CEZA HUKUKU GENEL HÜKÜMLER DERS NOTLARI
A- CEZA HUKUKUNUN İŞLEVİ
Suç adı verilen davranışlara uygulanacak olan yaptırımları belirleyen kurallar bütününe ceza hukuku adı verilmektedir. Ceza hukuku toplumsal yaşamda meydana gelen ihlallerde en son uygulanacak olan hukuk dalıdır. Toplumsal yaşamda ortaya çıkan her türlü hukuka aykırılık hallerinde ceza yaptırımı uygulanmaz.
Örneğin kabahat teşkil eden eylemler hukuka aykırı olmasına rağmen bu tür hukuka aykırılık hallerinde ceza değil idari yaptırımlar uygulanmaktadır.
Ceza hukuku günümüzde insancıl temellere dayandırılmaktadır. Nitekim, suçlanan her kim olursa olsun, suçluluğu bir mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar hiç kimse suçlu sayılamaz ( Masumiyet Karinesi ). Bu sebeple Ceza Muhakemesi hukukunda soruşturma aşaması ( İddianamenin kabulünden önceki aşama ) sırasında suç isnadı altında bulunan kimseye ŞÜPHELİ; İddianamenin kabulünden karırın kesinleşmesine kadar olan süreçte suç şüphesi altında olan kimseye ise SANIK denmektedir. Karar kesinleştikten sonra ancak HÜKÜMLÜ denilmektedir.
Ceza hukukunun önleyici ve bastırıcı fonksiyonu vardır. Ceza kanunlarında belirlenen suç adı verilen normlar ve cezalar kişilerin bu hükümleri ihlal etmeleri durumunda karşılaşacakları yaptırımı önceden bilmeleri ve suç işlemek fikrinden vazgeçmelerini sağlar. Bu etki önleyici ( caydırıcı ) etkidir. İkinci etki ise suç işleyerek kamu düzeni ve toplumsal yaşayışın kurallarını bozan kimselerin eylemlerinin karşılığı olarak kanunda yazılı olan cezalara çarptırılması sebebiyle ortaya çıkan bastırıcı, ödetici etkidir.
B- CEZA HUKUKUNUN KAYNAKLARI
Ceza hukukunun temel kaynağı Anayasadır. Anayasa da ceza hukukuna ilişkin bir çok hüküm vardır. Ancak en temel ve en önemli hüküm 38. Maddededir. Suç ve cezalara ilişkin esaslar başlığı altında:
- Suçta ve cezada kanunilik ilkesi,
- Masumiyet Karinesi,
- Kişinin kendisini veya yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunma ve bu yolda kanıt gösterme yasağı,
- Kanuna aykırı delilerin kullanılamayacağı,
- Ceza sorumluluğunun şahsiliği,
- Sözleşmeden doğan bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi sebebiyle kişinin özgürlüğünden mahrum bırakılamayacağı,
- Ölüm Cezası ve müsadere cezasının verilemeyeceği,
- İdarenin kişi hürriyetini kısıtlayıcı yaptırımlarda bulunamayacağı,
- Uluslar arası ceza divanına taraf olmanın getirdiği yükümlülüklerden başka bir sebeple hiçbir surette vatandaşın yabancı ülkeye verilemeyeceği hususları düzenlenmiştir.
İkinci kaynak da: 1 Haziran 2005 te yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunudur. İlk 76 Madde genel hükümler ve sonraki maddeleri ise özel hükümler içermektedir.
Anayasanın 90/son cümle ( 2004 değişikliği ) uyarınca temel hak ve hürriyetlere ilişkin uluslar arası sözleşmeler kanunlardan öngelen, öncelikli bir uygulama alanına sahiptir. Bu sebeple ceza kanunu hükümleri yorumlanırken aynı konuda kanun ile uluslar arası sözleşme çatıştığı durumlarda uluslar arası sözleşme hükümleri uygulanabilecektir. Nitekim Yargıtay ifade özgürlüğü konusunda ve eleştiri hakkı ile ilgili durumlarda sıkça A.İ.H.S in 10. Maddesinde yer alan ifade özgürlüğüne atıf yapmaktadır.
Ceza Kanunu ile Özel Ceza Yasaları Arasındaki İlişki
Genel yasa niteliğinde olan 5237 Sayılı Kanunun genel hükümleri özel ceza yasaları ve ceza içeren yasalardaki suçlar hakkında da uygulanacaktır. ( 5237 S.K. m. 5 )
Özel ceza yasaları ve ceza içeren yasalardaki suç ve cezalara ilişkin hükümler aynen uygulanmaya devam edilecek fakat TEŞEBBÜS, İŞTİRAK, TEKERRÜR, ERTELEME, ÇEVİRME, MÜSADERE vs. genel hükümler alanına giren konularda 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu uygulanmak zorundadır.
5252 Sayılı Yürürlük kanunu bu durum için 31 Aralık 2006 ya kadar ilgili kanun hükümlerinin uygulanacağını ancak bu tarihten sonra ceza içeren yasalar ve özel ceza yasalarında yer alan suçlara 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanacağını düzenlemiştir. Nitekim 5728 Sayılı Yasa ile özel ceza yasaları ve ceza içeren yasalarda toplu değişiklikler yapılmış ve T.C.K. ile uyum sağlanmıştır.
A- CEZA HUKUKUNUN İŞLEVİ
Suç adı verilen davranışlara uygulanacak olan yaptırımları belirleyen kurallar bütününe ceza hukuku adı verilmektedir. Ceza hukuku toplumsal yaşamda meydana gelen ihlallerde en son uygulanacak olan hukuk dalıdır. Toplumsal yaşamda ortaya çıkan her türlü hukuka aykırılık hallerinde ceza yaptırımı uygulanmaz.
Örneğin kabahat teşkil eden eylemler hukuka aykırı olmasına rağmen bu tür hukuka aykırılık hallerinde ceza değil idari yaptırımlar uygulanmaktadır.
Ceza hukuku günümüzde insancıl temellere dayandırılmaktadır. Nitekim, suçlanan her kim olursa olsun, suçluluğu bir mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar hiç kimse suçlu sayılamaz ( Masumiyet Karinesi ). Bu sebeple Ceza Muhakemesi hukukunda soruşturma aşaması ( İddianamenin kabulünden önceki aşama ) sırasında suç isnadı altında bulunan kimseye ŞÜPHELİ; İddianamenin kabulünden karırın kesinleşmesine kadar olan süreçte suç şüphesi altında olan kimseye ise SANIK denmektedir. Karar kesinleştikten sonra ancak HÜKÜMLÜ denilmektedir.
Ceza hukukunun önleyici ve bastırıcı fonksiyonu vardır. Ceza kanunlarında belirlenen suç adı verilen normlar ve cezalar kişilerin bu hükümleri ihlal etmeleri durumunda karşılaşacakları yaptırımı önceden bilmeleri ve suç işlemek fikrinden vazgeçmelerini sağlar. Bu etki önleyici ( caydırıcı ) etkidir. İkinci etki ise suç işleyerek kamu düzeni ve toplumsal yaşayışın kurallarını bozan kimselerin eylemlerinin karşılığı olarak kanunda yazılı olan cezalara çarptırılması sebebiyle ortaya çıkan bastırıcı, ödetici etkidir.
B- CEZA HUKUKUNUN KAYNAKLARI
Ceza hukukunun temel kaynağı Anayasadır. Anayasa da ceza hukukuna ilişkin bir çok hüküm vardır. Ancak en temel ve en önemli hüküm 38. Maddededir. Suç ve cezalara ilişkin esaslar başlığı altında:
- Suçta ve cezada kanunilik ilkesi,
- Masumiyet Karinesi,
- Kişinin kendisini veya yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunma ve bu yolda kanıt gösterme yasağı,
- Kanuna aykırı delilerin kullanılamayacağı,
- Ceza sorumluluğunun şahsiliği,
- Sözleşmeden doğan bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi sebebiyle kişinin özgürlüğünden mahrum bırakılamayacağı,
- Ölüm Cezası ve müsadere cezasının verilemeyeceği,
- İdarenin kişi hürriyetini kısıtlayıcı yaptırımlarda bulunamayacağı,
- Uluslar arası ceza divanına taraf olmanın getirdiği yükümlülüklerden başka bir sebeple hiçbir surette vatandaşın yabancı ülkeye verilemeyeceği hususları düzenlenmiştir.
İkinci kaynak da: 1 Haziran 2005 te yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunudur. İlk 76 Madde genel hükümler ve sonraki maddeleri ise özel hükümler içermektedir.
Anayasanın 90/son cümle ( 2004 değişikliği ) uyarınca temel hak ve hürriyetlere ilişkin uluslar arası sözleşmeler kanunlardan öngelen, öncelikli bir uygulama alanına sahiptir. Bu sebeple ceza kanunu hükümleri yorumlanırken aynı konuda kanun ile uluslar arası sözleşme çatıştığı durumlarda uluslar arası sözleşme hükümleri uygulanabilecektir. Nitekim Yargıtay ifade özgürlüğü konusunda ve eleştiri hakkı ile ilgili durumlarda sıkça A.İ.H.S in 10. Maddesinde yer alan ifade özgürlüğüne atıf yapmaktadır.
Ceza Kanunu ile Özel Ceza Yasaları Arasındaki İlişki
Genel yasa niteliğinde olan 5237 Sayılı Kanunun genel hükümleri özel ceza yasaları ve ceza içeren yasalardaki suçlar hakkında da uygulanacaktır. ( 5237 S.K. m. 5 )
Özel ceza yasaları ve ceza içeren yasalardaki suç ve cezalara ilişkin hükümler aynen uygulanmaya devam edilecek fakat TEŞEBBÜS, İŞTİRAK, TEKERRÜR, ERTELEME, ÇEVİRME, MÜSADERE vs. genel hükümler alanına giren konularda 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu uygulanmak zorundadır.
5252 Sayılı Yürürlük kanunu bu durum için 31 Aralık 2006 ya kadar ilgili kanun hükümlerinin uygulanacağını ancak bu tarihten sonra ceza içeren yasalar ve özel ceza yasalarında yer alan suçlara 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanacağını düzenlemiştir. Nitekim 5728 Sayılı Yasa ile özel ceza yasaları ve ceza içeren yasalarda toplu değişiklikler yapılmış ve T.C.K. ile uyum sağlanmıştır.