Musalar

Garbino

Özel Üye
Katılım
2 Kas 2007
Mesajlar
1,268
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Şehir:
Samsun

İlkçağ yazınında bir tanrısal varlık vardır ki ondan söz ederken her ozan, her yazar duygulanır, sesi bir başka içtenlik ve dokunaklılıkla çınlar kulaklarımızda. Bu varlık Yunanca "mousa", Latince "muşa" diye adlandırılıp batı dillerinin hepsine giren esin perisidir. Ama Musa yalnız şairlere şiirler esinleyen bir peri de değildir, etki alanı çok daha geniştir.

Adının kökeni asıl kimliğinin açıklanmasına yardım eder: "Mousa" Yunanca akıl, düşünce, yaratıcılık gücü kavramlarını içeren "men" kökünden gelmedir. Bu kök Zeus'un Musaları üretmek için birleştiği Titan tanrıça Mnemosyne'nin adında da görülür, Athena'ya gebe kalan Metis'in adında da. O da demektir ki, kaba güçleri yenip başa geçtikten sonra kendi egemenliğini kurabilmek için Zeus tanrının ilk işi düzenli ve ölçülü oldukları oranda yaratıcı olan güçleri benimsemek olmuştur.

Musalar gücün ürünü ve simgesidir. Bu güç ise tanrıya olduğu kadar insana da vergidir, giderek Olympos tanrıları İnsanüstü doğa güçlerinden uzaklaşıp insana yaklaşmayı amaç edindikleri zaman benimsedikleri bir güçtür. Musalar böylece insan ve tanrı arası birer varlık olarak düşünülebilir; insanı tanrı, tanrıyı insan yapar Musalar. Onun içindir ki böyle duygulanır şairler de onlardan söz ederken.

İnsana yaşamanın asıl tadını bağışlayan bu tanrısal varlığı her alana, özellikle sanat alanına yerleştirmiş olmak ilkçağ düşüncesinin bir parıltısıdır. Kuru bir şair diye tanınan Hesiodos bile bakın nasıl coşar Musalardan dem vurunca. Hesiodos kendi anlatır ki Helikon dağının yamaçlarında sürülerini otlatan bir çobanmış, "dünyanın yüz karası zavallı bir yaratık" iken Musalar onu görür, çiçek açan bir defneden kopardıkları bir dalı ona asa diye verir (Theog. 31 vd.):

“Sonra tanrısal sesler üflediler içime olacakları ve olmuşları yüceltmek için, ve hele övmek için kendilerini her söylediğim destanın başında ve sonunda.”

Hesiodos böylece şair olunca, şu sözlerle tanımlar Musaları (Theog. 52 vd.):

“Olympos'lu Musalar, koca kalkanlı Zeus'un kızları. Eleutheros yamaçlarının kraliçesi Mnemosyne Kronos oğluyla birleşip Pieria'da getirdi onları dünyaya belaları unutturmak ve kaygıları dindirmek için. Dokuz gece buluştu onunla kutsal yatağında engin akıllı Zeus ölümsüzlerden uzakta. Günler, aylar geçip bir yıl tamam olunca dokuz kız getirdi dünyaya Mnemosyne.

…Dokuz eş yürekli kızdır bunlar ezgiler söylemektir bütün işleri, başka hiçbir kaygı yoktur yüreklerinde. Karlı Olympos'un en yüksek tepesinde, oradadır koroları ve güzelim yurtları, Kharitler de Himeros da başlarında yükselir güzel sesleri havalarda, yürür dururlar Olympos yolunda, tanrısal bir ezgi sarar dört bir yanı, kara toprak yankılanır tanrı övgüleriyle, büyülü bir ses yükselir adımlarından yürürken yüce babalarına doğru... işte böyle seslenir Olympos'lu Musalar dokuz tanrısal kızı ulu Zeus'un: Klio, Euterpe, Thalia, Melpomene, Terpsikhore, Erato, Polhymnia, orama ve hepsinin başı sayılan Kalliope...

…İşte budur Musaların insanlara verdiği, Musalardan ve okçu Apollon'dan gelir yeryüzündeki ozanlar ve çalgıcılar nasıl Zeus'tan gelirse krallar. Ne mutlu Musaların sevdiği insana bal akar onun dudakları arasından. Bir insanın dertsiz başına dert mi düştü, üzüntüden kan mı kurudu yüreğinde, Musaların sevgilisi bir ozan anlatınca eski insanların destanlarını, övünce Oîympos'un mutlu tanrılarını unutuverir hemen dertlerini, çıkar, gider aklından üzüntüleri şenletir onu tanrıçaların büyüsü.

Homeros'un iki büyük destanı da Musalara seslenişle başlar, ama burada ozan tek bir Musa'ya seslenir ve ona tanrıça der sadece:

“Söyle, tanrıça, Peleus oğlu Akhilleus'un öfkesini söyle... Anlat bana, tanrıça, bin bir düzenli yaman adamı...”

Musaların sevgilisi ozanın toplumda ne kadar saygı ve sevgi gördüğü Odysseia'da canlandırılan Demodokos tipinden bellidir. Bu tutum ve davranış Homeros'la başlar, ilkçağın son demlerine kadar süregider. Musaların yetki alanları çağlar ve şairlere göre değişir. Genellikle şöyle bir bölümleme yapılır: Kalliope, destan şairi ya da lirik şiir; Klio, tarih; Polhymnia, pantomim; Euterpe, flüt; Terpsikhore, dans; Erato, korolu şiir; Melpomene, tragedya; Thalia, komedya; Urania, gökbilimi.

Musaların kendilerine özgü efsaneleri yoktur, tanrıların bütün şenliklerinde ezgi söyler, dans ederler, Thetis'le Peleus'un, Kadmos'la Harmonia'nın düğünlerinde bulunmuşlardır. Adlarının geçmediği hemen de şiir yoktur.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Son mesajlar

Forum istatistikleri

Konular
17,417
Mesajlar
134,315
Kullanıcılar
90,726
Son üye
LeonUO
Üst