dönüşüme uğramış haldeki su. Bundan dolayı, su kısmen değişime uğramamış nesneler ustroff (sırf su) ve kısmen değişime uğramış nesneler ( diğer şey ) olarak mevcuttur.

Böylelikle, evrenin bileşimi ve dönüşümü sonsuz bir devridaim olarak açıklanabilir –sudan diğer nesnelere ve diğer nesnelerden suya-. Bu Thales'e dair yapabileceğimiz yorumlardan biridir. Başka yorumlarda mümkündür.

Bütün bunlardan, gerçekte Thales'in en başta açık olarak formüle edilmiş bir soruyla yola çıktığını, ve sonra argümanları aradığını ve daha sonrada bir cevap bulduğunu kastedmiyoruz. Kronolojik olarak neyin önce geldiğine karar vermek bize düşmez. Biz, sadece Thales'in felsefesini mümkün olduğunca tutarlı bir şekilde yeniden inşa etmeye çalışıyoruz. Şayet bu yoruma bağlı kalırsak aşağıdakileri söyleyebiliriz:
1 Thales, evrenin temel yapı taşının ne olduğunu sorguluyor. ( Temelde yatan ) Töz, değişimde ki değişmeyen elementi ve farklılıktaki birliği temsil eder. Töz problemi sonradan Yunan felsefesinin ana sorularından birisi oldu.

2 Thales değişimin nasıl meydana geldiği sorusuna dolaylı bir cevap verir; Arche (su) bir halden diğerine dönüşür. Değişim problemi de, Yunan felsefesindeki temel bir sorun olarak yerini almıştır.

Thales'in soruları ve kanıtları felsefi oldukları kadar aynı zamanda bilimseldirler. Bu nedenle Thales bir filozof olduğu kadar bir bilim adamıdır da. ‘felsefe'ye karşı ‘bilim'le neyi kastediyoruz? Felsefe dört farklı faaliyetten genel anlamda ayrılır: Yaratıcı yazın, deneysel bilimler, formel bilimler ve teoloji. Bir filozof bu alanlardan her hangi birine ne kadar yakın durursa dursun, felsefenin kendini şu şekillerde diğerlerinden ayrıldığını söylememiz mümkündür. Yaratıcı yazının aksine felsefe, (öyle yada böyle) doğru yada yanlış kabül edilebilecek iddialar öne sürer. Felsefe, (fizik ve psikoloji gibi ) deneysel bilimlerin uyguladığı şekilde benzer bir yolla deneyime dayanmaz. (Mantık ve matematik gibi) formel bilimlerin aksine, felsefe kendi ön kabullerini (ilkeleri) inceden inceye gözden geçirmeli, bunları tartışmaya açmalı ve aklileştirmeye çalışmalıdır. Her ne kadar felsefe, her zaman için belli önkabullere sahip olsa da teolojidekinin aksine (vahye dayanan dogmalar gibi kimsenin yok sayamayacağı dini akla ait) sabit bir önkabuller listesini bünyesinde barındırmaz.

Thales kanıtlarını deneye dayandırdığı sürece O'nu bir bilim adamı kabul etmek mümkündür. Fakat O'nun, bir bütün olarak doğayı ilgilendiren sorular sorduğu göz önüne alınırsa, O'nu filozof olarak ta adlandırmamız mümkün olacaktır. Bu dönemlerde Yunanlılar, felsefe ve bilim arasına pek de bir ayrım yapmıyorlardı. Bu ayrım, Thales'in çağından değil, modern dönemden kaynaklanır. 1600'lerin sonunda bile Newton'un fiziği doğal felsefe olarak tanımladığını görürüz. Ancak Thales'i ister bir bilim adamı, isterse bir filozof olarak adlandıralım: sunduğu cevaplar ve kanıtlar arasındaki farktan kaçınamayız. Bir anlamda kanıtlar, cevap için ‘çok geniştir'. Bahsettiğimiz kanıtları göz önüne alırsak; Thales, gerektiğinden çok daha fazlasını açıklamaktadır. Kanıtlar ve iddia arasındaki bu uçurum, ilk Yunan doğa filozoflarının ayırt edici özelliği olarak belirginleşir.

Bunun anlamı her şeyin, ama kesinlikle evrendeki her şeyin, insan düşüncesi tarafından anlaşılmaya açık olduğudur. Asıl devrim burada yatar. Her şey anlaşılabilir, tıpkı suyun anlaşılabileceği gibi. En uzak köşesine kadar evren insan düşüncesiyle idrak edilebilir. Tam tersinden ifade edersek hiçbir şey mistik yada anlaşılmaz değildir. Akıl ermez tanrılara yada ifritlere yer yoktur. İşte bu; insanın, evreni entelektüel anlamda fethinin başlangıç noktasıdır.

Ayrıca bu Thales'i ilk filozof yada bilim adamı olarak adlandırmamızın nedenidir. O'nunla birlikte düşünce mitos tan logosa , mitsel olandan mantıksal düşünceye doğru bir hareket etmiştir. Thales, mitolojik geleneği bir kenara bırakır ve anlık duyusal izlenimlere basiretsiz şekilde bağlı kalmaya son verir. Elbette bu bir basitleştirmedir. Mitostan logosa geçiş, tarihte belli noktada ilk Yunan filozoflarının etkisiyle meydana gelmiş tersine çevrilemez bir hadise değildir. Mitsel ve mantıksal olan, hem tarihte, hem de bir insanın hayatında iç içe geçmiştir ve mitostan logosa geçiş, çok yönden her bir insanda ve çağda kendini sürekli tekrar eden bir görevdir. Daha da ötesi , bir çokları mitin sadece üstesinden gelinmesi gereken; düşüncenin, sözde daha ilkel bir formu olmadığını ; doğru şekilde anlaşıldığı taktirde, hakiki bir anlaşma şeklini temsil ettiğini iddia eder.

“Thales, ilk bilim adamıydı ve bilim de Yunanlılar tarafından bulunmuştur” derken, Thales'in yada diğer Yunan bilgelerin, Babil ve Mısır'daki eğitimli kişilerin yüz yüze geldiklerini çok daha fazla sıra dışı olguların bilgisine sahip olduklarını kastedmiyoruz. Asıl nokta şu ki; Yunanlılar rasyonel ispat kavramını ve bu ispatın bir aracı olarak ta teori kavramını geliştirmeyi başardılar: Teori , evrensel hakikati doğurduğunu iddia eder ve bu hakikat aleni bir sorgulamada bütün karşıt argümanlara rağmen sağlamlığını yitirmez. Yunanlıların elde etmeye çalıştıkları idrak, birbirinden kopuk bilgi kırıntıları değildi; bu bilgi kırıntıları, çoğunlukla mitsel bir çerçeve içinde bulunmaktaydı. Yunanlılar, Pythagor teoreminde olduğu gibi, evrensel delillerle desteklenebilen kapsamlı ve sistematik teorileri bulmaya çalışıyorlardı.

Thales'i daha ayrıntılı işlemeyeceğiz. Belki de O, mitsel düşünceden gerçekten kurtulmuş değildi. Suyun, canlı ve Tanrılarla dolu olduğunu düşünmüş olabilir. Hatta (bildiğimiz kadarıyla) Thales, güç ve madde arasında bir ayrım yapmamıştır. Doğa (yunanca: physis), canlıdır ve kendi kendine hareket eder. Bildiğimiz kadarıyla O, ruh ve madde (beden) ayrım yapmamıştır. Thales açısında doğa muhtemelen oldukça anlaşılır bir kavramdı ve beklide bizim ‘oluş' kavramımıza denk geliyordu. Böylelikle Thales'in düşüncesindeki ana noktaları, kısaca şu şekilde özetleyebiliriz.

Önerme: değişim vardır.
1-Soru: Değişim sürecinde, değişmeyen öz nedir?
2- Kanıtlar: Suya dair gözlemler.
3- Cevap: Değişim boyunca, değişmeyen öz “su” dur.
4- Sonuç: Her şey anlaşılabilir.

Cevabın –‘değişim boyunca değişmeyen öz sudur'- mantıksal bir şekilde, soru ve kanıtları takip etmediğinden bahsetmiştik. Ve bu noktada, Thales'in Milet'teki çağdaşları arasından bir eleştiri yükseldi.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst