1,ünite
TUTUM KAVRAMI
Gündelik hayatımızda belirli birtakım tutumlar söz konusudur. Örneğin, farklı ev hanımları değişik deterjan markalarını tercih etmektedir ya da bir kişi bir markette karşılaştığı satış elemanıyla yaptığı konuşma sonucunda önceden kullandığı diş macunu markasını değiştirerek başka bir markayı tercih edebilmektedir. Seyahat etmek için tercih ettiğimiz taşıtlar da otobüs, otomobil ya da uçak gibi taşıtlara ilişkin geliştirdiğimiz tutumlarımızla ilgilidir. Görüldüğü gibi belirli bir markayı tercih etmemiz ya da etmememiz ona karşı geliştirdiğimiz olumlu ya da olumsuz tutumlarımıza bağlıdır.
Tutum kavramının tanımına baktığımızda, bireye atfedilen ve onun bir psikolojik obje ile ilgili duygu ve davranışlarını düzenli bir şekilde oluşturan eğilim olduğunu görmekteyiz.
PSİKOLOJIK OBJE=bırey ıcın anlam tasıyan bıreyın farkında oldugu erhangı bır obje demektır.bırey ıcın hersey psıkolojık obje olabılır
Tutum bireyseldir. Bir grubun davranışını gözlediğimiz anda da tutumları bireysel olarak gözlemleriz. Bunun yanında tutum doğrudan gözlemlenebilen bir kavram da değildir. Bireyin gözlemlenebilen davranışlarından dolayı varsaydığımız durumlardır. Gözle görülemez fakat ortaya çıkan davranışlar gözlenebilir.
Tutumlar diğer tutumlarla ilişkileri bakımından farklılıklar göstermektedir. Bazı kişilerde belli bir tutum, diğerlerine göre daha merkezi ve belirleyici bir rol oynayabilir.
tutumun özellıklerı=tutumlar ve ögeler arası tutarlılık güç derecesı karmasıklık diğer tutumlarla ilişki ve merkezlık
Tutumlar belli yolları izleyerek oluşurlar. Bu yollar şöyle gruplandırılabilir:
• Büyüme ve toplumsallaşma boyunca ailede ve diğer çevrelerde öğrenilen tepki yollarının birikmesi,
• Bireyin başından geçen yaşantılarından çıkarılan genel sonuçlar,
• Çok şiddetli etki eden bir olaya dayanarak buna benzeyen olayların da aynı şekilde değerlendirilmesi,
• Başkalarının tutumlarının taklit yoluyla benimsenmesi.
Günlük yaşantımızda en basit konuşmanın bile bir ikna olduğunu söylemek mümkündür. İnsan pek çok nedenden dolayı sürekli bir iletişim içindedir. Bilgi vermek, bilgi almak, yardım istemek, söz vermek, kendi duygu ve düşüncelerini anlatmak ya da başkasının duygu ve düşüncelerini öğrenmeye çalışmak vb. nedenlerden dolayı belli bir yapı ve düzen içerisinde iletişim kurulur.
Gündelik hayatımızda da görebileceğimiz gibi, iletişimin gerçekleştiği bir çok durumda insanlar ya birisini verdikleri bilginin doğrultusunda, ya davranışlarını değiştirmesinde ya da başka bir konuda ikna etmeye çalışır. Aristo, “ikna etmenin bütün uygun anlamları” biçiminde yaptığı iletişim tanımında bu gerçekliliği vurgulamaktadır. İknanın sözlük anlamı ise, kanaat ettirme, kanaat verebilme; kandırma, razı etme; inandırmadır.İkna ve zeka bağıntısına baktığımızda zeki insanların ikna edilebilirliğe karşın bir direnç gösterebileceği varsayılmasına karşın, ikna edici iletiyi kavrama ve dikkat etmenin artmasıyla ikna edilebilirlik de artmaktadır. Bu nedenle ikna etme sorununun, kabul etme direncinin üstesinden gelme sorunuyla da yakından ilintili olduğu söylenebilir.
İkna edici iletişim konusunda farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bu temel yaklaşımları ve kuramları yedi başlık altında toplamak mümkündür:
• Bilgi Süreci Yaklaşımı
• Uyum Kuramı Yaklaşımı
• Algılama Yaklaşımı
• Objektif Denge Kuramı
• Bilişsel Çelişki Kuramı
• Davranış Değişim Kuramı
• Öğrenme Kuramı
Kaynağın inanılırlığı ve kaynağın sevilmesi iknanın kabulünü, inanılırlığını etkileyen önemli etkenlerdir. Kaynağın inanılırlığı iki önemli faktöre bağlıdır;
• Saygınlık ve
• Güvenilirlik.
İkna edici iletişimde alıcının bazı özellikleri ve etkenler ikna olup-olmamalarını belirler. Bu etkenler şunlardır:
• Kaynağın, ikna edici iletişimin doğrudan kendisine yönelmediğine, hatta onu tesadüfen aldığına inanması iknanın etkililiğini arttıracaktır.
• Alıcının, kendi tutumuna ne derece bağlı olduğu, onu ne kadar önemsediği iletiyi kabul veya reddetmesini belirler.
• Alıcının tutumu ile kaynağın ileri sürdüğü tutum arasındaki fark, iknacının etkililiğini önemli oranda etkiler.
• Son olarak alıcının, ileri sürülen görüşle aynı görüşte olup olmaması, konu hakkındaki bilgi, eğitim ve zeka düzeyi ile kişilik özellikleri iknanın etkisini belirler.
İkna sürecinin üç temel amacı vardır. Bunlar;
• Alıcı kesimde yeni bir tutum oluşturmak,
• Alıcı kesimin var olan tutumunun şiddetini artırmak,
• Alıcının tutumunu değiştirmektir.
TUTUM KAVRAMI
Gündelik hayatımızda belirli birtakım tutumlar söz konusudur. Örneğin, farklı ev hanımları değişik deterjan markalarını tercih etmektedir ya da bir kişi bir markette karşılaştığı satış elemanıyla yaptığı konuşma sonucunda önceden kullandığı diş macunu markasını değiştirerek başka bir markayı tercih edebilmektedir. Seyahat etmek için tercih ettiğimiz taşıtlar da otobüs, otomobil ya da uçak gibi taşıtlara ilişkin geliştirdiğimiz tutumlarımızla ilgilidir. Görüldüğü gibi belirli bir markayı tercih etmemiz ya da etmememiz ona karşı geliştirdiğimiz olumlu ya da olumsuz tutumlarımıza bağlıdır.
Tutum kavramının tanımına baktığımızda, bireye atfedilen ve onun bir psikolojik obje ile ilgili duygu ve davranışlarını düzenli bir şekilde oluşturan eğilim olduğunu görmekteyiz.
PSİKOLOJIK OBJE=bırey ıcın anlam tasıyan bıreyın farkında oldugu erhangı bır obje demektır.bırey ıcın hersey psıkolojık obje olabılır
Tutum bireyseldir. Bir grubun davranışını gözlediğimiz anda da tutumları bireysel olarak gözlemleriz. Bunun yanında tutum doğrudan gözlemlenebilen bir kavram da değildir. Bireyin gözlemlenebilen davranışlarından dolayı varsaydığımız durumlardır. Gözle görülemez fakat ortaya çıkan davranışlar gözlenebilir.
Tutumlar diğer tutumlarla ilişkileri bakımından farklılıklar göstermektedir. Bazı kişilerde belli bir tutum, diğerlerine göre daha merkezi ve belirleyici bir rol oynayabilir.
tutumun özellıklerı=tutumlar ve ögeler arası tutarlılık güç derecesı karmasıklık diğer tutumlarla ilişki ve merkezlık
Tutumlar belli yolları izleyerek oluşurlar. Bu yollar şöyle gruplandırılabilir:
• Büyüme ve toplumsallaşma boyunca ailede ve diğer çevrelerde öğrenilen tepki yollarının birikmesi,
• Bireyin başından geçen yaşantılarından çıkarılan genel sonuçlar,
• Çok şiddetli etki eden bir olaya dayanarak buna benzeyen olayların da aynı şekilde değerlendirilmesi,
• Başkalarının tutumlarının taklit yoluyla benimsenmesi.
Günlük yaşantımızda en basit konuşmanın bile bir ikna olduğunu söylemek mümkündür. İnsan pek çok nedenden dolayı sürekli bir iletişim içindedir. Bilgi vermek, bilgi almak, yardım istemek, söz vermek, kendi duygu ve düşüncelerini anlatmak ya da başkasının duygu ve düşüncelerini öğrenmeye çalışmak vb. nedenlerden dolayı belli bir yapı ve düzen içerisinde iletişim kurulur.
Gündelik hayatımızda da görebileceğimiz gibi, iletişimin gerçekleştiği bir çok durumda insanlar ya birisini verdikleri bilginin doğrultusunda, ya davranışlarını değiştirmesinde ya da başka bir konuda ikna etmeye çalışır. Aristo, “ikna etmenin bütün uygun anlamları” biçiminde yaptığı iletişim tanımında bu gerçekliliği vurgulamaktadır. İknanın sözlük anlamı ise, kanaat ettirme, kanaat verebilme; kandırma, razı etme; inandırmadır.İkna ve zeka bağıntısına baktığımızda zeki insanların ikna edilebilirliğe karşın bir direnç gösterebileceği varsayılmasına karşın, ikna edici iletiyi kavrama ve dikkat etmenin artmasıyla ikna edilebilirlik de artmaktadır. Bu nedenle ikna etme sorununun, kabul etme direncinin üstesinden gelme sorunuyla da yakından ilintili olduğu söylenebilir.
İkna edici iletişim konusunda farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bu temel yaklaşımları ve kuramları yedi başlık altında toplamak mümkündür:
• Bilgi Süreci Yaklaşımı
• Uyum Kuramı Yaklaşımı
• Algılama Yaklaşımı
• Objektif Denge Kuramı
• Bilişsel Çelişki Kuramı
• Davranış Değişim Kuramı
• Öğrenme Kuramı
Kaynağın inanılırlığı ve kaynağın sevilmesi iknanın kabulünü, inanılırlığını etkileyen önemli etkenlerdir. Kaynağın inanılırlığı iki önemli faktöre bağlıdır;
• Saygınlık ve
• Güvenilirlik.
İkna edici iletişimde alıcının bazı özellikleri ve etkenler ikna olup-olmamalarını belirler. Bu etkenler şunlardır:
• Kaynağın, ikna edici iletişimin doğrudan kendisine yönelmediğine, hatta onu tesadüfen aldığına inanması iknanın etkililiğini arttıracaktır.
• Alıcının, kendi tutumuna ne derece bağlı olduğu, onu ne kadar önemsediği iletiyi kabul veya reddetmesini belirler.
• Alıcının tutumu ile kaynağın ileri sürdüğü tutum arasındaki fark, iknacının etkililiğini önemli oranda etkiler.
• Son olarak alıcının, ileri sürülen görüşle aynı görüşte olup olmaması, konu hakkındaki bilgi, eğitim ve zeka düzeyi ile kişilik özellikleri iknanın etkisini belirler.
İkna sürecinin üç temel amacı vardır. Bunlar;
• Alıcı kesimde yeni bir tutum oluşturmak,
• Alıcı kesimin var olan tutumunun şiddetini artırmak,
• Alıcının tutumunu değiştirmektir.