EĞİTİM ÖRGÜTLERİNDE YÖNETiM SÜREÇLERiNE KATILMA

seher

Özel Üye
Katılım
25 Şub 2010
Mesajlar
1,645
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Şehir:
Mardin
EĞİTİM ÖRGÜTLERİNDE YÖNETİM SÜREÇLERİNE KATILMA*


Giriş
Eğitimde yönetim süreçlerini “katılma” kavramı açısından irdelemek ister istemez “demokrasi”; “söz ve karar hakkı”, “insan hakları”, “kendi geleceğini belirleme” gibi kavramlara gönderme yapmayı gerektiriyor. Bu kavramları dikkate alarak yapılacak bir değerlendirme ise, yönetim ile felsefe ilişkisini belirlemenin ilk adımlarını oluşturur. Çünkü, eğitim yönetiminde “felsefi bakış”, “insan”ı gören bir bakıştır... Eğitim örgütlerinde katılma sürecinin varlığını oluşturabilmek ve bunu yaşatabilmek ise, “insanın değeri”ni yönetim süreçlerine katmak anlamına gelir.
Yeni bir yüzyıla girdiğimiz şu dönemde içinde yaşadığımız toplumda ve dünyanın pek çok bölgesinde insanlığın önünde duran en önemli sorunlardan biri “insan hakları” olgusudur. 1900’lü yıllar ulusallaşma ve demokratikleşme hareketlerine tanıklık etmiştir; 2000’li yıllar ise “küreselleşme” kültürünün baskısıyla geçmektedir. Ancak, tüm olup bitene karşın, insan haklarının kişiler ve devletler tarafından “korunan” bir olgu olması gerektiği ve evrenselleştirilmesi problemi bir türlü çözülememiştir (Kuçuradi, 1996, s.53). Özellikle sivil toplum olma sürecini tamamlayamamış ülkelerde bu problem daha başat bir durumdadır. Bunun temel nedenlerinden biri felsefe eğitimindeki yetersizliktir. Çünkü, Kuçuradi (1996, s.170)’nin de belirttiği gibi;
....insan haklarının evrenselleştirilmesinin ön koşulu, herkesin, özellikle de geleceğin yöneticilerinin felsefe eğitimidir. Bu eğitim çocukluktan başlamalı; amacı da insanların, insanın onurunun tehlikede olduğu noktaları görebilecek bir göz kazanmalarına yardımcı olmaktır.
Yönetim Süreçlerinde “Katılma”
Karar Verme Süreci ve Katılma
Karar verme süreci bir okul örgütünde, eğitim hedefleri doğrultusunda seçim yapabilme gücünü ifade eder. Bir okul yöneticisi, önünde duran maddi kaynaklar ve insan kaynakları ile yapılacak işler arasında bir örgütleme ve eşgüdümleme yaparak, okul örgütünün yönetimsel sürecini planlar; örgüt içindeki iletişim sürecini etkili bir şekilde işleterek okulu, eğitsel, örgütsel ve yönetsel amaçları doğrultusunda yönlendirir.
Karar verme bireysel bir süreç mi olmalıdır, yoksa bir eğitim uzmanı olarak kabul edilen eğitim iş görenleri de karar sürecine katılmalı mıdır .Geleneksel yönetim anlayışları açısından baktığımızda, bir yöneticinin varlığı yadsınmayacak derecede öne çıkarılmaktadır; ancak, okulun örgütsel yapısını etkileyebilecek türdeki stratejik kararların alınmasında okul örgütüyle ilgili tüm bireylerin karara katılması doğru olacaktır. Öğretmenler, öğrenciler ve veliler, yöneticiyle birlikte bir ortak karar verme sürecinde bulunmalıdırlar. Ayrıca, okul yöneticisi, operasyonel kararları verme sürecinde de, “insan” etmenini hiçbir zaman göz ardı etmemelidir. Bu konuda Aydın (1998, s.129) şunları belirtmektedir:
Karar vermeye katılmanın tartışılmasında kararın niteliği dikkate alınmalıdır. Verilen karar, bir politikanın oluşturulmasına mı ilişkindir, yoksa bir politikanın uygulanmasına mı ilişkidir.Demokratik bir okul yönetiminde ilgili herkes politikaya ilişkin sorular sorma hakkına sahiptir. Ancak, ...politikanın uygulanması, öncelikle yönetimsel bir sorumluluktur. Uygulama işlevini grupların üstlenmeye çalışmaları örgütün etkililiğini engelleyebilir.

Kararlara katılma, karar yetkisinin aktarılması değil, kararların paylaşılmasıdır. Yoksa her çeşit yönetimde olduğu gibi, okul yönetiminde de, aktarılmadığı sürece, karar yetkisi sorumlu yönetici ve makamındır (Bursalıoğlu, 1998, s. 159).
Dereli (1995, s.263), üyelerin örgüt yönetiminde karar sürecini etkileme boyutları konusunda şunları belirtmektedir:
1. Bilgi sağlama: Yönetimin karar aşamasında tartışma konusu olabilecek bilgileri işgörenlere vermesi.
2. Tavsiye ve danışma: Görüş ve fikir alışverişinde bulunma ve yöneticinin değişik düşünceleri değerlendirme olanağı bulması.
3. Birlikte karar verme: Yöneticinin personel ile birlikte karar vermesi.
4. Özyönetim: Örgüt üyelerinin örgütle ilgili kararları bizzat kendilerinin alabilme yetkisi.
Eğitim örgütlerinde kararlara katılma gerekliliğinin bir gerekçesi olarak Bursalıoğlu (1997, s.37)’nun şu sözlerini belirtmek yerinde olacaktır: “Eğitim örgütlerinin amaçları genellikle değerlere dayalı bulunduğundan, böyle örgütlerde karar çözümlerini inceleyen organ ve yöneticiler, her zaman rasyonel olanları bulamamakta veya seçememektedir.”
Karara Katılmanın Faydaları:
-Karar vermeye katılım yoluyla öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin mesleksel nitelikleri geliştirilebilir.
-Karara katılma örgüt üyesinin örgütsel ve kurumsal amaç ve programlarla özdeşleşmesine yardım eder.
-Sağlıklı bir katılım gerçekleştirildikçe, denetime daha az gereksinim duyulur.
-Karar vermeye katılmanın, eğitim programlarına daha içten ve etkili katkıda bulunmayı özendirici rol oynadığını gösterir gözlemler literatürde yer almaktadır. (Aydın, 1998, ss.129-133).
-Karar sürecine katılma artarsa karar yetkisinin kullanılması derecesi azalmaktadır.
-Katılmanın faydaları, katılanların kişiliğini güçlendirme, yetişmelerini sağlama ve birleşme için bir güdüleme oluşturma şeklinde ifade edilebilir (Bursalıoğlu, 1998, s. 159).
Okul yöneticisinin birincil görevi, okulda bulunan her personelin insan olmaktan kaynaklanan temel haklarını sonuna kadar korumak olmalıdır. Okul yöneticisi, çeşitli yönetim süreçleri aşamalarında karar verirken bu olguyu ölçü olarak almalıdır. Bunu sağlayabilmek için okul yöneticilerinin felsefe, insan hakları ve demokrasi konusunda bilinçlenmesi ve çağdaş bir bakış açısı kazanması gerekmektedir.
Planlama Süreci ve Katılma
Planlama, bir geleceğe yönelik olarak verilmiş “kararlar toplamı” sürecini ifade eder. Kaya (1996, s.100)’nın da belirttiği gibi; “...plan, gelecekteki tutum ve davranışların bir resmi gibidir.... eldeki kıt kaynakların akılcı bir biçimde kullanılması amacıyla, geleceğe yönelik olarak yönetim tarafından alınmış kararlardır....” Ne gariptir ki Türkiye hem genel ülke yönetimi düzeyinde hem de alt kurumsal düzeylerde çeşitli kalkınma ve reform planlarını dünyada ilk defa yapan ve uygulayan bir ülke olmasına karşın, istikrarlı ve kararlı bir işleyişe bir türlü ulaşamamıştır. Bunun nedeni, sanıyorum ki önce, bireysel siyasi çıkarlar ve sonra da planlama sürecinde iletişim engellerinden kaynaklanan örgütleme ve eşgüdümleme eksikliğidir. Yeterli derecede enformasyon akışını sağlayamamış bir yönetim, yapısal boyutları büyüdükçe, başarısızlığı katmerlenerek artan bir “çıplak kıral” oluverir.
Eğitim örgütü olarak okullarda da benzer sorunları görmekteyiz. Okul yöneticisinin makam tutkusu bireysel planlamayı öne çıkarmakta ve böylelikle doğal örgütü oluşturan personelle iletişim nahoş bir duruma gelmektedir. Dolayısıyla birlikte planlanması gereken, haftalık ders programları, eğitici kol ve sosyal aktiviteler, okul bütçesi, öğrenci popülasyonu, derslik mevcutları, nöbet çizelgeleri, eğitimin uzak ve yakın hedefleri, vb. gibi süreçlerin planlanması, okul yöneticisinin emirvaki tutumuyla ve bir azınlık personelle yapıldığından anti-demokratik bir örgüt ikliminin oluşmasına da kapı aralamış oluyor. Sağlıklı iletişimin olmadığı ve demokratik bir topluluk bilinciyle, katılımcı olarak alınmamış kararların hüküm sürdüğü bir okul örgütünde, kararları, ya otoriter bir yönetme tarzıyla uygulamak olasıdır ya da kararlar toplamı sürecini imleyen planlama havanda su dövmekten ileriye gitmez.
Planlama sürecinde demokratik bir eğitim yöneticisi olabilmenin ve örgüt üyelerinin katılımını gerçekleştirmenin temel koşulu, okul örgütü içinde yer alan tüm personeli, öğrencileri ve velileri doğrudan ya da dolaylı olarak kendi geleceğiyle ilgili kararlara katabilmeyi sağlamak ve bu konuda yasal zeminleri oluşturmak için çaba harcamaktır.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; özellikle öğretmenlerin okul politikalarının belirlenmesine ve planlama eylemlerine katılması onları okullarına daha çok bağlamaktadır (Bursalıoğlu, 1998, s. 159). Otoriter yönetimin egemen olduğu örgütlerde personel, amaçların tanımlanmasında ve planlamanın yapılmasında yöneticiye bağlı kaldığında grupların yaratıcı gücünü kullanmaları olası olmamaktadır (Aydın, 1998, s.135).
Planlama sürercine katılmanın örgüte ve örgüt üyelerine sağlayacağı yararları şu şekilde belirtebiliriz:
-Birey tüm yeteneklerini kullanmaktadır.
-Personel gelişimi sağlanmaktadır.
-Farklı görüşler ve deneyimlerin değerlendirilme olanağı ortaya çıkmaktadır.
-Daha sağlıklı planlamalar yapılabilmektedir.
-Daha sağlam kararlar alınabilmektedir (Aydın,1998, s.135).
Örgütleme Süreci ve Katılma
Örgüt kavramı bir yapıyı ifade ederken örgütleme sürecinin sonucunu da içerir. Örgütleme, bir örgüt yapısının hammaddesini oluşturan madde ve insan kaynaklarını bölümlendirme işidir. Bu süreç işlevsel, süreçsel, amaçsal, destekli amaçsal ve bölgesel örgütleme şeklinde olabilir (Başaran, 1996, ss.50-51). Örgütleme, bir senfoni orkestrasındaki müzisyenlerin hangi enstrümanları çalacağını belirlemeye benzer; Aydın’ın (1998, s.142) deyişiyle, “....ortak bir çaba için uygun bir ortam yaratır.” Örgütlemede katılım boyutu insanın yeti ve yeterliliklerine özen gösterilerek sağlanabilir. Aydın (1998, s.139)’nın dediği gibi örgütleme süreci ile; “...her bireyin planlı ortak etkinliğe katkıda bulunması ve bireylerin tümünün yetenek ve enerjilerinin etkili ve uyumlu olarak kullanılması amaçlanır.” Önceden belirlenen amaçlar doğrultusunda bir örgüt içinde görev alan personelin örgütlenmesi söz konusu olduğu vakit, ilk aklımıza gelen formal örgüt yapısı içinde oluşturulan işbölümüdür. Bu yapı, dikey ve yatay karakterli olarak oluşturulabilir. Bir okul örgütünde oluşturulacak formal örgütlemede, işlerin bölümlenmesi bireylerin kişisel, mesleksel özelliklerine ve ilgilerine göre yapılabilmelidir. İşte bu sürecin tamamlanmasında ölçü olan yapı ise formal örgütten daha çok informal örgüt yapısıdır. Çünkü bir örgütün formal yapısına katılan birey, kişisel özellik ve yeteneklerinin, ancak örgütte yer alabilmesi için gerekli olanları öne çıkararak ifade ettiğinden, bütününü gösterme gereksinimi duymamaktadır. Oysa informal örgüt içinde kendi yüzleriyle yaşama olanağı bulduklarından olsa gerek, bireyler, formal yapıda anlaşılması iyi niyetli beyana bağlı olan kişisel yeterliklerini çok uzun süre gizleyemezler.
Örgütleme sürecine katılımı gerçekleştiren işgörenler kendi bireysel gereksinimlerini de ifade etme şansı bulacaklarından dolayı, örgütün amaçları, üyelerin bireysel amaçlarını da karşılayacak şekilde düzenlenebilir. Böylece, formel örgüt yapısının oluşturulmasında informel örgütün beklentileri de dikkate alınmış olacaktır. Formel ve informel örgüt arasında dengeyi sağlayacak bu yapılanma biçimi, okul yöneticisine, sağlıklı bir örgüt iklimi oluşturma konusunda esneklik kazandırabilir. Oysa, bizim okullarımızdaki yöneticilerin pek çoğu, informal örgüt yapılarını siyasal karakterli klikler olarak algılamaktadır. Özellikle 1980 sonrası okullarda eğitim yöneticilerinin bu tavrı, informal ve formal örgüt yapıları arasındaki bağın sağlıklı kurulmasını zorlaştırmakta ve dolayısıyla örgüt iklimini de olumsuz bir duruma büründürmektedir. Yakın geçmişte, informal örgüt yapısı içindeki bireylerin insan ve yurttaş olmaktan kaynaklanan haklarını kullanma çabalarının dahi yöneticiler tarafından engellenmesine tanık olduk. Özellikle sendikal talepler, yönetime katılma, eğitimde demokratikleşme, bilimsel ve laik eğitim, sosyal haklar gibi konularda informal örgüt içindeki tartışmalar, formal örgüt yapısı içinde kademe atlamaya çalışan personelce çarpıtılarak jurnallanınca, eğitimcilerin pek çoğu psikolojik ve fiziki baskı ile karşı karşıya kaldı. Bu durum, göreli de olsa hala sürmektedir.
Eşgüdümleme Süreci ve Katılma
Bir orkestrada çeşitli enstrümanları çalan müzisyenler yerlerini aldığında ve seyirciler de dinleme pozisyonuna geçtiğinde geriye kalan tek şey, orkestra şefinin başlama işaretiyle müziğin başlamasıdır. Şef, tüm müzik boyunca enstrümanları ahenkli bir biçimde yönetir. Eşgüdümleme (koordinasyon), örgütlenmiş birimlerin uyumlu duruma getirilmesidir. Diğer bir deyişle “koordinasyon, örgütteki madde ve insan kaynaklarının birleştirilmesi, bilgi ve becerilerin uzlaştırılması ve bu yollarla örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesi için yapılan tüm eylemleri kapsar” (Bursalıoğlu, 1998, s.121).
Bir eğitim örgütü olarak okulun yönetilme sürecinde eşgüdümlemenin sağlanabilmesi, eğitim ve öğretimin yakın amaçlarının ve uzak hedeflerinin tüm personelce açık ve net olarak bilinmesiyle başlar. Böylece bir sinerji oluşturulabilir. Bir okulda eşgüdümlemenin gerçekleşebilmesi için gerekli olan koşulları Bursalıoğlu (1998, s.125) şöyle belirtir:
1) Görevsel bir yönetim yapısı,
2) Görevleri ve ilişkileri açıkça belirten bir örgüt şeması,
3) Yazılı politika ve tüzükler,
4) Etkili bir iletişim sistemi,
5) Koordinasyon birimi ve uzman personel,
6) Yazılı plan ve programlar,
7) Yetkinin kendi kavram ve ilkeleri içinde kullanılması,
8) Düzenli raporlar ve kayıtlar,
9) Problemlerin gerektirdiği uzmanlık komiteleri,
10) Moral eğitimi.
Eşgüdümlemede katılım boyutunun sağlanabilmesi, yetki ve sorumlulukların belirlenmesinde eğitim işgörenlerinin özerk çalışma alanına kavuşmasıyla olanaklı olabilir. Amaçların tüm eğitim işgörenlerince bilinen ve benimsenen bir eğitim örgütünde, devlet, planlama ve programları oluşturmadan başlayan ve dersliklerde devam eden süreçte eğitimciyi özerk bırakmaktan korkmamalıdır. Özerklik, eşgüdümlemeyi engelleyen ve ortadan kaldıran bir olgu değildir.
Okullarımızda, özerklik şöyle dursun, eğitimcinin kullandığı sözcüklere kadar belirleyici ve kısıtlayıcı bir eğitim sistemi söz konusudur. Yönetici de kendini ister istemez varolan eğitim sisteminin savunucusu olarak gördüğünden, eğitimcinin yenilik taleplerine hep kuşku ile bakmaktadır. Dolayısıyla okullarımızda genellikle en alt düzeyde bir enerji kullanımının olduğu eşgüdümleme tarzı yeğlenmektedir ve bu, biraz da “köylü kurnazlığı” ile sağlanmaktadır. Ayrıca eşgüdümleme sağlarken okul yöneticileri; gözdağı, ceza, borçlandırma (Başaran, 1996, ss.52-63) gibi anti-demokratik yöntemlere de başvurabilmektedirler.
İletişim Süreci ve Katılma
Eğitimde en önemli süreçlerden biridir iletişim. Demokrasinin de temel koşuludur. İletişim olmadan demokrasi olamaz. Eğitim yönetiminde iletişim olgusuna formal ve informal iletişim açısından bakılabilir. Formal iletişim bir okulun bürokratik-hiyerarşik yapısında üstten alta ve alttan üste anlam aktarımıyla gerçekleşir. Emirler, duyurular, genelge ve yönergeler, evraklar, zarflar gider gelir. Formal iletişim, yasaların öngördüğü çerçeve esas alınarak gerçekleştirilir. İnformal iletişim ise eğitim örgütü içindeki bireylerin doğal olarak gerçekleştirdiği birinci grup iletişimidir. Aydın (1998, s.152)’ın söylediği gibi, “ ...informal iletişim ağına kulak veren bir yönetici, işgörenlerin ilgi ve çıkarlarını, örgüte ve sorunlarına ilişkin tutumlarını öğrenebilir...” İletişim, karşılıklı işleyen bir süreç olduğundan mutlaka dönüt almak gerekmektedir. Okul örgütlerinde dönüt özellikle önemlidir; çünkü gereken revizyon ve reformları gerçekleştirmede birincil anahtardır. Okulun yönetilmesi sürecinde, eğitim yöneticisinin önem vermesi gereken temel noktalardan biri iletişim sürecini doğru ve şeffaf bir biçimde işletmektir. Çünkü, insanın çalıştığı bir işyerinde kendi iş alanıyla ilgili tüm bilgileri zamanında ve net bir biçimde öğrenmeye hakkı vardır. Formal iletişimi gerçekleştirirken anlam bozulmasını olabildiğince önlemek gerekmektedir.
Eğitim örgütlerinde iletişim sürecinde katılma boyutunu gerçekleştirmek için, iletişimde açıklık temel alınmak durumundadır. Böylece, bir okul örgütünde olup bitenden öğretim kadrosunun haberdar olması ve onların görüşlerini belirtmesine olanak sağlanması gerçekleştirilmiş olur. Bu sayede, örgüt üyelerinin örgütün politikasının ve planlarının oluşturulmasına katılması gerçekleştirilebilir (Aydın, 1998, s.152).
Türkiye’de okullarda özellikle informal iletişimi engelleme çabalarına rastlıyoruz. Eğitimcilerin ders yükü, kısa süreli ders araları, geçici görevle nakiller, disiplin cezaları, ikili-üçlü öğretimler, informal iletişimi kısıtlayıcı etmenlerdir.
Sivil toplum olabilmenin yolu, iletişimden korkmamak ve onu kısıtlamamaktan geçer. Bu yolun başlangıç noktası da okullar olduğuna göre “söz”den ve “ses”ten sakınmamak gerekir. Kaçınılması gereken “gürültü”dür...
Değerlendirme Süreci ve Katılma
Değerlendirme bir denetim sürecini de kapsayan ve örgütün amaçlarına ne ölçüde ulaşmakta olduğunun ya da ulaştığının belirlenmesine yönelik olarak yapılan sürekli bir eleştiri süzgecidir. Aydın (1998, s.162)ın belirttiği gibi, “....değerlendirme süreci ile örgütün bir bütün olarak ve her parçasının etkililik derecesi saptanabilir.” Başlangıçta verilen kararlarla ulaşılan sonuç arasında ne ölçüde tutarlılık olduğunu saptamak için gerçekleştirilen değerlendirme sürecini bireyci karakterden çıkarıp katılımcı bir niteliğe büründürmek demokratik ve çağdaş eğitim anlayışının bir koşuludur. Bunun sağlanabilmesi için çeşitli okul düzeylerinde yapılan genel kurul toplantıları bir formalite olmaktan çıkarılmalı ve ayrıca eğitim-öğretim sürecinin çeşitli dönemlerinde somut ve gerçekçi önerilerin yapılabildiği değerlendirme oturumları yapılabilmelidir.
Eğitim örgütlerindeki değerlendirme süreci, değerlendirilen olguyla ilgili bireylerin tümünü kapsar. Böylece değerlendirme, bir grup işlevidir. Demokratik bir kültürde değerlendirme sürecine genel bir katılım özendirilir. Değerlendirmenin etkililiği, sadece atılan adımlara ve varılan sonuçlara değil, aynı zamanda değerlendirme sürecinde geliştirilen insan davranışlarının niteliğine de bağlıdır. Yönetim süreçlerinin diğer öğelerinde olduğu gibi, değerlendirmenin amaçları, eğitimin hedeflerinin gerçekleştirilmesi kadar personelin sürekli gelişmesini de kapsar (Aydın, 1998, ss.165-166).
Değerlendirme sürecinin bir yönünü de denetleme etkinlikleri kapsamaktadır. Özellikle denetim programları düzenlenirken öğretmenlerin gerçek anlamda görüşlerinin alınması, öğretmen ve yönetici işbirliğinin sağlanması açısından önemlidir.
Sonuç
Görüldüğü gibi, yönetim süreçlerinin her aşamasında “karar verme” olgusunun varlığı açık olarak görülmektedir. Bu süreçlerin tümünde karara katılım yönetime katılımın gerçek anlamını oluşturacaktır. Yönetime katılma ilkesinin bir yaşama tarzı olması, örgütün demokratik bir kültüre sahip olmasını getirecektir beraberinde. Bu konuda Akıncı (1998, s.106)’nın sözlerini belirtmek gerekir:
Bir kurum kültürünün değiştirilmesinde veya geliştirilmesinde kullanılan en önemli yöntemlerden biri, katılımı sağlayan sistemlerdir. Bu sistemler, her bireyi hem katılıma teşvik etmekte hem de örgüt açısından önemli biri olarak görüldüğü mesajını göndermektedir. Bu katılım, kalite çemberleri ve danışman grubu gibi resmi olabileceği gibi; öneri sistemleri veya üst yönetimle temas etme fırsatı gibi gayri resmi de olabilir. Tüm bu süreçlerde önemli olan ise, bireyin alternatifler üretmesi ve her hareketinden sorumluluk duymasıdır. Çalışanların kendileriyle ilgili konularda alternatif üretmesi, çoğu zaman bağlılığı da beraberinde getirmektedir. Çünkü çalışanlar, kendilerinin seçim yapıp karar verdiği konularda, daha fazla sorumluluk duyarlar. Birçok psikolojik araştırma, yönetime katılımın sadece örgütsel bağlılığı değil, en zor faaliyetlerde bile çalışanların işten zevk almasını sağladığını göstermektedir.

Sonuç olarak, demokrasiyi yaşamanın ve yaşatmanın temeli insan ilişkilerinden geçtiğine göre, okul örgütlerinin yönetilmesi sürecinde “karar verme”den “değerlendirme” ye kadar her aşamada katılımcılık, çok seslilik, eşitlik, özgürlük, bilimsellik, öngörülülük, insan haklarına saygı, gelişme ve yenileşmeye açıklık gibi niteliklere sahip çıkan eğitim yöneticilerinin çoğalması gerekmektedir. Bu, ancak ve ancak eğitim yöneticilerinin felsefe eğitiminden geçmesiyle olanaklı olabilir.
Eğitim yöneticilerinin atması gereken ilk ve en önemli adımlardan biri de, okulla doğrudan ya da dolaylı ilgili olan tüm bireylere nasıl davranması gerektiğini öğrenmektir. İlk adımları atmada ve yönetim süreçlerini somut kılmada eğitim yöneticisine yol gösterici ilke ise, “Decroly’nin...yaşam için yaşam yoluyla okul, formülü...” (Medici, 1972, s.95) olabilir. Çünkü gerçekten de okul, bir yaşamdır ve insanın en önemli hakkı yaşama hakkıdır. Daha da önemlisi, insan kendi yaşam hakkını kendi kararlarıyla belirleyebilmelidir. Ve bu ancak, örgütsel yapılarda yönetime katılmakla gerçekleşebilecek bir kültürü oluşturmakla olası görünmektedir.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst