Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun!
İnternette okuduğum bir yazıyı paylaşmak isterim;
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, gelin kadının ülkemizdeki haline bir bakalım...
Kadının toplumdaki yeri konusunda geleneksel bir bakış açısına sahibiz. Kadını bir yandan “analık rolü” atfederek kutsallaştıran, diğer yandan “dışlanmanın” kaynağı olarak gören iki anlayış arasında gidip geliyor, işimize geldiği gibi değerlendiriyoruz.
Kadının toplumda yaşadığı sorunların kaynağında, ‘geleneksel aile sistemi içerisinde kadına atfedilen rol ve toplumsal baskı’ olduğu düşünüle geldi. Ne yazık ki, bazı bilim adamları, soruna kısır bakış açısıyla ya dine, ya kültüre, ya da etnik veya coğrafi nedenlere dayandırdılar. Cinsiyete dayanan, onu dışlayan, edilgen gören bu anlayış, kadınların yaşadığı sorunu çözümsüz hale getirdi. Kadın, toplumun bireyi olarak tanımlanacağı yerde, bir olgu, süje veya sosyal rol temelinde şekillendirilmeye çalışıldı. Kadının yaşadığı sorunlar toplumun değil, kadının sorunu haline getirildi.
Toplumda kadının yerini belirlemek için istihdam, siyaset, eğitim alanlarındaki durumlarını değerlendirmek gerekiyor. Kadınların çalışma yaşamında yeterince bulunmaması Türkiye’nin büyümesini, uluslararası rekabet edebilirliliğini etkilemektedir. Kadınların istihdamını arttırmadan milli geliri arttırmak, üretimde verimliliği yükseltmek mümkün olamaz...
Türkiye’de 2009 yılında kadınlarda tarım dışı işsizlik oranı 2008 yılına göre 3,8 puanlık artışla yüzde 21,9, işgücüne katılma oranı, 1,5 puanlık artışla yüzde 26 olarak gerçekleşmiştir. İşgücüne katılma oranının kadınlarda en yüksek olduğu bölge (yüzde 48) Doğu Karadeniz bölgesidir. AB üyesi ülkeler ve OECD ülkeleri arasında, Türkiye, kadınların işgücü piyasasına katılım oranları en düşük ülkedir.
Kadınların iş piyasasında karşılaştıkları temel sorunları; düşük ücret, sosyal güvenlikten yoksun kayıt dışı çalışma, çocuk ve yaşlı bakım hizmetlerinin yetersizliği, cinsiyet ayrımcılığı, eğitim seviyesinin düşüklüğü ve mesleki eğitim kalitesi, erken yaşlarda evlenme ve çocuk sahibi olma, köyden kente göç olarak sıralayabiliriz.
İşsizlik, köyden kente göçle birlikte en çok kadınları etkilemektedir. Köyde ücretsiz aile işçisi olarak tarımsal faaliyet yürüten kadınlar, kente göçtüklerinde işsiz kalmaktadır. Kadınlara işgücü piyasasının istediği nitelikte eğitim verilememektedir. Diğer taraftan kadınlar kentte düşük ücretli alanlarda iş bulabildikleri için, evden uzak kalması durumunda, bakıcı hizmetleri için katlanacağı maliyete değmemektedir. Kadınlar bu manada çoğunlukla gündelik ev hizmetlerinde veya tekstil sektöründe fason imalat işyerlerinde iş bulabilmekteler.
Günümüze kadar yapılan çalışmaların temel eksikliği, kadının çalışma yaşamında karşılaştıkları sorunun ayağına giderek çözüm aranmamasında yatıyor. Eskişehir’de tekstilci bir arkadaşın fabrikasını ziyaret ettiğimde, bizzat köylere giderek aileler ile görüştüğünden, kızlarının çalışması konusunda ikna ettiğinden, temel mesleki eğitimden sonra onlara servis verdiğinden, ayda bir veya iki sigaranın zararları, kişilik gelişimi vb. konularda uzmanlar tarafından eğitim verdiklerinden bahsetmişti. Bakınız “Haydi Kızlar Okula”, “Baba Beni Okula Gönder” gibi kampanyalarla, vatandaşın ayağına gidildiğinde, büyük ölçüde başarı sağlanmaktadır.
Anayasa’da, 2005 yılında yapılan değişiklikle, kadınlar ve erkekler arasında eşit haklar öngörüldü. Pekiyi bu geçen dönem süresince öngörüler gerçekleştirildi mi? Bu değişiklikten önce, pozitif ayrımcı uygulamalara sahiptik. Ne değişti de pozitif ayrımcılıktan, eşitliğe kaydık? Bu durum anlaşılmış olmalı ki, anayasa değişiklikleri arasında kadına pozitif ayrımcılık tanınacağı söylenmektedir.
Çalışan kadından özveri bekliyoruz. Evde eşinin hanımı, çocuğunun annesi olmasını, varsa özürlü ve yaşlıların bakımını, bunun üzerine bir de çalışmasını istiyoruz. Çalışmasını yeterli kabul etmeyerek, sorumluluk vermek, yönetici atamak istiyoruz. Bize benzer durum Japonya’da da yaşanıyor. Devlet, Japon kadınlarından geleneksel rollerinin dışında ayrıca çalışmalarını ve başarılı olmalarını istemektedir. Japon kadınları ise bu isteği kabul etmemektedirler. Çalışan kadınlar çocuk doğurduklarında, Türkiye’deki gibi, işten ayrılmaktadırlar. Kadınlar devletten çocuklara kreş ve eğitimleri süresince okulda veya evde bakım istemekteler.
Kadın istihdamı konusunda ne yapıldı
Kadın istihdamının teşviki amacıyla uygulanan sigorta primleri indirimleri nedeniyle, 48 bin kadına istihdam sağlandı; 2009 yılında düzenlenen 10 bin 700 mesleki eğitim programına katılanların yüzde 44’ünü kadınlar oluşturdu. 2009 yılında TBMM’de Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kuruldu. Komisyonun amacı, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin gelişmeleri izlemek, kanun tasarılarına görüş vermek, mevzuat ve uygulamaları ile uluslararası anlaşma hükümleri arasında uyum sağlamak, gelen şikâyetleri değerlendirmektir.
Kadınların özel ve kamu kuruluşlarında yönetici sayıları çok az sayıda. Kadınların siyasetteki durumu: AB ülke meclislerinde kadın milletvekilleri ve bakanların sayısı yüzde 25 düzeylerindeyken, ülkemizde bu rakam Meclis’te yüzde 8,5, Bakanlar Kurulu’nda iki kadın bakanla yüzde 7 seviyelerinde kalıyor. Günümüze kadar kurulan 65 hükümet arasında, sadece Sayın Tansu Çiller’in başbakanlığında kadınlar bu makama çıkabildiler. 2009 belediye seçimlerinde il düzeyinde iki, ilçe düzeyinde 17 kadın belediye başkanı seçilebildi.
Kadınların eğitime erişiminde, Türkiye, AB’ye üye ülkeler ve OECD ülkeleri arasında en düşük seviyede. Kadın sorunlarının çözümü için hazırlanan raporlarda, bizim de katıldığımız, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması, belediyelerin bu konuda öncü rol üstlenmesi, mesleki eğitimlerde, bölgesel özellikler düşünülerek kadınlara yönelik alanların seçilmesi, geliştirici kursların açılması, kamu kurumları aracılığı ile toplumun bilinçlendirilmesi gibi öneriler sunulmaktadır.
Neyse... Bir erkek olarak, gününüzü kutluyorum kadınlar...
TARAF