Aöf Türk Edebiyatının Mitolojik Kaynakları Dersi 10.Ünite Ders Notları

tremendous

Forum Yöneticisi
Katılım
11 Ara 2012
Mesajlar
1,781
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
İstanbul
Aöf Türk Edebiyatının Mitolojik Kaynakları Dersi 10.Ünite Ders Notları


Modern Türk Edebiyatında Mitoloji


Tanzimat Dönemi Edebiyatı’nda Çeviri Faaliyetleri ve Mitoloji İlgisi:

-Mitoloji , kaynağını büyük oranda Firdevsi’nin Şehname’sinden alır.Yunan destanları İlyada ve Odysseia’dan esintiler bulunmakla birlikte Şehname,Doğu’nun metnidir ve Fars kültürünü ihya etmek amacıyla yazılmıştır.

-Hümanizm:İnsanı düşüncenin merkezine koyan,onun özünü kavramaya yönelen ve insani özü açığa çıkararak bireysel ve toplumsal bilince yerleştirmek isteyen düşünce akımıdır.

-Osmanlı Devleti, Tanzimat(1839) ve Islahat(1856) fermanıyla geleceğini Avrupa’da görmeye başladığı süreçte,Antik Yunan felsefesine aşina olan Osmanlı münevveri de ilk kurgusal metin çevirisi ile Avrupa’nın kaynağına doğru yola çıkar.

-Fenelon’un 1699’da yayımlanan Telemaque adlı kitabını Yusuf Kamil Paşa 1859’da Türkçeye çevirir.Mehmed Sadık Efendi,Tanzir-i Telemak adlı kitabıyla Fenelon’un eserinin yerli ve İslami bir sürümünü oluşturur.Fenelon kitabının konusunu Homeros’un Odysseia’sından almıştır.

-Telemaque’ı Türkçeye çeviren Yusuf Kamil Paşa, bu dünyayı yaşadığı toplumun değerlerine göre düzenlemiştir.

-Tercüme-i Telemak,Osmanlı münevverinde Yunan mitolojisine karşı yoğun bir ilgi uyandırmış; ‘’ihtiva ettiği ahlaki umdelerle(ilkelerle) bizim için yeni olan hayal sistemiyle ve taşıdığı Yunanî masal unsuruyla uzun zaman –bilhassa Namık Kemal –Ekrem nesline- tesir’’ etmiştir.(Tanpınar)

-Tanzimat Dönemi Edebiyatı’nın ilk nesli içinde değerlendirilen Namık Kemal, Celaleddin Harzemşah(1888)adlı tiyatro eserine yazdığı ‘’Mukaddime-i Celal’’ de, divan şiirinin ‘’güzel’’iyle bir bakıma dalga geçerken sadece bir mazmuna değil,bir dünya görüşüne ve estetik zevke de karşı çıkar.

-1890’da Şemseddin Sami’nin Yunan ve Roma mitolojilerini genişçe tanıttığı Esâtîr adlı kitabı,1894’te Nabizade Nazım’ın yirmi dört sayfalık Esâtîr adlı risalesi yayımlanır.

-Yunan ve Roma mitolojilerinin temel kaynaklarından biri durumundaki İlyada,1890’da ölen Sadullah Rami Paşa tarafından on beyti aruz ölçüsüyle manzum,elli sayfaya yakını da düzyazı olarak Türkçeye çevrilmiştir.

-Selanikli Hilmi’nin 1900’de yayımlanan İlyas Yâhud Şâir-i Şehîr Omiros’u,İlyada’nın Yunancadan ilk çevirisi olarak karşımıza çıkar.

-Ahmet Mithat Efendi,27 Mart-31 Mart 1890 tarihlerinde Tercüman-ı Hakikat gazetesinde çıkan ‘’Mitoloji ve Şiir’’ ile ‘’Tekrar Mitoloji ve Şiir’’ başlıklı yazılarında Yunan,Hint ve İran mitolojilerinden söz açarak ‘’klasik’’ kelimesi üzerinde durur.Yedi yıl geçtikten sonra 5 Eylül 1897 tarihli Tecüman-ı Hakikat gazetesinde çıkan ‘’İkram-ı Aklâm’’ başlıklı yazısında,yeni edebiyatın asıl kaynaklarının neler olması gerektiği üzerinde durarak, Avrupa klasiklerinin önemini belirtip bunların dilimize çevrilmeleri gerektiğini vurgular.

-İkrâm-ı Aklâm’daki iddialar;Ahmet Cevdet,Cenap Şahabettin,Necip Asım,İsmail Avni,Hüseyin Daniş,Ahmet Rasim ve Sait Bey tarafından yazılan yazılarla değerlendirilir.

-Cenap Şahabettin, edebiyatımızda klasik döneme ihtiyaç duyulmadığını belirtip Batı klasiklerini çevirme önerisinin sürece müdahale etmek anlamına geleceğini ileri sürer.

-Hüseyin Daniş,klasiklerin ortaya çıktığı dönemlere dikkat çekerek Yunan ve Latin kaynaklarını anar; bununla birlikte,’’klasik’’ sözcüğünün sadece Yunan eserleri için kullanılmaması gerektiğini vurgular.

-Yazılarıyla Yunan ve Latin mitolojisine karşı ilginin sıcak kalmasını sağladığı gibi ‘’klasikler tartışması’’nı da başlatan Ahmet Mithat Efendi,iki romanında mitolojiden yararlanmıştır.Ahmed Metin ve Şirzad’da (1892),roman kahramanı Ahmed Metin aracılığıyla mitoloji hakkında bazı görüşler ileri sürer.Mitolojiyi ‘’kocakarı masalı’’ olarak görmemek gerektiğini, Eski Yunanın ve Romalıların mitoslara gerçekmiş gibi bağlandıklarını,sadece Batılıların değil Arap’ın, Acem’in, Hindû’nun, Türk’ün,Tarar’ın da mitolojilerinin bulunduğunu,bununla birlikte Müslüman kavimlerin ‘’hakikat yolu’’nu bulduktan sonra mitolojilerini unuttuklarını ama Avrupalıların Hıristiyan olduktan sonra da aziz ve azizelere mitolojik özellikler atfederek Yunan ve Latin mitolojilerini yaşattıklarını söyler.

-Ahmet Mithat Efendi,Ahmed Metin ve Şirzad’da düşünce şeklinde dikkat çektiği Yunan ve Latin mitolojisini, Taaffüf(1897) adlı romanında kurgusal bir unsur olarak kullanır.Taaffüf’ün ‘’Venis ve Minerva’’ başlıklı bölümünde,anlatıcı,Antik Yunan tarihinin mitoloji üzerinden yazıldığını belirttikten sonra Saniha Hanım’ın çalışma odasına Venüs ve Minerva heykellerinin konulmasındaki nedeni belirginleştirmek için romanına mitoloji hakkında bir makale koyar.

-Tanzimat Dönemi Edebiyatı’nın ikinci neslinden olan Abdülhak Hamid, şiirlerinde ve tiyatro eserlerinde Yunan ve Latin mitolojileriyle birlikte Asur mitolojisine de ilgi göstermiştir.Abdülhak Hamid,mitolojiyle kurduğu ilişkide,Ahmet Mithat Efendi’nin Taaffüf’ünde olduğu gibi,derinleşip mitolojik göndermelerini kurgusal bir işlev gözeterek kullanmaz;farkı mitolojilerden seçtiği figürleri,şiirlerinin ve tiyatro eserlerinin dünyasını zenginleştiren egzotik birer malzeme olarak değerlendirir.

Servet-i Fünûn Edebiyatı ve Mitoloji:

-Servet-i Fünûn şair ve yazarları,estetik ve edebiyatla ilgili görüşlerinde Eski Yunan ve Roma şairlerini de gözetirler.

-‘’Deha’’ konusunu estetiğe ilşkin bir sorun olarak irdeleyen Hüseyin Cahid(Yalçın),öncelikle Yunan ve Roma şairlerinin ‘’deha’’yı nasıl algıladıklarını belirtir.’’Taklit’’ başlıklı yazısında,Roma edebiyatının Yunan edebiyatını taklit ettiğini;ama taklit edenlerin ‘’benzerlerinden daha aşağı eser yaratmadıklarını’’ söyler.

-Halit Ziya da,1891’de yayımlanan Hikaye adlı kitabında ‘’realist bir edebiyatın kaideleri’’ni verirken,’’hikayenin ilk olarak Yunanlılarda görüldüğünü belirtip bunları birer birer sayar.

-Tefik Fikret’in Haluk’un Defteri(1911) adlı kitabında yer alan ‘’ Promete’’ şiiri,Servet-i Fünun Edebiyatı’nın mitolojiyle edebi metinin bağlamında kurduğu ilişkiyi örnekler.

-İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra Servet-i Fünun Edebiyatı’nın iki önemli yazarı Halit Ziya ve Mehmet Rauf,Yunan ve Latin mitolojileriyle ilgili kitap çıkarmıştır.

-Mehmet Rauf,1911’de bir ders kitabı olarak yayımlanan Yunân-ı Kadîm Târih-i Edebiyatı adlı kitabında, Yunan edebiyatını tanıtır,klasik eserlerin önemine dikkat çekerek bizde bu tarz eserler olmayışına değinir.

-Mehmet Rauf’un eseriyle hacim yönünden kıyaslanamayacak kadar zayıf olan Yunan Târih-i Edebiyatı(1915) adlı kitap,Halit Ziya’nın, İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra Dârülfünun’da açılan ‘’Garp Edebiyatı Kürsüsü’’ ne, getirildiğinde hazırladığı ders notlarından oluşturulmuştur

  • Nev-Yunânîlik veya Bahr-ı Safîd Havzası’nı Arayış:
-1910’lu yıllarda,hem Yunan tarihi ve mitolojisine dair yayımlanan kitaplarla hem de ‘’Nev-Yunânî’’ bir edebi mektep kurma arzusuyla mitoloji,şiir için kaynak olarak algılanmaya başlanır.

-Yahya Kemal, Paris’ten 1912’de ‘’Nev-Yunânîlik’’ düşüncesiyle yurda döner.

-Yakup Kadri, ‘’Nev-Yunanilik’’i esas alan bir ‘’edebi mektep’’ (edebiyat hareketi) kurmaya niyetlenir.Bu niyetini Tefik Fikret’e söyler.Tefik Fikret’e müracaatta,şairin ‘’Promete’’ adlı şiiri yönlendiricidir.

-Mehmet Tefik Paşa’nın 1913’te yayımlanan Esâtir-i Yunâniyân adlı kitabı üzerine Yahya Kemal sonraki yılın ilk aylarında yazdığı ‘’Bir Kitâb-ı Esâtir’’ başlıklı yazısında, ‘’Bahr-ı Safîd havzası’’nda(Akdeniz Havzası) oluşan kültür çevresine dikkat çeker.

-Yunan mitolojisi,Yahya Kemal’e göre ‘’Bahr-ı Safîd Havzası’’ nın verimidir ve kaynak noktasında sıkıntı duyulacak bir sebep yoktur.Bu kaynak için Milli Edebiyat görünüşünü sahiplenenler başta olmak zere bazı edebiyatçılar;Yahya Kemal,Yakup Kadri ve Tefik Fikret gibi düşünmez.

-Ömer Seyfettin ‘’Boykotaj Düşmanı’’ başlıklı bir hikaye yazar ve Yahya Kemal’in ‘’Çamlar Altında Musâhabe’’ başlıklı yazılarının yayımlandığı günlerde 17 Mayıs 1914’te Tanin’de yayımlar.

-Yahya Kemal’in ‘’Sicilya Kızları’’ ve ‘’Biblos Kadınları’’ adlı şiirleri ile 1914’te ‘’Süleyman Sâdi’’ imzasıyla Peyâm-ı Edebî’de yayımlanan ‘’Çamlar Altında Musâhabe’’ başlıklı bir dizi yazısı,’’Nev-Yunânîlik’’görüşüyle şekillenen duyuş ve söyleyişi belirginleştirir.

-Yahya Kemal’de Eski Yunan’ın getirdiği sanat heyecanı,yarım kalan ‘’Bergama Heykeltıraşları’’ adlı şiirinde açık bir şekilde görünürken ‘’gazel’’ formundaki bazı şiirlerinde ise hayli içselleşmiş bir biçimde kendini gösterir.

-Yakup Kadri’nin 1913’te Peyâm-ı Edebi’de yayımlanan ‘’Bir Muhavere’’ ile ‘’Bir Huysuzun Defterinden’’ ve 1914’te Nevsâl-i Milli’de çıkan ’’Siyah Saçlı Yabancı ile Berrak Gözlü Genç Kızın Sözleri’’ başlıklı metinleri, genç yazarın Yunan ve Latin çağlarına yöneldiğini gösterir.

-‘’Bir Muhavere’’de Yakup Kadri,Homeros’a duyduğu hayranlığı coşkulu bir biçimde aktarır.Ona göre İlyada her türl kusurdan uzak,olgun,mucize denebilecek bir özelliğe sahip, ‘’lisan-ı insaniyetten emsalsiz’’ bir kitabı;Homeros da ‘’insanların râhını tenvîr eden (yolunu aydınlatan) ilk şafak,ilk büyük şafaktı’’r,’’her şeyin menba’ıdır.’’

-Yakup Kadri ‘’Bir Huysuzun Defterinden’’ başlıklı yazısında Yunan mitolojisinin aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’in etrafında yer alan tanrıçalara kendini kurtarması için seslenmesi anlatılmıştır.

-Yahya Kemal’in ‘’Musahâbe’’lerinden birini anlatan ‘’Siyah Saçlı Yabancı ile Berrak Gözlü Genç Kızın Sözleri’’ adlı yazısında Yakup Kadri Dionyosos ayinlerinin sesini ve havasını, Yunan mitolojisinden ‘’Ülis,Hermes,Baküs,Demetr’’ gibi isimleri anarak duyurmaya çalışır.

-Yakup Kadri’nin 1922’de Dergâh dergisinde yayımlanan ‘’Kır Mektupları’’nda da veya Bahr-ı Safîd Havzası görüşünün izleri vardır.

-Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati’nin görüşlerini eleştirip onlara karşı yeni bir oluşumun merkezi niyetiyle 1914 Mart’ında yayımlanan Safahat-ı Şiir ve Fikir dergisinde Nev-Yunânîlik görüşü onarılarak canlandırılmak istenirse de,bir sonuç alınamaz.
Mili Edebiyat Hareketi ve Türk Mitolojisi:

-‘’Bizde mitolojiyi sanat ve fikriyatta canlı bir mevzu haline getirmek isteyen Ziya Gökalp’’tir diyen Hilmi Ziya Ülken’dir.

-Ziya Gökalp daima köklere kadar giderek payen devrin mitolojisini tetkik etmiş İslami devrin destanlarıyla maşgul olmamıştır.

-Ziya Gökalp,1911’in ilk aylarına kadar Osmanlıcılık görüşünü savunmuş;Selanik’te İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin desteğiyle yayımlanan Genç Kalemler dergisinin kadrosuna katıldıktan sonra Turancılık’a yönelmiştir.

-Ziya Gökalp’in gençleri gözeterek yazıdığı Kızılelma’da ve çocuklar için yazdığı Alageyik’te ayrıca Altun Yurt, Akkurum ve Altun Destan’da Turancılık düşüncesi Türk efsanelerinden ve destanlarından motiflerle iletilir.’’Türkçülüğün Esasları’’ adlı kitabının ‘’Türkçülüğün Tarihi’’ başlıklı ilk bölümünde, ’’Turan’’ şiirine tarihsel bir işlev yüklemiştir.

-Ziya Gökalp;destanlar,halk hikayeleri ve masallardan Türk Romantizmi çıkarma niyetiyle bazı manzumeler yazmıştır.Ergenekon Destanı’ndan esinlenerek ‘’Ergenekon’’ adlı şiirini 1912’de yayımlar.1917’de yayımladığı ‘’Deli Dumrul’’ ile ‘’Arslan Basat’’, ’’Dede Korkut Kitabı’’ ndaki destanalrı dönüştürerek yazdığı manzumelerdir.

-Ziya Gökalp’in Kızılelma(1914) ve Altın Işık(1923) adlı kitaplarında bir araya getirdiği manzumelerinde, Türk mitolojisinden figürlere,motiflere yer verildiği veya bazı manzumelerinin tamamen mitosun yeni bir yorumu olarak kurgulandığı görülüür.

-Genç Kalemler dergisinde yayımlanan Yeni Lisan başlıklı yazıyla dilde sadeleşme düşüncesinin olduğu kadar Milli Edebiyat görüşünün de temellerini atan Ömer Seyfettin,1913-1915’te yazdığı Yüksek Aydınlıklar, Fecr ve Güneş adlı manzumelerinde Turancılık’a bağlılığını gösterir.

-Ömer Seyfettin’i Türk destanlarındaki mitosları güncelleyerek manzumeler yazmaya yönlendiren en önemli etken Nev-Yunanilik girişiminin Yunan mitolojisini esas alan sanat anlayışına karşı yerli kaynakları öne çıkarma isteğidir.

-Ömer Seyfettin 1914’te yazdığı Türklerin Milli Bayramı başlıklı yazısında Oğuz Kağan destanı ile Ergenekon Destanı’na göndermelerde bulunarak Yenigün’ün(Nevruz) gelişini bildiren 9 Mart’ın milli bayram olarak kutlanması gerektiğini ileri sürmüştür.

-Ömer Seyfettin;Başını Vermeyen Şehit,Kızılelma Neresi?,Pembe İncili Kaftan adlı hikayelerinde de Türk mitolojisinden motifler kullanmış,Primo Türk Çocuğu hikayesinde ise Oğuz Kağan Destanı’nı güncellemiştir.

-Ziya Gökalp’in Türkçülüğün Esasları’nda belirttiği üzere Turancılık görüşü,Halide Edip’in 1912’de yayımlanan ütopik romanı Yeni Turan’ı hazırlamıştır.

-Müftüoğlu Ahmet Hikmet’in Altın Ordu başlıklı yazısı 10 Ağustos 1913’te yayımlanmaya başlayan Altın Ordu dergisinin ilk sayısında çıkmıştır.

-Orta Asya’dan Batı’ya yönelişi anlatan Ahmet Hikmet,Milli Mücadele yıllarında yazıp Tasvir-i Efkar gazetesinde tefrika ettiği Gönül Hanım(1920) adlı romanında ise bir Türk subayı,bir Macar asilzadesi ve iki Tatar kardeşin Orhun Abideleri’ni görmek ve incelemek üzere anayurda yaptıkları geziyi hikaye etmiştir.Benzer bir başka kadın kahraman da Müfide Ferit’in Aydemir(1918) adlı romanındaki Hazin’dir.

- Ahmet Hamdi Tanpınar, ’’Türkçülük hareketinin geliştiği ve saf Türkçe namına bütün maziyi itham ettiği bir devirde keşfedilen iki mühim eserin payını da burada unutmamak gerekir.’’ diyerek Türk mitolojisine kaynak sağlayan DLT ile Dede Korkut Kitabı’na dikkat çeker.

-1920’lere gelirken İlyada ve Odysseia üzerinden Yunan mitolojisine ilgi tazelenir.Bu ilgiyi Milli Edebiyat görüşünün poetikasını ve edebi ürünlerini veren Ömer Seyfettin ile Ali Canip’in tazelemesi ilginçtir.Ömer Seyfettin, İlyada’yı Leconte de Lisle’in Fransızca çevirisinden bazı tasarruflarla Türkçeye aktararak Yeni Mecmua’da on iki sayı tefrika etmiştir.

-Ömer Seyfettin Fin destanı Kalavela’dan bazı parçaları da çevirerek 1920’de Türk Yurdu dergisinde tefrika etmiştir.

-Hasan Ali Yücel, Ömer Seyfettin ‘in önceki tutumunu konjoktörün belirlediğini vurgulayıp, onun İlyada çevirisinden sonra 1919’da yazdığı Garp Edebiyatı ve Yunan Klasikleri başlıklı yazısına dikkat çekmiştir.

-Ömer Seyfettin’in İlyada’yı çevirme girişiminin nedenleri Ziya Gökalp’in söyleminden olduğu kadar,Ali Canip’in ‘’Homer Kimdir? İlyada ve Odise Nasıl Eserlerdir?’’, ‘’Epope Nedir?’’,’’ Epope Asrî Bir Nev’i Kimdir?’’ ve ’’ Yine Epope ‘ye Dair’’ başlıklı yazılarından da anlaşılabilir.

-Ali Canip ‘’Homer Kimdir?İlyada ve Odise Nasıl Eserlerdir?’’ başlıklı yazısında ,önce anılan eserlerin Avrupa edebiyatlarında gördüğü ilgiye ve nasıl bir yenileyici etkide bulunduğuna dikkat çeker;sonra eserlerdeki epik anlatım ile mitosların yorumlanışı ve sunuluşunu değerlendirir. ‘’Epope Nedir?’’ başlıklı yazısında epopenin tanımı için Voltaire’e müracaat eder ve onun kahramanca maceraların manzum hikayesi tanımını benimser.

-Milli Mücadele yıllarda ülkenin ve Türklerin durumu Türk mitolojisine göndermede bulunarak ‘’Ergenekon Destanı’’yla açıklanır.Bu bağlamda Kütahya Mebusu Besim Atalay’ın 1921’de yayımlanan ‘’Ergenekon-Nevruz’’ başlıklı yazısı hatırlanabilir.

-Yakup Kadri de Milli Mücadele yıllarında İkdam gazetesinde çıkan bazı yazılarını 1928’de Ergenekon adını verdiği kitapta bir araya getirmiştir.
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı’nda Mitolojiye Bağlı Arayışlar:

-Ulus devlet;belli bir coğrafi sınırla çizilmiş topraklar üzerinde,meşrutiyetini bir ulusun egemenliğinden alan devlet şeklidir.Milli devlet kavramı da,ulus devleti karşılayacak biçimde kullanılmaktadır.

-Mustafa Kemal Atatürk döneminde, İstiklal savaşının destanî havası,İslamlıktan önceki Türk tarihine gidiş ve halk edebiyatının tesiriyle şiir,tiyatro ve roman türlerinde eski Türk destanlarını veya kahramanlıklarını konu alan bir hayli eser yazılmıştır.

  • İnkılâbın Mitolojiyle Efsaneleştirilmesi:
-Atatürk döneminde yazılan bazı manzumelerde be manzum piyeslerde,Milli Mücadele ‘’Ergenekon’’a, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ‘’Bozkurt’’a benzetilmiştir.Örnek olarak Samih Rifat ‘’Türk Ocağı Gençlerine’’ manzumesi,1927’de yazılmış olan Halit Fahri Ozansoy’un milli marş güftesi için yazdığı dizeler ve Enis Behiç Koryürek’in ‘’Milli Neşide’’si gösterilebilir.

-Abdullah Ziya (Kozanoğlu), Kızıltuğ’da(1923) Göktürk Hakanlığını diriltmek isteyen Cengiz Han’ın;Atlı Han’da(1924) ‘’Türk’ün Avrupa’daki destanlarından birini daha yaşatmak için’’ Attilâ’nın ve Gültekin’de (1928) ‘’adımızı,dilimizi,bayrağımızı borçlu olduğumuz bir Türk kahramanının hayalini canlandırmak’’ için Kültigin’in romanını yazmıştır.Popüler tarih romancılığının ilk örnekleri denebilecek bu romanlar,ideolojiyi halka yaymada önemli bir işlev görmüştür.

-Şevket Süreyya’nın inkılâbı efsaneleştirme teorisi,dönemin bazı şair ve yazarlarının eserlerinde uygulamaya konmuştur.Uygulamanın en meşhur piyeslerinden biri Faruk Nafiz(Çamlıbel)’in Akın’ıdır.İlk temsilinde Reisicumhur Mustafa Kemal Atatürk ,Başvekil İsmet İnönü,Meclis Reisi ve daha birçok yüksek zevat bulunmuştur.Piyes üzerine Muhittin Doğan bir değerlendirme yazısı yazmıştır.

-Faruk Nafiz, Akın’dan sonra Özyurt(1932) ve Kahraman’ı (1933),Yaşar Nabi Nayır Mete’yi(1933) yazar.Behçet Kemal Çağlar;Ergenekon(1933), Çoban(1933) ve Attila(1935) adlı manzum piyesleriyle Türk tarihini epik ve romantik bir biçimde canlandırır.

-İshak Refet Işıtman,Ne Mutlu Bana ki Türk Yaratıldım (1933),Cumhuriyet Destanı (1934),Atatürk (1935) adlı kitaplarındaki manzumeleriyle Cumhuriyet’i romantik bir kavrayışla yüceltir ve Atatürk’ü büyük bir bağlılıkla mitoslaştırmaya çalışır.Kazım Nami Duru da En Büyüğümüz İçin(1935) kitabındaki manzumelerinde,Atatürk’ü böyle bir görüşle işler.

-Atatürk’ün yönlendirmesiyle Öz Soy’u yazan Münir Hayri,bu eserin 24 Haziran 1934’te Atatürk’ün ve İran Şahı’nın huzurunda sahnelemesinin ardından Bayönder’i(1934) yazmakla görevlendirilmiştir.

-A.İsmet Ulukut Sümerleri yücelttiği Sümer Ülkelerinde(1934) piyesini yazmıştır.
Türkçülükle Belirginleştirilen Türk Mitolojisi:

-1930’lu yıllarda Türk mitolojisinin milli bir duyarlılık ve heyecanla sahiplenildiği görülür.Başta Hüseyin Nihal Atsız olmak üzere,Sabahhattin Ali,Fethi Tevetoğlu,Nihat Sami Banarlı ve başkaları şiirlerinde Türk mitoslarını kullanır.

-Atsız Mecmua’da Mehmet Sadık’ın hazırladığı ve ‘’Şiirler Mecmuası’’ alt başlığıyla sunduğu Ergenekon Yolları (1935) adlı derleme Türkçü-turancı görüşün en heyecanlı ürünlerini içerir.

-Fuat Şükrü’nün Turan ve Türkler(1931),Mehmet Necati Öngay’ın Ergenekon’dan Doğan Güneş (1935),Fethi Tevetoğlu’nun Türklüğe Kurban(1943),Hüseyin Nihal Atsız’ın Yolların Sonu(1946),Feyzullah Sacit Ülkü’nün Ülkü ve Şiir(1949) adlı kitaplarındaki bazı şiirlerinde, Türk destanlarından motifler veya figürler Türkçü bir söylemle yer alır.

-Basri Gocul Türk Milli destanı Oğuzlama(ilk kitap 1948) adlı bir dizi kitap çıkarır.

-İsmail Hakkı Yılanlıoğlu’nun Müslüman Türk Çocuklarına Armağanım (1951) adlı kitabı Türk ve İslam hassasiyeti ile yazılan manzumelerden oluşturulmuştur.

-Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Bozkurtların Ruhu(1952) ,Genç Osman Destanı (1959), Kür Şad İhtilali Destanı(1970), Malazgirt Destanı(1971), Bozkurtların Destanı(1972), Kopuzdan Ezgiler(1979) ve Destanlarda Uyanmak(1984) adlı kitaplarında pagan dönemi mitosları ile İslami döneme ait menkıbeleri kaynak olarak değerlendirir.Bozkurtların Destanı,Hüseyin Nihal Atsız’ın Bozkurtların Ölümü adlı romanının manzum söyleme niyetinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

-Yetkin Ozan’ın Atmaca Uçurumu’ndaki (1974) bazı şiirlerinde duyuş,destansıdır;aynı özellik Dilaver Cebeci’nin Şafağa Çekilenler(1984) adlı kitabındaki şiirlerde de görülür.

-Abdullah Ziya’nın popüler romanlarından sonra A.Baha’nın Yoların Sesi dergisinde tefrika edilen milli ve tarihi romanı Orhon’dan Sakarya’ya Demir Alp acemi bir deneme olarak kalmıştır.

-Hüseyin Nihal Atsız’ın kurgusu ve anlatım teknikleri yönünden başarılı olan Bozkurtların Ölümü(1946) ile Bozkurtlar Diriliyor(1949) adlı romanları, epiğin romanesk bir hava içinde işlenmesi yönünden de dikkat çekicidir.

-Mustafa Necati Sepetçioğlu; Kilit(1971), Anahtar(1973), Kapı(1973), Konak(1974), Çatı(1974) adlı bir dizi roman yazmıştır.

-Bahaeddin Özkişi Köse Kadı(1974) ve Ucdaki Adam(1975) adlı romanları yazmıştır.
Hümanizm Merkezli Söylemler ve Mitoloji:

-Haluk Nihat Pepeyi’nin Erenler,Gaziler Destanı(1951) adlı kitabına yazdığı ‘’Destana Dair Tarihçe’’ başlıklı yazıda Türk şiirindeki mitoloji ilgisi ve bu ilgiyle canlanan destan yazma pratiğinin tarihini çıkarır.

-Hilmi Ziya 1918’de ‘’Anadolu’nun Bugünkü Vazifeleri’’ adlı bir kitap yazarak halk köklerine sokulmanın tafsilatlı bir planını vermeye çalışmıştır.Hilmi Ziya 1940’larda Tasvir gazetesi ile Şadırvan ve kendisinin çıkardığı İnsan dergisinde destana dair yazılar yayımlamayı sürdürür.Ona göre ‘’pejoratif destan fikri’’ silinmeye başlamıştır.Pejoratif destan fikri sözüyle Ziya Gökalp’in açtığı kanal gözetilmekte ve bu yönelişin onaylanmadığı anlaşılmaktadır.

-Hilmi Ziya ‘’garplılaşmak isteyen milletlerde mesela bizde (Avrupa’da olduğu gibi) destanın aynı tazelikle mitolojiye bağlanması kabil değildir.’’der.Onun önerisi İslamileşmiş mitoloji parçalarını değerlendirmektir.

-İnsan’ın müessislerinden Sabahattin Eyüboğlu,derginin ilk sayısındaki ‘’Yeni Türk Sanatkarı Yahut Frenkten Türke Dönüş’’ başlıklı yazısında ‘’Yeni Türk sanatkarını,Avrupa’ya Frenk hayranlığı ile gidip Türk hayranlığı ile dönem adamıdır’’ diye tanımladıktan sonra ‘’yeni’’,’’Avrupa’ya gitmek’’,’’Frenk hayranlığı’’,’’Türk hayranlığı’’ ve ‘’Avrupa’dan dönmek’’ tabirlerini birer birer açıklar.

-‘’Fuzuli’de Şiir Telâkkisi’’ başlıklı yazısında Fuzuli’yi zamanının ruhuyla kavrayıp güncelleyen Sabahattin Eyüboğlu,bir bakıma göçmüş bir alemin yaşayan ruhlara söylediklerini duyurmaya ve böylece geçmişi aktüel bir kıyamet haline getirmeye çalışır.Hilmi Ziya gibi Sabahattin Eyüboğlu da bu sürekliliği şiirde ‘’Neo-Klasik’’ diye düşündükleri Yahya Kemal ile örnekler.

-Hilmi Ziya’nın yazılarıyla kuramını oluturduğu 1924’te Anadolu Mecmuası’nda yayımlanan ‘’Battal Gazi Destanı’ndan İznik’’ ve 1949’da Şadırvan’da yayımlanan ‘’Bir Fetih Destanına Başlangıç’’ adlı denemeleriyle örneklerini verdiği İslam kaynaklı Anadolu Hümanizmi görüşü doğrultusunda Halûk nihat Pepeyi ve ömrünün sonuna doğru Behçet Kemal Çağlar destanlar yazmıştır.

-Geçmiş Zaman Masalları(1928) adlı kitabında halk hikayelerini şiirleştiren Halûk Nihat’ı Hilmi Ziya yönlendirmiş ve desteklemiştir.

-Haluk Nihat, Çanakkale Destanı(1936), Mütareke Destanı(1938) ve Milli Mücadele Destanı(1940) adlı kitaplarında yakın tarihin kahramanlıklarını anlatır. Türk Destanlarından(1945) ve Erenler,Gaziler’de(1951) ise Hilmi Ziya’nın dikkat çektiği İslam kaynaklı Anadolu hümanizmi görüşünü izler.

-Behçet Kemal Çağlar Battal Gazi’nin menkıbelerini inceleyerek bunları epopeye dönüştürmüş ve Battal Gazi Destanı(1968) adıyla yayımlamıştır.Şairin ölümünden sonra kitaplaştıran Malazgirt Zaferinden İstanbul’un Fethine(1971) adlı kitapta da Anadolu’yu Türkleştirdiğini düşündüğü dört destanı bir araya getirilmiştir.

-Salih Zeki; Persefon(1930), Asya Şarkıları(1933), Pınar(1936), Rüzgar ve Dallarda Şarkılar(1961) adlı kitaplarının hemen hepsinde Yunan mitolojisini referans almıştır.

-Mustafa Seyit Sutüven; Sutüven,Akdeniz ve Orşilim Kızları adlı şiirlerinde sırf güzellik duygusuyla estetik bakışla Yunan mitolojisinin çağrışımlarından yararlanır.

-Yusuf Ahıskalı’nın sınıf farkını ve mücadelesini mitolojiyle belirginleştirmeye çalıştığı eseri Keçi Ayaklı Tanrı ve Yeni Bir Dünya (1966) adlı destanıdır.

  • Yunan Kaynaklı Hümanizm:
-1 Eylül 1928’de Arapça ve Farsçanın okul programlarından kaldırılması,kültürel olarak Doğu’dan Batı’ya doğru gerçekleşen yönelişin sonucudur.

-1935’te kurulan Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde ‘’Avrupa kültür çevresinin klasik dilleri olan Yunanca ile Latince’’ kürsüleri açılmış,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi de 1942-1943 ders yılında bu filolojilere yer vermiştir.

-1930’ların ortasında kültür politikası halinde beliren ve Halkevlerinin abone edilmesi suretiyle desteklenen Yücel dergisinde çeviriler ve dar görüşlü yazılarla kamuoyuna sunulan Yunan kaynaklı Hümanizm ‘’Milli Şef devrinin Maarif Vekili Hasal Ali Yücel’in gayretleriyle 1940’tan sonra katıksız bir devlet politikası haline getirilir.’’

-1940-1951 yılları arasında ‘’Dünya EdebiyatındanTercümeler Serisi’’nde 100’den fazla Yunan ve Latin klasiği Türkçeye kazandırılmıştır.

-Hilmi Ziya Ülken’in Sabahattin Eyüboğlu ve Nurullah Ataç’la çıkardığı İnsan dergisi adının da işaret ettiği gibi Hümanist bir projedir.Özellikle Nurullah Ataç’ın derginin ilk sayılarındaki ‘’Müsavat’’ ve ‘’Humanisma’’ başlıklı yazılarında ileri sürdüğü görüşler Hasan Ali Yücel’in görüşlerini haber verir niteliktedir.

-Yunan kaynaklı Hümanism anlayışı,Mavi Anadolu çıkışı etrafında bir araya gelen sanatçılar tarafından işlenmiştir.

-Halikarnas Balıkçısı(Cevat Şakir Kabaağaçlı) Anadolu’nun Sesi (1971) adlı kitabındaki yazılarında,medeniyetin kaynağının Anadolu olduğunu Türklerin burayı fethetmeleri sonrasında bu mirasla yoğrulduğunu ve emperyalist Avrupa’nın bunları görmezden gelmek için hep Yunanistan’ı öne çıkardığını savunur.

-Halikarnas Balıkçısı Anadolu Efsaneleri(1954) ve Anadolu Tanrıları(1955) adlı kitaplarında Akdeniz havzasında oluşan kültürü Anadolu’nun şekillendirdiğini efsaneler ve mitoslarla göstermeye çalışır.

-Yunan kaynaklı Hümanizm görüşü,’’Milli Şef Dönemi’’nde devletin de desteği ile şair ve yazarlar arasında daha bir benimsenmiştir.

-Konur Ertop,1950 sonrası Türk şiirinde Yunan mitolojisinin kaynak olarak kullanılmasında Homeros’un destanlarının başarılı çevirilerinin önemli bir etken olduğunu vurgular.

-‘’Garip Şiiri’’nin üçlüsünden Melih Cevdet Anday Kolları Bağlı Odysseus(1962) , Göçebe Denizin Üstünde(1970) ve Teknenin Ölümü(1975) adlı kitaplarıyla 1940’larda alt yapısı kurulan Yunan’a bağlı Hümanizmin örneklerini verir.

-Teknenin Ölümü adlı kitapta yer alan ve altı bölümden oluşan “Troya Önünde Atlar” adlı şiirin kaynağında da Yunan mitolojisi vardır. Kolları Bağlı Odysseus’ta mitoloji kahramanı figür,kavram olarak insanın hayata karışmış ve oradan doğmuş orada biçimlenmiş halidir.Kitabın düşünsel temelini belirleyen bilgilerin çıkış noktası içinde Odysseia’dır.

-“Garip şiirini” sacayağından olan Oktay Rifat da Melih Cevdet’te olduğu gibi şiirine 1950’li yıllarda yeni bir yön vermek istemiş ; İkinci Yeni deneyimini Perçemli Sokak adlı kitabıyla karşılamış, hatta bu modern şiir hamlesini anılan kitapla başlattığını iddia etmiştir.

-Oktay Rifat, İkinci Yeni tartışmaları içinde farklı poetikaya açılmaktadır.Latin Ozanlarından Çeviriler (1963) ve Yunan Antologyası(1964) adlı küçük antolojileri,şairin açılmaya başladığı ufku haber verir.Bu antolojilerden sonra yayımlanan Elleri Var Özgürlüğün(1966) adlı kitabına adını veren şiir kitabını yazmıştır.Oktay Rifat’ın pastoral nitelikli Çobanıl Şiirler(1976) adlı yapıtında da mitologyaya uzanan şiirler bulunur.

-Poetika;Aristo’nun sanatla ilgili görüşlerini içeren kitabından dolayım kurularak şiir sanatı veya bir şairin şiiri üzerine geliştirdiği görüşlerinin bütünü anlamında kullanılan Yunanca kökenli bir sözcüktür.

-1950’lilerin ortalarında doğan ve hızla yayılıp 1960’ların başında tamamlanan İkinci Yeni Şiiri içindeki Edip Cansever Umutsuzlar Parkı(1958) ve Petrol(1959) adlı kitaplarındaki şiirleriyle Varoluşçuluğa ulaşır;Nerede Antigone(1961) ve Tragedyalar(1964) adlı kitaplarıyla da Eski Yunan’a geçer.

-Cemal Süreya Mitoloji Havarileri başlıklı yazısında şiirde evrensellik-yerellik sorununu mitolojiyi merkez edinerek değerlendirir.

-Edip Cansever ile Melih Cevdet’in Yunan mitolojisinde çıkış aramasına 1966’da eleştiriler getiren,1975’te Teknenin Ölümü üzerine yazdığı Kıta Sahanlığı başlıklı yazısında Melih Cevdet’in ‘’işi Anadolu duyarlığından oldukça uzak bir noktaya götürdüğünü’’ savunan Cemal Süreya’nın Osman Türkay’ın Evrenin Düşünde Gezgin(1971) adlı kitabına ilgi göstermemesi düşündürücüdür.Evrenin Düşünde Gezgin hem yapı hem algı hem de kavrayış yönünden özgün bir kitaptır.

-1960’ların ilk yıllarında Yeditepe dergisinde Yunan destanlarından yaptığı çeviriler yayımlanan Osman Türkay, Edebiyat,Eleştiri veDil Üstüne Düşünceler(1993) adlı kitabında bir araya getirdiği yazılarıyla da Yunan mitolojisinden haberdar bir şair olduğunu göstermiştir.

-Batı mitolojisi ile Doğu mitolojisini birlikte gözeten poetik eğilimiyle Behçet Necatigil, modern Türk şiirinde özgün bir şairdir.Panik ve Nilüfer Yunan mitolojisi ile doğrudan bağ kurduğu şiirleridir.

HAZIRLAYAN:Fikran KARACA
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst