Aöf Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı 4.Ünite Ders Notları

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Aöf Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı 4.Ünite Ders Notları



■1. kuşağın akla dayalı, içerikli sanat anlayışı yerine insanın iç dünyasındaki duygulanmalarının ağırlık kazandığı bireysel konuları öne çıkaran, şiirde güzelliği esas alan bir sanat anlayışı geliştirir.
* 1. kuşağın sanatı halk için görmelerine karşılık, 2. kuşak sanatı sanat için görürler.Sanat anlayışlarının merkezine güzelliği yerleştirmiş olmaları böyle bir anlayışa zemin hazırlar.
* Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit ve Muallim Naci bu dönemin temsilcileri arasında yer alır.
* 2. kuşaktan sonra, onlardan devraldığını genişleten yaygınlaştıran Ara Nesil gelir. Onlarda 2. kuşaktan aldıkları yeniliği, daha geniş alana yayarak Serveti Fünun Dönemine kadar getirirler
* 1. kuşak şiirin biçiminden çok içeriğinde yenilik yapmış,şiiri sosyal ve siyasi konulara, ideolojilere, çeşitli düşüncelere aracı kılmıştır.2. kuşak şiirin içeriğiyle birlikte şeklinde ve üslup özelliklerinde önemli değişlikler yapmış ve şiirlerinde bireysel konulara ve temalara yer vermiştir.Bu da edebiyatın içe kapanmasına , aşırı duygusal yapıya bürünmesine yol açar.
* 1. kuşakta uygarlık, ilerleme, vatan, milliyet, hürriyet gibi kavramlar sıkça kullanılırken 2. kuşağın şiirlerinde aşk, ölüm, tabiat temaları, metafizik ve mistik arayışlara yer verilmiştir.
* 2. kuşak her kelimenin şiire giremeyeceğini düşünür, her şiirin kendine özgü söyleyiş tarzının ve kelime dağarcığının hatta ses düzeninin olduğu görüşüne bağlanır.Fakat dili sadeleştirmede ileri adım attıkları söylenemez.Dilde sanatlı yüksek söyleyişler vardır.
* Şinasi’nin dilde açtığı sadeleştirme çabası 2. dönemin şiirleri de yer alan Arapça Farsça tamlamalar yüzünden kesintiye uğramıştır. Özellikle Abdülhak Hamit’in şiirleri sadeleşme konusunda olumsuz görünüm sergiler. Ayrıca 2. dönem Muallim Naci dışında klasik edebiyatın çözülmeye hatta yıkılmaya başladığı dönemdir.
* Klasik edebiyatın hayal dünyası ve mazmunları önemli ölçüde terk edilmeye, yerine şairin gördüğü evreni ve yaşadığı hayatı algılayışını yansıtmaya yarayan imge(imaj) sistemi kurulmaya başlanır.
* Sevgili aşık olunan soyut olmaktan çıkmaya, yaşanan hayatta karşılığı bulunan varlığa dönüşmeye başlar. Bu da şiirin hayal dünyasının gerçeklikle ve tabiat varlıklarıyla bağını kuvvetlendirir.
* Klasik şiir bu dünyada sürdürülen hayatı küçümsemiş, soyut düzlemde bir hayat anlayışı geliştirmiştir. 1. kuşak şiirinde bu dünyayı ve yaşanan hayatı sanatın merkezine almaya başlamıştı. 2. kuşak yaşanan olayları, tabiat varlıkları ve insanı şiir dünyasında geniş olarak ifadeye yönelmesiyle 1. kuşağın açtığı yolu genişletir
.* Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit batı edebiyatlarından gelen etkisiyle, yeni şekil denemelerine girişir.
* Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit yeniliğin temsil edilmesi ve batı tarzı bir edebiyat kurulması yolunda Muallim Naci’den önce gelir. Bu iki şair batı tarzı eğitim alarak yetişmiş ve çocuk yaşta batı dillerini öğrenmişlerdir. Muallim Naci sınırlı yenilikten yana olmuş, klasik edebiyat zevkiyle yeni anlayışı birleştirmeye çalışan ılımlı bir yol tutmasına zemin hazırlamıştır.

RECAİZADE MAHMUT EKREM:
Öncü ve kuramcı

* • 2. kuşağın öncüsüdür.
* • A.Hamit’le birlikte 2. kuşağın yenileşmeyi yürüten başlıca sanatkarlarından biridir.
* • Şiirle birlikte öykü, roman, eleştiri yazarlığı ve edebiyat kuramı(teori) alanında çalışmalar yapmıştır
* .• Mekteb-i Mülkiye-i Şahane ve Mekteb-i Sultani(Galatasaray Lisesi)de edebiyat hocalığı yapmıştır: Ayrıca Tevfik Fikret öğrencisidir.
* Sanat eserinde güzelliği esas alır, bu yönüyle 1. kuşağın eğitici faydacı yönünden ayrılır.
* Türk edebiyatının Batı kimliği kazanmasındaki asıl rolünü şiir hakkındaki düşüncelerinde ve yeni yetişmekte olan genç sanatkarlar üzerindeki etkisinde aramak gerekir.
* Güzel olan her şeyin şiirin konusu olduğunu söyleyerek şiirin alanını genişletir.
* Şiirde 3 tür güzellik vardır.1. Düşünce güzelliği2. hayal güzelliği3. Duygu güzelliği (ruhu etkileyici olduğu için diğerlerinden üstün tutar.)
* Ona göre her şiirin ölçülü ve kafiyeli olması gerekmez.Her ölçülü ve kafiyeli sözde şiir değildir. Böylece düzyazı şiir(mensur şiir)in varlığı kabul edilmiş ve şiirle nazım birbirinden ayrılmıştır.
* Şiirin konuşma dilinden farklı bir dile sahip olması gerektiği görüşünde olan şair, bu düşüncesiyle şiirin gittikçe konuşma dilinden uzaklaşmansa zemin hazırlar.
* Dönemin birçok şairi gibi şiir sanatına klasik tarzda yazdığı gazellerle başlar. İlk şiir denemelerinden sonra klasik edebiyatın estetik anlayışından yavaş yavaş çıkarak yeniliğin kapısını aralar. Şiirin gayesi güzelliktir diyen şair, bu güzelliği gereğince gerçekleştirebilmek için içerikle üslup arasında uyum sağlamaya çalışır.
* Onun bakışıyla denizde kayık gezintisi, mezarlık ziyareti , avcıların tuzağına düşmüş geyik inleyişleri, hep şiirdir.Böylece şiirin alanını hayata ve tabiat varlıklarına doğru açarak genişletir.
* Klasik anlayışa bağlı gazeller ve kasideler yazdıktan sonra olgunluk dönemi şiirlerinde işlediği temaların başında aşk, Tanrı, tabiat, ölüm ve mezarlık gelir.Bunların yanında ikinci dereceden başka temalarda onun şiirindeki yerini alır.
* Ayrıntıda kalan inceliklerin melankolik atmosfer içerisinde terennümüne yönelir. Tabiat manzaraları açan bir çiçek , uçan kelebek, duvarda yer alan tablo, üzüntü verici manzara, bir yakınının kaybı duygulanması için yeterlidir. Bunun yanında insan hayatının önemli sorunları da onun şiirinde ifadesini bulur. Çocuklarının ölümü, onu ölüm ve Tanrı fikriyle karşı karşıya getirir.Fakat onun şiiri büyük metafizik ürperişe ve lirizme açılmadan kalır.
* Oğlu Nijad’ın genç yaşta ölümü üzerine yazdığı Ah Nijad başlıklı şiiri ölüm karşısında insanın çaresizliğini dile getirir. Yeni anlayış çerçevesinde yazılmış bu şiir yaşanmış bir durumu dile getiriş, samimi duygularıyla ifade edilişiyle dikkat çeker. Klasik edebiyatın mazmun dünyasından çıkmış, klişe(kalıplaşmış) ifadelerinden uzaklaşmıştır.
* Onun sanatının ilerleyen döneminde dilinin sade söyleyişe yönelmeye, yeni şekiller denemeye, kafiye örgüsünde değişikliğe gitmeye başladığı görülür. Bu değişiklikleri Batı edebiyatı etkisinde yapar.
* Şiirleri: Nağme-i Seher, Yadigar-ı Şebab, Zemzeme 1, Zemzeme 2, Zemzeme 3, Tefekkür, Pejmüde, Nijad Ekrem, Nefrin adlı kitaplarında toplamıştır.

ABDÜLHAK HAMİT TARHAN:
Şiirde Büyük Ürperiş

* Şiir sanatındaki gücüyle kendini gösteren ve Türk edebiyatının yenileşerek Batılı görünüm kazanmasında etkili olan sanatkardır.
* Coşkun romantizmine bağlı olarak dağınık ilhamı, dil kurallarının ihlali, üslup endişesi taşımayışı, klasik edebiyatın estetiğinde önemli ölçüde ayrılışı, metafizik endişeleri, farklı eşya ve insan algısı getirmesi ve yeni imgelere açılan hayal dünyasıyla klasik edebiyatı gerileten, yeniliğe zemin hazırlayan şair olur.
* Şinasiden itibaren gelen yenilik, şiir alanında, klasik zevkin karşısında ilk büyük başarısını onun kaleminde kazanır.
* Onun sanatı yeni bir estetik kurmaktan çok yüzyıllardır bağlı olduğumuz klasik edebiyatın estetiğini yıkmasıyla belirginleşir.Fazla titizlenmeden, kendisini sıkı bir disiplin altına almadan şiirde yenilik uygulaması onun sanatkar tarafının yetişme tarzı ve mizacıyla ilgilidir.
* Devrin diğer şairleri gibi klasik anlayışla yetişen, ilk kalem ürünlerini yolda vermiştir fakat yeni anlayışa geçmesi güç olmamıştır.
* Fransızcayı çocuk yaşta öğrenen şair, yeniliğin öncülerinden N. Kemal’i ve Recaizade M. Ekrem’i okuduktan sonra yeniliğe yönelmeye başlar.
* Sanatını geniş ölçüde ilhama ve bunlara bağlı olarak çağrışımlara bırakan Abdülhak Hamit, tabiat, aşk, ölüm ve metafizik konular çerçevesinde şiirini kurar.Özellikle ölüm ve metafizik etrafında onun şiiri büyük ürperiş olarak belirginlik kazanır.
* Kır ve köy hayatını anlattığı, Fransız romantiklerinin etkisiyle yazılan,ilk şiir kitabı ‘Sahra’ da toplanan kalem ürünleri Türk şiirine geniş olarak tabiatı sokması bakımından Batılı yolda yeniliktir.Bu da dış dünyanın gerekçi bir bakışla algılanmaya başladığını gösterir.
* Şiirlerinde gençlik yıllarından itibaren ölüm temi önemli bir yer tutar.Eşi Fatıma hanımın ölümü üzerine yazdığı Makber ölüm fikri ve metafizik konular etrafında derinleşmesini getirir.Bu eserinde eşini kaybetmenin ıstırabı yanında, ölümü kendi gerçeğinde görmesi bakımından Arif Paşa’nın torunu için yazdığı Mersiye, R.M.Ekrem’in ölüm temi etrafında dönen şiirleriyle düşünülebilir.Fakat onlardan daha ileri bir hamledir.Bu şiiri klasik edebiyatın kafiye düzeninden farklı şekilde düzenlenen bentlerden kuruludur.Ölüm ve mezar fikri üzerinde yoğunlaşan şair, eserinde mersiyeden farklı, yeni bir duyuş ve düşünüşle dikkati çeker.
* Farklı şekil uygulamalarının yanında Makber’n klasik mersiyeden ayrılan yanı ölümün kendi gerçekliğinde dile getirilmesidir.
* Ölüm fikri şiire de adını vere mezar üzerinde toplanır.
* Şiirde yaptığı yeniliklerin yanında önemli taraflarından biri Türk edebiyatına geniş şekilde felsefi şiiri getirmiş olmasıdır.Bu tarz daha önce ziya paşa Terci-i Bent’inde terennüm etmiş; ancak A. Hamit’in şiirinde ulaşmış olduğu derinliğe ulaşamamıştır.
* Türk şiirinin şekil ve içerikçe yenileşmesinde, Batılılaşmasında metafizik ve felsefi alanda alabildiğine zenginleşmesi yolunda büyük bir atılımdır.
* Onun şiirinde dikkat çeken yanlarından biri içinde karşıtlıkları ve çelişkileri barındırmasıdır. İki duygu ve düşünce arasında bölnmüş zihnin yarattığı karşıtlıklar ve çelişkiler, döneminin aydınlarının Doğu-Batı arasında yaşadığı ikilik kadar şairin mizacıyla ilgilidir. Şiirinin diğer bir özelliği genellikle güç anlaşılır olmasıdır. Bu da onun şiirinin hayal dünyası, dili, karşıtlıklara dayanan söyleyişiyle ilgili bir güçlük olarak belirmektedir.
* Şiirleri: Sahra, Divaneliklerim yahut Belde, Bunlar Odur,Makber, Ölü,Hacle, Kahpe yahut Bir Sefilenin Haspihali, Baladan Bir Ses, Validem, İlham-ı Vatan, Garam, Hep Yahut Hiç adlı kitaplarında toplamıştır.

MUALLİM NACİ:
Neo- Klasik

* Yetişme tarzı ve zevk bakımından klasik edebiyat anlayışı dairesinde yer alır.
* Ziya Paşa gibi klasik şiiri iyi bilen, özellikle şekil ve zevk bakımından bu edebiyata geniş olarak dayanan Muallim Naci, tam anlamıyla klasik şiire bağlı kalmaz. O, zevk ve şekil bakımından her ne kadar klasik şiire bağlı görünse de bu estetiği aynen sürdürme çabası içinde olan bir sanatkar değildir.
* Eskiyi reddetmeyip eski ve yeni arasında bir denge oluşturmuştur.
* Onun şiirleri incelendiğinde klasik Türk şiirinden farklı yanları olduğu anlaşılır.Kapılarını yenileştirmeye sınırlı olarak açan şair, klasik edebiyata bağını bilinçli şekilde sürdürür.Bu da onun dönemi içerisinde ılımlı, orta bir yol tutmasına, neo-klasik bir sanatkar kimliği kazanmasına yol açar.
* Medrese eğitimi görerek yetişir.Çocuk denecek yaşta şiir yazmaya başlar. İlk şiirlerini Varna’da 18 yayımlayan şair, kısa zaman içerisinde şöhrete kavuşur.
* Şiirlerinde daha çok aşk şarap etrafında kurulur. Hayata yukarıdan bakma, boş vermişlik, bir neşeyi sürdürme ve buna eşlik eden melal duygusu gereksiz ve sıkıcı övünmeler bu şiirinin ortak özelliktedir..Bununla birlikte zaman zaman özgün(orijinal) söyleyişlere ulaşan şair, dönemin içinde dikkate değer kalem ürünleri ortaya koyar.
* Gençlik yıllarında İstanbul’un dışında yaşaması dolayısıyla aydın çevreden uzak bulunması ve Fransızcayı geç öğrenmiş olması Batı edebiyatını geç tanımasına yol açar. Bu durum onun köklü ber yeniliğe gitmesinde köklü bir engel olmuştur.
* Kuzu, Kebuter, Dicle, Şam-ı Gariban başlıklı şiirleri yeni yolda yazılmış şiirlerdir. Bu şiirlerinde tema, nazım şekli ve dünya anlayışı bakımından eskiden ayrılır.
* R.M.Ekrem A.Hamdi gibi ısrarla yenilikçi olma çabasına girmeyecek, ondan yeni anlayışa bağlı şiirlerle eski anlayışa bağlı şiirler iç içe yürüyecektir.
* Yenilikçi şiirleride bulunmasına rağmen döneminde daha çok klasik şiirin temsilcileri arasında kabul edilir.
* Değişik türlerde çok sayıda kitabı yayımlanan Muallim Naci’nin şiir kitapları Terkib-bend-i Muallim Naci, Ateş-pare, Şerare, Füruzan, Sünbülle, Mir’at-ı Bedayi ve Yadigarı Naci’dir.
* 1. kuşakta Ziya Paşa, heceyle şiir yazmıştı. N.Kemal ise tiyatro eserlerinde yer alan mazmun kısımlarında hece denemelerinde bulunur. A.Hamitten de heceyle bir eser yazmasını ister. A.Hamit’in Nesteren adlı tiyatro oyunu bunun üzerine yazılır. N. Kemalden gelen etki ile R.Mahmut Ekrem de heceyi dener. Fakat bu ölçüde pek başarılı olamaz.

ARA NESİL:
Yenileşmenin 3. kuşağı

* Tanzimat sonrası 1. ve 2. kuşağın takipçisi olarak, bu iki kuşağın şiirin şekil, üslup ve içeriğinde yaptığı yeniliği daha da genişletir.Bu edebi devrede yeni şekil denemeleri ve yeni temalarda belirir. Bir yandan klasik şiirin şekil ve türleri kullanılırken diğer yandan Batı edebiyatının etkisi ile sarma kafiye, çapraz kafiye, sone ve serbest şekiller denenir.
* Enjambementli mısra yapısı kullanılmaya ve yeni imgeler şiire girmeye başlar.• Öne çıkan sanatçıları arasında Menemenlizade Mehmet Tahir, Nabizade Nazım, Mehmet Celal, Nigar Hanım, Mustafa Reşit, Recep Vahyi, Fazlı Necip, Müstecabizade İsmet gibi isimler yer alır.
* Birçok edebiyat dergisi bu kuşak tarafından çıkarılmıştır.Bunlar arasında Afak,Asar,Berk,Gayret,Gülşen, Güneş, Haver, Hazine-i Fünun,Hizmeti Maarif, Malumat, Mektep, Mir’at-i Alem, Muhit,Musavver, Nilüfer, Resimli Gazete gibi çoğunun yayın hayatı birkaç yılı aşmayan dergilerle Mizan, Saadet,Sabah, Tercüman-ı Hakikat gazetelerini sayabiliriz.
* 2. kuşağın şiirlerinde konu aldığı bireysel duygular, ince hassasiyetler gibi konuları ara nesil mensupları daha da genişleterek sürdürür ve Servet-i Fünun’a intikal eder.
* Belli kurallar etrafında toplanmış bir edebi topluluk değildir.Dönem içerisinde sınırlarının kesin olmadığı ve birinden diğerine geçişin kolaylık gösterdiği 3yönelişten söz etmek mümkündür:

KLASİK EDEBİYATI SÜRDÜRMEK İSTEYENLER

* Yaşam tarzı ve hayat anlayışı bakımından eskinin temsilcisi durumundaki bu şairler,yeniliğin yerleşmeye başladığı bir dönemde klasik edebiyattan gelen zevk ve alışkanlıklarla yenileşmenin karşısında yer alır.
* Eskiyi sürdürmek isteyenler arasında Şeyh Vasfi, Elhac İbrahim Efendi, Hoca Hayret Efendi, Mehmet Salahi, Muallim Feyzi ve Ali Ruhı’yi de saymak gerekir.
* Servet-i Fünun’un öncülerinden biri durumundaki Cenap Şahabettin Hazine-i Fünun ve Mektep gibi dergilerde Şeyh Vasfi’ye ve başka şairlere nazireler yazar; Tevfik Fikret, Muallim Naci- Muallim Feyzi yolunun izleyicisi olarak gazelleri tevhidler kaleme alır ve Şeyh Vasfi’ye, Muallim , Muallim Naci’ye nazireler yazar.

ESKİ İLE YENİ ARASINDA YER ALANLAR

* Yeniliklere açık daha çok Muallim Naci’ye yaklaşan topluluktur.
* Bir bakıma sentezci anlayışla eskinin üzerine yeni unsurları ekleyerek eskiyi kendi içerisinde yenileme çabası içerisinde görünürler.
* Yenileşmede aşırılığı düşmeden ılımlı, orta bir yol takip ederler.Ziya Paşa-Ahmet Mithat- Muallim Naci çizgisi üzerinden gelerek Ahmet Rasim, Ali Kemal, Recep Vahyi gibi isimleri bu gruba dahil edebiliriz.
* Edebiyatımızda eski ile yanş Servet-i Fünun’a dek birlikte, iç içe yürüyecektir.

YENİLİKÇİLER

* Genç sanatkarların R.M.Ekrem ve Abdülhak Hamit gibi öncülerden hareketle, Batı edebiyatlarını model alarak yeniliğin etrafını bilinçli şekilde genişletmeye çalışmalarıdır.
* Servet-i Fünun’u hazırlayan grup, bu sanatkarlardan oluşur.
* Üstat R.M.Ekrem, şiir hakkındaki görüşleri; ‘dahi azam’ unvanıyla anılan A.Hamit Sahra, Belde, Makber ve tiyatro eserleriyle edebi devre üzerinde hakimiyeti kurmuştu.
* Ara Nesil mensuplarının faaliyetleri içerisinde çeviri önemli yer tutar.
* 1859’da Şinasi’nin ve Münif Paşa’nın Fransızcadan yaptığı çevirilerle başlayan faaliyet asıl gelişmesini Ara Nesil döneminde idrak eder.
* Bu edebi devrede yeni şekil denemeleri ve temalar belirir.
* Bireysel temalardan aşk ve ölüm şiirin asli temalarıdır. Bunun yanında verem, hüzün, gözyaşı, yaşama sevinci, ev hayatı birer tema veya konu olarak belirir.
* Yenilikçilerde romantizmden gelen aşırı duygululuk aşk şiirlerinde kendini gösterir.

TABLO ALTI ŞİİR

* Sanatkarlar için karşılaştıkları herhangi bir resim, hatta daha sonraları fotograf ilham kaynağı haline dönüşür.Sanatkar, ressamın fırçasında ifadesini bulan tablodaki tasviri kendi iç dünyasından geçirerek şiir şeklinde ifade etmeye girişir.
* M.Kayahan Özgül’ün belirttiği gibi, ilk örneklerine Mir’at-i Alem dergisinde rastlanan, R.M.Ekrem’in Kelebek ve Hüseyin Haşim’in ‘Kocakarı ve Kedi’ şiirleriyle başlayan, Muallim Naci ve M.Faik’in de katılmasıyla genişleyen tablo için şiir, bir başka söyleyişle tablo altı şiir modası, ara Nesil mensuplarınca rağbet edilen bir yol olur
* Şiirin yanında küçük öykü ve sanatlı düzyazıların da yazıldığı bu tablolar, daha çok tabiat tasvirleri ve çocuk resimleri olarak belirir. Havada uçan kelebek, bahçede açmış çiçek, ağaca konan kuş, dikiş diken veya kitap okuyan genç kız resmi şairin ilhamını besler. Bazen gazete ve dergilerde yayımlanan edebi eserin konusuna uygun düşen resimlerde konduğu olur.
* Yalnızca resmin yaptığı işi dil yoluyla ifade etmekle kalmaz, şairin veya yazarın onu hayal gücüyle geliştirerek tamamlamasını; bunu yaparken de duygusal durumları bile realist bir bakışla ayrıntılarını kaçırmadan ifade etmesini getirir.

DÜZYAZI ŞİİR(MENSUR ŞİİR)
* Türk edebiyatına Batı’dan çeviriler yoluyla giren, R.M. Ekrem’in ‘nesr-i muhayyel’ terkibiyle karşıladığı düzyazı şiir(mensur şiir) de ara nesil mensuplarından ilgi görür.
* Envar-ı Zeka ve Şark dergilerinde Mustafa Reşit’in, Tercüman-ı Hakikat; Şafak ve Saadet’te de Mehmet Celal’in, İzmir’de çıkan Hizmet’te ise Halit Ziya’nın mensur şiir denemelerine rastlamaya başlanır. Daha sonra Mustafa Reşit, düzyazı şiirini Gözyaşları adıyla küçük bir kitapta toplar. Düzyazı şiirin gelişmesinde önemli rol oynayan Halit Ziya ise Mensur Şiirler ve Mezardan Sesler’i yayımlar.
* Halit Ziya, 1886’da Hizmet Gazetesinde yayımlamaya başlayan, daha sonra 1891’de Mensur Şiirler ve Mezardan Sesler adlı eserlerinde toplanan yazılarıyla bu türün Türk edebiyatındaki ilk başarılı ve kalıcı örneklerini kalıplaştırır.
* Tanzimat sonrasının 2. ve 3. kuşağın ortaya koydukları kalem ürünleriyle Türk şiirini içerik ve şekil yönünden değiştirmiş ve geliştirmiş, Servet-i Fünun şairlerinin daha batılı ve yeni bir edebiyat kurabilecekleri zemin oluştururlar.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst