Edebiyat Terimleri(hepsi bir arada)

ECRİN90

Özel Üye
Katılım
6 Kas 2009
Mesajlar
2,485
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Edebiyat Terimleri(hepsi bir arada)
- A -

Abdal: Hem şiir hem de düzyazıda derviş anl..... gelen bu sözcük, halk ozanlarının adının başına ya da sonuna gelerek onların mahlası olarak da kullanılmıştır. (Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal gibi)

Acem Koşması: Aşıkların, özellikle Anadolu'nun kimi yörelerinde Azerbeycan'a özgü bir ezgiyle okudukları koşma türü.

Açık Mektup: Bir kişiye seslenen ancak başkalarının da okuması için gazete veya dergilerde yayımlanmak amacıyla yazılan mektup...

Ağıt: Bir ölünün ardından onu yüceltmek amacıyla söylenen halk şiiri. Divan Edebiyatı'nda Mersiye'nin karşılığıdır.

Ağız: Bir ülkede görülen değişik konuşma biçimlerini, söyleyiş türlerini ve ayrılılıklarını yansıtan kullanımlardan her birine verilen ad.

Akrostiş: Bir şiirde dizelerin ilk harfleri, yukarıdan aşağı doğru okunduğunda ortaya konu olarak alınmış şeyi karşılayan bir sözcük, ozanın ya da şiirin adandığı kişinin adı çıkacak biçimde düzenlenmiş olmasıdır.

Alegori: Bir düşünceyi, bir davranışı ya da eylemi daha kolay kavratabilmek için simgelerle canlandırılıp anlatılması.

Alıntı: Öne sürülen bir savı ya da düşünceyi açmak, geliştirmek için o sav ya da düşüncenin ilgili olduğu alanda tanınmış bir kimsenin söylediği bir sözle pekiştirme.

Aliterasyon: Bir dizede ya da cümlede kulağa hoş gelecek bir uyum sağlamak amacıyla aynı seslerin yenilenmesi.

Anakronizm: Zamanda yanılma. Özellikle sözlü edebiyatta kimi ozanları değişik zaman dilimleri içinde yaşatma halkın onları benimseme kaygısıyla ortaya çıkmıştı.

Anıştırma: Söz arası ya da sözün gelişine göre ünlü bir olayı bir özdeyişi, bir atasözünü anımsatma ve düşündürme sanatı.

Anlatı: Roman, öykü, oyun, masal gibi türlerde bir olay dizisini yazınsal biçimde anlatma eylemi.

Anlatımcılık: Sanat ve edebiyatı sanatçının kişiliğini temel alarak açıklamaya çalışan kuram. Bu kavrama göre bir duygunun varolabilmesi; onun dile getirilmesine bağlıdır ve dille biçimlendirilmemiş bir duygunun varlığından sözedilemez.

Arkaizm: Bir anlatıda dilden kaybolmuş ya da geçerliliğini yitirmiş sözcüklere ya da sözdizimlerine yer verme sanatı.

Artıklama: Sözü ya da yazıyı gereksiz yere uzatma durumu.

Aruz: Hecelerin uzunluk ya da kısalık derecesine göre çeşitli ses kalıplarından oluşan bir tür şiir ölçüsü. Daha çok Divan Edebiyatı'nda kullanılır.

Aşık: Halk ozanı ya da saz şaiiri.

Ayak: Halk şiirinde kafiye yerine kullanılan terim.



B -

Bade: Halk ve Divan edebiyatında 'şarap' anlamında kullanılır.

Bağfiil: Fiillerden oluşan, cümlede belirteç olarak kullanılan fiil soylu sözcük.

Bağlam: Bir sözcüğün cümle, cümlenin paragraf, paragrafın metin içindeki yerini belirleyen, ondan önce veya sonra gelen sözkonusu sözcük, cümle ya da paragrafın anlamını, değerini belirleyen öğeler bütünü.

Balad: Eski Fransız şiirinde görülen yazım biçimlerinden biri. Üç bentten ve bir ağırlama dizesinden oluşur.

Barok: 17. yüzyıl Batı edebiyatında, dengeden çok devinime, düşünceden çok duyguya ağırlık veren yazın akımı.

Basmakalıp: Çok kullanılan, hemen herkesçe bilinen sözlerin olduğu gibi kullanılması.

Bayronculuk: İngiliz şair Lord Bayron'un başlattığı bu akım toplumun yerleşik düzenine, töresel kurallara uymadan yaşama düşüncesini taşır. 19. yüzyılda ortaya çıkan akım başkaldırıcı bir yapısı olmasına rağmen fazla taraftar bulamamıştır.

Beğence: Bir yapıtın başına konan; yetkili bir kişinin yazdığı ve o yapıtı tanıtmayı amaçlayan yazı.

Belgesel Roman: Gerçek olaylara, belgelere, araştırma ve incelemeye dayanarak oluşturulan roman türü.

Belginlik: Düşünce ve duyguların, eksiksiz ve anlaşılır biçimde anlatılması.

Bent: Bir şiirin 4, 5, 6, .... dizeli bölümlerinden her biri.

Beş Hececiler: Milli edebiyat döneminde bu dönemin temel ilkelerini benimseyerek o doğrultuda yazan Faruk Nafiz Çamlıbel, Halit Fahri Ozansoy, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç ve Enis Behiç Koryürek'in oluşturduğu topluluk.

Betimleme: Bir varlığı, bir olayı, bir durumu ya da kavramı zihinde canlanacak biçimde anlatma.

Beyit: Aynı ölçüde yazılan ve anlamca birbirine bağlı iki dizelik Divan şiiri birimine verilen ad.

Biçim: Edebiyatta varolan ögelerin birbirine bağlanarak oluşturdukları düzen. Örneğin bir şiirin biçimi kaç dizeden oluştuğuna, dizelerin kümelenişine, belirli bir uyak dizini olup olmadığına göre değişir.

Bilimkurgu: Düş ya da kurgu yoluyla oluşturulan; çoğu kez gelecek zamanlarda yer alan; günümüzdekinden farklı bilimler ve teknikler kullanan toplum ve insan yaratan yazın türü.

Bilinç Akımı Tekniği: Roman, öykü, anlatı gibi kurmacasal türlerde insanı, düşüncelerinin dümdüz akışı içinde değil; düşleri, izlenimleri, iç dünyası ve bilinçaltıyla yansıtmak için başvurulan yol.

Bovarizm: Gustave Flaubert'in 1857 yılında yayımladığı Madame Bovary adlı romanın kahramanlarına özgü tutum ve davranışlara verilen ad.



- C -

Caize: Özellikle Divan edebiyatı döneminde büyüklere, varlıklı kimselere sunulan malzumeler için verilen para.

Cinas: Eşsesli sözcükleri birlikte kullanarak yapılan söz oyunu.

Cinayet Romanı: İşlenmiş bir cinayeti ve bu cinayetin işleyicisini bulup ortaya çıkarma eylemini konu alan roman türü.

Cönk: Özellikle saz şairlerinin, kendilerinin ya da başkalarının şiirlerini derleyip kaydettikleri, uzunlamasına açılan deri kaplı



- Ç -

Çağrışım: Sözcüklerin, düşüncelerin, hayallerin aralarında bulunan benzerlik, birlik, yakınlık ya da karşıtlık gibi bağlantılarla birbirlerini anımsatması.

Çağrışımsal Alan: Çağrışım yoluyla aralarında anlamsal ya da biçimsel bağlantılar kurulabilen kavram ve sözcüklerin oluşturduğu bütün.

Çaprazlama: Bir cümlede ya da bir dizede daha önce geçen sözcüklerin sırasını, değişik ya da karşıt anlam verecek biçimde tersine çevirerek yineleme.

Çevrikleme: Bir sözcükteki harflerin yerini değiştirerek elde edilen sözcüklerden her biri. Örneğin: Masa, asma, kısa, askı

Çokanlamlılık: Bir sözcüğün birden fazla anlamı yansıtır duruma gelmiş olma durumu.

Çok Bağlaçlılık: Eş görevli ya da benzer işlevli ögelerin bağlaçlarla art arda sıralanma durumu.

Çözümleme Romanı: Olaydan çok olaya karışan kişilerin ruhsal durumlarını bir takım çözümlemelerle yansıtmayı amaçlayan roman türü.



D -

Dadaizm: Tristan Tzara ve arkadaşları tarafından Fransız edebiyatında 20. yüzyılda geliştirilen bu akım, savaşın hemen ardından doğduğu için umutsuzluk ve güvensizliği içinde barındırır.

Dağınıklık: Söylenenlerin birbirini tutmayıp bütünlükten yoksun olma durumu.

Dekadan: Fransa'da, 19. yüzyılda natüralizme karşı çıkan ve simgecilik akımına öncülük eden sanatçılara verilen ad.

Deneme: Herhangi bir konuda yazarın kesinlemelere gitmeden, kişisel görüşlerini, düşüncelerini konuşma ya da söyleşi havası içinde işlediği düzyazı türü.

Destan: Yunanca Epos şiirinin karşılığı olan bu kavram, toplumların belleklerinde derin izler bırakmış yiğitlik ve kahramanlık olaylarını manzum olarak öyküleyici bir yöntemle anlatan en eski edebiyat türüdür.

Devrikleme: Sözcüklerin cümle içinde olağan sıralanış biçimine uymayan kullanımı.

Devriye: İnsanın ve evrenin Tanrı'dan çıkıp tekrar Tanrı'ya dönmesi görüşünü temel alan devir kuramını anlatan şiirlere verilen isim.

Dışavurumculuk: Sanat ve edebiyat ürünlerinde iç gerçeğin ve iç yaşantının önemli olduğunu; bunu dışa yansıtmak gerektiğini savunan akım.

Didaktik Şiir: Görünüşte şiirsel bir dokusu olan, ama gerçek amacı bir düşünceyi aşılamak ya da belli bir konuda öğüt vermek olan öğretici nitelikteki şiir.

Divan: Divan edebiyatı şairlerinin belli bir düzene göre şiirlerini topladıkları yapıt.

Divan Edebiyatı: Konuları, konuları işleyiş biçimi ve dili yönünden Arap-Fars etkisi altında oluşmuş edebiyat ürünlerine verilen ad.

Dizin: Genellikle öğretici içerikli yapıtların ve kitapların sonuna koyulan kimi terimleri alfabetik bir düzenle veren ya da gösteren dizelge.

Dolamlama: Belli bir düşünce ya da duyguyu doğrudan doğruya anlatma yerine, onu farklı sözcüklerle anlatma biçimi.

Dolaylı Anlatım: Roman, öykü gibi edebiyat türlerinde olayların yazar tarafından anlatılması.

Dolaysız Anlatım: Söylenenleri biçimsel değişikliğe uğratmadan, sözün söylendiği biçimde aktarılması.

Döşeme: Halk öykülerinde giriş bölümüne verilen isim.

Drama: Sahnede oynanmak için yazılan, olayları oluş halinde ve karşıt oluşların çatışmasıyla geliştirip gösteren yapıt.

Durak: Hece ölçüsünde dizelerin iki ya da daha çok parçaya bölünüş yerine verilen ad.

Düğümleme: Bir söz yazıdan istenilen anlamı çıkarmayı, o yazıyı kavramayı engelleyen anlatım karışıklığı.

Düzyazı Şiir: Ölçü, uyak gibi kurallara uymadan, konuşma dilinin havası içinde yazılan bu şiir türü ülkemiz edebiyatında ilk kez 20. yüzyıl başında Halit Ziya Uşaklıgil tarafından denenmiştir.



- E -

Edebiyat: Duygu, düşünce, olay ve olguları, etkili ve güzel biçimde anlatan söz sanatı.

Efsane: Eskiden bile söylenegelen, olağanüstü olaylara ve kişilere yer veren, konuşma diliyle oluşturulmuş, üslup kaygısından uzak hayali öyküler.

Eglog: İlkçağ edebiyatında Romalıların Vergilius şiirlerine verdiği isim. Birkaç çobanın aşk ve kır yaşamı üzerine karşılıklı konuşmalarından oluşan bu şiirlerden oluşan eglog, edebiyatımızda işlenmiş bir tür değildir.

Egzotizm: Yabancı ülkelerin gelenek ve yaşama biçimlerini yansıtan, o ülkelere özgü manzaralarla donatılmış yapıtlar için kullanılan bir tanımlamadır.

Eleştiri: Bir yapıtın özünü, yapısını anlatan, onun değerli ve değersiz yönlerini ortaya çıkartan, yapıldığı toplumun düşünce gelişimi içindeki yerini örneklere dayandırarak yapan yazı.

Eleştirel Gerçeklik: Toplumsal gerçekleri eleştirel bir yaklaşımla ele alan, insanı toplumsal ilişkileriyle yansıtmaya amaçlayan edebiyat yönelmesi.

Enelhak: "Ben Tanrı'yım" anl..... gelen bu Enelhak, evrendeki tüm varlıkları bir ve bütün olduğuna inananların, Tanrı'yı gönüllerinde, kendi benliklerinde duyumsayanların kısacası Tasavvuf ulularının kullandığı bir sözcüktür.

Epigram: Greklerde, mezar taşlarına yazılan kısa, epik şiirlere verilen addır.

Epik: Geleneksel şiir sınıflandırmasında lirik ve dramatiğe karşıt olarak konusu kahramanlık olan şiirlerdir.

Epizot: Bir roman, öykü ya da destanda olay örgüsü içinde başlıbaşına konusal bir bütünlük taşıyan ikinci derecedeki eylem ya da eylemler için Epizot kelimesi kullanılır.

Epope: Kahramanlık öyküleri anlatan uzun manzum öykü.

Erotizm: Sevgiliye, aşka yönelik tüm cinsel tutkuları ve düşleri içeren kavramdır. Erotizmi salt cinsel zevkleri betimleyen, insanın şehvet duygularını kamçılayıp utanma duygusunu inciten müstehcenlikle karşılaştırmamak gerekir. Erotik ürünlerde iki cinsin birbirine duyduğu sevgi ve bu sevginin kişiler üzerindeki etkisi anlatılır.

Estetik: Güzelliği ve güzelliğin insan ruhundaki etkilerini inceleyen bilim ve bilgi dalı.

- F -

Fabl: Genellikle kahramanları bitkiler ve hayvanlardan seçilen, başında ya da sonunda insanların ortak kusurlarını gidermeye çalışan bir ders çıkarmaya hizmet eden manzum ya da düzyazı.

Fantazya: Düş gücünün alabildiğince özgürce ortaya koyulduğu düşünceye ya da bunlarla donatılmış sanat yapıtlarıdır.

Fars: İlkel, basit güldürme ögelerinden yararlanılarak, kimi kez inanırlığın sınırları dışına çıkarak oluşturulan, düşündürmekten çok güldürmeyi amaçlayan oyunlar için kullanılır.

Fecr-i Ati Edebiyatı: "Sanat şahsi ve mahremdir" ilkesinden yola çıkarak 1908'den sonra yayımlanmaya başlayan Servetifünun dergisinde yazılar yayınlamaya başlayan sanatçılara verilen ortak isimdir. Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Hamdullah Suphi ve Fuat Köprülü bu topluluğu oluşturan yazarlar arasında yer alır.

Fenafillah: "Ölmeden önce ölmek" anl..... gelir. Tasavvuf inancına göre, evrende Tanrı'nın vücudundan başka gerçek vücut yoktur ve insan er ya da geç Tanrı'ya geri dönecektir. İşte bu dönüşe Fenafillah denir.

Ferd: Divan edebiyatında başka beyitlere bağlı olmayan beyitlere verilen ad.

Fıkra: İçinde güldünü ögesi bulunan kısa öyküler için kullanılan Fıkra, gazete ve dergilerin belli sütunlarında yayınlanan güncel, toplumsal ve siyasal yazıların da ismidir.

Fikir Yazıları: Düşünceye dayalı, öğretme ve bilgilendirme amacıyla yazılan yazıların tümü.

Folklor: Bir halkın geçmişten bu yana oluşturduğu geleneklerin. inançların, törelerin ve kültürün ortak adıdır.

Fütürizm: İtalyan şair Marinetti'nin 1909'da Fransa'da yayınladığı birdirgeyle ortaya çıkan bu akım, yaşamın sürekli değiştiğini, sanatın da yerleşik bütün kuralları bir yana bırakarak yeni biçimve anlatım yolları yaratarak bu değişime ayak
 

KatreiAsk

Özel Üye
Katılım
1 Şub 2010
Mesajlar
530
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Şehir:
Çorum
verdiğin bilğiler için teşekkürler ;)
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Son mesajlar

Forum istatistikleri

Konular
17,417
Mesajlar
134,315
Kullanıcılar
90,726
Son üye
LeonUO
Üst