Özel Eğitimde Entegrasyon

Okul.Oncesi

Okul Öncesi Öğretmeni
Katılım
25 Şub 2008
Mesajlar
374
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Bölüm:
Okul Öncesi Öğretmenliği
Şehir:
Mersin
egıtım modelı olarak kaynaşma(entegrasyon)

Eğitim hakkı temel insan hakları arasında belki de en önemli haklardan biridir. Çünkü diğer haklarını nasıl kullanacağı büyük ölçüde bu haktan nasıl yararlanıldığına bağlıdır. Bu nedenle farklı gelişim özellikleri gösterenlerin eğitimi toplumsal, siyasal ve mesleki açılardan reddedilmesi güç, bir değer olarak savunulması zorunlu bir gerekliliktir.
Zihinsel ve ruhsal gelişimi farklı olanların da diğer insanlar gibi gelişme sınırları vardır. Ama diğerlerinden farklı olarak bu sınırlar bilinmemektedir. Ve yine diğerlerinden farklı olarak zihinsel ve ruhsal gelişimi farklı olanların topluma kaynaşma – toplumsallaşma gibi bir çabaları olmayabilir. Veya bu çaba kendilerince ve farklı, bilmediğimiz ama öğrenebileceğimiz ve sezebileceğimiz yollarla ifade edilmektedir. Dolayısıyla onların diğerlerine “kaynaştırılması” değil, diğerlerinin onlarla “kaynaşması” zorunluluğu vardır.
Eğitim modeli olarak kaynaşma, “doğuştan gelen güç sermayesinin ne olduğunun ortaya konulması ve kesin olarak belirlenmiş eylem biçimlerine, yani alışkanlıklara dönüştürme bakımından bu sermayeden yararlanılmasıdır.
Kaynaşmayı sağlayacak en etkili ortamlar aile, akran grubu ve yaşanılan yakın çevredir. Bu ortamlarda kaynaşma için elverişli geliştirici bir duygusal iklimin yaratılması önemli.
BİRLİKTE HAREKET ETME, PAYLAŞMA
Sakin sakin yemeğini yerken bağırarak ayağa fırlayan ve o anda tüm çabaları yetersiz ve işlevsiz kılan ve herkese çaresizlik yaşatan ergen bir otistiğin bu davranışını hangi kaygı, korku, beklenti ya da tepkinin oluşturduğunu bilemeyiz. Onunla birebir ilişkide bulunan aile eğitimci veya akran grubunun tek bilgilenme kaynağı kendini onun yerine koyup ne hissettiğini sezmeye çalışmaktır.
Kuşkusuz pek çok problem anında çözülmez. Ancak baskı ile kontrol altına alabiliriz. Bu kontrolün nelere yol açtığını bilmek imkansızdır. Aile, eğitimci veya akran bu yaşadığı duyguyu (korku, güçlük, çaresizlik, öfke, kaygı) bir araya geldiklerinde (diğer aile ziyaretlerinde, eğitim toplantılarında) dile getirip paylaştığı zaman bir bakıma otistiğin krizine yol açan iç süreci, gruptakiler tarafından paylaşılmış ve belki biraz anlaşılmış olur.
Kısmen anladığımız bir duruma biz “normaller” daha az kaygı ve daha çok güvenle bakarız. Eğitimci ve ailenin daha az kaygılı ve daha çok güvenli hal ve davranışları bir otistiğin kendini güvende hissedebilmesi. İçin gereklidir. Normal çocuklarda da bu böyledir.
Bundan dolayı bu tür toplantılarda ve birlikteliklerde kişiler; olumlu – olumsuz yaşadığı olayları ve duygularını, kaygılarını, çaresizliğini ve hatta mutlu anlarını diğer katılımcılarla paylaşmalıdır.
GRUP PSİKOLOJİSİ VE SOSYAL ENTEGRASYON ÇALIŞMA YÖNTEMLERİOtistik çocukların, yaşadıkları toplumun parçası olmayı öğrenebilmeleri için mutlaka sosyal etkileşim ve beceri alanlarında destek almaları gerekmektedir. Bizlere bu konuda düşen görev ise otistik çocuklarımızın sosyal gelişim düzeylerini izlemek ve sosyal becerilerde ilerlemelerine yönelik olarak, yapılandırılmış sosyal ortamlarda bağımsızlıklarını arttırıcı fırsatlar sağlamaktır.
Pek çok aile, çocuklarıyla birlikte restorana, komşuya, markete yaptıkları ziyaret ve gezilerde zorluk çekmişlerdir. Çocuklar marketin raflarını devirme, öfke nöbetlerine girme veya restoranda otururken diğer müşterilere yiyecek atma gibi davranışlar göstermektedirler. Bazen de caddede giderken yola fırlamak veya şehirde kaybolmak gibi olaylar çocuğun hayatının tehlikeye girmesi anl***** gelmektedir. Her ne olursa olsun, kuralsız davranışlar sergileyen bir çocuk hem kendisini hem de ailesini eve hapsedecektir.
Otistik çocuklar değişik sebeplerinden dolayı sıklıkla sosyal etkileşimden ve sosyal ortamlardan geri çekilirler. Genellikle yetişkinleri ve bulundukları grup içindeki diğer çocukları da şaşırtan hareketlerde bulunurlar. Yakınlarıyla göz kontağı kurabilen bir otistik çocuk, değişik bir sosyal ortamdayken, içinde bulunduğu gruptaki kişilerle iletişime girmekten kaçınabilir. Bunun nedeni otistik özelliğine bağlı olan iletişim tarzı sebebiyle diğer kişinin iletişim kurma çabalarını anlayamamasındandır.
Otistik bir çocuk, diğer çocuklarla birlikte oyun oynama fırsatı oluştuğunda ilgisiz ve ayrı konumdadır. Bunun sebebi, otistik çocuğun oyun oynama biçiminin alışılmışın dışında olması ve genellikle diğer çocukların oyun oynama biçimlerine uymamasıdır. Otistik çocuklar sıklıkla diğer çocukların oyunlarını seyrederler, oyuna nasıl katılacaklarını bilemezler, kendi ilgileri doğrultusunda nasıl iletişim kurulacağını da bilmediklerinden diğer çocukların sosyal içerikli oyunlarını oynayamazlar.
Otistik çocuğu yaşıtlarıyla her fırsatta oyun oynamaya teşvik ederken o ortamda çocuğun pasif ve belli becerilerden yoksun olmaması için ona oyun oynama becerisinin öğretilmesi gerekmektedir. Öğretilmesi planlanan davranışa model oluşturarak, çocuğa pek çok işe yarar ve zevkli davranışlar öğretilebilir, oluşturulan bu davranışı model olarak taklit etmesi için çocuk sık sık cesaretlendirilmeli ve teşvik edilmelidir.
SOSYAL BECERİLERİN GELİŞTİRİLMESİNE YÖNELİK ÖNERİLER
• Otistik çocuğun karşılaştığı sosyal zorluklar gözlemlenmeli ve bu zorluklarla baş edilmesine yönelik etkinlikler planlanmalıdır.
• Otistik çocuğun etkileşim ve iletişim içinde olmaya yönelik olan isteklerini anlamak için çaba göstermelidir.
• Otistik çocuğun içinde bulunduğu sosyal değişimlere yönelik etkinliklere (doğum günü partileri, geziler v.b.) yer verilmeli ve desteklenmelidir.
• Otistik çocuğun toplumca belirlenmiş sosyal kurallar öğrenmesi onun bu ortamlara uyumunu kolaylaştırır. Otistik çocuğa sosyal kurallar öğretilirken otobüs ve sıra bekleme merhaba diyebilmeye yönelik etkinlikler planlanmalıdır.
KAYNAŞTIRMA PROGRAMININ YARARLARI
• Otistik çocuğun çevresinde bulunan kişileri gözlemleyerek onların davranışlarını model almasına ve öğrenmesine yardımcı olmaktır.
• Kaynaştırmaya yönelik hazırlanan eğitim ortamlarında otistik çocuğun varolan yeteneklerini geliştirmektir.
• Otistik çocuğun sosyal iletişim kurmasını ve ilerlemesini sağlamaktır.
• Otistik çocuğun arkadaşlık ilişkilerinde ilerlemesine yardımcı olmaktır.
• Otistik çocuğun olumlu akran tutumları geliştirilmesine yardımcı olmaktır.
• Otistik çocuğun iletişim ve oyun becerilerinde gelişmesini sağlamaktadır.
• Normal gelişim gösteren çocukların, otistik çocuklara yönelik olumlu ve gerçekçi tavırlar göstermelerini gerliştirmektir.
Kaynaştırma programları, çocuğun çevresiyle uyumunu ve belirli planlamayla öğrenmesini sağlayan programlardır. Çocuklar sahip oldukları performans ve beceriler doğrultusunda öğrenirler. Otistik çocuklar belirli ortamlarda eğitilmeye ve yol gösterilmeye ihtiyaç duyabilirler. Bu onların doğal ortamlarda (ev, okul, restoran, v.b.) genelleme yaparak gelişmelerini sağlar.
Otistik çocuklara uygulanan kaynaştırma programının amacı otistik çocuğun genelleme becerilerini ve ortama uyum sağlama becerilerini arttırmaktır. Burada ailelere düşen görev ise; çocuklarının okulda kazandığı bu becerileri hayata geçirmeleri için çaba göstermektir.
Otistik çocuklar belirli kaynaştırma programlarının içine alma ve bu programların iyileştirilmesine yönelik çabalar ve yaşamlarında ve geleceklerinin kalitesinde olumlu gelişmeler sağlayacaktır.
KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİNDE
YAŞANACAK GÜÇLÜKLERKaynaştırma yoluyla eğitim : Özel eğitime muhtaç çocuklara örgün ve yaygın eğitim kurumları içerisinde, normal akranları arasında özür ve özelliklerine uygun olarak verilen eğitime kaynaştırma eğitimi denir. Kaynaştırma, bireyselleştirilmiş eğitim plan ve programları içerisinde uygun görülen özürlü çocuklarla, normal akranlarının eğitim ve sosyal yönden bütünleşmesidir. Bu noktadan hareketle Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 21.12.1987 tarih ve 510/4308 sayılı “Özel Eğitime Muhtaç Çocukların Okul Öncesi Eğitimleri” konulu genelgeleri ve 20.04.1988 tarih ve 426/1198 sayılı “Özürlü Çocukların Normal Sınıflarda Kaynaştırma Yoluyla Eğitimi” konulu genelgeleriyle fiilen kaynaştırma eğitimi programı başlamıştır.
KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİNİN AMACIÖzel eğitime muhtaç çocukları, özür grubuna göre bir okula ya da sınıfa yerleştirmek her zaman mümkün olmadığından, çoğunlukla normal sınıflarla kaynaştırmaya verilmektedir. Ülkemizdeki özel eğitim imkanları sınırlı olup, özürlü öğrencilerin ancak bir bölümü eğitim-öğretim hizmetlerinden yararlanabilmektedir. Özel eğitime muhtaç çocukların bir eğitim imkanına kavuşturulması kaynaştırma eğitimi programının en önemli aracıdır.
Halen okula devam etmekte olup, ama üst üste sınıfta kalmış, okuma yazmayı başaramamış, öğrenme güçlüğü çeken, konuşma gelişimi ve diğer gelişimlerinde akranlarına göre sürekli gerilik gösteren öğrencilerin durumlarının belirlenmesi, okul idaresi, öğretmen ve öğrenci velilerinin problem hakkında bilgilendirilmesi, öğrencinin durumunun bir açıklığa kavuşturularak kendisine ihtiyaç duyduğu özel eğitim ve rehberliğin verilmesi, kaynaştırma eğitiminin hem bir amacı hem de hedeflediği bir yarar olmaktadır. Öğrencilerin akranlarıyla sosyal bütünleşmesinin sağlanması, kendini kabul etmesi ve çevresinden kabul görmesinin sağlanması kaynaştırma eğitiminin bir amacı olarak düşünülebilir.
KAYNAŞTIRMA PROGRAMI
Kaynaştırma Programını, Otistik Çocukların Eğitim yönünden incelediğimizde;
Otistik çocuk yaşadığı toplumun parçası olmak, eğitim almak, oynamak, çalışmak durumundaysa önemli olan onu yaşadığı topluma dahil etmek için yaşıtlarıyla birlikte etkinliklere katılmasını sağlamak çok önemlidir. Otistik çocuklar bulundukları yaş grubundan arkadaş edinme fırsatından oldukça yarar sağlarlar. Otistik çocuğun yalnızca etrafındaki çocukların sayısını arttırmak yeterli değildir. Bunun yerine sosyal ilişkinin desteklenmesi gerekmektedir çünkü bu süreç kolaylıkla gelişim göstermeyebilir. Otistik olan ve otistik olmayan yaş grubundaki çocuklar için sosyal etkileşim içinde bulunmalarına yönelik uğraşılar, onlara karşılıklı iletişimin nasıl kurulması ve yapılandırılması gerektiği konusunda yardımcı olacaktır.
Küçük yaş grubunda (3-6 yaş) bulunan otistik çocuklar, normal gelişim gösteren akranlarıyla okul öncesinde uygun eğitim-öğretim ortamında bulundukları sosyal ve eğitimsel yönlerden oldukça ilerleme gösterdikleri belirlenmiştir.
Yapılan çalışmalar sonucunda, yalnızca öğretmene dayalı eğitimin otistik çocukların oyun becerileri, iletişim ve öncelikli sosyalleşmesinde çok etkili olmadığını ortaya koymuştur. Otistik çocuğa erken çocuklukta engelli olmayan akranlarıyla gelişimine uygun ortamlarda etkileşim fırsatı verildiğinde öğrenme kendiliğinden oluşmaktadır. Otistik çocuklar, diğer çocukların davranışlarını model almaya başlamakta ve çok önemli becerilerden olan “iletişim becerisine” dair deneyim kazanmaktadır.
KAYNAŞTIRMA PROGRAMININ YARARLARI
1. Otistik çocuğun çevresinde bulunan kişileri gözleyerek onların davranışlarını model almasına ve öğrenmesine yardımcı olmaktır.
2. Kaynaştırmaya yönelik hazırlanan eğitim ortamlarında otistik çocuğun varolan yeteneklerini geliştirmektir.
3. Otistik çocuğun sosyal iletişim kurmasını ve ilerlemesini sağlamaktır.
4. Otistik çocuğun arkadaşlık ilişkilerinde ilerlemesine yardımcı olmaktır.
5. Otistik çocuğun olumlu akran tutumları geliştirmesine yardımcı olmaktır.
6. Otistik çocuğun iletişim ve oyun becerilerinde gelişmesini sağlamaktır.
7. Normal gelişim gösteren çocukların, otistik çocuklara yönelik olumlu ve gerçekçi tavırlar göstermelerini geliştirmektir.
KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİNDE KARŞILAŞILABİLECEK GÜÇLÜKLER
1. Yukarıdaki maddelerde yazılan tüm gelişmelerin tam tersi düşünülüp, otistik çocukta gerileme görülebilir.
2. Sınıf içerisinde veya okul içerisinde akranlarına nazaran değişik davranışlar sergiledikleri için yadırganabilir ve alay konusu olabilir.
3. Sınıf öğretmeni ne kadar gayretli ve istekli olursa olsun, sınıfındaki otistik çocuk onun için ek bir sorumluluk, fazla çaba ve efor sarfetmek anl***** geldiği unutulmamalıdır.
4. Bu anlamda doğabilecek en ufak sorunlarda, öğretmen-idare-otistik çocuğun velisi ve öğrenci velileri arasında çok iyi diyalogların olması gerekir. Aksi düşünülürse problemler çıkabilir.
5. Normal öğrenci velilerinin olumsuz tepkileri ile karşılaşılabilir, çocukların kötü şekillerde etkileneceğini fiziksel saldırılara maruz kalabileceklerini düşünebilirler.
6. Sınıf öğretmeni çaresiz kaldığı durumlarda (çocuğun davranışları, velilerin olumsuz baskısı, idarenin soğuk yaklaşımı vb.sorunlar) çocuğu sınıfın düzenini bozduğunu düşünerek istenmeyen öğrenci ilan edip sınıftan uzaklaştırmasını isteyebilir.
7. Öğretmenin yanı sıra, idarede “kaynaştırma eğitimine” ek bir külfet, sorumluluk ve sorun olarak görüp soğuk bakabilir.
8. Aile içinde, sosyo ekonomik ve kültürel açısından diğer insanlarla daha fazla diyaloğa (olumlu-daha çok olumsuz) gireceklerinden dolayı her konuda daha fazla çaba sarfetmeleri gerekir.
9. Çocukları diğer öğrencilerden geri olduğu için aradaki açığı evdeki sabırlı ve yorucu çalışmaları ile kapatmaları gerekir. Bu da ailede bıkkınlık ve yılgınlık yaratabilir, tabii ki otistik çocukta da düşünülebilir ve çocukta gerileme ve olumsuz davranışların başlamasına neden olabilir.
10. Otistik çocuk velilerin; çocuklarının performanslarını çok iyi belirleyip beklentilerini ona göre belirlemeleri gerekmektedir.
 

Okul.Oncesi

Okul Öncesi Öğretmeni
Katılım
25 Şub 2008
Mesajlar
374
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Bölüm:
Okul Öncesi Öğretmenliği
Şehir:
Mersin
Zihinsel Engellilerin Eğitim Amaçlari

Giriş

Zihin engelli çocuklar, özel eğitime muhtaç çocuklar içerisinde oldukça önemli bir grubu oluşturmaktadır. Zihin engelli çocuklara ilişkin ilk tanımların 1800'lü yıllara dayandığı; (Simon, Binet, 1939; Çağlar, 1979) daha açıklayıcı tanımların ise 1900'lü yıllarda yapıldığı gözlenmektedir (Eripek, 1996). Son olarak AAMR (American Assocation Mental Retardation); zihin engelliliği, yeni tanımlama ve sınıflandırma sistemini yayımladığı dokuzuncu kitapçığında, geri zekalılık adıyla aşağıdaki gibi tanımlamıştır.

Geri zekalılık, halihazırdaki işlevlerde önemli sınırlılıkları göstermektedir. Bu, zihinsel işlevlerde önemli derecede normal altı, bunun yanında uyumsal beceri alanlarından (iletişim, özbakım, ev yaşamı, sosyal beceriler, toplumsal yararlılık, kendini yönetme, sağlık ve güvenlik, işlevsel akademik beceriler, boş zaman ve iş) iki ya da daha fazlasında sınırlılıklar gösterme durumudur. Geri zekalılık 18 yaşından önce ortaya çıkmaktadır (Eripek, 1996, s. 9).

AAMR'nin yeni tanımlama ve sınıflandırma sisteminde zihinsel işlevlerdeki sınırlılıklar, zihinsel işlevlerdeki bu sınırlılıklarla ilişkili uyumsal beceri alanlarında sınırlılıklar gösterme durumu ile birlikte ele alınmakta ve değerlendirilmektedir. AAMR (1992) tanımının uyarlanmasında dört varsayımın dikkate alınması gerektiğini özellikle vurgulamaktadır. Çünkü geçerli değerlendirmenin, ancak bu varsayımların dikkate alınmasıyla gerçekleştirilebileceği düşünülmektedir. Bu varsayımlar şöyledir (AAMR, 1992; Eripek, 1997);

1. Geçerli değerlendirmede bireyin kültür ve dil farklılıkları olduğu kadar iletişim ve davranış özelliklerindeki farklılıklar da göz önünde bulundurulur. Bireyin kültür, dil, iletişim ve davranışlar gibi özelliklerinin göz önünde bulundurulmaması yapılacak değerlendirmeyi geçersiz kılabilir. Bu nedenle disiplinler arası bir ekip tarafından bireyin, gereksinimlerinin ve koşullarının çok yönlü olarak değerlendirilmesi gerekir.
2. Uyumsal becerilerde sınırlılıklar, bireyin yaşıtlarının bulundukları tipik çevre koşullarında geçerlidir ve bireyin yardıma olan gereksinimi ile ilişkilidir. Bireyin yaşıtlarının bulunduğu tipik çevre koşulları, bireyin yaşıtlarının genel olarak yaşadıkları, öğrendikleri, çalıştıkları ve etkileşimde bulundukları ev, yakın çevre, okul, iş ve diğer ortamları ifade etmektedir. Yaşıt kavramı aynı zamanda bireylerin aynı kültür ve dil geçmişine sahip oldukları anlamını taşımaktadır. Uyumsal becerilerde sınırlılıkların belirlenmesi, bireyin gereksinim duyduğu hizmetleri ve çevrenin sunduğu yardımları içeren yardımların analizi ile birlikte ele alınmaktadır.
3. Özel bazı uyumsal becerilerde görülen sınırlılıklar tüm becerilerde ve kişisel yeterliklerde de sınırlıkların olacağı anlamına gelmez. Birey diğer uyumsal becerilerde ve kişisel yeterliklerde güçlü olabilir. Bireyler sıklıkla zihin engellilikten bağımsız bazı yeterliklerde güçlü olabilirler a) Birey, zihin engellilikle ilişkili uyumsal beceri sınırlılıklarından bağımsız olarak fiziksel ve sosyal yeterliklerde güçlü olabilir. b) Birey, belirli bir uyumsal beceri alanında (örneğin, sosyal beceriler) güçlü olabilirken, diğer beceri alanlarında (örneğin, iletişim) güçlük gösterebilir. c) Bireyin belirli bazı uyumsal becerileri güçlü olurken aynı alanda sınırlılıkları olabilir (örneğin, işlevsel matematikte, işlevsel okumada sınırlı ya da tersi). İnsanların belli bir alanda güçlü olup almadığına karar vermek görecelidir. Buna karar vermenin en iyi yolu diğer beceri alanlarındaki durumuna bakmaktır.
4. Genellikle, belirli bir süre sağlanan uygun yardımlarla zihin engelli bireyin yaşam işlevlerinde ilerlemeler gerçekleşir. Uygun yardımlar; bireyin gereksinimlerine uygun hizmetleri, personeli ve düzenlenen ortamları kapsamaktadır. Her ne kadar zihin engellilik durumu yaşam boyu görülmese de, birçok bireyde yardıma duyulan gereksinim, uzunca bir süre; bazılarında ise zaman zaman devam edecektir. Gerçekte zihin engelli tüm bireyler etkili yardım hizmetleri sonucu olarak işlevlerini geliştirirler. Bu da onları daha bağımsız, üretici ve yaşadıkları toplumla daha bütünleşmiş duruma getirir. Eğer birey anlamlı bir gelişme kaydedemezse, bu durumda ona sağlanan yardımların etkili olup olmadığı, yapılan değişikliklerin uygun olup olmadığı soruları akla gelir.

Yeni tanımın AAMR'nin daha önceki tanımlarıyla karşılaştırıldığında getirdiği en önemli yenilik, uyumsal davranışların tek tek sıralanması ve açıklanması olmuştur (Eripek, 1996; Smith, 1994). Bu tanımla uyumsal davranışlar kavramı açıklığa kavuşturulmuş ve 10 uyumsal beceri alanı belirlenmiştir (AAMR, 1992).

Tanımda tek tek sıralanan ve açıklanan iletişim, özbakım, ev yaşamı, sosyal beceriler, toplumsal yararlılık, kendini yönetme, sağlık ve güvenlik, işlevsel akademik beceriler, boş zaman ve iş gibi uyumsal beceri alanları başarılı bir yaşam sürdürmenin temelinde yer almaktadır. Bu becerilerin ise, zihin engellilere ilişkin alanyazında bağımsız yaşam becerileri kapsamında ele alındığı görülmektedir (Brolin, 1993; Snell, 1983; Smith, Patton, İttenbach, 1994). Sonuç olarak, zihin engellilerin yardım gereksinimlerinin önemli bir bölümü sayılan uyumsal beceri alanları, bağımsız yaşam becerileriyle yakından ilişkili olmaktadır.
Bağımsız Yaşam Becerileri

Bağımsız yaşam becerileri, bireyin doğumundan başlayarak yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan beslenme, barınma ve sevgi gibi birincil gereksinimleri dışındaki tüm gereksinimlerini karşılamaya dönük geniş kapsamlı bir kavramdır. Özünde çok büyük farklılıklar olmamakla birlikte değişik kaynaklarda bağımsız yaşam becerilerine ilişkin yapılan değişik sınıflandırmalara rastlanılmaktadır (Snell, 1983; AAMR, 1992; Eripek, 1996). Alan yazında sıklıkla sözü edilen gelişim alanları, (uyumsal davranışlar, toplumsal beceriler ve mesleki beceriler) bağımsız yaşam becerileri şemsiyesi altında toplanabilmektedir. Yapılan sınıflandırmaların en kapsamlı olanlarından biri ÇİZELGE 1'de verilmiştir.
Bu sınıflandırmada görüldüğü gibi, bağımsız yaşam becerileri genel olarak, başarı için gerekli temel beceriler, uyum için gerekli beceriler, topluma uyum becerileri (günlük yaşam becerileri), mesleğe hazırlık ve mesleki beceriler olarak dört beceri alanına ayrılabilmektedir.
Çizelge1:
I. Başarı İçin Gerekli Temel Beceriler

A. Temel Gelişim Becerileri
1. Sinir Sistemi Gelişimi
2. Motor Gelişim
3. Bilişsel Gelişim
B. Yaşamda Gerekli Sayısal Bilgiler
1. Temel Matematik
2. Zamanı Planlama
C. Yaşamda Gerekli Okuma
1. Temel Akademik Beceriler
2. İşlevsel Okuma
D. İletişim
1. Anlamlı Dil
2. Alıcı Dil
3. Yazma ve Sesleme
4. Becerileri

II. Uyum İçin Gerekli Beceriler

A. Kendini Tanıma
1. Kendinin Farkında Olma
2. Benlik Kavramı
B. Kişilik ve Duygusal Uyum
1. Geri Çekilme
2. Kendini Kontrol Etme
3. Model Alma ve Taklit Etme
C. Bireylerarası Sosyal Beceriler
1. Temel Etkileşim Becerileri
2. Gruba Katılma
3. Oyun Etkinlikleri
4. Sosyal Etkinlikler
5. Cinsel Davranışlar
6. Sorumluluk

III.Toplumsal Uyum Becerileri (Günlük Yaşam Becerileri)

A. Özbakım Becerileri
1. Tuvalet
2. Yemek Yeme
3. Giyinme
B. Tüketici Becerileri
1. Para İdaresi
2. Banka İşlemleri
3. Bütçe Yapma
4. Alışveriş Yapma
C. Ev İçi Beceriler
1. Mutfak Becerileri
2. Ev Temizliği
3. Ev Yönetimi, Bakımı ve Onarımı
4. Çamaşır Yıkama ve Giysilerin Bakımı
D. Sağlık Bilgisi
1. Çeşitli Sağlık Sorunlarının Tedavisi
2. Beden Ölçülerini Koruma
3. İlaç Kullanma
4. Kişisel Sağlık Cihazlarını
Ayarlayabilme
E. Topluma İlişkin Bilgi
1. Bağımsız Seyahat Becerileri
2. Toplumsal Beklentiler
3. Toplumun Farkında Olma ve Yararlanma
4. Telefonu Kullanma

IV. Meslek Öncesi ve Mesleki Beceriler

A. İşe Hazır Olma
1. İşin Farkında Olma
2. İş Görüşmeleri ve İş Formları Doldurma
3. İş Başında Bilgilenme
B. Mesleki Davranışlar
1. Mesleki Performans ve Üretim
2. Çalışma Alışkanlık veTutumları
3. İş İlişkileri
4. Belirli Bir Mesleğe İlişkin Beceriler
5. Meslek Becerilerini Öğrenme ve Değişik Durumlarda Kullanma
C. İşe Uygun Sosyal Davranışlar Sergileme

Başarı için gerekli temel beceriler, temel gelişim becerileri, günlük yaşamda gerekli sayısal bilgiler, günlük yaşamda gerekli okuma ve iletişim gibi alt beceri alanlarından oluşmaktadır. Uyum için gerekli beceriler, kendini tanıma, kişilik ve duygusal uyum ve bireylerarası sosyal beceriler alt beceri alanlarından oluşmaktadır. Toplumsal uyum becerileri ya da günlük yaşam becerileri, özbakım becerileri, tüketici becerileri, ev içi becerileri, sağlık bakımı ve toplumsal bilgi beceri alanlarından oluşmaktadır. Meslek öncesi ve mesleki beceriler ise, işe hazır olma, mesleki davranışlar ve mesleğe uygun sosyal davranışlar sergileme gibi beceri alanlarından oluşmaktadır. Bağımsız yaşam becerilerinin bu denli ayrıntılı olarak ele alınması ve sınıflandırılması zihin engelli bireylerin bağımsız yaşamaya hazırlanmalarına verilen önemi göstermektedir. Nitekim AAMR'nin yeni tanım ve sınıflandırma sisteminde açıklanan ve ayrıştırılan uyumsal beceri alanları başarılı bir toplumsal yaşama geçişte esas olarak görülmektedir (Eripek, 1997; AAMR, 1992).
Zihin Engelli Çocukların Eğitim Gereksinimleri

Bütün çocukların eğitiminde olduğu gibi engelli çocukların eğitiminde de, onların ileride başkalarına bağımlı olmadan yaşamlarını sürdürmeleri, kendi kendilerine yeterli duruma gelmeleri ve toplumla bütünleşmeleri amaçlanmaktadır. Nitekim alanyazında zihin engelli yetişkinlerin aile üyesi, işçi, öğrenci, boş zaman etkinliklerine katılımcı olma, tüketicilik ve vatandaşlık gibi toplumsal rolleri üstlenebilmeleri için tam bağımsızlık kazanmalarının önemli olduğu vurgulanmaktadır (Bender ve Valletutti, 1982). Bu amaca ulaşılması, bireyin bireysel farklılıkları ile yapabildikleri dikkate alınarak eğitim gereksinimlerinin belirlenmesi ve gereksinimlerine uygun eğitim ortamlarının sunulmasıyla mümkün olabilmektedir.

Zihin engellilerin eğitim gereksinimleri onların bazı özelliklerine göre farklılaşabilmektedir. Zihin engelliler homojen bir grup olmadığından, çeşitli özelliklerine bağlı olarak kendi içlerinde önemli bireysel farklılıklar göstermektedirler (Eripek, vd, 1996). Bu farklılıklar, onların toplum yaşamına hazırlanmalarında gerekli olan bir çok beceriyi öğrenmede başkalarının yardımına daha fazla gereksinim duymalarına yol açabilmektedir. Özellikle, diğer bireylerin kendi başlarına ya da çok az yardımla öğrendikleri bir çok beceriyi zihin engelli çocuklar kendi başlarına öğrenmede ya da az bir yardımla üstesinden gelmede güçlük çekebilmektedirler (Eripek, 1996). Dolayısıyla zihin engelli bireylerin eğitim gereksinimlerinin belirlenebilmesi için, çok yönlü ve disiplinlerarası bir yaklaşım doğrultusunda, AAMR'nin (1992) tanımı ve bu tanımın uyarlanmasındaki varsayımların dikkate alınması önerilmektedir.

Sonuç olarak, birçok zihin engelli birey bağımsız yaşamaya adaydır. Birçoğu kendi bakımını sağlamaya, ev işlerini yapmaya, evlenip aile kurmaya, evdeki eşya ve cihazları kullanmaya, temizliğe, yiyecek hazırlamaya, kısaca kendi yaşamını bağımsız olarak sürdürmeye gereksinim duyacaktır (Brolin, 1991).

Zihin engelli bireyler zamanı geldiğinde ailelerinden ayrılarak kendi evlerini kurmak durumunda kalacaklardır. Evlerinden ayrılan bu bireyler ise; birçok ülkede olduğu gibi, normal ev, apartman, grup evleri, yatılı kurumlar (Glen, 1996) gibi pek çok ortamda yaşayabilecektir. Dahası, yalnız yaşama, destek yaşam evlerinde yaşama, komşu desteğiyle yaşama, başka ailelerin yanında yaşama gibi seçenekleri olabilecektir (Gathercole, 1984; Smith, Patton ve Ittenbach, 1994).

Bu nedenlerle zihin engelli bireylerin değişik ortamlarda yaşamlarını sürdürebilmeleri için ciddi olarak hazırlanmaları gerekir (Glen, 1996). Dolayısıyla zihin engellilerin eğitiminde en üst amaç, onların bağımsız yaşam becerilerini geliştirmek olmalıdır
.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst