Can Yücel

Zoi

Yeni Üye
Katılım
26 Ağu 2012
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bölüm:
Kamu Yönetimi
Şehir:
İstanbul
926’da Istanbul’da dogdu. Milli Egitim eski bakanlarindan Hasan Ali Yücel’in oglu. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Cografya Fakültesi’nde Latince-Yunanca okudu. Ögrenimine Ingiltere’de Cambridge Üniversitesi’nde devam etti. Sair, çevirmen ve radyo görevlisi olarak tanindi. Çesitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra’da BBC’nin Türkçe bölümünde spikerlik yapti. 1958’de Türkiye’ye dödükten sonra bir süre turist rehberi olarak çalisti. Ardindan bagimsiz çevirmen ve sair olarak yasamini sürdürdü. Çevirileriyle de taninan Can Yücel, siir alaninda ilk kitabi YAZINA’dan (1950) sonra uzun bir süre biçim arayislariyla oyalandi. Çesitli edebiyat, kültür ve siyasi dergilerde siirleri, edebiyat ve tiyatro çevirileri ile siyasal konularda yazilari yayinlandi. 12 Mart döneminde Che Guevara’nin "Gerilla Harbi" ve "Insan ve Sosyalizm" kitaplarinin çevirisi nedeniyle 15 yil hapis cezasina çarptirildi. 1974 affiyla özgürlügüne kavustu. 12 Eylül sonrasinda müstehcen oldugu iddiasiyla "Rengahenk" adli kitabi toplatildi. Sairligini, siirin külhanca raconlarindan yararlanarak siyasal inançlariyla yogurdu. 12 Agustos 1999’da Türkiye onu yitirdi.[HR][/HR]
AKİSSen çaldıkça Teodorakis
Bir mor yağıyor üstüme...
Dudaklarım öpüşmekten mosmor...
Bir putum sanki ilahilerle
denize fırlatılmış
Ve bir deniz yağıyor üstüme
Bakma sen sevgili Teodorakis
Açgözlü güvercinlerin didiştiklerine!
Avluların o en çakırkeyiflisine
Mısır daneleri gibi serpilmişler ama
Mısır danesi değil ki bu adalar
Ne de biz güverciniz...

Sekerek o güneş güzeli çakılların üzerinden
Çıplak ayaklarımızın su sesleriyle
Birbirimize
Ve kendimize
Bilakis

Sen çaldıkça Teodorakis
Bir mor yağıyor üstüme
[HR][/HR]
AL BİR UZUN HAVAÇekirgeydi Rasko’nun elindeki güvercin
Rasko’da mengeneydi, bu beynimizde kalsin!
Çekmisler istor diye muhribin dumanini
Böyle ask, böyle baris, Allah belami versin!
Bugün kitabim verdim tek pedal matbaaya
Bu yol beni götürür saglam Selimiye’ye
Agliyorsam gözyasim iki gözüme dursun
Vermisim ben canimi al-uzun bir havaya
[HR][/HR]
ANAYASASI İNSANINKan yasasi bu insanin:
Üzümden sarap yapacaksin
Çakmak tasindan ates
Ve öpücüklerden insan!
Can yasasi bu insanin:
Savaslara yoksulluklara
Ve binbir belaya karsin
Ille de yasayacaksin!
Us yasasi bu insanin:
Suyu savka döndürüp
Düsü gerçege çevirip
Düsmani dost kilacaksin!
Anayasasi bu insanin
Emekleyen çocuktan
Uzayda kosana dek
Yürürlükte her zaman
[HR][/HR]
ARKAMDAN KONUŞMASINLAR DİYEHer Donlişotun bir yeldeğirmeni vardır
Benim ki Heybeli’de
Yarı yarıya yıkık
Üstünde
Kırmızı üstüne beyaz beyaz harflerle
Kocaman
TÜRKİYE HALK BANKASI
Yazılı
Vallahi billahi de
Beş kuruş almadım o reklam için
[HR][/HR]
ASLANDAN AL HABERİRomalilar aslanlara atarlarmis Hiristiyanlari.
O Hiristiyanlar ki
Romalilardan daha dürüst, daha düzgün, daha uygar bir
düzene
inanmaktan baska suçlari yoktu...
Romalilar oyalamak için issiz yiginlarini
O zamanin gazetesi
Ve Hürriyet’i olan Coliseum stadyomunda
Aslanlara atarlarmis sen gibi ben gibi
Mehmet Turgut gibi insanlari
O Mehmet Turgut ki
Issiz olmaktan baska suçu yoktu
Issiz parasiz evsiz-barksiz
Ve aslanin kafesine girdigini farketmeyecek
kadar uykusuz...
O Mehmet Turgut ki
Libya’ya gitmek için sira bekleyen bir
Kunuri Aslaniydi
Adana’nin Girne yolunda bir lunaparkta
Buldular parçalanmis vücudunu...
Sade Adana’nin Girne yolunda degil
Roma’da da böyle
Oyalamak için issiz yiginlarini
Ve belki de azalsin diye issizlerin sayisi
O zamanin gazetesi
Ve Hürriyet’i olan Coliseum stadyomunda
Aslanlara atarlardi sen gibi ben gibi
Mehmet Turgut gibi insanlari...
Ama Ali adindaki
O kendi de müebbete mahkum aslan
Aslanlar akillaniyorlar mi nedir
Yemedi kardesim yemedi
Kore Gazisi Mehmet Turgut’un gögsündeki
Silver Star nisanini!
[HR][/HR]
BAYRAMLIKKoyunlar keçiler ve koçlar için
Ne kadar bayramsa Kurban Bayrami
Bu baris var ya, bu baris
Cephedekiler için o kadar baris
[HR][/HR]
BİR ÖLÜM İLANIZaten hayalet olan
Gölge yazar Oğuz’un ölümü de
Herhalde kendinden rivayet

Oğuz’un cenazesi mi
Hayret!

Hem o hiç uyumaz ki
Belki de ilk kez oradan
Kendi kendini Türkçeye çevirecek
Yeni dikilmiş bir kalem selviyle
Ya da en eski daktilosuyla gecenin
Yıldızları tuş
[HR][/HR]
BULUŞMAK ÜZEREDiyelim yagmura tutuldun bir gün
Bardaktan bosanircasina yagiyor mübarek
Öbür yanda günes kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yagmuru
Piril piril düsüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir kosudur kopardin
Dar attin kendini karsi evin sundurmasina
Iste o evin kapisinda bulacaksin beni
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attikça sen
Patiska çarsaflar gibi yirtiliyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayim diyorsun
Içine dogdu belki de
Iste çil çil kosusan baliklar
Lapinalar gümüsler var ya
Eylim eylim salinan yosunlar
Onlarin arasinda bulacaksin beni
Diyelim sapina kadar sair bir herif çikmis ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazit meydani
Herkes orda sen de ordasin
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarindan
Yürüyelim arkadaslar diyor yürüyelim
Özgürlüge mutluluga dogru
Her isin basinda sevgi diyor
Gözlerin yagmurdan sonra yapraklarin yesili
Bi de basini çeviriyorsun ki
Yaninda ben varim
[HR][/HR]
CİHAT İÇİN CAHİTCahit ki bu hasta düzende saglikli bir kanserdi
Cahit ki haksizliga karsi üreyen höcrelerdi.
Yorgun develer gibi çöktügü Dormen sölenlerinde bile
'Siz paranizi, ben kendi kendimi yerim,' derdi.

Cahit zaten azalarak yasayanlardan degil
Çogalarak ölenlerdendi
[HR][/HR]
CANKURTARANLAYardin be cancagzim
Yardin sonunda su Beyoglu trafigini
Ilkyardim pamuklariyla
o ölümcül acelenden
Korna çiçekleri açiyor simdi
yaralarinin üzerinde
Ölen yok sen gibi güzel
Sinifsal ecelinden
[HR][/HR]
DEĞİŞİKBaska türlü birsey benim istedigim,
Ne agaca benzer ne de buluta benzer;
Burasi gibi degil gidecegim memleket,
Denizi ayri deniz, havasi ayri hava;
Nerde gördüklerim, nerde o bekledigim kiz
Rengi baska, tadi baska.
[HR][/HR]
DEĞİŞİMInce uzun bir hayvan
Çarpiyor
Çarpiyor
Çarpiyordu kendini taslara.
Cani mi sikiliyor
Can mi çekisiyordu yoksa?
Yok efendim dedi yanimdaki adam
Gömlek degistiriyor yilan
Bu hallerden anlariz dedi az çok
Biz de sinif degismistik bi zaman
[HR][/HR]
EPİGRAMMarx’in da pek sevdigi bir Latin sözünü animsiyorum
Nihil humanum mihi alienum est
Bu sözün altina ben de imzami basiyorum
Insana iliskin ne varsa kabulüm
Su hümanistler hariç
[HR][/HR]
KÜÇÜK KIZIM SU'YABir derin uykudaydım ölümün içinden
Açtım ki gözlerimi
Bir suyun gölgesi gibi
Kendisi adeta bir suyun
Ayakucunda sen oturuyorsun

Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!
[HR][/HR]
MARE NOSTRUMEn uzun kosuysa elbet Türkiyede de Devrim,
O, onun en güzel yüz metresini kostu
En sekmez lüverin namlusundan firlayarak...
En hizlisiydi hepimizin,
En önce gögüsledi ipi...
Aciyorsam sana anam avradim olsun,
Ama ask olsun sana çocuk, ask olsun!
[HR][/HR]
MUHABBETBir fasulye çimleniyordu
Çiseledikçe yağmur.
Koştum vardım ki yanına
Anlasın ne nimet olduğunu
Sen git yerine! dedi Ayşa Kadın
Böyle kibar erkeyin ayağ’na
Ben kendi ayağ’mnan gelirim

Bu muhabbeti görünce uzaktan
Kıpkırmızı oldu biberiye

Bayram nedir ki dedim kendi kendime
Bayram bir ömürdür ben gibi bir deliye
[HR][/HR]
RAMBRANTIN RESMİ ÜZREKaranliklar arasindan bir isin
Bir kadin vucuduna vuruyor
Asagidan yukariya
Yikanmak uzre
Geceligini kaldirmis
Bacaklari bütün kadinlarin
bacaklarindan
Ama o ezele kalacak
O bir isin yüzünden
Aydinlatan yasamimizi
Aydinlatan yalnizligimizi
Bir tek isin
yasasin.
[HR][/HR]
SEVGİ DUVARIsen miydin o yalnizligim miydi yoksa
kör karanlikta açardik pasli gözlerimizi
dilimizde aksamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat seviciler
derdim günüm insan içine çikarmakti seni
yakanda bir amonyak çiçegi
yalnizligim benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi

kumkapi meyhanelerine dadandik
önümüzde altinbas altin zincir fasulye pilakisi
aramizda görevliler ekipler hizir pasalar
sabahlari açiklarda bulurlardi lesimi
öyle sicakti ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle oksardin beni
yalnizligim benim süpürge saçlim
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

baktim gökte bir kirmizi bir uçak
bol çelik bol yildiz bol insan
bir gece sevgi duvarini astik
düstügüm yer öyle açik seçik ki
basucumda bir sen varsin bir de evre
saymiyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnizligim benim çogul türkülerim
ne kadar yalansiz yasarsak o kadar iyi
[HR][/HR]
AKDENİZ YARAŞIYOR SANA
Akdeniz yaraşıyor sana Yıldızlar terler ya sen de terliyorsun Aynı ıslak pırıltı burun kanatlarındaHiç dinmiyor motorların gürültüsüKöpekler havlıyor uzaktanDemin bir çocuk havladıFatmanım cumbadan çarşaf silkiyor yineAli dumdum anasına sövüyor saatlerdirDenizi tokmaklıyor balıkçılar Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak O sesinin sardunyalar gibi konuşkan sessizliği
Hayatta yattık dün geceÜstümüzde meltemKekik kokuyor ellerim halaSenle yatmadım sankiDağları dolaştım
Ben senden öğrendim deniz yazmayıElimden düşmüyor mavi kalemBir tirandil çıkar gibi sefereOkula gidiyor öğretmenimBen de ardından açılıyorumBir poyraz çizip deftereBir ada var sırf ebabilDönüyor dönüyor başımdaSenle yaşadığım günlerGümüş bir çevre oldu ömrümDeğince güneşine
Neden sonra buldum o kaçakçı mağarasınıGözlerim kamaşınca sendenÖlüm belki sularından kaçırdığımO loş suda yıkanmaktırDurdukça yosundan yeşilKulaç attıkça mavi
Ben düzde sanırdım yıkıntımÖrenim alkolik asarımMutun doruğundaymışım meğer
Senle çıkınca anladımEski Yunan atları var haniYeleleri bükümlüGün inerken de öyleAğaçtan izdüşümleriyleYürüyor Balan tepeleriYürüyor bölük bölük canToplu bir güzelliğe doğru
Kadınım Yaraşıyorsun sen Akdenize [HR][/HR]
AY! AY! AY! Şu gökteki ay var ya Şu boktan şu yarım ay Bakarsan bakarsan bakarsan Bi tek sözüme bakıyor benim dolunay olmak için O bana bakıyor Ben ona. O bana bakıyor Ben ona, Hepimiz ama Hepimiz Hepimiz Bakıyoruz hep birbirimize bakıyoruz hep bakıyoruz ADAM olmak için hep
Ay! Ay! Ay!
O bana bakıyor Ben ona. O bana bakıyor Ben ona Canım yanarcasına Ne zaman Ama ne zaman olacak bu iş?
Bakıyorum bakıyorum da aya Bakıyorum da ayın ayaklarına Yatırmışlar yine Ahmed’i falakaya [HR][/HR]
BAHARLA ÖLÜM KONUŞMALARI
I
Memelerim koparıyor Yüzyıl süren bir yalnızlık dile gelmişçesine Nasıl nasıl bir sevinç yarabbi! Ve ağrıya ağrıya tabi, ağraya ağraya ağbi...
Nakkaş Tepe de ancak bezmimize böyle gelmiştir Gelincikleri ve Nazım Hikmet’leriyle Yerbilimsel bir hapisten sonra
II
İçimdeki karanlığı patlatacağım Zifiri bir su akacak kamışımdan toprağa Bir kedi yavrulayacak köpek dişli bir kedi Ve böğürtlenler köpürecek ağzından Yedikçe kendi kendini mayhoş Ya da Posta Nazırı dedemden kalma Mors’un en morundan bir karga Konacak karşıki direğin doruğuna Düşmanlarım öyle doldurmuşlar ki onu Ne kadar taşlasan boş oynamıyor yerinden Ben kargadan korkmam ama bunun gözleri baykuş Ve tüyleri güngörmedik deniz dipleri kadar ıslak Ve ötüyor ötüyor ötecek Beni ışığa bağlayan (Bağlayın beni ışığa! Gerin telleri gerin!) beni ışığa bağlayan o gelin telleri o gelin telleri kopuncaya dek... Akpembe bahar yelkenleriyle Güneşin rüzgarına gerilmiş bir badem ağacı gibi... İçimdeki karanlığı patlatacağım Ve beynimin en ölümcül yaşlarıyla ağlaya ağlaya Yepyeni bir insan pırıl pırıl bir can bitecek toprağa...
III
İki çöpçü geliyordu karşıdan. Biri (Aynen Selahattin-i Eyyubi Haçlılar Seferinden, sanırsın, pos bıyıklarıyla Tarihin, süpürmeye gelmiş Prens Adalarını ) Öbürüne (Marmara’yı bizim Yaşar Küklopsunun o Anavavza gözüyle dünyanın en güzel atlarının neredeyse ineceği e biraz genişçe bir çakır su gibi görüyordu, eminim) Eyitti kim: Halk Partisi’nin solunda bir parti olsa Hiç dinlemez oyumu ona veririm
IV
Sevda Tepesinde geçen gün Karşıki masanın altında İki tane tavuk gördüm Toprakla yıkanıyorlardı Eşeledikleri çukurda İnsanlar için de belki ölüm Toprakla bi tür Yıkanmaktır diye düşündüm
V
Üşüyor mu deniz üstüne boşandıkça yağmur? Ondan mı dersin tüyleri böyle ürperiyor?
Ben de gidersem bi gün bu biçim bi sağnakta Alı al moru mor bir sandal gibi acaba Yıllar sonra yılmayıp yine Çarpar mı yüreğim yurdumun sahillerine?
VI
Buket diye bahçeli bir meyhane vardı Yenişehir’de Yıkıldı çoktan GİMA var şimdi yerinde
Kenarı küpelerle çevrili o küçücük havuzun Yamacında bir masa Cahit Ağ’beyle otururduk yaz gecelerinde
Fıskiyenin serpintisiyle sırılsıklamdı muşamba Zaten Cahit’in gözleri daim yaşlı “Şunu siliver!” derdi garsona “Şu muşambayı siliver, mirim!” Ne Cahit kaldı, ne Buket, ne fıskiye Yine de bu bahar öğlesinde Fıskiyenin üstündeki o kırmızı top gibi -İsterse kalpten olsun, isterse- Hop hop ediyor ya yüreğim bi düziye
VII
Ruhum sıkıldıkça, ruhum, Mızrapsız bir tambur gibi Apayrı bir hava çalıyor vücudum
Ruhum sıkıldıkça ruhum, Senden ayrı, kendimden ve kentten ayrı Apayrı bir hava çalıyor vücudum
Kalk gidelim, kalk gidelim başka yere! Başka yere, başka yere, başka yere!
Ruhum sıkıldıkça, ruhum, Cemil Beysiz bir tambur gibi Kendi kendini çalıyor vücudum
VIII
Yalıların surları boyunca giderken Kanlıca’da Duvarda bir gedik ilişti gözüme Uydurdum gözümü deliğe: Bir bahçe Bahçe değil bir havuz Havuz değil bir bahçe Üstü nilüfer kesmiş silme
O nefti yapraklarıyla gelmiş O aksarı çiçeğiyle Ne hevesle gelmiş kim bilir bu güzelliğe! İnsanoğlu beni görsün diye mi? Bahçede oysa Bahçedeki bir havuz Bir havuz ki bir bahçe Ne in var ne cin ne bey ne ağa Surları da çekmişler dört bir yanına Bizler de varmayalım diye bu uçmağa Sade bir garibim yavru kurbağa Serilmiş o ortası çukur O sal gibi yaprağa Yarı suyun içinde Yarı yansımış ışığa Pırıla pırıl yeşile yeşil Rezil mi rezil Başladı birden haykırmağa Başladı inin cinin ağanın beyin Ne kendi görüp ne kimseye gösterdiği Çevresine bizler görmeyelim diye Surlar çektiği O kimsesiz güzele türkü yakmağa
Şairim ben Benim işte o kurbağa
IX
Hep ölümü çalacak değil a Zangoç Bu da Sema’yla Asaf’ın kızına Hoşgeldin demek için
Oysa Ne kadar Ne kadar Ne kadar yalnız Sanıyordum kendimi demin
X
Atkestanelerini geçen süvari ışıklar Er-erken kaldırmış hanımellerini tühallah üşüyecekler! Ve zeytinler eski Rum tenteneleriyle Esen yel! Esen yel!
Kim gördü böyle gül yiyen horoz Tanyeri kokuyor sesi... Yuvarlandıkça sanki bayırdan aşağı hapiste dolmuş bir şarap şişesi Öbür horozlar da ayaklanıyor merdiven nakışlı ibikleriyle Ve balkonlardan sarkarken düşleri bebelerin bir albayrak yarışı gibi Horozlar nev-icad ediyorlar denizi Hırsızlar! Hırsızlar!
Ve deniz levent gölgeleriyle Turgut Reis’in Bütün bu dizelerden alınıyor Bir ala bir mora kesiyor yüzü Esen yel! Esen yel!
Bu sabah bir firardır kan-davasından bir çocuk Kuşluk vaktine kalmadan önce Güneşin kurşunlarıyla vurulacak
Ve akşamladı mıydı çamlar ve karadı mıydı Tepelerde Tepelerde Öyle güzel ki esen yel Esen yel! Esen yel!
Bu sabah ve bu bahar bir firardır Baruta koşan bir fitil İfil İfil Öyle güzel ki esen yel! Esen yel! Esen yel! Öyle güzel Öyle güzel ki Esmese de Esmese de Güzel
XI
İçimden bir his bırakmıyor beni ölmeceye. İçimden bir his. Bir his ki Çapraz oturmuş denizin kıyısına Taş Taş Taş Derken bir GÜNEŞ! Tıpkı Üsküdarda’ki Şemsi Paşa Camisi gibi. Sen iskeletlerle değil diyor bana Sen iskelelerle kuracaksın cesedini Ve öyle köpeksin ki sen Öldükten sonra bile Yılmaz’ın UMUDundaki Paytonların ardından Koşacaksın hep Geleceğe Çın Çın Çın
Ve karnımın gevşemesine karşın Taş..larımdaki tarçın Bırakmıyor beni ölmeceye Evet diyemiyorum Diyemiyorum ki evet O hayırlı O hayırlı geceye
XII
Ben de Boğaziçi de bu bahar Mavi sakalına erguvanlar takmış Sarhoş bir İskele Babası kadar Hem delikanlı hem deliler gibi ihtiyar [HR][/HR]
Bİ DAMLACIK
Duru bir yeşildi ortalıkAkşam güneşi kırılmış bir mızrak boyuVe çocuk sesleriyle iniyordu ışık,Ağlarda sanki dargın bir kılınç balığıPullarını döküyor üstümeBir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiirBelki de anmak için bi damlacık bir sessizliği[HR][/HR]
GÜLER YÜZÜMLE
Viran bir rum evi adada oturduğumuz evSerinliğine serinFerah olmasına ferah yaTam bir hakuran kafesi.Bu deyimi aslına döndürmek için mi nedirBir çift de kumru gelipYuva yapmış çatısına.Öyle usturubunla yerleşmişler kiÇürümüş tahtaların arasınaDışardan görünmüyorlar hiç.YalnızEl-ayak çekildikten sonraDerindenVe civan demlerle demlenircesineBaşlıyor dem çekmeleriBenim de çökmeye yüz tutmuşŞu can kafesimdeKadir sevgilim Güler’e sevgimÜSKÜDARA GİDELİM diyor halaÜSKÜDARA GİDELİM[HR][/HR]
KAYIP ÇOCUK
Birden işitilmez olsun ayak seslerim;Gölgem bir başka sokağa sapıversin;Unutayım bir anda her şeyi,Nerde oturduğumu,Bir tuhaf adem olduğumu Can adında.Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi,Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma;Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah, İlk defa görmüş gibi dünyayı,Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi;Hatırlamam artık değil mi, dostlar, Hatırlamam artık garipliğimi? [HR][/HR]
MENAPOZ
Yardımı kesildi ya Amerikan Dostluğunun Gençler, kendinize mukayyet olun! Kime saldıracağı belli olmaz haaa Adetten kesilmiş kibar o...punun. [HR][/HR]
UKTE Dünyamın güzeli martılar Sizden nasıl da yok yere korkmuşum Kaşık Ada’nın orda!
Dalın üstüme dalın Vurun beni, urun Denizanası kokan gagalarınızla! Ah sizden ben nasıl da yok yere korkmuşum!
Bilmiyordum ki çünkü Ben hem balığım hem kuşum
Ben ama hala anlayamıyorum ki Bunca zaman niye sizden ayrı oturmuşum [HR][/HR]
VE KOMİSER KOLOMBO
Haldun Taner’e Vay hafiye rüzgar vay!Sıcakların nereye taşındığını efendice tahkike yanaşmışHafiften zatülcenp muşambasıylaHavadan sudan dereden tepeden hoşbeşti derken sabah beriYaprak izlerini alıyor çınarınYandın çavuş yandın!Böyle bir sonbahar iptidasındaTutuklanmıştı zavallı Amerika’da
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst