FARABİ yok arkadaşlar.........

delgeç

Yeni Üye
Katılım
23 Ocak 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Bursa
FARABİ, 870 yılında Türkistan'da Siderya (Seyhun) nehri ile Aris'in birleştiği yerde kurulmuş eski bir yerleşim merkezi olan Farab'da (Otrar'da) doğdu. Babası, Mehmed adında bir kale komutanı idi. Hayatı hakkında sağlam ve ayrıntılı bilgi pek yoktur. Zaten filozof, bilgin ve sanatkâr olarak, yaşadığı yıllarda bugün tanındığı kadar tanınmamıştı. Hakkında bilgi veren kaynaklar kendisinden 150-200 yıl sonra yazıldığı için, güvenilir olmaktan uzaktır. Efsanelerle süslenerek anlatılan bır ilim ve sanat adamıdır .Ebu Nasrı Farabi, Arısto'' nun bütün eserlerini açıkladığı ve incelediği için Ustad-ı Sani, Hâce-i Sani, Muallim-i Sani gibi sıfatlar almıştır .Bunlardan başka Ebu Nasri Farabi-i Türki, Hakim Farabi gibi isimlerle de anılır. Asıl adı Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Turhan bin Uzlug'dır. Batı kaynaklarında adı ''Alpharbius ya da Alphartabi'' olarak geçer .


İlk öğrenimini doğduğu yerde yaptı. Gençliğinde Türkistan'dan göç ederek bir süre Iran'da dolaştı. Daha sonra o zamanın ilim ve sanat merkezi olan Bağdat'a gelerek yüksek öğrenimini burada tamamladı. Böylece anadili olan Türkçe' den başka Farsça ve Arapça'yı hristiyan hocalardan ilim dili olan Latince ve eski Yunanca'yı öğrendi. çağının ünlü bilginlerinden Ebu Bişr bin Yunus'tan Mantık, Ebu Bekr Ibn el Sarrac'dan dilbilgisi dersleri aldı. Bundan sonra Harran Üniversitesi'ne giderek felsefe çalışmaları yaptı ve burada Yuhna bin Haylan'dan Mantık bilgisini ilerletti. Aristo üzerindeki çalışmalarını burada yaptı. Bağdat'a döndükten bir süre sonra Mısır'a gitti. 941 yılında Mısır'dan Halep'e gelerek Emir SeyfüddevIe Hemedani'nin sarayında bulundu. Zamanının devlet adamlarından saygı gördü. Mütevazi bir hayat süren Farabi, Emir'in teklif ettiği yüksek maaşı kabu1 etmeyerek, ''Dört Dirhem''lik küçük bir ücretle yaşamayı yeğledi.Mısır' da kaldıpı sürece Türk kıyafeti ile dolaşır ce Türkçe konuşurmuş.


Eski Yunanlı. filozof ve ilim adamlarının eserlerinin Arabça'ya çevrilerek öğrenilmesi Farabi ile başlamıştır denebilir.Önce Abbasiler , sonra Endülüs medeniyeti içinde yetişen islâm bilginleri bunları Batı'ya tanıtmıştır .Orta çağ Avrupası bu filozofu Arab dilinden, özellikle Kurtuba'lı ibn-i Rüşd' den öğrendi. Batılı bilginler Ibn-i Rüşd'ü öğrenmek isterken Farabi'yi okumak zorunda kaldılar.

Farabi'nin eserlerinin yüzyıllarca Avrupa'da tanınmasının nedeni budur.Bütün Orta çağ boyunca Avrupa'da böylesine tanınan, hattâ XX. yüzyılda bile hakkında araştırmalar yapılan, eserleri yayınlanan Farabi, 950 yılında Şam'da öldü ve Babüssagir'e gömüldü. Cenaze namazını Emir Seyfüddevle'nin kıldırdığını çeşitli kaynaklar belirtiyor .Farabi'yi bir kaç yönden incelemek gerekir.

FİLOZOF FARABİ

Hekim ve"hakim (doktor ve filozof) olmasına rağmen, onun bütün sıfatları felsefe ile ilgili yönü için kullanılır .Felsefeyi öğrendikten sonra, görüşlerini Aristo felsefesi doğrultusunda geliştirdi ve bunları bir temele oturtarak kendine özgü bir okul kurdu; olgun eserler yazmaya koyuldu. Psikoloji, metafizik, mantık, zekâ, madde, zaman, vahdet, boşluk, mesafe ve sayı gibi kavramlarla ilgili görüşler ileri sürdü. Iyi bir matematikçi oluşu ile de ünlüdür .


Felsefeye mantık yolundan girerek metafizik üzerinde durdu. Din ile felsefenin ayrılmaz bir bütün olduğunu gördükten sonra islâm felsefesinin kurucusu oldu. Farabi'ye göre din ile felsefe arasındaki uyuşmazlık temelde değil, dışta kalan yorumlarla düşüncelerin değerlendirilmesindeki farklılıktan ileri gelir .Böylece mantık ve kavramcılığı geliştirdiğinden, bu etki ile Kelâm gibi Islami ilim dalları kanıtlarını mantıktan almaya başlamıştır. Bu yoldan hareket eden Farabi, o zamanki ilim dallarını ikiye ayırır. Ona göre mantık, metafizik gibi ilimler nazari(teorik), ahlâk, siyaset(politika), matematik, musiki ise ameli yâni pratik ilimdir .
Eserlerinin sayısı yetmişe yaklaşır. Yazılarını tenha yerlerde, su kıyılarında, ağaç altında yazdığı, eserIerindeki boşlukların, defterlere yazmayıp kâğıtlara not etmesinden, daha sonra bunların bir bölümünün kaybolmasından ileri geldiği söylenir. En tanınmış alanları Ed-Talimü's-Sani ile İhsanü'I-Ulûm'dur. Sonuncu su Doğu dünyasında yazılmış ilk ansiklopedik eserdir.

MIJSİKÎŞİNAS FARABİ

Mûsikîdeki önemi, Doğu mûsikîsinin nazariyatı ile ilgili, Kindî'den sonra ilk önemli eseri yazmış olmasın dandır. Mûsikînin sanat yönünü iyi bildiği, bazı mûsikî âletlerini çaldığı ve icad ettiği söylenirse de, eserlerin de ve hakkında bilgi veren kitoplarda bu konu ile ilgili geniş bilgi yoktur. Mûsikî ile astroloji arasındaki ilgiyi reddetmiş ve Kindî'nin kurup geli;tirdiği okulun ilerlemesine katkıda bulunmuştur. Kitabü'I-Mûsikîü'I-Kebîr (Bü yük Mûsikî Kitabı) adındaki eseri biri sekiz, diğeri dört bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde mûsikî teori lerini anlattıktan sonra, ikinci bölümde kendisinden önceki mûsikîşinasların ileri sürmüş oldukları fikirleri eleştirir. Ayrıca İran mûsikîsi ve sazlarından söz ettikten sonra, mûsikî öğrenimi ile ilgili fikirler ileri sürer. Bu ve EI Methal Fi'I-Mûsikî adındaki kitapları Aristo ile eski Anadolu filozofları, özellikle Pythagoras'ın görüşle rini yansıtır. İhsanü'I-Uliım adındaki eserinde ise mûsikînin hangi ilim ve sanat dalına bağlı olduğuna değin miştir. Farabî'nin mûsiki ile ilgili görüşlerine etken olan şu iki konudan söz etmek gerekecektir:

İ.Ö. VI. yüzyılda Sisam adasında doğan PYTHAGORAS, eski çağın en önemli matematikçisi, fizikçisi ve filozofudur. Seste ahengin(uyum'un) değerinin tellerin boyu ile orantılı olduğunu ortaya koymuş ve ses fiziğini incelemiştir. Bugün "Pyıhagoras Gamı" denen bu sistem, bir oktav aralığına bir "Doğal Beşliler"dizisini meydana getiren sesler yerleştirilerek elde edilir. Pratikte kullanılmaya elverişli değilse de bir çok telli saz buna göre akord edilir; "Kemancılar Gamı" da denir. Bu Gam'ın üstün yanı yapısı itibariyle bütün "Do ğal Beşliler"i vermesidir. "Doğal Dörtlü"ler bir oktav i5inde, "Doğal Beşliler"in tamamlayıcısı olduğundan, "Doğal Dörtlüler"i de verir. Bu konuyu inceleyen Farabî, mûsikînin müsbet yönünü ele almış ve tenkitçi bir bakışla, tam bir "Pythagoras"çı olarak görüşlerini açıklamıştır. Arabça olarak yazmış olduğu mûsikî kitabı, bir sanat kitabı olmaktan çok "Akustik" konularla ilgilidir.

Arab Mûsikîsi ile ilgili ilk kaynaklara, Hicret'in II. yüzyılından sonra rastlanı~. Şairlerin Rebab'a benze yen tek telli bir saz çalarak şiir okudukları biliniyor. Bu yüzyıldan başlayarak Arab Mûsikîsi'nin geliştiğini, perde sistemlerinin tek oktavdan çıkarak gelişmeğe bağladığını görürüz. Oysa bu yüzyıllarda Doğu'dan ge lerek İran ve Suriye'de yaygınlık kazanmış, zamanına göre gelişmiş bir mûsikî vardı. İşte bu mûsikî Arab Mûsikîsi'ni etkilemiş, özellikle ritm teşekkülüne yardımcı olmuştur. Îsa bin Abdullah, İbn Musaccah gibi ustalar, Müslim İbn Muhriz ve bu kişinin çıraklarından yararlanmışlardır. Abbasiler'den himaye gören Ibrahim el Mosilî, oğlu İshak gibi sanatkârların etkisi ile mûsikî merkezi âdeta Şam'dan Bağdat'a taşınmıştır. Bu sûretle mûsikîye Horasan'ın etkisi egemen olmuştur. Farabî'nin mûsikî hakkındaki görüşlerini yazması bu döne me rastlar. Kitabı en eski Arabca mûsikî eseri olmasına rağmen, işlenen konunun Arab Mûsikîsi ile ilişkisi yoktur.

FARABÎ hakkında pek çok eser bilgi verir. Bunların bir bölümü, yukarıda da belirttiğimiz gibi, efsaneler le karışık, inanılması güç bilgilerdir. Ibn Ebi Usaybia "Tabakatü'I-Etıbbâ" adındaki eserde "Bir saz icad etmiştir; mûsikînin amelî ve nazarî yönlerini iyi bilirdi" diyor. Tezkeretü'I-Hükûm-u Fi-Tabakatü'I-Ümen'de şöyle bir bölüm var : "Emir Seyfüddevle-i hemedanî'nin saz sanatkârları bir süre çalıp söylediler. Mecliste bulunan Farabî daha sonra cebinden tahta parçaları çıkartarak birbirine ekledi ve çalmaya başladı. Orada bulunanlar önce güldüler. Sonra sazın yapısını değiştirerek çaldı, herkes ağladı. En sonunda herkesi uyutarak sessizce meclisi terk etti," Buna benzeyen başka hikâyeler de vardır.

Hekimbaşı Gevrekzâde Hâfız Hasan bin Ahmed(Amed), "Emrâz-ı Ruhiye-i Nagâmat-ı Mûsikîye" adın daki risalesinde Farabî'nin bir çok ilim dalında olduğu gibi mûsikînin de tıpta kullanıldığını, Hoca Nasırî Tusî, Hoca Abdülmümin Sofî ve Safiyüddin'den önce yeni yöntemler ileri sürdüğünü yazar. Şeyhülis lâm Esad Efendi, Lehcetü'I-Lügat'inde Farabî'yi metheder. Ayrıca bir çok eserde Kemaleddin, Ebû Ali bin Sina gibi ustalarla Mısır'da toplanarak o günkü sistemleri gözden geçirdikle~inden söz eder bu toplantılar da 24 terkibin 48'e çıkartıldığına değinilir.

Bir başka eserde Farabî'den naklen şu bilgiler veriliyor: Bu bilgilere göre Farabî, Ezan mûsikîsi ne de yer vermiş ve vakitlere göre okunacak ezanın makamlarını şöyle anlatmış: Sabahleyin Rehavi, Subh-ı Sadık'ta Hüseyni, Güneşin iki rehm yükseldiği zaman Rast, vakd-i Hüda'da Bûselik, nısf-ı neharda Zengûle,vakd-i huzûrda Uşşak, vakd-i gurup'tn Isfahnn, akşam naımazındc Neva, yatsı namazında Büzürg, vakd-i nevmde Zirefkand makamı.

Ud ve Kanun'un Farabî tarafından icad edildiği ileri sürülmekle birlikte, doğruluğunu kanıtlayacck bir belge yoktur. Belki de Ud üzerinde yeni düzenlemeler yapmıştır; çünkü, Ud hakkında Kindî Farabî'den önce bilgi vermiştir. Nitekim, Prof.Dr. Ahmed Süheyl Ünver bu konu ile ilgili bir belgeden söz ediyor. Yazar bu belgeyi İsmnil Saib Efendi'den aldığını belirterek başka kaynak göstermiyor. XIII. yüzyıldan kalan bu belgede, "İste Farabî'nin son icadı olan Ud; Musullu İbrahim, İbn Muid, Musullu İshak'ın tellerini yerine koyarak farsça sözlerle islah ettikleri Ud ül-Müsemmen budur" dendikten sonro şekli akordu ve perdeleri hakkında bilgi veriliyor. Günümüze Farabî'den mûsikî eseri gelmemiştir. Ona izafe edilen bazı eserlerin aslı olmasa gerektir.

İbni Sina kadar olmamakla birlikte, tıp ilmi ile de uğraşmış, eserlerinde bu konuya yer vermiş, felsefe kadar ileri götürememiş ve tedavi yöntemleri ile uğraşmamıştır.
 

delgeç

Yeni Üye
Katılım
23 Ocak 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Bursa
Felsefenin Müslümanlar arasında tanınmasında ve benimsenmesinde büyük görevler yapmış olan Türk filozoflarının ve siyasetbilimcilerinden Fârâbî'nin, fizik konusunda dikkatleri çeken en önemli çalışması, Boşluk Üzerine adını verdiği makalesidir. Fârâbî'nin bu yapıtı incelendiğinde, diğer Aristotelesçiler gibi, boşluğu kabul etmediği anlaşılmaktadır.


Fârâbî'ye göre, eğer bir tas, içi su dolu olan bir kaba, ağzı aşağıya gelecek biçimde batırılacak olursa, tasın içine hiç su girmediği görülür; çünkü hava bir cisimdir ve kabın tamamını doldurduğundan suyun içeri girmesini engellemektedir. Buna karşılık eğer, bir şişe ağzından bir miktar hava emildikten sonra suya batırılacak olursa, suyun şişenin içinde yükseldiği görülür. Öyleyse doğada boşluk yoktur.


Ancak, Fârâbî'ye göre ikinci deneyde, suyun şişe içerisinde yukarıya doğru yükselmesini Aristoteles fiziği ile açıklamak olanaklı değildir. Çünkü Aristoteles suyun hareketinin doğal yerine doğru, yani aşağıya doğru olması gerektiğini söylemiştir. Boşluk da olanaksız olduğuna göre, bu olgu nasıl açıklanacaktır? Bu durumda Aristoteles fiziğinin yetersizliğine dikkat çeken Fârâbî, hem boşluğun varlığını kabul etmeyen ve hem de bu olguyu açıklayabilen yeni bir varsayım oluşturmaya çalışmıştır. Bunun için iki ilke kabul eder:


1. Hava esnektir ve bulunduğu mekanın tamamını doldurur; yani bir kapta bulunan havanın yarısını tahliye edersek, geriye kalan hava yine kabın her tarafını dolduracaktır. Bunun için kapta hiç bir zaman boşluk oluşmaz.


2. Hava ve su arasında bir komşuluk ilişkisi vardır ve nerede hava biterse orada su başlar.


Fârâbî, işte bu iki ilkenin ışığı altında, suyun şişenin içinde yükselmesinin, boşluğu doldurmak istemesi nedeniyle değil, kap içindeki havanın doğal hacmine dönmesi sırasında, hava ile su arasındaki komşuluk ilişkisi yüzünden, suyu da beraberinde götürmesi nedeniyle oluştuğunu bildirmektedir.


Yapmış olduğu bu açıklama ile Fârâbî, Aristoteles fiziğini eleştirerek düzeltmeye çalışmıştır. Ancak açıklama yetersizdir; çünkü havanın neden doğal hacmine döndüğü konusunda suskun kalmıştır. Bununla birlikte, Fârâbî'nin bu açıklaması, sonradan Batı'da Roger Bacon tarafından doğadaki bütün nesneler birbirinin devamıdır ve doğa boşluktan sakınır biçimine dönüştürülerek genelleştirilecektir.
 

delgeç

Yeni Üye
Katılım
23 Ocak 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Bursa
-Sesin, hava titreşimi olduğunu keşfeden kişi..
-Kanun adlı çalgıyı musikiye kazandıran kişi..
-Batı da Avennesar veta Alfarabbius olarak bilinir.
-Aristo mantığı ile İslam'ın tanrı özünü sentezlemiştir.
-Büyük adamdır vesselam.İnsanlığın ikinci öğretmenidir.
 

delgeç

Yeni Üye
Katılım
23 Ocak 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Bursa
felsefe yi ve farabi yi çok severim bu bölümü yeni keşfettim
inanın çok sevindim teşekkürler :p
 

delgeç

Yeni Üye
Katılım
23 Ocak 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Bursa
FARABi: "Hiç bir şey kendi kendisinin nedeni olamaz. Çünkü, nedenin kendisi, oluşandan öncedir."

***

"Hiç bir şey kendiliğinden yok olmaz, böyle olsaydı, var olmazdı."

***

"Erdemlerin en büyüğü bilimdir."

***

"İnsan, bazen bir tesadüfle güzel işler yapar. Bazen de bu güzel işleri isteyerek değil, herhangi bir baskı altında yapmış olur. Böyle yapılan işler, mutluluk getirmez."
 

By_tr

Özel Üye
Katılım
26 May 2008
Mesajlar
1,277
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Şehir:
Ordu
teşekkürler delgeç
nelere sahip olduğumuzu farkedip geçmişimizle övüneceğimize tutturduk bir batı sevdası ve bu değerler harbiden tarihe gömüldü
 

imqossibLe

Yeni Üye
Katılım
29 Ağu 2008
Mesajlar
832
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Şehir:
Düzce
saol delgec
o kadar ararlar illa yabancılarmı bulacak adaam yer cekımı kanunu bulmus
emegıne saglık:)
 

delgeç

Yeni Üye
Katılım
23 Ocak 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Bursa
rica ederim arkadaşlar milliyetçiyimdir de ne varsa kendimizde var
 

rainbow

Özel Üye
Katılım
16 Şub 2009
Mesajlar
1,147
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Şehir:
Malatya
katılıyoruummm...emeğine sağlıkkk..:p
 

Garbino

Özel Üye
Katılım
2 Kas 2007
Mesajlar
1,268
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Şehir:
Samsun
Açılan konularda, tekrar olup olmadığına dikkat ederseniz çok sevinirim...
"Farabi yok" diye bir başlık açmışsınız ancak, biraz daha dikkatli inceleseniz, Farabi'nin bu sayfada yer aldığını görüceksiniz...
Normalde, bu başlığı kapatmam gerekir ancak, emeğe ve yorumlara saygımdan konuyu kapatmıyorum... Açtığımız konuların forum içerisinde yer alıp yeralmadığına dikkat ederek konu açmanız dileğiyle...


Garbino
Süper Mod.
 

delgeç

Yeni Üye
Katılım
23 Ocak 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Bursa
özür dilerim canim gözden kaçırmışım dikkat etmedim heralde ama olsun buda bir payleşım dimi:)
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst