Suç sosyolojisi kodlama yoluyla ezber 1-4. ünite de dahil

Sosyolog_60

Özel Üye
Katılım
2 Eki 2009
Mesajlar
369
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
Tokat
SUÇ SOSYOLOJİSİ
ÜNİTE I
SUÇ VE SAPMA TEORİLERİ
Suç , insanlık tarihi kadar eski bir kavramdır .Bu nedenle insanlık var olduğu sürece devam edecek bir süreç ve varlığı sürecek bir toplumsal olgudur.Suç ilk bakışta sadece polis ve mahkemeleri ilgilendiren bir olgu gibi gözükse de mikro anlamda her bir bireyi makro anlamda ise her bir toplumsal yapıyı ilgilendiren toplumsal bir olgudur.Bu itibarla suçun nedenleri , sonuçları ve bileşenleri göz önünde bulundurulduğunda oldukça karmaşık bir kavram olduğu görülecektir.Bu nedenledir ki , ceza adalet sisteminin sınırlarını aşan çeşitli boyutları bulunmaktadır.İlk kez ortaya çıkışlardan günümüze devletlerden icra etmeleri beklenen iki temel fonksiyon :1-Güvenlik , 2-Adalet .
Toplumun yapı taşı olan bireylerin devletten talep edecekleri en temel hizmet , güvenlik ve adaletin sağlanmasıdır.Bu iki hizmeti sağlayaman devletler ya iflasın eşiğindedir yada iflas etmiştir.
Suç , işte bu iki fonksiyonu birden ilgilendiren önemli bir problemdir.

TEMEL KAVRAMLAR
Suç nedir ?
Suç, genel olarak "yasaklanan" veya "cezalandırılan" davranışlara denir. Hukuki açıdan ise, hukuk düzeni tarafından ceza veya güvenlik tedbiri yaptırımına bağlanmış fiildir. Suçun ispatlanamaması, insanlar tarafından uydurulmuş soyut bir kavram olduğunu gösterir.

Bazı Suçlar
• Bilişim suçları
• Casusluk
• Cinayet
• Katliamlar
• Kaçakçılık
• Organize suçlar
• Soykırımlar
• Asilik
• Ayaklanma
• Cinayet
• Cracker
• Ehliyetsiz araç kullanımı
• Ensest
• Firar
• Gözdağı verme
• Hapisten kaçış
• Hırsızlık
• Irza geçme
• Kabadayılık
• Korkaklık
• Nefret suçu
• Nitelikli dolandırıcılık
• Okulda şiddet
• Scene (Korsan)
• Scene Release
• Seri katil
Sapma nedir ?
Sapma , toplumsal normlar çerçevesinde öngörülen kabul edilebilirlik sınırlarının dışına taşan her türlü davranıştır.
Suç ve Sapma arasındaki farklılıklar ve ortak yönler :
Kriminoloji’nin temel ilgi alanını oluşturan iki olgu olan suç ve sapma, her ne kadar birbirleriyle ilişkili olsalar da esasen birbirlerinden farklı kavramlardır. İlişkilidirler, zira bu iki kavramın düzenlemeye çalıştığı sosyal alan büyük oranda ortaktır. Farklıdırlar, zira bu iki kavramın üzerinde yükseldiği referans noktaları farklıdır.
Suç mekanizmasının işleyişi
Suç mekanizması ,içinde suçun iki unsurunu barındırır :
a)Suç motivasyonu b) Suç fırsatı
Bütün şartlar oluşmasına ragmen suça azmetme , azmettirme veya ortam suça sürüklese bile suç fırsatı yoksa suç gerçekleşmez. Bir yerde suç motivasyonu yoksa her yer suç fırsatı ile dolu olsa da suç gerçekleşmez çünkü suç fırsatı ve suç motivasyonu birbirini tamamlayan olgulardır.Biri olmazsa diğerinin gerçekleşmesi olanaksızdır.Dolayısıyla suçun bir motivasyon ayağı birde fırsat ayağı olduğunu unutmamak gerekir.
Suç mekanizması denklemi
SUÇ=SUÇ İŞLEME MOTİVASYONU+SUÇ FIRSATLARI
SUÇ TEORİLERİ
Ülkemizde henüz çok genç bir bilim dalı olan kriminolojide gelinen son nokta itibariyle , suçun nedenlerini açıklayan görüşleri şöyle sıralayabiliriz :
a)Doğaüstü güçler perspektifi
b)klasik okul
c)positivist okul
d)eleştirel perspektif
a)Doğaüstü güçler perspektifi , Orta Çağ Cehaletini ve dogmalara saplanmış bir devrin suç ve suçluya bakışını yansıtır.
b)Klasik okul, Aydınlanma Çağı ile birlikte insanı tüm sosyal analizlerin merkezine koyan rasyonalite ve akılcılık eksenli bir bakış açısıyla suçu”rasyonel bir tercih” olarak ele almıştır.
c)Pozitivist Okul, bu okulla birlikte biyolojik , psikolojik ve sosyolojik faktörlerin önemli olduğu vurgulanmıştır.
d)Eleştirel Perspektif, suçu, güç ve çatışma perspektifinden alarak başta ceza adalet sistemi olmak üzere devlet aygıtının sisteme hakim sınıfları, elitleri ve güçlüleri korumak üzere inşa edilmiş kurumlar olduklarını savunmaktadır.
Sosyolojik Suç Teorileri
Sosyolojik suç teorileri , suçun nedenlerine ilişkin son yüzyılda kriminoloji biliminde geliştirilen teoriler arasında neredeyse tekel oluşturan pek çok görüşü bünyesinde barındırmaktadır.Esasen bu teorileri ortaya atan kriminologların meslektaşlarıyla birlikte aynı yada benzer sosyal hadiseleri gözlemleyerek geliştirdikleri bu görüşlerin nasıl olup da aynı rekabet içinde bu kadar fazla çeşitliliğe ulaştığı ciddi bir merak konusudur. Bu teoriler sırasıyla :
a)Sosyal düzensizlik teorisi
b)Kontrol teorileri
c)Öğrenme teorileri
d)Anomi ve gerilim teorileri
e)Damgalama teorileri
A)Sosyal Düzensizlik Teorisi(Suç ekolojisi yaklaşımı)
Kriminoloji literatüründe suç ekolojisi olarak bilinen yaklaşım, suçu Klasik Okul ile biyolojik ve psikolojik suç teorilerinin birey eksenli düşünce tarzının aksine,bireyi içinde bulunduğu çevre ve bir bütün halinde ele alarak suçlu davranışı tekil ve bağımsız bir olay(olgu) olarak değil , sosyal ve fiziksel çevrenin bütünlüğü içinde çoğul bir olgu olarak inceler. Temelleri 1800’lerin başlarında Belçikalı meşhur bir matematikçi ver istatistikçi olan Adolphe Quetelet ile Fransız bir hukukçu ve İstatistikçi olan Andre-Michel Guerry tarafından atılan suç ekolojisi yaklaşımı,bugün kriminolojide Kartografik Okul olarak bilinen suç ekolojisi çalışmalarının ilki olarak bilinmektedir.
***1800’lü yılların sonu ile 1900’lü yılların ortalarına kadar etkili olan Şikago Okulu , Suç ekolojisi yaklaşımının kriminoloji literatüründe en derin etki yapan örneği’dir.***
B) Kontrol Teorileri
Kontrol teorisine göre diğer kriminoloji teorilerinin cevaplamaya çalıştığı “İnsanlar neden suç işler?”sorusu yanlıştır zira insanların fırsat uygunluğunu elde ettiklerinde zaten suç işleyecekleri iddiasında bulunur .Burdan yola çıkarak “Kontrol teorileri” insanın özünde iyilik dolu bir varlık yerine “her an kötülük yapmaya elverişli ve kötülüğe hazır bir varlıktır “iddiasını savunmaktadır. Kontrol teorilerine göre cevap bulması gereken asıl soru”İnsanlar neden suç işlemez “ olmalıdır.
C)Sosyal Bağ Teorileri
Kriminoloji literatürünün en önemli eserlerinden biri sayılan “Suçun nedenleri” isimli kitabı ile Travis Hirschi 1969 yılında “Sosyal Bağ Teorisi”ni (Social Bond Theory-SBT) ortaya atmıştır.Hirschi’ye göre suç , insanların içinde yaşadıkları toplumla aralarındaki sosyal bağların zayıflamasının doğal bir sonucudur.SBT’ye göre sosyal bağların güçlü oluşu toplumsal yapıyı oluşturan bireyleri birbirine kenetleyerek suç ve sapma teşkil eden davranışların ortaya çıkmasını engellemektedir.Bu bağların zayıflamasıyla birlikte yalnızlaşan bireyin suç ve sapma teşkil eden davranışlarda bulunma olasılığı artış göstermektedir.SBT’nin 4 temel bileşeni bulunmaktadır.Bunlar :
a)Bağlılık b)adanmışlık c) sürekli meşguliyet ve d)inanç’tır.
Öz-Kontrol Teorisi
SBT’yi dolaylı kontroller vasıtasıyla suçu önlemeye çalışan bir model olarak değerlendiren yazar Hirschi, Michael Gottfredson isimli başka bir kriminologla bir araya gelerek bu kez “doğrudan kontrol” imkanı sağlayacak “iç kontrol eksenli” bir model geliştirmiştir.Yazarlar, toplumsal kontrol mekanizmalarının önemli olduğunu söylemekle birlikte asıl önemli faktörün bireyin kendi kendini kontrol altına alması olduğunu iddia etmişlerdir.1990 yılında yayınladıkları”Genel Suç Teorisi” isimli kitap ile yazarlar literatürde “Öz-kontrol Teorisi”(ÖKT) olarak da bilinen modeli ortaya atmışlardır. ÖKT , bireyin herhangi bir şekilde toplumsal engellemeyle karşılamasa bile suç işlememesinin yüksek bir öz kontrol ile mümkün olacağını savunmuştur.ÖKT’ye göre özkontrolü yüksek bireyler , içinde bulundukları ortamda ne kadar suç fırsatı olursa olsun suç işlemezler .Aksi taktirde , bireyin bizzat kendisinin suç işleme kararında olması halinde hiçbir gücün bu kimseyi suç işlemekten alıkoyamayacağı iddia edilmiştir.
Gottfredson ve Hirschi , öz- kontrolü düşük olan bireylerin özelliklerini : beklemeye tahammülsüz , sabır ve sebattan yoksun,hayal kırıklıklarına dayanma gücü az ,çalışkanlıktan uzak,her an risk almaya hazır , heyecanı ve tehlikeyi seven, sözlü ifade kabiliyetleri zayıf ve problemlerini güç kullanarak çözmeye eğimli olmak ,şeklinde sıralamışlardır .Yazarlara göre öz-kontroldeki zayıflığın nedeni, küçük yaşlardan itibaren kazandırma yükümlülüğü olan ailenin bu sorumluluğu yerine getirmemesine bağlamaktadır.
D)Öğrenme Teorileri
Öğrenme teorileri , günümüz kriminolojisinin en önde gelen teorik geleneklerinden biridir.Lombroso ve takipçilerinin biyolojik determinizm fikirlerini reddederek işe başlayan öğrenme teorisyenleri, suçlu davranışın nedenini bireyin çevresiyle olan ekileşimine bağlamışlardır.Bu nedenle , öğrenme teorileri için birey ve çevrenin etkileşimi en temel çalışma alanıdır.
E) Anomi ve Gerilim Teorileri
Anomi ve Gerilim Teorileri , esas itibariyle aynı görüşleri savunmalarına rağmen, çıkarım yaptıkları olguların bulunduğu analiz düzeyi farklılık gösterir.Anomi teorileri ile “neden bazı toplumların diğer toplumlardan daha yüksek suç oranlarına sahip olduğu “ sorusu cevaplanmaya çalışılırken , gerilim teorileri ile “ neden aynı toplum içindeki bazı grupların diğer gruplardan daha yüksek suç oranlarına sahip olduğu “ sorusuna cevap aranmaktadır .
Emile Durkheim , insan arzularının ve isteklerinin dipsiz okyanuslar gibi sonsuz olduğunu söylemiştir.Durkheim , elini uzattığı herşeyi elde etmek , her dilediğinin olmasını istemek arzusunda olan insanın kendi kendini sınırlayıp kontrol altına alamayacağını , bunun için toplumun bireyi sınırlandırması ve kontrol altına alması gerektiğini savunur.
Merton’un klasik gerilim teorisine göre , toplumun önüne konulan amaçlarla araçlar arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanmaktadır. ***Merton’un klasik gerilim teorisini Ankara liselerinden alınan 1710 kişilik bir örneklem üzerinde test eden Özbay ve Özcan , teorinin ülkemiz açısından da geçerli olduğunu tespit etmiştir.
F)Damgalama Teorileri
Suçun nedenlerini açıklamaya çalışan diğer görüşlerin aksine damgalama teorisi insanların suça ve suçluya gösterdikleri tepkiler üzerinde yoğunlaşan bir yaklaşımdır. Charles H. Cooley’in (1902) “ayna benlik” ve George H. Mead’in (1934) “sembolik
etkileşim” modellerinin temelini oluşturduğu bu yaklaşıma göre, insanların
kendilerine ait kimlik ve benlik alg›lar› üzerinde hem kendileri hakkında sahip oldukları
kendi düşüncelerin hem de diğer insanlar›n kendileri hakkındaki düşünceleri
etkilidir. Yani, bir kimse kendisinin nasıl biri olduğunu ancak kendisini toplum
aynasında görerek anlayabilir.
Ayrıştırıcı Utandırma (Damgalama) Yaklaşımı
Ayırıştırıcı utandırma yada damgalama yaklaşımı çerçevesinde değerlendirebileceğimiz çeşitli görüşleri geliştiren Frank Tannenbaum , Edwin Lemert ve Howard Becker gibi sosyal bilimcilere göre bireylerin işledikleri( gerçek yada sanal) bir suç sonrasında toplumun ve ceza adalet sisteminin bu kimselere göstereceği tepkilerle , bu kişilerin daha sonra tekrar suç işleme olasılıkları artacaktır.
Ayrıştırıcı utandırma yaklaşımında öne çıkan üç önemli kavram :
a)baskın statü b)geçmişe dönük yorum yapma c) kendini gerçekleştiren kehanet
Birleştirici Utandırma Yaklaşımı
1989 yılında yayınlanan “Suç,Utandırma ve Yeniden entegrasyon “ adlı eser John Braithwaite’a aittir.Ona göre damgalamak yanlış bir davranıştır .ancak bu bütün ayıplama , utandırma ve kınama modellerinin kötü olduğu anlamına gelmez .
KODLAMA YOLUYLA EZBER(KYE)
***Suç ve Sapma arasındaki ilişkiyi en iyi ifade eden seçenek=Her suç bir sapma olmadığı gibi her sapma da bir suç değildir.
***Frankfurt Okulu=Kriminoloji literatüründe suçun nedenlerine ilişkin geliştirilen temel düşünce okullarından biri değildir
*** Ekonomik Faktörler =Pozitivist Okulda suça neden olan faktörler arasında yer alır.
***Sosyal düzensizlik teorisine göre suçun nedeni=Geleneksel sosyal kontrol mekanizmalarının çökmesidir.
***Kontrol teorilerinin cevaplamaya çalıştıkları kriminolojik soru =İnsanlar neden suç işlemez
***İş-güç sahibi olmak= Hirschi’nin Sosyal Bağ Teorisini oluşturan bileşenlerden biri değildir.
***Gotfredson ve Hirschi’nin öz kontrol teorisine göre aile, öz-kontrol ve suç arasındaki ilişkiyi en iyi özetleyen ifade =Etkin ebeveyn terbiyesiyle bireyin öz-kontrol düzeyi yükselir , bu da kişinin suç işleme olasılığını azaltır.
***Amerikan Rüyası =Merton’un klasik gerilim teorisinde saydığı uyum modellerinden biri değildir.
***Damgalama teorisine göre bireyi suç sonrası normalleşme imkanı vermeyen utandırma şekli =Ayrıştırıcı utandırma/damgalama şekli
***Klasik damgalama(ayrıştırıcı utandırma) teorilerinde ön plana çıkan , bireyi suçlu bir kariyer tercihine doğru iten faktörler=Baskın statü , Geçmişe dönük yorum yapma , Kendini gerçekleştiren kehanet
ÜNİTE II
KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ:pOLİSLİK
GÜVENLİK KAVRAMI
Güvenlik , toplum yaşamında kanuni düzenin aksamadan yürütülmesi , kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu , kısa bir ifadeyle bir emniyet halidir.
Güvenlik ihtiyacı en ilkel toplumlardan günümüz çağdaş toplumlarına kadar her dönemde insanın en temel ihtiyaçları arasında yer almıştır.Amerikalı araştırmacı Abraham Maslow’un yapmış olduğu klinik gözlemlerine dayanarak geliştirdiği ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidi güvenlik olgusunun bireylerin yaşamındaki yerini anlamak açısından önemli bir katkı sağlamaktadır .İnsan ihtiyaçlarının ve güdülerinin piramit şeklinde bir hiyerarşik yapı gösterdiklerini ileri süren Maslow , geliştirdiği bu sınıflandırmayı iki temel varsayımına dayandırmışıtr.
Birinci varsayım : insan davranışlarının temelinde ihtiyaçların bulunduğu .
İkinci varsayım :bazı ihtiyaçların diğerlerinden daha önemli olduğunu ifade etmektedir.Bireylerin davranışlarını an lamk için önce onların ihtiyaçlarının neler olduğunun bilinmesi gerektiğine vurgu yapan Maslow , ihtiyaçlar piramidine göre insanların davranışlarının temelini oluşturan ihtiyaçları beş safhada sıralamaktadır.Bu ihtiyaçlar ve sıralaması :
1-Fizyolojik ihtiyaçlar , 2-Güvenlik ihtiyacı ,3-Ait olma ve sevgi ihtiyacı , 4-Takdir ve saygı ihtiyacı , 5-Kendini ispatlama ihtiyacı’dır.
DEVLET GÜVENLİĞİ (MİLLİ GÜVENLİK)
Milli güvenlik kavramı , özellikle 2. Dünya savaşı sonrası küresel bir öneme sahip olmuş , ulusal , bölgesel ve küresel güvenliği sağlamaya yönelik çok kapsamlı işbirlikleri geliştirilmiştir.
KAMU GÜVENLİĞİ (İÇ GÜVENLİK)
Bir ülkenin coğrafi sınırları içerisinde vatandaşların , toplumun , özel ver kamuya ait bina ve tesislerin her türlü tehdit ve tehlikelerden uzak olması , olası tehditlere karşı korunmasıdır.
GÜVENLİK HİZMETİ
Günümüz güvenlik kavramı artık bireysel , toplumsal , ekonomik , psikolojik , siyasal ,hukuki, ulusal ve uluslararası bağlamda çok geniş ve girift bir boyut kazanmış durumdadır.
DEMOKRATİK POLİS SİSTEMLERİ
Polis sistemleri ve modelleri ülkelerin yönetim sitemine göre farklılık göstermektedir.Demokratik uluslarda polis sistemleri üç temel kategoriye ayrılır :
1-Dağınık(Parçalanmış) Polis sistemleri
2-Merkeziyetçi Polis Sistemleri
3-Bütünleşmiş Polis Sistemleri
KODLAMA YOLUYLA EZBER(KYE)
***Orta Asya Türk toplumlarındaki iç güvenlik hizmeti daha sonraki evrelerde kurumsallaşma sürecine girmiştir=ifadesi=güvenlik hizmetinin gelişimini açıklamada doğru bir ifade değildir
***Suçla etkin mücadele için demokratik hak ve özgürlüklerin sınırlanması söz konusu olabilir =ifadesi=demokrasi ve güvenlik arasındaki dengeyi açıklamada doğru bir ifade değildir
***Bu polis sisteminde merkezi yönetimin yerel polis idaresi üzerinde hiçbir yetkisi bulunmamaktadır.
***Gizli görevli kullanmak suretiyle suç örgütleri hakkında bilgi toplanılması=Gizli görevli kullanmak suretiyle suç örgütleri hakkında bilgi toplanılması
***Gizli görevli kullanmak= gizli ve taktiksel bir suçla mücadele faaliyetidir.
***Polis siyasi iradenin dışında yapılanmış , bağımsız ve özerk bir kurumdur=ifadesi=polis siyaset ilişkisi bağlamında doğru bir ifade değildir.
***Türkiye’de iç güvenlik hizmetleri devlet tarafından yerine getirilen bir kamu hizmeti niteliğindedir =ifadesi=Türkiye’deki iç güvenlik hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin yanlış ifade
***Fransız polis sistemi özü itibariyle yerel bir özelliğe sahiptir =Fransız içgüvenlik modeline ilişkin yanlış bir ifade
***Amerika’da polis müdürlerinin hepsi atama ile görevlendirilir =ifadesi=Amerikan polis sistemi hakkında doğru bir ifade değildir.
ÜNİTE III
AİLE İÇİ ŞİDDET
AİLE KURUMU
Aile , bağları kan , evlilik yada evlatlık edinmeye bağlı olarak akrabalık olarak adlandırılan bir toplumsal kurumdur.Aile , geniş ve çekirdek olmak üzere iki başlıkta incelenir
Geniş Aile
Geniş aile , endüstri öncesi toplumlarında ve günümüzde de tarım toplumlarında olan bir aile yapısıdır.Geniş ailede , ebeveynler, çocuklar ve diğer akrabalar bir arada yaşarlar.
Çekirdek Aile
Endüstrileşme ve toplumsal hareketlilik sonucu gemiş ailenin yerini çekirdek aile almıştır.Modern aile anne ,baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile olarak adlandırılmaktadır.Kentlere göç sürecinde geniş aile , çekirdek aileye destek olmuştur .
Aile ve Demokrasi
Aile , toplumdaki en küçük demokrasi ünitesi olarak tanımlanmaktadır.Aile toplumbilim anlamında gelişim , evrim ve değişimden en çok etkilenen ve bunları en erken içselleştiren kurumdur.
Aile ve Değişim
Ailenin diğer sosyal durumlarla olan ilişkilerinin rol ve fonksiyonları , içinde bulunduğu toplumun sosyo-kültürel unsurları ve ekonomik koşullarıyla bağlantılıdr.Toplumdan topluma zaman içinde değişen pek çok aile tipleri ile karşılaşılır.Ailenin yaşadığı yere göre gösterdiği farklılık kültürel , etnik , dini ve diğer faktörlere bağlı olarak, açıklanmaktadır.Aile tiplerindeki farklılaşma , zaman içinde de ortaya çıkar .Bu farklılaşmalar yalnız yeni aile tiplerinin ortaya çıkmasıyla değil , aynı zamanda yerleşmiş aile tiplerindeki değişmelerle meydana gelir.
Modernleşme ve Aile
Modernleşme sonucu , işbölümü ortaya çıkmıştır.İş gücü , tarım ve tarım dışı sektörlerine göre dağılmıştır.Üretim tekniklerindeki gelişmeler ve kentleşme modernleşmenin önemli bir sonucudur.
Kentleşme ve Aile
Kentleşme sonucu , kent nüfusunda artış yaşanır.Kentleşmenin en büyük nedeni , kırsal kesimdeki yaşam düzeyinin itici ve kentin çekici hale gelmesidir.Kentleşme sonucunda geniş ailelerin azalması ve ailelerin küçülmesiyle karşılaşılmaktadır. Geniş ailenin yerini , ana baba ve çocuktan oluşan çekirdek aileler almaktadır.
Ailenin İşlevleri
Ailenin temel fonksiyonu neslin devamı , çocuğun yetiştirilmesi , aile üyelerinde bakım ,sevgi , gelişme ve disiplin sağlayıcı ve destekleyici bir çevre oluşturmaktadır.Kültür ve ailenin yapısına dayalı olan fonksiyon ve ilişkiler ise giderek ailenin kendi dışındaki kişilerle olan etkileşiminde gerçekleşmektedir.Bunların başında üretim çalışmaları , ev işleri , sosyal ve kültürel normlar , beklentileri öğrenme , eğitim , sağlık , beslenme ve diğer sosyal çalışmalar gelmektedir .Ailenin diğer bir fonksiyonu sosyual ve kültürel değerlerin yeni kuşaklara aktarılmasıdır.
Ailede İşbölümü
Geleneksel aile yaşamı yıllara göre değişmektedir.Tam gün çalışan kadınların sayısı artmaktadır.Günümüzde ailelerin nüfusları evliliklerin ilk yıllarında tamamlanmaktadır.Bu da çocuk sayısının azalmasına neden olmaktadır.Geleneksel ailedeki işbölümünde erkek ekmek parası kazanırken, kadın ise ev işlerini yapmaktadır. Aileyi etkileyen önemli olaylarda erkek karar verirken , kadın ise ev işlerine yönelik çalışmalarla ilgili kararları vermektedir.Evin bütün sorumluluklarını taşımak zorunda olan kadınlar , iş yaşamında da bir çok sorunlarla karşı karşıya gelmektedir .Yöneticilik alanlarında “erkek kadınlardan emir almaz” düşüncesi iş yaşamında ağırlığını hissettirmektedir.Kadınlar , ücretsiz aile ve tarım işciliğinin vazgeçilmez elemanlarındandır.
Kadınların Rollerindeki Değişim
Endüstrileşmenin ilk dönemlerinde kadının emeğinden ucuz iş gücü olarak yararlanılmıştır. Günümüzde gelişmekte olan ülkelerde kadının ekonomik faaliyetlere katılımı sınırlıdır.Ülkemiz gibi geleneksel yapısı , aile ilişkileri , kadın erkek ve karı koca ilişkilerinde hâlâ yaşamakta olan gelişme yolundaki ülkelerde , simetrik aile tiğine kısmen metropollerde rastlanmaktadır.Kadın ve erkeğe özgü cinsiyet rolleri henüz geleneksellik özelliği taşıdığından kadının ev dışında çalışması büüyük ölçüde onaylanmazken, kadından ev işlerini görmesi ve çocuklarına bakması , erkekten ise ailenin geçimini sağlması genel bir beklenti şeklinde sürmektedir.
ŞİDDET
Şiddet , ya iç güdüsel ve bu nedenle toplumsallaşma sürecinde çok az değişen , ya da sadece ve sadece çevre etkenlerinden kaynaklanan bir davranış olarak görülür.Genellikle psikiyatristler , şiddet eyleminde bulunan bireyin toplumla ve ebeveynleriyle olan ilişkilerine varana değin tüm geçmişini (aile içi şiddeti de göz önünde bulundurarak ) ön plana çıkarmayı yeğliyorlar.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET
Kadına yönelik şiddet , özel ve kamusal alanda olmak üzere her yerde yaygın bir şekilde görülmektedir.Şiddet temel hak ve özgürlüklerin en büyük engelleyicilerinden biridir.Aynı zamanda kadın haklarının kullanılması karşısındaki en büyük engellerden biri de şiddettir.Kadın ve erkek arasında kökü tarihsel ve geleneksel yaşama kadar uzanan güç dengesizliği vardır.Bu dengesizlikler ,en yaygın olarak kadına şiddet olarak kendisini yansıtmaktadır.


Erkeğin Şiddet Davranışlarını Yönlendiren Motivasyonlar
Eşlerine fiziksel şiddet uygulayan erkeklerin bazıları iş ve arkadaş çevresinde uyumlu portreler çizebimektedir.Erkek egemen kültürün etkisi , işsizlik alkol kullanımı vb problemler aile içi şiddeti arttırmaktadır.Ayrıca dışarıda yaşanılan problemlerin içeriye taşınması da aile içi şiddeti tetikleyen bir olgudur .Dışarıdaki problemin içeriye de yansıtılmasının temel nedeni özgüven yada daha da ileri gidersek aşırı güvensizlikten kaynaklanmaktadır.
Aile içi Şiddete Neden Olan Faktörler
Akademik araştırmlar , aile içi şiddete uğraan kadınlarda ortak özelliklerin olduğunu ortaya çıkartmışlardır.Erkek otoritesini kayıtsız şartsız kabullenme ,sosyal kurumların kadının erkeğe itaat etmesi gerektiğini önermeleri , kadınların duygusal oluşları ve affedici olmaları , saptanan özelliklerin başında gelmektedir.Kadınların araştırmacılara doğruyu söyleyemeyecekleri , kadınların sadece güvendikleri kişilere yaşadıkları problemleri aktaracakları gerçeğini göz önüne adığımızda araştırmaların sonuçlarının sağlıklı olup olmadığının tartışmaya açık olduğu söylenebilir.Zaten şiddete uğrayan kadınların az bir oranının bu problemi başkalarıyla (arkadş ve/veya akrabalarıyla) paylaştıkları bilindiğine göre , araştırmacılara kadınların doğruyu söyledikleri veya problemlerini tam anlamıyla aktardıklarının nereden çıkarıldığı bilinmemektedir.
Ailede Şiddetin Başlıca Nedenleri
-Ailenin kalabalık olması , -Aileyi etkileyen olumsuzluklara maruz kalma , -Çocukların kendilerine ait odalarının olmaması ,-Engelli bir kardeşle birlikte büyüme ,-Evden kaçma ,-Şiddet içeren video oyunları oynama ,-Sosyal destek sisteminin zayıf olması ,-Aile içi dayanışma duygusunun eksikliği ,-Aileye yönelik kararların alınmasında katılımın olmayışı , -Ailedeki bireylerin gelecekleri hakkında karamsar olmaları,-Aşırı alkol tüketimi ,-Ailede”bencil” ve gururlu” değer yargılarının bulunması,-Kadının dışında çalışması , bazı ailelerde tartışma konusu olmaktadır.


ŞİDDETİN ALGILANMASI VE ŞİDDETE KARŞI TEPKİLER
Şiddet , bazı ailelerde sürekli yaşanan bir olgudur.Bunun nedeni ise şiddetin kadınlar tarafından normalleştirilmesi ve kabulüdür.Korku ve çaresizlik,şiddetin normalleştirilmesine neden olmaktadır.Bunun sonucunda kadınlar şiddete karşı pasif bir hâl almaktadır.”Kocasından dayak yemeyen kadın var mı?Kocadır,döver de sever de , bir tokattan bir şey çıkmaz” gibi anlatımlar şiddetin normalleştirilmesini kolaylaştırmaktadır.
Öğrenilmiş Çaresizlik
Katı cinsiyet rolü sosyalizasyonu sonucunda bazı kadınlar yaşadıkları olumsuzlukların üstesinden gelemeyeceğine inanırlar.Bu kadınlar çaresiz olmayı öğrenirler.Çaresizliği öğrenen kadınlar şiddetle karşılaştığında onunla başedemezler ve ondan kaçamazlar.Bunun sonucu kadının içinde bulunduğu çaresizlik , erkeğe şiddete devam etme hakkı tanır.Kadının aile içi şiddeti yaşamasını zorunlu kılan haller kadınların evi terk etmesi halinde kocalarının daha fazla şiddete başvurmalarından korkmaları , kadınların gidecek yerinin olmaması.
Şiddeti Rasyonelleştirmeyi Sağlayan Faktörler
Şiddeti rasyonelleştirmeyi sağlayan faktörlerin başında , şiddet uygulayan eşin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik şartlar gelmektedir.İşsizlik , işten çıkarılma , içsel ve dışsal problemler kadının şiddete razı olmasına sebep olmaktadır.
AİLE İÇİ ŞİDDETİN ÖNLENMESİ
Kadınlara dayak atma , tüm sosyo-ekonomik katmanlarda gözlenen bir sorundur.Aile içi şiddet kurbanlar tarafından “mahrem” olarak algılanmakta ve aile içinde gizli kalması gerektiğine inanılarak , polise ve doktora gitme tercihi kullanılmamaktadır .Ayrıca şiddetin gizli kalmasının nedenlerinde bir diğeri de şiddet uygulanan kadınların bazılarının kendilerini suçlu görerek aşağılamaları ve bunu dışa vuramamaları’dır.
***B.M Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, 1981 yılında yürürlüğe girmiştir.Türkiye anlaşmayı 1985 yılında imzalamış ve sözleşme 19 ocak 1986’da yürürlüğe girmiştir.
KODLAMA YOLUYLA EZBER (KYE)
***Toplumun en küçük demokrasi ünitesi =Aile
***Geniş ailenin çekirdek aileye dönüşmesi=Toplumsal değişmenin aileye olan olumsuz etkilerinden değildir
***Küresel Isınma = Aile içi şiddetin nedenlerinden değildir
***Kadına yönelik şiddet az gelişmiş ülkelere özgü bir sorundur =ifadesi=kadına yönelik şiddet konusunda yanlış olan yargı
***Toplumsal Eşitlik =Kadın hareketlerinin ana çerçevesini oluşturan kavramlardandır.
***Kadınların eşitlik elde etme çabası öncelik sırasına konulduğunda , en ideal sıralama=Ailede eşitlik , toplumda eşitlik , siyasette eşitlik
*** Modernleşme , ailenin yapısında değişmelere neden oldu=ifadesi=aile içi şiddet hakkındaki yargılardan değildir.
***Şiddetin bazı ailelerde sürekli yaşanan bir olgu olmasının en temel nedeni=Şiddetin kadınlar tarafından normalleştirilmesi ver kabul edilmesi
***Ailenin demokratikleşmesinde en başta geliştirilmesi gerekenlerin öncelik sırası=Demokrasi kültürü , sosyal koşullar , ekonomik koşullar
***Kulpu kadar kocası olanın , kazan itibarı olur=Kadın kimliği
IV. ÜNİTE
SUÇ ÖNLEME
Wilson’a göre suç önleme ; toplumumuzdaki yaşam kalitesine olumlu yönde tesir etmek ve suçun kolayca işlenip yerleşemeyeceği çevrelerin gelişmesine yardımcı olmak için hem suç tehdidini azaltmak hemde emniyet ve güvenlik duygusunu arttırmak amacına yönelmiş tutum ve davranışlar bütünüdür. Brantingham ve Faust suç önlemeyle ilgili üç aşamayı ileri sürer :Asıl önleme , geniş kapsamda fiziksel ve sosyal çevrede suça zemin hazırlayan durumların değiştirilmesini , İkincil önleme ;suça zemin hazırlayan durumlarda bireylerin ya da grupların yaşamlarına müdahale ya da erken belirlemeyi(teşhisi) , Üçüncül önleme ise , suçluların tekrar suça yönelmesini engellemeyi , onları topluma kazandırmayı içerir.Lab’in bu konudaki yaklaşımı ise :Suç önleme , gerçek , fiili suç seviyesini veya algılanan suç korkusunu azaltmak için tasarlanan her türlü faaliyettir.Üzerinde görüş birliği sağlanan en yaygın çağdaş suç önleme tanımı ilk olarak İngiltere’de Kanun Uygulama Topluluğu tarafından yapılmış ve daha sonra Lousville Üniversitesi’nin Ulusal Suç Önleme Enstitüsünce uyarlanmıştır.
Suçun önlenmesi ile ilgili olarak yapılan tanımlar genelde amaç odaklıdır.Bu bağlamda , suç önleme yaklaşımları aşağıdaki olsaı amaçlardan en az birini yerine getirmek , başarmak istemektedir:
1-Suçun ortadan kalkması veya azalması ,
2-Suçla ilgili endişe ve kaygıların ve suç mağduru olma korkusunun ortadan kalkması veya azalması ,
3-Vatandaşların kendini koruma dürtüsünün ve toplumsal sorumluluk bilincinin geliştirilmesi,
4-Suçun meydana getirebileceği olumsuz etkilerin en az seviyeye çekilmesi
**Suç önleme fiili suç sayısını azaltmayı hedeflemenin yanı sıra insanların zihninde var olan suç sorununa ilişkin kaygıları gidermeyi de öncelikli hedefler içine almalıdır.Algı bazen fiili gerçeğin çok ilerisinde olumsuz etkiler yapabilmektedir.
**Suç önleme ile suçu kontrol etme bazen eşanlamlı gibi algılanabilir.Ancak suç önlemede mevcut suç seviyesini aşağı çekme önemli bir hedef iken suçu kontrol etmede , açıkça dışarı vurulmasa bile , mevcut suç seviyesini kabul etme ve bunun daha fazla artmaması için çaba harcama düşüncesi ağır basmaktadır.
SUÇ ÖNLEME AŞAMALARI
Brantingham ve Faust’a göre suç önleme dört temel aşamadan oluşmaktadır :
1-Proaktif aşama 2-Önleyici aşama 3-Tepkisel aşama 4-Cezalandırıcı/Islah Edici aşama
Proaktif Aşama
1960’lı yıllarda ortaya çıkan ve suç öncesi suçun oluşması için elverişli olan otamların ve unsurların tespit edilip ortadan kaldırılması görüşüne dayanan bu yaklaşım , 1970’li yıllardan itibaren polis teşkilatları tarafından yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır.Bu stratejinin aşamaları :esasında bilgi toplama , değerlendirme , analiz ,sorun oluşturan alanların belirlenmesi ,politik seçeneklerin ve planların hazırlanması ve son olarak da bu planların uygulanması ve sonuçlarının takip edilmesi’dir.Proaktif model , suçun zararlı sonuçlarıyla birlikte suçu oluşturan nedenlerin de incelenmesini ve bu doğrultuda bir strateji geliştirilmesini hedeflemektedir.
Önleyici Aşama
Suç önleme çalışmalarında amaç suçun oluşmasını önlemek ,alınan bütün önlemlere rağmen suçun meydana hale gelmesi halinde ise olması muhtemel zararları en düşük seviyede tutmaktır.Brantingham ve Faust’a göre burda hedeflenen suçlu unsurların yasadışı faaliyetler için bulabilecekleri fiziksel fırsatların ortadan kaldırılması ve bu suçları işlemek azim ve güvenlerinin kırılmasıdır .
Tepkisel Aşama
Bu modelin özünü suç işlendikten sonra yapılan soruşturmalarla suçların aydınlatılması ve bu şekilde suçluların tekrar suç işlemelerinin önüne geçilmesi , bu başarıların kamuoyuna duyurulmak suretiyle potansiyel suç işleme azmini kırma ,bu yolla suç seviyelerinin azaltılması ve vatandaşların güvenlik güçlerine olan güvenlerinin artırılmasıdır.
*Alderson’a göre Tepkisel aşama ,itfaiye (yangın söndürme) polisliği olarak da tanımlanır.
Cezalandırıcı/Islah Edici Aşama
Bu süreç , belli bir suç sonrası yakalanıp yargılandıktan sonra hüküm giyen suçlulara yönelik ceza vermenin yanı sıra cezaevi ve sonrasındaki süre içinde topluma kazandırılmalarını içeren programların uygulanmasını içerir.
SUÇU ÖNLEMEDE 3 TEORİK YAKLAŞIM
Suçu önleme modelleri geleneksel , liberal ve radikal modeller olmak üzere üç temel kategoriye ayrılmaktadır.
Geleneksel Model
Geleneksel model yasaları , devletin ve kanunun otoritesini ön plana çıkaran bir modeldir.Bu yaklaşıma göre suç ve suçluluk aslında mevcut otoriteye karşı bir saygısızlık ve başkaldırıdır.Suçlular suçu bilinçsizce işlemez aksine suç işlemeden önce fırsatları değerlendirmekte , risk analizi yapmakta ve daha sonra da seçim yapmaktadır.Cezanın suçlunun suç ile edebileceği kazançtan veya yarardan daha büyük oranda verilmesi ile suç işlemekten vazgeçeceği ileri sürülmektedir.
Liberal Model
Bu modelde suç , sosyal bir sorun olarak görülmektedir.Bireyin içinde bulunduğu ortamın dezavantajları suçluluğun oluşmasında önemli bir etkendir. Dezavantajlı konumda bulunanlar avantajlı duruma geçmek , daha iyi bir yaşam seviyesine ulaşmak için mevcut yasal fırsatların yetersiz olduğundan yakınmakta ve çıkış yolu olarak suç işlemeyi görmektedir.Bu bağlamda yasal ve meşru fırsatların arttırılmasının suçları önleyeceğini ileri sürülmektedir.
Radikal Model
Radikal model , toplumdaki eşitsizliklerin suçların oluşmasındaki en önemli unsur olduğunu ileri sürmektedir.Bu yaklaşıma göre , insanların refah seviyesi ile temel hak ve hürriyeti artırılmak , yönrtime katılmaları veeşit birer yurttaş olmaları sağlanmak suretiyle köklü bir değişim meydan getirilmelidir.
SUÇ ÖNLEME İLKELERİ
Uluslararası Suç Önleme Koalisyonu kendilerine üye organizasyonların yöneticileriyle 1988’de yapmış olduğu toplantıda suç önlemeyle ilgili”anahtar kavram ve ilkeler” üzerine daha önce yaptırmış olduğu çalışmaları değerlendirmiş ve 11 temel ilke üzerinde görüş birliğine varmıştır.Üzerinde genel görül birliğinin sağlandığı bu ilkeler suç önleme alanının uygulayıcı ve teorisyenleri için çok önemli bir kaynak ve rehber olarak görülmektedir ve bu ilkeler sırasıyla :
*Suç önlemenin geniş bir çerçevesi vardır ,
*Suç önleme herkesin işidir ,
*Suç önleme aktif işbirliğini gerektirir ,
*Suç önleme polisin en önemli görevlerindendir ,
*Suç önleme hükümetin sorumluluğudur ,
*Suç önleme ve eğitim iç içe kavramlardır ,
*Suç önleme ihtiyaçlara göre ayarlanmalı ve düzenlenmelidir ,
*Suç önleme yaşam kalitesi sunar ,
*Suç önleme ileri görüşlülüktür ,
*Suç önleme yüzeyin altına ine ,
*Suç önleme parasal yatırıma değerli bir alandır ,
SUÇ ÖNLEME SÜRECİ
Suç önleme , suçla mücadele konseptinin merkez noktasıdır.Bu çerçevede , önleyici süreç :
1-Sorunun tespiti
2-Verilerin Analizi
3-Fiziksel güvenlik önlemlerinin gözden geçirilmesi ve planlanması
4-En uygun planın seçilmesi ve uygulanması
5-Takip ve değerlendirme ‘den oluşmaktadır
SUÇ ÖNLEME VE POLİS
Polis suçları önlemek işlenen suç sanıklarını yakalamak ve adalete teslim etmekle görevlidir.Suç önleme polisin en başta gelen görevlerindendir.Polis , bunu başta devriye olmak üzere farklı program ve uygulamalarla başarılı bir şekilde yerine getirmeye çalışmaktadır .
Devriye Hizmetleri
Polisin Disiplinine , Merasim ve Topluluklardaki Rolüne ve Polis Karakolları Teşkilatı ile vazifelerine dair Talimatname’nin 155. Maddesinde devriye polisi :”umumi emniyeti korumak , suçları olmadan evvel önlemek veya yapıldıktan sonra takip etmek ve lüzumunda halka yardımda bulunmak üzere karakol mıntıkasuna çıkarılan ve dolaşarak vazife gören memurlardır.Bayley’in yaptığı bir araştırmaya göre , Amerikan Polisi’nin yaklaşık olarak %65’i devriye hizmeti için görevlendirilmektedir.Bunu %64 ile Kanada , %56 ile İngiltere ,%54 ile Avustralya ve %40 ile Japonya takip etmektedir.Türkiye’de ise bu oran % 30’dur.
İstihbarat Faaliyetleri Yoluyla Suç Önleme
İstihbarat , esasları Anayasa2da gösterilen devlet düzenin veya kişilerin güvenliğini tehdit eden faaliyetlerin yerine getirilmesinden önce , hukuka uygun olmak koşulu ile çeşitli teknik ve yöntemlerle bilgi toplama faaliyetidir .
*Polisin İstihbarat Yetkisi 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 7. Maddesinde” düzenlenmiştir.
Kent Güvenliği Yönetim Sistemi
KGYS Türkiye’de son yıllarda uygulamaya konulan , zaman içerisinde ciddi anlamda kabul gören ve ülke geneline yaygınlaştırması planlanan bir sistemdir.K.G.Y.S bilgisayar destrekli uygulamalarla çok zen gin bir kullanım alanına sahiptir.Teknolojideki yeni gelişmelerin kolayca uyarlanabileceği esnek bir yapıya sahip olması da ayrı bir avantajdır.
Güven timleri
Güven timleri özellikle kamuya açık alanlarda ve mala karşı işlenen suçlarda çok mükemmel sonuçlar elde etmiş , önemli başarılara imza atmış bir yöntem olarak dikkat çekmektedir.
Toplum Destekli Polislik
Toplum destekli Polislik , birey ve toplum odaklı , onların duygu , düşünce , talep ve beklentilerine önem ve değer veren bir suçla mücadele modelidir.
SUÇ ÖNLEME PROGRAMLARININ BAŞARILI OLABİLMESİ İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
1-Yüksek seviyede görünür olmak 2-Tanımlanabilir olmak , 3-Suç sonrası müdahaleye hazır olmak 4-Sistemli ve devamlı olmak ,5-Suçla ilgili endişe ve korkuya yol açmamak , 6-Her yerde var olma algısını oluşturmak ,7- Suçla mücadelede elde edilen başarıları kamuoyuna duyurmak ,8-Kurumlar arası işbirliği içerisinde hareket etmek ,9- Vatandaşların katılımı sağlamak
SUÇUN YER DEĞİŞTİRMESİ
Suç önleme programları yoluyla suçun oluşumda etkili olan fiziksel faktörleri ortadan kaldırmak veya azaltmak ,durumla bağlantılı bazı suçların işlenmesini sınırlamakta ve toplam suç sayısını azaltmaktadır.Ancak, önleyici güvenlik önlemleri bazen suçun belli bir bölgeden uzaklaşması , başka bir yerde , başka bir zamanda veya başka bir suç çeşidi olarak tekrar ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.Bu duruma “suçun yer değiştirmesi(crime displacement)” denmektedir.
Suçun yer değiştirmesi :
1-Suç bölgesinde yer değiştirme
2-Suç zamanında yer değiştirme
3-Suç işleme yönteminde yer değiştirme
4-Suç hedefinde yer değiştirme
5-Suç çeşidinde yer değiştirme
6-Suç tipinde yer değiştirme
KODLAMA YOLUYLA EZBER(KYE)
***Suç önleme ,suçların tamamen ortadan kaldırılması amacına yönelik faaliyetlerdir=ifadesi=Suç önleme ile ilgili doğru bir tanımlama değildir
***Emniyetli Aşama= Suç önleme aşamalarından biri değildir
***Radikal model cezaların arttırılmasının suç önlemede caydırıcılık açısından önemine işaret etmektedir=ifadesi=Geleneksel,liberal ve radikal teorileri açıklamada yanlış bir ifadedir.
***Polis sayısının artırılması ile suç sayısının azalması arasında doğru orantılı bir ilişki vardır=ifadesi=polisin suç önlemedeki rolüne ilişkin doğru bir ifade değildir
***Suç önleme kurumlararası aktif işbirliğini gerektirir =ifadesi=Suç önlemenin temel ilkelerinden biridir
***Suç önleme özel güvenliğin sorumluluk alanıdır =ifadesi= Suç önlemenin temel ilkelerinden biri değildir
***Suçun ortadan kalkması veya azalması =ifadesi=suç önleme programlarının ulaşmak istediği sonuçlardan biridir
***Suç sonrası olay yerine hızlı müdahale edilmesi=ifadesi=suç önlemenin temel hedeflerinden biri değildir
***Suçlunun aynı bölge içerisinde daha kolay suç işleyebileceği yeni hedefler seçmesi suçun yer değiştirmesi şekillerinden =”Suç hedefinde yer değiştirmeye “işaret etmektedir.


[Sosyolog_60]

 

asah

GOLD Üye
Katılım
14 Eki 2012
Mesajlar
2,943
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Bölüm:
Türk Dili ve Edebiyatı
Şehir:
Zonguldak
tesekkurlerrrrrrrrr
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst