Her gün Kayıptayız

ECRİN90

Özel Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
2,485
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Güneşli bir sonbahar günü evimin balkonundan etrafı izliyorum. Gözüme takılan her nokta bana eski günleri ve bu günlere ait kişileri çağrıştırıyor. Çeşitli nedenlerle bizi koyup gidenleri...Gerek uzaklara göç edenleri gerek dönüşü olmayan yere gidenleri...Kendilerinden hiç haber alamadıklarımızı ölesiye özlediklerimizi … "Ahhh! " diyorum yorgun ve solgun nefesimle; " Her gün kayıptayız ! .....Eşten dosttanarkadaştan yana kayıptayız. "... Örneğin evimin karşısındaki şu eski ev. Uzun zamandır kapısı hiç açılmayan penceresinden kimse bakmayan sessiz mekân... Sıvaları dökülmüş dış cephe boyasının rengi solmuş. Daha üç yıl öncesine kadar bir karı koca vardı o evde. Erkek sabahın köründe kalkar; atlayıp arabasına işe giderdi. Çalışkan dinç bir erkek. Çınar gibi heybetli......Kadın ise o mavi- kocaman gözleriyle; pencere önünde elinde bir kitapla görünürdü her sabah. Kimbilir ne okurdu ! Bazen de; başı öne eğik bir vaziyette dantel örerdi. Örerken ne hayaller kurardı kimbilir. Belki de acıları işlerdi elişine.

Erkeğin hasta olduğunu duyduğumuzda şaşırdık. Çünkü sağlıklı görünüyordu. Derken aylar geçti; hastalığın izleri arsız arsız sırıttı erkeğin yüzünde. Ama yine de o kendisini her gördüğümüzde; daha solgundaha yorgun yüz ifadesiyle zor da olsa gülümsedi bize. Direndi hastalığına aylarca ama başaramadı . Bir gün sessiz bir kalabalık alıp götürdü evin erkeğini. O mavi gözlü nur yüzlü kadın; yas tuttu arkasından aylarca. Güzel yüzü gölgelendi bakışları donuklaştı. Konuşması azaldı gülümsemeleri durdu. Akşam olup da diğer evlerin ışıkları yandığında pencerede görürdüm onu . Vücudunu gizleyip sadece başını gösterirdi. Komşu evlerin erkekleri evlerine dönerken; kırılgan bir yüz ifadesiyle bakardı pencereden. Kimbilir neler geçiyordu içinden. Yaşlı çınarını özlüyordu muhakkak gelmeyeceğini bile bile onu bekliyordu boşuna.

Kısa bir süre sonra o mavi gözlü kadın da rahatsızlandı. Oğlanları gelinleri; el üstünde tuttular kendisini. Tertemiz yataklarda yatırdılar gerektiğinde doktora götürdüler. Ziyaretine gittiğim bir gün yatağında solgun yüzüyle yatıyor buldum kendisini. Yün gibi ağarmış saçlarının bir kısmı dökülmüştü yüzüne. Çok zayıflamıştı. Mavi gözleri yine güzeldi. Ama sanki ışıltısı azalmıştı." Bizim vaktimiz çoktan geçti Allah sizleri korusun kızım! " dedi bana. Sanki benim vaktim geçmemiş gibi.

Soğuk ama güneşli bir günde onu da alıp götürdüler. Bakakaldık arkasından. Mahallemizin en sevecen en hoşgörülü kadını yoktu artık. Böylece; her gün selâmlaştığım ayaküstü sohbet ettiğim bir komşum daha çıkıp gitti hayatımdan. Evi karardı sessizliğe büründü. Soğuk kış günlerinde evinin bacasından duman tütmüyor artık. Evde hiçbir yaşam belirtisi yok. Çatısında kuşlar konaklıyor bazen. Şimdi karşımda gördüğüm bu ev hüznün sokaklarında dolaştırıyor beni. Hiç açılmayan perdeleri ile ruhumu daraltıyor.

Evimizin hemen sağ tarafında ise yıkılmaya yüz tutumuş; her ne hikmetse bir türlü yıkılmayan ve ayakta kalmayı nasıl başarabildiğine şaşırdığım başka bir boş ev daha var. Yıllar önce nur yüzlü bir dedenin onun yarı sakat karısının ve çocuklarının yaşadığı ev. Şimdi ise; camları kırık giriş merdivenlerinin bir kısmı çökük. Yarısı çökmüş bir çatı açılmayan koca bir kapı. Hiç kimsenin başını dayamadığı bakışlarını koymadığı küskün pencereler. Sahiplerinin kimi öldü gitti kimi gitti uzak yerlere. Anılarını bize bırakarak komşularını yalnızlığa terk ederek.

Evimizin arka tarafında ise; sahipsiz konak görünümünde yine boş bir ev.......Yıllarca yaşlı bir teyzenin yaz aylarında gelerek ışıklarını yaktığını bahçesini çiçeklendirmeye çalıştığı ev. Ah Ayşe Teyzeciğim ! Sana verdiğim sardunyalara nasıl güzel bakardın ! Çiçekli balkonumda birlikte otururken bana ne güzel dualar ederdin. Petunyalar sardunyalar arasında ne sohbetler ettik biz...Bir gün Ayşe Teyze de aniden gidiverdi. Kışı geçirmek üzere İstanbul`a değil temelli gitti. Sessizce hem de kimseye yük olmadan. Yorgun ve yaşlı kalbi aniden bırakıverdi Ayşe Teyze`yi; o da bizi.

Düşünüyorum da her gün kayıptayız aslında. Çevremdeki evlerin hemen her birinden birileri gitti. Çok sevdiğimiz büyüklerimizdi bizi koyup giden; bazen de kardeşlerimiz sağlıklı görünüşlerine aldanıp yıllarca birlikte olacağımızı zannettiklerimiz.. Hemen her gün sevdiklerimiz koyup gidiyor bizi. Olgunlaşıp dalından düşen meyve gibi. Zamanı gelen alıp gidiyor başını.....Geride kalan olmak çok zor. Bana bıraksalar seçimi; kalan değil giden olmak isterim. Gidenin acısına katlanmak onun yokluğuna alışmak; hep geride kalana düşüyor çünkü. Biz geride kalanların yükümüz ağır yolumuz uzun. Yürüdükçe sanki ağırlaşıyor yükümüz. Yükümüzü indirecek bir durağımız yok ne yazık ! Kısacası; eksiliyoruz gün be gün küçülüyoruz. Oysa o kaybettiklerimizle ne güzel şeyler yaşıyorduk. Sevinçlerimizi birlikte çoğaltıyor acılarımızı paylaşıyorduk. Sevinçlerimiz çoğalıyordu da paylaşınca; acılar hiç oralı olmuyordu ne yazık. Arsızdı acılar yüzsüzdü. Konuştukça; yaraların kabuğu kalkıyor yeniden ince ince kanamaya başlıyordu acılar. Olsun ! İnsanın; acılarını anlatabildiği içini boşaltabileceği birilerinin olması ne güzel!

Balkonumdan etrafımı seyrederken işte bunlar düştü gönül pencereme. Gözlerime; sahipsiz eski boş evler takıldı. Özlediğim komşularım gelip oturdular yüreğimin üstüne. Kalbimi acıttılar nefesimi zorladılar. İçim küçüldü küçüldü incir çekirdeği kadar kaldı. En iyisi balkondan kalkıp içeri girmek dedim. Çatı katından salona indim. Koltuğuma oturup o kaybettiklerim için sessiz sessiz ağladım.

Kâmuran Esen
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst