Aöf Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri Dersi 9.Ünite Ders Notları

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Aöf Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri Dersi 9.Ünite Ders Notları



ÇAĞDAŞ TÜRK ŞİİRI (1970-2000)
1970-1980 ARASI TÜRK ŞİİRİ
Türk şiirinde politik söylem, ağırlığını hissettirmeye başlamıştır. 1970-1980 arası Türk şiirinin genel görünümü siyasal söylemin ve buna bağlı düşünsel eylemin, poetik niteliği geriye ittiği bir dönem olmuştur.
Edebiyatın arka planını ve kültürel ortamı büyük ölçüde toplumu belli siyasal görüşler ve düşünüşler uğruna dönüştürme amacı belirlemiştir. O yüzden bu on yıllık süre çağdaş Türk şiirinin bir tıkanma dönemi olarak kabul edilebilir
Bu dönemde edebiyatın ideolojilerle yoğun ilişkiye girmesini sağlayan etkenler, sosyalist ve kapitalist bağlamdaki iki kutuplu dünya algısı, modernist poetikaların akılcı ve seçkinci tavırlarından doğan insana ve toplumlara yön verme iddiaları ve soğuk savaş dönemi şartlarıdır
Ancak 70-80 arası Türk şiiri, oldukça çeşitli ideolojik ve düşünsel tabanı olan söylemler geliştirmiştir
Burada dikkat çekilmesi gereken bir husus vardır ki o da şudur: Önemli olan, şiirde ideolojinin veya politik duygu ve düşüncenin bulunup bulunmaması değil, şiiri belirleyen öğenin poetik tavır olup olmamasıdır .
Bu dönemde yazan şairler, genel olarak, şiir okurundan ziyade, kendisinin sunduğu duyguların heyecanıyla harekete geçecek kitlelere seslenmek istemişler, dolayısıyla, sığ ve duygusal bir söylem, şiirden çok duygunun egemen olduğu slogana yaklaşan bir söyleyiş öne çıkmıştır .
1970’in eşiğindeki yıllarda yeniden canlılık kazanmaya başlayan sosyalist şiirin temelleri Nazım Hikmet’e bağlanabilir.
İsmet Özel, Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe, Egemen Berköz, Eray Canberk, Refik Durbaş, Güven Turan, Özkan Mert, Afşar Timuçin, Nihat Behram gibi şairler, başlangıçta İkinci Yeni uzantısı sayılabilecek bir görüntü sergilerler.
Bir kısmında Attilâ İlhan hattâ Garip şiirinin etkisi de görülür. Mehmet H. Doğan, bu dönemin şairleri arasında sivrılen, adlarını duyuran Özdemir İnce’nin Kargı, Ataol Behramoğlu’nun Bir Ermeni General, İsmet Özel’in Geceleyin Bir Koşu, Egemen Berköz’ün Çin Askeri adlı kitaplarında topladıkları şiirlerinde, İkinci Yeni etkisinin belirgin derecede görüldüğünü söyler
Okur kitlesini oluşturan öğrencilerin ilgi alanları, politikaya, ideolojiye ve felsefeye kayar. Bu arada Nazım Hik- met’in şiirleri ve kitapları yeniden yayımlanmaya başlamıştır .

İkinci Yeni’nin “bireyci”, “toplumdan uzak”, “burjuva şiiri” gibi eleştirilere uğraması da bu döneme rastlar.
Toplumcuların şiirlerine artık iyiden iyiye Marksist, devrimci ifadeler, kavramlar, işaretler yerleşir
Bu tavır, onları, kendilerinden önce, Nazım çizgisinde şiir yazan Ahmet Arif ve Hasan Hüseyin’le birleştirir. Bu şairlerin kitaplarına İsmet Özel’in Evet İsyan’i , Ataol Behramoğlu’nun Bir Gün Mutlaka’sı eklenir .
Yeni Gerçek, And, Devinim, Halkın Dostları, Gelecek, Yansıma, Militan gibi dergiler etrafında toplanan toplumcular, bu dergilerde hem şiirlerini yayımlar ,hem de uğraşısını verdikleri şiirin amaçlarını açıklamaya çalışırlar.

‘Bizler açık seçik toplumcu bir sanat anlayışının temsilcileri olarak birlikte kıyasıya bir kavgaya girişmeye karar verdik” diyerek, şiiri toplumsal çatışmanın aracı haline getirirler
And dergisinin “Devrimci Şairler Savaş Açıyor” başlığı altında yayımlanan yazılarla, Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe, Özkan Mert ve İsmet Özel’le yapılan görüşmelerle, sosyalist şiir hareketi, şiir alanında gürültülü, etkili bir nitelik kazanır.

Bu dönemde yazılan şiirin genel özellikleri;

1. Şiirin siyasal mücadelenin bir aracı olarak görülmesi,
2. Duyarlılığın yerine duygusallığın öne çıkışlı,
3. Biçimsel özellikler yerine, sınıf çatışması, toplumsal mücadele gibi genel ve geniş kitlelerce paylaşılması istenilen tematik öğelerin belirleyici olması,
4. Şiirin ses, imge gibi elementlerinin yerini, doğrudan söyleyişin alması,
5. İkinci Yeni akımı anlayışını reddederek Nazım Hikmet ve toplumcu-gerçekçi anlayışa bağlanılmak istenilmesi. 70’lerde yazılan toplumcu şiir ile 40 kuşağı toplumcu şairleri arasında benzerlik kurulabilir. Ancak 70’lerin toplumcu şiiri, tıpkı 40 kuşağı toplumcu şairlerinde olduğu gibi yalnızca biçimin dış öğesi olan dize düzeni gibi özellikleri bakımından Nazım Hikmet’in şiiriyle de benzerlik taşımaktadırlar.

Bu dönem şiirinin en belirgin özelliği, denilebilir ki, şiirin kendisine özgü gereklerinin göz ardı edilmesidir.
Yangın Yılları, Hüznün İsyan Olur, Dövüşen Anlatsın gibi kitaplarındaki şiirleriyle özellikle İsmet Özel etkisi altında kaldığı görülen Ahmet Telli, İlk İşim Uyanmak, Gelincik Günleri , Uzun Yollar Yolcusu gibi kitaplarıyla 60 kuşağı toplumcu şiirini izleyen Hüseyin Yurttaş, 80den sonra kitaplaştırdığı şiirlerinde doğaya ait öğeleri kullanışı, sese değer verişiyle dikkati çeken Ahmet Ada .

Ataol Behramoğlu’nun deyişiyle ilk şiirlerindeki slogancı denebilecek söylem giderek Türk şiirinin farklı ustalarından gelen etkilerle lirizme doğru evrilen İsmail Uyaroğlu, büyük ölçüde Ahmet Arif şiiri etkisinde kaldığı gözlenen Seyyit Nezir , Barış Pirhasan, Abdülkadır Budak, Karadeniz bölgesi halk kültürü ve konuşma dili özelliklerini kullanmak bakımından bu kuşak içinde dikkati çeken isimler arasında Yaşar Miraç, Erol Çankaya, Veysel Çolak gibi yazarlar -ortak özellikleri değişen oranlarda taşıyan şairler arasında sayılabilir .

Bu çerçevede şiirleriyle 1970 sonrasının çıkış yapan şairleri arasında, zamanla şiir işçiliğini daha da yoğunlaştırarak kendisine özgün bir yer edinen, Hira , Dosyalar ve Şiirin Kandilleri, Gökyüzü Saatleri, İma, Yirmi Yaş Şiirleri gibi kitaplarında söyleyişi ve soyutlamaya dayalı imgeleriyle dikkati çeken Arif Ay , döneminin toplumsal eyleme dönük özelliği ile tasavvuf ve halk kültüründen gelen duygu değerini ilk kitabı Bir Savaşçıdır Kalbim'deki ürünlerinde sergileyen Osman Sarı öne çıkan adlar arasındadır, Turan Koç, Cumali Ünaldı Hasannebioğlu, Metin Önal Mengüşoğlu bu dönemin ve çizginin hatırlanan diğer şairleri arasındadır.

Şiirlerini Diriliş dergisinde yayımlayan ve Kuşluk Saatleri, Kayıpların Şarkısı, Yirmidört Şiir, Şahitsiz Vakitler, Berzah, Sınır Taşı, Sesli Harfler adlı kitaplarında toplayan Ebubekir Eroğlu’nun şiirleri içerik bakımından tasavvuf kültüründen gelen öz ile çağdaş bireyin insan, tabiat ve toplumla karşılaşmasını imgesel göndermelerle aktardığı gibi özellikle gelenekten beslenme konusunda pek çok klasik şairin şiirlerini çağın diliyle yeniden ve metinlerarası tekniğini kullanarak üreten özgün yapısıyla dikkati çeker .

Enis batur , İlk kitabı Eros ve Hgades ’ten itibaren tarihin ve coğrafyanın çok çeşitli kültürlerinden beslenen, farklı yönlere savrulan, aklın ve kültürün yönettiği deneyimci bir şiir üretmiştir, 1977 yılından itibaren Diriliş, Yönelişler, Yedi İklim, Kayıtlar, Dergah ve Hece gibi dergilerde şiirlerini yayımlayan ve bu bağlamda değinilmesi gereken adlardan biri de Cahit Koytak’tır, Koy- tak, modern yaşamı ironik üslupla eleştiren şiirleri ve yalın söyleyişi ile dikkatleri üzerine çekmeyi başarmiştir
Otmopoli’de Akşam, Planlar Kalıntı Olduğu Zaman, Muhafızgücü:1 Hayalgücü: 0 gibi kitaplarında şiirlerini yayımlayan Tarık Günersel ise, şiir tekniği, öz ve biçim ilişkilerindeki buluşları ve deneysel çabalarıyla ilgi toplayan bir şairdir.

1980-2000 Arası Türk Şiiri

12 Eylül darbesinin ardından toplumsal-siya- sal ortamın değişmesine paralel olarak şiir anlayışının söylevci-slogancı anlayıştan saf şiire doğru değişmesidir. Özellikle Yönelişler dergisi çevresinde başlayan ve şiirin poetik değerlerini önde tutan oluşum, derginin sayfalarında farklı ideolojik tavırlara sahip olsalar bile şiirin kendi iç kalite öğelerini önde tutan şairlere de yer vermesiyle dönemin şiirinin bu yönde, saf şiir anlayışına bağlı olarak biçimlenmesinde önemli rol oynamiştir
Ebubekir Eroğlu’nun tutumu bu bağlamda etkili olmuştur .
Yönelişler dergisini Şiir Atı, Poetika, Sonbahar gibi dergilerin aynı yöndeki tavırları izlemiş ve imgeyi temel alan şiir anlayışı dönemin karakteri durumuna gelmiştir.
1970’lerde yazılan şiir ile 1980’ler ve sonrasında yazılan şiir arasındaki genel farklılık, slogancı-söylevci şiirden saf şiire geçiştir .

Adnan Özer
Ateşli Kaval, Çıngırağın Ölümü, Rüzgâr Durdurma Takvimi, Zaman Haritası adlı şiir kitapları olan Adnan Özer, temelde sosyalist dünya görüşüne bağlı olan halkçı bir şiir yazar
Şiirlerindeki kültürel tabanı, Yunan mitolojisinden Anadolu efsanelerine, masallarına, türkülerine uzanan bir halk kültürü oluşturur.
Birkaç arkadaşıyla 1980’lerin başındaki çıkışlarını “biz, halk kültürü ve imgelerini, basmalarımızdaki kır çiçeklerinde görselleştirip sembolik bir çıkış yapmayı düşündük’’diyen Özer, 70’li yıllardaki kavgacı ve militan şiirden ayrılır.
Bir ucuyla “burjuva kozmopolitizmine, aristokratik bohemizme ve politik ajitasyona’’ bağlı olduğunu düşündüğü solcu şiire itiraz eden Özer, taşrayı, kırsalı ve halkı, her zaman hayatın gerçek doğuranı ve besleyeni olarak görmektedir.

Ahmet Erhan
80 sonrası şiirin toplumcu gerçekçi şairi olarak anılmaktadır. Fakat “şiirsel bilincimi belirleyen tek şey, Akdeniz bilincidir sanıyorum.
birinci kuşak (Nazım Hikmet), ikinci kuşak (Ahmet Arif) hattâ üçüncü kuşak (Ataol Behramoğlu) sosyalist gerçekçi şiire kolayca bağlanamaz. Nitekim Metin Celal “Ahmet Erhan, jargon’a dahil olmadı; aksine tavır aldı. Slogan atanların arasından sıyrıldı; kendi sesiyle konuşmayı yeğledi’’ derken bu farklılığı vurgular.

Haydar Ergülen
Sırat Şiirleri, Eskiden Terzi, Kırk Şiir ve Bir, Nar, Üzgün Kediler Gazeli gibi şiir kitapları vardır
1980 öncesi siyasal merkezli katı şiir teorilerinin buharlaştığını gösteren yaklaşımlar, bu tarihten sonra sakça görülmeye başlar
Ergülen’deki bu yaklaşımların temeli Behçet Necatigil, Attila İlhan, Hilmi Yavuz gibi şairlerle atılır .
Necatigil’in naif gerçekçiliğinden, Attila İlhan’ın imgeci tutumundan, Hilmi Yavuz şiirinin imgeci, mitik (mistik) ve Marksist niteliğinden uzak olduğu söylenemez
“Şiirin güzel, anlamlı sözcüklerin bir dize oluşturacak şekilde yan yana dizilmelerinden öte bir gizemi olmalı. görüşündedir
Ergülen’in, şiiri, insanın acılarını, hırslarını hafifleten bir iyimserlik olarak gördüğü anlaşılmaktadır.

Hüseyin Atlansoy
İntihar Hacı, Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihi, Şehir Konuşmaları, Kaçak Yolcu, Karşılama Töreni, Yarın Bekleyebilir adlı şiir kitapları vardır
Sezai Karakoç’un açtığı, modern şiirin işaret levhalarının bulunduğu yolda ilerleyen bir şairdir, Cahit Koytak ve Osman Konuk’la aralarındaki yakınlık sadece, aynı kuşaktan olmalarından kaynaklanmaz, Üç şair de, Diriliş, Edebiyat, Yönelişler ve Hece dergileri çevresinde oluşan edebiyatın önemli temsilcileridirler, Üç şairin şiirinde de modernizme karşı eleştirel ve ironik bir tavır her zaman vardır

Atlansoy, ironi, “zeki fakat aynı zamanda egemen güçler tarafından ezik kalmaya mahkum edilmiş kişilerin elinde güçlü bir silahtır” derken, bir bakıma, diğer iki şairin bu özelliğini de dile getirmiş olur, Şiirinde var olan temel gö-rüntü ve nitelikleri “zenci suret, şehit söz, darasız ses, son sükut” olarak özetleyen Atlansoy, bir anlamda modernleşen hayat içinde daima biraz yabancı kalan; sözünü, insan kalabilmek için bu hayatın içine salan ve böylece tevekkül noktasına geldiğini düşünen insanı da işaret etmiş olur,

Ihsan Deniz
Mağara Külleri, Yalnız Sana Söylenen, Adımlarımın Gizli Sokağı, Gecediloldu, Hurûfî Melâl, Buz ve Fire adlı şiir kitapları vardır
Sezai Karakoç’la açılan çizginin yolcularındandır
Ama bu yolda yürüyen ve aynı kuşaktan olan Cahit Koytak, Osman Konuk, Hüseyin Atlansoy gibi şairlerden biçim ve dil olarak farklılıklar gösterir
Metafizik algı olduğunu söyleyen Ihsan Deniz’i, Baki Asıltürk’ün “mistik metafizikçi” şairler grubuna dahil etmesi yerindedir
“halkçı şiirin” karşısında yer alır ve şiiri de şairi de, üst düzeyde bir bilmenin ve bildirmenin öznesi olarak anlar

Lale Müldür
Kuzey Defterleri, Buhurumeryem, Uzak Fırtına, Seriler Kitabı, Divanü Lügat-it- Türk, Saatler/Geyikler adlı şiir kitapları vardır
Müldür’ün şiirleri geniş bir kültür ve coğrafya haritasından izler taşır
Sürekli biçim arayışları, metinlerarası göndermeler, yer yer çarpıcı bir lirizmden marjinal eğilimlere uzanan söyleyiş özellikleri şiirinin dikkat çekici nitelikleri arasındadır
Lale Müldür, bazı kitaplarında kutsal kitapların üslubuna dayalı olarak anlatımcılığı veya simgeciliği benimsemiş; bazı kitaplarında ise kapalı söyleyişlerle imgeci eğilim göstermiştir

Murathan Mungan
1981’de yayımladığı Osmanlıya Dair Bir Hikâyât ile kültürel ve edebî geleneği, şiirinde kendine özgü bireysel bir duygu atmosferi haline getirmekle dikkat çeker
Osmanlİya Dair Hikâyât, Kum Saati, Sahtiyan, Yaz Sinemaları, Eski 45’likler, Mırıldandıklarım, Yaz Geçer, Oda, Poster ve Şeylerin Kaderi, Omayra, Metal, Oyunlar, İntiharlar, Şarkılar, Mürekkep Balığı, Başkalarının Gecesi gibi çok sayıda şiir kitabı bulunur
şiirlerinde masallardan, mitolojilerden, halk öykülerinden ve diğer geleneksel anlatılardan yola çıkarak günümüz insanın sorunlarını, toplum içindeki var oluşunu, yabancılaşma sorunlarını, kimi zaman anlatımcı bir üslupla dile getirmektedir
Mungan’ın şiirinde böyle bir arka planın bulunduğu doğrudur. Ama bu arka plan aslında kendi “Asyalı”lığıyla hesaplaşan bireyin çıkış yeridir. O, geleneğe, kişisel veya toplumsal tasarımın yaslanacağı bir taban olarak yaklaşmaz; postmodern bir harmanlama ile kendi kişiselliğinin, duygularının bilinebileceği ve onanabileceği bir alan hazırlar

Osman Konuk
Seni Yalnız Ben Anlarım adlı kitabıyla dikkat çeken, uzun aradan sonra Tehlikeli Belki ve Beyaz Savunma adlı kitaplarını çıkarır
80’li yılların ilk anda hatırlanan şairlerinden birisidir. “Modern şiir insanın dünya ile doğrudan ilişkisinden doğdu. Bu nedenle modern sanat estetizmle açıklanamaz. Tabiatla ve Tanrıyla olan sözleşmenin bozulması da denebilir
Maruz kaldığımız ya da kendimizi maruz bıraktığımız süreç, sonunda selim akıl sahibi her İnsanin söyleyebileceği ‘hiçbir şey böyle olmamalıydı’ noktasına getirdi bizi” diyen Osman Konuk için şiir, modern hayat ile insanın çatışmasından doğmaktadır
Ihsan Deniz’e göre Osman Konuk, şehre ait, şehre mal olmuş insan tipinin traji-komik durumunu bütün ayrıntılarıyla dile getirir.

Tuğrul Tanyol
Elinden Tutun Günü, Ağustos Dehlizleri, Sudaki Anka, Oda Müziği, İhanet Perisinin Soğuk Sarayı, Büyü Bitti adlı şiir kitaplarıyla Tuğrul Tanyol, 80’lerin önemli şairlerindendir.
Baki Asıltürk, “imgeci şairler” arasına yerleştirir onu. İkinci Yeni imgeciliği ile Hilmi Yavuz’un metafizik algısı arasında kendine, sezgisel bir duyuşla, yeni bir imge ve ses düzeni kurmaya çalışır. Tanyol, “imgesel söylem, müzik ve lirizm, hangi izlekte olursa olsun, şiirimin vazgeçilmez öğeleri oldu” derken, şiirindeki bu özellikleri kendisi de tespit eder. Şiiri sezgiyle bulduğunu; şairin, insanın özündeki değişmeyen yanları izlediğini düşünen her şair gibi Tanyol’un da temaları aşk, yalnızlık, ölüm, hüzün ve anı’dır.
Şiirde anlamsızlığı savunmasa da, şiirin asıl işlevinin anlam olmadığını söyler. Ona göre, insan hallerinin ve muhayyilesinin estetik formu olan şiir, sosyal önerileri, öğütleri veya çatışmaları taşıyacak bir sanat değildir; hattâ bütün sanatların görevi de anlatmak değildir.

Vural Bahadır Bayrıl
Şiir Atı dergisini yayınlayanlar arasında bulunan Vural Bahadır Bayrıl, Melek Geçti ve Şer Cisimleri adlı kitapları ile tanındı. Gelenek ve metafizikle Hilmi Yavuz tecrübesi üzerinden buluşan şair, şiirin varlığını sürdürmesini “nice uygarlıklar görmüş, binlerce yıllık gizemli söz sanatı olmasına, mazlumların ve mağlupların rüyası olmasına bağlar
Muhayyilenin, cezbenin, ilhamın, inkârın, tevekkülün, imanın sırları hâlâ kelimelerle fısıldandığı için de şiir var olacaktır”. Bayrıl, “şiirini yazmak kadar, şiirin kuramsal sorunları üzerinde düşünmeyi de önemseyen” bir şairdir
İmgeyi ve sesi önceleyen genel bir şiir ortamı içerisinde kendi bireysel ürünlerini ortaya koyarken Türk şiirinin önceki dönemlerdeki verimlerinden yararlanmayı ihmal etmeyen ve etkilenme endişelerine kapılmayan bir şairler kuşağı temsilcileri olarak 1980 sonrası şairlerinin her biri, bu genel çerçeve içerisinde kendi şiirini kurmaya çalışmıştır.
Şiirin estetik ve poetik değerini önde tutan, buna karşılık hem yöneldikleri kaynaklar, hem ideolojik tutumları, hem de şiirlerinin yapı özellikleri bakımından birbirinden farklılaşan çeşitliliği, bu kuşağın en dikkat çekici özelliğidir

Sonuç olarak 80 sonrası şiirinin kendisinden hemen önceki dönemden keskin bir kopuş, buna karşılık daha önceki olgun örneklerin dikkatle değerlendirilerek özgün bireysel verimlerin ortaya konulması çabası olduğunu söylemek mümkündür. Dönemin ortak özellikleri olarak şu noktalar belirlenebilir
• İmgeye önem veren, sözü metafor ve metonimi teknikleri içerisinden söyleyerek anlamdan ziyade bir duyuş oluşturmaya çalışmak.
• Başta İkinci Yeni şiiri olmak üzere, Türk şiirinin çeşitli şair ve akımlarından yararlanmak.

HAZIRLAYAN DİLEK BUCAK..
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst