Yaratılmış Bir Varlık Olarak İnsan

Garbino

Özel Üye
Katılım
2 Kas 2007
Mesajlar
1,268
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Şehir:
Samsun
Dünyada giderek güçlenen materyalizmi benimsemiş olan insanlığın zamanla unuttuğu en önemli kavramlardan biri kendinin yaratılmış bir varlık olduğudur. Bu kıymetli bilgiye zamanımızda ancak yüzeysel olarak değinebilen ve bilinçli bir şekilde sahip olmayan insan, fiziksel dünya ve materyalizmle aşırı özdeşleşmiş olmasından kaynaklanan ciddi sorunlar yaşamakta ve her geçen gün daha da zorlanmaktadır.

İnsanın yaratılmış bir varlık olduğu farkındalığını geliştirmiş olmasıyla, bu sorunların nasıl çözümlenebileceğinin bağlantısı ilk bakışta belirgin olmayabilir. Ancak, sorunlara yüzeysel bir şekilde yaklaşmak yani maddesel dünyadan kaynaklanan sorunları aslında pek de işe yaramayan materyalist reçetelerle çözmeye çalışmak yerine her insanın yaratılmış bir varlık olduğu farkındalığını edinmesiyle bu sorunların tinsel bir düzeye taşınması ve farklı bir biçimde ele alınması sağlanabilir. Bu bakımdan, bakışımızı materyalizmden tinselliğe çevirecek ve insanlığı gerçek çözümlere yaklaştıracak olan bu bilince sahip olmanın pek çok bakımdan elzem olduğu söylenebilir.


Ancak, Tanrı’nın varlığına inananların bu inançlarını sadece “bizi Allah yaratmış”şeklinde ifade etmeleri yeterli değildir. Bu oldukça yüzeysel yaklaşımdır. Ayrıca, yaratılma işleminin zamanı olarak yalnızca geçmişe atıfta bulunmak, insanın şimdi dünyada neden hala var olduğunun açıklamasını zorlaştırır. Hatta yaratılış olayının artık bitmiş olduğu inancı insanı bazı yanlış anlayışlara da yöneltebilir. Tanrı’nın, dünya ve insanla ilgili yaratılış olayını geçmişte gerçekleştirip bitirdiğine inanmak, halen yaşanmakta olan Kozmik evrimin anlaşılmasını ve kavranmasını engeller.

Bazı din kitaplarında (özellikle Tevrat’ta) , Allah’ın dünyayı belli bir zaman süreci içinde yaratmış olduğuna dair bazı bilgiler bulunduğu doğrudur. Ancak Tevrat’ta, aslında yedi ana aşamada gerçekleşecek olan kozmik evrimin, dünya ve insanın katılaşmış ve görünür biçimleriyle ortaya çıktığı dördüncü evrim aşaması olan dünya evriminin başlangıcına değinildiği için dünyanın ‘altı günde’ yaratıldığı anlatılmıştır.


Antroposofik bilgiler yaratılışı, dünya evresinden üç aşama öncesi olan Eski Satürn evresine kadar ***ürür. Antroposofi’nin ışığında, yaratılışın çok önemli üç ön evresini Eski Satürn’den itibaren takip ederek dünya aşamasına kadar gelebiliriz. Bu bağlamda anlaşılması gereken çok önemli bir noktaya Antroposofi açıklık kazandırır. Şu sırada halen evrimin dördüncü aşamasını yaşamakta olan insanın yaratılışı henüz sona ermemiştir. İnsanın Kozmik evrim içindeki yaratılışı halen devam etmektedir.


Yaratılışı tamamlanmış bir insan varlığı düşüncesini benimsemekle, yaratılışın devam ettiği anlayışına sahip olmak arasında çok önemli farklılıklar vardır. Bunların neler olduğunu özetleyecek olursak; yaratılışın tamamlanıp bittiği inancını benimsemiş olanlar, dünya evrimi aşaması sürecinde insanın düşünce, duygu ve irade de yaşadığı uyku halini aşmakta zorlanacak ve bunun sonuçlarıyla karşılaşmak durumunda kalacaklardır. Çünkü bu inancı benimsediğimizde, yaratılışı tamamlanmış ve bitmiş olduğunu zannettiğimiz insanın daha öte evrilmesinin söz konusu olmadığını düşünebilir, şimdiki halimizle yetinebilir ve daha mükemmel olmaya gerek görmeyebiliriz.

İnsan varlığının yaratılışının henüz tamamlanmadığını ve devam etmekte olduğunu kavrayan bir birey ise, Kozmik evrimin neresinde olduğunu bilmenin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu görür ve dünyadaki gerçek konumunun ne olduğunu öğrenmek ister. Bu bilgileri anlayıp kavradıktan sonra da Tinsel evrimin amaç ve hedeflerini anlamaya çalışır. İnsan, Yüksek Tinsel Dünya Varlıkları tarafından belirlenmiş bu hedefleri kavradığı zaman kendinin bu evrimin içindeki önemli yerini ve misyonunu anlar ve evrime bilinçli katkılarda bulunmaya gayret eder. Varoluşuna bu açılardan bakabilen insan, evrimin hedefleri ile kendi bireysel gelişiminin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve aynı yönde gitmesi gerektiğini anlar. Antroposofi, tüm insanlığı ilgilendiren bu gerçeği anlamamıza ve özümsememize yardımcı olur.


Öte yandan insanın yaratılışı, nerden kaynaklandığı belirsiz bir doğa fenomeni içinde, sadece fiziksel ve kimyasal etkilerle dünyada zamanla kendi başına gelişmiş bir oluşum biçiminde imgelenirse, doğruyu yansıtmayan bu tür nahif düşünceler insanın yaratılış fenomeninin arkasındaki gerçeklikten giderek uzaklaşmasına neden olur. Bunun gibi yüzeysel düşünceleri benimseyenler, insanın özellikle insan olarak yaratılmış bir varlık olduğu gerçeğini kavrayıp özümsemekte zorlanabilirler.


Neden ve nereden geldiği belirsiz bazı etkenlerle durup dururken tetiklenip kendiliğinden başlamış olan bir varoluşun arkasında yaratılışı özellikle başlatmış bir ilahi benlik olduğu düşüncesine yer verilemez. Çünkü bu şekilde açıklanan bir oluşum ve varoluşun arkasında kimsenin olması gerekli değildir. Bir takım enerjiler ve etkenler tesadüfen yan yana gelmiş ve mineral, bitki, hayvan ve insanlık aleminin oluşumu kolayca gerçekleşmiştir. Antroposofi, amacı ve anlamı olmayan bir varoluşu fiziksel dünyaya indirgeyip yalnızca madde ile özdeşleştirerek insanı sadece akıllı bir fiziksel dünya varlığı olduğuna inandırmaya çalışan evrim karşıtı güçlerin varlığına dikkat çeker. Bu varlıklar insanı, yaratılışın arkasında birisi olmadan uygun şartların bir araya gelmesiyle kendiliğinden oluşmuş bir varlık olduğuna inandırarak dikkatlerin Yaratanın Benliğine odaklanmasını önlerler.


Antroposofik bilgilerden varoluşun anlam ve amacının duyu üstü Tinsel Dünyadan kaynaklandığını görmeye başlayan insan, öte dünyadaki tinsel varlıkları tanıyıp onların faaliyetlerini öğrenmek isteyecektir.

Antroposofi, ancak evrende yaptıkları işleri göz önünde bulundurduğumuzda tanıyıp anlayabileceğimiz bu varlıkları iki ana kategoride inceleyebileceğimizi anlatır.

Bu varlıklar, Kutsal Tanrısal Varlıklar ve Kutsal olanın karşısında yer alan tinsel varlıklar olarak tanımlanabilirler. Onlar hakkında bilgilenen insan, Yüksek Tinsel Varlıklarla ilişkisini kavrayabildiği zaman evrimin gereklerini yerine getirmek üzere onlarla birliktelik içinde çalışmak gerektiğinin bilincine sahip olabilirler.


Bütün bunlar insanlığın artık bir yol ayrımına geldiğine işaret eder. Kozmik evrimde özgürlüğü temsil eden insan, bu özgürlük çerçevesinde insanı özellikle yaratan birisi olmadığına ve tesadüfi bir oluşumun sonucunda var olduğuna inanmakta ısrar ederse, tüm yaşama bakışı da bu yanlış düşüncenin şablonu doğrultusunda biçimlenir.


Yaratılışın arkasında yaratma işlemini gerçekleştiren Tanrısal bir Benlik olduğu gerçeğinin dışında kalan her inanç insanın uykuda olduğunu gösterir. Bu tür düşüncelerde saplanıp kalmak insanın uyku halinin devam etmesini sağlar. Bu durum Kutsal Tinsel Varlıkların karşısında yer almış olan tinsel varlıkların işine gelir.


Yaratılışın arkasında Tanrısal bir güç olduğu gerçeği örtbas edilip ortadan kaldırıldığı zaman insanları çeşitli teorilerle gerçeği yansıtmayan olasılıklara inandırmak çok kolay olacaktır. Biraz dikkatli baktığımızda, bu teorilerin ve olasılıkların ısrarlı bir biçimde ve oldukça geniş bir yelpaze içinde sunulduklarını gözlemleyebiliriz.


Bizleri pırıltılı fakat yalan yanlış, uçan kaçan, içi boş inanç ve düşüncelerin ilhamlarıyla fiziksel dünyanın dışına çekmeye çalışan tinsel varlıkların, ve insanı, sadece bir fiziksel dünya varlığı olduğuna inandırmaya çalışan diğer tinsel varlıkların insanlığa yaptıkları müdahalelerden ancak onların faaliyetleri hakkında bilinçlenerek korunabiliriz. Antroposofik bilgilerle oluşturabileceğimiz farkındalık, bilince dönüştürülerek kalıcı bir şekilde özümsenmezse, hiç farkında olmadan bu varlıklardan gelen yalan-yanlış ilhamları kendi kıymetli düşüncelerimizmiş gibi benimseyebiliriz. Bunun sonucunda ruh ve benliğimiz onların amaçladıkları doğrultusunda biçimlendirilebilir.

Yüksek Tinsel Dünya Varlıkları tarafından büyük özverilerle özellikle insan olarak yaratılmış olduğunun bilincine varan insan, Tanrı karşıtı varlıkların ruhu üzerindeki bencil hesap ve amaçlarının aksine onu yaratanların kendisine özgürlük bağışlamış olduklarını anlar.

Dünya evrimi sürecinde giderek fiziksel dünya ile özdeşleşip Tanrı’sının adını bile unutmuş olmasına rağmen, kendisine Tinsel Dünya tarafından dilerse kutsal olmayanı bile seçebileceği bir özgürlüğün tanındığını görür. İnsanın fiziksel dünyada özgürlüğe sahip olması ve bu doğrultuda gelişmesi Yüksek Tinsel Dünya için çok önemlidir.


Ancak materyalist ve dünyevi bir yaşamın içindeyken gerçek tinsel ışığı bulup sahiplenebilmiş bir insan Tinsel Dünya ile ilişkisinin hükmeden ve hükmedilen gibi bir kalıp içinde olmadığını görebilir. Aksine, insanın Tinsel Dünya ile buluşma noktası sevgidir. Fakat bulduğumuzu zannettiğimiz her sevgi gerçek olan değildir. Onun için bu sevginin nereden kaynaklandığının ve niteliğinin ne olduğunun iyi anlaşılması gerekir.


İnsanda henüz var olan hayvansal doğa, kötülük, yalan, egoizm ve ahlak yoksunluğu bizi yaratan Tanrısal Varlıkların bir yanlışından kaynaklanmamıştır. Tanrı’nın yarattığı başlangıçta mükemmeldi, fakat insan dünya ile tamamen özdeşleşince kusurlu ve düşük bir doğa oluşturdu. Tinsel dünyanın amaçladığı şey elbetteki düşük doğalı bir varlık yaratmak değildi. Bu bakımdan, yaratılışın henüz bitmeyip devam etmekte olduğunu görmemiz ve de insanın tesadüfi bir doğa fenomeni sonucunda oluşmadığını, yaratılışın arkasında ilahi bir güc ve Benliğin olduğunu anlamamız çok önemlidir. Antroposofi, evrende neden özellikle insan olarak yaratıldığımız gizemini aydınlatır.


Varoluşunun ‘gerçek anlamını’ öğrenmek her insanın tinsel sorumluluğudur.

Bülent AKAN
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Son mesajlar

Forum istatistikleri

Konular
17,417
Mesajlar
134,315
Kullanıcılar
90,724
Son üye
Glassdfl
Üst