Siyaset Sosyolojisi 5-6-7-8. Üniteler Ders Notları

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
[h=5]SİYASET SOSYOLOJİSİ ÇALIŞMA NOTLARI

5.ÜNİTE
Siyaset Sosyolojisinin güç ilişkilerini açıklamak için geliştirdiği iki temel teori, Sınıf Teorisi Ve Elit Teoridir.
Elit teorisinin merkezinde “toplum kimi yönetir” sorusu yer alır.
Elit teorisi bütün toplum yapılarının yöneten (azınlık) ve yönetilen (çoğunluk) olmak üzere ikiye ayrıldığını ifade eder.
Elit teorisine göre bütün toplumlarda kararları alan aldığı kararları uygulayan, yönetimi gerçekleştiren küçük bir azınlıktır.
Elit teorisinin kökleri Platon’un ideal devletindeki sınıflandırmaya kadar uzanır.
Elit teorisinin önde gelen temsilcileri V. Preto, G. Mosca ve R. Michels’tir
Elit Kavramının etimolojik kökeni latince eligere (seçmek) kavramına dayanır.
Elit kavramı 19. Yy. da Fransa’da kaliteli malları ifade etmek için kullanılmıştır.
Elit kavramı 19 yy’ın ikinci yarısından itibaren geleneksel elitlerce benimsenmiş ve içeriği bu elitlerce farklı bir şekilde kurgulanmıştır.
Elit kavramı İngiltere ve amerika’da 1930’lu yıllardan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
Elit kavramı 19. Yy sonlarından itibaren sosyal bilimler alanında kullanılmaya başlanmıştır.
Elit sınıfta yer almanın en mühim koşulunu yetenekli olmaya bağlayan temsilci V. Pareto’dur. Pareto dürüst ve erdemli olmak gibi ahlaki değerleri ölçüt kabul etmez. Bu yönü sebebi ile Makyevelist olmakla nitelendirilir.
“Kapitalizm, Sosyalizm ve demokrasi” adlı eseri bulunan ve Demokratik elitizm teorisini öncüsü teorisyen J. Schumpeterin’dir.
Modern demokrasileri poliarşi (çokluk yönetim) kavramı ile ifade eden ve bunu yaparak onları ideal formundan ayırmayı hedefleyen teorisyen Robert Dahl’dır.
“Siyasal efendiler uzmanların ve yönetim işleri içinde yer alan eğitilmiş memurların karşısında kendilerini bir amatör konumunda bulurlar.” İfadesiyle bürokrasinin gücüne vurgu yapan teorisyen M. Weber’dir.
“Amerika’yı kim yönetiyor.” Adlı kitabında Amerika’daki siyasi elitleri, bunların kim olduklarını, hangi gruplar içinde yer aldıklarını, sosyo kültürel niteliklerini incelemiş olan teorisyen, Domhoff’tur.
Elit-Kitle ayrımının da elitler arası mücadelenin demokratik düzen getirdiği fikrine da karşı çıkan teorisyen C.W. Mills’tir
Günümüz demokrasilerini “seçimli poliarşi” kavramıyla ifade eden düşünür, G. Sartori’dir
V. Pareto Elitlerin dolaşımına dair analizinde Türevler ve Kalıntılar olarak iki kavramı ön plana çıkar. V. Pareto ; Akıl ve Toplum adlı eserinde elit kavramına, elitist teoriye dair fikirlerini belirtir.
“Tarih bir aristokratlar mezarlığıdır.” İfadesini dile getirerek, tüm toplumlarda elit tabakanın değişeceğine ve eski elitlerin yerini yeni elitlerin alacığına dikkat çekmek isteyen teorisyen V. Pareto’dur
Mosca’nın elit teorisinde yönetici sınıf da kendi içerisinde üst katman ve alt katman olamak üzere ikiye ayrılır.
Mosca yöneten yönetilen ayrımının bir zorluk olduğu düşüncesindedir.
Mosca’ya göre halk küçük lider grubunun yönlendiriciliğine muhtaçtır.
Mosca, örgütlü bir azınlığın örgütlenmemiş bir çoğunluğu yönetmesini gayet doğal olduğunu vurgular.
V. Pareto elitlerin gücünü KALINTILAR kavramına dayandırır
Pareto elitler ile elit olmayanlar arasındaki ayrımı öncelikle yeteneğe dayandırmakdır.
Pareto elitleri kendi içinde yönetici elitler ve yönetici olmayan elitler şeklinde ikiye ayırmaktadır.
Pareto elitlerin dolaşımını toplumsal dengenin sağlanması açısından yararlı bulmaktadır.
Pareto açısından ideal elit sınıf, güç ve kurnazlık niteliklerine sahip kişilerin dengeli bir karmasını ifade etmektedir.

Kim örgütten söz ediyorsa oligarşiden söz eder ifadesi R. Michels’e aittir.
Örgütlerin her zaman bir azınlık tarafından yönetildiğini ifade eden ilke Oligarşinin Demir Yasası’dır

Demokrasi ile azınlığın yönetimi fikrini harmanlayan teori Demokratik Elitizm teorsidir.
Türkiye’deki toplumsal güç ilişkilerini açıklayıcı kapasitede bulan “ikidar eliti” kavramı C.W Mills’e aittir.
DEMOKRATİK ELİTİZM Elit teorisinin iktidarın farklı gruplara açık olması, rekabet seçim ve hesap verilebilirlik gibi belirli değerlerini barındırır.
Bürokrasinin devlet bünyesi içerisinde sağlam bir yer edinebilmesini ve güçlü yapısını sağlayan faktör TEKNİK BİLGİYE SAHİP OLMASI’dır.
Mosca ve Michels elitist teorilerini Örgütsel Faktörlere dayalı olarak açıklamaktadır.
Mosca; Az sayıdaki bir elit grubun çoğunluk üzerinde hakimiyet kurmasını Örgütsel Faktörlere dayandırır
J. Schumpeter: Özerk güçlü fakat birbirinden farklı elit grupların varlığını demokratik seçim sitemi açısından faydalı bulmuştur.
R. Dahl Modern demokrasileri(günümüzdeki) poliarşi olarak niteler.
R. Dahl poliarşiler için gerekli koşulları aşağıdaki gibi belirlemiştir.
• Kararların seçilmiş görevlilerce alınması
• Tüm yetişkinlerin oy kullanma hakkı
• Yurttaşların ifade özgürlüğüne sahip olması
• Yurttaşların örgütlenme hakkının bulunması.
Teknik Bilgi: Bürokrasinin politika oluşturma sürecine müdahil olmasını sağlayan faktördür.
Türkiyede 200’li yıllardan itibaren yapılmaya başlayan reform çalışmaları.
• Hukuk üstünlüğünün sağlanmaya çalışılması
• Karar alma süreçlerine halkın katılımının sağlanması
• Yönetimde şeffaflık
• Bürokrasini vatandaşa hizmet etmeye yönelik bir mekanizmaya dönüştürülebilmesi
Weber’e göre bürokrasi dışarıdan gelecek eleştirilere karşı Kast Bürokrasisi kavramını icat etmiştir.
C.W Mills Ekonomik Determizme (Belirlenimcilik) yol açmamak için egemen sınıf, yönetici sınıf, hakim sınıf gibi kavramlar yerine “iktidar eliti” kavramını kullanmıştır.
C.Wright Mills, iktidar eliti kavramını her hangi bir determinizmden kaçınmak için tercih etmiştir.
C.Wright Mills’e göre iktidar eliti homojen bir gruptur.
C. Wright Mills, Amerika’da iktidar eliti içerisinde askeri kesimin hakim olduğunu düşünmektedir.
C.Wright Mills’e göre iktidar eliti üyeleri benzer kökenlere ve eğitimlere sahiptir.
ELİT TEORİNİN ÖNCÜLERİ
V.Pareto, R Dahl, A. Ferguson, G. Sartori

6. ÜNİTE
Georges Burdeau; Günümüzde halk idaresinin en etkili organlarının anayasaların öngördüğü kurumlardan çok siyasi partiler olduğunu söylemiştir.
İngiltere’de on yedinci yüzyılda ortaya çıkan Tory ve Wbig grupları bugünkü Muhafazakar-Liberal partilerin ataları sayılan gruplardır.
Siyasal partileri baskı gruplarından ayıran unsur, siyasal iktidar için doğrudan yarışan, dolayısıyla kendi adlarına aday gösterilebilen kuruluşlar olmalarıdır.

Tek parti yönetimiyle yasal rekabetin olduğu çok partili rejimler arasında Siyasi İşler Bakımından benzerlik vardır.
1951 yılında Druverger’in “Siyasi Partiler” kitabının yayınlanışı parti kavramlaştırılmasında önemli bir dönüm noktasını oluşturmuştur.
Tarık Zafer Tunaya Türkiyede 1952 yılında siyasi partinin sahip olması gereken ü unsuru, belli bir siyasi program, bu programı normal seçim yoluyla gerçekleştirme, bu amaçla kurulmuş bir topluluk olarak belirterek siyasi parti tanımını tartışmaya açmıştır.
DUVERGER: “Gerçek partiler ortaya çıkalı yüzyıl bile olmamıştır” diyerek 1950’lerde Amerika dışında dünyanın hiçbir ülkesinde bugünkü anlamıyla siyasi parti var olmadığına dikkat çekmiştir.
DUVERGER’e göre modern partiler karmaşık ve farklılaşmış yapılarıyla yirminci yüzyıl partisi olmuştur.
LaPalombara ve M. Winer’in siyasi partilerde bulunması gerektiğini ifade ettikleri dört ölçü şunlardır.
• Yöneticilerin hayatları ile sınırlı olmayan sürekli bir örgütün varlığı
• Örgütsel yapının, merkezle düzenli ilişkiler içinde faaliyet gösteren yerel kuruluşlara sahip olması
• Seçmen desteğinin sağlanmasına yönelik faaliyetlerin yürütülmesi
• Tek başına ya da başkalarıyla ortaklaşa olarak karar alma iktidarını ele geçirme ve elde tutma konusunda bilinçli çaba gösterilmesi.
Siyasi partilerin doğuşunda rol oynayan faktörleri dinamikleri izah eden kuramlar; kurumsal kuram, Tarihsel Kriz (durum kuramı), gelişmeci kuramdır
LaPalombara ve Weiner üç kriz tipi belirlemişlerdir. Bunlar, meşruluk krizi, bütünleşme krizi ve katılma krizidir.

Etimolojik (köken bilimsel) olarak Parti sözü Parça sözcüğüne dayanır.
Duverger’in parti tipi tipolojisi iki tip partiden oluşmaktadır. Bunlar kadro ve kitle partileri olmak üzere iki tip halinde sınıflandırmıştır.
Batılı ülkelerde partilerin ekonomik ihtiyaçlarını gidermeleri amacıyla üç yöntem bulunmaktadır. Bunlar İç Finansman, Dış Finansman ve Devlet tarafından sağlanan mali destektir.
S. Neuman: Örgütün katılım anlayışı bakımından partileri bireysel temsil partileri ve sosyal bütünleşme partileri olarak iki kısıma ayırmıştır.
Parti sistemlerinin tipolojisi konusunda klasik sınıflandırmanın oldukça dışında yer alan yedili sınıflamayı yapmış olan siyasetçi G. Sartori’dir.
Duruver kuvvetli bağlantıya sahip, örgüt yoğunluğu yüksek partileri tek tek ifade etmiştir. Günümüz partileri kuvvetli bağlantıya sahip partilere örnektir.
Bir parti içindeki örgütsel tutarlılık bir takım örgütsel ölçütlere bağlıdır. Bunlar Parti disiplini, Yasam tutarsızlığı, Hizipleşme olarak üç çeşittir
G Sartori’nin parti tipolojisi sınıflandırması
• Tek parti sistemi
• Hegemonyacı parti sistemi
• İki parti sistemi
• Atomlaşmış parti sistemi
Kadro Partileri; İşlevleri esasen seçim dönemleriyle sınırlı ve dar bir grubun (seçim çevrelerinde etkili konumunda bulunan isim sahibi kişilerin) yönettiği üye sayısını arttırmaya özel bir çaba göstermeyen partilerdir.
Kurumsal Kuram; Parlementolar içinden doğduğunu iddia eder.
2002-2011 dönemi göz önüne alındığında Türkiye’de Hakim Parti Sisteminin geçerli olduğu görülür.
Ülkenin her seçim bölgesinde tek adayın çıkarılacağı küçük seçim çevrelerine bölünerek çoğunluk esası gereği en çok oyu alan adayın millet vekili seçilmesi biçiminde işleyen seçim usulüne Dar Bölge usulü seçim sistemi denir.
Sartori Asya ve özellikle Afrika ülkelerindeki parti sistemlerini Atomlaşmış Çoğulculuk ile ifade eder
R.Michels genel olarak örgütlerin yapılarında oligarşik bir eğilim gözlemlemiş ve bu gözlemlerini Siyasi Partiler: Modern Demokraside Oligarşik Eğilimlerin incelenmesi” adlı kitabında ifade etmiştir.
Siyasi partilerin organizasyonu ile demokrasi arasındaki ilişki bir takım örgütsel özellikler dikkate alınarak incelenir. Bu özellikler şunlardır.
• Parti özerkliği
• İktidarın Merkezleşme derecesi
• Örgütün tutarlılık derecesi
• Örgütün katılma anlayışı
Karma Sistem: Çoğunluk esaslı ve nisbi temsil esaslı sitemlerin avantajlı yanları alınarak ülke yapısına göre değişen bir yapı olarak dizayn edilen seçim sistemidir.
Türkiyede 1965 seçimlerinde uygulanan ulusal artık usulü hariç, 1961 seçimlerinden bu yana uygulanan seçim usulü D’hondt Usulü’dür.
G. Sartori, ilk önce siyasi sistemler üzerinde ayrım yapmış ve bunları yarışmacı ve yarışmacı olmayan olmak üzere iki gruba ayırmıştır.
Duverger’e göre yumuşak, bağımlı ve (bütün durumlarda) nispeten istikrarlı partilerden oluşan bir çok partili sistemi teşvik eden seçim sitemi İki Turla Çoğunluk Usulü’dür.
Devlet tarafından sağlanan mali destek ilk kez 1959 yılında Federal Almanya’da uygulamaya konulan parti finansman yöntemidir.
Listeli Usul: Her seçim bölgesinden birden çok kişinin milletvekili seçilebildiği, aday esaslı veya parti esaslı blok oy olarak iki şekilde oylama yapılabilen seçim usulüdür.
Parti organizasyonlarına dair çalışmalar denildiğinde akla gelen iki önemli isim M.Ostrogoski ve R. Michels’tir
Duverger’e göre iktidarın büyük bağımsız partiler arasında el değiştirdiği iki parti sitemini teşvik eden usul; Tek Turlu Basit Çoğunluk Sitemi’dir
Türkiye’de 1965 seçimlerinde uygulanan seçim usulü ULUSAL ARTIK USULÜ’dür
Partilerin oy oranları, ulusal ve seçim çevresinde dört usulde hesaplanır. Bunlar
• Ulusal Artık Usulü
• D’Hondt Sistemi
• En Kuvvetli Ortalama usulü
• En Büyük Artık Sistemi


7. ÜNİTE
Devlet –toplum-birey ilişkileri ile ilgili sistemlerin anlaşılmasında mühim olan kavram SİYASAL KÜLTÜR’dür
Toplumsallaşma süreci;
Kültür akımı sürecidir
Sembollerin anlamdırıldığı süreçtir
Toplumun diğer üyeleri gibi olma sürecidir
Toplumsal değerlerin öğretildiği süreçtir
İnternetin siyasal toplumsallaştırıcı etkisi MEDYANIN ETKİSİ grubuna dahildir.
Siyasal inanç sitemi; Anlamlandırılmış sembollerden oluşan bireysel bir özelliktir.
Siyasal sistemin algısı, karar alma sürecinde etkili olma isteği, devletten beklentiler, politik seçkinlerin saygınlığı gibi siyasal hayatla ilgili pek çok o-konuda, toplumlar arasında bulunan farklılıkların gerisinde SİYASAL KÜLTÜR yatmaktadır.
Kültür kavramının tanımlarının sınıflandırmasında karşımıza çıkan kavramlar şunlardır.
• Betimleyici tanımlar
• Tarihsel tanımlar
• Normatif tanımlar
• Genetik tanımlar
Genetik tanımlar: Kültürü nasıl varolduğu ya da varoluşunu nasıl sürdürdüğü bakımından tanımlayan gruptur.
Politik değerler, fikirler, siyasal sistemle yakınlık biçimleri davranış kalıplarının bireye aktarımı SİYASAL TOPLUMSALLAŞMA süreci ile aktarılır.
Birincil grup siyasal toplumsallaştırıcı etmenler aile ve arkadaş çevresidir.
Siyasal hayat içinde var olan bireylerin birbirleriyle veya siyasal gruplarla yürüttüğü ilişki, Siyasal İletişim kavramıyla ifade edilir.
İletişimin gerçekleşmesi için gerekli faktörler
İletişim kanalları, iletişim sembolleri, İletişim türü ve İletişimin kapsayıcılığı
Konuşma dili ve lisan iletişim sembolleri grubunda yer almaktadır.
Siyasal İletişim aktörleri Devlet , Siyasal Sistem, Yönetilenler, Kitle iletişim araçları (medya) olarak dört ana başlıkta ifade edilir. Devlet (devlet yöneticileri, parlamento, bürokrat ve teknokratlar) ve siyasal sistem (siyasal partiler, sivil toplum kurumları ve baskı grupları, araştırma şirketleri, siyasetle ilgilenenler) paragraf içlerinde yer alan gruplarla sınıflandırılır.
Siyasal iletişimin en önemli aktörü kitle iletişim araçları / medyadır.
Siyasal iletişimin en dikkat çekici aktörü siyasetle ilgilenenlerdir.
Siyasal iletişim demokrasinin var olduğu toplumlarda karar alma sürecinde kendisini göstermektedir.
Siyasal iletişimin aktörleri, karar alma sürecinin içinde bulunan gruplardır.
Baskı grupları kamuoyu yaratarak siyasal parti ve sistemleri etkilemeye çalışırlar.
Baskı grupları, kamuoyu yaratarak siyasal siyasal parti ve sistemleri etkilemeye çalışırlar.
Baskı grupları iktidarı ele geçirme amacı taşımazlar.
Kamuoyu en fazla ilgilisi olan kavram baskı gruplarıdır.
Kamuoyunun oluşumunda etkin olan faktörler.
• Aile, Okul, Meslek- iş grubu, Din
İletişimin üç ana unsuru bulunmaktadır bunlar;
• İletişim özgürlüğü, İletişim kodları, İletişim Şirketleri, İletişim Grupları.
Yapısal Tanımlar: Kültürün ayrışabilen yönlerinin kurulu karşılıklı ilişkilerine işaret eden ve kültürün somut davranıştan farklı bir soyutlama olduğunun altını çizen kültür kavramı tanımlama grubuna girer.
Toplumsallaşma, kültür aktarımını gerçekleştiren sosyolojik kavramdır.
Birey, içinde bulunduğu toplumun kurallarını, normlarını, geleneklerini, inanç biçimlerini toplumsallaşma sürecinde öğrenir.
Birincil grup siyasal toplumsallaştırıcı etmenler; aile ve arkadaş çevresidir.
Siyasal toplumsallaşma döneminde bireye politik değerler, fikirler ve davranış kalıplarıdır.
Bireyin aile dışında otoriteyle ilk kez karşılaştığı, ikincil grup siyasal toplumsallaştırıcı etmenler arasında yer alan kurum OKUL’dur.
Hukuk sisteminin, siyasi iktidarla olan ilişkisi nedeniyle yasakların öğretilmesi, siyasal toplumsallaşmanın başlandığının göstergesidir.
Siyasal toplumsallaşmanın başlangıç noktası olarak kabul edilebileceğimiz kurum AİLE’dir.
Anlamdırılmış sembollerden oluşan kişisel bir özellik ifadesiyle tanımlayabileceğimiz zihinsel fonksiyon İNANÇ SİSTEMİDİR.
İnsanın Biyolojik, sosyoloji ve psikolojik yönlerinin tamamı olarak ifade edebileceğimiz kavram KİŞİLİK SİSTEMİDİR.
İletişim sembolleri iletinin anlatım dilidir.
İletişimin üç ana unsuru vardır. Bunlar ileten, ileti ve iletilendir.
İletişimin unsurları: İletişim, iletki, iletken ve yalıtkan’dır
İletişimin faktörleri: İletişim kanalları, İletişim Sembolleri, İletişim Türü ve İletişimin kapsayıcılığı’dır
SEKÜRLŞME; Dünyevileşmeyi ifade eder.
Kamuoyu; Toplumda hakim olan kanaat demektir.
Baskı grupları; ortak çıkarlar için, siyasiler üzerinde etki yapmaya çalışan gruptur.
Kamuoyu oluşmasında etkili olan kaynaklar: Alie, Okul, meslek-İş Grubu ve Medya’dır.
İletişim latince communis sözcüğünden üretilmiş communication kavramının karşılığı olarak kullanılır.
Yüzyüze sohbet, mektup yazmak, mektup dolaysız iletişim türü içinde yer alır.
İletişimle ilgili en temel ve önemli nitelik ANLAŞILABİLİRLİK’tir.
Galadyatör faaliyetleri olarak tanımlanan grup
• Seçim kampanyasında görev alanlar.
• Siyasal bir makam için aday olanlar.
• Siyasal strateji belirleme toplantılarına katılanlar.
• Siyasal partilere üye olanlar.

8. ÜNİTE
YABANCILAŞMA; İnsanın gerçek özünden uzaklaşması, güçsüzlük, anlamsızlık, kuralsızlık, tecrit edilmişlik, gibi duygular içermesi olarak ifade edilir.
Yabancılaşma Kavramı Latince’den Uzaklaşmak kavramından türemiştir.

Fransızİhtilali ve Endüstri Devrimi; 18. Yüzyılda Batı Avrupa’da ortaya çıkan toplumsal sistemi derinden etkilemiştir.
Endüstri devrimi İşçiler (Proleterya) sınıfını yaratmıştır.
SANAYİ DEVRİMİ; Tarihsel kökenlerine bakıldığında toplumlarda yabancılaşma kavramının ortaya çıkmasını tetikleyen olaydır.
“Anaomi” sözcüğü köken olarak “yasasızlık, normsuzluk” anlamına gelen “anamous” sözcüğünden türemiştir.
Anomi sözcüğü Kuralsızlık anlamına gelir.
Karl Marx Yabancılaşmayı Bireyselliğin kaybı olarak değerlendirmiştir.

Karl Marx anaomiyi, organlar arasındaki ilişkinin düzensizliği sonucu, toplumsal dayanışması olarak tanımlamıştır.
Robert Merton’a göre anomi, bireyin toplumsal yapı tarafından oluşturulan kültürel hedefler ve bu hedeflere ulaşmak için kullanılabilecek kurumsallaşmış araçlara güvenin ve inancın azalmasıdır.
Yabancılaşma kavramını kullanan ilk düşünür HEGEL’dir. Hegel insanın fiziki ve ruhi varlığı arasındaki ayrım sonucu ortaya çıkan durum olarak tanımlamıştır.
Yabancılaşmanın duygusal boyutları; Anlamsızlık, güçsüzlük, tecrit edilmişlik ve kendinden uzaklaşmışlıktır.
Siyasal yabancılaşmayı, bireyin siyasallaşmış olan değerleriyle siyasal sistemin ileri sürdüğü değerler arasında bir çelişkinin olması durumu olarak niteleyen teorisyenler,Türker Alkan ve Doğu Ergil’dir.
Siyasal yabancılaşmada çevresel faktörlerde belirleyicidir.
Siyasal yabancılaşma içinde bulunan bireylerin gösterecekleri siyasal şiddete kadar geniş bir yelpazedir.
Siyasal yabancılaşma içindeki bireylerin siyasal ilişkileri çevrelerinden, ailelerinden ve arkadaşlarından farklı olmaktadır.
Siyasal yabancılaşmanın duygu durumları içinde yer alan siyasi güçsüzlük duygusu yaş ve cinsiyet gibi özelliklerle yakından ilişkilidir.
M. Levin Siyasal yabancılaşmanın dört görünüşünden bahsederek bunları güçsüzlük, anlamsızlık, normların zayıflaması ve kayıtsızlık olarak sıralamıştır.
Siyasi Süreç Teorisi’nin önemli temsilcilerinden olan, toplumsal hareketlerin ortaya çıkışını; syasal katılımın açıklığı, s,yasal grupların istikrarı yada istikrarsızlığı destek gruplarının varlığı yada yokluğu, seçkinlerin bölünmüşlüğü ve hükümetin talep edilen konularda kamu politikaları oluşturabilme kapasitesi gibi etmenlere bağlayan teorisyen S. Tarrow’dur
Meo-Liberal politikalar sebebiyle dünyanın pek çok yerinde gözlemlenebilen durumlar şunlardır.
• Çevre Kirliliği
• Kitlesel işçi çıkarmaları olaylarının artması
• Özelleştirme politikalarının yaygınlaşması
• Ekonomik krizlerin yaygınlaşması.
Kaynakların Seferberliği Teorisi Özellikle ABD’de gelişen ve şekillenen, toplumsal hareketlerin “nasıl?” oluştuğu sorusuna cevap arayan teoridir.
Siyasi Süreç Teorisi Kaynakların seferberliği (hareketliliği) teorisinin zaman içerisinde yenilenmesi ile ortaya çıkmıştır.
Kollektif Davranış Teorisi Fransa’da ortaya çıkmıştır. Öncüsü de A.Touraine’dir
K.Marx; Anamoiyi organlar arasındaki ilişkinin düzensizliği sonucu, toplumsal dayanışmanın azalması olarak tanımlamıştır.
E.Durkheim; Anaomiyi geleneksel değerlerin ve kuralların zayıfladığı veya tahrip edildiği bir kuralsızlaşma durumu olarak tanımlamıştır.
H. Marcuse Marx’ın aksine işiçi sınıfının yabancılaşmayı sona erdirebilecek güç olmaktan uzaklaştığını ifade etmiştir.
R. Merton; Anaomiyi bireyin toplumsal yapı tarafından oluşturulan kültürel hedefler ve bu hedeflere ulaşmak için kullanılabilecek kurumsallamış araçlara güveninve inancın azalması durumu olarak tanımlamıştır.
N.Tatsis; Yabancılaşma ve anomi kavramları aslında aynı olgu üzerinde yoğunlaşmaktadır. Her iki kavram da toplumsal düzensizlik durumunu incelemekte, nedenlerini arayarak çözüm yolları getirmeyi amaçlamaktadır. Demiştir.
Bireylerin yabancılaştıklarında olumsuz tutumlarını kendilerini geri çekerek ve protesto oylamalarıyla sistemli bir biçimde belli ettiklerini ifade eden teorisyenler, J.Horton – W.Thompson’dur.
Toplumsal Hareketler:
• Devrimci hareketler, Dini Hareketler, Alternatif Hareketler, Direniş hareketleri
I.Allarstein; Gerek işçi hareketlerince desteklenen iktidarın başarısız olmaları gerekse Sovyetler Birliğinin Doğu Avrupa’da ortaya çıkan muhalif toplumsal hareketleri güç kullanmak yoluyla bastırması, özellikle Çekoslavakya ve Macaristan’da yaşananlar toplumsal hareketlerin karakterini değiştirmiştir demiştir.
1970’li yıllardan itibaren, tepki gösteren aktörlerin rasyonel mi yoksa irrasyonel mi davrandığı üzerine bilimsel çalışmalar yürüten teori KAYNAKLARIN SEFERBERLİĞİ(HAREKETLİLİĞİ) TEORİSİDİR
Küreselleşme ile birlikte iki önemli unsur kendini göstermiştir.
Uluslararası ilişkilerin temel aktörleri halen ulus devletler olmakla birlikte birçok yeni aktör, özellikle resmi ya da hükümet dışı örgüt etkili şekilde siyaset yapmaya başlamıştır.
Özellikle seksenli yıllarla birlikte başlayan neo-liberal politikaların tetiklediği, ülkelerarası karşılıklı bağımlılık, gelişen iletişim ve ulaşım teknolojileri ile gerek sorunlar gerekse uygulanacak politikalar tek başına devletlerin çözüm gücünü aşmıştır.
C.Tilly; Toplumsal hareketlerin benzerlik göstermesini benzerlik, birleşme, erişebilirlik adlı üç kavramla test edebileceğimizi ifade etmiştir.

Toplumsal hareketlere ilişkin çalışmalar özellikle 1930’lu yıllardan itibaren yükselmeye başlayan işçi hareketlerinin toplumsal bir olgu olarak kendini göstermesiyle gündeme gelmiştir.
1968 öğrenci eylemleri, toplumsal hareketlerin pratik ve teorik dönüşümü açısından bir dönüm noktası kabul edilmektedir. 68 hareketinin etkileri akademik çevrelerde toplumsal hareket analizinde Mrxist tezlerin etkisini zayıflatmıştır.
Yeni toplumsal hareketler, endüstriyel toplumdan post endüstriyel topluma geçişle birlikte ortaya çıkan toplumsal hareketlere verilen isimdir.
70’li yıllardan itibaren toplumsal hareketlere yönelik araştırmalar iki ana ekol etrafında toplanmıştır. Bunlar Fransız ve Amerikan ekolleridir.
Bireyin siyasallaşmış olan değerleriyle siyasal sistemin ileri sürdüğü değerler arasında bir çelişkinin bulunması durumunda bireyin yaşadığı süreç Siyasal Yabancılaşma olarak tarif edilir.
Melvin Seeman; siyasal güçsüzlük ile siyasal bilgisizlik arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ve bu nedenle yabancılaşan bireylerin kitle iletişim araçlarını siyasal anlamda bilgilenmekten ziyade eğlence aracı olarak kullanma eğiliminde olduğunu ileri sürmüştür.
İlk dönem toplumsal hareketler içinde yer alan ve belirleyici olan en önemli toplumsal grup İşçi Gruplarıdır.
Kaynakların seferberliği teorisi ABD’de Neo-Liberal siyasi yaklaşımın etkisiyle ortaya çıkmıştır.
[/h]
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst