özel Eğitim Nedir?

Okul.Oncesi

Okul Öncesi Öğretmeni
Katılım
25 Şub 2008
Mesajlar
374
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Bölüm:
Okul Öncesi Öğretmenliği
Şehir:
Mersin
ÖZEL EĞİTİM NEDİR?
HANGİ ÇOCUKLAR ÖZEL EĞİTİM ALMALIDIR?

Özel egitim, normal yasıtlarinin yararlanabildigi egitim ortamindan yeterince yararlanamayan çocuklara yönelik verilen egitimdir. Türkiye'de özel egitim; örgün egitimin verildigi okullarin özel alt siniflarinda, kaynastirma siniflarinda, kaynak odalarda ve ayrica Özel Egitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde verilmektedir.


Hangi çocuklar özel eğitim almalıdır?

Otistik, down sendromlu, west sendromlu çocuklar
Özel ögrenme güçlügü çeken çocuklar
Konusma yetersizligi olan çocuklar
Yaygin gelisimsel bozuklugu olan çocuklar
Dikkat eksikligi ve Hiperaktif çocuklar
Davranis bozuklugu olan çocuklar
Reaktif baglanma bozuklugu olan çocuklar
Isitme yetersizligi olan çocuklar
Fiziksel yetersizligi olan çocuklar
Kisinin zihinsel yetersizlik tanisi alabilmesi için asagidaki kriterlerden en az iki tanesinde yetersiz olmasi gerekmektedir; iletisim, kendine bakim,ev yasami, toplumsal-kisilerarasi beceriler- toplumsal olanaklardan yararlanma, kendi kendini yönetip degerlendirme, okulla ilgili islevsel beceriler, is, bos zamanlari degerlendirme, saglik ve güvenlik.


Baslangicin 18 yasin altinda olmasi gerekmektedir.


Özel eğitimde akılda tutulacak noktalar


1-İşi basitleştirin


2-İşi kisaltın


3-Düzeni muhafaza edin


4-Düşünmeyi ögretin
Okul öncesi dönemde özel eğitim


Okulöncesi dönemde özel egitim, risk altindaki çocuklarla gelisim geriligi olan ya da tanilanmis özel gereksinimli çocuklara ve ailelerine saglanan egitim hizmetlerini kapsamaktadir.


Okulöncesi özel egitim hizmetlerinin kapsaminin anlasabilmesi için hizmetlerin kimlere, nerelerde verildigi ve süreçte kimlerin görev almasi gerektiginin bilinmesinde yarar vardir.
Özel eğitime ihtiyaç duyan çocukların belirlenmesi


Örgün egitime devam eden çocuklarin almasi gereken özel egitim hakkinda ailelere gerekli bilgilendirmeyi okullar yapabilir. Özel egitime gereksinim duyan çocuklar, okullarda görev yapan rehber ögretmen, okul yöneticisi ve sinif ögretmenlerinin yardimiyla REHBERLIK ARASTIRMA MERKEZLERINE yönlendirebilirler. Ayrica aileler rehberlik arastirma merkezlerine bireysel de olarak da basvurabilirler. Kendi yasitlarindan egitim düzeyi olarak geride kalan; yani kendi yasitlarinin yararlanabildigi egitim ortamindan yeterince yararlanamayan çocuklarin gerekli olan özel egitimi alabilmeleri için öncelikle ilçelerine bagli bulunan REHBERLIK ARASTIRMA MERKEZLERI' ne basvurabilirler. Rehberlik Arastirma Merkezlerinde uzman ekip tarafindan yapilan IQ testleri ve diger degerlendirmeler sonucunda çocugun özel egitime gereksinim duyup duymadigina karar verilir. Daha sonrasinda saglik kurulu raporu vermeye yetkili olan hastanelerin çocuk nörolojisi,çocuk psikiyatrisi departmanlarindan alinan özel egitim alabilir (bireysel-grup) raporuyla özel egitim ve rehabilitasyon merkezlerine basvurabilirler.


Özel Eğitime Güven Olayı


Özel Egitime gelen çocuklarda duygulanim zayif oldugundan ürkeklik, korkaklik, güvensizlik ön plana çikan durumlardir. Çocuklar aile ortaminda bu durumu yasayabilirler. Duygulari, hisleri, sevgileri yavas bir gelisme gösterdiginden her seyden habersiz bir yasam içinde olabilirler. Ögrenme, hissetme, sevme, tanima süreci ilk olarak aile içinde gerçeklesebilir.


Egitimde en önemli faktör sevgidir. Egitimci çocugun duygu ve hislerini zamanla gelistirerek kendine güvenini saglamayi amaç edinmelidir. Egitimci çocugun duygularini ve hayal dünyasini iyice taniyarak ona güven verecek çalismalara girmeli ve fiziksel görünümüyle sevecen, güler yüzlü, kibiri bir tarafa atarak önce bu ögrencilerle hayati paylasmayi onlara hayati sevdirmeyi uzun vadede güveni, sevgiyi vermelidir. Egitimci sunu iyi bilmeli ki onlarinda bir dünyasi ve bir yasami vardir. Çocuklarinda toplumda yeri oldugunu toplumun fertleri oldugunu onlara egitim çalismalari ile hissettirmelidir.
 

Okul.Oncesi

Okul Öncesi Öğretmeni
Katılım
25 Şub 2008
Mesajlar
374
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Bölüm:
Okul Öncesi Öğretmenliği
Şehir:
Mersin
Konuşma Ve Dil Bozuklukları

KONUŞMA VE DİL BOZUKLUKLARI
A- Fizyolojik Konuşma Güçlüğü
Sesin çıkarılmasında meydana gelen hatalar konuşma bozukluğu olduğunu göstermez. Bu durum, lisan gelişiminin normal bir süreci olarak değerlendirilebilir. Beyindeki işitsel algılama ve yorum hataları, konuşma organlarının sesi çıkarma için gerekli hareketleri tamamlayamaması, yapılan hataların nedenlerinden bazılarıdır. Kelimelerin son seslerini söylememe, kelime içindeki seslerin benzerlerini kullanma, seslerin yerini değiştirme, sesleri uzatma ya da kaydırma gibi söyleyiş hataları vardır.
B- Gecikmiş Konuşma
Çocuğun beklenen yaşta ve şekilde konuşma-lisan becerilerinde sınırlılık olarak ifade edilebilir. Fiziksel ve zihinsel gelişimdeki genel bir gerileme nedeniyle 3. yaşın sonuna kadar dil gelişiminin olmamasıdır. Bu gerilik çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir.

Konuşma ve lisan eğitimi.
Gecikmiş konuşmanın temelinde zihinsel gerilik, sosyal yetersizlikler, duygusal ve fiziksel problemler, algılama problemleri, işitme kayıpları ve güdülenme eksiklikleri vardır.

Gecikmiş konuşmanın nedenlerini; organik yetersizlikler ve elverişsiz konuşma çevresi olarak ikiye ayırabiliriz. Organik yetersizlikler; beyindeki merkezi sinir sistemi yaralanmaları, virüs enfeksiyonları, hormonal bozukluklar, konuşma organlarındaki yapı bozuklukları, işitme kaybı veya hafıza bozukluklarıdır. Elverişsiz konuşma çevresi ise, güdülenme azlığı, çevrenin sessiz olması, yetersiz öğretme teknikleri, anne ve baba arasındaki sorunlar, çocuğa karşı davranışlarının uygun olmaması, yeni bir kardeşin doğması veya ikiz kardeş durumu gibi problemleri içermektedir.
Öneriler: Tedavide genel prensip, erken tanı ve eğitimdir. Bu konuda uzman tarafından bireysel eğitim programları ve aile eğitim programları ile uygun terapi teknikleri önerilir. Çocuğun ilk söylediği kelimeler övülmelidir. Onay gördüğünü ve sevildiğini hisseden çocuk kendisini tanımlayabilir ve konuşmasını geliştirebilir.

Konuşmanın kazanılmasında her çocuk farklı gelişim hızına sahiptir.
Pek çok şeyin erken yapılmasını beklemek kesinlikle zararlıdır. Eğer çocuk konuşmada gecikme gösteriyorsa, uygun teşhis ve tedavi uzman bir ekip tarafından yapılmalıdır.
C- Telaffuz Bozuklukları
Belirli konuşma seslerini telaffuz etmede veya kullanılan dilin kurallarına uygun söylenilmesindeki güçlüklerdir. Bir ya da birkaç sesin çıkarılmasındaki problemler kelimelerin anlaşılmasını etkileyebilir. Telaffuzun, konuşmanın anlaşılmasına katkısı çok fazladır.
Telaffuz bozukluğu olan çocuklar genellikle konuşmaya geç başlamışlardır ve çok yavaş ilerleme gösterirler. Bu durum, lisanda gelişme geriliği gösteren çocukların tümünde mevcuttur. Bu çocuklar aşırı hareketli, dalgın, dikkatsiz, ilgisiz ve çoğunlukla utangaç görünürler, fiziki ve psikolojik gelişmeleri de geri olabilir. Kısa cümleler halinde gelişmemiş telaffuz ile konuşurlar. Telaffuz bozuklukları orta kulak enfeksiyonu; dudak, diş, dil, burun ve damak gibi konuşma organlarında yetersizlikler; bu şekilde konuşmayı alışkanlık haline getirme; gelişim geriliği ve genetik nedenlerden meydana gelebilir.
Öneriler: Tedavide öncelikle; damak, dudak, diş ve dilin yapısı veya hareketlerindeki bozukluk varsa tedavi edilir. Telaffuz bozukluğu olan çocukların kulak hastalıkları ve işitme kaybı yönünden de değerlendirilmesi gereklidir. Doğru telaffuz, görme, işitme ve dokunma duyuları kullanılarak öğretilmelidir.
D- Kekemelik
Konuşmanın akışında, ritminde veya akıcılığında bir bozukluk olması durumudur. Kekemelikte konuşmadaki ritim bozukluğunun yanında, ayrıca kaslarda aşırı kasılma, yüzde, ellerde ve ayaklarda tikler görülebilir. Konuşmada tekrarlamalar, bloklar, uzatmalar ve eklemeler görülebilir. Nedenlerine yönelik birçok görüş olmasına rağmen, organik ve çevresel etkenler üzerinde durulmaktadır.

Kekemelikte konuşma tedavisi
Öneriler: Çocuğun akıcı olmayan konuşmasına dikkati çekmeyin ve eleştirmeyin. Çocuğunuzun konuşma bozukluğuna üzülmeyin, şimdilik onun konuşma şeklinin böyle olduğunu ve her şeyin normal olduğunu kabul edin. Konuşması için cesaretlendirin, geniş arkadaş çevresi olmasını ve sosyal faaliyetlere katılmasını sağlayın. Size bir şey söylemeye çalışırken dikkatinizi ona verin. Ayrıca, bu konuda uzman kişilerden mutlaka yardım alın.
E- Afazi
Beyinde meydana gelen hasar sonucu, dil ve konuşmanın bozulması ve anlaşılamamasıdır. Çok farklı şekillerde ve derecelerde afazi tipleri bulunmaktadır. Genel olarak afaziler 3 gruba ayrılır:
Konuşmanın akıcı olduğu, anlamanın zayıf olduğu duyusal afaziler,
Konuşma akıcılığının zayıf, anlamanın tam olduğu motor afaziler,
Konuşma ve anlamanın tamamen bozulduğu total afaziler.

Afazi’li bireyin konuşma tedavisi.
Öneriler: Afazinin terapisinde hedef, hastanın hastalık öncesi durumuna dönmesinden çok, mümkün olduğu kadar bağımsız olmasıdır. Afazi terapisinde, en üst seviyede iletişimi sağlamak, lisan eksikliklerini mümkün olduğu kadar düzeltmek ve değişmiş yaşam koşullarını kabullendirmek hedeflenir. Amaç, hastaya mümkün olduğu kadar bağımsız yaşamayı ve erişebileceği en üst seviyede iletişim kurmayı öğretmektir.
F- Apraksi
İstemli konuşmanın üretiminde sıralı konuşma hareketlerinin motor planlanmasında oluşan bozukluk sonucu otaya çıkan motor konuşma bozukluğudur. Normal kas tonusu ve koordinasyonuna rağmen, amaca yönelik hareketler yerine getirilemez. Seslerin çıkarılması için gereken kasların pozisyonlanmasında güçlük vardır. Konuşma organlarında amaca yönelik davranışların ortaya konulamamasıdır. Kişi ifade etmek istediği şeyi söylemekte zorlanmaktadır.
Öneriler: Tedavide üzerinde önemle durulması gereken şey dikkattir. Hastanın dikkatini toplaması için zaman verilmeli ve yardımcı olunmalıdır. Hasta, doğru konuşması için motive edilmeli. Hastayı depresyona ya da kızgınlığa itecek telkinlerden kaçınılmalıdır. Kişiye mümkün olduğunca sabırlı davranılmalı, terapiden göreceği faydalar mutlaka açıklanmalıdır.
Doğru konuşma modelini oluşturmak için görsel, işitsel ve dokunma gibi duyular kullanılarak uyarılar pekiştirilmelidir. Doğru uyaran çok önemlidir. Karmaşık pek çok uyaran yerine mutlaka doğru ve tek bir uyaran tercih edilmeli daha sonra bu uyaranların sayısı ve çeşitliliği artırılmalıdır. Sık ve doğru tekrar çok önemlidir. Tedavi sırasında öğrenilenler mutlaka günlük yaşamda da uygulanmalı ve kullanılmalıdır.
G- Dizatri
Konuşma organlarının hareket ve kontrolünü sağlayan kasların çalışmasında yaşanan sorunlar ve konuşma organlarının birbiriyle koordinasyonunun bozulması nedeni ile ortaya çıkan bir dil ve konuşma bozukluğudur. Sorunun olduğu bölgenin yeri ve kaybın derecesine göre farklı tiplerde sınıflandırılabilir.




Dizatri konuşma tedavisi.
Öneriler: Tüm tedavi yaklaşımları hastalığın nedenin belirlenmesiyle başlamalıdır. Bu aşamadan nörologlar sorumludur. Konuşma lisan pataloğu ise, dizartrik konuşma bozukluğunun semptomatik olarak düzeltilmesi konusunda görev yapar. Terapide amaç, konuşmaya yardımcı organların, dil, diş, çene, yüz, ağız, kaslarının birbiri ile koordine olacak şekilde çalıştırılmasını sağlamak, uygun kas egzersizleri yaptırmak ve uygun telaffuz terapisi uygulamaktır. Ayrıca, konuşma organlarındaki kasların uyumlu çalışması içinde, fizik tedavi egzersizleri yapılmalıdır (elektroterapi, direnç egzersizleri gibi).

H- Yutma Güçlüğü
Yutma güçlüğü, ağızdan mideye aktif yiyecek ve sıvı girişinde zorluk yaratan durum olarak tanımlanmaktadır. Yutma bozukluklarının nedenleri arasında; serebral palsi, merkezi sinir sistemi hasarları, beyin kanamaları, yaralanmalar, ağız bölgesindeki tümörler, kas hastalıkları, mide ve bağırsak sistemi hastalıkları, solunum bozuklukları, sinir sistemi hasarları, erken doğum, yaşlılık, yapısal anormallikler, genetik bozukluklar, psikolojik yutma ve beslenme bozuklukları sayılabilir.
Yutma Güçlüğünün Belirtileri
Yutma sırasındada öksürme ve tıksırma,
Yutmayı başlatmada güçlük,
Boğaz içine yemek yapışması,
Nedeni bilinmeyen kilo kaybı,
Beslenme alışkanlıklarında değişiklik,
Sık tekrarlayan zatürre,
Konuşma ve seste değişiklik (ıslak ses),
Burundan kusma,
Boyun yada göğüste yemek yanma hissi,
Oral farengeal kusma,

Öneriler: Yeme veya içme sırasında mutlaka dik pozisyon (yaklaşık 90°) sağlanmalıdır. Besinler küçük parçalar halinde olmalıdır (yarım kaşık ya da bir çay kaşığı gibi.). Beslenme çok yavaş olmalı, aynı saat içinde sadece bir gıda verilmelidir. Yemek yerken konuşmaktan kaçınılmalıdır. Her yemek öğününden sonra kişi mutlaka 90° açıda 30-45 dakika oturmalıdır. Yutma bozukluğu görülen hastalarda bireysel farklılıklar olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle her hasta için güvenlik önlemleri de farklı olacaktır. Yutma bozukluklarının tedavisi uzman bir ekip tarafından yapılmalıdır. Yapılacak uygulamalar uzman ekibin ortak kararı doğrultusunda verilmelidir. Terapi programı, her hasta kendi içinde değerlendirilerek planlanmalıdır.
I- Salya Problemleri
Salya çok ciddi bir tıbbi ve sosyal problemdir. Kişinin günlük hayatında pek çok olumsuzluğa yol açmaktadır. Salyanın kişi üzerinde koruma, yutma, beslenme ve konuşma gibi fonksiyonları bulunmaktadır. Salya kontrolünün bozulması bu fonksiyonların kalitesini önemli oranda etkilemektedir.
Problemin ortaya çıkışı üst solunum yolu enfeksiyonu sonrası, diş çıkarma, apse gibi nedenlerle olabilir. Nörolojik hastalıklardan kaynaklanan baş kontrolündeki yetersizlikler sonucu da yutma güçlüğü oluşabilir. Kas tonusunun ya da tükürük bezlerinin aşırı uyarılması, dilin normalden büyük olması, çocukluk çağında alınan sara nöbetlerinin tedavisinde kullanılan ilaçlar, güdülenme eksikliği ve zeka geriliği de salya problemlerine neden olabilir..
Salya problemleri iki şekilde görülür:
Salyanın aşırı salgılanması, salyanın aşırı üretilmesinden kaynaklanan salya problemleridir.
Salya kontrolsüzlüğü, salyanın ağızda kontrolünün zayıflamasından dolayı meydana gelen problemlerdir. 15-18 aya kadar normal çocuklarda da görülebilmektedir. Fakat, 4 yaşın üzerinde görülmesi nörolojik bir sorunun varlığını düşündürmelidir.
Öneriler: Salya problemleri görüldüğü ve devam ettiği zaman mutlaka bir nörologa başvurulması gerekmektedir.

İŞİTME KAYBINA BAĞLI KONUŞMA BOZUKLUKLARI
İşitme, konuşma gelişiminde en önemli etkendir. Konuşma bozukluğu, işitme kaybının derecesine göre değişik şekillerde meydana gelir. Bunlar:


İşitme engelli çocuğun eğitimi.
Doğuştan veya çok erken dönemde işitme kaybının oluşmasına bağlı olarak ortaya çıkan konuşma bozukluğu,
Sözel iletişimin öğrenilmesinden sonra işitmenin kaybedilmesi sonucu görülen konuşma bozukluğu,
Kısmi işitme kaybına bağlı olarak oluşan çocukluk çağından itibaren ortaya çıkan, dil gelişiminde ve artikülasyonun özel yapılarında bozulmaya neden olan bir konuşma bozukluğudur.
Öneriler: İşitme kaybı nedeniyle hastaneye başvuran kişi bir ekip tarafından değerlendirilmelidir. Bu ekipte KBB doktoru, odyolog, konuşma pataloğu, eğitim odyoloğu, psikiyatrist veya psikolojik danışman, rehberlik uzmanı, çocuk gelişimci ve sosyal hizmet uzmanı görev almalıdır. İşitme kaybı teşhis edilip, işitme cihazı adaptasyonu yapıldıktan sonra, kişinin tüm gelişim alanları ve lisan gelişimi incelenmeli ve uygun işitme-konuşma eğitim programı başlatılmalıdır.

PSİKOLOJİK KONUŞMA BOZUKLUKLARI
Psikolojik konuşma bozukluğu, çok yoğun bir duygusal coşkunluğa karşı gösterilen savunma türü tepkidir. Bu tür hastalarda yapısal bir yatkınlık görülmektedir. İnsan hayatında çok önemli, üzücü, kaygılandırıcı olaylar yaşanmaktadır. Bunlardan bazısıyla baş edilebilir, bazısıyla ise baş edilemeyebilir. Psikolojik tepkilerin temelinde içgüdülerin yer aldığı unutulmamalıdır. Psikolojik kökenli konuşma bozuklukları çok farklı şekilde sınıflandırılabilir. En sık karşılanılan psikojenik kökenli konuşma bozukluğu mutizm’dir.


Mutizm
Bireyin, yeterli konuşma gelişimi ve bilinç düzeyine rağmen konuşma ile iletişimi reddetmesidir. Ama, konuşmayı anlama normal veya sözlü lisandan çok daha iyidir. Hiç olmayan veya çok az olan sözlü iletişim ile normal veya normale yakın alıcı dil yetenekleri arasındaki büyük fark mutizmin en çarpıcı özelliğidir. Mutizmde ses telleri yoluyla üretilen ses tamamen yok olmaz. Bu kişi iletişimde bulunmak amacıyla isteyerek veya kendiliğinden gürültü yapabilir. Fakat bu konuşma sesi değildir. Mutizm bireyin konuşabilme özelliğine ve yeterli bilinç seviyesinin olmasına rağmen, konuşma iletişimi için isteksizlik halidir. İletişim, tamamen bireyin isteğine bağlı kalmaktadır.

SES BOZUKLUKLARI
Sesin aşırı ya da yanlış kullanım sonucunda ses ile ilgili patolojiler ortaya çıkmaktadır. Sesin oluşması ile ilgili bozukluklar ses ile ilgili bir ya da daha fazla problem varsa oluşur. Ses bozuklukları ameliyat ya da tıbbi müdahale gerektiren larenksle ilgili bir anormallikten kaynaklanabildiği gibi, larenkste anatomik bir anormalliğin olmadığı durumlarda da var olabilir. Sesi oluşturan mekanizmaların herhangi birinde bir problem olduğu zaman sesin şiddet ve frekansı bozulacaktır.

http://www.almanhastanesi.com.tr/makale/makaleler/ckb.htm
12.01.07 13.12

ÇOCUKLARDA KONUŞMA BOZUKLUKLARI
İnsanlar arasındaki iletişimin en etkili yolu konuşmadır. Duyma, konuşma ve lisan sözel iletişimin temel elemanlarıdır. Bu 3 elemandan herhangi birindeki aksama konuşma , bozukluğuna yol açabilir. Konuşma bozukluğu çocukların çevreleriyle ilişkilerini bozduğu gibi , çok ciddi psikolojik sorunlara da neden olabilir.

Konuşmanın ilk alıştırmaları doğduğumuz gün ağlama ve sızlanmalarla başlar. Ağlarken konuşma, dil ve çene hareketlerini öğrenmiş oluruz. Üçüncü ayla birlikte kumru gibi ses çıkarma anlamına gelen cıvıldama dönemine gireriz. Bu dönemde gerçek dille alakalı olmayan, öğrenilmemiş , çevresel etkenlerden ve işitme duyusundan bağımsız olan sesler çıkarırız.
İlk çıkan sesler genellikle anlamsızdır, ancak geleceğin anlamlı sözcüklerinin temelidir. Altıncı ayda hecelemeye, 9 ayda ritmik sesler çıkarmaya (ma-ma) ve iki heceyi bir arada kullanmaya başlarlar.(ma-ma , da-da gibi). 40. haftayla birlikte heceler birleşir ve anlam kazanmaya baslar.(baba, dede gibi). Normal gelişim gösteren çocuklar iki yasında konuşmaya başlarlar. Bu yasta 80-100 civarında sözcüğü anlayan çocuk , ilk basit cümlelerini kurmaya başlar. 3 yasında çocuk anlamlı ve düzgün cümleler kurar ,kendini daha iyi ifade eder ve yabancılarla anlaşabilmeye başlar.
Çocuk 18-24 aylar arasında arka arkaya 2-3 anlamlı kelime söylemeye başlar. Normal gelişim evrelerine göre 2 yas çocuğunun konuşmaya başlamış olması beklenir. 2 yasındaki çocuk, cümleler kuramayabilir ancak arka arkaya 2-3 anlamlı kelime söyleyemiyorsa , iste o zaman endişelenip, bir uzmana müracaat etmeliyiz. Çocuğa 0-6 yas döneminden itibaren gelişim kontrollerinin yapılması çok önemlidir. Anne-babalar çocuklarının konuşma problemi olup olmadığını ancak 18 ayda fark edebilirlerken bir uzman bunu 8-10 aylar arasında fark edip , dil gelişim terapisine başlayabilir.
Hiç konuşamayan çocukta önce ne düşünülür?
İşitme sisteminin normal çalışması, doğru konuşma için gerekli ilk noktadır. Konuşmanın öğrenilmesi için çocuğun sözcükleri duyması gerekir.
Araştırmalar işitme kaybı şüphesi ile teşhis konulması arasında gecen sürecin ortalama 6 ay olduğunu gösteriyor. Yine araştırmalar göstermiş ki işitme kaybı tanısı ne kadar gecikirse, konuşma yetisi o kadar problemli olur. Ağır işitme kaybı olan çocuklarda konuşma kusuru oluşmaması için teşhis erken konmalı ve çocuk 6 aylık olmadan işitme cihazı kullanmaya başlamalıdır. 1998‘den beri her yeni doğana İŞİTME TARAMA TESTİ yapılması bilimsel kurullar tarafından önerilmiştir. Doğum sonrası işitme tarama testlerinin yapıldığı hastaneler de doğan çocuklar da normal konuşma oranı daha yüksektir.

Yeni doğanda doğumsal işitme kayıplarını artıran risk faktörleri
• Çocuğun prematüre dogması ( < 34 hafta dan önce ve < 2000 kg ) düşük
• Hamilelikte geçirilen viral enfeksiyonlar,
• Doğum sonrasında uzun sureli solunum sıkıntısı ,
• Doğum sırasında 4-5 dakika beyine kan gitmeme durumu
• Ototoksik (iç kulağa zararlı ) ilaç kullanımı.

Bir çocuk konuşmaya başladıktan sonra suskunlaşır ve konuşamaz hale gelirse iki temel nedeni düşünmek gerekir. Bu iki temel nedenden biri organik diğeri psikolojiktir. Merkezi sinir sistemini ilgilendiren tüm hastalıklara ve organik–nörolojik (mental gelişim bozukluğu ) bir hastalığa ikincil olarak konuşma bozukluğu ortaya çıkabilir. Bir diğer önemli neden ise psikojenik olduğunu dile getirdiğimiz ruhsal travmalardır. Şiddete maruz kalma, şiddete tanık olma, fiziksel kötüye kullanıma takiben böyle bir suskunluk ortaya çıkabilir. Bazen belirgin olarak görülmeyen, travmatik bir etkisi olmayacağı düşünülen aile içi sorunlar ya da çatışmalara bir tepki olarak da çocuk suskunlaşabilir.. Çünkü çocukta konuşmayı reddetme bir çeşit tepkidir.
Çocuğa bakan bakicinin fazla konuşmaması, çocukla yakın çevresinin az konuşması ve yeterince ilgilenmemesi de bu durumu açıklayabilir. Son senelerde televizyon karsısında geçirilen surenin artması da çocuğu suskunluğa iten bir diğer önemli faktördür. Konuşma becerisini desteklemenin en iyi yolu , anne ve babaların bebekleri ile sürekli konuşması, ve bir şeyler anlatan kişi durumda olmalarıdır. Anne ve babalar çocukları ile doğduğu günden başlayarak sürekli ve anlaşılabilir telaffuz ile konuşmalıdır. Bebeğin ilk hecelediği, algılama yeteneğinin geliştiği dönemlerde, bu desteğin çok dikkatli verilmesi gerekir. Doğru konuşma için ısrarcı olmamak, çatışmayı önlemek ve yanıt alınmadığı zaman yorumsuz kalmayı tercih etmek önemlidir. Anne ve baba paniklemeden çocuğa uyarıcı bir cevre oluşturup ,onu desteklediği takdirde bu gecikme kısa surede aşılabilir. Sabır ve ilgi doğru desteğin en önemli unsurlarıdır. İyi bir konuşma modeli oluşturabilmemiz için acık , yavaş, anlaşılabilir konuşumu beden dilimizi ifade eden jestlerle desteklemeliyiz.
Konuşma bozukluğu olan çocuklarda psikolojik faktörleri düşünürken çocuk psikiyatrisinde “İletişim bozuklukları” baslığı altında yer alan tanıları da dikkate almak gerekir. Bu tanılardan biri olan “Sözel Anlatım Bozukluğu”nda çocuk kelime Bilgisi, zamanların doğru kullanımı karmaşık cümle kurulması ve kelimelerin hatırlanmasında beklenenin altında bir yeterlilik gösterir. Bu durum çocukluk cağında herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. Daha önce söylediğim gibi, travmaya yada nörolojik bozukluğa takiben yada gelişimsel olabilir. Diğer bir tanı “Karışık Dili Algılama –Sözel Anlatım Bozukluğu”dur. Hem dili anlama da , hem de sözel anlatımda bozukluk bulunmaktadır. Bu iki bozuklukta da kesin nedenler bilinmemekle beraber merkezi sinir sistemi hasarları, yine merkezi sinir sisteminin gelişimindeki bozukluklar neden olarak düşünülmektedir.
Genetik faktörler üzerinde de durulmakla birlikte tümüyle psikolojik nedenli de olabilir. Ayrıca bazı sesleri çıkarmada zorluk olusturan « Fonolojik Bozukluk » ve kekelemede diğer üzerinde durulması gereken iletişim bozukluklarındandır. Çok dikkat edilmesi gereken ruhsal rahatsızlık “Otistik Bozukluk” tur. Otizm, hiperaktivite ve dikkat dalgınlığı, down sendromu, zeka geriliği durumlarında ortaya çıkan konuşma bozuklukları ve öğrenme güçlükleri için çocuk psikologlarından yardim alınmalıdır. Çocukların beklenen yas düzeyine uygun konuşma ve iletişim becerilerinin olmadığı durumlarda, anatomik bir kusuru dışlamak için bir KBB uzmanının değerlendirmesi, başka bir organik –nörolojik bozukluğu dışlamak için bir çocuk doktoru yada çocuk nörologunun değerlendirmesi ve herhangi bir fiziksel yada organik neden bulunmadığında çocuk psikiyatrisine başvurulması gerekmektedir. Çocuğu konuşmaya yada tüm dikkati bunun üzerine yoğunlaştırarak çocuğa yaklaşmak yerine, sorunun ne olduğu ve nasıl çözülebileceğine ilişkin bir uzmana danışmak her zaman tercih edilmesi gereken yoldur.

Konuşma ve Dil Terapisi
Konuşma bozuklukları pek çok alandaki nedenlere bağlı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenler anatomik, fizyolojik, nörolojik, psikolojik ve gelişim sürecindeki aksaklıklar olarak ayrılabilir. Dil ve konuşma terapistleri, bu nedenlere bağlı görülen iletişim bozukluklarının önlenmesi, tanılanması ve sağaltımı konularında görev yaparlar. Bu alanlar;
1- Sesbilgisi ve sesletim sorunları ( "r" sesi yerine "y" sesi sesletmesi gibi),
2- Yarık damak-dudağa bağlı konuşma bozuklukları,
3- Gecikmiş konuşma,
4- Kekemelik,
5- Nörolojik kökenli konuşma problemleri (afazi, dispraksi ve apraksi, kafa travması, CP),
6- Yutkunma ve disfaji ve salya kontrolü,
7- Ses terapisi,
8- Yaygın gelişimsel bozukluğa ve otizm sendromuna bağlı konuşma
bozukluklarıdır.
Otistik özellikleri olan çocuklarda dil gelişiminde hem alıcı dili, hem de ifade edici dil ciddi derecede gecikmiş ya da anormal şekilde oluşmuş olabilir. Konuşma gecikebilir ya da hiç gelişmeyebilir. Otistik özellikleri olan çocuklarda konuşma terapisi ile konuşma gelişimine yardımcı olunabilmektedir. İletişim kurmak için gerekli olan anlama yetersizliği ve kazanılan kelimeleri uygun durumda kullanamama, otistik özellikleri olan çocuklarda sık sık karşımıza çıkan sorundur. Ayrıca otistik özellikleri olan çocuklarda oral-motor (ağız-çene kas hareketleri) problemler karşımıza çıkmaktadır. Konuşma terapisi ile bu sorunların giderilmesine çalışılmaktadır
http://www.tohumotizm.org.tr/tohum/hizmetlerimiz.asp
12.01.07 13.16

ÇOCUKLARDA KONUŞMA BOZUKLUKLARI
Çocuklarda Konuşma Bozuklukları *****

1. Konuşma Sorunları Ne Tür Nedenlerle Ortaya Çıkar? *****

Konuşma sorunlarına sıklıkla şu nedenler yol açabilir:
· İşitme sorunları
· Mental retardasyon (zeka ve gelişme gerilikleri)
· Psikiyatrik bozukluklar Yaygın gelişimsel bozukluklar (ör, otizm) Kekemelik Fonolojik bozukluklar (ör, artikülasyon boz.) Dikkat eksikliği bozuklukları Özgül öğrenme güçlükleri Dil gerilikleri
· İfade edici dil geriliği (dili kulllanma sorunları)
· Alıcı dil geriliği (dili anlama soorunları)
· Karışık (mikst) dil gerilikleri *****

2. Kekemelik ya da konuşmada takılma belirli durumlarda normal olabilir mi? *****

Tekrarlamalar özellikle çocuklarda normalde 4-5 yaşına kadar görülebilmektedir. Bu masum tekrarlarla kekemeliğin birbirinden ayırt edilmesi gerekmektedir. Çocuklardaki bu normal akıcılık kusurunun kekemelik haline gelmesinde çevrenin baskı ve beklentileri, öte yandan ailenin dikkatinin çocuğun konuşması üzerine yoğunlaşması rol alabilmektedir. *****

3. Kekemeliği artıran durumlar nelerdir? *****

Kaygıyı artırabilen çeşitli durumlarda, örneğin önemli bir şey söylemek isterken, bir isim söylerken, önemli bir şahıs ile konuşulduğunda, geniş bir dinleyici kitlesine konuşulduğunda, ya da zaman yetersizliğinde, kişi acele ile tamamlanmaya çalışıldığında kekemelik davranışı pekişebilmektedir. Kekemelik sıklıkla genetik bir yatkınlıkla ortaya çıkar. Erkeklerde daha sıktır. Genellikle baba tarafında çocukluk öyküsünde, ya da halen devam eden konuşmada takılmalar, ya da kekelemeliğe sık rastlanır. *****

4. Ani korku kekemeliğe neden olur mu? *****

Halk arasında çeşitli korku durumlarının kekemeliğe sebep olduğuna dair yaygın bir inanç vardır. Ancak ifade edilen korku durumları aslında hemen her çocuğun zaman zaman karşılaşabildiği durumlar olmaktadır. Yine de bu korku durumları olası yatkınlığı olan bireylerde kekemeliğin başlamasını ya da şiddetlenmesini tetikleyebilir. *****

5. Kekemelik tedavisinde ne yapılır? *****

Kekemeliğin tedavisinde öncelikle “kekemelik” ya da “konuşmada takılma” davranışının şiddeti, yaşı, süresi, pekiştirici etkenler vs. değerlendirilmelidir. Beraberinde çeşitli kaygı bozukluklarının varlığı, bu davranışa bağlı olarak zaman içerisinde gelişebilen işlevsellikte bozulma (ör, arkadaşlardan uzaklaşma, sınıfta söz almama ve özgüvende düşüş vb.) araştırılmalıdır. Konuşmanın tedavisine ek olarak, bu duruma eşlik edebilen bu tür psikiyatrik bulgu ve bozuklukların da tedavide ele alınması gerekli olmaktadır. Kaygıyı azaltmaya yönelik çeşitli ilaç tedavileri kullanılabilir. Özellikle nefes egzersizleri, harf ve kelimelerin doğru telaffuzu üzerine odaklanan konuşma terapileri uygulanabilir. *****

6. Kekemeliği olan çocuğa sahip ebeveynlere ne tür önerilerde bulunulabilir?
· Bazı çocuklarda görülen irkilme, tutulma, tekrar veya uzatma şeklindeki hafif konuşma özürlerini kekemelik ve çocuğunuzu da kekeme olarak nitelemeyiniz. Çünkü siz ona kekeme derseniz oda kendini kekeme olarak görmeye başlar. Oysaki öyle nitelenmezse çocuk kendiliğinden bu devreyi tehlikesizce atlatabilir.
· Çocuğun konuşması üzerine aşırı titizlik göstermeyiniz.
· Çocuk konuşurken sakince dinleyiniz. Bir şey söylemek istediğinde acele etmeden söyleyebileceği kadar zaman veriniz. Konuşmasını kesmeyiniz. Tutulduğunda yardım etmeyiniz.
· Çocuğa hiçbir zaman "dur..,acele etme..,yeniden başla.., önce bir derin nefes al" gibi uyarılarda bulunmayınız. Bütün bunlar onun dikkatini konuşmasında toplayacağından zararlıdır.
· Çocuk konuşurken onun dudak hareketlerine değil gözlerine bakınız.
· Katı disiplinden sakınınız. Alay ve acı şakaları disiplin aracı olarak kullanmayınız.
· Çocuğun yanında kusurları hakkında konuşmayınız.
· İleri kekemelik hallerinde çocuğun en az şaşırdığı ve rahatça konuşabildiği durum ve şartları saptayarak bu durum ve şartlarda onu konuşturunuz.
· Yanlış konuştuğunda yada tutulduğunda cezalandırma ile korkutmayınız ve cezalandırmayınız.
· Yorgun ve heyecanlı olduğu zamanlarda konuşmaya zorlamayınız.
· Yavaş konuştuğunda hızlı konuşmaya zorlayan istekte bulunmayınız.
· Çocuğunuzu problemin farkında ise onu bu yönden açıklığa kavuşturmak için uygun zamanlarda "konuşurken bazı tekrarlar, irkilmeler, tutulmalar yaptığı fakat bunların önemli olmadığını bunlardan kurtulmasının mümkün olduğunu zaten herkeste buna benzer durumların görüldüğünü" söyleyebilirsiniz.
· Çocuğun kendine karşı iyi, olumlu tavır geliştirmesine yardım ediniz. Kendini kekemeliğinden dolayı değersiz gören çocuğunuz bu engeli kolay aşamaz. Çocuğun sahip olduğu iyi özellikler ortaya çıkarılmalı, teşvik edilmelidir. *****
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst