asah
GOLD Üye
- Katılım
- 14 Eki 2012
- Mesajlar
- 2,943
- Tepkime puanı
- 11
- Puanları
- 0
- Bölüm:
- Türk Dili ve Edebiyatı
- Şehir:
- Zonguldak
Ünite 1
Edebiyat- Cedide
II. Abdülhamit döneminin edebi hareketleri Edebiyat-ı Cedide ve bu cemiyetin dışında kalan çalışmalar şeklinde iki başlık altında incelenebilir.
Edebiyat-ı Cedide topluluğu (1896-1901) içerisinde yer alanlar kendilerini bu adla tanıtmışlardır. Bazı araştırmacılar bu topluluğu etrafında birleştikleri derginin adına izafen Servet-i Fünun Edebiyatı adıyla anmışlardır.
Siyasi Ortam
II. Abdülhamit, 31 Ağustos 1876’da tahta çıktı. 23 Aralık’ta Kanun-i Esasi’yi yürürlüğe koydu. Seçimler yapıldı ve 19 Mart 1877’de Meclis-i Mebusan’ı açtı. Aynı dönemde batılı ülkeler Osmanlı’yı paylaşma planlarını görüşmek üzere Şark Meselesi başlığı altında incelenebilecek bir dizi çalışma yaptılar. Osmanlı’dan ağır talepler içeren bir protokol saraya gönderdiler. Devlet bu talepleri reddetti. Bunun üzerine 24 Nisan 1877’de Ruslar Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Yenilen Osmanlı ordusu Balkanlardan ülkeye sürülen göçmenler, içeride rahat durmayan azınlıklar bir de meclisteki kargaşalarla uğraşmak durumunda kalınca 3 Mart 1878’de meclisi kapatma kararı aldı. Batının baskıları devam eder. İngilizler Kıbrıs’ı savaşmaksızın ele geçirir (4 Haziran 1878). 13 Temmuz tarihli Berlin antlaşmasıyla ülke çok fazla toprak kaybeder. Bosna-Hersek Avusturya’ya, Tunus Fransa’ya, Mısır’da İngiltere’ye kalır. Bulgarlar da gaza gelip Doğu Rumeli’yi işgal ederler (1885). Bütün bunlar olurken II. Abdülhamit ülkeyi parçalanmaktan kurtarmak için çok sıkı tedbirler alır (sansür ve zaptiyeler bu dönemin ürünüdür). Sultan sertleştikçe karşısındaki muhalefet de güçlenmiştir. Sultan Abdülaziz döneminde filizlenen Yeni Osmanlılar, II. Abdülhamit döneminde Jön Türkler adıyla muhalefeti artırır. Meşruti idare ve Kanun-i Esasi için ısrar ederler. Baskılar sonuç verir 1908’de anayasa yeniden yürürlüğe girer. Bulgarların bağımsızlık ilanı ve Girit’in elden çıkması meclisin açılışından hemen sonradır. Ülkede karışıklıklar iyice artar. Mecliste azınlıkları temsil eden vekiller ayrılıkçı hareketleri desteklemeye başlar. 31 Mart Vakası patlak verir (13 Nisan 1909). Hareket ordusu isyanı bastırdıktan sonra İttihat ve Terakki yönetime el koyar. II. Abdülhamit Selanik’e sürülür.
Edebi Ortam
1884’ten sonra Türk edebiyatı, Muallim Naci ve Recaizade Mahmut Ekrem ekseninde yeni ve eski edebiyat taraftarları olmak üzere iki guruba ayrılır. Muallim Naci 1884’te Tercüman-ı Hakikat’te çalışmaya başladıktan sonra çevresinde klasik edebiyat yanlısı isimler toplanmış ve gazete eski tarz eserler veren bir mecraya dönüşür. Ahmet Mithat bu durumdan haz etmediği için Muallim Naci’yi gazeteden uzaklaştırır. Recaizade Mahmut Ekrem önce Zemzeme III (1885) ardından da Takdiri Elhan’da Muallim Naci’nin şiirlerini eleştirir. Muallim Naci bu eleştirilere İmdadü’l-midad ve Demdeme’deki yazılarıyla karşılık verir. Bu tartışma ses getirince kimi şairler Naci’nin etrafında Ukaz-ı Osmani adı altında toplanmış ve Saadet gazetesinde birbirlerine nazireler yazmışlardır. İzmir merkezli gençler, Ukazı Subban adı altında toplanarak Hizmet gazetesinde eski tarz yanlılarını eleştirirler. Tartışma devam eder, Naci yanlıları (Şeyh Vasfi, Harputlu Hayri, Mehmet Emin Humayi, Ali Ruhi, Üsküdarlı Safi, Halil Edip, Andelip, Müstecabi İsmet vs.) Saadet, İmdadü’l-midad ve daha sonra Teavün-ı Aklam gibi gazete ve dergilerde toplanırlar. Ekrem yanlıları (Menemenlizade Tahir, Ali Ferruh, Abdülhalim Memduh, Mehmet Rüşti, Ahmet Reşit vs.) ise Gülşen, Gayret, Sebat, Risalei Hafi gibi dergilerde saf tutarlar.
Naci’yi destekleyen İsmail Safa, Menemenlizade Tahir, Cenap Şehabettin ve Tevfik Fikret bir süre sonra Recaizade Mahmut Ekrem’in eksenine geçerler. Recaizade Mahmut Ekrem ekseninde 1890’lı yıllardan itibaren Mirsad, Malumat, Mektep ve Maarif gibi dergilerde yazmaya başlayan gençlerin faaliyetleri Servet-i Fünun topluluğunun kurulmasına hazırlık yapmıştır.
Servet-i Fünun’un kurulmasını hazırlayan olaylardan bir diğeri de Hasar Asaf’ın Musavver Malumat’ta yayınlanan Burhan-ı Kudret (7 Kasım 1895) adlı şiiri nedeniyle çıkan tartışmadır (Abes-muktebes tartışması).
“Zerre-i nurundan iken muktebes
Mihr ü mehe etmek işaret abes”
Bu beyitte kafiye oluşturan muktebes kelimesinin sonu ([FONT="]س[/FONT]), abes kelimesinin sonu ise ([FONT="]ث[/FONT]) ile biter. Divan edebiyatı geleneğinde yazılışı farklı olan bu harfler kafiye oluşturmaz. Bu nedenle Mehmet Tahir Efendi bu kelimelerin kafiye oluşturmadığını öne sürer. Tartışma, kafiye göz için midir kulak için midir çizgisinde şekillenmiştir. Recaizade Mehmut Ekrem de tartışmaya dahil olunca yenilikçi-gelenekçi kutuplaşması oluşur.
Birtakım yazar ve şairleri Servet-i Fünun dergisinde toplayan bir diğer olan ise Recaizade Mehmut Ekrem’in Şemsa adlı hikâyesinin kendisinden izinsiz Musavver Malumat’ta yayınlanmasıdır (28 Kasım 1895). Bu olaydan sonra Servet-i Fünun’u çıkaran Ahmet İhsan (Tokgöz) ve Recaizade Mehmut Ekrem bir araya gelmiştir.
Servet- Fünun Dergisi (1896)
Servet, 1890 yılında İstanbul’da çıkan bir gazetedir. Servet-i Fünun 27 Mart 1891’den itibaren bu gazetenin haftalık edebi içerikli eki olarak çıkmaya başlamıştır. Recaizade Mehmut Ekrem yenilikçi yazarlar için bu dergiyi mecra olarak kullanmak istedikten sonra 7 Şubat 1896’da derginin 256. sayısından itibaren Tevfik Fikret yayın yönetmeni olur. Edebiyat-ı Cedide işte bu tarihte başlamıştır.
Tevfik Fikret derginin başına geçtikten sonra Cenap Şahabettin, Halit Ziya, Mehmet Rauf, Hüseyin Siret, İsmail Safa, Ali Ekrem (Ayn Nadir), Celal Sahir, Menemenlizade Mehmet Tahir, Ahmet Reşit (H. Nazım), Süleyman Nazif, Ahmet Şuayp, Hüseyin Suat, Hüseyin Cahit, Süleyman Nesip, Faik Ali, Ahmet Hikmet, Hüseyin Kâzım gibi şair ve yazarlar derginin kadrosunda yer almışlardır.
Cenap Şahabettin şiirlerinde kullandığı yeni tamlama ve terkiplerle dikkat çekip tepki aldı. Bu alışılmadık imgelerden dolayı Ahmet Mithat, Cenap Şahabettin’i “Dekadanlar” adlı makalesiyle sert bir dille eleştirdi. C. Şahabettin bu eleştirilere “Dekadanlık Nedir” adlı yazısıyla cevap verdi. Tevfik Fikret’te “Timsal-i Cehalet” adlı şiiriyle Ahmet Mithat’a hücum etti. Ahmet Mithat “Teslim-i Hakikat” adlı yazısıyla çark edip yenilikçileri takdir etti.
Araba Sevdası, Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, Eylül ve Hayal İçinde (Hüseyin Cahit), adlı romanlar Servet-i Fünun’da tefrika edildi. Dergide ayrıca “Musahabe-i Edebiye” başlığı altında kuramsal yazılar da yer aldı.
Edebiyat- Cedide Sanat anlayışının Özellikleri
- Tanzimat devrinin ilk dönem sanatçılarının aksine toplumu eğitmek, bilinçlendirmek gibi bir kaygısı yoktur. Sanat icra etmek ve güzelliği yansıtmak amacındadır.
- Toplumsal konuların yerine bireysel temalar öne çıkmıştır.
- Topluma sırt çeviren içe dönük bu gurubun eserlerinde hayal-gerçek çatışmaları ve karamsar duygular göze çarpar.
- Gerçekçi tarzda kurgusu sağlam romanlar neşredilmiştir.
- Şiirde parnasyenlerin, romanda ise ağırlıkla realistlerin etkisinde kalmışlardır.
- Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın öncüsü olduğu dilde sadeleşme hareketi terk edilmiş ve ağdalı, anlaşılması zor dile geçilmiştir.
- Yani tamlama ve imgelere yer verilmiştir.
- Pekiştirici edatlar ve aşırı duygusallığı ifade eden ünlemlere sıklıkla yer verilmiştir.
- Şiirlerde aruzu ustalıkla kullanmışlardır.
- Kafiyenin kulak için olduğu anlayışını benimsemiş ve buna uygun olarak yazılışları farklı sesleri aynı olan harflerle kafiye yapmışlardır.
- Kimi zaman bir paragraf hatta sayfa boyunca devam eden uzun cümleler kurmuşlardır.
- Divan şiirinde cümlenin ve anlamın bir dize veya beyit içinde tamamlanmasına karşılık Edebiyat-ı Cedide şiirinde cümlenin ve anlamın bir dizenin ortasında başladığı veya bittiği görülür, hatta 7-8 dizeye kadar yayılan cümlelere rastlanır. Buna anjambman denir. Bu yolla şiir giderek düzyazıya yaklaşmıştır.
- Sone (4+4+3 dizelik şiirlerdir) ve terzirima (üç dizeli bentlerle yazılır, şiirin sonunda tek bir dize yazılır) gibi nazım biçimleri kullanılmaya başlanmıştır.
- Müstezat nazım biçimini farklı vezinlerle kullanarak serbest müstezat tarzında şiirler yazmışlardır
Topluluğun Dağılması (1901)
1900 tarihinde Ahmet Şuayp “Son Yazılar” başlıklı yazısıyla Edebiyat-ı Cedide’yi bireysel temalarla ve aşk konusuna sıkışmakla suçlar. Ali Ekrem (Ayn Nadir) “Şiirimiz” başlıklı bir dizi yazısıyla dağılmayı tetikler.
Ali Ekrem makalesinde Servet-i Fünun yazarlarının hemen hepsini eleştirir. Tevfik Fikret bu makaleyi kırparak ve kimi yerlerini değiştirerek yayınlar. Ali Ekrem uygulanan bu sansür yüzünden dergiden ayrılır. H. Nazım, Menemenlizade Mehmet Tahir ve Samipaşazade Sezai gibi arkadaşları da ona katılarak dergiden ayrılıp II. Abdülhamit yanlısı Malumat dergisine geçerler. Ali Ekrem’in makalesi bu dergide yayınlanır (27 Aralık 1900). İki dergi arasında tartışmalar çıkar. Bu tartışmalar üzerine Ali Ekrem ve Ahmet Reşit Bey’lerin dergide yazmaları saray tarafından yasaklanır. Tevfik Fikret’te Ahmet İhsan’la bozuştuğu için dergisinden ayrılır. Derginin başına Hüseyin Cahit geçer. Hüseyin Cahit’in Fransızcadan çevirdiği Edebiyat ve Hukuk başlıklı makale sakıncalı bulunduğu için dergi kapatılır. Bir süre sonra dergi yeniden açıldıysa da eski kadrosu dağıldığı için etkisini devam ettiremez.
Edebiyat- Cedide
II. Abdülhamit döneminin edebi hareketleri Edebiyat-ı Cedide ve bu cemiyetin dışında kalan çalışmalar şeklinde iki başlık altında incelenebilir.
Edebiyat-ı Cedide topluluğu (1896-1901) içerisinde yer alanlar kendilerini bu adla tanıtmışlardır. Bazı araştırmacılar bu topluluğu etrafında birleştikleri derginin adına izafen Servet-i Fünun Edebiyatı adıyla anmışlardır.
Siyasi Ortam
II. Abdülhamit, 31 Ağustos 1876’da tahta çıktı. 23 Aralık’ta Kanun-i Esasi’yi yürürlüğe koydu. Seçimler yapıldı ve 19 Mart 1877’de Meclis-i Mebusan’ı açtı. Aynı dönemde batılı ülkeler Osmanlı’yı paylaşma planlarını görüşmek üzere Şark Meselesi başlığı altında incelenebilecek bir dizi çalışma yaptılar. Osmanlı’dan ağır talepler içeren bir protokol saraya gönderdiler. Devlet bu talepleri reddetti. Bunun üzerine 24 Nisan 1877’de Ruslar Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Yenilen Osmanlı ordusu Balkanlardan ülkeye sürülen göçmenler, içeride rahat durmayan azınlıklar bir de meclisteki kargaşalarla uğraşmak durumunda kalınca 3 Mart 1878’de meclisi kapatma kararı aldı. Batının baskıları devam eder. İngilizler Kıbrıs’ı savaşmaksızın ele geçirir (4 Haziran 1878). 13 Temmuz tarihli Berlin antlaşmasıyla ülke çok fazla toprak kaybeder. Bosna-Hersek Avusturya’ya, Tunus Fransa’ya, Mısır’da İngiltere’ye kalır. Bulgarlar da gaza gelip Doğu Rumeli’yi işgal ederler (1885). Bütün bunlar olurken II. Abdülhamit ülkeyi parçalanmaktan kurtarmak için çok sıkı tedbirler alır (sansür ve zaptiyeler bu dönemin ürünüdür). Sultan sertleştikçe karşısındaki muhalefet de güçlenmiştir. Sultan Abdülaziz döneminde filizlenen Yeni Osmanlılar, II. Abdülhamit döneminde Jön Türkler adıyla muhalefeti artırır. Meşruti idare ve Kanun-i Esasi için ısrar ederler. Baskılar sonuç verir 1908’de anayasa yeniden yürürlüğe girer. Bulgarların bağımsızlık ilanı ve Girit’in elden çıkması meclisin açılışından hemen sonradır. Ülkede karışıklıklar iyice artar. Mecliste azınlıkları temsil eden vekiller ayrılıkçı hareketleri desteklemeye başlar. 31 Mart Vakası patlak verir (13 Nisan 1909). Hareket ordusu isyanı bastırdıktan sonra İttihat ve Terakki yönetime el koyar. II. Abdülhamit Selanik’e sürülür.
Edebi Ortam
1884’ten sonra Türk edebiyatı, Muallim Naci ve Recaizade Mahmut Ekrem ekseninde yeni ve eski edebiyat taraftarları olmak üzere iki guruba ayrılır. Muallim Naci 1884’te Tercüman-ı Hakikat’te çalışmaya başladıktan sonra çevresinde klasik edebiyat yanlısı isimler toplanmış ve gazete eski tarz eserler veren bir mecraya dönüşür. Ahmet Mithat bu durumdan haz etmediği için Muallim Naci’yi gazeteden uzaklaştırır. Recaizade Mahmut Ekrem önce Zemzeme III (1885) ardından da Takdiri Elhan’da Muallim Naci’nin şiirlerini eleştirir. Muallim Naci bu eleştirilere İmdadü’l-midad ve Demdeme’deki yazılarıyla karşılık verir. Bu tartışma ses getirince kimi şairler Naci’nin etrafında Ukaz-ı Osmani adı altında toplanmış ve Saadet gazetesinde birbirlerine nazireler yazmışlardır. İzmir merkezli gençler, Ukazı Subban adı altında toplanarak Hizmet gazetesinde eski tarz yanlılarını eleştirirler. Tartışma devam eder, Naci yanlıları (Şeyh Vasfi, Harputlu Hayri, Mehmet Emin Humayi, Ali Ruhi, Üsküdarlı Safi, Halil Edip, Andelip, Müstecabi İsmet vs.) Saadet, İmdadü’l-midad ve daha sonra Teavün-ı Aklam gibi gazete ve dergilerde toplanırlar. Ekrem yanlıları (Menemenlizade Tahir, Ali Ferruh, Abdülhalim Memduh, Mehmet Rüşti, Ahmet Reşit vs.) ise Gülşen, Gayret, Sebat, Risalei Hafi gibi dergilerde saf tutarlar.
Naci’yi destekleyen İsmail Safa, Menemenlizade Tahir, Cenap Şehabettin ve Tevfik Fikret bir süre sonra Recaizade Mahmut Ekrem’in eksenine geçerler. Recaizade Mahmut Ekrem ekseninde 1890’lı yıllardan itibaren Mirsad, Malumat, Mektep ve Maarif gibi dergilerde yazmaya başlayan gençlerin faaliyetleri Servet-i Fünun topluluğunun kurulmasına hazırlık yapmıştır.
Servet-i Fünun’un kurulmasını hazırlayan olaylardan bir diğeri de Hasar Asaf’ın Musavver Malumat’ta yayınlanan Burhan-ı Kudret (7 Kasım 1895) adlı şiiri nedeniyle çıkan tartışmadır (Abes-muktebes tartışması).
“Zerre-i nurundan iken muktebes
Mihr ü mehe etmek işaret abes”
Bu beyitte kafiye oluşturan muktebes kelimesinin sonu ([FONT="]س[/FONT]), abes kelimesinin sonu ise ([FONT="]ث[/FONT]) ile biter. Divan edebiyatı geleneğinde yazılışı farklı olan bu harfler kafiye oluşturmaz. Bu nedenle Mehmet Tahir Efendi bu kelimelerin kafiye oluşturmadığını öne sürer. Tartışma, kafiye göz için midir kulak için midir çizgisinde şekillenmiştir. Recaizade Mehmut Ekrem de tartışmaya dahil olunca yenilikçi-gelenekçi kutuplaşması oluşur.
Birtakım yazar ve şairleri Servet-i Fünun dergisinde toplayan bir diğer olan ise Recaizade Mehmut Ekrem’in Şemsa adlı hikâyesinin kendisinden izinsiz Musavver Malumat’ta yayınlanmasıdır (28 Kasım 1895). Bu olaydan sonra Servet-i Fünun’u çıkaran Ahmet İhsan (Tokgöz) ve Recaizade Mehmut Ekrem bir araya gelmiştir.
Servet- Fünun Dergisi (1896)
Servet, 1890 yılında İstanbul’da çıkan bir gazetedir. Servet-i Fünun 27 Mart 1891’den itibaren bu gazetenin haftalık edebi içerikli eki olarak çıkmaya başlamıştır. Recaizade Mehmut Ekrem yenilikçi yazarlar için bu dergiyi mecra olarak kullanmak istedikten sonra 7 Şubat 1896’da derginin 256. sayısından itibaren Tevfik Fikret yayın yönetmeni olur. Edebiyat-ı Cedide işte bu tarihte başlamıştır.
Tevfik Fikret derginin başına geçtikten sonra Cenap Şahabettin, Halit Ziya, Mehmet Rauf, Hüseyin Siret, İsmail Safa, Ali Ekrem (Ayn Nadir), Celal Sahir, Menemenlizade Mehmet Tahir, Ahmet Reşit (H. Nazım), Süleyman Nazif, Ahmet Şuayp, Hüseyin Suat, Hüseyin Cahit, Süleyman Nesip, Faik Ali, Ahmet Hikmet, Hüseyin Kâzım gibi şair ve yazarlar derginin kadrosunda yer almışlardır.
Cenap Şahabettin şiirlerinde kullandığı yeni tamlama ve terkiplerle dikkat çekip tepki aldı. Bu alışılmadık imgelerden dolayı Ahmet Mithat, Cenap Şahabettin’i “Dekadanlar” adlı makalesiyle sert bir dille eleştirdi. C. Şahabettin bu eleştirilere “Dekadanlık Nedir” adlı yazısıyla cevap verdi. Tevfik Fikret’te “Timsal-i Cehalet” adlı şiiriyle Ahmet Mithat’a hücum etti. Ahmet Mithat “Teslim-i Hakikat” adlı yazısıyla çark edip yenilikçileri takdir etti.
Araba Sevdası, Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, Eylül ve Hayal İçinde (Hüseyin Cahit), adlı romanlar Servet-i Fünun’da tefrika edildi. Dergide ayrıca “Musahabe-i Edebiye” başlığı altında kuramsal yazılar da yer aldı.
Edebiyat- Cedide Sanat anlayışının Özellikleri
- Tanzimat devrinin ilk dönem sanatçılarının aksine toplumu eğitmek, bilinçlendirmek gibi bir kaygısı yoktur. Sanat icra etmek ve güzelliği yansıtmak amacındadır.
- Toplumsal konuların yerine bireysel temalar öne çıkmıştır.
- Topluma sırt çeviren içe dönük bu gurubun eserlerinde hayal-gerçek çatışmaları ve karamsar duygular göze çarpar.
- Gerçekçi tarzda kurgusu sağlam romanlar neşredilmiştir.
- Şiirde parnasyenlerin, romanda ise ağırlıkla realistlerin etkisinde kalmışlardır.
- Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın öncüsü olduğu dilde sadeleşme hareketi terk edilmiş ve ağdalı, anlaşılması zor dile geçilmiştir.
- Yani tamlama ve imgelere yer verilmiştir.
- Pekiştirici edatlar ve aşırı duygusallığı ifade eden ünlemlere sıklıkla yer verilmiştir.
- Şiirlerde aruzu ustalıkla kullanmışlardır.
- Kafiyenin kulak için olduğu anlayışını benimsemiş ve buna uygun olarak yazılışları farklı sesleri aynı olan harflerle kafiye yapmışlardır.
- Kimi zaman bir paragraf hatta sayfa boyunca devam eden uzun cümleler kurmuşlardır.
- Divan şiirinde cümlenin ve anlamın bir dize veya beyit içinde tamamlanmasına karşılık Edebiyat-ı Cedide şiirinde cümlenin ve anlamın bir dizenin ortasında başladığı veya bittiği görülür, hatta 7-8 dizeye kadar yayılan cümlelere rastlanır. Buna anjambman denir. Bu yolla şiir giderek düzyazıya yaklaşmıştır.
- Sone (4+4+3 dizelik şiirlerdir) ve terzirima (üç dizeli bentlerle yazılır, şiirin sonunda tek bir dize yazılır) gibi nazım biçimleri kullanılmaya başlanmıştır.
- Müstezat nazım biçimini farklı vezinlerle kullanarak serbest müstezat tarzında şiirler yazmışlardır
Topluluğun Dağılması (1901)
1900 tarihinde Ahmet Şuayp “Son Yazılar” başlıklı yazısıyla Edebiyat-ı Cedide’yi bireysel temalarla ve aşk konusuna sıkışmakla suçlar. Ali Ekrem (Ayn Nadir) “Şiirimiz” başlıklı bir dizi yazısıyla dağılmayı tetikler.
Ali Ekrem makalesinde Servet-i Fünun yazarlarının hemen hepsini eleştirir. Tevfik Fikret bu makaleyi kırparak ve kimi yerlerini değiştirerek yayınlar. Ali Ekrem uygulanan bu sansür yüzünden dergiden ayrılır. H. Nazım, Menemenlizade Mehmet Tahir ve Samipaşazade Sezai gibi arkadaşları da ona katılarak dergiden ayrılıp II. Abdülhamit yanlısı Malumat dergisine geçerler. Ali Ekrem’in makalesi bu dergide yayınlanır (27 Aralık 1900). İki dergi arasında tartışmalar çıkar. Bu tartışmalar üzerine Ali Ekrem ve Ahmet Reşit Bey’lerin dergide yazmaları saray tarafından yasaklanır. Tevfik Fikret’te Ahmet İhsan’la bozuştuğu için dergisinden ayrılır. Derginin başına Hüseyin Cahit geçer. Hüseyin Cahit’in Fransızcadan çevirdiği Edebiyat ve Hukuk başlıklı makale sakıncalı bulunduğu için dergi kapatılır. Bir süre sonra dergi yeniden açıldıysa da eski kadrosu dağıldığı için etkisini devam ettiremez.