Aöf Eski Türk Edebiyatına Giriş 2.Ünite Ders Notları

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Aöf Eski Türk Edebiyatına Giriş 2.Ünite Ders Notları



Beyitlerden Oluşan Nazım Biçimleri

Mısra’ ve Beyt
Divan edebiyatında bütün nazım biçimleri mısra ya da mısra adı verilen en küçük nazım biriminden doğmuştur.
Mısra, bir edebiyat terimi olarak aruz vezniyle söylenmiş beytin yarısıdır.
Beyt (beyit) ise, aruz vezniyle yazılmış iki mısradan meydana gelen nazım biriminin adıdır.

Bağımsız şiirler hâlinde yazılmış olan beyitlere ferd ya da müfred denir.
Not: Müfredlerde iki mısra birbiriyle kafiyeli değildir.

Matla: Gazel ve kasidelerin birbiriyle kafiyeli olan ilk beytine denir.
Not: İki mısraı birbiriyle kafiyeli, yani musarra’ ya da mukaffâ olan tek beyte de matla denilmektedir.

Bu tür matlalar divanların sonunda metâli’ (=matlalar) başlıklı bölümlerde yer alırlar.
Not: Kimi şairler gazel ve kasidelerinde birden fazla matla beyti kullanmışlardır. Böyle manzumeler zâtü’l-metâli’ ya da zü’l-metâli olarak nitelendirilmiştir.Makta: Şiirin son beytine denir

Mısra-ı Âzâde ya da Âzâde: Ya aslında şairi tarafından tek mısra olarak söylenmiş ya da bir beyitten alınarak meşhur olmuş ve diğer mısraı unutulmuş, anlam bütünlüğüne sahip şiir parçalırıdır.
Not: Bunlarda beytin anlam bütünlüğüne sahip olması şarttır.

Mısra-ı Berceste: Söylenilmesinde ve anlaşılmasında zorlama olmayan, her bakımdan kusursuz olan mısralara denir.
Not: Berceste mısralar âzâde olabilecekleri gibi bir şiirden de alınmış olabilirler.

Beyt-i Merhun (=Merhun beyitler)
Anlamı ancak başka beyitlerle tamamlanabilen beyitlerdir.

KASİDE
Daha çok din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılanİlk beyti musarra (=kafiyeli),Diğer beyitlerinin ilk mısraları serbest,İkinci mısraları ilk beyitle kafiyeli,Bütün mısraları aynı vezinle söylenmişEn az 15 beyit uzunluğundaki bir nazım biçimidir.Kafiye düzeni aa xa xa xa xa …dır.

Kasîdenin Bölümleri
1. "nesib“ ya da teşbib: Birinci bölüm 15-20 beyitliktir. Bu ilk bölüme, aşıkane duygular yer alıyorsa "nesib", bahar, doğa, bayram gibi konulara değiniliyorsa "teşbib" adı verilir.
Not: Bu iki terim çoğu zaman birbirinin yerine kullanılmıştır.
Not: Bu bölümün önemi kasîdelerin nesib ya da teşbibde işlenen konulara göre adlandırılmış olmasından da anlaşılmaktadır. Bu adlandırmalar üzerinde ayrıca durulacaktır. (kaside-i râiyye, kasîde-i mimiyye vb.)2. Girizgâh (Gürizgâh): İkinci bölüm girizgah ya da girizdir. Genellikle bir ya da iki beyitten oluşur ve burada şair medhiyeye (övgüye) geçeceğini bildirir. Girizgah konuya uygun ve nükteli olmalıdır. 3. Medhiyye (Maksad, maksûd): Bu bölümde kasîdenin sunulduğu kişi övülür. Kasîdenin asıl yazılış amacının ifade edildiği bu bölüm, şiirin merkezidir. Beyit sayısı konuya ve şaire göre değişen medhiye bölümü kasidenin en sanatlı beyitlerini içerir. Bu bölümün dili genellikle nesibden daha ağırdır. 4. Tegazzül: Kasîde içindeki gazeldir. Tegazzül, 5-12 beyit arasında değişir. Nesibden hemen sonra gelebileceği gibi medhiyeden sonra da yer alabilir. Bazı kasîdeler doğrudan tegazzül. Bu bölüm her kasidede bulunmayabilir.5. Fahriyedir. Şair bu bölümde de kendisini över. Bu bölümde şairler memduhun erdemleri yanında kendilerinin de sahip oldukları özellik ve yetenekleri ona hatırlatırlar. 6. Du’â. Bu bölümde önceki beyitlerde övgüsü yapılan kişi için dua edilir.

Bu bölümde kaside tamamlandığı için
* Tanrıya şükredilir.
* Övülen (memduh) kişinin içinde bulunduğu iyi durumun devamı için dua edilir. İlk kaside örneklerinde görülmeyen bu bölüm kasîde formuna sonradan eklenmiştir.

Kasîde ile ilgili Bazı Terimler
1. Tâc beyt: Kasidelerde şairin, mahlasını söylediği beyittir.
2. Beytü’l-kasîde: En güzel beyte denir.
3. Hüsn-i matla (matla güzelliği): Kasidede matla beytinden sonraki beyte denir.
4. Hüsn-i makta: Kasidelerde makta beytinden önceki beyte denir.
5. Tecdîd-i matla (matla yenileme): Kasidede yeni bir matla beyti söylemektir. Bu şiirin ahengini arttırmak ve tekdüzeliği kırmak için yapılır.
6. Musammat Kaside: Kasidelerde ahengi sağlamanın bir diğer yolu da,
A. Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün
B. Müstef’ilün Müstef’ilün Müstef’ilün Müstef’ilün
Gibi tefileleri aynen tekrarlanan vezinlerle ve her mısraın ikinci tef’ilesinin sonunda bir iç kafiye kullanarak yazılmalarıdır. Ancak bu manzumelerin ilk beytinde genellikle iç kafiye bulunmaz.
Bu tür kasidelerde birinci beyit dışındaki beyitler ortadan ikiye bölünerek dört mısralı nazım biçimleri hâline getirildiklerinde bu dörtlüklerin ilk üç mısraı nazım biçimleri hâline getirildiklerinde bu dörtlüklerin ilk üç mısraı kendi aralarında, dördüncü mısraı da matla beytiyle kafiye olur.
7. Redd-i matla: Matla beytinin bir mısraının manzumenin herhangi bir yerinde aynen tekrar edilmesidir.
Not: Redd-i matla kafiye tekrarı demek olduğundan pek hoş karşılanmaz.

Uzun manzumelerden kısalara doğru bir gidiş söz konusudur. Kaside, Tarih, Musammat, gazel, kıta, rubai, tuyuğ, müfred, matla, mısra gibi.
Kasideler de kendi içinde bir sıralamaya tabi tutulurlar.
Buna göre
1. Dinî muhtevalı kasideler– A. Tevhid– B. Münacat– C. Naat– D. Medh-i çehâr-ı yâr-ı güzin (Dört Halife için kaside)•
2. Padişahlar
3. Sadrazamlar
4. Vezirler
5. ŞeyhülislamlarKasîdelerin Adlandırılması

Kasîdelerin adlandırılmasında başvurulan yolları başlıca üç gruba ayırmak mümkündür:
A. Konularına Göre
B. Rediflerine Göre
C. Revi harflerine Göre

1. Konularına Göre:
1. Tevhîd
2. Münâcât
3. Hz. Muhammed’e övgü (Na’t)
4. Çâr Yâr ve On İki İmam (Bunlara da Na’t dendiği olur.)
5. Cülûsiyye
6. Ramazâniyye, Îdiyye (=iydiyye), Nevrûziyye
7. Bahâriyye, Temmûziyye, Hazâniyye, Şitâiyye
8. Sünbüliyye
9. Rahşiyye

2. Rediflerine Göre: Kasidelerden kimileri rediflerine göre isimlendirilir.
Ahmed Paşanın “Güneş” ve “Kerem” kasideleri
Fuzûlî’nin “Su” kasîdesi
Aynı şekilde
“Hançer”
“Tîğ”
“Gül” gibi rediflerle söylenmiş kasideler vardır

.3. Kafiyelerine Göre: Kafiyelerine göre
r harfi ile bitiyorsa kaside-i raiyye,
l harfiyle bitiyorsa kaside-i lamiyye,
m harfiyle bitiyorsa kaside-i mimiyye diye adlandırılır.

Klasik dönem Türk edebiyatında hicv (=hiciv, yergi) ve mersiye (=ağıt) konulu kasîdeler de yazılmıştır. Bu iki konu sadece kasîde nazım şekliyle değil, hem de diğer nazım şekilleriyle yazılmışlardır.Gazel (Penç-beyt)
Divan edebiyatının en yaygın kullanılan nazım biçimidir. Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegazzül adı verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir
biçim hâlinde gelişmiştir. Gazelin beyit sayısı 5-15 arasında değişir. Daha fazla beyitten olaşan gazellere müyezzel ya da mutavvel gazel denilir.
Gazel-i nâ-tamâm (=eksik gazel)
Penç-beyt (beş beyt)

Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır. Aşka ilişkin acı, mutluluk gibi içli duyguların dile getirildiği gazeller "aşıkane", içki, yaşama boş verme, yaşamdan zevk alma gibi konularda yazılanlara "rindane" denir. Aşıkane gazellere en iyi örnek Fuzûlî’nin gazelleri, rindane gazellere en iyi örnek ise Bâkî’nin gazelleridir. Kadınları ve ten zevklerini konu edinen gazeller ise, örneğin Nedîm’in gazelleri, "şuhane", öğretici nitelikli gazellere, örneğin Nâbî’nin gazelleri, "hakimane gazel" denir. Tasavvufî düşüncenin hâkim olduğu gazellere de “sûfiyâne” gazel denir.

Gazelin ilk beyti "matla", son beyti ise "makta" adını alır.
Matla beytinin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır (musarra). Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest ikinci dizeleri ilk beyitle uyaklı olur.
"zü'l-metali“: Birden fazla mussarra beytin bulunduğu gazeldir.
"müselsel“: her beyti musarra olan gazeldir.
"hüsn-i matla“: İlk beyitten sonraki beyte (ilk beyitten güzel olması gerekir),
"hüsn-i makta“: son beyitten öncekine "hüsn-i makta" (son beyitten güzel olmalı gerekir) denir.
"beytü'l-gazel“: Gazelin en güzel beyti.
"beytü'l-gazel" ya da "şah beyit" adıyla anılır. Bunun yeri ya da sırası önemli değildir.
"redd'i-matla“: Bazı gazellerin matlasını oluşturan dizelerden birinci ya da ikincisinin matlasının ikinci dizesi olarak yenilenmesine "redd'i-matla" denir.
"hüsn-i makta”: Şair mahlasını (şairin takma adı, ya da tanındığı ad) maktada ya da "hüsn-i makta”da söyler.
Bu durumda beyit ikinci bir adla "mahlas beyti" ya da "mahlashane" olarak anılır.
"hüsn-i tahallüs“: Şairin mahlasını tevriyeli kullanmasına "hüsn-i tahallüs" denir.
Dize ortalarında uyak bulunan gazele musammat, sonu getirilmemiş ya da beyit sayısı 5’in altında bulunan gazellere de "natamam" gazel denir.

Başka şairlerin birkaç dize ekleyerek bend biçimine dönüştürdüğü gazellere "tahmis", "terbi" adı verilir.
"yekahenk gazel“: Bütün beyitlerinde aynı düşüncenin ele alındığı gazeller "yekahenk gazel",
"yekavaz gazel“: her beyti öncekinden ustalıklı biçimde söylenmiş gazeller de "yekavaz gazel" olarak adlandırılır.
Mülemma’ gazel: Türkçe dışında Arapça veya Farsça’dan biri ya da ikisiyle yazılmış mısralar ya da beyitler varsa, bu tür gazellere mülemma gazel denir.
Gazel-i müşterek: İki ayrı şairin birer mısra veya beyit yazarak, birlikte oluşturdukları gazele denir.
Mürâca’a şiiri: Karşılıklı konuşmanın nakledilmesi şeklinde “dedim” ve “dedi” yüklemleriyle yazılan gazellere denir.
Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu. Özelikle bestelenmek için yazılmış gazeller de vardır. Gazelleri makamla okuyan kişilere "gazelhan", gazel yazan usta şairlere ise "gazelsera" adı verilir.

Halk edebiyatında
Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün vezniyle dîvân
Mef’ûlü Mefâ’îlü Mefâ’îlü Fe’ûlün vezniyle kalenderî
Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün
Semâî adı verilen gazeller yazılmıştır.
Müfte’ilün Müfte’ilün Müfte’ilün Müfte’ilün vezniyle yazılan gazel biçimindeki şiirlere de
Satranç adı verilmiştir.

Müstezâd
Bir edebiyat terimi olarak gazelden türemiş ve mısralarının biri uzun biri kısa olmak üzere belli vezinlerde yazılmış bir nazım biçimidir.
Genellikle “mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün” vezniyle yazılmış olan gazellerden türetilmiş ve beyitlerin mısra aralarına “mefûlü feûlün” vezniyle yazılan kısa mısralar eklenmiştir. Müstezadlar 4 Ayrı Kafiye Düzeninde Yazılmıştır
1. a(a) a(a); b(b) a(a); c(c) a(a)
2. a(a) a(a); x(x) a(a); x(x) a(a)
3. a(a) a(b); c(c) a(b); d(d) a(b)
4. a(b) a(b); x(x) a(b); x(x) a(b)

Not: Harflerle sembolleştirilen kafiye düzeninde ilk harfler uzun mısraları; ayraç içine alınan ikinci harfler de kısa mısraları göstermektedir

Mütekerrir Müstezad: Ziyadeleri ya da uzun mısraları tekrarlanan müstezadlardır.
Müdevver Müstezad: Ziyade mısraı uzun mısraların başında tekrarlanan müstezadlara denir.
Müstezadların konuları gazel ile benzerlik gösterir.
Aşk, şarap, ayrılır, tabiat gibi konular bu şiirlerde sıkça işlenmiştir.
Dinî ve tasavvufî konularda yazılmış olanlar da vardır.
Müstezadlarda anlam bütünlüğü vardır.

Not: Bir müstezadda ziyade mısralar çıkarıldığı zaman şiirde anlamın bozulmaması gerekir.

Türk Edebiyatında İlk Müstezad Örnekleri
Bilindiği kadarıyla ilk müstezad örneği XV. Yüzyıl şairi Seyyid Nesimi’ye aittir.
Serbest Müstezad: Servet-i Fünûn şairleri bu nazım biçiminin bilinen vezin ve kafiye sistemindebirtakım değişiklikler yaparak yeni bir müstezad tarzı ortaya koymuşlardır.
Müstezad halk edebiyatında da yedekli, ayaklı adlarıyla çok kullanılmış bir nazım biçimidir.

Kıt’a
Genellikle İki veya iki beyitten uzun,

Matla ve Mahlas beyti olmayan;
Konu birliğinin ve anlam bütünlüğünün bulunduğu bir nazım biçimidir.
Kısaca kaside ve gazel gibi bir matla beytiyle başlamayan ve mahlas kullanılmamış manzumelerdir.
Kafiyelenişi: xa, xa, xa, xa
İki beyitten uzun kıtalara kıt’a-i kebîre (=büyük kıt’a) adı verilir.
Kıtalarda her türlü konu işlenebilir.
Çeşitli olaylara ebcedle tarih düşürmede en fazla bu nazım biçimi kullanılmıştır.

Nazım
Kıtaya benzer bir nazım biçimidir.

Fakat
İlk beytinin musarra olması yani matla beytinin bulunması bakımından kıtadan ayrılır.
Bu nedenle nazım, kıt’anın bir türü olarak da değerlendirilebilir.
Kafiye düzeni: aa, xa, …
Not: Nazım gazelden mahlas beyti olmaması yönüyle ayrılır.Mesnevî

Aynı vezinde ve her beyti diğer beyitlerden bağımsız olarak kendi arasında kafiyeli bir nazım biçimidir.
Bu nazım biçimine mesnevî adının veriliş nedeni, her beytin mısralarının diğer beyitlerden bağımsız olarak kendi içinde ikişer ikişer kafiyelenmiş olmasıdır.
Bu nazım biçiminde beyit sınırlaması yoktur. Bu nedenle kafiye bulma Ve sayısı önceden belli birkaç beyit ile düşüncelerini ifade etme sıkıntısından kurtarmış; bu nedenler de uzun, bazen binlerce beyit tutan manzumeler bu nazım biçimiyle yazılmıştır.

Mesnevî Vezinleri
mefâ’îlün mefâîlün feûlün
mefûlü mefâ’ilün fe’ûlün
fâ’ilâtün fâilâtün fâilün
fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün
Hamse: Aynı şair tarafından yazılmış beş mesneviye denir.
İran edebiyatında ilk hamse sahibi şair Genceli Nizâmî’dir.
Hamsedeki mesneviler:
Mahzenü’l-esrâr
Leylâ vü Mecnûn
Husrev ü Şîrîn
Heft-peyker
İskender-nâme

Mesnevînin Bölümleri
1. Giriş– A. Tevhîd– B. Münâcât– C. Na’tBunlardan sonra bazı mesnevilerdea. Mi’râciyyeb. Mu’cizât-ı nebevîc. Medh-i çehâr-yârd. Sebeb-i te’lîfe. Sebeb-i nazm-ı kitâbb.
2. Konunun İşlendiği Bölüm:c. A. Âğâz-ı dâstând. B. Âğâz-ı kitâbe. C. Âğâz-ı kıssaf.
3. Bitiş Bölümü: Mesnevilerin sonuna doğru ayrı bir başlık altında eser için bir bitiş bölümü yazılmıştır. Genellikle hâtime başlığını taşıyan bu bölümün başında tevhîd, münâcât ve fahriyye içerikli beyitlerin bulunduğu da görülür.
g. Mesnevînin adıh. Kaç beyit olduğui. Nerede ve ne zaman yazıldığı gibi bizzat şairi tarafından verilmiş edebiyat tarihimiz açısından son derece önemlidir.
j. Bu bölüm bazen şairlerin eser hakkındaki değerlendirmelerini de içerdiği için ayrı bir değer taşırlar.


Dört Mısralı Nazım Biçimleri
Rüba’î
Özel vezinlerle yazılmış dört mısralı bir nazım biçimidir.
Kafiyelenişi:
a a x a
Veya kıt’a gibi
x a x a
Dört mısraı birbiriyle kafiyeli rüba’ilere rüba’î-i musarra veya terâne adı verilir.
Rübaî, bu nazım biçimine özgü ahreb ve ahrem kalıplarıyla yazılır.
Mef’ûlü ile başlayanlar Ahreb
Mef’ûlün ile başlayanlar Ahrem’dir.
Türk şairleri açık heceleri fazla olduğu için Ahreb kalıplarını kullanmışlardır.
Not: Bu nazım biçiminde her mısrada farklı bir vezin kullanılabilir. Fakat bunlar aynı gruptan olmalıdır. Yani ahreb kalıbında başladıysa ahreb kalıbının bir başka vezniyle yazılabilir.

Ahreb
Mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’ilün fa’
Mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fe’ûl
Mef’ûlü mefâ’ilün mefâ’îlün fa’
Mef’ûlü mefâ’ilün mefâ’îlü fe’ûl
Mef’ûlü mefâ’îlün mef’ûlün fâ’
Mef’ûlü mefâ’îlün mef’ûlü fe’ûl

Ahrem
Mef’ûlün fâ’îlün mefâ’îlün fâ’
Mef’ûlün fâ’îlün mefâ’îlü fe’ûl
Söylenecek söz bu dört mısrada bitirilmelidir.
Bu nedenle daha çok felsefî konular işlenir.
İlk üç mısra söylenmek istenen düşünceye bir hazırlıktır.
Son mısra ise bu düşünce etkili bir şekilde ifade edilir.
Rubailer genellikle mahlassız şiirlerdir.
Ve divan şairlerinin divanlarının sonunda rubaiyyat başlığı altında sıralanırlar.
Bu türün tartışmasız en büyük şairi Ömer Hayyam’dır.

Tuyuğ
Halk edebiyatındaki mani türüne benzer tarzda yazılmış musammatlardır. Tuyuk da denir.
Çoğunlukla her beytinin birinci ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklıdır.
Sadece Türklere özgüdür.
Aruzun sadece fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılması nedeniyle rubai'den ayrılır.
Bazen dört mısra birbiriyle kafiyeli olabilir.
Tuyuğ’un, Oğuz Türklerinin Azerbaycan, Doğu Anadolu ve Irak’a yerleşmeleriyle kendi edebiyatlarından kullandıkları dört mısralık halk şiirlerinin bu bölgede aruzla yazılan ve Fehleviyyat denilen bestelenmiş rübâ’îlerden etkilenmesiyle ortaya çıktığını ileri sürenler de vardır.

İlk tuyuğ örnekleri
Kadı Burhaneddîn ve Seyyid Nesîmî’de görülmektedir.
Kadı Burhaneddin’in Divan’ında 100’den fazla, Seyyid Nesimi’nin Divan’ında 350’den fazla tuyuğ vardır. Bu iki şair Azeri edebiyatının Anadolu’da yetişmiş iki temsilcisi oldukları için bu türe çok önem vermişlerdir. Divan şairleri ise bu türe pek itibar etmemiştir.

 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst