Milyonda Bir

Okul.Oncesi

Okul Öncesi Öğretmeni
Katılım
25 Şub 2008
Mesajlar
374
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Bölüm:
Okul Öncesi Öğretmenliği
Şehir:
Mersin
MİLYONDA BİR

Milyonda birdi seninle karşılaşma olasılığımız sevgilim. Böyle söylemiştin. Ama hayat milyonda bir değil midir zaten? Bizi bulan, çoğunlukla memnun olmadığımız bazen bin bir zorlukla geçen günün sonunda o gün yaşama ihtimalimizin aslında milyonda bir olduğunu düşünmez miyiz? Ya sevdiğimiz kadına ya da erkeğe rastlama ve ona âşık olma olasılığımız ... İşte dediğin gibi, milyonda bir yaşıyoruz sevgilim.Hayatımız birer tesadüfler toplamı. Ve hayatımıza şöyle bir kuşbakışı göz atarsak, hayatımızın dönüm noktaları dediğimiz yerlerinde hep tesadüflerin büyük roller oynadığını görebiliriz. Ve eğer bu tesadüflere gereken değeri verebilir ve onları değerlendirebilirsek önümüze sonsuz yolların açıldığını da görebiliriz. Öyleyse, tesadüfler bitmeyen birer hazinedir bizim için sevgilim."Hayat nedir" diye sormuştun bana bir gün. Hayat pek çok şeydi, her şeydi, ama ben sana şöyle bir yanıt vermiştim: Hayat bir denge sanatıdır. Her şey bu denge üzerine kuruludur. Peki bu denge nedir demiştin? Bu denge yapmayı istediklerimiz ile yapmayı istemediklerimiz arasındaki ilişkidir. Bunu şöyle düşünebiliriz: İçimizdeki uçurumun üzerine gerili ince bir ipte elimizde denge kurmamızı sağlayan bir sopa ile yürüyoruz. Sopayı milim milim hareket ettirerek dengemizi sağlamaya, korumaya çabalıyoruz. Yapacağımız en küçük bir yanlış uçurumun dibini boylamamıza neden olacak.

Uçurumun dibine düşersek eğer, yeniden zorlukla yukarı çıkabiliriz. Ama çoğu insan dipte hayatını sürdürüyor ve hayatla mücadele etmek yerine, nefes alarak yaşamayı sürdürüyor.Çoğunlukla yapmayı istediğimiz şeyleri bastırır, yapmayı istemediğimiz şeyleri çeşitli nedenlerle yaparız. Bazen yüreğimizdeki deniz kabarır, sular içimizden yerlere taşar, içimizdeki kırlara koşarız büyük bir yaşama sevinciyle. Papatyalar toplarız sonsuz çiçek bahçelerimizden. Ama bir anda yine mantığımız devreye girer ve yeryüzüne çıkarız. Işte hayat özünde budur sevgilim; denge, mantık ile yürek, yani duygusal dünyamız arasında bir ilişki kurabilmektir. Ama bu ilişkide, duygusal dünyamıza belki mantıktan daha çok yer vermemiz gerektiğini düşünüyorum.Çılgınlık olarak nitelenen, yapmak için çıldırmakla birlikte yine mantığımızın sınırlayıcılığıyla bastırdığımız bir çok isteğimiz vardır. Bu istekleri gerçekleştirdiğimizde korkunç bir keyif alacağımızı biliriz, bunun bizim duygusal ve düşünsel dünyamızı geliştireceğini de. Fakat bir süre sonra daha doğmadan tasarılarımızı hemen öldürürüz. Yine küçük dünyamıza sığınır, uçurumun dibinde yaşamaya razı oluruz. Öyleyse bir mantık hapishanesinde yaşamaktan başka ne yapıyoruz söyler misin sevgilim?Bizim en büyük düşmanımız mantığımız. Daha doğrusu mantığı idare etmek yerine iplerimizi onun eline vermişiz ve kendi kendimizi bir hapishane hücresine tıkmışız.Mantığımıza o derece teslim etmişiz ki kendimizi, sevgimizi gözü dönmüş bir cani gibi durmaksızın vahşice öldürüyor, bin parçaya bölüyoruz. Adeta kendi kendisini öldürmüş ve mantık hapishanesinde ömür boyu yaşamaya mahkûm etmiş gözü dönmüş canileriz.Ve işte bu nedenle diyorum ki, mantığını yenemeyen, onu tıpkı bir vahşi atı evcilleştirir gibi uysal bir hale getiremeyen insanın hayatı birer pişmanlıklar manzumesinden başka bir şey olmayacaktır. Hayatın bana öğrettiği değerli şeylerden birisi de, yüreğimi mantığımın önüne koyup hep onu dinlemem.

İnsan yüreğinin doğrusuna gittiğinde insan olduğunu anlıyor ve kendi ruhunun derinliklerindeki soylu damara ulaşabiliyor. Çünkü yürek, hayata karşılıksız, beklentisiz ve sevgiyle yaklaşmayı öğretiyor insana. Oysa mantık, kılı kırk yararak bizi küçük hesaplara, beklentilere ve egomuzu tatmine yöneltiyor. Artık mantığa zerre kadar değer vermiyorum, onu elimden geldiği kadar küçümsüyorum. O benim elimde, değersiz ve ancak gerektiğinde kullanılacak basit bir kavram artık. Onu ne kadar az kullanırsam o kadar huzurlu ve mutlu olacağıma inanıyorum.Oysa hayat o kadar kısa süren bir serüven ki, hayata gözlerimizi yumduktan sonra hayatımızı bir film gibi izleme olanağımız olsaydı, kendimize bu derece anlamsız bir hayat sürdüğümüz için kızar ve boş hayatımızın bize verdiği büyük acılarla kahrolurduk.Ama en kötüsü nedir sevgilim biliyor musun: Hayatın bize sunduğu sonsuz güzelliklerin milyonda birini yaşamaktır. Hayatımızı bir tesadüf gibi yaşıyoruz. Bir tesadüfün bizi bulma şansı milyonda birse, biz de hayatımızı aynı bir tesadüf gibi milyonda bir yaşıyoruz. Hayat bize her gün yeniden o derece sonsuz güzellikler sunuyor ki biz bunları görmemek için her gün yeniden kendi gözlerimize mil çekerek kör oluyoruz.Dostoyevski'nin "Beyaz Geceler" adlı kitabın kahramanı kitabın bir yerinde, kendi hayatını bir cinayet olarak niteliyor ve böyle bir hayat sürmenin bir cinayet ve suç olduğunu belirtiyor. Ve kendi kendisine yılların geçtiğin söyleyerek peki sen o yılları yaşadın mı, diye soruyor...Öyleyse hepimiz kendi hayatlarımızı öldüren katillerden başka bir şey değiliz. Hem de en ucuz biçimde işliyoruz bu cinayeti. Ve taammüden işlediğimiz bu cinayet, bir ömür boyu sürüyor.Seni içimizdeki o sonsuz güzellikteki çiçek bahçelerinden beyaz papatyalar toplamaya davet ediyorum.Seni milyonda bir yaşadığımız zavallı hayatımızın içini doldurmaya ve anlamlandırmaya davet ediyorum.
 

sanko86

Yeni Üye
Katılım
7 Nis 2008
Mesajlar
581
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Şehir:
Balıkesir
Güzel paylaşım teşekkürler.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst