Açıköğretim Medya Sosyolojisi Ders Notları / Ders Kitabı

nzeytinevi

Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2013
Mesajlar
764
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Açıköğretim Medya Sosyolojisi Ders Notları / Ders Kitabı


MEDYA SOSYOLOJİSİ

ÜNİTE 1: Bilim, Toplum, Sosyoloji
ve İletişim Bağı




BİLİM VE BİLİMSEL AÇIKLAMA

Bilim ve Bilme


Bilim, belirsizlikleri azaltarak ve mümkünse ortadan kaldırarak bilme girişimini ifade eder.

Hiç bilgi yoksa ilk yapılacak şey isimlendirme ve tanımlamadır. Ardından gruplandırma(öbeklendirme),
ilişkiler kurma, nedensellik bağlarıyla açıklama, ileriyi tahmin ve kontrol gelir.

a- İsimlendirme, tanımlama/açıklama:
Bilme bir şeyi isimlendirme ve özelliklerini inceleyerek/araştırarak

tanımlama ile başlar ve en üst seviyede ise ileriyi doğru tahmin etmeye kadar uzanır.
- Yapılan her tanım/açıklama, belirsizlik seviyesine, tanımlayanın amacına, çıkarına, aradığı
sonuca, yeteneğine ve üretilen bilginin doğasına göre değişebilir.

- Dolayısıyla yapılan tanım/açıklama:

Sosyal bilimlerde bir şeyi isimlendirme ve açıklama, sadece bir şeyin kelimelerle anlatısı ötesinde,
beraberinde meşrulaştırmalar ve gayri meşrulaştırmalar, doğrulamalar ve yanlışlamalar gibi
değerlendirmeler yoluyla yönetimsel ve ilişkisel sonuçlar ve bu sonuçların sonuçlarını getirir.
- Bu işlenmiş ve kabullenilmiş bilmeler ve sonuçlardan geçerek çıkarlar gerçekleştirilir ve
toplumlar yönetilir.
Egemen tanımlar ve alternatif tanımlar “tanımlananın gerçeğini yansıtan” tanımlar olarak önceden
asla kabul edilmemelidir.
- Bir tanımın ve açıklamanın doğruluğu, “tanımladığını ne ölçüde doğru olarak açıkladığına”
bağlıdır.
Doğruyu/gerçeği belirleyen o şeyin kendisinin taşıdığı ve taşımadığı özelliklerdir.

Sosyal bilimciler düşünce, duygu ve inançları bir kenara bırakarak açıklamalarını olgular, özellikler ve

gerçekler üzerine mi inşa eder?

Yanıt, evettir ama gerçek şudur:

a- Hiçbir sosyal gerçek ve açıklaması güç ve çıkar ilişkilerinden bağımsız olamaz;
b- Sadece toplanmış verilere dayanarak gerçeğin yerini sahte/yalan alabilir;
c- Bilimsel açıklama diye gerçeğin ve doğrunun yerini alan açıklamalar getirilebilir veya bilimsel bilgi
ve açıklamalar sadece öznel çıkarları gerçekleştirme işini yapabilir.
Doğruluğun ölçütü, açıklanan şeyin içerdiği ve içermediği özelliklerin geçerli bir şekilde
belirlenmesinde ve bu özelliklerin geçerli bir şekilde açıklamasında yatar.
b- Kategorilere yerleştirme/ayırma: Bilimsel girişim bir şeyin ne olduğunu tanımlayan açıklamalar
getirdikten sonra şeylerin benzer ve ayırt edici özelliklerinden hareket ederek
kategoriler/gruplar(öbekler) ve alt öbekler oluşturulur.
c- İlişki kurma, nedensellik bağı ve ileriyi tahmin: Bilimin en önemli amaçlarından biri şeyler hakkında
veya şeyler arası ilişkiler hakkında belirsizlikleri mümkün olduğu kadar azaltarak şeyleri ve ilişkileri
kontrol edecek bilgiyi elde edebilmektedir.

- Bilme ileriyi tahmin olanakları da verilir.

- Bilme yoluyla etkenler kontrol edilerek sonuçlar istenilen biçimde değiştirilebilir,
dönüştürülebilir.
- Benim kötü olmam, senin kötülüğünü meşrulaştırmaz, doğrulamaz ve haklı çıkarmaz; senin
kötülüğünün nedeni olamaz.
- Benim kötülüğümden beni veya birilerini kurtarmak için yaptığın kötülük, senin de kötü
olduğunu ve kötülüğün için bahane bulduğunu gösterir.

Bilgi Üretimi ve Kontrolü

İnsan kendi tarihini kendini içinde bulduğu koşullara bağlı olarak yapar.
- Bunu yapabilmesinin birinci koşulu, düşüncesini yaşam pratiklerine (uygulamalarına) ve
yaşam uygulamalarının düşünsel ve duygusal açıklamalarına (düşüncelere) yansıtabilmesidir.
Dolasıyla her insan potansiyel olarak bilgi üretebilir ve bunu iletişebilir.

Kapitalizmin gelmesiyle bilgi üretimi laikleşti ve kilisenin dışına taşındı. Ama kısa zamanda, kapitalist

yapı bilgi üretimini kontrol etme gereksinimi duydu. Bu gereksinimin önde gelen nedenleri:
a- Teknolojik bilgi daima en değerli ve gizli bilgidir. Bu tür bilgi üretimi teknolojik düzenin
sürdürülebilirliğinin zorunlu koşuludur.
b- 19. Ve 20. Y.y’da yönetimsel bilgi gereksiniminin artmasıyla birlikte sosyoloji ve psikoloji gibi
alanların geliştirilmesi başladı.
- Bu durum üniversiteler ve üniversitelere özel ve kurumsal çıkarlar arasındaki ilişkide bilgi
üretim merkezleri olarak üniversitelerin ve dev şirketlerin kendi özel araştırma ve geliştirme
merkezleri olarak üniversitelerin ve dev şirketlerin kendi özel araştırma ve geliştirme
bölümlerinin önemini arttırdı.
c- Kitle iletişim araçları (ve elbette resmi eğitim) hem endüstriyel ekonomik ve siyasal yapıyı
meşrulaştırma işinde gözde araç oldular hem de alternatif görüşleri, hoşnutsuzlukları ve
başkaldırıları gayri meşrulaştırma, yanlışlama ve marjinal(değişik)/değersiz gösterme gibi görevleri
yüklendiler.
- 20.y.y. başından itibaren artan bir şekilde kitle üretimi yapılmaya başlandı.
- Kitle üretimi kitle tüketimine gereksinim duyar.
- Kitleler halinde üretim yapan bir endüstriyel yapı, sadece ürünü üretmekle asla yetinemez,
tüketimi, kullanımı, rızayla katılmayı ve oy vermeyi de üretmek zorundadır.

Birinci Tür İşlevsel Bilgi: Bilim ve Teknolojinin Üretimi

Bu tür işlevsel bilgi üretimi, hem sosyal bilimler hem de diğer bilimlerde, toplumları kontrol eden
güçlerin çıkarlarına uygun bilimsel gelişmeyi sağlayan bilginin üretimidir.
Bu tür bilgi üretimi, kapitalizmde özel şirketlerin ve devletin özellikle ordu ve polis gibi meşrulaştırılmış
baskı ve ikna kurumlarının kendi bünyelerinde açtıkları bölümlerde kiraladıkları bilim adamlarıyla
planlanır(tertiplenir) ve yürütülür.
Bu tür bilgi değerlidir, gizlidir; pazara sürülen emtia değildir; İnternet’e de “herkes aydınlansın” diye
konmaz; televizyonlarda tartışılmaz; üniversite kitaplarında yer almaz.

Bilgi ancak kullanabilme olanaklarına sahip olanların elinde güçtür.

Bu tür işlevsel bilgiyi teknolojik ve yönetimsel olarak ikiye ayırabiliriz.
- Teknolojik bilgi ürün üreten teknolojiyi üreten bilgidir.
- Yönetimsel bilgi ise özellikle pazarlama, işletme ve kamu yönetimi, propaganda ve siyasal
kampanyalar için üretilen ve kullanılan bilgidir.
Güç yapıları sadece kendilerine işlevsel olan bilgiyi üretmezler, rakiplerinin üretimini durdurma
mekanizmalarını kurar, geliştirir ve uygular.

İkinci Tür İşlevsel Bilgi: Yönetimsel Bilgi

Eski imparatorluklarda bile, kitlelerin yönetimi, kılıçların gölgesinde yaygın cehaletin üretilmesiyle
kolaylaştırılmıştır.
Bu tür yönetim de özellikle birbirine bağlı birkaç temel üzerine inşa edilmiştir:
a- Örgütlenmiş din,
b- Cinsel ilişkiye ve alkollü içki gibi madde kullanımına indirgenen örgütlenmiş ahlak,
c- Bizi her an yutmak, yok etmek isteyen en az bir öcü/düşman,
d- Önce insanın kendini üretme olanaklarını elinden alıp ardından ona Tanrısı, vatanı, ahlakı ve
düşmanı yanında ekmeğini de vererek karnını doyuran ve onu belli statülere yerleştirerek ona
güven ve görece güç veren bir yapıya dayanan bireysel çıkar düşüncesi.

Bu tür yönetim öncelikle hem resmi eğitim yoluyla hem de kitle iletişim araçları yoluyla yapılır.

Bu bilgide yönetimsel bilgidir. Üretilen yönetimsel bilgilerin bu ikinci türü, yukarıda açıkladığım
birincisi kadar değerlidir.

- Çünkü üretilen bu tür bilgi kitleleri biliş ve davranış yönetiminden geçerek yönetme işlevini

görür.
1- Bu tür işlevsel bilgilerin “egemen güçlerin kendileri için kullanması” bağlamında hiçbir
faydası yoktur.
2- Bu tür işlevsel bilgiler, kitlelerin toplumu, hayatı ve yaşamlarını doğru anlama ve
düzenleme bağlamında, yanlış yönlendirme işini görürler.

Tüm alanlarda yetişen bilim insanlarının ve aydınların önemli bir kısmı endüstriyel ve siyasal yapıların

çıkarlarını gerçekleştirmek ve sorunlarını çözmek işine soyunmuşlardır. Bunun karşılığında statüyle ve
çeşitli yollarla sağlanan paralarla ödüllendirilirler.

SOSYAL BİLME VE SOSYOLOJİ

Sosyolojinin çıkışı, Aydınlanma Çağıyla başlar ve akademik alan olarak üniversitelere 20.y.y’da girer.
Sosyoloji sosyal psikolojiyle karışmış bir şekilde bireysel ve çekirdek örgütlenmeyle oluşan mikro
seviyeden toplum yapısı ve değişimini içeren makro seviyeye kadar çeşitlenen seviyelerde çalışır.
İnsan ve toplumuyla ilgilenmesinin karakteri nedeniyle sosyoloji insanların örgütlü yapılardaki
iletişimsel davranışı ve iletişim örgütleri üzerine de kaçınılmaz olarak eğilir.
Sosyolojiyi ve sosyologları da asla yansız/nesnel olarak düşünmeyelim.

Oluşum ve Gelişme: Tutucu Gelenek

18. Ve 19. Y.y Comte, Spencer, Durkheim, Marks ve Weber gibi sosyologları toplumun ve toplum
değişiminin olgusal, nesnel ve bilimsel olarak incelenebileceğini ve anlaşılabileceğini savundular.
Toplumun incelenmesi doğal dünyanın bilimsel incelenmesiyle yakından ilişkilendirildi ve onların
yöntemleri seçildi.
- Bu yeni yönelimle, Vico Bilim ve Montesquieu’nun Kanunların Ruhu yapıtında, farklı sosyal
koşulların özel kültürel ve materyal belirleyicilere bağlı olduğunu açıklamaya çalıştılar.

Aydınlanmacılar kiliseye, batıl inanca ve dini baskıyla karşıydılar; bilimsel keşif ve teknolojik gelişme

yanlısıydılar; demokrat değillerdi, fakat yaşadıkları ülkede anayasal ve yasal reformlar görmeyi
istiyorlardı.
Dinsel doğma ve batıl inanç yerine, ampirik(deneysel) ve materyalist bilginin üstünlüğüne
inanıyorlardı.

19.y.y da yoğunlaşan demokratik hak talepleri kitleleri daha yoğun kontrol etme gereğini ön plana
(tarafa) çıkarmıştır.
Kitle hareketlerinden duyulan rahatsızlık ve korku, bilimde kendini kitleleri demokrasi ve gelişmeye
tehlike olarak gösterme temeline dayanan yönelimi ortaya çıkarmıştır.
Kitlelerin yıkıcı ve tehlikeli olduğunu ileri süren ve Principles of Population kitabında Malthus
kitlelerin kontrol edilmesi zorunluluğundan söz etmiştir.

Ceare Lombroso Criminal Man yapıtıyla ve kültürel antropologlar sundukları “bilimsel” açıklamalarla

ırkçılığı ve kafatasçılığı savunmuşlar, yabancılar ve toplum düzenine karşı olanları “hasta olarak”
niteleme görüşünü getirmişlerdir.

Gustave Le Bon 1985’de basılan Kalabalık Psikolojisi yapıtında ve belli ölçüde Sigmund Freud Kitle

Psikolojisi yapıtında kalabalıkları, çılgın, mental salgına veya kitle histerisine yatkın, kendi istekleriyle
hareket edemeyen otomatonlar olarak nitelenmiştir.

Bu tür nitelenmeler, kaçınılmaz olarak kitlelerin baskıyla kontrolünü meşrulaştırır.

Weber, günümüzde giderek yaygınlaşan ve bireylerin gündelik hayatlarındaki davranışları/ilişkileri ve
günlük yaşamlarını nasıl yorumladıkları duran “sembolsel ilişki” görüşünün kurucusu olarak bilinir.

Pozitivizmin ve sosyolojinin kurucusu olarak bilinen Comte’a göre toplumsal evrimi değiştirmek olası

değildir; Toplumsal evrim, aklın evriminin bir ürünüdür.
- Bu evrim üç aşamadan geçer: Teolojik ve askeri dönem; Metafizik düşünün egemen olduğu
adli dönem, pozitif düşünün egemen olduğu bilim ve endüstri dönemi.
- Bu üç aşama zorunlu olarak ve düzenli bir şekilde birbirini izler; insanların farklılıklarından ve
denetiminden bağımsız olarak oluşurlar.
- Düşüncesine uygun olarak 3.Napolyon’un diktatörlüğünü desteklemiş, Osmanlı
yöneticilerinden Cizvitlere kadar dünyanın her yerindeki tutucu güçlere yol göstermeye
çalışmışlardır.

Tutucu sosyolojinin ve siyaset biliminin temelinde aynı zamanda Charles Darwin’in görüşleri yatar.

Pareto şöyle diyordu: “Faşizim, zayıf burjuva demokratik hükümetlerin İtalya’da yapamadığını
yapabildi; 1920-1921 fabrika işgallerinde devrimcileri ezebildi.”

En yaygın olan çare, rıza üretimiyle biliş ve davranış yönetmeye dayanan “kamuoyu” yaratma oldu.

Siyasal alanda, propaganda ve eğitim yoluyla “rızaya katılımı” sağlama ile başlayan çalışmalar
günümüze gelindiğinde “çoğulculuk, demokratikleşme, bilgi toplumu, kamusal alan, demokratik
katılma” gibi birçok anlatılarla gelen yaygın ve kapsamlı yönetmeye dönüştü.

Ekonomik bağlamda ise özel şirketlerin çıkarlarını gerçekleştirme ve bunu yaparken de işletme,

pazarlama, reklamcılık ve halkla ilişkiler gibi isimlerle ortaya çıkan eğitimler ve örgütlenmeler oldu.
Amerikan sosyolojisi çeşitli yaklaşımları benimsedi, fakat egemen yaklaşım Talcot Parson’un
öncülüğünü yaptığı, tutucu pozitivist yapısal işlevselcilik/görevselcilik yaklaşımı oldu.
- 1930’larda egemen olan bu tutucu gelenek 1960’a kadar sürdü.
- Ardından, Merton’un “orta yol işlevselcilik/görevselcilik” anlayışıyla revizyona uğratılarak
egemenliğine devam etti.

Pozitivist geleneğin oluşumu, bilmenin olası olduğunu belirten ve dış gerçeğin gözlemle bilinebileceği

varsayımını sunan filozoflarla başlar ve Aydınlanma Çağında hızla gelişir ve kapitalist dönemde
egemenlik kazanır.
Pozitivizm, düşünce ve analiz (çözümleme) yöntemi olarak S.Simon ve Comte tarafından
geliştirilmiştir.

Pozitivist kavramı bu aydınlar tarafından iki temel anlamda kullanılmıştır.

- Birincisi, bilmenin bilimsel yolu, kesin bilgi anlamınadır. Bilginin deneysel yolla elde edilmesi
demektir.
- İkincisi, pozitivizm negatif (olumsuz) karşıtıdır. Bu, Fransız Devrimi’nin ve aydınlarının yıkıcı
eleştiriciliğine karşı olmak demektir.
“Functionalism/Görevselcilik” kavramını ise Durkheim kullanmıştır.
Parsons’a göre sistem(düzen), en basit anlamıyla birimler ve birimler arası kalıplaşmış ilişkilerden
oluşur.
- En küçük birim ilişkiye katılan aktörün(oyuncunun) rolüdür.
- En küçük ilişki bir oyuncunun diğerleriyle olan iletişimindeki kalıplaşmış karşılıklı ilişkidir.

Parsons’un toplumsal sistemi (düzeni), içsel uyumluluğa dayanan sürekli bir dengeyi kapsar.

Parsons’a göre toplum değişimi, organizmasal, kişisel, toplumsal ve kültürel sistemlerin (düzenlerin)
ve genel sistemin (düzenin) sağ kalma kapasitelerinin “yükseltilmesi” ve böylece büyümesi ve gelişmesi
demektir.

Yapısal görevselcilik tarihsizdir; Mikro biyolojiye, “kendi kendini dengeleyen” sisteme ve davranışçı

sosyal psikolojiye dayanan bir sosyolojik açıklama ve evrensel bir yapı sunar.
Yöntemsel olarak gerçek toplumlar yerine soyut sosyal sistemle uğraşır.
Durkheim iletişimi toplumun neyi nasıl yapacağını veya yaptığını belirleyen veya en azından etkileyen
bir şebeke/ağ olarak nitelemektedir.
İletişim sosyolojisi veya medya sosyolojisi demek, iletişimin sosyolojik bağlamda ele alınması ve
açıklaması demektir.
İletişim şebekesi toplumdaki iç göçün veya ticari alışverişin yönünü ve hatta yoğunluğunu zorla
düzenler.
İletişim şebekesi ticaret ve göçün düzenli akışı yönünde akan tek kanaldır.
Spencer sosyolojinin ilgi alanını belirlerken iletişim araçlarını koordine ve kontrol aygıtıyla ilişkileri
bazında ele alır.
İletişim sosyolojisi, Amerikan sosyolojisinin egemenliği altında gelişmiş ve dünyaya yayılmıştır.
Medya sosyolojisi; Lazarsfeld, Merton ve benzerlerinin önderliğinde 1930’lardan beri, izleyiciye ve
etkiler üzerine eğilerek gelişti.

Oluşum ve Gelişme: Liberal Demokrat Gelenek

İngiltere’nin 19.y.y koşullarında liberal demokrat (=ilerici) eğilimi temsil eden Spencer, sosyolojik
inceleme için sosyal kontrol, siyaset, din, aile, stratifikasyon/tabakalaşma, örgütlenme, sosyal
cemaatler ve bilgi sosyolojisi gibi alanları belirlemiş ve işlemiştir.
- Toplumu biyolojik organizmaya benzetir ve toplumsal değişimi evrensel bir süreç olarak
tanımlar.
- Toplumsal örgütü yaklaşımına temel olarak alır.
- Spencer’e göre, insan ve toplumsal örgütler, canlı organizmalarda olduğu gibi, hacimce
büyürken aynı zamanda yapıda da büyürler, parçaları çoğalır ve farklılaşır.
- Onun görüşleri liberal çoğulcu görüşlerin temelini yansıtır.

Dikkatini çoğunlukla “ortak bilinç” etrafında toplayan Durkheim, toplumu birbirine bağlı işlevsel

birimler olarak gören sosyolojik fonksiyonolizmin kurucusu olarak bilinir.
- Sosyolojide din; yasa, aile ve siyaset gibi alanlar üzerinde odaklanmıştır.
- Durkheim’a göre, toplum yapısı veya düzenlemeler yerel, biyolojik ve psikolojik güçlerin
yanında insan davranışının temel belirleyicisidir.
- Toplumda kişinin altına girdiği denetim fiziki değil, “ahlaki”, yani toplumsaldır.
- İnsan, kendi yasasına kaba güçle kabule zorlayan maddi çevreden almaz, insandan üstün olan
“ortak bilinç”ten alır.
- Durkheim, çağdaş toplumun “hastalıklarının” nedenini ahlakta bulur. Toplum ekonomik
yoksulluktan değil, “tehlikeli ahlak yoksulluğundan” acı çekmektedir.
- Radikal medya eleştirisi sunan bu aydınlar, iletişim kurumlarının demokratik toplumun
gelişmesinde olumlu görevlere sahip olduğuna inanmıştır.
Liberal demokrat geleneğe 20.y.y başında Dewey, Park, Cooley, Blumer ve Mead gibiler
sürdürmüşlerdir. Bu yaklaşımda, demokrasinin gereklerine uymak gereği savunulur.


Oluşum ve Gelişme: Alternatif Yaklaşımlar
Sosyolojide en anlamlı ve kalıcı yaklaşımı Karl Marks “çatışma teorisi” olarak isimlendirilen ve toplum
yapısını ve toplum değişimini toplumsal üretim tarzının ve üretim ilişkilerinin karakterine bağlayan
görüşleriyle getirmiştir.

Marksın sosyolojik yaklaşımı 20.y.y başlarında Lenin, R.Luxemburg, G.Lukacs, Framsci ve Austro-

Marksistler tarafından işlendi, genişletildi ve belli ölçütlerde değiştirildi.
1950’lerin sonunda C.W. Mills’in çalışmalarından yeni sosyoloji akımı doğdu.
- Bu alternatif sosyolojik akıma 1960’ların sonlarına doğru eleştirel sosyoloji, radikal sosyoloji,
özgürlük hareketi sosyolojisi, A.Gouldner’ın çalışmalarından sübjektif romantizme dayanan
dönüşümsel sosyoloji, davranışçılığa ve yapısalcılık sosyolojide önem kazanmaya başladı.
Bottomore’a göre sosyolojinin bunalıma girmesi, yüksek düzeyde yasalar üretmeyi başarmada yetersiz
kalması değil, modellerin, genelleştirmelerin, tasvirlerin ve açıklamaların birçoğunun yeterli
olmamasındandır.

Thernburn bunalımların bilimsel araştırmalardaki ilerlemeden değil, tersine toplumun kültürel

yapısındaki değişmelerden ve yaşamın dışsal toplumsal durumundan başladığını belirtmiştir.
Gouldner 1960’larda başlayan durumu “Batı sosyolojisinin yaklaşan bunalımı” olarak nitelemiştir.
Yapısal fonksiyonalizmin egemenliğindeki Amerikan sosyolojisinin krize çözüm olarak Merton’un
Orta Yol Fonksiyonalizmi ve benzerleri yanında, Alman sosyolog Simmel’in ve Marksın görüşlerinin
karışımı olan “çatışma kuramı” ve radikal sosyoloji önem kazandı.
Çatışma çözümü hareketi University of Michigan’da ulusal politika kurucuları/yapıcılarına öneri
verecek yeni bir meslek olarak geliştirildi ve yaygınlaştırıldı.
- Journal of Conflict Resolution bu çabaların kuram ve araştırma dergesidir.

İLETİŞİM, TOPLUM VE SOSYOLOJİ

Amerikan sosyolojinin yapısal işlevselci kuramının ve pozitivist ampirik araştırma geleneğinin
egemenliğinde gelişen iletişim sosyolojisinin ciddi eleştirileri 1970 başlarında çıktı.
Murdock ve Golding’e göre kitle iletişiminin sosyolojik incelemesi kendi lehine yeten profesyonel
uzmanlaşma ve çok disiplinli bir yaklaşımda bir öğe olarak değil, sosyolojik çözümlemenin kalbini işgal
eden genel kültürel ve toplumsal incelemenin bir parçası olarak görülmelidir.
1980’lerden beri iletişim sosyolojisi ve siyasal sosyolojide liberal çoğulcu okul sosyal güç farklılığını, güç
yapısını ve sosyal sistemi (düzeni) büyük ölçüde bir kenara iterek “bireylerin çoğulcu
anlamlandırmaları” üzerine eğildiler.

İnsanın Toplumdaki Yeri: İletişimi Anlama İnsanı ve Toplumu Anlamadır

Toplum ve toplumsal sistem (düzen) doğal değildir; toplum insanların oluşturduğu yapay bir
örgütlenmedir, bu örgütlenme biçimi ve ilişkileriyle gelen iletişimsel sistemi vardır.

Toplum Tarihi ve İletişim

Toplum, insanların sosyal üretim ve üretim ilişkilerini yürüttüğü örgütlü yapıdır.
İnsanın ve toplumunun varlığının biçimi kendini ve toplumu nasıl ürettiği ile oluşur ve gelişir.
İnsanların birlikte yaşamasıyla birlikte başlayan örgütlü insan tarihi aynı zamanda örgütlü iletişim
tarihinde de başlangıcıdır.

Toplum tarihi insanların üretim biçimi ve ilişkilerindeki değişim tarihidir.

İnsanların ne zaman ve neden birlikte yaşamaya başladığı da kesin olarak belli değildir.
Benzer şekilde, iletişim hakkında düşünmenin ne zaman ve nerede başladığı bilinmemektedir.
İnsan iletişiminin gelişmesinde ilk dönem/safha işaretler ve sinyaller çağı olarak adlandırılır.
Hockett and Ascher ilk insanın iletişim biçimini, ilkel “çağırma” olarak niteler ve Orta/Aşağı Miocene
Çağ’daki ormandaki ağaçta yaşayan insana benzeyen yaratıklarla başlatır.
Hewes, diğer uyaranlara cevap olarak verilen, gönüllü istemin kontrolüyle yapılmayan, bir “duygusal”
çağırma sistemiyle başlatır.

Ticaretin gelişmesi ve ürünlerin alınıp satılmasıyla gelişen kültüre ticari kültür eklenir. Ticari kültürle

dili de gelişir. Bu dil ticari pazarın yapısını meşrulaştırarak yansıtır, siyasal ilişkiler ve siyasal dilde
olduğu gibi.Tarih boyu sözlü iletişim en eski, en kalıcı ve en egemen biçim olmuştur.
Görsel- kayıtla iletişimin başlangıcı, mağaralarda ve kazılarda bulunan göstergelere göre M.Ö. 45.000
yıl öncesine kadar gitmektedir. Mağara duvar resimleri M.Ö. 35.000 yıllarında yapılmaya başlanmıştır.
Doğayı aynen yansıtan çizimler 14.000 yıllarında görülmektedir.
Yazılı iletişim ise Asya, Eski Çin ve Amerika’da Maya ve Aztek uygarlıkları tarafından 5000 yıl kadar
önce başlatıldı.

Sözlü geleneğin anlatıları, yereller arası alışverişle ve benzerliklere rağmen yerel karakter taşır; bu

anlatılar gerçek ve hayali egemenliklerin, boyun sunmaların ve başkaldırmaların hem sınırlarını çizer
hem de karşıt olduğu durumlarda sınırları yıkar.
Anadolu’nun sözlü geleneği, transfer edilen Batı kültürünün kayıtlı ve görüntülü “öykü/haber
kurgulama ve anlatı” sistemi tarafından yok edilinceye, melezleştirilinceye, dönüştürülünceye veya bir
kenara itilinceye kadar egemen kalmıştır.
Yaygın anlatıya göre yazıyla aracılanmış iletişim sözlü iletişimin yerini aldı.
Yazı teknolojik araçlarla kaydedilmiş konuşmadır ve kendi kendine konuşmaya veya diğer türdeki bir
konuşmaya dönüştürülmeksizin anlaşılmaz.

Sosyal Zaman ve Yerin Kontrolü: İletişim Ağları

Sosyal zaman ve sosyal yer/mekan günlük yaşamın sürdürülmesi için örgütlenmiş zaman ve yerdir.
Bu zamanın ve yerin kontörlü hem zaman ve yerin kullanımını düzenlemesi hem de teknolojiyle
örgütlenmesi ile gerçekleştirilir.
Geçmişin Asya’dan, Anadolu’ya, Afrika’ya kadar uzanan kervan ve savaş yolları ve iletişim ağları ile
sağlanan kontrol, günümüzde hava, kara ve deniz yollarının, yeraltı ve yerüstü hammadde
kaynaklarının ve tatlı su mecralarının yoğun kontrolü ile gerçekleştirilmektedir.

İLETİŞİM VE DOĞASI


İletişim Nedir?

a- Her inşa faaliyetlerinin her anıyla ve doğasıyla iç içe olan özelliklere sahiptir;
b- İnsanın her an, her yerde ve koşulda, kendini maddi ve düşünsel yeniden üretmesini içerir;
c- İletişi dendiğinde, insan denen biyolojik yapı içindeki iletişim; aile ve okul gibi örgütlü yapılar ve bu
yapılardaki insan ilişkileri ve insan hayatı ile ilgili her şey akla gelir.
İnsan biyolojik ve toplumsal bir varlıktır.
1- Biyolojik yanı fiziksel varoluşuyla ve bu varoluşun sürdürülmesiyle ilgilidir.
2- Toplumsal yanı ise insanın hem fiziksel/biyolojik varoluşunu hem de toplumdaki kendisinin ve
ötekilerin örgütlü varoluşunu sürdürmesiyle ilgilidir.

İnsanın kendini fiziksel olarak yeniden üretmesi;

1- Gereksinimi hissetmeyi veya gereksinim hissettirilmeyi,
2- Bu gereksinim üzerinde düşünmeyi,
3- Gereksinimi giderecek olası faaliyetler arasında birini seçmeyi ve seçilen faaliyeti gerçekleştirmeyi,
4- Bu gerçekleştirme sonucunda da gereksinimi giderek doyum sağlamayı içerir.

a- Gereksinim ve Farkındalık: İnsan kendi fiziksel varlığını sürdürebilmek için yemek, içmek ve barınmak

gibi temel ve zorunlu gereksinimlere sahiptir. Zorunludur çünkü o gereksinimleri gidermezse fiziksel
varlığını sürdüremez; açlıktan veya susuzluktan ölür.

Gereksinimler: Biyolojik varlığı sürdürebilme zorunluluğundan çıkıp gelen gereksinimlerdir.

Yemek yemek, barınmak, neslini sürdürmek gibi.

- Doğal gereksinimler; belli düşünceler, duygular, inançlar ve çıkarlar ile dönüştürülür; güç ve

kazanç sağlamanın, biliş ve davranış yönetiminin ve psikolojik doyum arayışının parçası yapılır.

Yaratılmış Gereksinimler: Bu gereksinimler toplumsal ilişkiler içinde hissettirilmiş ve oluşturulmuş

yapay, doğallaştırılmış ve normalleştirilmiş (olağanlaştırılmış) gereksinimlerdir. Örneğin; para
kazanmak, yönetmek, eğlence, gösteriş gibi…

b- Gereksinimi Giderme Üzerinde Düşünme:
Gereksinimi hisseden insan, bu gereksinimi gidermek için

düşünür; daha önceden öğrendiği bilgilerden ve şimdi var olandan elde ettikleri bilgileri ve
alternatifleri düşünsel süreçten geçirir; “işlevsel” ve “erişilebilir” olan “gereksinimi giderme
yollarından” birini seçer.

- Gereksinim üzerinde düşünmeyen ve karar veremeyen insan, gereksinim gidermek için

gerekli faaliyeti bilemez, seçemez ve yapamaz.

c- Gereksinimi Giderecek Faaliyeti Seçme ve Yapma:
Gereksinimi giderebilmek için faaliyet gereklidir.

Gereksinimi giderme faaliyeti olası faaliyetler arasından düşünülerek veya konuşularak/tartışılarak
seçilir ve yapılır.
İletişimsel eylem (iletişime ait eylem): Cep telefonuyla telefon ederken “zil sesini dinlemek” ve “karşı
taraf yanıt verdiğin konuşmaya başlamak” iletişimsel eylemdir.
- İletişimsel eylemler gereksinim gidermesiyle ilgili olduğu için ve gereksinimler de sosyal
içinde, sosyalden geçerek giderildiği ve ilişkisel karar vermeler ve uygulamalarla yapıldığı için
daima sosyal, kültürel ve siyasal eylemdir.
İletişimsel olmayan eylem/faaliyet: Cep telefonundan numarayı tuşlama faaliyetini ele alalım. Bu
faaliyet her numaraya basma eylemlerinden oluşur.
- Bu eylemler iletişimsel eylemler değillerdir ama yapılabilmesi, numara dediğimiz simgeleri
bilmeye kadar çeşitlenen kendi kendine iletişimleri içerir.
- Yani, iletişimsel eylem olmayan eylemlerin gerçekleşmesi de iletişimler gerektirir.
- Yemeği yiyen insan oturuşuyla, konuşmasıyla, çatalı ve bıçağı tutuşuyla diğer insanlara bir
şeyler anlatır; böylece bir yemek yeme eylemi, örneğin, gösteriş veta statü satışı iletişiminin
parçası yapılır.

d- Gereksinim Giderme ve Faaliyet Yapabilme Olanakları:
Faaliyete karar verme sürecindeki “kendi

kendisiyle iletişim” sırasında insan olası olan, var olan ve erişebilir olan alternatifler üzerinde düşünür.
- Gereksinimi herhangi bir nedenle hiçbir seçenek yoksa veya seçeneklere ulaşma hakkına veya
olanaklarına sahip değilse gereksinimi gidermemeyle yüzyüze kalır.
- Faaliyet, faaliyet, yapabilmek için gerekli araçları ve olanakları gerektirir.
- Bu araçlara ve olanaklara sahip olanlar ve faaliyet yerini ve zamanını örgütleyenler, bu
olanaklardan yoksun olanlar üzerinde egemenliğe sahiptirler.

e- Gereksinim Giderme ve Doyum:
Seçilen faaliyetin gerçekleştirilmesiyle gereksinimin giderilmesi

amaçlanır.
- Faaliyetin sonucunda, gereksinim
a- tümüyle giderilebilir,
b- herhangi bir nedenle kısmen
giderilebilir veya
c- giderilemez.


Tümüyle Giderme ile aranan sonuca ulaşılır. Örnek; susuzluğunu giderir.

Kısmen Giderme ile insan aradığı sonucu/doyumu tümüyle gerçekleştiremez. Bu durumda en az iki
olasılık ortaya çıkar.

a-
gerçekleştiremediği doyumsuzluklarla yaşamak zorunda kalır,
b- elde edemediği
sonucu alternatif yollarla gidermeye çalışır.
Bu alternatif yollar;
1- Eksik olanı tamamlayarak aranan
sonucu sağlayan yollar olabileceği gibi,
2- Aranan sonucu vekaleten sağlayan yollar olabilir.

Giderilmemesi ise giderme çabalarının tekrarlanmasına, artmasına veya ortadan kalkmasına neden
olabilir.
- Gereksinim karşılamada fırsatlar ve olanaklar özgürce bizi beklemez.
Aynı faaliyetle birden fazla gereksinim giderme: Her faaliyet sırasında çoğu kez insanlar birden fazla
gereksinim giderirler.

Aynı faaliyeti birden fazla iletişime konu yapma: Yemek yeme gibi iletişimsel olmayan her eylem;
a-
Faaliyet öncesinde, sırasında ve sonrasında sayısız iletişimsel eylemlerle yürütülür;
b- Faaliyet
sonrasında iletişimsel eylemlere konu olur.
Örneğin, birileri yemeğin dedikodusunu yapar.
Faaliyetin değerlerinin dönüştürülmesi: Daha önce “ayıp” olarak nitelenen bir şey, “ayıp” olmadan çıkarılır; bir gereksinim markası eskiden gizlenirken şimdi herkesin gözüne sokacak biçimde görünür yapılır. Uzun saçın moda olmadan çıkması değer kaybıdır.

İletişim ve Toplumsal Varoluş

İletişim, insan faaliyetinin bütünleşik bir parçası olarak üretilir, dağıtılır/yayılır ve tüketilir; her iletişim
faaliyetiyle elde edilen fayda/sonuç çeşitli şekillerde bölüşülür/paylaşılır.

Maddi Olanın Üretimi ve Doğası


Maddi olan;

(a) Kendimiz, diğer insanlar veya diğer canlılar olabilir;
(b) Yiyecek, içecek ve giyecek gibi şeyler olabilir;
(c) Maddi hayatı üretmek için kullanılan araçlar olabilir;
(d) Düşünsel hayatı üretmek için kullanılan teknolojik araçlar da olabilir. Bu araçları (örneğin, cep
telefonunu veya bir müzik aletini) üreten araçlar da vardır.

İnsanın, yaşaması (kendini üretmesi) için yaptığı üretim ile;

a- İnsanın tüketileceği nesne üretilir. Nesnesi olmayan tüketim, tüketim değildir;
b- Nesnenin tüketim tarzı yaratılır. Üretim, tüketim ürünüyle tüketime belli biçim, karakter, özellik
verir;
c- Ürün olarak sundukları nesneler için tüketicide gereksinim (tüketim için istek, motivasyon)
yaratılarak tüketici üretilir.

Maddi hayatın üretiminde, iletişimle ilgili teknolojiler ve tüketim ürünleri de üretilir.

Bu üretim yapılırken;
a) İnsan bilgisini ve beceri/emeğini kullanır,
b) Tüm araçları ve ham maddeleri
kullanır ve tüketir.
İletişim hem maddi hayatın hem de maddi olmayan hayatın üretiminin bütünleşik ve zorunlu bir
parçasıdır.

Düşünsel Olanın Üretimi ve Düşünselin Doğası

Düşünsel olan değerler, duygular, düşünceler, tutumlar ve inançlar gibi soyut olanlardır.

Düşünsel üretim;

1- Kitle iletişiminde, resmi eğitimde, iş yerinde ve çeşitli biliş yönetimi yapan kuruluşlarda olduğu
gibi, örgütlü yapılar içinde üretilir.
2- Kitap, dergi, gazete, sinema filmi ve televizyon dizisinde olduğu gibi örgütlü yapılar tarafından
üretilip dolaşıma sokulur.
3- İş dışı yaşam sırasında insanlar arası ilişkiler (iletişimler) yoluyla üretilir.
İnsanlar kendi maddi üretimini ve ilişkilerini geliştirerek aynı zamanda kendi düşüncelerini ve düşünce
ürünlerini de değiştirir.

- Bu nedenle, düşünceler, ilkeler, kategoriler tarihi ve geçici ürünlerdir.

- Düşünce, din ve ahlak bağımsızlığa ve tarihe sahip değildir.
İnsan düşünerek hiçbir şeyi yoktan var edemez.
Düşünceler örgütlü yaşama bağlıdır.

İLETİŞİM;

A- Toplumsal üretim biçimi ve ilişkilerinin kesintisiz pratiğidir(uygulamasıdır).
B- İnsanın yaşamını üretmedeki örgütlü faaliyetleri içinde şekillenir ve gelişir.

İnsanın Varoluşunun Güç Yapıları ve İlişkileri İçinde Olması
Düşünen insan ve düşüncesi (duygusu, inancı) örgütlü güç yapıları ve ilişkileri içinde vardır; kendisi ve
düşüncesi güç ilişkileri içinde yer alır.

İnsanın Gerçeğin Yerini Alan Sahteyi ve Yalanı Üretmesi

Düşünselin üretimi, hem maddi hem de üretilmiş düşünselin üzerine inşa edilir.
Yani, insan yaşamında var olan şeyler üzerinde düşünür, yaptığı ve düşündüğü üzerinde düşünür.

Ürün ve Hizmetlerin Dağıtımı ve Yaratılan Faydaların Bölüşümü

Üretilen malların (ve hizmetlerin) tüketicilerin alacağı yerlere taşınması ve sunulması gerekir.
İletişim ile yaratılan faydalar, maddi olan hakkında maddi olmayan (düşünsel, duygusal, inançsal)
faydalardan oluşur.

Maddi olmayan faydaları en az ikiye ayırabiliriz:

1- Maddi olanı meşrulaştıran ve geniş kitlelerin de inandığı ve savundukları faydalar.
2- Maddi olanı meşrulaştırma üretimiyle istenmeden üretilen, üretimi durdurulamayan, maddi
üretim ilişkilerine ve faydalı bölüşmeye çeşitli yoğunlukta karşıtlık taşıyan faydalar:
Bu faydalar;

a- Güç yapıları için “kontrollü alternatif” yapıldığında hem güç yapısına çıkarına uygun olan hem
de güç yapısına karşıtlığı bu şekilde ifade edenlere faydalı olan faydalardır.
b- Bu faydalar güç yapısına ciddi karşıtlığı ifade ettiklerinde, artık gücün çıkarına işlevsel olan
karakterini yitirirler ve mücadele edenlerin bilinçli fayda yapılarının bir parçası olurlar.

Üretilen ürünlerin bölüşümü, öncelikle;

a- Üretim araçlarının ve gereçlerinin bölüşümü ve
b- Toplumdaki insanların üretim ilişkilerinin olduğu birimler içindeki dağılımı ile ve
c- Üretilen ürünü satın alabilme gücüyle veya kullanma hakkı olan olanaklarıyla zaten önceden
belirlenmiştir.
Bölüşümün yapısal biçimlenmesinin karakteri nedeniyle örneğin, asgari ücretle geçinen bir ailenin
haftada bir etli yemek yeme veya balık yeme olasılığı daha baştan bellidir.

Mübadele ve Dolaşım

Mübadele ve dolaşım, üretim tarzlarına göre şekillenen iş bölümü ilişkilerini içerir. Örneğin:

Ürünlerin Kullanımı/Tüketimi
İnsanlar gereksinimlerini gidermek için doğal veya işlenmiş ürün kullanır. Kullanılan ürünler:
- Uzun zaman ve yeniden kullanılmaya izin veren ürünler olabilir( kaşık, kamera, telefon). Fakat
kitle üretimi politikası bu ürünlerin kısa zamanda değiştirilmesini gerektirir.
Bunu sağlamak
için
(a) geliştirilmiş yenilerini yaparlar ve
(b) moda (eğilim) ve gösteriş kültürü yoluyla, kısa
zamanda yenisinin alınmasını sağlarlar.
- Kısa dönem kullanılabilen veya belli bir süre içinde kullanmazsa bozulabilen/biten ürünler
olabilir(piller gibi).
- Bir kez kullanılan ürünler olabilir(“kullan at” ürünleri, tv’de bir program izleme, sinemada bir
film seyretme gibi).

Üretimden Tüketime Egemenlik ve Mücadelenin Üretimi

Egemenlik dengesiz bir ilişkiyi yansıtır ve direnişin ve mücadelenin de olduğunu anlatır.
Direniş ve mücadele iyiye, doğruya ve haklıya karşı olabileceği gibi kötüye, yanlışa ve haksıza karşı da
olabilir.

İletişim güç/iktidar uygulamasıdır:
Eşitlik diyalog(konuşma); egemenlikte baskı ve mücadeledir.

Ne egemenlik ne mücadele kötü bir şeydir. Bir şeyi kötü yapan onun ilişkisel doğasıdır. Bebeğine
bakan anne, bu ilişkide egemendir ama bu egemenliğe hiç kimse kötü diyemez.
Egemenliğe karşıtlık egemenliğin dışında değildir. Egemenlik ilişkileri içinde oluşan tepkidir. Bu tepki
rasyonel (akılcı) ve geçerli temele dayanabileceği gibi “sigara içme” çağrısına direnen insanlarda olduğu
gibi irrasyonel (akıl dışı) temellere de dayanabilir.

İLETİŞİM DOĞASI İLE İLGİLİ DİĞER ÖZELLİKLER

İletişimde mesaj gönderme ve alma olabilir.
İletişimde bir şey söyleme, gösterme veya yazma olabilir.
İletişimde işaretler setini kodlama ve kod çözme vardır.
Mesaj(ileti) alınmasa veya karşılık verilmese bile iletişim vardır.

- Mesaj (ileti) alınıp karşılık verilirse iletişim olur, alınmazsa, alınan bir mesaj ileti) olmadığı ve

karşılık da olmayacağı için iletişim olmaz.
- Bu görüşün aksine, bir mesaj (ileti) alınmıyorsa iletişim hala vardır, sadece o an o mesaj (ileti)
alınmamıştır.
- Bir mesajın(iletinin) verilmesi/alınması bir ilişkiyi sürdürmede veya durdurmada hayati önem
taşıyabilir.

Geri besleme çok çeşitli anlamlar taşır.
- Geri besleme, örneğin, bir konuşmada verilen yanıttır; bir ilişkide gösterilen tavırdır. Hiçbir
yanıt vermemek de geri beslemedir.
- Geri beslemenin birçok işlevleri vardır. Denetleme ve izleme görevini görür.
İletişim etkileşimsel olabilir.
- Etkileşim ortaklaşa, karşılıklı birbirini etkileme demektir.
- İletişim iki arkadaş ve dost arasındaki ilişkide etkileşim karakterini taşır. Etkileşim gerçek
diyalog (konuşma) durumunda vardır. Bir efendi ile köle arasında etkileşim yoktur veya bir
patronun işçisine emir vermesi durumunda.

İletişimde beraberlik, anlaşma ve paylaşma olabilir.

- Paylaşılacak birinin veya birilerinin olması gerekir; yoksa paylaşmak istesen de paylaşım
olamaz.
- Paylaşmak istenen tarafın paylaşmayı kabul etmesi gerekir; etmezse paylaşma olamaz.

İletişimde ortak dilin, kültürün, alışkanlıkların paylaşımı olabilir de olmayabilir de
- Genel tanıma göre, iletişim ortak dilin, kültürel sembollerin (simgelerin), sosyal alışkanlıkların,
geleneklerin ve adetlerin paylaşılmasıdır.
- Dil ortak olabilir ama konuşma insanları bir araya getirebildiği kadar birbirinden ayırır da. Dille
kibarca tartışabiliriz veya kavga edebiliriz.
İnsanlar pasif (edilgen) kabullenici veya aktif (etken) olabilirler
- Aktiflik (etkenlik) anlayışına göre, insanlar her şeyi sünger gibi emen ve otomatik olarak
uygun cevap veren yansıtıcılar değildir.
- İnsanlar her şeye tercihli olarak yaklaşır veya kaçınırlar, tercihli karar verir ve davranırlar.
- Bir savaş esirinin, mahkumun veya işçinin kendi gündelik yaşamını, zamanını, mekanını ve
ilişkilerinin doğasını örgütleme hakkı ve olanakları elinden alınmıştır; pasif (edilgen) alıcı ve
kabullenici pozisyonuna yerleştirilmiştir. Bir sınav sorusu hazırlamada bir öğrencinin
aktifliği(etkenliği)/özgürlüğü düşünülemez.

- Yani insan aktif (etken) öznedir ama ancak a- gücüne göre b- aldığı risk oranında ve c- ötekinin

gücüne, d- ilişkinin doğasına göre aktiftir(etkendir).
Köle de özgür insan da mesajın (iletinin) anlamını yıkıp yeniden inşa eder.
- R. Barthes 1968’de yazarın/gönderenin ölümünü ve okuyucunun/izleyicinin doğumunu
müjdeledi.
- Bir insanın özgür alımlamacı veya bağımsız aktif (etken) çözümleyici olabilmesi için şu
aşağıdaki sorulara “evet” yanıtını vermesi gerekir:

• Bir kişi iletişimi üretebiliyor mu? Hayır ise; kişi “olanlara seyircidir” veya olanların

üretimine katılandır: Tarih yapandır ama başkalarının istek ve amaçlarına uygun olarak
yapandır.
• Bu kişi üretileni istediği zaman, istediği şekilde, istediği yere “dağıtabiliyor mu?” Hayır ise;
kişi dağıtım faaliyetine (üretimdeki gibi) çalışan olarak katılır(işçi, memur, oyuncu); karar
veren olarak değil, verilmiş kararları uygulayandır.
• Bu kişi üretilenin “değiş tokuş koşullarını” belirleyebiliyor mu? Hayır ise; burada da
tezgahtar ya da tetikçi olarak çalışıyor ya da “alıcı, müşteri, oy veren, tetikçinin hedefi
veya tetikçiye karşı tetikçi” olur.
• Bu kişi alışverişte fiyatı belirleyebiliyor mu?

İletişimde anlam üretilir.

- İletişimde sürekli bir anlam üretilir; bir faaliyetin veya ilişkinin başından sonuna kadar olan
her anında anlam üretimi vardır. Anlam örgütlenmiş içeriğin doğasıdır.

- Anlam hem
1- İçeriği örgütleyerek paketleyenin amacını hem de
2- o paketi kullananların
amacını taşır.
- Dolayısıyla, en az iki taraf ve iki amaç vardır; bu amaçlara uygun içerik anlamlandırılmaları
vardır.
- İletişimde anlam kelimelerde, sözde veya vücut hareketlerinde değil, insan ilişkilerinin örgütlü
yer ve zaman içindeki doğasıdır.
İletişimde kişisel ve sosyal gerçekler inşa edilir.
- İnsanlar iletişimle kişisel ve sosyal gerçekleri inşa ederler ve bu inşalar yoluyla ilişkilerini kurar
ve sürdürürler.

İletişimde gürültü, anlaşmazlık, yanlış anlama olabilir.

- İletişimde gürültü iletişimin normal (olağan) akışını etkileyen, normal (olağan) akışına aksaklık
getiren etkenler ve oluşumlara verilen isimdir.
- Gürültü, statik (durağan) elektriğin yaptığı bozucu etki veya dışarıdan gelen rahatsız edici
yüksek sesler gibi fiziksel gürültü olabilir.
- Gürültü dilin yanlış kullanımı ile gelen “anlamama” veya “yanlış anlama” ile sonuçlanan
kolayca çözülebilecek bir gürültü olabileceği gibi “inat etmeye” veya çıkara dayanan
“çözülmesi zor gürültüler” olabilir.
- Her gürültü iletişimde negatif (olumsuz) olarak araya giren değildir; gürültü iletişime zenginlik
katan bir öğe de olabilir.
- Gürültüyle ortak olan düzen veya birilerinin düzeni rahatsız edilir ve görevi zorlaştırır.

- İletişim çökmesiyle ise iletişim düzeni engellenir ve görevini yapamaz hale getirilir.

- İşçinin maaşına zam istemesi ama patronun öfkelenmesi ile işçinin moralinin bozulmasına
“iletişim çökmesi” veya “iletişimsizlik” denir, çünkü bu istek düzeni bozar.
- İletişim çökmesi denildiğinde iletişimin başarısız olduğu ima edilir. Doğru değildir. Aksine,
iletişimin varlığını ve farklı tarzlarda olduğunu anlatır.
- İletişimsizlik, “sizlik” ekiyle gelen iletişimin olmadığını, iletişimin yokluğunu anlatır.
İletişimsizlik demek iletişimin olmaması, iletişim yokluğu demektir.
- Savaş, bir iletişim çökmesi değildir; bir egemenliği gerçekleştirmek için kullanılan bir iletişim
ve ikna biçimidir. Bu durumda iletişim çökmez, tarzı değişir ve iletişim savaş iletişimine
dönüşür.

İletişimde empati yokluğu

- Empati, kendini diğerinin yerine koyarak düşünmedir.
- Empati, diğerinin nasıl düşündüğüne veya hissettiğine önem veren duyarlılıktır.
- Empati örgütlü ekonomik, siyasal ve kültürel yönetimde temel olarak iki amaçla kullanılır: 1-
Hedefi bilme ve kontrol etme, 2- Hedefe “empati yoksulluğu” duygusu ve suçluluğu işleyerek
yönetme. Bu durumda, empati duygudaşlık değildir, iki arkadaş ve dost arasındaki empati
duygudaşlıktır.

İLETİŞİM SORUNLARI VE ÇÖZÜMLERİ

Biyolojik yapının doğası ve bu yapıdan kaynaklanan sorunlar.
- İnsan sağır, dilsiz veya kör olabilir. Duyma veya dikkat sorunları olabilir. Kekeme olabilir.
- Bu sorunların çözümü, mümkünse o doğal aracın tedavisidir; örneğin duymuyorsa duymanın
tıp bilimi yoluyla sağlanmasıdır.

Psikolojik yapının doğası ve bu yapıdan kaynaklanan sorunlar.

- İnsan psikolojisi insanın hem kendi kendisiyle hem de dışarıyla ilişkisini ne üzerine ve nasıl
kuracağı veya kuramayacağı, yürüteceği veya yürütemeyeceği ile ilgili kararların alınması ve
yürütülmesinde belirleyici rol oynar.
- Dikkat edilirse, psikolojik yapıdan kaynaklanan sorunlar toplumsal yapıyla iç içedir. Bu
sorunların sürdürülmesi veya çözümü de öncelikle asıl kaynak olan toplumsallaşmanın
değişiminde yatar.
Bilmenin doğası ve bilme yokluğundan, eksikliğinden veya yanlışlığından kaynaklanan sorunlar.
- Çoğu sorun bilmekten değil, biliyor sanmaktan, bildiğini iddia etmekten veya yanlış bilmekten
ama doğru olduğunu sanmaktan kaynaklanır. Bunun çözümü de doğruyu bilmekten, eksikliği
tamamlamaktan kaynaklanır.

- Bu her zaman her durumda gerçekleşmeyebilir.
Bunun sebepleri:

a- Eksikliği veya yanlışlığı asla kabul etmeme,
b- Doğru kabul edilen yanlışın çoğunluk veya herkes tarafından kabul edilmesi,
c- Doğru olarak kabul edilen yanlış üzerine düşünme gibi bir gereksinim hissedilmemesi,
d- Hissedilirse, o hissetme nedeniyle utanç, günah, suçluluk gibi duygular hissetme,
e- Hissettirilirse daha önceden verilmiş/işlenmiş yanıtlarla o hissettirilen kimse veya
kimselere onların suçlanması, kötülenmesi, hissettirdiklerinin yanlış, kötü ve geçersiz ilan
edilmesi,
f- Doğrunun var olmaması, hapiste olması, asılmış veya kurşunlanmış olması gibi durumlar,
g- “kılıç icat oldu mertlik bozuldu.” Gibi sözlerle, yanlışın varlığını yanlış nedenlerle
atfedilerek hem tanınması hem de yanlışa karşı mücadelenin yanlış hedefe
yönlendirilmesi.

Bilmenin doğası ve bilmenin ve iletişim ve faaliyete geçmenin, yanlış bilmenin bilinçli ve kasıtlı

olarak doğru olarak benimsenmesinden kaynaklanan sorunlar.

- İnsanın ve insanlar arası ilişkilerin tarih boyu sürdürülen en yaygın ve en ciddi sorunudur.
- Bu bilmeyi “doğru çevirme” söz konusu olamaz çünkü bilen zaten doğru olmadığının
farkındadır ama hem kendisi için hem de başkaları için yanlışlığı da meşrulaştıran iletişimleri
de üretmektedir.

İlişkisel yapının doğası ve bu yapının nasıl biçimlendirildiğinden ve yürütüldüğünden kaynaklanan
sorunlar.
Amaçlardan, amaç gerçekleştirmekten ve etki arayışından kaynaklanan sorunlar.
- Bir ilişkide egemen taraf için kendi çıkarını gerçekleştirdiği durum normaldir (doğaldır), iyidir,
özgürlüktür, demokrasidir veya doğrudur.
- Ama egemenin çıkarına aykırı düşen veya çıkarını gerçekleştirme önünde duran her şey
anormaldir (olağan dışı), kötüdür, anti demokratiktir veya yanlıştır.

ÜNİTE SONU :)



Sınavlarda Hepinize Başarılar Diliyoruz..
 

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Medya sosyolojisi ünite 2 ders notlari

MEDYA SOSYOLOJİSİ

ÜNİTE 2:

Doğaldan Aracılanmışa İnsan İletişiminin Temel Yapısı

TEMEL YAPILAR
İletişimde önce karşımıza üç tür yapı çıkar:

*İletişimin biyolojik örgütlenmesi: Bu, insanın bütünleşik fiziksel yapısıdır.Bu bütünleşik yapıda,öncelikle sinir sistemi,salgı sistemi ve beyinden oluşan bu örgütleme doğaldır.

*İletişimin sosyo-psikolojik örgütlenmesi:
Bu örgütlenme , insanın psikolojik yapısıdır ve insanın yaşadığı toplumsal ortamın her tür belirleyici ve yönlendirici izlerini taşır.Dolayısıyla bu yapı aynı zamanda , toplumsallaşmış bireyi ve toplumsal olan her şeyin bireydeki uzantısını anlatır.

*İletişimin toplumsal örgütlenmesi:
Bu örgütlenme sosyal,siyasal,kültürel ve ekonomik bağlamda iletişimin örgütlenmesi demektir.Bu örgütlenme aile gibi en küçük birimlerden başlayarak okul, kurumlar,şirketler, uluslararası yapılara kadar çeşitlenen, birbiriyle işlevsel olarak bağıntılı üretim yapılarını , bu yapıların kendi içinde ve dışında ilişkilerini her tür iletişimle ilgili yasal biçimlendirmeleri ve kültürel gelenekleri içerir.

Yukarıda belirtilen iletişim yapıları yoluyla insan:

SOSYALDE İLETİŞİME GEREKSİNİM, NEDENLER VE ÖRGÜTLÜ YAŞAM KOŞULLARI
• İletişimin en temel nedeni;
a- Biyolojik/fiziksel varoluşu ve
b- Sosyal varoluşu sürdürmektir.
• Tüm bu nedenlerin birleştiği ortak kavram “gereksinim” kavramıdır.
• İletişim olmaksızın insan ne gereksinimi hissedebilir, düşünebilir ve karar verebilir ne de herhangi bir etkinlikte bulunabilir.
• Doğal veya yapay/oluşturulmuş gereksinimler bizim düşünmemizi karar vermemizin ve faaliyete geçmemizin belirleyici ve itici gücüdür.
• İletişimin nedeni, insanın biyolojik ve sosyal varlığını sürdürme amaçlı her türlü gereksinime dayanır.

Birkaç örnek:

*İletişime temel neden , gereksinim karşılayarak hayatta kalabilmektir.
*Bunu takip eden neden hayatta kalabilme koşullarını daha iyiye doğru geliştirmedir.
*Gündelik yaşamda herhangi bir gereksinimi giderebilmek için diğer insanlara muhtaç olma kaçınılmaz olarak iletişim kurmayı gerektirir.
*Diğer insanlara muhtaç olma ile gelen ilişki ve iletişimde, diğer insanlarla paylaşmaktan diğer insanların tümüyle yoksun/yoksul bırakmaya kadar çeşitlenen yapısal ilişkiler kurulur ve yürütülür.
*Ciddi kültürel-patolojik, siyasal- patolojik ekonomik patolojik ve psiko-patolojik nedenlerle diğer insanları yok etmek , yoksun ve yoksul bırakmak olabilir.
*Benzer psikolojik hastalıklar nedeniyle güç, ün, şöhret elde etmek olabilir.
*Benzer psiko-patolojik nedenle ezmek, baskı kullanmak, güç uygulamak için olabilir.
*Kendisini diğer insanlardan geçerek görüp değerlendirme gibi yapay gereksinimler nedeniyle olabilir.

• İnsan gereksinim giderme faaliyetleriyle kendini, kendine ve dışa anlatarak kendini ve yaşadığı dünyayı belli biçimde yeniden üretir.
• Sosyal yaşamla ilgili her konuda olduğu gibi, iletişimde de önce “nedeni” doğru anlamak ve saptamak gerekir çünkü neden ve sonucu yanlış sunma olasılığı çok fazladır.
• Örneğin, bir iş yerindeki anlaşmazlığı “iletişimde yanlış anlamaya” bağlarsak çözüm de kaçınılmaz olarak “yanlış anlamayı ortadan kaldıracak iletişim” olacaktır.
• Çözüm çabası da çatışmayı yaratan koşullar üzerinde odaklanacaktır. Birincisinde, “davranış, etkili iletişim ve empati” gibi çözümle hiçbir ilişkisi olmayan konular üzerinde durulur. İkincisinde, çatışmanın nedenleri belirlenmeye çalışılır ve gerçek çözümler üretilmeye çalışılır.
- Birincisinde iletişim sahte nedenler, çözümler ve imajlarla oyalanmaya ve kandırmaya yönelirken,
- İkincisinde iletişim gerçeği yakalamaya yönelir.

İLETİŞİMDE AMAÇ
• Amaç, bir gereksinimi karşılamayla ilgilidir.
• Dolayısıyla, amaç faaliyetten önce gelir ve faaliyetin karakterini biçimlendirir. Nedeni ise amacı ve faaliyeti oluşturandır.
• Gereksinimler amaçlarla bağıntılıdır. Her gereksinim ve faaliyet başka gereksinim ve faaliyetlerle ilişkilidir.
- İnsan faaliyetlerinde ve ilişkilerinde apaçık görünen bir amaç başka amaçları da taşır.
- Faaliyet bir kişinin gereksinimini gideriyor gibi görünebilir; aslında o faaliyete bir şekilde başka insanlar da doğrudan veya dolaylı olarak katılırlar.
- Lokantada yemek yiyerek “açlığını” giderme gereksinimini karşılayan bir insan, aynı zamanda o lokantadaki garsondan ve tüm çalışmalardan başlayarak, lokanta sahibinden geçerek birçok insanın yemek ve içmek ile ilgili endüstriyel yapıların amaçlarını ve gereksinimlerini de karşılamaya katkıda bulunur.
• Mesaj (ileti) gönderme veya mesaj (ileti) alışverişi iletişim değildir.
• Mesaj(ileti) gönderme bir gereksinimi gidermeye yönelik bir iletişimsel eylemdir.
• Faaliyet ile amacı karıştırmamak gerekir. Faaliyet gereksinim giderme için yapılır.
- Örneğin, birine bir şey söyleme, iletişimsel bir eylemdir. Amaç ise “bu sözle gerçekleştirilen eylemi/faaliyeti” neden yaptığıdır.

Amaçlar Örtüşmeyebilir
• İletişim insanlar arası ilişkileri içerir dolayısıyla insanlar arası iletişimde birden fazla kişi olduğu için fazla da amaçlar olacaktır.
• Bu amaçlar birbirleriyle tümüyle örtüşebilir veya kısmen örtüşebilir ya da hiç örtüşmeyebilir.
• Amaç örtüşmesi durumunda, paylaşma vardır. Örtüşmeme durumunda ya egemenlik ve boyunsunu ya da çatışma vardır.

Amaç, Tercihlerin En Uygun Olacağını Garantilemez (Teminat Vermez)
• İletişimin amaçlı bir girişim olması, kesinlikle tarafların olası alternatiflerden ve etkinliklerden en uygun olanı seçeceği veya seçebileceği demek değildir.
• Olası alternatifler ve etkinlikler bireyin kendi tercihini ve gücü dışında olabilir. Ona sadece tek seçenek verilmiş olabilir.
• Güç ilişkileri veya duygusal bağ nedeniyle uygun olanı seçemeyebilir. Yanlış bilinç ve yanlış bilgilendirme nedeniyle seçtiği aslında kendisi için uygun olan olmayabilir.

Amaçlanmış İletişim Amaçlanmamış Sonuçlar Doğurabilir
• Sizin yürüyüşünüz, bakışınız, duruşunuz ve varlığınız bile birilerini rahatsız edebilir (veya mutlu edebilir). Bu durumda, sizin amaçlamadığınız şeyler sizin aleyhinize (veya lehinize) kullanılabilir.

Amaç Gerçekleştirme Yeni Başlangıçlar Getirebilir
• Birlikte yapılan bir şeyden hoşnut olma, bir yakınlaşma için yeni gereksinimler ve yeni faaliyetlerin birlikte yapılmasını getirebilir. Başarılı bir işbirliği yeni işbirliklerini zemin hazırlayabilir.

Amaçlı Girişimde Güç İlişkisi
• İlişkilerde kişilerin durumunda ve konumuna göre, iletişim daima farklı güç ilişkileri içinde gerçekleşir.
• Güç bir tarafın güçsüzleştirilmesi nedeniyle oluşan simetrik olmayan bir yapıdan, eşit veya eşite yakın simetrik bir yapıya kadar değişebilir. Simetrik olmayan yapı dengesiz güç ilişkisine dayanır.
• Ayrıca, güç daha önce belirlenmiş yapıyla gelebileceği gibi, iletişimi başlatıncaya kadar görünmeyebilir fakat ilişkinin başlamasıyla baskı ve egemenlik ilişkileri de başlayabilir.
• Bazı koşullarda bir taraf diğerinin amacını gerçekleştirmekten başka bir seçeneğe sahip değildir: Çıkmazdadır, başka seçeneği yoktur, esirdir, köledir, tutukludur, hapistedir.
• Bazen seçeneksizlik kişinin duygusal bağla veya duygusal katılmayla özgür bir seçeneğe dönüştürülür. Kadın huysuz kocasını idare eder.

Amaçsız İletişim Olmaz
• Palo Alto grubunun (öbeğinin/topluluğunun) belirttiği gibi, iletişmemek mümkün değildir.
İnsanlar yatıklarıyla ve düşündükleriyle iletişirler.
• Bir şeye anlam verememe ve anlamsızlık da anlamlandırmadır.

Birinin Amaçlamadığı Bir Başkasının Amacı Olabilir
• Bir tarafın amaçlamadıklarını diğer taraf amaçlamıyor olabilir.
• Dolayısıyla, iletişimde amaç konusunu doğru anlamak için, iletişime doğrudan veya dolaylı olarak katılanların amaçlarını da ilişkiye katmak gerektirir.
• İletişim olması için taraflardan birinin bir şey söylemesine veya bir şey yapmasına gerek yoktur. İnsan amaçlamadan da bir iletişimin parçası olabilir.
• Diğer örnekler:

*İstemeden ve planlamadan mesaj alma, başkalarının planladığı amaçlı iletişimin parçasıdır.Reklam panoları buna örnektir.
*Polis kimlik kontrolü siz istemeden sizi iletişime sokar.
*Birinin sizi takip etmesi veya size hayran olmasında olduğu gibi, siz farkında olmadan bir iletişimin amacı ve konusu olabilirsiniz.
*Sen istemeden veya farkında olmadan bir iletişimin konusu yapılabilirsin:Birileri seni övüyordur veya sana çamur atıyordur.

Birinin Yapmadıkları “Yaptı veya Yapıyor” Yapılabilir
• Birinin yapmadığı bir şey (iyi ya da kötü), o kişiye mal olabilir veya o kişi yaptı veya yapıyor denebilir.
• Türkiye’de erkek ve kadın dedikodularında övme(az yapılır), sövme ve özellikle “çamur at izin kalsın” taktiği oldukça çok kullanılır.
• Bunların bazıları zararsız veya az zararlı sövgüler ve çamurlardır; bazıları ise oldukça zararlıdır.

İLETİŞİMİN ARAÇLARI
• İletişimin olmasını zorunlu koşullarından biri de araç olmasıdır: İletişim araçları olmaksızın, iletişim olmaz.
• İletişim araçları dediğimizde iletişimin içeriğini taşıyan a-doğal b-yapay “taşıyıcı araçlardan” ve bu taşıyıcı araçlara içeriği yüklemekten (araca kayıt etmekten, yazmaktan) bahsediyoruz.
• Dolayısıyla, araç örgütleme, ürün üretme, dağıtma ve tüketmeyle ilişkilidir.
• Osmanlı “menzil” sisteminde (düzeninde) Tatarların kullandığı “atlar” olmasaydı, “ulaklık” yapılamazdı.

TAŞIYICI ARAÇLARIN GELİŞTİRİLMESİ
Araçlardaki nitel ve nicel değişmeler toplum gelişmesiyle birlikte olur. Bu değişim;
a- Araçların daha kolayca elde edilebilir,
b- Kolayca işlenebilir,
c- Kolayca kullanılabilir,
d- Kolayca taşınabilir,
e- Uzun zaman muhafaza edilebilir,
f- Aynen kaydedilebilir ve okuyabilir (güvenilirlik),
g- Çok bilgi kaydedebilir(kapasite) biçime doğru oldu.

• Bilgi kaybına uğramadan “aynısının” aktarılması: Bu bağlamdaki gelişme, doğal araç olan belleğinden başlayarak kil tablet token/jeton sisteminden (düzeninden) geçerek yazı, ses ve görüntü kaydını geliştirilmesine doğru olmuştur.
• Kolay taşınabilirlik: Bu gelişme kil tabletlerden başlayarak kağıda ve digital kayıt yapan USB’ye doğru olmuştur.
• Kayıt kapasitesinin artması: Bu tür gelişme, kaydedilen alan birimlerinin değişmesi ve her birime kaydedilen enformasyonun (bilginin) artması biçimde olmaktadır.

- Mısırlılar M.Ö.2500 sıralarında ana yazıcı olarak taş ve ağaç yerine papirüs ve fırça kullanmaya başladılar. Papirüs kütüphaneleri kuruldu.
- Çinliler M.Ö. 1400’lerde kemik üzerine yazmaya başladı. M.S. 150’de kağıt ve mürekkep yapmaya başladılar.
- Yunanlılar M.Ö. 1775’te fonetik alfabeyi aldılar ve M.Ö. 200 yılında hayvan dersinden parşömeni geliştirdiler.
- M.S. 150’de ilk kez, parşömen, yuvarlak rulo yapma yerine, kitap yapmak için sayfalar içine katlandı.
- Avrupa kağıt üretimine ancak 13.y.y da başladı.

Taşıyıcı Araca “İletişimi Yükleme Araçlarının” Gelişmesi
• İletişimi üreten insan bunu, sözlü gelenekte, sözü kaydeden ve taşıyan araç insan beynidir.
• Beynini iletişimi yükleme aracı olarak kullanan insan, aynı zamanda iletişimi taşıyan araçları da yapar.

Araçlarla İlgili Temel Özellikler

İletişimin Araçları: Doğal ve Yapay
• Doğal araçlar: İletişimi üretmek için gerekli olan ve varoluşla gelen öğelerdir. Doğal araçlar insanın;
a- Vücut organları (göz, kulak, el, ses telleri gibi) ve
b- Kendi dışındaki doğa ve diğer varlıklardır (hava, yer, su, güvercin, at, eşek, deve gibi).
• Yapay araçlar: İletişimi üretmek için gerekli teknolojilerdir: Keser, kürek, oklava, kağıt, kalem, mürekkep, orman ürünleri... vb.

En Değerli İletişim Aracı: Para
• Kapitalist dünyanın en gözde, en etken, en değerli iletişim aracı paradır. Para, ekonomil değer ölçüsü olarak, kapitalist Pazar ilişkilerini düzenler; ürünlerin ve yaratılan zenginliklerin dağılımında hiyerarşi kurar; yatırım faaliyetleriyle büyür.

Araçların Mülkiyet ve Güç İlişkilerinin Parçası Olması
• Doğal iletişim araçlarının bazıları zaten biyolojik/fiziksel olarak bireye aittir. Ses onundur ve kiralatarak (gazinoda şarkı söyleyen birini düşünün) sesini mülkiyet ilişkilerinde “değeri olan emtia” yapabilir.
• Bir kaşık üretilmiş bir maldır. Bu kaşık satmak için üretilmiş ise emtia olur.

Araç Örgütlemek İçin Örgütlenmiştir
• Araç basit bir makine değildir; örgütlü üretim ilişkileri içinde belli gereksinimleri gidermek, belli faaliyetleri kolaylaştırmak ve belli amaçları gerçekleştirmek için, örgütlü güç ve çıkar yapıları tarafından üretilen ve dolaşıma sokulan, “örgütlü bir karaktere sahiptir.”
• Elbette, güçlü, kendi çıkarını ve ilişkilerini kendisi için araçlar kullanarak örgütlerken örgütlediği bu araçların insan ilişkisinin yürütüldüğü yerdeki mekânsal ve ilişkisel değişimi de örgütler.

Araçların Amaç Dışı Kullanımı
• Bir araç belli bir veya birden fazla amacı gerçekleştirmek için örgütlenmiş olabilir. Hatta bazıları örgütlenmediği amaç için de kullanılabilir.

• Araçlarla ilgili en az üç özellik ortaya çıkmaktadır:
1- İletişim araçlarının bazıları amaca göre az çok farklı kullanıma açıktır.
2- Bazı araçların, onu yaratan teknolojik yapının ihtiyaçları ve amaçları ötesinde kullanılma olasılıkları oldukça sınırlıdır.
3- İster farklı kullanımlara izin versin veya vermesin, hiçbir “yansız” değildir.

Kullanım Olasılığı ile Gerçek Farkı
• Araç farklı kullanım olasılıkları sunabilir fakat bu olasılıklar güç yapıları ve ilişkileri içinden ortadan kalkar.
• Sokaktaki hava kimseye ait değildir dolayısıyla herkes kullanabilir. İnsan istediği zaman, istediği yerde bağıramaz, istediğini söyleyemez.
• Özlüce, araç kullanım olasılıkları verebilir fakat bu olasılıkları kullanma
a-kullanıcının kullanımının doğasına,
b-kullanımın güç ve çıkar ilişkilerine getirdikleri ve götürdüklerine bağlıdır.

Aracın İletişim Üretimine İzin Vermesi veya Vermemesi
• Araçlarla ilgili birkaç önemli gerçeğe dikkat etmek gerekir:

- Cep telefonu bitmiş bir üründür. Bu ürün bize, birileriyle iletişim kurmak için içerik yükleme olanağı verir.
- Evimizdeki tv gibi araçlar, izleyicinin “bu aracı kullanarak iletişim üretmesine” olanak sağlamaz: Tv’yi araç olarak kullanıp iletişim üretemezsiniz çünkü sadece “alıcı araçlıdırlar.”
- Tv’de reklamlarla ve programlarla paketlenip sunulan içeriği, insanlar kendi kişiler arası iletişiminde ve satın alma iletişiminde “yeniden işleyebilir”. Zaten izleyicilerden istenenlerden biri de budur.

İletişim Araçlarının Örgütlü Mekanın Parçası Olması
• İletişim çeşitli mekanlarda üretilir. Bu mekanlar ve mekanın içindekiler iletişimin üretiminin gerekli araçları olabilir.
• Sokak, hapishane, kahvehane, mutfak, okul ve fabrika, birçok tür ve tarzdaki iletişimlerin üretildiği mekanlardır.
• Bu mekanlar ve içindekiler, iletişimlerin üretilmesinin dolaylı veya doğrudan zorunlu araçlardır.

Aracın “Yapan Özne” Olması
• Araç etkileyen veya devrimler yapan özne olamaz. Araç insanın teknolojik uzantısıdır.

İnsanın İletişimin Aracı, Mesajı (İletisi), Konusu ve Amacı Olması
• İnsanın iletişimin aracı, mesajı(iletisi), konusu ve amacı olması, siyasal ve ekonomik iletişimlere kadar her tür ve seviyedeki iletişimde vardır.

*İletişimin aracı olma: '' Dün bir canlı bomba pazar yerinde 15 kişinin canına kıydı.'' haberinde, canlı bomba, bir siyasal iletişim tarzında kullanılan bir iletişim aracıdır.''Siyasal mesaj taşıyan '' bir araçtır.

*İletişimin mesajı olma:
Canlı bombanın kendisi , birilerinin birilerine gönderdiği mesajdır.Bu mesaj bir ilişkinin nasıl yürütüleceği veya belli koşullar karşılanmazsa, neler yapılacağı gibi şeyleri anlatır.

*İletişimin konusu olma: Herhangi bir insan hakkında konuşulduğunda bu insan '' iletişimin konusu '' olur.

* İletişimin amacı olma: İki arkadaşın bir insan için yardım çabalarındaki iletişimlerde, o insan iletişimin konusudur hem de amacı.

İLETİŞİMİN BAĞLAMI

• Bağlam iletişimin doğasını belirleyen faktörleri( etkenleri) içerir. Dolayısıyla, bir iletişimin bağlamı, birçok bağlamlardan meydana gelen bir bütünlüğü anlatır.
• Bağlamlar birbirinden bağımsız değildir; bağlamların tümü o iletişimin ve ilişkinin doğasını belirler.
• Bağlam, iletişimin tarihsel, sosyal, kültürel, ekonomik ve psikolojik içeriğidir.
• Bağlamı ele aldığımız herhangi bir öğeyi tanımlayarak gruplandırır (öbekleştirir) ve açıklarız.
• Eğer iletişimin olduğu bağlam iki kişiyi içeriyorsa bu kişiler arası iletişimdir.
• Eğer ikiden fazla kişi varsa grup (öbek) iletişimi olmaktadır.
• İletişim örgütte oluyorsa örgütsel iletişim olur.
• Mesajların (iletilerin) elektronik olarak yayınlandığı bağlamdaki iletişim kitle iletişimi olarak nitelenir.
• Kültürel bağlam düşünüldüğünde, kültürler arası iletişimden bahsedilir.

Bağlam İlişkinin Doğasını Belirler
• Arkadaşlık ortamındaki konuşma ile resmi bir ortamdaki konuşma arasında nitelik farkları olacaktır.
• İlişkide “duygusal yakınlık” veya “yeni tanışmış olma” bazı şeylerin yapılması ve bazılarının da yapılmamasını gerektirir.

Farklı Bağlamlar İletişim Mekanını Böler

• İki farklı mekan iki farklı iletişim mekanı demektir. Fiziksek mekan aynı bile olsa, öğrenci kantinin de her masadaki iletişim bağlamı, o fiziksel mekanı iletişim mekanlarına bölerek birbirinden ayırır.

Farklı Teknolojik Bağlam Geçersizlik Yaratır
• Aracılanmış farklı teknolojik bağlamda yapılan iletişimde, bir bağlamdaki mesaj(ileti), diğer bir bağlamda alınamaz(tv’deki ses ve görüntü radyo ile alınamaz) .
• Teknolojik bağlam bu yüzden “geçişsizlik” ve”uyumsuzluk” yaratır.

Bağlam Oluşturma ve Kuramama
• Bağımsız iletişim yoktur, olamaz.
• İletişim, bağlamından kazara veya kasıtlı olarak soyutlandığında veya belirsizlik olduğunda, olası bağlamlar eklenerek bağlam kurulup tamamlama yapılır.
• Bu durumda farklı anlamlandırmalar olasılığı artar.
• Dolayısıyla, bağlam bilinmiyorsa, verilmemişse veya sınırlıysa, biz bağlam ekleriz veya bağlamı biz sunarız.
• Eğer bağlam kuramazsak anlamlandırma yapamayız çünkü anlayamayız.

Araçsal Bağlam: Araçla Kurulan İlişki
• Araçsal Bağlam, örneğin radyo, tv, bilgisayar, oyuncak ve silah gibi araç kullanımıyla ilgili bağlamdır.
• Araçsal bağlamı, aracın varlığıyla oluşturulan, oluşan, gelen bağlam olarak da ele alabiliriz.

Tarihsel Bağlam: Öncesiyle Birlikte Kurulan İlişki
• Tarihsel bağlam, şimdiyi belirleyen geçmiştir. İletişimde “şimdi bağlamı” asla “geçmiş bağlamından” kopuk olarak oluşmaz.
• Bir insan iletişim faaliyetine (eylemine) girdiğinde, kendi bütün deneyimleriyle, birey olarak bütünlüğüyle, dinamik bir kişi olarak girer.
• İnsan sadece reaksiyon (tepki) gösteren değildir; çevresini nesnel ve duygusuz bir şekilde okuyan biri de değildir. Kendi çevresini yönetebilir biçimde inşa edendir.

Tarihsel Bağlam: Geçmiş ve Şimdi Uyumsuzluğu
• Şimdi ile geçmiş uyumsuzluğu çeşitli nedenlerle ortaya çıkar.
a- Kasıtlı olarak çıkartılabilir.
b- Yeni bilgilerle geçmiş değiştirilebilir.
c- Geçmişin yeniden inşası
- Toplumsal tarihsel bağlamlarımız genellikle dostun düşman ve düşmanın dost, sahtenin gerçek ve yalanın doğru yapıldığı “benimsenmiş duygularla” doludur.
- Bunlar bizim diye sıkı sıkıya sarıldığımız ve bazen canımızla koruduğumuz bizim olmayan bağlamlardır.
d- Çıkar: Geçmişin bağlamını kötüleme para karşılığı da yapılabilir.
e- Geçmişin değişmemesi
- Şimdi bağlamı tarihsel bağlamla ters düştüğünde, geçmiş bağlamıyla gelen durumda herhangi bir değişiklik getirmeyebilir.
f- Şimdi bağlamı geçmişe eklemeler getirir.
- Şimdi bağlamı tarihsel bağlamla ters düştüğünde, tarihsel bağlama yeni eklemeler yapılarak tarihsel bağlamla gelişen duruma uygun bir bağlam oluşturulmaya devam edilir ya da tarihsel bağlamın doğasında herhangi bir değişiklik yapılmaz.

Yer Bağlamı: İletişim Örgütlü Mekanda Olur
• İnsanlar zaman ve yere bağımlı varlıklardır.
• Yer insanın fiziksel yaşam ortamıdır.
• Yerin örgütlenmesi, doğal olarak düzenlenmiş yerin insanlar tarafından yeniden biçimlendirilmesidir.
• Yeri örgütleyerek oluşturulan ve sürdürülen kontrol ve egemenlik, iletişim alanında iletişim örgütlenmeleri ve bu örgütlenmelerle yapılan faaliyetlerle (eylemlerle) gerçekleştirilir.

Yere/Mekana Bağımlılık Asla Ortadan Kaldırılamaz
• İnsan yere/mekana (ve zamana) bağımlıdır. İnsan belli bir yerde yaşar.
• Yere bağımlılığın karakteri, sadece bizim varlığımızın doğasından kaynaklanmaz; o yerin kendi yapısından ve insanlar tarafından örgütlenmesinden gelen ilişki tarzlarından kaynaklanır.
• Yerin örgütlenmesiyle birlikte yeni bağımlılıklar oluşturulur. Yerin örgütlenmesi demek yerle ilgili politikaların olması ve egemenliğin ve mücadelelerle geliştirilmesi/dönüştürülmesi demektir.
• Sembolsel(simgesel) mekan veya sanal uzay mekansız değildir: Öncelikle, hepsinin mekanı, insan beynidir ve beynin dışındaki dünya denilen bir yerdir.

Örgütlenmemiş Yer Yoktur
• Yer en örgütsüz ve serbest göründüğü mekanlarda bile belli ölçüde örgütlenmiştir.
• Bu örgütleme pir parktaki gevşek biçimden, bir üst yöneticinin odasındaki veya bir fabrikadaki yoğun örgütlülüğe kadar değişir.
• Dolayısıyla, ne denli yoğun veya gevşek olursa olsun örgütlü mekan mülkiyet ve güç ilişkilerinin bir parçasıdır.

Yerin Örgütlenmesinin Sonuçları
• Yerin örgütlenmesi demek, o yerin kimin, ne için ve nasıl kullanılacağının belirlenmesi demektir.

Yerin Örgütlenmesi ile O Yerdeki İletişim de Örgütlenir
• Yerin örgütlenmesiyle, o yerdeki faaliyetlerin (eylemlerin) ve iletişimin biçimi de örgütlenir.
• Kapitalist iş yerinin örgütlenmesi, kapitalistin egemenlik sürdürdüğü yerdir.
• Yerin fiziksel peyzajı da, bu peyzajı düzenleyen çıkar ve egemenlik ilişkilerini yansıtır.
• Düzenlenmiş mekanın kendisi egemenlik ilişkilerini getirmez.
- Masanın yuvarlak olması gerçeği belirlemez. Yuvarlak masa, gerçekleri değiştirmek istemeyenlerin, gerçekler hakkında imajları değiştirerek “gerçek olmayan gerçekler” inşa ederek insanları yönetmesi amacının sonuçlarından biridir.

Yerin Örgütlenmesi Özgürlüğün de Örgütlenmesidir
• Yerin örgütlenmesi ile o yerin kullanılması ile ilgili özgürlükler de örgütlenir.
• Özgürlükler belli örgütlü yerlerde ilişkisel güce göre kullanılır veya kullanılmaz.

Yerin Örgütlenmesi İstenen Davranışı Getirmeyebilir
• Yerin örgütlenmesiyle, belli amaçlara uygun şekilde mekanın kullanım doğası belirlenirken mekanda düzenlemeler yapılır.

Örgütlenen Yer Hem Etkilenen Hem de Etkileyendir
• İletişimde “yer” iletişimin bütünleşik parçasıdır.
• Yer, insan ilişkilerinde etkilenendir ve aynı zamanda insanın yere bağımlılığı nedeniyle, insanın yaşamını, örneğin sağlığını, etkileyendir.

Örgütlü Yeri Konuşturma: Mekanın Dili Olmaz
• İletişimin yapıldığı mekanın cinsiyeti, mekanın dili, mekanın egemenliği diye bir şey olmaz çünkü “mekan” insanlar tarafından örgütlenmiş yerdir; mekan cinsiyete veya dile sahip olacak bir biyolojik özellik taşımaz.

Zaman Bağlamı: İletişim Örgütlü Zamanda Olur
• İletişim toplumsal bakımdan tanımlanmış bir zaman (ve yer) içinde olur. İnsan zamanı örgütleyendir.
• İnsan ve ilişkileri zaman ve yer içinde var olur, insan yer ve zaman dışında olamaz. Zaman yerden soyutlayıp örneğin, evrenselleştirilince,biliş yönetimi işi başlar.
• Zaman örgütlendiği andan itibaren, artık sosyal zaman olur. Örneğin bir günlük zamanın genellikle aşağıdaki gibi örgütlendiği görülür:

*Temel/doğal ihtiyaçların giderilmesine ayrılan zaman ( yemek )
*İş/okul zamanı: İş/çalışma ve buna bağlı etkinlikler için ayrılan zaman ( iş, işe gidiş geliş yolculuğu, ödev, öğrenim )
*İş dışı zaman : Serbest etkinliklere ayrılan zaman ( eğlence, spor, dinlenme )

İletişim Zamandan Bağımsız Olmaz: İletişim Zaman Alır
• Zaman elbette örgütlülükteki bir akışı ve bu akışın düzenlenmesini anlatır.
• İletişim zamanda aldığı süreye göre belli bir anlam kazanır. İletişim ne denli hızlı olursa olsun, zamandan bağımsız olamaz.

Zaman Geri Döndürülemez
• İnsan, iletişimi dahil, her şeyiyle zaman bağımlıdır. Geçmiş asla yeniden kurulamaz veya geçmişe yeniden sahip olunamaz.

Zaman, İletişimi veya İnsanı Değiştiremez
• İletişim ve iletişim ilişkileri zaman içinde değişir; fakat bunun anlamı, değiştiren gücün “zaman olduğu” asla değildir.

Zaman Yansız Değildir
• Zaman sosyaldir ve sosyal zaman yansı değildir; taraflıdır, düzenlenmiştir ve egemenlik ilişkilerine göre yapılandırılmıştır.

Zamanı Örgütleme: Kim Kimin Zamanını Nasıl Örgütlüyor
• İletişim belli örgütlü yer ve örgütlü zamanda olur.
• Zamanı kimin, nasıl ve ne için örgütlediği egemenlik yapısını ve ilişkilerini yansıtır.

İş ve İş Dışı Zamanın Sömürgeleştirilmesi
• Dinlenme, kendine bakma ve eğlenme zamanı, iş dışı zaman olarak nitelenir.
• Bu zaman, özgürce kullanılan zaman olarak sunulur. Çoğunlukla da öyle görünür.

Zamanı örgütleme: Kar ve Maliyet Hesabı
• Zaman kullanım özgürlüğü, ilişkinin getirdiği egemenlik biçimine göre şekillenir.
• Öğrencinin gündüz zamanı okulu yönetenler tarafından örgütlenir ve öğrenci bu örgütlenmiş zamana katılır.

Zaman Örgütleme ve Kullanma Teknolojik Seviyeye Bağlıdır
• Zaman toplumsal üretimin bir fonksiyonu olduğu için örgütlenmesi de üretimin karakterine göre şekillenir.

Zamanı Örgütleme ve Kullanım Güç Uygulamasıdır
• Bir randevunun zamanını randevu isteyen ayarlamaz; bir randevuyu geç kalma veya erken gitme, sadece dakikaları gösteren saati taşıyan bir teknolojik yapının gereksinimine göre belirlenmez.

Zamanın Kontrolü: Hız ve Mesafenin Artırılması
• Ekonomik alışverişte zaman, reklamcılara kiralanan mübadele değerine sahip mal olur:
Zaman paradır. Ama sadece zamanı para kazanmak için örgütleyenler için paradır.
• Zamanın kontrolü,
a- Diğer insanların zamanını örgütleme,
b- İş sürecindeki zamanı en verimli şekilde örgütleme,
c- Hizmet ve mal dağıtımında zamanı en kısa zamana indirme gibi biçimlerde olur.

Değerler Bağlamı
• İnsanlar kendilerine, şeylere, ilişkilere ve diğer insanlara değerler atfederler.
• Bu değerlerle insanlar:
- Kendi kendileriyle iletişimin bağlamını kurarlar.
- Kişiler arası iletişimin bağlamını kurarlar.
- Siyasal, ekonomik ve kültürel yapıların ve ilişkilerin doğasını ve bağlamını çeşitli biçimlerde yeniden üretirler.

İdeolojik Bağlam
• İdeolojiler, insan yaşamının her alanında belli açıklamalarla gelen sistemli ve tutarlı ve aynı zamanda tutarsızlıklar da içeren düşünsel yapılardır.
• Dolayısıyla, iletişimin her anı düşünsel faaliyetleri içerdiği için, ideoloji, yukarıda tanımlanan şekliyle, iletişimin düşünsel yapısını oluşturur.

Kimlik Bağlamı
• Her insanın çoklu kimlikleri vardır çünkü yaşam pratikleri çoklu yapılar içinde olur.
• Bu nedenle BİZ denildiğinde, çeşitli yapısal bağlılıklara bağlı olarak gelen çoklu bizlikler/kimlikler vardır.

İLETİŞİM TÜRLERİ
• Türü şöyle açıklayalım: “cinsiyet gibi bir birimi oluşturan öğeler vardır; bu öğelerden ortak karakterleri/ özellikleri olanlar gruplandırılır; bu gruplara tür denir.
• İletişim türü, türün nasıl tanımlandığına göre şekillenir. Örneğin, türü “aracılanmaya” göre tanımlarsak, karşımıza iki temel tür çıkar:

1- Teknolojiyle aracılanmış iletişim: Teknolojinin kullanılmadığı, insanın doğal olanı kullanarak, doğalı dönüştürmeden yaptığı iletişim teknolojiyle aracılanmamış iletişimdir.

2- Teknolojiyle aracılanmış iletişim çıkar:
Bu öbek, beynimizin, kulağımızın ve gözümüzün uzantısı olan araçları kullanarak yaptığımız iletişim çeşitlerdir.

İletişim dediğimizde çeşitli ölçütlere göre, çeşitli iletişim türleri ortaya çıkar.Aşağıda sadece bunların popüler olanları sunuldu.

* Kişinin kendisiyle iletişimi :Bireyin kendi kendisiyle konuşması, düşünmesi, kendi sorunlarını kafa yorarak çözme yolu araması/bulması, gündüz ve gece hayal/düş kurması, plan yapması, kendisi ve yaşamıyla ilişkili her şeyi değerlendirmesi.

* Kişiler ötesi( extrapersonal ) İletişim :
Bu tür iletişim insan ile diğer yaşam biçimleri, diğer varlıklar ve insan olmayan şeyler arasında olan iletişim olarak tanımlanır.Kişiler ötesi iletişim '' insan olmayan ile iletişim '' olarak tanımlanır.Bu tür iletişimler;

* İnsanın hayvanlarla iletişimi :
İnsanlar , örneğin , evlerinde besledikleri hayvanları isimlendirirler, onları diğer bir kişi gibi görürler ve onlara sözlü olarak bir şeyler söylerler.Gerçi,bu tür iletişim '' bir hayvana '' konuşmadır.

• Bitkilerle iletişim: Bazı insanlar için bitkiler yaşamlarını gerçekleştirmelerinin önemli bir parçasıdır.

• Canlı olmayan maddelerle iletişim:
Bir taş veya kuru yaprak gibi doğal maddeler ve kullanım için yapılmış kaşık, ok ve yay gibi maddi araçlar insanlar için önem taşır.

• Bilgisayarla veya robotlarla iletişim:
Bir aleti/makineyi kullanma, bilgisayar kullanma, video oyunları, bankamatik kullanma ve Microsoft Word kullanarak bir şey yazma gibi faaliyetler kişiler ötesi iletişim olarak nitelenir.

• Telepati:
Kişiler arasında düşüncelerin “bir iletişim aracı olmadan” aktarılmasıdır.

• Voodoo, büyü, ruh çağırma, (düşünceleri) psychic duyma, (düşünceleri) pscyhic görme, düşünceleri okuma/bilme, düşünceleri hissetme:
Bu tür iletişimi de telepatideki gibi ele alabiliriz. Bu tür yaklaşımlar “ruh psikolojisi” ve “metafizik” ile ilgilenenler için oldukça anlamlı gelir.

• Bir yaratıcı ile veya Tanrılarla iletişim:
Dua ve beddua etme böyledir.

• Dünya ötesi ile (uzaylılarla) iletişim:
Dünya dışındaki akıllı varlıklarla iletişim demektir.

• Kişiler arası iletişim:
Çeşitli yoğunluktaki örgütlü yapılar içinde insanların, karşılıklı konuşma veya cep telefonuyla konuşma gibi ikili iletişimdir.

• Kamusal iletişim:
Çoğu kez “public speaking” denilen iletişim türünü içerir.

• Elektronik iletişim:
İki anlamda kullanılır. Birincisinde, digital kamera, cep telefonu, tv gibi elektronik araçlar arasında data transferi sistemi olarak tanımlanır. İkincisinde, elektronik araçları kullanarak yapılan insan iletişimi anlamına kullanılır.

İLETİŞİM TARZI
• Tarz bir şeyin, örneğin iletişimin, yapılış biçimiyle ilgilidir.
• Tarzı, insanlar arası iletişimin karakterine göre ve karakteri de köleliğin tarihsel gelişimi bağlamında da tanımlayabiliriz.
• Bu durumda karşımıza, en azından üç tarz çıkar ve her tarz içinde farklı tarzlar vardır:
1) Mutlak kölelik tarzı,
2) Yarı kölelik tarzı,
3) Serbest kölelik tarzı
• İnsanlar belli ilişki tarzlarına uygun iletişim tarzları geliştirirler. İlişki düşmancaysa; kavga, küsme,görmezlikten gelme gibi şekiller alır. Dostçaysa dostluğu kuran ve geliştiren biçimlerde olur.

İLETİŞİMLE ÜRETİLEN VE İLETİŞİMSEL ÖZELLİKLER
• İletişim bir gereksinim karşılamayla ilgili yapılan her şeyi içerir. Dolayısıyla, iletişim ile hayatın en küçük parçasından tümüne kadar her şeyiyle “maddi ve maddi olmayan hayatın kendisi” üretilir.
• İletişim hiçbir şeyi üretemez. Ama maddeler ve duygular iletişim olmadan üretilemez.

İletişimde Gücün Gücü ve Güçsüzlüğü

• İstem dışı ileti gönderme, alma ve iletişime sokulma da iletişimin sosyalliği ve güç ilişkileriyle bağını anlatır.
• Bertolt Brecht: Toplum birbirleriyle savaşan öbeklere ayrılığı sürece ortak iletişime sahip olamaz.

Mesaj(ileti)/Haber Alınmadan da İletişim Olabilir
• Bir iletişimin olması için ille de bir iletinin gönderilmesi alınması veya bir iletiye yanıt verilmesi gerekmez.

Bir İletişim Kendiliğinden Oluyor (Olağan/Normal) Görünebilir
• Çoğu iletişim ilişkileri sanki doğal olarak kendiliğinde oluyormuş gibi görünebilir. Birlikte bir yerde çalışan insanlar, sokakta yürüyenler…vb.
• Sürekli yapılan her şey bir müddet sonra olağanlaşır.

İletişim Normalleştirilmiş (Olağanlaştırılmış) Zorunluluk Olabilir
• İnsan çeşitli örgütlü yer ve zamanda zorunlu olarak belli ilişkilere girer ve bu ona olağan gelir. Bu yerlerin basında iş yeri ve okul gelir.
• Her zaman ve her koşulda da boyun eğme olmaz; insanlar daima olağanlaştırılmış zorunluluklara karşı mücadele yolları bulur ve uygular.

İletişim Planlanmış (tertiplenmiş) Rastlantı ve İşgal iletişimi Olabilir
• Tertiplenmiş rastlantı yoluyla, tertipleyen kişi amacını gerçekleştirmek için amaçlanan tarafı iletişime sokar: Birbiriyle karşılaşmayı tertipler ve buna tesadüf süsü verir.

İletişim ve Yapan veya Özne
• Propaganda ve bilinç yönetiminde kullanılan en etkin yollardan biri de bir şeyi yapan özneyi almak ve yerine başka bir şeyi özne olarak yerleştirmektedir.

Uyumsuzluk ve Çatışma
• Çatışma uyumsuzluk koşulu üzerinde yükselir.
• İnsan bu uyumsuzluğun farkında olabilir fakat baskı ve korku nedeniyle zorla katılır.
• Uyumsuzluğun farkında olabilir fakat çeşitli kölelik koşulları, uyumsuzluğu kabullenme veya benimseme, kader, Tanrının öyle istediği inancı, demokrasinin ve özgürlüğün getirdiği bir sonuç olduğunu sanma gibi nedenlerle, uyumsuzluğun sürdürülmesine rızayla katılır.
• Uyumsuzluğun farkındadır veya sonradan farkına varabilir.
• Uyumsuzluğun farkındadır, katılma yerine mücadeleyi seçmiştir.

İletişimde İstemediğine Direniş ve Mücadele
• İnsanlar amaçlı ve örgütlü iletişimin iletilerinin her an saldırısındadırlar.

İletişimde Sorumluluk
• İnsan kendi hayatını kendisi “kendini içinde bulduğu koşullarda” üretir.
• Kendini içinde bulduğu koşulla ve üretimiyle ilgili olarak herhangi bir sorundan
a- Bu koşulları yaratan ve çözüm olarak da baskı yollarını ve hapishaneleri üreten güçler,
b- Bu koşulları değiştirme uğraşı verenlere düşman olan ve aktif (etken) olarak engelleme mekanizmalarını kullanan güçsüzleştirilmişler,
c- Koşulları değiştirme uğraşı veremeyen veya yeterince veremeyenler ve
d- Sorunu yaratan bireyler sorumludur.

ÜNİTE SONU :)



Sınavlarda Hepinize Başarılar Diliyoruz..
 

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
MEDYA SOSYOLOJİSİ

ÜNİTE
3: Biyolojik, Kişisel ve Kişiler Arası Yapılar

BİYOLOJİK SİSTEMDE (DÜZENDE) İLETİŞİM
• Belli özellikteki hücreler öbeklenerek insan vücudunda bir işlevsel dokuyu oluştururlar. Doku öbekleri organları oluşturur; organ öbekleri de organ sistemlerini (düzenlerini) meydana getirir.
• Vücut bu düzenlerin ve alt düzenlerin birleşik faaliyetleri (eylemleri) ile oluşturduğu “kendi kendini ayarlayarak sürdüren” içsel bir çevreye sahiptir.

- Bu dinamik düzene “homoestasis sistem(düzen)” (kendi kendini düzenleyen düzen) denir.
- Bu düzende gözleme, kontrol ve düzenleme işini iletişim sistemi(düzeni) yapar.

• Sinir sistemi vücuttaki içsel ve dışsal çevreyi sürekli kontrol eder; tüm diğer sistemler ve alt sistemlerle sürekli iki yönlü iletişimdedir.

•Merkezi sinir sistemi(beyin ve omurilik) duyusal data analizi(çözümlemesi) yapar, sinir uyaranları üretir ve dağıtır.

• Yan/periferal sinir sistemi sinir uyaranlarını vücut içinde ilgili yerlere taşırlar.

• Bu yan sistemin parçaları olan;
a- Otonom (irade dışı, iradeden bağımsız) sinir sistemi vücuttaki hayati organların düzenlenmesini ve koordinasyonunu sağlar; beyne sistemin durumu hakkında bilgi verir.
b- Somatik (bedensel) sinir sistemi ise duyusal ve motor fonksiyonları ile ilgilidir ve dersi ve iskelet kaslarının çalışmasının yürütülmesi ve düzenlenmesi işlevini görür.

• Salgı sistemi, vücudun ilgili parçalarıyla salgı bezlerinden kana hormonlar salarak iletişimde bulunur. Düzenlerle farklı hormonlar organların ve hücrelerin işlevlerini düzenlemektedir.

• Beyin, vücudumuzda hücrelere kadar inen iletişimin kontrol merkezidir.

• İnsan vücudunun kendi içindeki doğal iletişimini sürdürebilmesi, sinir ve salgı sisteminin gereği gibi çalışmasına bağlıdır.

• İnsanın fiziksel olarak kendini sürdürebilmesi uygun ortamın ve koşulların olmasına bağlıdır.

• Dışsal ortam
a)
inde yaşadığımız dünya ve
b) toplumdan oluşur.

İÇSEL SİSTEMDE İLETİŞİM VE SOSYALLİK

• İnsanın içsel sistemi iki bütünleşik yapıdan oluşmaktadır.
1- Biyolojik yapı ve bu yapıdaki biyolojik iletişim.
2- Düşünsel yapı ve bu yapıdaki kendisiyle iletişim.

• Biyolojik yapı (insan vücudu), düşünsel yapı ve bu yapıdaki iletişimin zorunlu ön koşuludur:
İnsan olmadan düşünme ve düşünce olamaz.

• Bireyin, biyolojik yapıya bağlı olarak var olan”içsel sistemini”, temek olarak düşünceleri, inançları, tutumları, duyguları ve psikolojik durumu oluşturur.

• İçsel sistem kesinlikle insanın yaşadığı toplumsal ve fiziksel çevreden bağımsız bir niteliğe sahip değildir.

• İnsanın birey olarak biçimlenmesi toplum içindeki yaşam koşulları ve bu koşulların getirdiği kültürler, ideolojiler, dünya görüşleri ve psikolojilerden geçerek olur.

Kendisiyle İletişimin Karakterleri
• Kişi kendisiyle iletişiminde düşünür ve kurgular. Kendisiyle ve başkalarıyla konuşur, tartışır, küser, barışır. Hayaller kurar, düşünür, sevinir, üzülür, güler, ağlar. Kararlar alı ve kararlar değiştirir. Kendi kendine şarkı söyler. Dua ve beddua eder.

• Bu tür iletişimin diğer özellikleri:
a) Kendi kendine iletişim süreklidir.
b) Yalnızken, evde otururken veya yolda yürürken, işte çalışırken veya yatarken insan kendi kendisiyle iletişimdedir.
c) Kendiyle iletişim için kişinin kendi başına olması gerekmez.
d) Kişi kendisiyle iletişimi bir araç kullanırken de yapar(örnek: bilgisayar kullanırken veya e posta yazarken).
e) Kendiyle iletişimin örgütlü bir mekanı ve zamanı vardır.
f) Kişi kendisiyle iletişiminde birçok bağlamlara bağlıdır.

- Kendi kararını verme bile,
a- kendi baskısını beraberinde getirir ve
b- verilen karar, insanın içine işlenmişlerin ifadesidir.
g) Sosyal benlik “kafamızın içinde” veya “ vücudumuzun içinde” var olma yerine, ilişkiler içinde, toplumdaki benler ve diğerleri arasındaki ilişkilerde vardır.
h) Kişinin “BEN” diye kendine özne olarak bakışı kendisini nasıl algıladığını ve değerlendirdiğini gösterir.

- Bu BEN’i,
a- toplumdaki ilişkilerin tarihsel doğası,
b- kişinin örgütlenmiş yer ve zamandaki konumu,
c- çıkar, duygu, inanç ve beklentiler yapısı, sosyal/siyasal/ekonomik/kültürel bir BEN yapar.
i) Her iletişimde olduğu gibi, insanın kendisiyle iletişiminde de tarihsel olarak oluşmuş bir “şimdi bağlamı” vardır.
j) Kendini kavrama kişinin kendisiyle ve dışıyla ilişkisinde kendini anlamlandırmada geliştirdiği bir süreçtir.

- Kendini kavramının oluşmasında ve gelişmesinde;
a- Hem kendi hakkımızda kendimizin düşüncesi(doğrudan algı)
b- Hem diğerlerinin bizim hakkımızda ne düşündüğü (dolaylı algı)
c- Hem de diğerlerinin bizim hakkımızda ne düşündüğünü düşündüğümüz düşüncesi (dolaylı/dolaylı algı) birlikte rol oynarlar.
k) H.Mead ve E.Goffman gibi aydınlara göre, herkes kendi dünyasını kendisi de içinde olacak şekilde kurar. Bu dünya kurma öncelikle diğer insanlarla, gerçek veya hayali işlemlerle yapılır.
l) Ben kimliği bireyin ait olduğu aile, akraba, okul, sınıf, spor takımı, dini öbek, yaşadığı kent/ülke gibi birimler içinde “biz” kimliğine dönüşür.
m) Kimliklerde, BEN ve BİZ yanında ONLAR vardır. “Onlar” ise “dost olanlar” veya “düşman olanlar” olarak biçimlendirilir. Günümüz kimlik politikalarında kurnazca her şeye tepe taklak gösterilir.
n) Kişilik, sosyalleşme süreçleri içinde oluşur ve gelişir; sosyalleşme ile o toplumda olan düşünceler, değerler ve davranış biçimleri kişiliğin gelişmesinde rol oynar. Bu şekillendirilenlerin başında da eğlenceyle, reklamla, haberle ve belgeselle işlediği duyarlılıklar, bilişler ve davranışlarla şirketler dünyası ve o dünyanın devlet ideolojileri gelir.

Kendiyle İletişimin Temel Aşamaları
• İnsan kendisiyle iletişimde içsel ilişkidedir. Bu ilişki düşünme, dua etme, kendi kendine şarkı söyleme, içinden birine sessiz veya sesli olarak bir şey söyleme (örneğin kızma) veya günlük yazma, şiir yazmak olabilir.
• Bilgi toplama: Kendi kendine şarkı söylemede, bilgi toplamasına gerek yoktur çünkü bilgi
zaten beynine kaydedilmiştir.
- Bilgi toplamayı, kendi kendine iletişimde, eski deneyimlerini ve hafızasına kaydettiklerini “çağırarak” da yapabilir. Ya da kişiler arası iletişime veya diğer tür iletişimlerle girerek bilgiyi toplayabilir.

• Bilgi/enformasyon süreçten geçirme:
İnsan hissettiği gereksinim hakkında, gereksinim için veya gereksinimi düşünür. İnsan kendi ile iletişimde, kendiyle ilişkisini kurmak, sürdürmek ve gerektiğinde değiştirmek için bilgi toplar, depolar, geri çağırır, süreçten geçirir, kararlar bozar ve kararlar verir.

• Karar verme:
gereksinim, kafasında bilgi toplama, bu bilgileri süreçten geçirme, karar verme, karar üzerinde düşünme ve bu sırada yeniden düşünme ve karar yenileme, değiştirme ve sonunda bir karara varma bizim sürekli yaptığımızdır.

- Napoleon (Napolyon) Bonaparte: Güçlü insan duygularıyla aklı arasındaki iletişimi istediğinde kesebilendir.

KİŞİLER ARASI SİSTEMDE İLETİŞİM
• Kişiler arası iletişim sosyal sistemin bütünleşik ilişkisel biçimidir.
• Kişinin düşünceleri ve davranışları, kişiler arası ilişkileri sosyalleşmeyi ve bu sosyalleşmedeki benzerlikleri ve farklılıkları yansıtır.
• Dışını anlama: Kişiler arası iletişim insanın kendini ve dışını anlaması ve anlamlandırmasını gerektirir. Dışını anlama, insanın fiziksel ve sosyal varlığını sürdürebilmesinin zorunlu bir koşuludur.
• Kişiler arası iletişim: İnsan toplumda yaşar ve kendi dışıyla ilişki halindedir. Kişinin biyolojik dışı, onun fiziksel ve toplumsal çevresidir.
• İnsan kendini ve dışını tanımaya başladığında, ilk ve en yoğun yaptığı eylem kişiler arası olandır.
• Kişiler arası iletişimin doğal olan birincil koşulu bireyin kendisiyle iletişimini gerçekleştirebilmesidir. Kişiler arasında iletişim kişiden geçerek diğer kişilerle olan bir ilişkiyi gerçekleştirme demektir.
• İki kişi arasında olan iletişim, gündelik yaşamda en fazla yapılan iletişimdir.
• İnsanlar kendi belirsizlikleri veya başkalarının saptadığı amaçlara bağlı olarak tesadüfi, geçici, yüzeyde, kısa bir süre, uzun bir zaman veya hayat boyu kalıcı ilişkiler içindedir.
• Kişiler arası iletişim, iletişimin amacı ve örgütlü yerin özelliklerine göre birçok çeşitlilik gösterir.

Kişiler Arası İletişimde Amaçlar ve Sonuçlar
*Zorunlu veya yaratılmış gereksinimleri giderme
*Arzuları ve istekleri yerine getirme
*Kendimizi ve diğerlerini tanımlama
*Kimlik oluşturma veya oluşturulmuşu sürdürme
*Herhangi bir nedenle birbirini anlama bağlamı kurma
*İlişkiyi açıklama, önceden tahmin ve kontrol etme
*İlişkiyi tanımlama ve bağlamını kurma
*İlişkiyi koruma, sürdürme ve geliştirme
*İlişkiyi düzenleme ve tamir etme
*Pazarlık, özveri, baskı veya şantajla arayı bulma
*Çatışmaları önleme veya çözme
*ilişkiye son verme
*İlişkiyi yeniden başlatma
*Sosyal bilgi kazanma
*Süregelen egemenlik ve mücadele koşullarını çeşitli biçimlerde katılarak veya katılmayarak yeniden üretme
*Ekonomik, siyasal ve kültürel üretimin ve ilişkilerin sürmesine ve değişmesine katılma
*Ezme ve ezilme bağlamını koruma veya değiştirmek için mücadele verme

• Kişiler arası iletişimin ilk çevresi evdir ve öncelikle anne, baba ve çocuklar arasındaki ilişkiyle başlar.

Kişiler Arası İletişimde Araçlar
• Araçlar, ilişkinin nasıl giderildiğine ve teknolojiye göre değişir.

- Yüz yüze teknolojiyle aracılanmamış iletişimde iletişimin gerçekleşmesi için kullanılan araçlar doğal araçlardır. Örnek: Biyolojik ses üretme ve duyma organları
- Teknolojiyle aracılanmış iletişimde kullanılan araçlar ilişkinin doğası ve teknolojisine göre değişir.
- Kişiler arası teknolojiyle aracılanmış iletişimde kişilerin yüz yüze olması gereği yoktur. Örneğin: internet, cep telefonu
- Kişiler arası teknolojiyle aracılanmış iletişim yazıyla yapılabilir. Örnek: mektup ve eposta
- Kişiler arası iletişimde araç, bir diğer kişi, kişiler veya kurumlar şirketler olabilir.

• Kişiler arası iletişim araçlarının sosyal kullanımı, amaçlarına göre öbeklendirilebilir.
1- Enformasyon amaçlı kullanım: Bu tür kullanımda amaç araçları ya enformasyon (bilgi) alışverişi ile paylaşma ya da verme ve alma biçiminde olabilir.
2- İlişkisel amaçlı kullanım: Bu tür kullanımda araçlar ilişki kurmak, sürdürmek, içeriğini değiştirmek veya durdurmak için kullanılabilir.
3- İfadesel amaçlı kullanım:Bu tür kullanımda kendimizi kendimize veya diğerlerine ifade etmek için çeşitli yollara başvururuz.

• Teknolojiyle aracılanmış iletişim bazı bağlamlarda belli bir ilişkinin başlaması ve yürütülmesinde yeterlidir. Fakat bazen de yüz yüze sözlü iletişimle veya yazılı iletişimle tamamlanması gerekir.
• Araştırma bulgularına göre, cep telefonu gibi teknolojiyle aracılanmış iletişim giderek yaygınlaşmaktadır ama hala en yaygın iletişim biçimi yüz yüze olanıdır.

Kişiler Arası İletişimi Üretim ve Üretim Tarzı
- Kişiler arası iletişimin üretim tarzı eşit, katılımcı, dostça ve özgür bir ilişkiden, tek yönlü
egemenliğin olduğu ve mücadelelerin verildiği mutlak kölelik veya serbest kölelik
biçimine kadar çeşitlilik gösterir.

• Tekil Konuşma (Monolog, Soliloguy): Kişiler arası iletişimin tarzı tekil konuşma, bir tarafın konuşması biçiminde olabilir.
1- Kişi bir şeyi (örneğin şiir veya şarkıyı) kendi başına yüksek sesle okuyor olabilir.
2- Kişi bir şeyi bir veya birden fazla kişiye, dinleyiciye veya izleyiciye okuyor olabilir.
3- Üçüncüsünde, söyleyen kişi iletişimin doğasını belirleyendir; söylenilen kişiler bu
belirlenmiş doğaya uygun bir şekilde karşılık verirler. Örnek: komutan ve er arasındaki
iletişim.

• İkili konuşma (Diyalog): Diyolog; karşılıklı konuşma, ilişki kurma ve yürütme biçimi.
- Diyalogda, bildirme, öğrenme, anlama, anlayış arayışı olduğu kadar ikna etme arayışı da olabilir.
- Diyalogda önceden belirlenmiş bir gündem üzerinde konuşma(tartışma) olabilir de olmayabilir de.
- Bir ilişkiyi veya iletişimi diyalog yapan öğe, karşılıklı konuşma değildir; iletişimin doğasıdır. Bir köle ile efendisi arasında diyalog olamaz.

• Çoklu konuşma (Polylog): Çoklu konuşma ikiden fazla kişinin yaptığı konuşma durumudur; bir okul bahçesinde toplanmış öğrencilerin konuşması gibi.
- Kişiler örgütlü yer ve zamanda ilişkidedir ve bu ilişki tarzı, örneğin; şu şekillere olabilir:

*Yüz yüze veya teknolojiyle aracılanmış olabilir
*Şimdi olabilir veya araçla gecikmiş olabilir
*Değişen yakınlıkta kişisel veya resmi olabilir
*Değişen yoğunlukta dostça veya düşmanca olabilir
*Değişen egemenlik ve mücadele bağlamında olabilir
*Farklı örgütlü yer ve zamanda farklı nedenlerle olabilir
*Farklı yoğunlukta örtüşen veya örtüşmeyen amaçlarla olabilir

- Üretim ve tarzıyla ilgili diğer önemli konular:
a- Kültürel rutinler ve ritüeller, iletişimin üretimini anlamada yeterli etkenler değildir.
b- Bir ilişkide, tarafların kişisel karakteri ve duyguları ile gelen psikolojik öğeler vardır.
c- Unutulmaması gereken en önemli etkenlerden biri de tarafların ilişkide tuttukları pozisyon, statü, yer ve güçtür.
d- O an olan bir şey olağan olarak nitelenen tarzı değiştirebilir.
e- Tarihsel yapısal öğeler belirleyici rol oynarlar.
f- Kişiler arası iletişimde de zamanı ve yeri örgütleyen, aynı zamanda iletişimin tarzını da belirler: Kişiler arası iletişimde, zamanı ve yeri/mekanı kimin, hangi koşullarda ve ne amaçla ve sonuçla örgütlediği, o ilişki bağlamındaki üretim biçiminin nasıl olduğunu gösterir.

Kişiler Arası İletişimle Üretilenler
• Kişiler arası iletişimin en temel ürünü kişinin kendisi ve ilişkilerinin doğasıdır.
• Kişiler arası iletişim ile aile, okul, cemiyet, şirket, kurum gibi üretilmiş örgütlü yapılar yeniden üretilir.
• Kişiler arası ilişkiyi ve iletişimler sonucu, güven ve yakınlık kurulup bu karakterde bir gelişme sağlanabileceği gibi, kandırılma ve hayal kırıklığı ortaya çıkabilir, ilişki kötüye gidebilir ve son bulabilir.
• Kişiler arası iletişim sevgi üzerine de düşmanlık üzerine de kurulabilir.

İletişim İlişkileri
• Kişiler arası iletişimle insanlar çeşitli ilişkiler kurar, yürütür, geliştirir ve bitirir; sorun çözer, görevler yerine getirir, kendi gereksinimlerini ve toplumda diğer insanların gereksinimlerini karşılar.
• Kişiler arası ilişkilerinde, ortak veya tek taraflı amaçlar olabilir; ilişkiye katılma bilinçli veya bilinçsiz, zorla veya gönüllü katılma olabilir.

İlişki Kurma, Kendini Açma, Bağlanma ve Muhafaza Etme
• Kişiler arası iletişim herhangi bir nedenle ilişkiyi başlatmaya veya kurmayı gerektirir.
• Dolayısıyla iletişimi başlatma yine örgütlü yer ve zamanda önceden belirlenen veya o an ortaya çıkan ilişkinin karakterine göre insana kontrol olanağı sağlar.

• İlişki kurma, onaylama veya onaylamama:
İlişkiye başlamadan sonra kişinin kendi kendine aldığı onaylama kararıyla ilişki kurma olur. İlişkiyi onaylamama iletişimde ise çeşitli iletişi taktikleri kullanılır. Örneğin, Doğrudan söyleme, görmezlikten gelme, sahte dinleme gibi…
• Kendini açma ve kapama: Kendini açma, ilişki kurma gereksinimi ve kararı ile başlar. Kendini
açmada kişi kendi hakkında bilgi verir ve karşısındakinin de kendini açmasını bekler.

- Yakınlaşmak için kendini açmanın başlangıcında, DİĞERİNE “NÜFUS ETME” hızlıdır.
- Sıkıca örtülü olan “bireysel içe” nüfus edildikçe, kişinin benliğiyle ilgili ciddi bilgilere ulaşma olasılığı artar. Bu nedenle, güven kurulamazsa veya kuşkular belirirse, kişi çok daha dikkatli olmaya başladığı için “nüfuz” giderek yavaşlar.
- Kişiler arası iletişimle yürütülen ilişki başlatma, kurma ve tutmada, insanın doğumuyla birlikte yaygın olarak bağlanma arayışı ve aynı zamanda bilinç yönetiminden geçerek bağlanma durumunu yaratma oldukça önemli bir rol oynar.
- İlişkinin muhafazası gerekli koşulları sağlamaktan geçerek olur. Bu koşullar iki tarafın gönüllü ve isteyerek katıldığı bir ilişki olabileceği gibi, bir egemenlik ve mücadele ilişkisi de olabilir.

İlişki Geliştirme, Yakınlaşma ve Belirsizlik Azaltma
• İnsanlar günlük yaşamlarında yaptıklarıyla, herhangi bir nedenle gerek duyarlarsa, ilişki geliştirme çabasına girerler.
- Bazı ilişkiler doğal olarak yakınlaşmaya gidebilir. Bu tür ilişkiler çıkar ortaklığı ve iş birliği nedeniyle olduğu gibi, duygusal nedenle olabilir.
- Yakınlaşma sürecinde insanlar arasındaki ilişkiler bazen daha da gelişir ve taraflar birbirinin günlük hayatına karışmaya, sorunlarıyla, üzüntü ve sevinçleriyle ilgilenmeye ve bu bağlamda paylaşmaya veya paylaşma çabasına girerler.
- Belirsizlik azaltma, ilişki geliştirme ve yakınlık kurma birbiriyle bağlantılı olarak gider.

Belirsizlik azaltma, ilişkinin başlangıcında diğerini tanıma amaçlıdır.
- İlişki başladığında diğer kişi hakkında çok az şey bildiği için, belirsizlikler çok fazladır. C.Berger’e göre, birbirini tanımayan iki kişi karşılaştığında en önde gelen ilgi belirsizlik azaltma ve böylece ilişkide hem kendi hem de diğerinin davranışını açıklama, düzenleme ve tahmini arttırmadır.
- Düşük seviyedeki belirsizlik yüksek seviyede yakınlık üretir.
- Yüksek seviyedeki belirsizlik yüksek seviyede karşılıklılık üretir.
- İlişki yoğunluğu, belirsizliğe her iki yönde de etki edebilir.
- İletişim etkinlikleriyle belirsizlik azaltılabilmekte ve çoğaltılabilmektedir.
- İlk etkileşimde bireyler etkileşimin istikrarını artırma yerine, güçlü bir bilinmeyenleri azaltma arzusuna sahiptir.
- Kişiler birbirleri hakkında belirsizlikleri azaltırken, aynı zamanda birbirleri hakkında temek bilgileri inşa ederler.
- Berger ve Calabrese’ye göre ilk etkileşim yedi eylemden oluşur. Belirsizlikte kişiler arası ilişkiler, iletişimin seviyesi, sözsüz yakın anlatma, bilgi araştırmaları, iletişimin hoşnutluğundaki samimiyet düzeyi, karşılıklı durum, benzerlik ve sevme.
- İletişim ve duygu koşulları ilişki kurma, tutma ve geliştirmeyi teşvik edebilir veya engelleyebilir.
- Burr’e göre, duygu yoğunluğu arttıkça insanlar davranışlarında daha az rasyonel/akılcı olurlar.
- İletişimde birbirine güven arttıkça, önemli duygular ve sorunlar hakkında konuşma arzusu da artlar. Aksi halde aksi sonuç getirir.
- Gelenekler, adetler, popüler yönelimler, hayal kırıklıkları, beklentiler, mutluluklar, mutsuzluklar gibi birçok etken ilişkinin başlaması, yürütülmesi, geliştirilmesi ve gerektiğinde bitirilmesi biçimlerini belirlemede çoğu kez belirleyici rol oynarlar.

İlişkide Sorun ve Çözümler
• Kişiler arası ilişkide hayal kırıklığı, kötüye gidiş ve çatışma olasılıkları ve dolayısıyla çözüm arayışları daima vardır.
• Hayal kırıklıklarının olması, güven sorunu çıkması, ilişkinin bir anlık bile olsa bir veya birden fazla konuda kötüleşmesi, uyuşmazlıkların çıkması ve çatışma kaçınılmazdır.
• Çatışma koşulunda insanlar çeşitli savunma mekanizmaları kullanır. Bunların başında sözsel saldırı, alay, küçümseme, aşağılama, rasyonelleştirme, bedelini ödetme, gerileme, fiziksel kaçınma, bastırma, ilgisizlik, dinlememe ve yerinden etme gelir.
• Bir çatışmayı başlatma veya sürdürme ve bir duyguyu veya inancı destekleme gibi çok çeşitli
sonuçlar yaratabilir:

*Açıkça dinlemediğini gösterme
*Dinliyor gibi veya yapıyor gibi yapma
*Açık gözlülük sahneleme
*Seçimsel dinleme
*Tecrit edilmiş dinleme
*Savunucu dinleme
*Pusu kurma
*Duyarsız dinleme

Çatışma çok ender olarak “yanlış anlama” nedeniyle ortaya çıkar. Çatışma çok iyi anlama nedeniyle doğar, anlamama nedeni ile değil.
• Dinlememe nedenleri kasıtlı veya kasıtsız olabilir.
• İletişimde en büyük sorun, iletişimin olduğu hayalidir. George Bernard Shaw
• Kişiler arası ilişkilerde kırılmanın, öfkenin, güvensizliğin, hayal kırıklığının, çatışmanın ve çözümlerin doğası örgütlü yer ve mekanlardaki mülkiyet ve güç ilişkilerine bağlıdır.
• Çözümlerde birincil koşul, tarafların çözüm gerekliliğini kendilerine kabul ettirmesiyle başlar.
• Beklenti ihlali: Kişiler arası iletişimde tarafların beklentileri iletişimin biçimlenmesi ve gidişinde önemli bir rol oynar. Beklentilerin uyumu ve bu uyumu sağlamaya çalışma veya çalışmama ilişkinin doğasını önemli ölçüde etkiler.

SOSYAL İLİŞKİDE SÖZLÜ İLETİŞİM
• Sözlü iletişim, yazılı simgelerin veya sözün söylenmesiyle kurulan ilişkinin var oluş zorunluluğudur.
• Söz, ilişkinin kurulması ve yürütülmesi için bir araçtır.
• En yoğun sözlü iletişim biçimi aynı yer ve zamanda yapılan ve teknolojiyle aracılanmamış yüz yüze olan iletişimdir.
• Sözlü iletişimle, farklı örgütlü zaman ve mekanlarda gereksinimler karşılanır ve amaçlar gerçekleştirilir.
• Sözle ilişki düzenlemesi yapılır.
• Tarde’ye göre, gazete basılı konuşmadır; gazete okuma konuşma yapmadır. Bu nedenle gazeteler günlük konularını daima konuşmalar üzerine aşılayabilir.
• Bu anlamda, konuşma ilkel bir iletişim biçimi değildir, basın(ve kitap) tarafından yönetilen modern bir fenomendir.

SOSYAL İLİŞKİDE SÖZSÜZ İLETİŞİM

Sözlü İletişimin Egemenliği

• İnsanlar sevişme ve savaşma gibi birkaç eylem dışında hiçbir ilişkiyi sözsüz olarak bir veya iki saniyenin ötesinde kuramaz veya yürütemezler.
• Bazılarına göre insanlar ilişkileri sırasında sözsüz olarak milyonlarca sinyaller gönderir. Bu geçersiz bir iddiadır.

Ortak Kod Gerekliliği
• Sözle söylenen bir şeyi “duyarız” ama duyduğumuzu anlayabilmek için, sözle kodlanmış şifreyi bilmemiz gerekir.(konuşulan dili)
• Sözsüz olan bir şeyi görürüz ama gördüğümüzü anlamak için, sözsüz olarak şifrelenen, bilmemiz gerekir. (sözsüz dili)
• Dikkat edilirse, anlam verme öğrenilmiştir ve sosyaldir.
• Yazı, alfabenin simge olarak kullanıldığı sözsüz iletişimdir.
• Yazıdan anlam çıkarabilmek için, yazıyı okumayı bilmek gerekir.
• Sözsüz eylemleri, hareketleri, ortak kodları olan veya olmayan olarak ayırt edebiliriz.

- Ortak kodları olanlar sözsüz iletişim olarak nitelenir. Örneğin, evet veya hayır, tasvip edip etmeme anlamına gelen baş sallama.
- Ortak kodları olmayanlar sözsüz iletişim olarak nitelenmezler çünkü onlara toplumda ortak kodlar atanmamıştır. Örneğin, kollarını kavuşturma, elini cebine sokma ve konuşurken el hareketi yapma gibi eylemler.

• Şunları aklımızda tutalım.
- Ortak kod olsa bile, eğer bağlam bilinmiyorsa, bir bakışın, göz kırpmanın veya ağlamanın anlamını sadece tahmin edebiliriz ve bu tahminimiz de doğru olmayabilir.
- Kişiler arası iletişimde, kişilerin birbirini gördüğü veya en azından birinin diğerinin gördüğü iletişimde sözsüz iletiler sürekli olarak vardır fakat iletinin olması, iletinin alınıp, anlamlandırıldığı demek değildir. İletilerin çoğu, çok kez, alınıp anlamlandırılamaz.
- Sözsüz iletişim, toplumsal yaşamda insanın kazandığı ve kendine mal ettiği kişilik özelliklerini ve kendini kendine ve ilişkide bulunduğu diğer insanlara ifade şeklinin bir parçasını anlatır.
- İki arkadaş kendi aralarında ortak bazı kodlar oluşturabilirler ve bu kodları sadece onlar bildiği için, sadece onlar anlar.
- Casusluk işinde, başkalarının çözmeyeceği gizli kodlar oluşturulur ve iletişim bu gizli kodlarla yapılır.
- Bilgisayarın ve kimya gibi bilimlerin kendilerine özgü kodları vardır; bu kodlarla iletişim ancak kodları bilenler arasında olur.

Sözsüz İletişim Türleri

Mekan ve Mekanda Mesafe Tutma (Proxemics)

• Mekan/yer konusu, kişisel alan ve kişisel mesafe (proxemics) olarak ikiye ayrılır.
• Mekan, ev, özel ve kamu mekanı olabilir.
• Mekan, insanın bir alanda/bölgede yaşayan hayvan olduğu iddiası ötesinde, mülkiyet yapısına ve güç ilişkilerine göre örgütlenen yerdir.
• Mekanın örgütlenmesiyle, egemenlikler kurulur ve yürütülür, bu yerlerde mücadele verilir.
• Kişiler ilişkilerinde diğer insanlarla mekanda belli bir fiziksel mesafe koyarlar.
• Mesafe konusunda, Hall, Burgoon ve diğerlerinin koyduğu mesafe ölçüleri, örgütlü yer bağlamının doğasından yoksun ve geçersiz ölçülerdir.

Onlara göre,
- Samimi uzaklık 0-45 cm arasıdır. Kişisel mesafe 45-120 cm arasıdır. Sosyal uzaklık 120 cm ile 3 metre; Kamusal uzaklık 3 metre ile sonsuz olarak belirlenmiştir.

• Kişiler arası fiziksel mesafeyi belirleyenler,
1- Mekanın örgütlü doğası,
2- Kişiler arasındaki duygusal yakınlık ve
3- Kültürel geleneklerdir.

Dokunma: Haptics
• İletişimde insanlar ilişkinin doğasına ve duygusal paylaşıma göre birbirine dokunurlar. Dokunma sözsüz bir şekilde duyguları ileten bir iletişimdir.
• Dokunma, kişiler arası sevme, yakınlık, dostluk gibi duygular, güç ve statü gibi kültürel etkenlerle bağlantılıdır.

Jestler: Kinesics
• Kinesics jestlerin kullanımıyla ilgilidir. Jestlerin doğru anlamlandırılması kültüre ve kullanıldığı bağlama sıkı sıkıya bağlıdır. Jestler çeşitli türde olabilir.

- Amblemler: El sallama, el kaldırma, parmakla gösterme gibi anlamı açık ve belirgin olan ifadeler.
- Tasvir ediciler: Sözle söyleneni açıklamak veya göstermek için kullanılırlar.
- Göstergeler: Gülme, ağlama, bağırma, susma ve yüz ifadeleri iletişimde kişilerin duygularını ve değerlendirmelerine işaret eden göstergelerdir.
- Düzenleyiciler: Kişiler arası iletişimde insanlar baş sallama, bakışlar, el hareketleri gibi jestler kullanarak ilişkiyi düzenlerler.
- Uyarıcılar: insanlar bilerek veya bilmeyerek veya farkında olmadan el hareketlerini kullanırlar, sağa sola yürürler, başlarını kaşırlar, kravatlarını düzeltirler, saçlarını elleri ile tararlar.

Bakışlar: Occulecsics
• İnsanlar ilişkilerinde gözlerini, görme ötesinde de kullanırlar.
• Göz göze bakışma bir yakınlığı ya da düşmanca bakışmayı temsil edebilir.

Zaman: Chronemics
• İletişimde insanlar zaman ve statü kullanımını kültür ve teknolojiye bağımlı şekilde sözsüz olarak da ifade ederler.
• Zaman diliminin beş vakit namaza göre belirleyen kültürde, örneğin buluşma öğleyin olacaksa, bunun dakika olarak bir ölçüsü ve anlamı yoktur.

Ses Dili: Paralanguage
• İletişimde sözü kullanırken ses tonumuz, sesimizin yüksekliği, konuşmamızın yavaşlığı veya hızlılığı, vurgulamalar, sözsel olmayan sesler ve telaffuz ilişkinin doğasını belirlenmesi ve yürütülmesinde katkıda bulunur.

Maddeler: Artifacts
• Maddenin dili yoktur, konuşamaz; insan maddeye atıflar yapar.
• Günümüz insanı maddeleri satın alarak, kullanarak, maddelerle ilgili değerleri benimseyerek ve bu yollarla kimlik kazanarak ve kimlik satarak “bireyleşir”.

Fiziksel Görünüm
• Fiziksel görünüme göre değerlendirme göz renginden, saça, boya, şişman veya zayıf olmaya, dişlerin aralıklı olmasına kadar çeşitlenir.
• Günümüzde bu değerleri belirleyen ve yönetenler medya, kozmetik ve moda gibi endüstrilerdir. Fiziksel görünüm bunların işlediği ve sömürdüğü bir öğedir.

Sözsüz İletişimin İşlevleri

Sözsüz iletişim, sosyal ilişkide önemli işlevlere sahiptir:

*Kimlik Tanımlama:Örneğin; kişinin giydiği yediği ve içtiği şeylerden geçerek kendini ve diğerini tanımlaması ve değerlendirmesi

*Duygusal İşlev:
Ses tonu, yüz ifadesi ve el hareketleri gibi neyin nasıl iletişildiği, duyguların iletişimini yapar

*Güç ve Statü İletişimi ve İşlevi:
Nasrettin Hoca'nın kürküne bakarak Hoca'yı değerlendiren, biçimin özün önüne geçirildiği dünyada, kürk, statü belirlemesinden geçerek, kürkü giyen Nasrettin Hoca'ya güç ve statü kazandırır.

*Regülatör/düzenleme işlevi:
Örneğin yanıt verme, onaylama, kabul, red, durdurma, devam et ve anladım gibi anlamlara gelen dokunma, baş sallama bakış ve el hareketleri bu tür işlev görür.Bu yolla sözsüz iletişim, paylaşılan sözsüz semboller yoluyla iletişimin akışında düzenleyici rol oynar.

*Resmetme işlevi:
Sözlü kelimelere eşlik eder ve vurgu ile ekleme yapar:El ile kaçan balığın büyüklüğünü gösterme

*Pekiştirme işlevi:
Hareketle söz pekiştirilir

*Yadsıma işlevi:
El, parmak veya baş hareketiyle , bir şey veya söz yadsınır

*Sözü tamamlama işlevi:
Sözü söylerken cümle bitirilmez, durulur ve sözsüz bir hareketle söz tamamlanır

*Vurgulama ve farklılaştırma işlevi:
Sözü kelimelerin anlattığından daha güçlü olarak veya daha farklı olarak anlamlandırılmadır.

*Dikkat çekmek işlevi:
Masaya vurma, sesini birden yükseltme.

*Sözün yerini alma:
Sözlü bir anlatımın yerine sözsüz bir işaret kullanılır.Örneğin '' evet '' anlamına gelen baş sallama böyledir.

ÜNİTE SONU :)



Sınavlarda Hepinize Başarılar Diliyoruz..

 

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
MEDYA SOSYOLOJİSİ

ÜNİTE 4: Örgütsel Yapılar ve İletişim


ÖRGÜTLÜ YAŞAM VE İNSAN
İnsanların birlikte yaşamaya başlamasıyla birlikte örgütlü sosyal yaşam da başlar.

• İnsanlar her türlü örgütlü yapıları oluşturan, yürüten ve değiştirendir. Tüm örgütler insanla vardır.

• Örgütler; üretim, dağıtım ve tüketimin doğasına göre farklı birlikteliği, iş birliğini ve rekabeti, paylaşmayı ve sömürüyü, özgürlük ve köleliği, sahip olmayı ve sahip olunmayı heceler.

• Bir yapının doğası; öncelikle,
a- Ne için örgütlendiği,
b- Nasıl örgütlendiği,
c- Örgütün kendi içindeki ve dışıyla olan ilişkilerinin nasıl biçimlendirildiği ve nasıl
yürütüldüğü gibi sorulara verilen yanıtlarla anlaşılabilir.

• Örgütler,
a- Belli amaçlarla
b- Çoğu kez bilinçli olarak
c- Bir veya birden fazla kişi tarafından kurulmuş,
d- Bir kişinin yerine getiremeyeceği veya bir kişinin kendisinin yerine getirmek istemediği
e- En az bir üretim eylemini gerçekleştiren
f- Toplu birimlerdir.

• Örgütler doğalarına göre; tarikat, dernek, tiyatro, vakıf ve okul gibi birimler olabilir.

• Örgüt, siyasal, kültürel veya ekonomik bir birlik olabilir; kamu veya özel bir kurulu olabilir; kurum, enstitü veya şirket olabilir.

• Bir aile hem ekonomik, hem kültürel ve hem de sosyal karaktere sahip olan en az iki kişiden oluşturulmuş, resmi kurallar ve yazılı olmayan gelenekler, örf ve adetlerle kurumsallaşmış bir örgütlü yapıdır.

• Örgüt kavramı sadece şirketlere mahsus ve sadece şirketleri içeren bir kavram değildir.

• Örgütler; dedikodu, haber verme, bilgilendirme, oyun ve eğlence ile ilgili etkinlikleri yoğun örgütlenme yapısından geçerek yapan televizyon, radyo ve reklam endüstrileri olabilir.

• Bir sigara firması örgütlü bir yapıdır ve bu yapı sigara denen maddi bir ürünün üretimini, dağıtımını ve mümkün olduğu kadar da tüketimini örgütler.

• Toplumsal örgütlenmelerin hepsi de ciddi farklılıklar yanında, ortak öğelere sahiptirler.

• Ortak özellikler ve farklılık kaynakları şunlardır:

*Her örgüt örgütlenmiş mekana ve örgütlü zamana bağımlıdır.Bu yer internet olsa bile.
*Belli bir veya birden fazla amaca sahiptir.
*Birden fazla kişiden oluşur, çünkü toplumsal örgütlenme birden fazla kişiyi gerektirir.
*İş bölümü, güç ve çıkar ilişkileri vardır.
*Çeşitli karakterdeki mülkiyet ilişkileri, baskı, gönüllü ve zorunlu katma ve katılma, egemenlik ve mücadele vardır.
*Görece sınırlara sahiptir.Örneğin; ailenin temel örgütlü yer ile sınırı evdir ve bu sınır ilişkisel bağlamda akrabalara ve ötesine kadar genişletilebilir.
*Kendi içinde ve çevresiyle etkileşim ve iletişimdedir.Dolayısıyla örgütsel-yapısal sınırlar sadece bir birimin tanımının parçasıdır:Örgüt varlığını kendi içi ve dışıyla olan ilişkilerinden geçerek sürdürür.
*Zaman ve mekan içinde kısa veya uzun dönemde değişikliğe\değişime uğrar.

Örgüt Oluşumu ve Gelişmesinin Temel Koşulları

Kaynak Kullanımı
• Örgütün oluşması için kaynakların olması ve bu kaynakların harekete geçirilmesi gerekir.

• Oberschall’a göre kaynakların harekete geçirme kolektif amaçlar için kalabalık, grup (öbek), dernek ve örgütler oluşturma sürecidir.

• Kapitalist toplumlarda, bu kaynaklar az çok “serbest aktarmaktadır.” Ve geleneksel toplumlarda daha kolayca harekete geçirilebilir.

• Örgütün nasıl biçimlendiği kısmen başlangıçtaki kaynak karışımı, teşvik, üyelerin/katılanların karakterleri ve kaynakları elde etme ve çalıştırma yeteneğine ve olanaklarına bağlıdır.

• İster aile, sivil toplum örgütü veya okul, isterse ticari veya endüstriyel bir örgütlenme olsun, örgütlü şekillendiren kaynakların karışımı daima niceliksel ve niteliksel bakımlardan farklı biçimlerde olacaktır.

İnsan Kaynağı
• Örgütü oluşturan temel öğe insan olduğu için örgütün var oluşu insan kaynağının var oluşuna bağlıdır.

• İnsan kaynağı örgütün amacını gerçekleştirmek için tüm hammaddeleri, teknolojik araçları ve iş süreçlerini harekete geçirerek üretimi yapandır.

• Endüstriyel örgütlerde insan kaynağı örgütsel amaçları gerçekleştirmek için kullanılan ucuza kiralanmış el ve el beyin emeğidir.

• Bu ucuza kiralama, haftanın her günü 10-15 saat çalıştırma olunca, insan kaynağını kötüye kullanma ortaya çıkmaktadır.

Çevresel Doğal Kaynaklar
• İnsanın oluşturduğu örgütler bu doğal çevrede kurulur ve bu doğal çevreyi kullanarak fiziksel bakımdan şekillendirilir ve üretimde kullandığı ham maddelerin büyük kısmını bu doğal çevreyi sömürerek elde eder.

• İnsan çabası ve örgütlenmesinin bir kısmı da doğal zorlamaların aşılması için olmaya devam etmektedir.

Teknoloji Kullanımı ve Teknolojik Gelişme
• Teknoloji birikmiş bilgiyle olanaklar kullanılarak oluşturulur.

• Bir örgütsel yapının oluşumunun (gelişimi ve çökmesinin) karakterini belirleyen teknolojik seviyedir.

• Biz 1950’lerde köyde eti tuzlayarak mağaradan evimizin yazın serin olan en dip odasında tutarken, Amerikan köylüsü buzdolabına koyuyordu.

• Örgüt oluşumu ve gelişmesi için elbette o oluşumun ve gelişimin olmasını sağlayan bilgi ve teknolojik alt yapının oluşması gerekir. Elektrik üretim bilgisi olmaksızın tv teknolojisi ve firmaları olamaz.

• Bazen geliştirilen yeni teknolojik araç ve ilişkiler sonucu, bir eski yapı yok olurken, yeni bir yapı onun yerini alır.( Gaz lambasının yerini avizelerin,elektrik düzeninin alması gibi)


İş bölümü
• Örgütlerin çıkışına sebep olarak en yaygın verilen neden iş bölümüdür. Bu yanlış bir görüştür.
- Çünkü iş bölümü örgütten önce olmaz; örgüt içinde olur.

• Galbraith’in belirttiği gibi iş bölümü büyük ölçüde teknolojinin kullanımıyla, yani bilimsel veya örgütlü bilginin pratik (uygulamalı) görevlere sistemli (düzenli) bir şekilde uygulamasıyla olur.

• İş bölümü, sosyal biçimlenmenin karakterine göre şekillenir.

• Her örgütlü yapıda çeşitli seviyelerde iş bölümü vardır. Fakat, aile gibi küçük birimlerde, basit ve resmi olmayan iş bölümü ötesinde “departmanlaşma” yoktur.

• Departmanlaşma, şirket gibi örgütlerde işlerin bölümlere ayırarak yapılması gerektiği için ortaya çıkar.

Enformasyon Akışını Yönetim Kapasitesi
• Örgütlerin çıkış nedeni olarak verilen bir diğer neden, örgütlerin enformasyon (bilgi) akışının yönetimindeki üstün kapasitesidir. Bu açıklamada yanlıştır.

• Çünkü yukarıda söylenenin varlığı örgütün varlığına bağlıdır. Dolayısıyla örgütün oluşmasının nedeni olamaz.

Örgüte Katılma
• Bir örgüte katılma, örgütün doğasına göre, kurucu, yönetici, hissedar, üye veya çalışan olabilir.

• Katılma zorunlu, belli koşulları karşılama ile veya gönüllü olabilir.

• Örgütten ayrılma gönüllü olabilir, belli koşulları karşılama sonucu olabilir veya ancak ölümle veya ölümü göze alarak olabilir.

• Katılanların örgütteki iş bölümü, görevler ve sorumluluklar ve güç yapısı ağında belli konumlarda yer alırlar.


ÖRGÜT YAPISI VE İLİŞKİLERİ


Genel Özellikleri
• Örgüt yapısı, örgütün biçiminin ne ve nasıl olduğu, kendini nasıl oluşturduğu ve ürettiği demektir.

• Örgütsel yapı tarihsel toplum içinde biçimlenir: Örgütsel yapılar ve ilişkiler, içinde bulunduğu tarihsel koşullardan bağımsız kendine özgü eşsiz karakter ve kimlik oluşturmaz ve oluşturamaz.

• Örgütsel yapıların biçimlenmesi dış güçlere bağlı olabilir: Örgüt, bireylerin girişimiyle oluşur ve oluşturulan biçim yer ve zamana bağımlıdır. Örgütsel yapılar egemenlik ve mücadelelerin verildiği, üretim ve güç ilişkilerinin somutlaştığı sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal örgütlülüğün bütünleşik bir parçasıdır.

• Örgüt birbirine bağımlı parçalardan oluşur: Her parçanın doğrudan diğerlerini desteklediği ve diğerlerine bağımlı olduğu ancak bu örgütlü gerçek içinde doğrudur.

• Örgütte insanlar arası bağımlılık karşılıklı olabilir veya olmayabilir.

• Örgütün görevsel çevresi amaç için kullanılan çevredir.


• Sosyal örgütün meşruluğu doğal veya evrensel değildir.

• Örgütsel yapılar arası ilişki: Bir toplumdaki örgütsel yapıların hepsinin birbirini desteklemesi beklenemez. Aynı örgütler arası rekabet vardır hatta birbirlerini yok etmek için oluşturulmuş örgütlenmeler de vardır.

Örgütsel Yönetim, Faaliyet ve Kontrol
• Örgütsel yönetim örgütün karakterine, bu karakteri belirleyen iç ve çevre etkenlerine göre biçimlenir ve değişir.

• Örgüt yönetiminde dikeylik/bürokrasi örgütsel tasarım olarak binlerce yıldan beri vardır.
- Eski Anadolu, Mezopotamya, Mısır, Yunan ve Roma imparatorlukları resmi kadrolarla yönetilen bürokratik ve karmaşık yapılardı.

• Günümüzde örgüt tasarımı konusunda öne sürülen egemen yapı biçimi, uluslar arası şirketlerin, çıkarlarına uygun olan fakat uluslar arası şirketlerin yapısı olmayan yapı biçimidir.

• Bu biçimde ileri sürülen temel yapı tasarımında egemen öğeler öncelikle şunlardır:
1- Güç ve karar vermeyi örgütün aşağı kademelerindeki yönetici kadroya veren ademi merkeziyetçilik
2- Firmada çalışanların sayısını azaltma
3- Reengineering: Etkinlikte “kuantum” sıçrama yapmak için yeniden tasarım denen politika.

1) Yönetimsel yapı ve Kontrol:
• Örgütün yönetiminde üst kadro örgütün amacını ve taktiğini belirleyen kadrolardır.
• Orta seviyedeki yöneticiler montaj (birleştirme) hattı yürütme yetkisine sahiptirler.
• Günlük işi yapanlar işçiler ve özetmenlerdir.
• Tekno yapıyı mühendisler ve teknik uzmanlar oluşturur; örgütün üretim sürecinde danışman rolünü yerine getirirler.
• Örgütsel kontrol örgütün amacına ve doğasına göre değişir. Otoriter bir ailedeki kontrol ile hoşgörülü bir ailedeki kontrol çok farklıdır. Ordudaki hiyerarşik yapı ve amaçla gelen kontrol ile bir şirketteki de farklıdır.
• Hiyerarşik kademeler arttıkça kontrol kademesi de artar.
• Ailede olduğu gibi bazı örgütlü yapılarda yazılı olmayan görevler ve sorumluluklarla şekillenen kontrol yapısı biçimi vardır.

2) Formal yapı ve formalleşme:
• Formal(resmi) demek, örgütçe belirlenmiş kurallara göre iletişim, ilişki ve işi yapma demektir.
• İnformal(resmi olmayan) demek örgütün belirlediği kurallar dışındailetişim, ilişki ve iş yapma demektir.
• Bir örgütün iş kültürü formal ve informalin karışımından oluşur.
• Formal yapıyı yaratma ve tutma sürecine formalleşme denir.
• Formalleşme ile örgütsel davranış, standartlaştırılmaya ve yönetilmeye çalışılır. Böylece örgütsel ilişkilerin yapısı daha görünür ve belirgin yapılır.

3) İnformal yapı:
• Örgütsel yapılarda çalışanlar insanlardır. Formal yapılar yasal ve/veya kurumsal olarak belirlenmiş düzenlemelerdir.
• İnformal yapı formal yapının olduğu örgütte oluşur. İnformal yapıda kişinin örgütsel rolü ile kişiye ayırt edemeyiz. Kişinin formal rolü ile informal rolü iç içe gelişir.
• Akşama kadar çaylı kahveli dedikodu yapan bir örgütsel ortamda, formal yapı üzerine bir tembellik, kaytarma ve zorunlu olmadıkça iş yapmama kültürü oluşturulmuştur.

ÖRGÜT VE AMAÇLARI

• Toplumsal örgütler, bir veya birden fazla kişinin belli amaçla oluşturduğu birliktir.
• Bu amaçlar, aile kurmada olduğu gibi ortak olabilir veya şirket kurmada olduğu gibi öznel bir çıkarı ve egemenliği gerçekleştirme olabilir.
• Örgüt, amacına göre siyasal, kültürel ve ekonomik veya bunların karışımı bir birlik olabilir; kamu veya özel olabilir. Kurum, enstitü veya şirket olabilir.
• Örgüt, yasa dışı ilan edilmiş siyasal, ekonomik ve kültürel örgütlenmeler olabilir.
• Ortak amaç ancak belli koşullarda vardır. Ücretli kölelik veya mutlak kölelikteki ortak baskı ve sömürüyü heceler.
• Örgüt, amacı açıkça yazılı veya sözlü olarak belirlenmiş veya genel olarak bilinen etkin bir yapılanma olabilir.
• Özlüce, toplumsal örgütler kendi varlıklarını gerekli kılan bir veya birden fazla amaca sahiptirler.

Örgütsel amacın belirlenmesi:
• Seçilen örgüt şekliyle birlikte amaç, belli bir zaman ve yerdeki üretim biçimi ve ilişkileri yapısında zaten önceden belirgindir.
• Örgütün karakterine göre amacı, bir kişi, birkaç kişi, bir kültürel, ekonomik veya siyasal öbek veya bir aile belirlemiş olabilirler ve diğerleri de ona göre gönüllü veya gönülsüz olarak katılıyor olabilir.
• Amaç belirlenmesi bu kişinin veya öbeğin kendisinin kararıyla veya kendisi için karar veren üst yönetimin kararıyla olur.

Amacın değişmesi:
• Örgütsel amacın değişmesi için, örgütün varlığının nedeninin değişmesini gerektiren aykırı veya farklı amaç güden yeni bir güç kompozisyonunun oluşması veya yeni gereksinimlerin ve amaçların doğması gerekir.
• Yoksa sahipliğin el değiştirmesi veya sahiplikle birlikte yeni katılanların olması otomatik olarak amaç değişimini getirmez. Bir alana yapılan yatırım yerine başka alanlara kayma, yeni amaçların oluştuğu anlamına gelmez.

Amacın çok yönlülüğü ve karmaşıklığı
• Örgütsel amaç, örgütün yapısının doğası, basitliği veya karmaşıklığının derecesine göre tek amaçtan çoklu ve karmaşık amaçlara göre değişir.
• Küçük bir şirketin amacının nicelliği ve nitelliği ile dev bir firmanın ciddi farklılık gösterir.

Amaç, iletişim ve verimliliğin bağı:
• İletişim, verimliliği etkileyen etken olarak ele alınır, simetrik veya iki yönlü iletişim ve etkili iletişim üzerinde durulur.
• Örgütü belirleyen nedenler örgütün amacını oluşturur. Dolayısıyla, farklı nedenler/amaçlar farklı örgütlenmelere gider.
• Yardım amacı yardım kurumlarını, aile kurma amacı ile aile örgütünü, sermaye birikimi firma türü örgütlenmeye götürür.
• Örgüt tipine götüren amaç yapısı, örgütlü zaman ve yere bağımlı olarak gelişir.
• Kapitalist üretim ve ilişkine biçimine ters düşen bir toplumsal yapıda, sermaye birikimi amacı ya hiç akla gelmeyebilir çünkü böyle bir örgütlenme biçimi yoktur ya da başkalarını mahrum bırakarak güç ve zenginlik elde etme arzusunun psikolojik ciddi bir hastalık olduğu düşünüldüğü için ancak “kafadan sakat” bireyler böyle bir amaç ve örgüt yapısını geliştirmeyi düşünebilir.


ÖRGÜTSEL İŞLEVLER

• İşlev (fonksiyon), en genel anlamıyla yapılan iş, yerine getirilen görev anlamında kullanılır.
• İşlevi birkaç biçimde ele alabilir:

1- İşlev örgütsel çabadaki uygun iş, görev, rol, performans, süreç, faaliyettir.
2- Örgütsel işlevler, örgütsel üretim, dağıtım, sağlanan fayda ve faydanın bölüşümü biçimleriyle ortaya çıkanlar bağlamında ele alınır.
3- Ne tür bir örgüt olursa olsun, örgütsel fonksiyonlar kendi içsel yapıları çerçevesinde kalmazlar ve kalamazlar; örgütsel fonksiyonlar örgütün amacının gerçekleştirilmesiyle sınırlı değildirler.


FONKSİYON, AMAÇ VE FAALİYET BAĞI

• Örgütsel fonksiyon, sadece örgütün kendi amacıyla ve bu amacı gerçekleştirmek için yaptığı etkinliklerle sınırlanmamalıdır.
• Banka bir şirkettir ve fonksiyonu bankacılık işinin gereklerini yaparak şirketin amaçlarına ulaşmasını sağlamaktır.
• Kültürel bir örgütün (örneğin tiyatro türünün) amacı, kurgulanmış eğlenceden geçerek eleştirel veya var olan egemenliği tutucu kültür üretimi olabilir.
• Örgütsel fonksiyon, amaçla ve faaliyetle iç içedir. Ne amaç, ne faaliyet ne de fonksiyon kendiliğinden oluşmaz; güç yapısı ve ilişkilerinin bir sonucu olarak yer ve zaman içinde değişir.
• Amaç, örgütlenme, iş ve fonksiyon birbiriyle sıkı sıkıya bağlı ve iç içedir.
• Örgütsel etkinlikler sonucu üretilen ürün ve yaratılan değer ve en önemli olarak yaratılan değerin paylaşımı örgütün fonksiyonunu açıkça ortaya koyar.
• Siyasal örgütlenmeler siyasal karakterlerine rağmen siyasal hizmete karşılık materyal kazanç sağlatan örgütlerdir.
• Siyasal örgütlenmeler aynı zamanda devlet denen makro egemenlik yapısının ideolojik ve baskısıyla yaptırım fonksiyonlarını görürler.

ÖRGÜTSEL DEĞİŞİM VE DİRENİŞ


Değişim

• Örgüt, örgüt yapısı ve örgütlerdeki değişim kendine özge ve içinde oluştuğu örgütlü yer ve zamandan bağımsız olarak meydana gelmez.

• İnsanın örgütlü tarihiyle birlikte aynı zamanda insanın birbiriyle “madde alışverişi” başlamıştır.

• Orta Çağların egemenliğinde burjuva meslekleri yaygınlık kazanmaya ve ekonomik güç olmaya başladı. Kasabaların oluşması ve ticari sermayenin güçlenmesiyle feodal düzenlerde burjuva sınıfı kendi için bir sınıf olarak şekillendi.

• Sermayenin siyasal sistemleri kuruldu. Bu sistemler sermayenin eklemlenen ve çeşitlenen yapısında hem sermayenin kendi içindeki çıkar hem de sınıflar arası mücadelelere göre fonksiyonalist tanıma bütünleşikliğinde farklılaştı ve büyüdü.

• 19. Y.y ikinci yarısından itibaren kapitalist egemenlikteki yerlerde devrime katılan fakat ücretli köle durumuna düşürülen bir sınıf hak ettiği payı istemeye başladı.

• Avrupa ve Amerika, sermayenin işçi sınıfının bir kısmını kiralayarak başkaldıran kısmını katlettirdiği kanlı baskı politikalarına sahne oldu.

• Polis ve ordu örgütlenmelerinin etkinlik ve kültüründe yeni öğeler ve şekillenmeler oluştu. Polis ve orduya yeni “düşmanın” kim olduğu öğretilmeye başlandı.

• 1960 ve 1970’ler bağımsızlık mücadelesi veren ve kazanan ulus kimliğindeki sermaye ve siyasal güçlerin kendi çıkarlarını gerçekleştirme çabalarıyla ve bu çabalarını uluslar arası kuruluş olan BM’ye taşımaları ve bağımsızlık ve egemenliğin nasıl kurulacağı ve yürütüleceği denemeleriyle ve çatışmalarıyla geçti.

• 1980’lerin ortalarına gelindiğinde, eski sömürgeler ve Türkiye gibi ülkelerde uluslar kurulmuş, egemen düşünceler ve iş yapış biçimleri ve yapılar sermayenin çeşitli yozlaşmış şekilleriyle oluşmuştu. Yeni sömürgeci sisteme geçiş döneminin tamamlanması dönemine gelinmişti. Bu geçiş dönemi 1990’larda ve 2000’lerde hızlandı.

• Şimdi, post modern olarak nitelenen yeni dönem aslında, yeni sömürgeciliğin hazırlanış döneminin son aşamasına ulaşılan dönemdir.

• 21.y.y sermaye düzeni, küresellik ve karşılıklı bağımlılık ideolojileriyle gelen uluslar arası şirketlerin egemenliğindeki küreselleştiği dönemdir.

Değişime Karşı ve Değişim İçin Direniş
• Örgütlü yapıların kendileri, kendilerinin istemediği veya kendilerine işlevsel olmayan değişime doğal olarak direnirler.

• Örgütler yapısal karakterlerine göre değişime çeşitli ölçülerde açık veya kapalı olabilirler.

• Değişim ve direniş doğası örgütün üretim biçimi ve bu biçime göre yapılandırılmasına bağlıdır.
Örneğin, örgütlü dinin ilahi bürokratik yapısı değişimi düşünmeyi bile gerektirmez.

• Aile gibi, eğitim kurumları, ordu ve polis gibi kurumlar da yavaş değişen karaktere sahipti.

• Fakat bu kurumlar da küresel pazarın küresel yereli kontrol gereksinimlerine göre hızla değiştirilmektedir.

• Örgütlü dünyada her türlü direniş bireysel durumlardan kaynaklanabileceği gibi, öbek ve sınıfsal karaktere de sahip olabilir.

• Rasyonel (akılcı) olarak hiçbir insan kendi çıkarına olacak bir değişime direnme gibi bir tutuma girmez.


ÖRGÜTSEL İLETİŞİM

• Örgütsel iletişim temel olarak
a- Örgüt içi ilişkileri içeren örgütte olan iletişimi ve
b- Örgüt dışı ilişkileri içeren örgütler arası iletişimi,
c- Örgütle ilgili her türlü iletişimi kapsar.

• Örgütsel iletişim, en iyi biçimiyle kamu konuşma, ikna ve kişiler arası iletişim, küçük öbek ve kitle iletişimindeki sosyal inceleme geleneklerinden gelişip büyüdü.
• Örgütsel iletişim kavramı örgüte ait tarihsel bağlam, amaç ve işlevlerle gelen üretim ilişkilerinin doğasını anlatır.
• İlk çalışmalarda, iletişimin tanımlamaları “medya merkezli” karakter taşıyordu ve ilgi mesaj (ileti) kompozisyonunun açıklığı ve doğru olarak alınması üzerine yoğunlaşmıştı.
• İletişim bu anlamda, ileti gönderme ve alma süreciydi.


İLETİŞİM YAPILARI VE İŞLEVLERİ

• İnsanlar örgütlü yapılar koşulunda doğar, büyür, eğitilir, eğlenir ve çalışırlar; örgütsel çevre içinde yaşarlar. İnsanın ilk örgütlü öbeği doğduğu ailedir.

• Birincil öbeklerde insanlar birbirleriyle düzenli ilişki içindedirler; az sayıda kişilerden oluşurlar, fakat geleneksel ailede ve mafya tipi örgütlenmelerde bu sayı oldukça fazla olabilir.
- Birincil öbekteki insanlar birbirlerini tanırlar ve rollerini bilirler; duyguların rol oynadığı kişisel ilişkiler içindedirler; bazı ortak amaçları vardır; kendilerini o öbeğe ait olarak
görürler.

• Örgütlenmenin yapısal doğası,
a) Ulaşmak istenilen amaçlara,
b) Bu amaçlara bağlı örgütlenme biçimine,
c) Kabul edilebilir davranışları tanımlayan normlara,
d) Bireyin aldığı pozisyona (iş bölümüne) veya ilişkideki konumuna (güç ilişkisine),
e) Öbek içindeki pozisyonla bağlantılı davranışa,
f) Pozisyonlar ve roller arasındaki ilişkili kalıplarına göre değişir.

İşlevler
Yaygın görüşe göre, örgüt iletişiminin görevleri:
1) Üretim görevi: Bunlar örgütsel görevlerin yapılması ve işlerin bitirilmesiyle ilgili işlevlerdir.
2) Muhafaza etme: Bunlar örgütün kendisinin sürekli çalışmasıyla ilgili kurallar ve politikalar; sapmaları düzenleyen geri besleme, resmi olmayan ilişkiler, örgütün üretim ve yenilik gereksinimleri hakkında üyelerin algılarını etkileyen iletişim, çalışanların kendi değerleri ve önemleri hakkındaki duygularını etkileyen iletişim gibi görevleridir.
3) Yenilik: Bu görev örgütteki değişimle ilgilidir.
4) Belirsizlik azaltma: Örgüt içi ve dış çevreyi daha tahmin edilebilir kılmaktadır. Karar verme ve uygulamada, günlük rutinin sürmesi yanında rutin dışı oluşumlarda belirsizlik azaltmayı sağlamak, tehlike ve riskleri azaltıp faydaları çoğaltmak gerekir.

Yapılar
Resmi iletişim: Örgütün egemen yapısının önceden belirlediği kanallar ve ilişkiler yoluyla örgütte
çalışanların görevleriyle ilgili formal rollerini yerine getirmelerindeki iletişimdir. Bu iletişim
örgütün yapısının dikte ettiği iletişimdir.


Resmi olmayan iletişim: Resmi iletişimin dışında, örgütün günlük çalışması sırasında sürekli olan ve genellikle resmi olandan niceliksel olarak fazla olan iletişimdir. Resmi olmayan iletişim örgütteki “burada her şey böyle yapılır.” Sözüyle özetlenebilir. Resmi olmayan iletişim örgüt içinde kurallar dışı yapılanmayla bağlantılıdır.

ÖRGÜTTE VE ÇEVREDE İLETİŞİM ATMOSFERİ (HAVASI)
• Genel anlamda atmosfer/iklim bir yerin “nasıl hissettiğidir.”
• Elbette, mekan hissetmez, hisseden insandır, dolayısıyla bir örgütlü yerdeki iklim o yerdeki ilişkiler bütününe egemen olan duygulardır.
• Örgüt atmosferi örgütsel verimlilik, moral, iş doyumu, örgütteki etkinliğin algılanması ve gerçek örgütsel etkinlik ile pozitif(olumlu) olarak ilişkilidir.
• Atmosferin doğasının bilinmesi etkili kontrol mekanizmalarının kurulmasına yardım eder.

Örgütün İç Çevresi ve örgüt içi iletişim
• Örgütün iç çevresi örgütün yapısal sınırları içindeki, örgütün günlük işlerini yürüttüğü fiziksel, psikolojik ve kültürel mekandır.
• Bu mekanda egemen bir atmosfer/iklim vardır. Bu örgüt iklimi iç çevredeki resmi ve resmi olmayan ilişkilerin dinamik bir ürünüdür.
• Şirket dünyasında, çalışanların psikolojisinin bozulmasına neden olan güç uygulaması, ender olarak en üst yönetimden gelir, orta ve alt seviyede yönetim işi yapan kişilerden gelir.
• Taylorizm’den esnek üretime, katılımcı yönetimden yönetişime kadar her türlü firma dünyasında örgüt içi çekişme ve baskı çalışanlar arasında yaygınken bu terör üst sınıfa gelindiğinde şekil değiştirir ve “gurur koruyan centilmenliğe ve centilmence rekabete” dönüşür.
• İletişim, aracılanmış sözlü iletişimden medya ile aracılanmışa kadar değişir.
• Medyayla aracılanmışta örneğin “dilek ve şikayet kutuları” konur, bazı firmalar çalışanların “seslerini özgürce duyurmalarını” isterler ve öneriler sunmalarını teşvik ederler. Yönetim dinler ve gene yönetim karar verir.
• Örgütsel karar vermeye doğrudan veya dolaylı etki yapamayan hiçbir girişim ne firmaya ne de topluma demokrasi getirir.

Örgütün Dış Çevresi ve Dışla İletişimi
• Örgütün dış çevresi o örgütün varlığının koşullarını beraberinde getiren diğer örgütlü yapılardır.

• Dış çevreyle olan iletişim,
1- Örgütsel dışla olan tüm işlerini yürütme eylemleriyle gelen günlük iletişimleri içerir.
2- Kurum ve şirket gibi örgütlenmeleri günlük iş eylemleri dışında, kurum ve şirkette çalışan bireylerin başkalarıyla olan ilişkilerinde “biz kimliğini” yansıtmasıyla olur.
• Tüm örgütlerde dışla ilişkide bireylerin özgürce davranması ve karar vermesi örgütün doğasına göre değişir.
• Kurumlar ve şirketler halkla ilişkilerini geliştirmek için gerekli ne tür iletişimler ve araçlar varsa kullanma yoluna gitmektedir. Hatta yoğun bir şekilde e posta kullanmakta; kendi web sayfalarını kurmakta ve hatta Twitter ile sürekli ilişki sürdürmeye kadar giden kullanım yapmaktadırlar.
• Örgütün dış çevresiyle ilişkisinde monoton bir yapı görülemez.
• İlişkide bulunulan dış çevredeki birimin güç yapısına göre kurulan ilişki çeşitli ölçüde bağımlı, bağımsız ve karşılıklı bağımlı olabilir.

ÖRGÜTLÜ YAPILARDA MEDYA KULLANIMI
• Örgütlü yapıların karakterine göre, kullanılan medya da nicel ve nitel olarak farklılaşır.

• Bir devlet kurumunda veya şirkette, medya kullanımı işin doğasına göre yaygın olabileceği gibi çok sınırlı olabilir. Bu kullanımlar:
1- İşin gereği olarak iş zamanında
a- Asla teknolojiyle aracılanmamış medya kullanılmaz,
b- Sınırlı kullanım gerektirebilir,
c- Sürekli medya kullanımı olabilir,
d- Her durumda, kullanılmaması gerekse bile kullanılır.

2- İşin gereği olarak kişiler arası konuşma
a- Tümüyle yasaktır,
b- Kısmen yasaktır,
c- İşin akışını engellemediği sürece herhangi bir kısıtlama yoktur veya
d- İşi aksattığı halde informal olarak yoğun bir şekilde kullanılır.

• Bir işi yerine getirmek için tek bir araç kullanılacağı gibi çoklu araçlar da kullanılabilir.
• İşin gereği insanlar aynı anda çoklu konuşma yapabilirler(polychronic commununication).
• Bir kişiyle konuşurken ara verip diğer kişiye geçerek gerçekleştirebilirler.
• Aynı örgütlü yapı içinde, kişinin yaptığı işin karakterine göre de medya kullanımı farklılaşacaktır. Bilgi işi yapanlar ile fiziksel iş yapanların kullanımları da farklı olacaktır.
• Örgütlü yapılarda kullanılan eski, klasik ve yeni kullanılan araç ve iletişim türleri örnekleri;

- Doğal iletişim aracı olarak “sekreter”

(a) Yüzyüze iletişim:
Her örgütlü yapıda olandır.

(b) Yazılı iletişim: Bu türler elle yazılmış notlar, bilgisayarla yazılıp basılmış mektuplar, belgeler, raporlar ve duyurular, grafikler.

(c) Geleneksel teknolojiler: Masa telefonu, fax, sesli konferans, radyo ,çağrı sistemi ( sadece biip sesi veren ilk cep telefonu biçimi ), telsiz telefon ( radyofon ), hoparlör sistemi, kağıt, kalem, not defteri, daktilo, elektronik daktilo.

(d) Yeni teknolojiler: Telekonferans için '' polycom '', cep telefonu.

(e) Bilgisayarla aracılanmış iletişimler: e-posta, görüntülü mesaj, chat, anında mesaj, internet konferansı, video konferansı, sesli posta, örgüt içi internet ağı ( dosya ve bilgi paylaşımı, haber verme direktif verme, sesli posta, konferans ), ''telefon konferans odası'' ( sözlü ve görüntülü toplantı için ), netmeeting, powerpoint gibi sunumlar için bilgisayar ve yazı araçları.

(f) Ses ve görüntü kaydıyla izleme/gözetme

(g) İnsan kaynaklarında kullanılan kayıt tutma sistemleri.

(h) İşçinin işe gelip gitmesini kontrol eden sistem ( örneğin imza sistemi , ses ile tanıma sistemi, parmak izi sistemi, görüntü sistemi )


ÇATIŞMA VE ÇÖZÜM
• Çatışma, istem ve beklenti uyuşmazlığında, çıkar ayrılığında, bir kaynak üzerinde rekabette, farklı istekte olan kişi veya öbek üzerinde baskıda, kabul için zorlamada, kasıtlı anlaşmazlık arayışında ve egemenlik ilişkilerinde ortaya çıkar.

• Çatışma “yap hep ya hiç” biçiminde olduğunda (zero sum conflict), bu çatışma bir tarafın tümüyle kaybını, tümüyle vazgeçmesini ve boyun eğmesini gerektirir.

• Herhangi bir kişiler arası, örgüt içi veya örgütler arası çatışma durumunda başvurulan veya başvurulmak zorunda kalınan en yaygın çözüm yolları:

* Çatışmadan kaçınma ( eğer mümkünse güçlü istemezse güçsüzün kaçınma olasılıkları ortadan kalkar)
* Çatışma durumunda uzlaşmaya gitme ( Her iki tarafta isterse )
* Vazgeçmelerden geçerek anlaşmaya varma


* İş birliğine girme ( diğer taraf istiyorsa )
* İlişkiye son verme ( eğer yapabilirse )
* Çatışmanın nedeni ve çözümü üzerinde anlaşmaya varma ( eğer mümkünse ve her iki tarafta istiyorsa )
* Çaresizlik nedeniyle, durumu kabullenme ( güçsüzün seçeneği )
* '' İdare etme'' adı altında çatışmayı tatlıya bağlama ( güçsüzün ve çatışmadan kaçınmak isteyenin seçeneği )
* Çeşitli güç kullanımı, rekabet ve baskıyla istediğini elde etmeye çalışma ( çatışmayı çözüm olarak kullanma )


• Örgüt içi ve örgütler arası çatışmalarda da çoğu kez gerçek anlamıyla çözüme ulaşılmaz çünkü çatışma nedeni hala devam etmektedir.
• Dolayısıyla, gerçek anlamıyla bir çatışma çözümü olabilmesi için çatışmaya neden olan koşulların değiştirilmesi gerekir.



ÜNİTE SONU :)


Açıköğretim Ders kitaplarını aşağıdan pdf olarak görüntüleyebilir ve bilgisayarınıza kaydedebilirsiniz. Ders Kitabını Görebilmek İçin bilgisayarınızda Adobe Acrobat Reader veya muadili bir programın yüklü olması gerekmektedir. PDF'i hala göremiyorsanız Güvenli ve Hızlı İnternet için Google Crome internet tarayıcısını bilgisayarınıza kurmanızı tavsiye ederim. ( Programlar Bilgisayarınızda Bulunmuyorsa İsimlerinin Üzerine Tıklayarak Bilgisayarınıza İndirip Kurabilirsiniz. )



Sınavlarda Hepinize Başarılar Diliyoruz..
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst