Dgs ( sözel deneme )

Linsey

Özel Üye
Katılım
26 May 2008
Mesajlar
458
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Adana
1. – 7. sorularda, numaralandırılmış cümlelerden hangilerinin anlatımına akışını bozduğunu bulunuz?



1) (I) Futbolun gürültülü dünyasına kalın halatlarla bağlandık son yıllarda. (II) Ekonomik kriz, yoksulluk falan derken bizim standartlarımızı binlerce kez katlayan yaşamlarıyla birer uzaylı sayılabilecek trilyonluk yıldızlara bağlandık. (III) Bu top süren yıldızlar bizim her şeyimiz oldu da biz onların nesi olduk diye sormak geliyor insanın aklına. (IV) Spor ahlakı toplumu iyi topluma, huzurlu topluma taşıyor kuşkusuz. (V) Aklıma geliyor yine: Bir yıldız olanca gücüyle topa vurunca ağlara takılan futbol topu mu yoksa futbolun ardından giden kitleler mi ?

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.



2) (I) Utanarak söyleyeceğim, eleştirmenlerin topu, sade an-latıma kapalıdır, hiçbir eleştirmenin sözlüğünde bu yok-tur. (II) Bunlar dizelerdeki sözcüklerin hareketini, soluklarını kavrayacak bir eğitimden geçmedikleri gibi hareketin dizelerin biçimiyle çok yakından ilgili olduğunu da bilmez-ler. (III) Görevinin hakkını veren, yazarını değil eserini ele alıp değerlendiren eleştirmenlerimiz de yok değildir. (IV) Dahası var: Eleştirmenler "kalıp" sözcükleriyle ne anlatılmak istendiğini de çıkaramazlar. (V) Bu yüzden de biçimi dünyadan ve insanlıktan kopmuş birtakım kuru ka-lıptan ibaret sanırlar.

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.



3) (I) Ağır bulutlar arasındaki ani güneş ışığı gibi parlar ondan arta kalan tek küçüklük resminde onun görü-nüşü. (II) ince, uzun bir erkek çocuğu, kumral saçları; açık, ışıl ışıl alnından yumuşak dalgalarla geriye taranmış. (III) Dudakları belirgin ve yanakları da kırmızı, siyah hilal kaşlarının altında açık renk gözler. (IV) Bu körpe çehrede sertliğe ya da kibire ilişkin hiçbir çizgi yok. (V) Günlük hayatın ona ters gelen alanlarından hiçbir şey öğrenmek ve kabul etmek istemiyor.

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.



4) (I) Arkeolojik nitelikteki buluntu yerleri çeşitlidir. (II) Bunlara örnek olarak mağaralar, köyler, kasabalar ve başka örenyerleri sayılabilir. (III) Arkeolojik anlamda buralarda yapılan kazılar bunların ait oldukları çağlara, kültürlere, bunları oluşturan kişilere ait bilgiler verebilir. (IV) Arkeologların amacı inceledikleri eski kültürleri anlayıp yorumlamaktır. (V) Hatta, kazılarda bu yerlerin yakın ve uzak çevreleriyle olan ilişkilerinin anlaşılmasına yarayacak veriler de bulunabilir.

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.



5) (I) Bugün yaygın olarak kullanılan ilaçların ham-maddeleri, kimya sanayi tarafından yapılmaktadır. (II) İlaçların hammaddelerinde nelerin olduğunu yalnızca kimyacılar biliyor (III) Memleketimizde gelişmiş bir kimya sanayisi ol-madığı için, bu sınıf hammaddeler dışarıdan getirilmektedir. (IV) Bunun yanında pek az sayıda yerli ilaç sanayisi de bulunmaktadır (V) Hiç şüphesiz bu alanda daha organize olunursa daha büyük sayıda hammaddeyi yurt içinde üretmek mümkün olacaktır.

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.



6) (l) Lise yıllarında niçin her delikanlı ve genç kız şairdir? (II) Niçin milyonlarca genç, ömürlerinin belli bir vaktinde şiirin yel değirmenine kalburla su taşıyıp dururlar? (III) Türk edebiyatında aşk şiiri yazan çok değerli üstatlar vardır. (IV) Şiiri bu kadar kolaya almaları ve "Ben yazdım oldu!" düşüncesine kapılmaları aslında şiire hakaret değil midir? (V) O yıllarda gençlerin evlenmesine, siyasetle uğraşmasına bile tahammül edemezken şiir yazmaya kalkışmalarını hoş karşılamamız bizden nasıl beklenebilir ki?

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.



7) (l) Baharda yemyeşil gördüğüm güzergâhın güz renklerini merak ettiğim için yolu biraz uzattım. (II) Akyazı, Mudurnu, Seben, Kıbrısçık üzerinden Beypazarı’na vardım. (III) Bey-pazarı, İpek Yolu üstünde çok eski bir yerleşim birimidir. (IV) Yolu uzatmakla iyi ettiğimi de manzarayı görünce anladım. (V) Vadilere çö-ken sisin kazandırdığı masalsı hava; ağaçlardaki sarı, kırmızı, turuncu sonbahar renkleri; onlara meydan okurcasına başını kaldıran çamların yeşili, görülmeye değer bir manzara yaratıyordu. (VI) Seben civarında bu görüntüye dalları yerlere değen, meyve yüklü elma ağaçları da girdi.

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.





8. – 12. sorularda cümle ya da parçadaki boşluğa anlam bakımından en uygun olan seçeneği bulunuz.



8) Yazdığımız her şeyde bir yere kadar kendimizi anlatıyoruzdur aslında. Otobiyografik öğeler ister istemez karışır yapıta. Ancak, bir roman kurarken başka öğeler de gerekli: ... şiiri her zaman yazabiliyorum; hiçbir şey önlemiyor şiir yazmamı.

A) ...teknik, biçim. Şiirde ise insanın içinden gelen duygular yeterli. Onun için...

B) ..yeterli hazırlık. Şiirde ise biçim ve kafiye önemli onun için...

C) İyi bir çalışma odası. Şiirde geleneğe yaslanmak şart onun için...

D) ...sağlam bir altyapı örneğin. Şiirde ise dile özen gösteririm. Onun için...

E) ...yeterli birikim en başta. Şiirde ise sözcük oyunlarını önemserim. Onun için...



9) Bilimin görevi, yeni bulgularla teknolojiyi hızla değiştirmektir. Okulu bitirdikten sonra işe giren bir meslek adamı, bu hızlı değişim yüzünden okulda öğrendiklerinin kısa sürede eskidiğini görmektedir. İnsanın çalıştığı alanda başarılı olabilmesi için yeni teknolojiyi öğrenmesi gerekmektedir. Teknolojideki değişme durmadığı için bu gereklilik, insanın mesleğinde kaldığı sürece sürüp gitmektedir. Bu yüzden .............

A) eğitim aslında başkalarının etkisiyle insanın kendi davranışlarını değiştirmesi demektir.

B) işyeri ve benzeri yerlerde hizmet içi eğitim yapmak, bunu sürekli kılmak bir zorunluluk olmaktadır.

C) gereksinimin ortaya her çıkışında bunun ortadan kaldırılması insan için bir amaç olur.

D) okul üzerinde yapılan araştırmalar okulun topluma yarar sağladığını göstermektedir.

E) okullar, öğrencilerini karşılaştıkları sorunları çözebilecek yeterlilikte yetiştirmeye yönelmektedir.



10) "Türkçe'de, öz Türkçe kökenden gelmeyen bir çok sözcük bulabilirsiniz. Bunların pek çoğunu değiştir-mek arılaştırmak olası değildir......... örnekse ilgeçlerin hemen hepsi, Türkçe kökenden gelmediği halde Türkçe içinde öylesine erimişlerdir ki, dilimize ince anlam ayırtıları katarak, onun ayrılmaz öğeleri ol-muşlardır."

Parçada noktalı yerlere aşağıdakilerin hangisi getirilebilir?

A) ancak Türkçe, yabancı kökenli sözcüklerin bir ço-ğunu, kendi yapısı, kendi mantığı içinde eritebil-miş, benliğinde sindirebilmiştir.

B) ancak bu Türkçedeki arılaştırma çabalarını balta-lamak isteyenlere fırsat verdiğimizi düşündürmemelidir.

C) ancak elimizden geldiğince Türkçesi bulunan sözcükleri kullanmalı onların kullanımının yaygın-laşmasına yardımcı olmalıyız.

D) ancak bu sözcüklere Türkçenin malı demek hiçbir dönemde olası olmamış, bu sözcükler Türkçenin kurallarına direnmişlerdir.

E) ancak arılaştırılamayan bu sözcükleri kullanma-maya gayret etmeli,onların yokluğundan anlam-sal bir boşluk doğacağını düşünmemeliyiz.



11) Bir edebiyat okuyucusu, "Sanat kültürünün genişliği oranında, görüntüyü boğan, onu plastik bir deyim olmaktan alıkoyan öğeleri görmez, doğal olanları anılarıyla başkalaştırır. Gördüğüne, görmediği renkleri ve çiz-gileri katar; estetik algıyı ısırgan otlarından ve devedikenlerinden temizler. Bu bakım-dan Raoul Dufy'nin; "................" sözü derin anlam taşımaktadır.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilirse anlam bütünlüğü sağlanmış olur?

A) Gözlerimiz çirkinlikleri silmek için yaratılmıştır.

B) Eserlerde çirkinlikler yanında güzellik-lerde vardır.

C) Okuyucunun dikkatli olması gereke-cektir.

D) Algılamanın önemi burada kendini göstermektedir.

E) Bir eserdeki çirkinlikleri de görmek ge-rekir.



12) Her yeni edebiyat, her yeni yapıt, eğer gerçekten yeni ise, saldırgandır. Bu, özgünlükle karışık bir saldırgan-lıktır, zihinsel alışkanlıkları tedirgin eder...

A) Küflenen eskiyi tedirgin ettiği için bazı yapıtlar ye-nilikçi sayılır. Bu yenilikçiliğin başı sarıya boyalı, hafif aykırı birkaç uçuk genç dışında alıcısı yok maalesef.

B) Toplumsal barışı bozarak, toplumu çatışmalara sürükler. Toplumsal barışı bozan yazınsal üretim-lere karşı çıkmak her insanın öncelikli görevidir.

C) İnsanlarla çatışan eserler yenilikçidir, bu nedenle. Çatışmanın gürültüsüyle uyanan ilerleme, zaman-la, toplumun genlerine siner.

D) Eser yenilikçi tavrını koyarken değerler sistemini de dikkate alır. Eserin sırf yenilikçi tavır koymak adına toplumsal yıkım üretmesi, toplumsallıkla bağdaşmaz.

E) Her yenilikçi eser bir ışık olduğu için toplumun birlikteliğine katkıda bulunur. Toplumu ayıran, sınıf-landıran, bölen yazınsal bakışlar da yenilikçilik elbisesini üzerinde pek taşıyamaz.



13. – 20. Sorularda numaralandırılmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturulacak biçimde sıralanması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerektiğini bulunuz.



13) I. Bilime, doğayı, özellikle doğaya ilişkin ku-ram ya da beklentilerimizi sürekli sorgulama etkinliği diyebiliriz.

II. Bilim öncesi dönemlerde, günlük gözlemlerle, basit tahminlerle ya da kişinin kültürel ortamından edindiği hazır

bilgi ve önyargılarla bu ihtiyaç karşılanıyordu.

III. Bu insan için, yaşadığı çevreyi, giderek tüm evreni anlamak önemli bir gerekliliktir.

IV. Günümüzde ise insanların büyük çoğunluğu benzer davranış içindedir.

V. Kısacası, bilgi birikimimizin önemli bir bölümünü sağduyu düzeyinde kalan bu yaklaşıma borçluyuz.



A) II. – III.

B) II. – IV.

C) III. – IV.

D) III. – V.

E) IV. – V.





14) I. Yüzlerce balık türünü barındıran Victoria Gölü biyolojik çeşitlilik bakımından dünyanın en zengin yerlerinden biridir.

II. İyi niyetli bazı uzmanlar, yerliler hem kendileri yer hem de fazlasını ihraç ederler diyerek göle tatlı su levreği sokarlar.

III. Yıllar yılı yerliler, bu gölde yosun ve ufacık organik atıklarla beslenen "furu" dedikleri ufak balıkları yiyerek beslenirler.

IV. Bu yeni misafirle rekabet edemeyen balık türleri birer birer yok olmaya başlar.

V. O kadar ki, levreğin gelişinden üç yıl sonra göldeki balık türü sayısı %70 azalır.



A) I. – III.

B) II. – III.

C) III. – IV.

D) III. – V.

E) IV. – V.



15) I. Beklenmedik bir anda bize ulaşan bir koku, bir tat, bir görüntü bizi geçmişimize götürür.

II. An derinleşir ve bizi içimize doğru çeker.

III. Belki geçmişe hafıza köprüsünden geçeriz; ama onun bol şekerli şerbetini ruhumuzla içeriz.

IV. İnsan bu bambaşka hatırlayışla kendi varlığını seyretseydi bu söyleyiş bütün şiirleri dolduracaktı.

V. Ruhun müziğinde oluşan bu ortamda varlığımız erir ve bir pamuk şekeri gibi bütün çocukluğumuzu sevindirir.



A) I. ve III.

B) II. ve III.

C) IV. ve V.

D) II. ve IV.

E) III. ve V.



16) I. Gaziantep mutfağı yalnızca leziz yemekle-riyle değil, yemeklerin pişiriliş biçimleri ve yeme adabıyla da başlı başına kültür.

II. Çünkü Antepliler yalnızca ne yedikleriyle ilgilenmiyorlar.

III. O yemeğin nasıl yapıldığı, ne kadar emek ortaya çıktığı ve nasıl sunulduğuna da dikkat ediliyor.

IV. Kebaplar, kazan yemekleri, baklavalar bu şölenin konukları arasında yer alıyor.

V. Sofraları da bu nedenle bir sanatçı titizliği ve yaratıcılığıyla hazırlanıyor ve yemekler tam bir şölene dönüşüyor.

A) I. ve III.

B) III. ve IV.

C) II. ve IV.

D) IV. ve V.

E) III. ve V.



17) (I) Okumak iyidir felsefesine sahip annem sayesinde bir yere gelmiştim. (II) Temelimin eksik olmasına rağmen bir üniversiteden mezun olmuştum. (III) 9 – 5 tempoları benim harcım değilmiş deyip, çözüm ararken, annem yeni bir üniversiteye başlamamı salık verdi. (IV) Girdiğim işlerle derinden ilgilenemiyordum. (V) Ama okul bitince okumanın bitmeyeceğini bildiğim için sürekli okuyordum.

A) |. ve II

B) II. ve III.

C) II. ve IV.

D) III. ve V.

E) II. ve V.





18) I. işte bu nedenlerle, "uyku sağlığı" son yıllarda hem tıp çevrelerinde hem de kamuoyunda giderek önem kazanmaya başladı.

II. Düzenli uyumasına rağmen her fırsatta şekerleme yapanların, sabahları yorgun, halsiz, sinirli uyananların ve bütün gece yatakta dönüp duran insanların oranı azımsanacak gibi değil.

III. Sürekli bir yorgunluk ve uyku hali, kronik uyku bozukluğu veya uyku yetmezliği olan kişilerin iş verimi, dikkat ve becerileri düşüyor.

IV. İstatistikler, uyku bozukluğu tanısı konulmuş ve tedavi görmemiş hastaların, normalden 4 ile 6 kat daha fazla trafik ve iş kazalarına sebep olduğunu ortaya koyuyor.

V. İnsan yaşamının en az üçte biri uykuda geçiyor.

A) I. ve V.

B) II. ve III.

C) II. ve IV.

D) III. ve IV.

E) III. ve V.





19) I. Akşama doğru da herkes teknelerle kaldıkları yere döner.

II. Sabahın dinginliğini teknecilerin sesleri bo-zar.

III. Denize gitmek isteyen turistler, tekneleri doldurunca tekneler bir bir kıyıdan ayrılır.

IV. Deniz tüm güzelliğiyle, konuklarını ağırlamak için sabırsızlanmaktadır.

V. Tüm zarafetiyle günü karşılayan Dalyan akşamın yorgunluğunu atmıştır.

A) I. ve II.

B) I. ve V.

C) II. ve IV.

D) III. ve IV.

E) III. ve V.



20) I. Hıristiyan kilisesi, Avrupa'da otoritesini kur-duktan sonra, bütün enerjisini, alışkanlıkların izlerini silmeye adadı.

II. Bunların yanında, insanların kiliseye koşulsuz bağlılığı her şeyin önüne geçmişti.

III. Kilisenin koyduğu bu kuralların dışına çıkanı zulüm hatta ölüm bekliyordu.

IV. İbadetten günlük yaşam alanlarına kadar her alanda kutsallığın kuralları egemen kılındı.

V. Sonuçta tiyatrosu, sanatı ile bütün Avrupa kutsal bir görünüm kazandı.

A) I. ve III.

B) II. ve IV.

C) III. ve IV.

D) III. ve V.

E) IV. ve V.



21) Aşağıdaki sözler kurallı ve anlamlı bir cümle oluşturacak biçimde sıralandığında aşağıdakilerden hangisi baştan ikinci olur?

I. kez farkına varıyor, yani eserde

II. Savaş ve Barış'ı her okuduğumda

III. yeni güzellikler buluyordum.

IV. betimleme ve ayrıntıların sanki ilk

V. kimi yerlerin, kimi olayların, kimi

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.






22) Aşağıdaki sözler kurallı ve anlamlı bir cümle oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?

I. bir sıra adamı

II. çağının gölgesine sürüklenmiş

III. olmayı tercih ederim

IV. kendimi ve zamanımı

V. hiçe sayan bir sanatçı olmaktansa

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.





23) Aşağıdaki cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında baştan üçüncü cümle hangisi olur?

I. Ancak tarihsel sürecin bütününe bakıldığında, uzadıkça uzamıştır çocukluk.

II. Dolayısıyla yavruluk, tamamen biyolojik bir dönemken, çocukluk uygarlık tarihi boyunca sürekli olarak tanım değiştirmiştir.

III. Yavruluk beden, dürtülerin gösterdiği yolu izlemeyi becererek gelişkinlik düzeyine ulaşana kadar geçen süredir.

IV. Çocukluk ise dürtülerin bastırılmasını görene kadar geçen süredir.

V. Her hayvan türünün yavrusu vardır; ama çocukluk kurumu insanlar tarafından icat edilmiştir.

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.



24) Aşağıdaki cümlelerle bir paragraf oluşturulduğunda aşağıdakilerden hangisi birinci cümle olur?

I. Neticede bu, bir anlamda insanın kendine ve karşısındakine gösterdiği saygının doğal bir sonucudur.

II. Kendisi yapmadığı gibi yapana da karşı çıkacaktır.

III. Çünkü kendine ve başkasına saygılı olan kimse, söz ve davranışlarında tutarlıdır.

IV. İlişkilerimizin sağlıklı başarılı ve sürekli ol-ması için önemli bir husus tutarlılıktır.

V. Bugün ak dediğine yarın kara demeyecek, başkalarında hoş karşılamadığı davranışları kendisi de yapmayacaktır.

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.



25) I. Fakat her zaman, buna hangi yoldan varacağını bilemez.

II. Çok kez insan katkıda bulunduğu dünya işlerini bıraktığını sanır.

III. Ona göre yaşamın bir tek amacı vardır.

IV. Oysaki bu işlerin yolunu değiştirmekten başka bir şey yapmamıştır.

V. O da daha başıboş, daha rahat yaşamak.

Numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında, baştan üçüncü cümle hangisi olur?

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.



26) I – oluşturan fok balığının

II – özelliklerini bilmeyen bir

III – eskimonun o çevrede yaşamını

IV – sürdürmesi oldukça güçtür

V – gıdasının önemli bir kısmını

Yukarıdaki sözler anlamlı ve kurallı bir cümle oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.



27. – 33. Sorularda Başta Verilen Cümlelerden Kesin Olarak Çıkarılabilecek Yargıyı Bulunuz.



27) Televizyon dizileri, ortalama insanlara göre yapılıp en kalabalık kitleye pazarlanma amacı taşıdığı için bu hedefine

ulaşır.



A) Televizyon dizileri, her tabakadan insana hitap eder.

B) Okur – yazar, televizyon seyretmekle değil, sanatla ilgilenir.

C) Hayatı herkesten farklı yorumlayan insanlar, televizyon dizilerinin kalitesini anlayabilir.

D) Edebiyat okumayı televizyona tercih edenler, hayata karşı daha sorgulayıcı bir tavır takınırlar.

E) TV dizileri amaca ulaşmak için toplumun büyük kesimine seslenmeyi hedefler.





28) 17 Temmuz 2003’ te, Adana’da 44 derece olarak ölçülen hava sıcaklığı son on yılın en yüksek hava sıcaklığı olarak tarihe geçti.

A) Adana, Türkiye’ nin hava sıcaklığı, en yüksek şehridir.

B) Adana’ da daha önce hava sıcaklığı 44 dereceye hiç ulaşmamıştır.

C) 2003 yılında ortalama hava sıcaklığı en yüksek olan şehir Adana’ dır.

D) 2002’ de hava sıcaklığı 44 dereceye hiç ulaşmamıştır.

E) 2003 yılında Adana aşırı sıcaklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır.



29) Çevirisini sunduğumuz Soussure’un “Genel Dilbilim Dersleri” adlı kitabı, sadece dilbilimde değil, ondan esinlenen tüm alanlarda etkili olan, XX. yüzyılın çığır açan ilk kitaplarından biridir.

A) XX. yüzyılda dilbilim ve onunla ilgili olan alanlarda yazılmış ve niteliği açısından yeniliklere sebep olan pek çok eser yoktur.

B) Eserin dünya çapında okunurluk düzeyi oldukça yüksektir.

C) Genel Dilbilim Dersleri, dilbilim dışındaki ama dilbilimle ilgili olan alanlara dair bilgileri ayrıntılarıyla vermektedir.

D) “Genel Dilbilim Dersleri” adıyla piyasaya çıkan bu eser XX. yüzyılda devrim yaratan ilklerdendir.

E) Soussure XX. yüzyılın başlarında yaşamış, çalışmaları dilbilimi yeni bir yapılanmaya kavuşturan ünlü bir dilcidir.



30) Tarih bilimi, bugünün daha iyi anlaşılması için geçmişteki ekonomik, siyasi ve sosyal olayların neden ve sonuçları üzerinde düşünmeyi öğreterek insana eleştiri yeteneği kazandırır.

A) Tarih bilimine göre bugünün daha iyi anlaşılması için geçmişteki olayların incelenmesi gerekir.

B) Tarih bilimi siyaset, ekonomi ve sosyolojiden mutlaka yararlanır.

C) Eleştiri yeteneği kazandıran tek bilim tarihtir.

D) Tarih bugünü anlatarak geleceğe ışık tutar.

E) Tarih bir çeşit eleştiri yapmaktır.



31) Tokyo’ nun kuzeyinde bir kasaba olan Nikko’ da Japon tarihinin önemli kişilerinden Tokugawa döneminden kalan tapınaklar bugün olduğu kadar 40 yıl önce de yoğun ziyaretçi akınına uğruyordu.

A) Tokugawa, Japon tarihin en önemli hükümdarıdır.

B) Nikko, Japonya’ nın en çok ziyaretçi çeken tapınaklarına sahiptir.

C) Tapınakların yapılış tarihi oldukça eskidir.

D) Her yıl tapınakları ziyaret edenlerin sayısı artmaktadır.

E) Tapınaklar günümüzde de ziyaretçi çekebilmektedir.



32) İran’ ın en yüksek dağı 5671 metrelik Demavend’ e tırmanan dağcı ekip, yerden kopardığı buz ve taş parçacıklarını da savuran rüzgarın karşısında ayakta durmanın imkansızlaşması üzerine zirveye yaklaşık 300 m kala geri döndü.

A) Ekip tırmanış, boyunca ilk kez fırtınayla karşılaşmıştır.

B) Hava koşulları zorlaşmasaydı ekip, zirveye ulaşacaktı.

C) Dağın zirvesindeki hava koşulları uzun süre düzelmemiştir.

D) Şiddetli rüzgar, ekibin zirveye ulaşamamasının nedenidir.

E) Dağın zirvesinde hiçbir bitki örtüsü bulunmamaktadır.



33) I – Bu konuda bize ilettiğiniz son sayılarımızla ilgili yüreklendirici mesajlarınızı da memnunlukla karşıladığımızı belirtelim.

II – Dergimize gösterdiğiniz ilgiye layık olabilmek için sürdürdüğümüz çabalarımızı çok yönlü bir anlayışla devam ettiriyoruz.

III – İstedik ki, gerek estetik ve gerekse içerik yönünden beğeneceğinizi umduğumuz bu dergiyi gecikme pahasına bile olsa sizlere sunabilelim.

IV – Bu anlayışın belirgin noktalarını geçen sayımızda pek çok kez sizlere ilettik.

Numaralanmış cümlelerle anlamlı bir bütün oluşturulması için doğru sıralama aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?

A) I – III – IV – II

B) II – IV – III – I

C) III – II – I – IV

D) II – III – IV – I

E) III – I –IV – II



34) I – Aldırmayın böylelerine.

II – Nasıl olsa herkes ürettiği kadar var olacak diye düşünün

III – Övgü bekleyenlere, istediklerini verememişseniz, ses soluk kesilir, ilişkiler biter.

IV – En çok küsen kötü yazı, kötü kitap sahipleridir.

V – Fırsatını yakaladıklarında, sekilenecek bir köşeyi bulduklarında verip veriştirirler sizin için.

Yukarıdaki cümlelerden bir paragraf oluşturmak istenirse cümlelerin sıralanmasının nasıl olması gerekir?

A) III – IV – I – II – V

B) III – V – II – I – IV

C) III – IV – V – I – II

D) III – V – I – II – IV

E) III – II – I – IV – V



35) I – Hikaye bunun üzerine kurulmuştur.

II – Halide Edip, Himmet Çocuk’u tanımadan önce Anadolu’ da gördüklerini anlatır.

III – Himmet Çocuk’ un yanında pek çok kişi vardır.

IV – Daha sonra Himmet Çocuk’un şahsiyeti ve yaptıkları onu etkiler.

V – İşte onlar Anadolu’ yu bir medeniyet merkezi haline getireceklerdir.

Yukarıdaki cümleler anlamlı bir bütün oluşturduğunda sıralama nasıl olur?

A) II – IV – III – V – I

B) II – V – I – III – IV

C) III – II – IV – I – V

D) IV V – II – I – III

E) V – III – II – IV – I





36) “Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden”

“Birçok seneler geçti dönen yok seferinden”

Aşağıdakilerden hangisinde “dönmek” sözcüğü yukarıdaki dizelerdeki anlamıyla kullanılmıştır?



A) Tut ki gecedir

karanlık sıvaşır ellerine camlardan

birden kırmızıya döner

trafik ışıkları

B) Bunları bütün bunları biliyorsun

Dağlardan dönüyorsun o sağır yamaçlardan

C) Kıblem sensin yüzüm sana dönerim

Mihrabımdır kaşlarının arası

D) Ve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki

Dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

E) Ve cehenneme dönse de bütün bir ömür

Mutlaka bir şeyler değişmeli her gün





37) “Neyi, neyle, nereden, ne zaman gördüm; hatırlamıyorum.” cümlesinde hatırlanmadığı vurgulanan şeyleri tümüyle içeren cümle aşağıdakilerden hangisidir?

A) Aşkı kalpte ayrılıklarla oynaşırken gördüm o sonbahar.

B) Denizi, kıyıyla savaşırken görürdüm akşamları.

C) O koridorda postalları ayaklarla didişirken gördüm.

D) Bu sabah bahçede kediyi fareyle oynarken gördüm.

E) Dağları dürbünle balkondan seyrederdim her sabah.








38) “Sessizce çekip gidiyorum şimdi sessiz kimliksiz“

“Belki yine gelirim sesime ses veren olursa bir gün”



Bu dizelerde altı çizili sözcükler arasındaki anlam ilişkisi aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Başımda bir sevda döner ben yanarım kül olurum

Dokunduğum sular donar ben yanarım kül olurum.

B) Ellerin elime değdiği zaman

İster ölüm olsun ister ayrılık

C) Yarim derdini ver bana

Dermanın olayım senin

D) Koyun beni hak aşkına yanayım

Dönen dönsün ben dönmem yolumdan

E) Dosta gideyim dedim yollar dolaşık Korkarım yollarda harami olur.





39) “Karanlık ve puslu anılar denizindeki geçmiş bir daha yaşanmamaya mahkûmsa, geleceği de belirsizlikler tehdit ediyorsa neden bugünün dışında aranır yaşam?”

Aşağıdakilerden hangisi yukarıdaki cümleye anlamca en yakındır?

A) İnsan geçmişten ders alarak geleceği biçimlendirmelidir.

B) Gelecek bilinmezliklerin tehdidi altındadır.

C) Geçmiş bir daha yaşanılamayacağından önemsizdir.

D) Elimizdeki tek zaman, şimdiki zamandır.

E) Geçmiş de gelecek gibi anlamsızdır.



40) Aşağıdakilerden hangisinde somutlama yoktur?

A) Kesik kolları var aşkın

Döl ve inat barından

B) Var mıdır nalçaları sevincin

gün tene değince kanatları uzar mı

C) Tozludur saçlarım, saçlarımdan

devrilmiş sarayların dumanları savrulur

D) Uçsuz bucaksız göz yaşları

Dünyanın tımarlanmış ruhlara teslim edildiği günlere ait

E) Duygular paketlenmiş tecime elverişli

gövdede gökyüzünü kışkırtan şiir sahtedir.





41) Yüzyıllarca hakları silik bırakılmış Türk kadını Atatürk’ün devrimleri sayesinde kocasının tek eşi, çocuklarının öz anası olma hakkına sahip oluyordu.

Bu cümlede altı çizili sözün anlamı aşağıdakilerden hangisinde vardır?

A) Bugüne kadar annesine hiç de vefalı davranmamış

B) Ona iyi davranma, hakkı neyse onu ver.

C) Daha önce hakkını yeterince vermediğiniz bu kişiler bizi affettiler.

D) Senin herkese adaletli davrandığını aslında oda biliyor.

E) Günümüzde birçok insan hakkını aramayı bilmiyor.



42) (I) Yazmadan önce okumamanın sonuçlarından elbette tedirgin oluyorum. (II) Bence, genç yazar adayları için okumakla başlar her şey. (III) Edebiyat, kendinden önceki edebiyattan çıkar. (IV) Romancı olmak için ilkin kendinden önce yazılmış romanı okumak gerekir. (V) Yaşamı, yaratıcı yazıya taşıyan gizli güçleri burada bir an unutalım. (VI) Gerçek yaşam, yaratıcı yazının süzgecinden geçerken tortusunu bırakacaktır elbette. (VII) Ama benim burada önemini belirtmeye çalıştığım yaratıcı yazının dışsal kaynağıdır.

Yukarıdaki numaralandırılmış cümlelerden hangisi hem kendinden önceki hem de kendinden sonraki cümlelerdeki yargının nedenini belirtmektedir?

A) II

B) III

C) IV

D) V

E) VI



43) Dönemeçte ansızın karşıma, araba genişliğinde bir su çıkıyor. Kumlu yatağında yüzü kırışa kırışa akan bir su…. İncecik bir şırıltı duyuluyor ara ara. Pirina fabrikasının altında, zeytin sularıyla katran gibi oluyor. Batak kokuyor. Suyun içindeki üç taşa basarak karşıya geçiyorum. Yatak derinleşiyor, yarıntılarında kıvrım kıvrım kökler sarkıyor… Gerçekten doğa cennetine giden bir cennet ayağıdır bu. Havası binlerce canlının soluğuyla dolu, ıssızlığa anlamlı, fısıltılı. Koyu gölgelerin kucağında kımıltılar var.

Yukarıdaki parçada ayrıntıların seçiminde hangi duyudan yararlanılmamıştır?

A) Dokunma

B) Tatma

C) İşitme

D) Görme

E) Koklama



44) Wilde ’in yaşamı, yaşamın (doğrudan yaşamın kendisinin) sanat olarak yapaylaştırılmasının bazen ne kadar tehlikeli olabileceğinin tipik bir örneğiydi. Sanatı bulan hayatı yitiriyordu çünkü, gerçi madalyonun farklı bir yüzü de vardı ve hayatı bulan da sanatı yitiriyordu. Tıpkı Dorian Gray‘in portresi’ndeki kabiliyetli oyuncu Sbly’in, Shakspeare‘in aşık kadınlarını, Juliette’leri, Ophelia’ları oynarken gösterdiği olağanüstü yeteneği, Dorin’a aşık olduktan yani hayatındaki aşkı bulduktan sonra, tümden kaybetmesi gibi. Sbly sanatı hayatla aşarken, Wilde, hayatı sanat olarak (Sanatla değil) aşmaya kalkıştı, ikisi de kaybetti.

Parçanın anlatımı için aşağıdakilerin hangisini söylemek en doğru olur?

A) Öyküleme, benzetme, örneklendirme

B) Tartışma, karşılaştırma, örneklendirme

C) Açıklama, örneklendirme, karşılaştırma

D) Tartışma, örneklendirme, tanık gösterme

E) Açıklama, betimleme, Karşılaştırma





45) Ben, kendimi, kendime doğru giderken kaybettim. Buldum dediğim anlar, yitirmeye en yakın olduğum anlardı. ‘’Keşke niyetçi tavşanlara sorulan sorgulamasız hayatlardan bir tane edinseydim.‘’ diye hayıflandım. Artık çok geç…… Hayata ilk sorusunu yönelten insan, düşünmeden yaşama hakkını kaybetmiş bir yaralıdan başka bir şey değildir?

Yukarıdaki parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Hayatı algılamaya çalışmak acı veren bir uğraştı.

B) İnsan kendini soruyla arar soruyla bulur.

C) Faldan hareketle yönlendirilen bir hayatla, sorgulayıcılık arasında tercih yapılabilir.

D) Sorusuz yaşanan hayat, sorunsuz yaşanır.

E) Basit yaşam biçimleriyle mutlu olmak daha kolaydır.





46) ……… Pazartesi: Keskin, sıkıcı ve soğuk, kurulmuş bir yay gibi……. Salı: Narin, fersiz…. Çarşamba: Deli dolu, neşeli…….. Perşembe: Ağırbaşlı, çekingen……… Cuma: Dingin, rahat, gönül açıcı……. Cumartesi: Naif, asude ve şiirli…. Pazar: Suskun, kasvetli…..

Bu paragrafın başına getirebilecek en uygun cümle aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsanların her gün farklı bir halde bulunmalarının çeşitli nedenleri vardır.

B) Hiçbir günümüz yoktur ki farklı bir halde bulunmuş olalım.

C) Yalnız cumartesilerin değil bütün günlerin ayrı bir önemi vardır.

D) Bütün günlerin kendine özgü ayrı bir edası, ayrı bir kokusu vardır.

E) Aynı özelliğe sahip olan günler yok değil





47) Yükselme tutkusu, İnsan gövdesinin salgılarından biri olan safraya benzer, yolu tıkanmadıkça insanı canlı, diri, çok ateşli, atılgan kılar. Ama yolu tıkanır da akamazsa, yakıcı, kötü, acı bir ağrıya dönüşür. Yükselme tutkusuyla dolu kimseler de, önleri açık olur boyuna ilerleyebilirse, tehlikeli olmaktan çok becerikli olurlar. Ama isteklerine engel çıktığı zaman, gizli gizli içerler, insanları, olayları, kötü gözle görmeye başlar, ancak işler ters gittiği zaman sevinç duyarlar. Bir devletin ya da kralın hizmetinde bulunan kimse için en olumsuz niteliktir bu.

Parça doğrultusunda krala ne tavsiye edilebilir?

A) Bu tür duyguları olan insanlar derhal ortadan kaldırılmalıdır.

B) Yükselme tutkusu olanlara görev vermemeli, böylece her işe burunlarını sokmaları engellenmiş olur.

C) Böyle insanlara görev verilerek önleri açılsın ki zararları faydaya dönüştürülsün.

D) Bu insanlardaki zararlı huyları değiştirmek için onları tedavi ettirmelisiniz.

E) Hırslarının esiri olan insanlarla dostluk kurmamalı onları çevrenize yaklaştırmamalısınız.





48) Sinirlerimi yıpratan en kötü huyu ise bir tren katarı gibi uzun cümlelerini hiç nokta kullanmadan sürdürmesi ve virgül gelecek yerlerde ‘’’Eeeee!’’ diye uzayan molalar vermesiydi.

Parçada altı çizili sözcük öbekleri yerine aşağıdakilerin hangisi sırasıyla getirilirse, cümlenin anlamı değişmez?

A) Süslü – upuzun

B) Bol sözcüklü – nefes almadan

C) Habire – enine boyuna

D) Nefes almadan – peş peşe

E) Gereksiz – durmadan



49) Aşağıdakilerin hangisinde ‘’saymak’’ sözcüğünün kullanımı parantez içindeki anlamıyla açıklanamaz?

A) Getirdiğiniz parayı borcunuza sayıyorum (karşılık tutmak) kalanı sonra konuşuruz.

B) Bu alanda ilk çalışma olarak köprülünün makalelerini sayabiliriz. (Kabul etmek)

C) Kütüphanedeki kitapları tek tek saydı. (Adedini saptamak)

D) O seni sayar (değer vermek) benim için onunla konuşur musun?

E) Cumhuriyet aydınları denince Cemil Meriç’i de saymak (övmek) gerekir?





50) Sürekli batıya giderek kendi kendini aldatan bu mavi tren, neredeyse güneşi yakalayacak.

Bu parçada görülen anlatım özelliğinin bir benzeri aşağıdakilerden hangisinde vardır?

A) Bir ara, uyku arasında, perdesini araladığım pencereden bir arazi gördüm

B) Biraz sonra lokomotifimiz öksüre aksıra bulut göğüslü Toroslar’la savaşacak.

C) Gece trenimiz Konya’dan ayrıldıktan bir süre sonra, vagon görevlisi yataklarımızı yaptı.

D) Karanlık boş kalanlar, tek başına yalnız ışıklar ya da öbek öbek ışık kümeleri; yani isimsiz, yitik yerleşimler.

E) Bir yılbaşı gecesi böylece noktalandı diyecekken, saat bir – bir buçuk dolayında uyandım.





51) Aşağıdakilerin hangisinde gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu yoktur?

A) Yaşlı ihtiyarlar sabahtan maaş kuyruğuna girmişlerdi.

B) Ahmet Altan’ın romanları akıcı ve sürükleyicidir.

C) Geçmiş tarihimizden habersiz olanlar, kimliğine yabancılaşır.

D) Gereksiz ve boş işlerle uğraşarak ömrünü geçirdi.

E) O gece sevdiğine sessizce sevgi sözleri fısıldadı.



52) Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili sözcüğün kullanımı doğrudur?

A) TBMM, 23 Nisan 1920 yılında açıldı.

B) Polisin öncelikli yetkisi halkı korumaktır.

C) Bilgisayar teknolojisinde azımsanmayacak ülkelerden biri de Tayland’dır.

D) Okula kayıt yaptırmak için altı adet renkli resim istiyorlar.

E) Ege’de eski zeytin ağaçlarını söküp yerlerine fıstık çamı dikiyorlar.



53) Sözcüklerin cümle içinde bulunmaları gereken yerden başka bir yerde bulunması anlatım bozukluğuna yol açar.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu açıklamaya uygun anlatım bozukluğu vardır?

A) Bu semineri bir aydır sosyolojide okuyan öğrencilerle birlikte hazırlıyoruz.

B) Son zamanlarda, ülkemizde yaşanan ekonomik kriz, toplumu mutsuzluğa itti.

C) Umut ettiklerimin, özlem duyduklarımın çok uzağındaki bir düşte yaşıyorum.

D) İki yıldır yaptığım her şey suçluluk hissi uyandırıyor bende.

E) Eğer aileler çocuklarının, kendileri gibi düşünmelerini, davranmalarını istiyorsa, çocuğunun da bir birey olduğunu kabul etmiyor demektir.



54) Benim ve senin bileceğin tek doğru şudur; ‘’Komşu komşunun külüne muhtaçtır.’’

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerden hangisiyle giderilebilir?

A) ‘’şudur’’ sözcüğü yerine ‘’var’’ getirilerek.

B) ‘’komşu’’ sözcüğünden sonra ‘’her zaman’’ sözü getirilerek

C) ‘’bileceğin’’ yerine ‘’bileceğimiz’’ getirilerek.

D) ‘’tek’’ sözcüğü ‘’senin’’ sözcüğünden önce getirilerek

E) ‘’komşu’’ sözcüğü ‘’külüne’’ sözcüğünden sonra getirilerek.





55) Son günlerdeki olaylara temkinli yaklaşıyor, tarafsız değerlendirmeye çalışıyordu.’’

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?

A) Özne eksikliği

B) Tamlama yanlışlığı

C) Nesne eksikliği

D) Gereksiz sözcük kullanımı

E) Sözcüğün yanlış anlamda kullanımı





56) İnsanı, bir ressam portre ile, heykeltıraş heykel ile; bir ozan ise sözcüklerle, dil ile betimler. Ressam ele aldığı objeyi renklerle, boyalarla; heykeltıraş taş, bronz ve odunla; ozan ise sözcüklerle ifade eder.

Bu paragraftan aşağıdaki genellemelerin hangisine ulaşabilir?

A) Bir sanatçı sadece alanı ile ilgilenmelidir; aksi halde başarısız olur.

B) Dilsel olarak gerçekleşen sanat, diğerlerinden daha etkilidir.

C) Hangi ifade aracı kullanılırsa kullanılsın, her sanatçı yöneldiği objeyi yorumlar.

D) Bir objenin sanat esiri olabilmesi için herhangi bir kişiye gereksinimi yoktur.

E) Sanatçılar yöneldikleri objeyi yorumlarken, o ana kadar oluşan duyguları bir kenara bırakmalıdır.





57) Eskiden vaktim yok, rahatım çoktu. Ateşi kendim yakar, suyu bahçedeki çeşmeden alırdım. Lambaları ayarlar geceleri kandille yetinirdim. Sebzeleri kendim ayıklardım. Yumurta bahçedeki kümesten, süt ve yoğurt karşı komşudan gelirdi. Şimdi ise vaktim çok, rahatım yok. Ya açık kalan musluk eve taşarsa, konserve bozuk, yiyecekler bayatsa... Yaşlılığımda dinleniyor; ama gençliğimin yorgunluklarını arıyorum.

Yukarıdaki açıklamadan yola çıkarak toplumsal yapıdaki bu değişme aşağıdakilerden hangisine bağlanabilir?

A) Teknolojik gelişmeye

B) Boş vakti değerlendirmeye

C) Bireyin değişmesiyle ilgili katı tutumuna

D) Geleneksel ve çağdaş özelliklerin çatışmasına

E) Eski yaşama ilişkin sergilenen katı tutuma





58) Roma imparatorluğunun su işlerini yöneten bir mühendis, yazmış olduğu kitapta; Roma’ya içecek su getirilmesinden, kanallardan söz ettikten sonra, bunların Yunan heykelleri ve Mısır piramitleriyle kıyaslandığında ne kadar faydalı olduklarını övünerek vurgulamıştır. Çiçero da Romalıların yaptıklarını övdükten sonra ‘’Çok şükür Romalılar, Yunanlılar gibi yararsız işler peşinde koşmadılar.‘’ demiştir.

Yukarıdaki parçaya göre Romalılar için aşağıdakilerden hangisi kesinlikle söylenemez?



A) Temel amaçları yararlı işler yapmaktır.

B) Önemli sanat – düşün adamları yetiştirmemişlerdir.

C) Bilgiyi, sadece kendisi için kazanılmaya değer bir etkinlik sayarlar.

D) Teorik düşünmekten çok eyleme önem verirler.

E) Daha mutlu bir yaşamı amaçlarlar.





59) Yola çıkınca her sabah,

Bulutlara selam ver.

Taşlara, kuşlara,

Atlara, otlara,

İnsanlara selam ver.

Sonra çıkarıp cebinden aynanı

Bir selam da kendine ver,

Hatırın kalmasın el gün yanında

Bu dünyada sen de varsın!

Paylaştır dostluğunu varlığa

Bir kısmı seni de sarsın.

Yukarıdaki dizelerden aşağıdakilerden hangisine ulaşılmaz?



A) Diğer insanlara hoşgörülü davranması

B) Coşkulu bir yaşama sahip olması

C) İnsanın kendisine değer vermesi

D) Mutluluğa giden yolu göstermesi

E) Evrenden kopuk insanı anlatması





60) Felsefi bilgi, diğer bilgi alanlarının tabanında yer almak durumunda olan bir bilgi türüdür. İnsan kendi ya da çevresini en doğru biçimde felsefede tanıyabilir. İnsanı tanımak bir felsefe adamı için ne kadar gerekliyse bir kimyacı, bir gökbilimci için de o kadar gereklidir. Felsefi bilgiden uzak; yani insanı kavramsal düzeyde enine boyuna tanımayan bir kimyacı ya da gökbilimci, bir teknisyen olmaktan öteye geçemeyecektir. Her bilim kendi içinde felsefi bir derinlik taşımaktadır. Her bilim adamı kendi alanının filozofu olmalıdır. Her bilim, felsefeden insanın temel bilgisini alırken bütünleyici bakış açısıyla birlikte yöntemle ilgili temel ilkeleri de alacaktır.

Yukarıdaki parçayı felsefeyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi en iyi özetler?



A) Pozitif bilimler felsefeden koptuktan sonra alanları ile ilgili çalışmalar yapabilmişlerdir.

B) Felsefe bütün bilimlerin ufuklarını geliştirerek onlara yol gösterir.

C) Günümüzde her bilim felsefeyle bağını koparmak zorundadır.

D) Felsefenin diğer bilimlerle ilişkisi yöntemsel farklılıkları ortadan kaldırmak düzeyindedir.

E) Felsefe yalnızca sosyal bilimlere yardımcı olur.





61) Bir dilden, yüz yılda kimi zaman bir, kimi zaman iki şair kalıyor ileriye, ötekiler elenip gidiyor. Gidenler temelli silinmeseler bile, zaman onları yutuyor. Bu yüzden gençlerden dileğim, lütfen birbirleriyle uğraşmasınlar. Şiirle uğraşsınlar. Birbirlerinin eksikliğini arayıp bulmaya, kusurlarını çıkarıp sergilemeye ayırmasınlar zamanlarını, şiire ayırsınlar. Dergilere bakıyorum, o ona, öteki berikine verip veriştiriyor. Elek kalbur satmak için çingeneler birbirlerinden köy kıskanırlarmış. Genç şairlerin almakla, satmakla ne ilgisi var? Şiir geçim aracı değil ki. Şairler, paracıların ilgilenmediği büyük, çok büyük ülkeler için uğraşırlar, insanlığı esenliğe çıkararak büyük hedeflere doğru atarlar oklarını.

Bu parçaya dayanılarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılmaz?


A) Bazı şairlerin adı, zaman içinde sanat dünyasından silinmektedir.

B) Şairler arasındaki çekişmeler şiirin gelişmesini engellemektedir.

C) İyi şairler, şiiri para kazanmak için yazmazlar.

D) Dergiler arasındaki rekabet, şiirimizin gelişmesine katkıda bulunmaktadır.

E) Şairin amacı, toplumun ufkunu genişletmek ve toplumdan önde düşünmek olmalıdır.




62) I. Yazar duygusal olan bu esrinde, sevginin çelişkilerini anlatırken ülke insanının gönül dünyasındaki inceliklere de inmiştir.

II. Reşat Nuri’nin öykülerinde ülkeyi sömüren zümrelere karşı sömürülen, ekmeğini alın teriyle kazanan, namuslu, dürüst insanların savunulduğunu görüyoruz.

III. Bu romanda yazar, Anadolu’nun küçük kent ve kasabalarında yaşayan insanların gizli kalmış serüvenlerini açık bir biçimde işlemiştir.

IV. Sabahattin Ali, kentten çok köy ve kasaba insanlarının serüvenlerini yansıtmaya çalışmıştır bu romanda.

V. Reşat Nuri psikolojik öykü ve romanlarında daha açık bir söyleyiş yeğlemiş, kahramanlarının ruhsal durumlarına inmeyi başarmıştır.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde sanatçının birden çok eserinde ortak olan özellikten söz edilmiştir?

A) I.

B) II.

C) III.

D) IV.

E) V.



63) Son yıllarda büyük bir kimlik bunalımı yaşayan müziğin aksine, Anadolu’nun kendi içinden çıkan türküler asırlardır özünden hiçbir şey kaybetmeden varlıklarını sürdürüyor. Hem de kendilerine her geçen gün artan büyük bir ilgiyle. Kimlik bunalımında olan müzisyenlerimiz, ortaya koydukları ürünleri herhangi bir kategoriye sokmayınca uyduruk kavramlar ortaya atmaya başladılar. Fantezi, Arabesk, pop gibi. Öyle bir an geldi ki müzik kanalları yayınlandıkları ilk on listelerinde bu müzikleri hangi çerçeve içerisinde değerlendireceğini bilemedi. Hal böyleyken halk birkaç şarkıcı hariç diğerlerinin kasetlerini almayarak bir anlamda kendilerini kabullenmediklerini ortaya koydu.
Bu parçada çıkarılamayacak yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Son zamanlarda müziğimiz ve müzisyenlerimiz bir kimlik bunalımı içindedir.

B) Halkın içinden çıkan ve halka dayanan eseler çağlar boyu geçerliliğini korumaktadır.

C) Son zamanlarda ne olduğu belli olmayan, halka yabancı bazı kavramlar ortaya çıktı.

D) Halk sonradan ortaya çıkarılan eserlere çok rağbet etmektedir.

E) Bazı kanallar, nasıl değerlendirleceğini bilmediği müzikleri ön plana çıkarmaktadır.


64) Matematiğin konusu sayılardır, sayılar (1,2,3,4..) doğada mevcut değildir. Ancak biz bu sayıları zihinde düşünebiliriz. Bir üçgen doğada değil; ancak düşüncede, akılda vardır. Bu nedenle bunları deney yöntemiyle elde etmemiz mümkün değildir.
Buna göre, sayılar için aşağıdakilerden hangisini söylemek en uygun olur?

A) İnsan davranışlarını ve toplumu açıklayan bilgiye dayalı varlıklardır.

B) Doğada yer alan, neden – sonuç ilişkisine bağlı olan varlıklardır.

C) Deneye ve gözleme konu olabilen nesnel varlıklardır.

D) Akla ve aklın yönelttiği deneye dayanan bilgilerle elde edilen varlıklardır.

E) Duyularla kavranamayan, zaman ve mekan dünyasında bulunmayan varlıkladır.





65. ve 66. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.








Tarihçi Braudel, “Dil kimliktir.” Diyor. Dilini yitiren, dilinin konuşulduğu ortamın dışına savrulan kimse herşeyden evvel kimlik bunalımına düşer. Eski çağlarda, daha sonrada Roma’da adam öldüren kişiye verilen idam cezasının kimi zaman sürgüne dönüştürülmesinin altında yatan neden de bu kimlik yitimidir. Bu yüzden bir yazara verilebiecek en büyük cezanın neden sürgün olduğunu daha iyi anlamış oluruz. Victor Hugo, on dokuz yıl sürgün hayatı yaşamıştır. Neruda, 1948’de at sırtında Ant Dağları’nı aşarken sürgüne değil, şairlik döneminin en verimli dönemine giriyordu. Fransız Hugo’nun gönderildiği Belçika, Fransızca’yı; Neruda’nın gönderildiği Latin ülkeleri ise İspanyolca’yı konuşuyordu. Onlar dil değil coğrafya sürgünü idiler. Oysa bizim, Türkiye dışında bir kültür havuzumuz oymadığı için Şinasi, Namık Kemal, Nazım gibi şairlerimiz hemen dil sürgünü oluyorlardı.





65) Yukarıdaki parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşamaz?

A) Türkiye’den sürgün edilen sanatçılar kendilerini yaşatıcak bir kültür ortamı bulamazlar

B) Sürgün edilen kişi herşeyden önce dilini kaybettiği için kimliğine yabancılaşır.

C) Ülkelerinden sürgün edilen birçok yabancı sanatçı vardır.

D) Eski çağlarda, insanın kimliğini yok etmeye dayalı sürgün, ağır bir ceza sayılırdı.

E) Yabancı dil bilen sürgünler gittikleri ülkelerde kimliklerini kaybetmeden yaşayabilirler.



66) Parçaya göre Türk sanatçılarının dil sürgünü olmalarının nedeni nedir?

A) Eserlerinin ülke dışında tanınmaması

B) Okurların sanatçılara gereken ilgiyi göstermemesi

C) Kendi sanatları dışında başka bir sanatla ilgilenmemiş olamaları

D) Sürgün yerlerinde Türk dili ve kültürüne ait bir birikimin bulunmaması

E) Ülkeleri dışında bir yerde yaşamamış olmaları



67., 68. ve 69. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.








Plan yapmamak... Anı yakalamak... Hissetmek... Zamanla özdeşlemek ve onu görmek. Usta foto muhabirinden söz etmeye çalışıyorum. “Ben dikiş makinesiyle de fotoğraf çekerim.” diyor, Ara Güler. Onunkisi alışılmışın ötesinde sanat anlayışı. Geçen ay fotoğrafevince yayımlanan “Ara” dan Yedi Yıl Geçti” adlı albümü ustanın bu söylediklerinin en büyük kanıtıdır. Sayfaları çevirirken her karede insanın ruhunu alıp zamanın dondurulduğu “ o an” a götüren tılsım, ustanın her fotoğrafı elinde tuttuğu makinadan ziyade hisleri, benliği ve duygularıyla, kendisinden bir parça katarak çektiğini çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriyor.





67) Parçaya göre usta foto muhabiri ile özdeşleşen asıl kavram aşağıdakilerden hangisidir?

A) Anı yansıtabilen bir meslek erbabı olması

B) Mesleğinin zirvesinde bir profosyonel

C) Özgüveni yüksek bir eğitmen

D) Yaşayan canlı bir tarih

E) Birikimi meslek sınırlarını aşan bir entellektüel





68) Parçaya göre Ara Güler’in yaptığı için niteliği aşağıdakilerden hangisi ile belirtilebilir?

A) Meslektaşları arasında fark yaratan bir yerdedir

B) Görüntülenenleri kendi duygu süzgecinden geçirerek değerlendiri yorumlandırmıştır

C) Fotoğraflamada en ileri teknolojiyi kullanır

D) Yaşamın kıyısında kalan gerçekleri görüntülemiştir

E) Fotoğrafları yorumlamada objektif davranır



69) Parçaya göre Ara Güler’in fotoğraflarında, insanın ruhunu alıp onu “o an” a götüren tılsım aşağıdakilerden hangisidir?

A) Görülenin arkasındaki gerçeği görüntülemeyi başarabilmesi

B) Fotoğraflarındaki gerçekçilik

C) Fotoğraflarını âdetâ bir nakış gibi özveriyle işleyebilmesi

D) Fotoğraflarının ulusalı aşıp evrenseli yansıtabilmesi

E) Fotoğraflarına özbenini ve duygularını da katarak sunularını gerçekleştirmesi



70) Bilgi kuramında bir şeyin bilgi sayılabilmesi o şeyin önerme ile dile getirilebilir olması, bu önermelerin doğruluğunu gösteren güvenilir kanıt ya da belgelerin bulunması ve önermenin doğruluğuna inanılması gerekir. Önermelerin doğruluğunu gösteren güvenilir kanıt ya da belgelerin bulunması işlemi temellendirmedir. Temellendirme sonucu, doğru bilgiye ulaşılır. Örneğin “Türkiye kuzey yarım kürededir.” önermesi bunu ifade edebilmekte ve bu önermenin doğruluğunu gösteren çeşitli kanıt ve belgeler bulunmaktadır.

Buna göre aşağıdakilerden hangisi bilgi kuramına ait bir bilgi değildir?



A) Ankara Türkiye’nin başkentidir.

B) 3 x 3 = 9

C) Suya atılan bir tahta parçası suda yüzer.

D) Tüm canlılar doğar, büyür ve ölür.

E) Yoğurt her türlü zehirlenmeye iyi gelir.





71. ve 76. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.






Bir seyahat acentesı organize ettiği turlarla A, B, C, D, E, F, G, H, İ şehirlerine aşağıdaki durumlara göre geziler düzenleyecektir.

- B şehrine gidilirse F ve G şehirlerine de gidilecektir.

- D şehrine gidilirse E şehrine gidilebilir.

- Eğer tur programında D şehrine gidilecekse B şehri de C veya İ ile ya da her ikisiyle birlikte ziyaret edilir.

- Bir turda A ve G aynı anda bulunamaz

- Bir turda C, H, G aynı anda bulunamazlar

- Bir turda D, G, İ aynı anda bulunamaz.

- E ve F aynı turda bulunamaz.



71) Aşağıdakilerden hangisi bir turda gezilebilecek şehirler olabilir?

A) B, C, D, E

B) B, C, F, G

C) B, C, F, H

D) A, B, F, G

E) C, H, G, İ



72) E’nin bulunduğu bir turda hangi şehir ziyaret edilemez?

A) B

B) C

C) D

D) G

E) H



73) Bir turda B varsa en az kaç şehre daha gidilmesi gerekir?

A) 2

B) 3

C) 4

D) 5

E) 6



74) Aşağıda gidilebilecek şehirleri gösteren bir turun hangisine sadece bir şehir daha eklenebilir?

A) A, E, G

B) G, İ, E

C) B, E, F

D) C, H, G

E) B, F, G



75) B, F, D, G, İ şehirlerine gitmek istediğini söyleyen bir kişi hangi şehri iptal etmek zorundadır?

A) G

B) C

C) D

D) F

E) B




76) Sadece bir şehrin gidilebileceği kaç tur düzenlenebilir?

A) 7

B) 6

C) 5

D) 4

E) 3

77. ve 80. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.








Çetin, Ekrem, Derya, Figen ve Hakan bir hastanede doktor olarak çalışmaktadır. Doktorların nöbet tutmalarıyla ilgili verilen bilgiler şunlardır.

- Çetin ve Ekrem aynı gün veya farklı gün nöbet tutabilirler.

- Çetin ve Figen hiçbir zaman aynı gün nöbet tutamazlar.

- Figen’in nöbeti varsa aynı gün mutlaka Hakan da nöbet tutmak zorundadır.

- Çetin’in nöbeti varsa aynı gün mutlaka Derya da nöbet tutmak zorundadır.

- Hakan’ın nöbeti var ise aynı gün mutlaka Derya da nöbet tutmak zorundadır.

- Derya’nın nöbeti varsa aynı gün mutlaka Ekrem de nöbet tutmak zorundadır.





77) Aşağıdakilerden hangisi Figen’in nöbet tuttuğu gün için kesinlikle yanlıştır?

A) Ekrem nöbet tutmuştur.

B) Hakan nöbet tutmuştur.

C) Derya nöbet tutmuştur.

D) Çetin nöbet tutmuştur.

E) Çetin nöbet tutmamıştır.



78) Hastanede Çetin’in nöbetinin olduğu gün, öteki dört doktorlardan hangileri de kesinlikle nöbet tutmaktadır?

A) Ekrem ve Derya

B) Sadece Derya

C) Derya ve Hakan

D) Sadece Hakan

E) Ekrem ve Figen



79) Bu hastanede aynı anda beş doktorun en çok kaç tanesi nöbet tutabilir?

A) 1

B) 2

C) 3

D) 4

E) 5



80) Hastanede belirli bir gün bu beş doktordan sadece bir tanesi nöbet tutuyorsa, bu doktor aşağıdakilerden hangisidir?

A) Derya

B) Çetin

C) Hakan

D) Ekrem

E) Figen



1. D -
2. C -
3. E -
4. D -
5. B -
6. C -
7. C -
8. A -
9. B -
10. A -
11. A -
12. C -
13. A -
14. B -
15. C -
16. E -
17. D -
18. A -
19. B -
20. B -
21. E -
22. A -
23. D -
24. D -
25. C -
26. C -
27. E -
28. D -
29. D -
30. A -
31. E -
32. D -
33. B -
34. C -
35. A -
36. B -
37. E -
38. C -
39. D -
40. C -
41. C -
42. B -
43. B -
44. B -
45. D -
46. D -
47. C -
48. B -
49. E -
50. B -
51. B -
52. E -
53. A -
54. C -
55. C -
56. C -
57. A -
58. B -
59. E -
60. B -
61. D -
62. E -
63. D -
64. E -
65. E -
66. D -
67. A -
68. B -
69. E -
70. E -
71. B -
72. D -
73. A -
74. B -
75. C -
76. E -
77. D -
78. A -
79. D -
80. D

alıntıdır.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst