Aöf Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri Dersi 7.Ünite Ders Notları

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Aöf Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri Dersi 7.Ünite Ders Notları



1950’Lİ YILLARIN POETİK ORTAMI VE İKİNCİ YENİ’NİN ORTAYA ÇIKIŞI

* ikinci Yeni, öncelikle, meselâ Garip (veya Birinci Yeni) gibi topluca ve belirli ilkeler etrafnda birleşen şairlerin başlattıkları bir akım değildir. Bu şiir anlayışının ortaya çıkışı, 1950’lerin ortalarına rastlar. Ortaya çıkış sebebi konusunda belirtilen birbirinden farklı görüşler arasnda en çok bilinenleri; dönemin sosyal ve siyasal ortamının bu şiiri doğurduğu görüşü ile genç şairlerin Garip akımına duyduğu tepkinin bu yeni şiire yol açtığı şeklindeki görüştür

*ikinci Yeni’nin eleştirmeni olarak tanınmş olan Muzaffer Erdost, Pazar Postası’nda (1956) yazdığı aynı adlı yazıda, Garip akımını birinci yeni kabul ederek “ikinci Yeni” adını ilk defa kullandı ve bu ad hareketin adı olarak kabul gördü

iKiNCi YENi HAREKETiNiN TEMSiLCiLERi VE ŞiiRLERiNiN ORTAK ÖZELLiKLERi

*Eleştirmenler bu hareketin başlangıcı ile ilgili olarak 1953 ila 1956 arasında değişen tarihler vermektedirler

*Kimi eleştirmenlerce önceki akımın üç öncüsünden birisi olan Oktay Rifat, Perçemli Sokak (1956) kitabıyla ve özellikle bu kitaba yazdığı önsözdeki şiirde anlam konusunda ileri sürdüğü görüşler dolayısıyla bu akımın da öncülerinden kabul edilirken, kimi eleştirmenler Attilâ ilhan’ın ikinci Yeni’nin gizli öncüsü olduğunu ileri sürer.

*” (...)“Gerçeğin gündelik düzenini değiştirmek, yahut başka bir açıdan bakabilmek elimizde olsaydı, daha çok ilgi duyardık ona. işte gerçeğin düzeninde yapamayacağımız bu değişikliği, kelimelerin konuşma dilindeki gündelik düzeninde yapmak bize bu açıyı sağlayacak, birbirine yabancı sanılan kelimelerin karşılıklı ışığında gerçek unuttuğumuz yüzüyle çıkacaktır karşımıza.” (Rifat, 1956:7-9). Oktay Rifat’ın busözleri, şiirde anlam ve soyutlama konularında yeni bir tartışma başlatmıştır.

* ikinci Yeni’nin en önemli temsilcilerinden olduğu tartşmasz kabul edilen şairlerden Ece Ayhan ise ikinci Yeni’nin “parasız yatılılar” eliyle kurulduğunu ve Türk edebiyatndaki ilk “sivil şiir” olduğunu; aynı şekilde bu şiirin öncülüğünü Sezai Karakoç ve Cemal Süreya’nın yaptığını belirtir

iKiNCi YENi ŞiiRiNiN ÖZELLiKLERi

* ikinci Yeni şairleri her şeyden önce dil üzerinde özel bir dikkatle durmuşlar ve dili bir iletişim aracı olarak değil, estetik bir nesne yaratmanın malzemesi olarak görmüşlerdir. Buna bağlı olarak onların şiirlerinde;
a. Sözdizimsel sapmalar,
b. Alışılmamış bağdaştırmalar,
c. Düz mantığa aykırı ifadeler temel yapı öğeleri olarak göze çarpar

* ikinci Yeni’nin ilk eleştirmenlerinden olan Erdost’a göre de, bu şiirde anlam varsa bile bu rastlantısal, önceden tasarlanmamış bir anlamdır. ikinci Yeni şairlerine göre anlam öncelikli bir öğe değildir. Ancak bu durum yanlış anlaşılarak, hareketin bütün şairlerinin anlamsız metinler yazdığı biçiminde yorumlanmamalıdır.

* Şiir imaja dayalı bir estetik anlayışı benimser. Nesnenin olağan durumu bile bu şairler için olağanüstülük taşır. Böylece nesneyle ilişki, onu olağan,alışılmış bağlamından çıkartarak soyutlamak ve uzak-yakın çağrışımlara yol açacak yeni bağlamlar oluşturmak biçiminde kurulur. Böylece nesne doğal konumuna yabancılaştırılarak fliirin estetik amaca dönük malzemesi durumuna getirilmiş olur.

*Hem dil hem de imaj konusundaki tutumları, onları diğer sanatlarla, özellikle resimle sıkı ilişkiye sokar.Sürrealizmin otomatik yazı anlayışına benzer serbest çağrışımlara başvururlar.

*ikinci Yeni şiirinin bir başka önemli farklılığı, insan anlayışında ortaya çıkar.Garip’in “küçük adam”›ndan da önceki şairlerin kahraman/yarı-kahraman insanından da farklı olarak insan gerçeğinin trajedisini, bireyin toplum ve varlık içindeki sıkışmışlığını konu edinirler

iKiNCi YENi’NiN ÖNDE GELEN TEMSiLCiLERi VE ŞiiRLERiNiN ÖZELLiKLERi

* Hareketin en yaşlı üyesi olan ilhan Berk, ilk ve orta ö¤renimini do¤um yeri Manisa’da yaptı . ilk şiirlerini Manisa’da (1935) yayımladı.

*Karakoç, Galile Denizi ile ilgili yazdığı yazıda ilhan Berk’i, ikinci Yeni’nin önderi olarak nitelendirmekle kalmaz; “[Bu akımın] en soyutçusu, en dilcisi, en ülkücüsü, en toplumcusu, en gerçekçisi, en düşçüsü, en yabancısı, en yerlisi; kısacası şiirde “en” kelimesi kullanmak gereken her durumda ilhan Berk geliyor aklıma.” (Karakoç, 1986:32) diyerek ikinci Yeni içerisinde onun aşırılığını, değişkenliğini de vurgular

* ilhan Berk kendi şiiri hakknda şunları söyler; “Ben şiirimi değiştirecek büyük yaşamalar, büyük inişler çıkışlar yaşamadm diye düşünürüm kendimi. şiirle gittim geldimben. Asıl alış-verişim onunla oldu.”

* O, Memet Fuat’ın deyimiyle “doğru yanlış her anlayışla şiire ulaşmayı başarmış”tır

* Bir çok eleştirmen tarafndan Cansever ve Süreya ile birlikte ikinci Yeni’nin üç öncü şairinden birisi kabul edilen Turgut Uyar, Ankara’da doğdu. “Yad” adlı ilk şiirini 1947 yılında Yedigün dergisinde yaymlayan Uyar, daha sonra Kaynak, Varlk, Yeditepe, Pazar Postas›, Dost, Değişim, Türk Dili, Yeni Dergi, Papirüs, Oluşum gibi dergilerde şiirlerini yayımladı.

*ilk şiir kitabı Arz-ı Hal (1949) ve ikinci kitabı Türkiyem (1952) hece ölçüsü kalıplarını da kullanan, memleket edebiyatı şairlerini andırır biçimde Anadolu motiflerini işleyen denemelerdir

* Turgut Uyar şiirini diğerlerinden ayıran en önemli özellik yalnızlık, hüzün, sıkıntı gibi duyguları başarılı bir biçimde yansıtmış olmasıdır.

* Ömer Edip Cansever (1928-1986) İstanbul’da doğdu. Cansever ilk şiirini henüz on üç yaşındayken Arkadaş(1941) dergisinde yayımladı. 1947’de Garip akımı etkisi altında yazdığı şiirlerini topladığı ilk kitabı ikindi Üstü, başta Orhan Veli olmak üzere eleştirilmiş; şair de bu kitabını yok saymaya çalışmıştır

* şiirlerde tiyatronun kullandığı diyalog, monolog ve içmonolog anlatım teknikleri dikkati çeker.

*Bir şiirinde “biz değil yaşayan acılardır” diyen Cansever’in adı, ikinci Yeni içerisinde en çok Turgut Uyar ile birlikte anılır. Bunun sebebi tematik bakımdan bir-çok ortak noktanın bulunması (özellikle birey, yabancılaşma, bunalım vb.) kadar,anlatım teknikleri ve nesneyle dili birleştirmeye çalışan imaj dünyaları bakımından birbirini çağrıştırmaları olmalıdır.

* Asıl adı Cemalettin Süreya Seber olan flair, 1931 yılında Erzincan’da doğdu. Ailesi “Dersim Harekatı” sırasında Bilecik’e sürgün edildi.

*“şarkısı Beyaz” adlı ilk şiiri Mülkiye Fikir ve Sanat dergisinde çıktı (1953)

* ilk kitabının adı konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür, kimileri bu sözcüğün (üvercinka) “güvercin kanadı” tamlamasındaki ilkinin ilk harfine ikincisinin son iki hecesini kaldırmak ve tek bir sözcük birleştirmek yoluyla üretildiğini; kimileriyse eski yazıdaki “güvercin” sözcüğünün ilk harfinin alınıp sona konulmasıyla elde edildiğini ileri sürerler.

* Onun şiirlerinde en çok dikkati çeken tematik unsur, ölüme, yalnızlığa, umutsuzluğa bir çare gibi sunduğu erotizmdir.

* ikinci Yeni’nin dili şaşırtıcı ve anlamsızlığa varan bir kapalılıkla kullanmasıyla en çok dikkati çeken şairi Ece Ayhan (Çağlar, 1931-2002), Datça’da (Muğla) doğdu

*Başlangıçtan itibaren kendisine özgü bir dille yazd›ığı şiirlerini 1954’ten itibaren Türk Dili, Varlık, Yenilik, Pazar Postası, Seçilmiş Hikâyeler, a, Yeditepe dergilerinde yaymladı. ilk kitabı Kınar Hanımın Denizleri 1959 yılında yayımlandı.

* “şiirin bildiğimiz günlük anlamında gerçekle bir ilgisi, alış verişi” olmadığını düşünen Ece Ayhan, şiirini gerçeklikten ve doğal olgudan çok kültürel çağrışımlar ve bağlantılar üzerine kurar.

IKINCI YENI’DEN DIRILIŞ HAREKETI’NE: METAFIZIK GERILIMLI ŞİİR YA DA SEZAİ KARAKOÇ

* Sezai Karakoç, kendi şiirini farklı bir biçimde konumlandırmış ve geliştirmiştir. Bu farklılığın başta gelen ayrım noktası ise onun metafizik ve gelenek kavramlarıyla olumlu ilişkisinin diğerlerinde bulunmamasıdır.

*“Sabır” adlı ilk şiiri Mehmet Levendoğlu müstearıyla Büyük Doğu dergisinde çıkmıştır (1950). Daha sonra Hisar, Mülkiye Mecmuası, İstanbul, Pazar Postası gibi dergilerde yayımladı. Hece vezniyle yazdığı ilk şiirlerinde içerikteki samimiyet kadar, ifade gücündeki yaln çarpıcılık dikkati çeker. Özellikle uzun yıllar kitaplarına almadığı “Monna Rosa” adlı şiiri birkaç kuşağın gençlik şiiri olarak gizlice korsan baskı, fotokopi yoluyla çoğaltılıp dillerde gezindi. Bu şiir Karakoç lirizminin başlangıç noktasının iyi bir göstergesi sayılmalıdır

* Ölüm ve yaşam arasındaki ince dengeyi hem evrensel olana hem metafizik olana (Karatafl, 1998:223) taşıyan bu şiir, aynı zamanda bir modernizm eleştirisi de içerir.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst