Türk Vergi Sistemi Ders Notları

ROSEŞAH

Özel Üye
Katılım
7 Kas 2009
Mesajlar
454
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Ticari Kazanç I (Ticari Kazanç Kavramı ve Ticari Kazancın Tesbiti)


Ticari kazanç G.V.K.'nda her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazanç olarak tanımlanmıştır. Ticari kazancın öğesi olan ticari ve sınai faaliyetin sınırlarının tesbitinde genel olarak zirai ve serbest meslek kazancı türünden olmayan ve sermaye ile teşebbüs faktörlerinin karışımı bir organizasyonun sürekli olarak yapılması önem kazanmaktadır. Bunun yanında G.V.K.'nda özel olarak bazı kazanç türleri de ticari kazanç olarak kabul edilmiştir. Ticari kazancın gerçek usulde tesbiti bilanço veya işletme hesabı esasına göre yapılır. Bilanço esasına göre ticari kazanç işletmedeki öz sermayenin hesap dönemi sonu ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Vergileme döneminde işletme sahiplerince işletmeye eklenen değerler bu farktan indirilir. İşletmeden çekilen değerler ise bu farka eklenir. İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç ise hasılat ile giderler arasındaki müspet fark olarak belirlenir. Birden fazla yıl süren inşaat ve onarma işlerinde ticari kazancın tesbitinde gelirin yıllık olması ilkesinden vazgeçilmiştir.


Ticari Kazanç II (Ticari Kazancın Tesbiti)

Ticari kazançlar gerçek usulde vergilendirildiğinde ve gerçek vergilendirmelerde safi tutarlar üzerinden yapıldığı için, yapılan giderlerin hasılattan indirilmesi gerekmektedir. Ancak yapılan tüm giderler hasılattan indirilemez. Bu nedenle G.V.K. nunda indirilebilecek ve indirilemeyecek giderler sıralanmıştır. İndirilebilecek giderler ticari kazancın devamı için yapılan giderler, işçilerin yiyecek, barınma giderleri, sigorta veya emeklilik primleri gibi giderlerdir. G.V.K.'nun 41'inci maddesinde ise indirilemeyecek giderler sıralanmıştır. Vergiden muaf kişilerle gerçek usulde vergilendirilen kişiler arasında ticari kazanç elde edenler basit usulde vergilendirilir.Basit usulde vergilendirilebilmek için mükelleflerin kanunda belirtilen hem genel hem de özel şartları birlikte yerine getirmeleri zorunludur. Aksi halde basit usulden yararlanamazlar. Basit usulde mükelleflerin kazançları hasılat ile giderleri arasındaki farktan oluşur.Bu mükellefler defter tutmak zorunda değildir. Ticari kazancın yarı götürü usulde tespiti dar mükellefiyete tabi ulaştırma ve ihracat işlerine münhasırdır

Ticari Kazançlarda Muaflık ve İstisnalar

Belirli özellikleri taşıyan ticaret ve sanat erbabı gelir vergisinin dışında tutulmuştur. Buna esnaf muaflığı denilmektedir. Bununla birlikte ticari, zirai veya mesleki kazancı dolayısıyla gerçek usulde gelir vergisine tabi olanlar ile belirlenen işleri gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine süreklilik ve bağlılık gösterecek şekilde yapanlar esnaf muaflığından yararlanamazlar. Yatırım indirimi ekonomik kalkınmayı hızlandırmak için kalkınma planlarına uygun olarak yapılacak özel sektör yatırımlarını özendiren bir vergi istisnasıdır. Yatırım indiriminden tam ve dar mükellefler, adi şirketler, kolektif şirketler, adi komandit şirketler, anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ve kooperatifler yararlanabilir. Yatırım indirim oranı %40'tır. Değeri 5 milyar lirayı aşan demirbaşlar, araç ve gereçler yatırım indiriminden yararlanır. İhracat istisnası ile dar mükellefiyete tabi olanların ihracattan elde ettikleri ticari kazanç bazı şartlarla gelir vergisi dışında tutulmaktadır.
 

ROSEŞAH

Özel Üye
Katılım
7 Kas 2009
Mesajlar
454
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Zirai Kazanç

Zirai faaliyetten doğan kazanç zirai kazançtır. Bu genel açıklamalardan sonra Gelir Vergisi Kanununda hangi faaliyetlerin zirai faaliyet olarak kabul edileceği sayılmıştır. Ancak kanun zirai faaliyetlerin içinde yapıldığı işletmeleri zirai işletme; bu işletmeleri işleten gerçek kişileri çiftçi; zirai faaliyet sonucunda üretilen maddeleri ürün olarak tanımlamaktadır.Zirai kazançlar gerçek usul ve bunun dışında kalanlar olmak üzere iki usulde tespit edilebilir. Gerçek usul de, ticari kazançta olduğu gibi, bilanço esası ve işletme hesabı olmak üzere iki başlık altında incelenebilir. Gerçek usulde elde edilen hasılattan kanunen indirilmesi kabul edilen giderler düşülür.


Serbest Meslek Kazancı​


Sermayeden çok şahsi çalışma ile ilmi veya mesleki bilgi veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin bir işverene bağlı olmaksızın şahsi sorumluluk altında serbest meslek erbabı tarafından kendi nam ve hesabına yapılması serbest meslek faaliyeti olarak tanımlanmakta ve bu faaliyetten sağlanan gelir de serbest meslek kazancı olarak kabul edilmektedir. Serbest meslek faaliyetini herhangi birine bağlı olmadan devamlı meslek haline getirenlere ise serbest meslek erbabı denmektedir. Serbest meslek kazancı, gerçek usulde tespit edilmektedir. Serbest meslek kazançlarında elde etme, diğer kazanç türlerinden farklı olarak, tahsil esasına bağlanmıştır. Serbest meslek kazancının gerçek usulde tespitinde safi kazanç, gayrisafi kazançtan faaliyetle ilgili giderlerin düşülmesinden sonra kalan kazançtır. Serbest meslek kazancı olan telif kazançları gelir vergisinden istisna edilmiştir. Ancak telif kazançları üzerinden G.V.K.'nun 94. Md.'ne göre tevkifat yapılacaktır ve serbest meslek kazancıyla ilgili diğer muaflık ve istisnalar ise "sergi ve panayır istisnası" dır.

Ücretler

Ücret, emek faktörünün karşılığı olan bir gelir türüdür. Ücretin unsurları ise, belli bir işyerine bağlı olma, işverene bağlı olma ve bir hizmet karşılığı ödemenin yapılmasıdır. Ödeme, nakden yapılabileceği gibi aynen veya para ile ölçülebilen menfaatler şeklinde de olabilir. G.V.K. ücretleri önce genel olarak belirlemiş, daha sonra da ücret sayılan gelirleri ayrı ayrı açıklamıştır. Ücret, genel olarak gerçek usule göre tesbit olunur. Gerçek usule göre vergilendirilecek ücretin tesbiti, gayrisafi ücretten kanunun indirilmesine izin verdiği bazı indirimlerin yapılması ile mümkün olur. Bazı hizmet erbabının ücretlerinin tesbit edilmesindeki güçlükten doğmuştur. Bu usule göre vergilendirilecek olanlar G.V.K.'da ayrı ayrı sayılmıştır. Buna göre tesbit edilen matrah üzerinden vergi ödenir. Ayrıca kanun koyucu sosyal, ekonomik, teşvik ve vergi tekniği gibi nedenlerle ücretlerde bazı muafiyet ve istisna hükümleri de getirmiştir.

 

ROSEŞAH

Özel Üye
Katılım
7 Kas 2009
Mesajlar
454
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Gayrimenkul Sermaye İradı

Gayrimenkul sermaye iradı Gelir vergisi kanununda gayrimenkullerle bir kısım menkuller, haklar ve gayrimenkullerin mütemmimi niteliğindeki menkul malların sahipleri veya kullanıcıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iradlar olarak tanımlanmıştır. Gayrimenkul sermaye iradı götürü ve gerçek usulde olmak üzere iki şekilde vergilendirilmektedir. Gerçek usule göre gayrisafi hasılattan gerçek giderler düşülerek safi irat bulunmaktadır. Gayrisafi hasılat ise vergilendirilen ve vergilendirilen dönemlerden önceki dönemlerle ilgili olup vergilendirilen dönemde tahsil edilen gayrimenkul kiralarının toplamından meydana gelir. Götürü usulde ise gayrisafi hasılatın %25'i götürü gider olarak indirilerek safi irad hesaplanır. Kanun ayrıca mal ve hakların kiralarının emsalinin kira bedelinden aşağı olamayacağını hükme bağlamıştır. Yalnız bazı durumlarda emsal kira bedelinin uygulanmayacağı açıklanmıştır. Binaların mesken olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılında elde edilen kiranın 950.000.000 liralık kısmını kanun vergiden istisna tutmuştur. Yalnız ticari, zirai veya mesleki kazancını yıllık beyanname ile bildirmek zorunda olanlar bu istisnadan faydalanmamaktadır.


Diğer Kazanç ve İratlar

Diğer Kazanç ve İratlar Değer artış Kazancı ve Arazı kazançlar başlığı altında vergilendirilir. Ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü sonucu faaliyetin kanuni mirasçılar tarafından sürdürülmesi, Kazancı bilanço esasına göre tesbit edilen ferdi bir işletmenin sermaye şirketine devri, kolektif veya adi komandit şirketin nevi değiştirmeleri her iki sistemde de vergi dışı kalacak, veraset yoluyla veya ivazsız olarak meydana gelen intikaller ve kanundaki şartlara uymak koşuluyla menkul kıymetler yatırım fonlarının katılma belgelerinin elden çıkarılması diğer vergilendirilmeyecek kazançlarla birlikte vergilendirilmeyecek diğer kazanç ve iratlar arasında yer alacaktır. Genelde diğer kazanç ve iratlarda safi kazanç elden çıkarma karşılığında alınan değerlerle maliyet bedeli arasındaki farktır. Elden çıkarma mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketine sermaye olarak konulması, mal ve haklar üzerindeki tasarruf hakkının devredilmesi anlamına gelmektedir.

 

ROSEŞAH

Özel Üye
Katılım
7 Kas 2009
Mesajlar
454
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Diğer Kazanç ve İratlar

Diğer Kazanç ve İratlar Değer artış Kazancı ve Arazı kazançlar başlığı altında vergilendirilir. Ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü sonucu faaliyetin kanuni mirasçılar tarafından sürdürülmesi, Kazancı bilanço esasına göre tesbit edilen ferdi bir işletmenin sermaye şirketine devri, kolektif veya adi komandit şirketin nevi değiştirmeleri her iki sistemde de vergi dışı kalacak, veraset yoluyla veya ivazsız olarak meydana gelen intikaller ve kanundaki şartlara uymak koşuluyla menkul kıymetler yatırım fonlarının katılma belgelerinin elden çıkarılması diğer vergilendirilmeyecek kazançlarla birlikte vergilendirilmeyecek diğer kazanç ve iratlar arasında yer alacaktır. Genelde diğer kazanç ve iratlarda safi kazanç elden çıkarma karşılığında alınan değerlerle maliyet bedeli arasındaki farktır. Elden çıkarma mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketine sermaye olarak konulması, mal ve haklar üzerindeki tasarruf hakkının devredilmesi anlamına gelmektedir.


Gelirin Beyanı I
(Yıllık Beyanname)

Gelir Vergisi mükellefleri bir takvim yılında G.V.K.'nun 2. maddesinde sayılan kaynaklardan elde ettikleri kazanç ve iratları yıllık beyannamede toplamak zorundadırlar. Tacirler, çiftçiler ve serbest meslek erbabı, faaliyetlerinden kazanç elde etmeseler de yıllık beyanname vermekle yükümlüdürler. Ancak, ticari, zirai ve mesleki faaliyetler dışındaki kaynaklardan elde edilen kazanç ve iratlar için kanunda belirtilen belirli şartlarla
gelirin toplanması ve yıllık beyanname verilmesi zorunluluğu ortadan kalkmaktadır. Bir kısım kaynaklardan elde edilen zararlar diğer kaynaklardan elde edilen kazanç ve iratlardan mahsup edilebilir. Bir yıla ait zarar ancak takibenden beş yıl içerisinde kârlardan mahsup edilebilir. Mükellefler yıllık beyanname ile bildirecekleri gelirlerinden şahsi sigorta primlerini, Gelir Vergisi Kanununun 31. maddesindeki indirimleri ve belirli oranda G.V.K.'nda belirtilen kurumlara yapılan bağış ve yardımları düşebilirler. Gelir vergisi ve şahsi vergiler ile vergi ve para cezaları gelirden düşülmez. Mükellefin ödeyeceği verginin hesaplanması ile ilgili açıklamalar Ünite 14'te yapılacaktır. Basit usulde vergilendirilen mükellefler takvim yılına ait gelir vergisi beyannamesini takibeden yılın Şubat ayı içerisinde yetkili vergi dairesine verirler. Gelirleri gerçek usulde tespit edilen ticaret, serbest meslek erbabı ve çiftçiler gelirlerini takibeden yılın Mart ayı içinde yetkili vergi
dairesine verirler.


 

ROSEŞAH

Özel Üye
Katılım
7 Kas 2009
Mesajlar
454
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Gelirin Beyanı II
(Muhtasar ve Münferit Beyanname)

Gelir Vergisi genelde beyan esasına dayanır. Bazı kazanç, irat ve ücretler bu gelirleri ödeyenler tarafından vergi kesintisine tabi tutularak ödenir. Kesilen bu vergiler mükellefin ileride ödeyeceği vergiden mahsup edilir. Ancak bazı durumlarda kaynakta vergi kesme usulü kesin vergilendirme niteliğine bürünmektedir. Hangi ödemelerden kimlerin ne oranda kesinti yapacağı kanunda geniş olarak açıklanmıştır. Vergi kesintisi ücretler dışında kalan ödemelerde gayrisafi tutarlar üzerinden yapılır. Ücretler gerekli indirimler yapılarak kesin olarak vergilendirilir. Vergi kesintisi yapanlar bir ay içinde yaptıkları ödeme veya tahakkuk ettirdikleri kâr ve iratlardan kestikleri vergileri takibeden ayın yirminci günü sonuna kadar ilgili vergi dairesine muhtasar beyanname ile bildirmek zorundadırlar. Bazı durumlarda bu beyanname aylık yerine üçer aylık dönemlerde verilebilir. Genel bütçeye dahil idare müesseseler yaptıkları vergi kesintisi için beyanname vermezler. Münferit beyanname yıllık beyanname vermek zorunda olmayan dar mükellefler için söz konusudur. Tam mükellefler münferit beyanname vermezler. Hangi gelirlerin münferit beyanname ile bildirileceği gelir vergisi yasasında açıklanmıştır.
 

ROSEŞAH

Özel Üye
Katılım
7 Kas 2009
Mesajlar
454
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Verginin Tarhı, Tahakkuku ve Ödenmesi

Verginin tarhı, vergi alacağının, kanunlarında gösterilen matrah ve nisbetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tesbit eden idari bir işlem olarak tanımlanmaktadır. G.V.K.'nda ikmalen, re'sen idarece vergi tarhı açıklanmaktadır. Tarh yeri ilke olarak mükellefin bulunduğu yer vergi dairesidir. Bazı özel durumlarda tarh yeri değişebilir. Tarhiyatın muhatabı verginin mükellefi olan gerçek kişilerdir. Bazı hallerde kanuni temsilciler tarhiyata muhatab olurlar. Gelir Vergisinde vergilendirme dönemi takvim yılıdır. Ancak gelir elde edildiği yıl vergilendirilmez. Gelir türlerine göre beyanname izleyen yılın Şubat veya Mart ayı içinde verilir. Tarhiyatın ne zaman yapılacağı kanunlarda belirlenmiştir. Gelir Vergisi Kanununda, kaynakta kesilen vergilerin, vergi alacağının, geçici verginin yabancı ülkelerde ödenen şahsi vergilerin hesaplanan gelir vergisinden mahsup edileceği (indirileceği) açıklanmıştır. Gelir Vergisi, beyannamenin verildiği aydan başlamak üzere iki eşit taksit halinde ödenir.


Vergi Güvenlik Önlemleri​


Çağımızda vergilemeye esas teşkil edecek matrahların mükellef tarafından tespit edilerek beyanı yöntemi giderek yayılmıştır. Türk Gelir Vergisi de beyan esasına dayanmaktadır. Vergiye tabi gelir bizzat mükellef tarafından tespit ve beyan edilir. Her mükellefin beyanının doğruluğunun kontrolu için tüm mükelleflerin kayıtlarının incelenmesi en ideal yöntem olmasına rağmen bu imkânsızdır. Bu nedenle gelir vergisi kanununda mükelleflerin beyan edecekleri gelirlerin belirli sınırın altına düşmesini önlemek amacıyla çeşitli vergi güvenlik önlemleriyle ilgili hükümlere yer verilmiştir. Gelir vergisi içersinde daha önce asgari zirai kazanç, asgari zirai vergi gibi güvenlik önlemleri varken bu önlemler 1999 yılından itibaren uygulamadan kaldırılmıştır.




Kurumlar Vergisinin Konusu, Mükellefleri, İstisna ve Muafiyetler



Kurumlar vergisinin konusu, özel niteliği olan bazı kurumların elde etmiş oldukları kurum kazançlarıdır. Kurum kazancı Gelir Vergisi Kanununda yer alan yedi kazanç ve irat türünden oluşur ve kurum kazancı başlığı altında toplanır. Kurum kazancının vergilendirilmesinde G.V.K.'da ticari kazancın vergilendirilmesine ilişkin hükümler uygulanır. Kurumlar vergisinin mükellefleri K.V.K.'nun birinci maddesinde sayılan sermaye şirketleri (anonim, sermayesi paylara bölünmüş komandit; limited şirketler, menkul kıymetler yatırım fonları), kooperatifler (üretim, tüketim, kredi, yapı ve şahıs kooperatifleri gibi), iş ortaklıkları, iktisadi kamu müesseseleri, dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerdir. Aynı zamanda bu mahiyetteki yabancı kurumlar da, vergilemede eşitlik ilkesinin zedelenmemesi için kurumlar vergisinin kapsamına alınmışlardır. Kurumlar Vergisinde, gelir vergisinde olduğu gibi, iki tür mükellefiyet vardır: Tam mükellefiyet ve dar mükellefiyet. Tam mükellef kurumlar kanuni veya iş merkezi Türkiye'de bulunan kurumlardır. Bunlar, Türkiye'de ve yurt dışında elde ettikleri tüm kazanç ve iratları üzerinden vergilendirilir. Dar mükellef kurumlar ise kanuni veya iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumlardır. Bunlar yalnızca Türkiye'de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilirler. Kurumlar vergisinde çeşitli istisna ve muafiyetlere yer verilmiştir.
 

ROSEŞAH

Özel Üye
Katılım
7 Kas 2009
Mesajlar
454
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Kurumlar Vergisinde Matrahın Tesbiti

Kurum kazancı gerçek usulde tesbit edilir. Genellikle kurumlar bilanço esasına tabidirler. Ancak Maliye Bakanlığınca izin verilen kuruluşlar işletme hesabı esasına göre defter tutabilirler. Kurumlar vergisi, kurumların safi kazançları üzerinden hesaplanır. Gayri safi kurum kazancından indirilecek giderler düşüldükten sonra kurum kazancına ulaşılır. Kurum kazancından istisna ve muafiyetler düşüldükten sonra kalan kısım safi kurum kazancıdır. Yani kurumlar vergisi matrahıdır. Kurum kazancının tesbitinde, indirilecek giderler Gelir Vergisi Kanununun 40'ıncı maddesinde ve Kurumlar Vergisi Kanununun 14'üncü maddesinde yazılı olan giderlerden oluşur. İndirilemiyecek giderler ise yine Gelir Vergisi Kanununun 41'inci maddesinde ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15'inci maddesinde yer almaktadır.



Kurumlar Vergisinde Matrahın Tesbitinde Özel Durumlar

Kurumlar vergisinde matrah, ilke olarak gerçek usule göre tesbit edildiği halde, yabancı ulaştırma kurumlarında, bunların özellikleri nedeniyle, matrahın götürü usule göre tesbit edilmesi kabul edilmiştir. Yabancı ulaştırma kurumlarının vergiye matrah olacak kurum kazancı bunların Türkiye'de elde ettikleri hasılata uygulanacak emsal nisbetlerine göre hesaplanır. Tüzel kişiler belli amaçları gerçekleştirmek için kurulurlar. Bu amaca ulaşma imkânsız hale gelirse veya ortaklar mevcut şartlar altında bu amaca ulaşamayacaklarına karar verirlerse, infisah eder veya feshedilirse, kurum ortadan kalkar. Fakat bu şekilde sona erme ani olmaz. Çünkü mevcutların, alacakların paraya çevrilmesi, borçların ödenmesi ve kalanın ortaklara paylaştırılması gibi işlemlerin yapılması gerekir. İşte bu işlemlerin tümüne "tasfiye" denir. K.V.K.'nunda tasfiyeye girmiş kurumların vergilendirilmesi özel hükümlere tabi tutulmuştur. Bu kurumun diğer bir kuruma katılmasına veya birden fazla kurumun birleşerek yeni bir kurum meydana getirmelerine "birleşme" denir. Doğan kurum yeni bir tüzel kişilik kazanır. İnfisah eden kurum hakkında tasfiye hükümleri uygulanır. "Devir", birleşmenin özel bir şeklidir. Kanunda belirtilen koşullar gerçekleşirse devir durumu meydana gelmiş demektir. K.V.K. bazı şartlar altında şirketlerin şekil değiştirmelerini "devir" hükmünde saymıştır. Tasfiye ve birleşme durumunda, tasfiye edilen veya birleşen kurumlar namına tasfiye veya birleşme kârı üzerinden tarh edilen vergiler, tasfiye veya birleşme beyannamesi verme süresi içinde Vergi Dairesine yatırılır.



Kurumlar Vergisinde Kazancın Bildirimi

Kurumlar Vergisi, mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunur. Kurumlar Vergisinde vergilendirme dönemi, hesap dönemidir. Normal durumlarda hesap dönemi takvim yılıdır. Ancak faaliyet ve işletmelerin niteliği bu döneme uymayan mükellfelerin başvurusu üzerine Maliye Bakanlığı kendilerine yine onikişer aylık özel hesap dönemleri belli edebilir. Kurumlar Vergisi Beyannamesi, kurumların bir hesap dönemi içinde safi kazançlarının bildirilmesinde kullanılır. Özel Beyanname, dar mükellefiyete tabi kurumların belli kazanç ve iratlarının vergi dairesine bildirilmesinde kullanılır. Muhtasar Beyanname, Kurumlar Vergisi veya Gelir vergisi kesintilerinin vergi dairesine bildirilmesinde kullanılır. Kurumlar Vergisi Beyannamesi, hesap döneminin kapandığı ayı izleyen dördüncü ay yani Nisan ayı içinde verilir. Özel Beyanname, Kanunda belirtilen kazançların iktisabı tarihinden itibaren 15 gün içinde verilir. Muhtasar Beyanname, ödeme veya tahakkukun yapıldığı ayı izleyen ayın 20'nci günü akşamına kadar bağlı bulunulan vergi dairesine verilir. Kurumlar vergisinin oranı1.1.1999 tarihinden itibaren %30 dur. Kurumlar Vergisi, 2004 yılından itibaren tek taksitte ödenir. Özel Beyanname ve Muhtasar beyanname verilmesi durumlarında vergi, beyanname verme süresi içinde ödenir. Yabancı ülkelerde ödenen vergilerin ve Kurumlar Vergisi veya Gelir Vergisi Kanunlarına göre kesilmiş olan vergilerin hesaplanan Kurumlar Vergisinden indirilmesi kabul edilmiştir.


 

ROSEŞAH

Özel Üye
Katılım
7 Kas 2009
Mesajlar
454
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Şehir:
Kayseri
Emlâk Vergisi

Emlâk Vergisi, Bina ve Arazi Vergisinden oluşmaktadır. Emlâk Vergisinin konusu Türkiye sınırları içinde bulunan binalar, araziler ve arsalardır. Verginin mükellefi bina, arazi ve arsaların maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa emlâka malik gibi tasarruf edenlerdir. Gerek bina vergisinde gerekse arazi vergisinde ekonomik ve sosyal nedenlerle daimi ve geçici muafiyetlere yer verilmiştir. Her iki vergide de birer istisna yer almıştır. Bu istisnalar köylerdeki meskenlere ve arsalar hariç, arazilere tanınmıştır. Bina ve arazi vergisinde matrah, vergi değeridir. Vergi değeri emlâkın rayiç bedelidir. Rayiç bedel ise bina ve arazinin bildirim tarihindeki normal alım satım bedelidir. Vergi matrahı rayiç bedelden istisna ve muafiyetler düşüldükten sonra bulunan değerdir. Eğer istisna ve muafiyet yok ise matrah vergi değeridir. Bina vergisinde oran meskenlerde binde 1, işyerlerinde binde 2, arazilerde binde 1, araslarda binde 3'tür. Büyükşehir belediyelerinde oranlar %100 arttırımlı olarak uygulanır. Emlâk vergisi takdir olunan vergi değeri, esas alınarak tarh edilen bir vergidir. Emlâk Vergisi birincisi Mart, Nisan ve Mayıs aylarında, ikincisi de Kasım ayında olmak üzere iki taksit halinde ödenir.



Motorlu Taşıtlar Vergisi

Motorlu Taşıtlar Vergisi, motorlu kara, deniz ve hava taşıtlarından alınan bir vergidir. Verginin konusu trafik, liman, belediye ve Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne kayıt ve tescil edilmiş bulunan motorlu taşıtlardır. Verginin mükellefi bu taşıtları adlarına kayıt ve tescil ettiren gerçek ve tüzel kişilerdir. Kamu kuruluşlarına ait taşıtlar, karşılıklı olmak şartıyla bazı diplomatik araçlar ile malullerin bizzat kullandıkları özel tertibatlı taşıtlar bu vergiden istisna edilmiştir. Vergi dört ayrı tarife üzerinden taşıtın yaşı, ağırlığı, motorun beygir gücü veya taşıtın kalkış ağırlığı esas alınarak tesbit edilir. Vergi tarifelerde yer alan taşıtlar için Ocak ve Temmuz aylarında ilgili vergi dairesine iki taksit halinde ödenecektir. Motorlu Taşıtlar Vergisinde mükellefiyet kayıt ve tescil ile başlar; kayıt ve tescilin silinmesiyle sona erer.



Veraset ve İntikal Vergisi

Bir servet vergisi türü olan Veraset ve İntikal Vergisinin konusu, veraset yoluyla veya herhangi bir şekilde olursa olsun, karşılıksız olarak bir kişinin mal varlığından diğer bir kişinin mal varlığına intikal eden gayrimenkul veya menkul mallardır. Veraset ve İntikal Vergisine tâbi olmak için veraset veya bağış yoluyla intikal eden malların ister Türkiye sınırları içinde, ister dışında olsun Türk tâbiiyetinde olan kişilere ait olması veya Türk tâbiiyetinde olmayan kişilere ait olmakla beraber malların Türkiye'de bulunması yeterlidir. Veraset ve İntikal Vergisinin mükellefi, veraset yoluyla veya karşılıksız olarak mal iktisap eden kişidir. Kanunda çeşitli düşüncelerle bir kısım kişi ve kuruluşlar Veraset ve İntikal Vergisinden muaf tutulmuştur, bazı intikaller de vergiden istisna edilmişlerdir. Çeşitli ölçülere göre belirlenen Veraset ve İntikal Vergisi matrahı mükellef tarafından verilen beyanname üzerinde tarh olunur. İdare beyan edilen değerler üzerinden, vergiyi beyannamenin verildiği tarihten başlıyarak en geç onbeş gün içinde tarh eder. Veraset ve İntikal Vergisi tarifesi, intikalin veraset yoluyla veya ivazsız olarak yapılmasına bağlı olarak farklı oranlarda ve artan oranlı olarak düzenlenmiştir. Veraset ve İntikal Vergisi tahakkukundan itibaren 3 yılda her yıl Mayıs ve Kasım aylarında olmak üzere iki eşit taksitte tahsil olunur.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst