Türk Dili -1- 1.Ünite Ders Özeti

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Türk Dili -1- 1.Ünite Ders Özeti

DiLiN TANIMI
iletilmek istenen duygu ve düşünceler, verilmek istenen iletiler (mesaj) konuşurun beyni tarafından yönetilen bir dizi zihinsel, anatomik, fizyolojik işlemlerle fiziksel niceliklere dönüştürülen ses dalgalarına aktarılır. Anlam taşıyan, ses dalgalarından oluşan dil malzemesi; kolayca yazıya ve elektronik dalgalara çevrilebilir, manyetik ortamlara kaydedilebilir.
Betimleyici dil bilgisi: Farklılıklar olmakla birlikte bireylerin dil üzerinde belli bir bilgisinin olduğunu, ancak temel kuralların değişmediğini düşünen bu yaklaşıma göre dil bilgisi bir araçtır.
Kuralcı dil bilgisi: Dilin kurallarının tanımına göre dilin kullanılmasını savunan yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda dil bilgisi bir amaçtır.
BiLiMSEL BAKIMDAN DiLiN ÖZELLiKLERi
Dil, bir sistemdir: Dil konuşma ve dinleme işlevlerini gerçekleştirmek üzere birbirleriyle bağlantılı ses, biçim, söz dizimi, anlam vb. alt sistemlerin oluşturduğu, üzerinde inceleme yapılabilen bir bütündür. Dil doğanın bir parçasıdır. Dile, doğaya müdahale edilebildiği kadar müdahale edilebilir. Dilin temeli sestir, doğal olarak öncelikle sözlü anlatım aracıdır: Konuşma seslerinin tek başlarına bir anlamı yoktur; ancak dilin temeli seslerin belirli dizilişlerde oluşturduğu yapılara dayalıdır. Dilde nedensizlik ilkesi esastır: Anlam bakımından, doğadaki ağaç, gösterilen; a.ğ.a.ç. sözcüğü, gösteren; gösterenin zihinde uyandırdığı kavram; bunların tümü de göstergedir. ilk yazılı belgelerin ait olduğu Sümerce, Hititçe gibi pek çok antik dilin gramerleri yazılmıştır. Bunların hiçbiri modern dillerden geri değildir.
Değişke (dil değişkesi): Bu terim, bir dilin lehçe, ağız vb. sözlü ve yazılı farklı biçimleri ile karma dillerin ve sözel olmayan dillerin tamamını veya herhangi birini ifade etmektedir.
Gösteren: Kulağımızla duyduğumuz, gözümüzle gördüğümüz “a.ğ.a.ç” sesleri ve yazısı dil bilimsel adıyla gösterendir.
Gösterilen: Zekâmızla, deneyimlerimizle kavradığımız sözün içeriği, zihnimizde oluşan genel kavramdır.
Gösterge: Bir dilde anlamı olan en küçük birimdir.
Dil bilimci Ferdinand de Saussure’ün betimlediği gibi dil, aynı zamanda bir toplumsal olgudur. Dil yalnızca bölgeden bölgeye değil; eğitim, meslek, sosyoekonomik ve etnik nedenlerle de farklılaşır. Avrupa’da bir fabrikada çalışan Türk işçi, Türk arkadaşıyla Türkçe konuşurken, patronun yanına gelmesi durumunda onunla Almanca konuşmaya başlayabilir, yani kod değiştirir.

Kod değiştirme: Konuşurların eş zamanlı olarak bir dilden diğer dile geçebilmesidir. insan doğuştan dili edinmeye yönelik bir zihinsel ve fizyolojik yapıya sahip olmakla birlikte, dil bilimci Edward Sapir’e göre, dil edinimi içgüdüsel olarak değil, toplumsal doku içinde, ana dili konuşurları arasında belirli aşamalarla gerçekleşir.
DİL-DÜŞÜNCE VE DUYGU BAĞLANTISI
Eski Yunan döneminden bu yana süregelen dilin mi düşünceyi yönettiği yoksa düşüncenin mi dili yönettiği ikilemi, günümüzde dil bilimcilerin yanı sıra felsefe, antropoloji, antropolojik dil bilim, psikolinguistik ya da gelişim psikolojisi gibi farklı disiplinlerin cevabını aradığı sorulardan biridir. Her iki yaklaşımı bir bakıma uzlaştıran, dilin düşüncenin kendisi olduğuna; yani düşüncenin konuşma aygıtıyla söze dönüfltüğüne ilişkin orta yolcu yaklaşımlar da vardır.

Kopyalama (ödünçleme,alıntı): A dilinin, B diline ait sözcük, anlam vb. dil ögelerini kendi sistemine dâhil etmesidir. Kopyalama, dil iliflkilerinin en sık rastlanan biçimidir.
Dil bilimde Safir-Whorf Varsayımı olarak anılan varsayıma göre, kişinin konuştuğu dil ile o kişinin dünyayı nasıl algıladığı ve nasıl davrandığı arasında sistemli bir ilişki vardır. insan bir bakıma, dünyayı ana dilinin belirlediği, izin verdiği biçimde ve ölçüde algılar. Örneğin, yumurta sözcüğü Türkçede yumurtanın yumru şekliyle, Farsçada tavuğun üreme ve üretme nesnesi olmasıyla, Arapçada ise rengi itibariyle adlandırılmıştır.
Eski Yunan döneminde Eflatun ve Aristo, düşüncenin dili belirlediği; dilin yalnızca düşüncenin aktarım aracı olduğu görüşünü savunmuşlardır.
Duygularımızı da; seçtiğimiz sözcüklerle, sözcüklere ve cümlelere kattığımız vurgu, tonlama gibi ögelerle belirtiriz. Sözlerimizin içeriği ne olursa olsun duygularımızın yönlendirdiği ve biçimlendirdiği sesimiz dahi söylediklerimizin aksine gerçeği ortaya koyar. Zaten sözcüklerin yalnızca anlamları yoktur, sözcüklerle birlikte tasarımlar, duygu değerleri de gündeme gelir.
DİLLERİN DOĞUŞU İLE İLGİLİ KURAMLAR
Eski Yunanlı tarihçi Heredot’un naklettiği bir efsaneye göre eski Mısır krallarından biri en eski dili tespit etmek üzere, yeni doğan iki bebeği doğuştan işitme engelli bir bakıcı kadına teslim etmiş ve kadının çocukları başka bir insanın bulunmadığı bir ortamda büyütmelerini sağlamış. Belirli bir süre sonra her iki çocuğun ilk sözleri Frigce bekos (ekmek) olmuş. Böylece dünyanın en eski dilinin Frigce olduğu savunulmuş.
Bugün dahi birçok ülkede gayriresmî tarih tezi olarak yeryüzünde konuşulan ilk dilin kendi dilleri olduğunu, diğer dillerin bu dilden doğduğunu ileri sürenler bulunmaktadır. Tarih öncesi dönem, yaklaşık beş bin yıl önce Sümerlerin çivi yazısını icadıyla sona ermiş ve Eski Çağ başlamıştır. Bilinen en eski yazılı belge ise, Irak’ta eski bir Sümer kenti olan Kiş’te bulunan MÖ 3500 yıllarına ait, kireç taşı üzerine bir tür resim yazısı (piktogram) esasına dayalı çivi yazısının ilk örneğiyle yazılmış Sümerce Kiş tabletidir.
Son dönemlerin en büyük dil bilimcilerinden biri olan Noam Chomsky, bu durumu çarpıcı bir benzetmeyle, başka bir gezegenden dünyaya ziyaretçiler gelmiş olsa bunların bütün insan dillerini tek dil gibi görebilecekleri biçiminde ifade eder.
İnsan dillerinin hayvan seslerinin taklidi esasına dayandığını ileri süren Yansıma kuramı; dilin doğuşunu insanın duygularını ifade etmesiyle ilişkilendiren Ünlem kuramı; dilin kökenini insanların çalışırken yaptıkları iş birliği aracılığıyla açıklayan Etkileşim kuramı; dilin doğuşunu insanın güneş karşısındaki duygularını dile getirdiği a/ağ seslerine bağlayan Güneş dil kuramı gibi dillerin kökenini açıklamaya çalışan farklı kuramlar bulunmaktadır.
Dillerin doğuşuna ilişkin çıkmazı J. Herder’in şu paradoksal [paradoks (aykırı düşünce)] formülü iyi açıklar: “İnsanlar, ancak dil aracılığıyla insandır; bununla birlikte, insanların, dili keşfedebilmeleri için yine insan olmaları gerekirdi.”
Kur’an’da da Rahman suresinin 3 ve 4. ayetlerinde “(Tanrı) İnsanı yarattı. Ona beyanı (düşünüp ifade etmeyi) öğretti.” ve Bakara suresinin 31. ayetinde “Allah, Âdeme bütün varlıkların adlarını öğretti. Sonra onları meleklere göstererek ‘Eğer doğru söyleyenler iseniz haydi bana bunların adlarını bildirin” denilmektedir.
DİL TÜRLERİ
Dilleri çok farklı ölçütlere göre ve çok farklı biçimlerde sınıflandırabiliriz. Ölçütlerimiz tarihî, coğrafi, dil bilimsel, toplumsal, toplumdil bilimsel, siyasal, işlevsel vd. olabilir. Ana dil (Ata dil): Bir dilin veya dil ailesinin tarihî geliflim sürecinde kuramsal olarak var oldu¤u düflünülen en eski fleklidir. Örne¤in, bütün Türk yazı dilleri veya lehçeleri kuramsal ilk Türkçe (‹T), (Milada kadar) ve Ana Türkçe [AT (Milat-MS 5. yüzyıl)] dönemlerinden gelişmiştir. İlk Türkçe, bütün Türk dillerinin “ana”sıdır.
İlk Türkçe döneminde aileden ilk ayrılan üye Ana Bulgarca (Eski Çuvaş Türkçesi) dİr. Ana Türkçe ise, modern Çuvaiça dışında bütün Türk dillerinin anasıdır. Ana Türkçe döneminde aileden ayrılan ikinci üye ise Yakut Türkçesidir.
Ana dili: İnsanın genellikle annesi veya bebeklik döneminden itibaren birlikte olduğu kişilerle etkileşim aracılığıyla edindiği dildir. Birinci dil, asıl dil olarak da nitelendirilir.
Telegrafik konuşma: Çocuğun dil ediniminin belirli sürecinde iki sözcükten oluşan cümlelerle konuşmasıdır.
Diyalekt (lehçe): Eski Yunanca diálektos ‘ortak dil’ kelimesinden gelişen bu terim bilim dünyasında şu karşılıklarda kullanılmaktadır: 1) Diğer efliti dil bilimsel sistemlerle yüksek derecede benzerlikler taşıyan, belirli derecelerde karşılıklı anlaşılabilirliğin bulunduğu dil bilimsel sistemdir. 2) Belirli bir coğrafi bölgede konuşulan veya bu coğrafyaya özgü olan ve benzer dil bilimsel sistemlerle çevrili değişkedir. 3) Yazılı veya ölçünlü olmayan değişkedir, yani resmî olarak ölçünlü yazım kuralları ve dilbilgisel kuralları tespit edilememiş değişkedir. 4) Daha geniş anlamıyla, ortak bir ata/ ana dilden geliflen farklı dillerdir. Dağlar, nehirler, doğal sınırlar, ticaret yolları, politik ve dinî merkezler vb. dil dışı özellikler de diyalektlerin oluşumunda ve varlığını sürdürmesinde rol oynar. Diyalektler köken ve tarihsel gelişim bakımından en az, ölçünlü diyalektler kadar eski olabilir. Sözlü geleneklerine dayalı diyalektler ve ölçünleştirme işlemlerine tabi olmadıklarından daha doğaldır . Diyalekt, ağızz teriminin yerine de kullanılabilmektedir.
Buna göre Türk lehçeleri, yakın lehçeler ve uzak lehçeler olmak üzere ikiye ayrılır. Çuvaşça ve Yakutça uzak, diğerleri ise birbirlerine daha yakın Türk lehçeleridir. Türk dillerini lehçe, şive ve ağız olarak sınıflandıran, bu çerçevede Çuvaşça ve Yakutçayı lehçe, diğerlerini şive şeklinde de¤erlendiren görüş bugün için eskimiştir. fiive sözcü¤ü halk arasInda, BatI dillerinden kopyalanan aksan karşılığında yani Türkçeyi Karadeniz şivesiyle konuşmak örneğindeki gibi söyleyiş özelliği olarak kullanılmaktadır
“Ev dili” ve ölçünlü dil: Devlet; çok sayıda sözlü dilin yarattı¤ı karmaşada hükmetme, denetleme ve icra gücünün aracı olacak aynı zamanda egemenliğini simgeleyecek çatı görevinde bir üst dile ihtiyaç duyar. Genel olarak yazı dili, edebî dil vb. flekilde adlandırılan bu üst dile bölgelerüstü ölçünlü dil, kısaca ölçünlü dil adı verilir.
Bölgeler üstü ölçünlü dil şu aşamalarla gelişir: seçim> kodlama > yerlefltirme > seçkinleştirme.
Ölçünlü dil kavramı, halk arasında o dilin bölgesel ya da toplumsal ağızlarının ölçün dışı, yanlış, bozuk, değersiz vb. olumsuz biçimde algılanmasına yol açabilir. Oysa yeryüzündeki diller bütün değişkeleriyle birlikte ait oldukları kültürün değerlerini tarihin bilinmeyen dönemlerinden itibaren bugüne taşıyan, dil bilimsel bakımdan da kendi ölçünlerine sahip iletişim sistemleridir.

Lingua franca: Yoğun dil temaslarının bulunduğu bölgelerde, farklı dillerin konuşurlarının ortak iletişim aracı olarak, yani uluslararası anlaşma aracı olarak kullandıkları dildir.
Örneğin, günümüzde dünyanın lingua francası, ingilizcedir. Dil ve toplum arasındaki çift yönlü ilişkiyi, dil bilim ile toplumbilimin kesiştiği karmaşık süreçler oluflturur. Bireyin ait oldu¤u toplumsal ve coğrafi çevrenin anlatım aracı olan ana dili, geniş ölçüde aile ve yakın çevre tarafından biçimlendirilir. Ölçünlü dil ise, genellikle örgün eğitim ve kitle iletişim araçları aracılığıyla öğrenilir.
Yazı dili ve sözlü dil: Yazı dili; yazılı dil, edebî dil olarak da nitelendirilir. Dil değişkelerinden yalnızca biri olan yazı dili, halk arasında ve öğretim süreçlerinde en iyi, en do¤ru ve en güzel olarak nitelenen dildir. Bölgesel ve sözlü dilin bir tür karşıtı olan yazı dili, genellikle aynı zamanda ölçünlü dil olarak ifade edilebilir.
Argo ve jargon: Argoyu genel olarak gemici argosu, şoför argosu, öğrenci argosu vb. belirli meslek gruplarına ya da toplumsal gruplara özgü, bu grupların mensupları dışında kolayca anlaşılamayacak söz varlığına dayalı özel dil şeklinde tanımlayabiliriz. Argonun saygınlığı ölçünlü dile göre çok düşüktür. Nitekim TDK’nin Türkçe Sözlük’ünde argo, bir dil türü olarak değil, “Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyim; serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim” sözleriyle sözlüksel bir birim olarak açıklanmaktadır..
Aynı meslek veya toplumsal gruptaki insanların, temel kavramları itibarıyla ortak dilden ayrı olarak kullandıkları özel dil veya söz dağarcığına ise jargon adı verilmektedir. Buradaki “özel dil” kavramı hukuk dili, ticaret dili, tip dili gibi, ortak dilin dışında, belirli mesleklere ait dil ve/veya terminoloji olarak anlaşılmalıdır. Bununla birlikte argo ve jargon kavramlarını birbirinden kesin sınırlarla ayırmak zordur.
İzole dil: Bir dil ailesi içinde yer alan; ancak coğrafi bakımdan ailenin diğer üyelerine komşu ya da yakın olmayan; eldeki dil bilimsel verilere göre herhangi bir dil ailesi içinde yer almayan veya aynı dil ailesi içinde yakın akrabası bulunmayan dildir. Örneğin tarihî Mezopotamya dillerinden Sümerce; Orta Asya’daki tarihî Hint-Avrupa dili Toharca; Doğu Sibirya’da Gilyak; iberik yarımadasında Baskça coğrafi bakımdan izole dillerdir. Akrabası bulunmayan Baskça, dil bilimsel bakımdan da izoledir. Hint-Avrupa dilleri oldukları hâlde bu aile içinde yakın akrabaları bulunmayan Arnavutça ve Yunanca da akrabalık iliflkileri bakımından izole dillerdir.
Kutsal diller: Dil bilimsel bakımdan dillere kutsallık atfedilmez; ancak kimi dinlerin öğretilerinin ortaya konulduğu diller o dinlerin inanırları tarafından kutsal olarak kabul edilir. Örne¤in Yahudilik için Klasik ibranice, Hinduizm için Sanskrit, Budizm için Prakrit (Pali), islam dünyası için Klasik Arapça kutsal dillerdir.
Siyasal ve Etnik Bakımdan Dil Türleri
Aslında her ülkenin bölgelerüstü ölçünlü dilin hâkimiyetini kuran ve sürdüren, siyasî sınırlar içindeki yerel dillerin, toplumsal ve bölgesel değişkelerin kamu alanındaki kullanım süreçlerini düzenleyen açık ya da kapalı dil politikaları vardır. Bu politikalar tek dillilik, eflit çok dillilik, ulusal/bölgesel dil sistemleri olmak üzere üçe ayrılabilir. Tek dillilik için Almanya, Fransa ve Türkiye; eşit çok dillilik için Belçika; ulusal/bölgesel dil sistemleri için Hindistan örnek gösterilebilir. Örneğin Almanya resmen olmasa da kamu alanında başka dillere geçit vermeyen, hatta Almanya vatandaşlığı için belirli ülke yurttaşlarına Almanca sınavı ön koşulu getiren tek dilli bir ülkedir. Fransızca konuşan Valonlar ile Felemenkçeye yakın bir dil konuşan Flamanların yaşadığı Belçika, her iki halkın taleplerini karşılamaya yönelik olarak eşit çok dillilik siyaseti uygulamaktadır.
Devlet dili: Devlet dili, gerek ana dili konuşurları gerekse diğer dillerin konuşurları tarafından devlet yönetiminde ve kamu alanında yasal ve zorunlu olarak kullanılması gereken dil veya dillerdir. Devlet dili aynı zamanda resmî dildir; ancak her resmî dil, devlet dili değildir
Resmî dil: Bir ülkenin tamamında veya bir bölgesinde yönetim dili olarak kullanılan ve yasal statüsü bulunan dildir. Örneğin devlet dili olarak ‹spanyolca, bütün ispanya’da geçerli resmî dildir. Baskça ve Katalanca ise konuşuldukları özerk bölgelerde ispanyolcanın ardından ikinci resmî dillerdir.
Ulusal dil (bk. resmî dil): Ulusal dil, bir ülkenin nüfusunun çoğunluğu tarafından konuşulan ve yazılan, aynı zamanda ülkenin resmî dili olarak kullanılan dildir.Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal ve resmî dili Türkçedir.
Bölgesel diller ve bölgesel olmayan diller: Bölgesel dil, bir ülkede, genellikle belirli bir bölgede farklı bir etnik grup veya gruplar tarafından kullanılan dil veya dillerdir.
Yerli azınlık dili: Aynı siyasi veya ulusal çevrede, genellikle belirli bir bölgede tarihin eski dönemlerinden beri yaşayan ve çoğunluğun dilinden farklı bir dili kullanan topluluğun dilini yerli azınlık dili olarak nitelendirebiliriz.
Göçmen azınlık dili: Çeşitli nedenlerle yerli coğrafyalarını terk ederek başka ülkelere göç eden ve bulundukları siyasal coğrafyadaki resmî dilden veya çoğunluğun dilinden farklı bir dili konuşan göçmen toplulukların dilidir.
Uluslararası dil (küresel dil, ortak dil, lingua franca): Uluslararası dil, ticaret, bilim, diplomasi, eğitim, seyahat vb. amaçlarla farklı ülkelerdeki dillerin konuşurları tarafından ortak anlaşma aracı olarak kullanılan dildir.
Çalışma dili: Resmî dilden farklı olarak ulusüstü, uluslararası kuruluflların kendi birimleri arasındaki iletişimde yazılı ve sözlü olarak yaygın biçimde kullandığı dildir.
Yapay diller: insanlar arasındaki sorunların önemli ölçüde birbirini anlamamaktan kaynaklandığını; bu nedenle iletişim engellerinin ortadan kaldırılmasının, insanların birbirlerini kolayca anlayabilmesinin önemli olduğunu düşünen bilim insanları, düşünürler, sanatçılar yüzyıllar boyunca ortak bir dil oluşturmayı düşlemişlerdir.
DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI
Bir dilin bir veya birden çok yazılı biçimi olabileceği gibi sayısız bölgesel ve/veya toplumsal lehçesi vardır. Bunlardan hangisinin veya hangilerinin dil veya lehçe, hatta ağız olduğunu belirlemek yalnızca dil bilimsel bir işlem değildir.
Köken Bakımından Dünya Dilleri
Köken bakımından ya da genetik sınıflandırma, çeflitli dillerin ortak bir ana/ata dilden türediği esasına dayanır. Genetik bakımdan akraba olan diller rastlantısal benzerliklerin dışında; temel sözcüklerin, sayı sistemlerinin aynı kökten gelişmiş olması, ses denklikleri vb. kanıtlanabilir ortak dil bilimsel özellikler gösterirler.
Tarihin tam olarak bilinmeyen dönemlerinde ortak bir ana/ata dilden gelişen yani genetik olarak akraba dillerin oluşturduğu belli bafllı dil aileleri alfabe sırasına göre şu şekildedir: Afroasya dilleri, Altay dilleri, Amerikan yerli dilleri, Avustralya dilleri, Avustroasya dilleri, Avustronezya dilleri, Çari-Nil dilleri, Çin-Tibet dilleri, Dravid dilleri, Eskimo-Aleut dilleri, Hint-Avrupa dilleri, Hoysan dilleri, Karma diller, Mon-Kmer dilleri, Munda dilleri, Nijer-Kongo dilleri, Nil-Sahra dilleri, Paleo-Asya dilleri, Papua dilleri, Ural dilleri, Yapay diller vb.
1. Afroasya (Hami-Sami) dilleri: Kuzey Afrika’da ve Güneybatı Asya’nınbirçok bölgesinde en baskın dil ailesidir.Afroasya dilleri; Sami dilleri, Çad dilleri,Berber dilleri, Kufli dilleri, Omo dilleri ailelerindenoluşur.Sami dillerinin en önemli üyesi, islamöncesi dönemde yalnızca Arap Yarımadası’nda konuşulan Arapçadır.
Sami dillerinden bugün konuşuru bulunmayan Fenike ve Arami dillerinin uygarlık tarihinde önemli yerleri vardır. İbraniceye yakın Fenike dili; bugünkü Filistin, İsrail, Lübnan ve Suriye’nin kıyı kesimlerinde konuşulmuştur. Arami dili ise milattan önce sekizinci yüzyıldan Makedonyalı iskender’in iran’ı ele geçirdiği ikinci yüzyıla değin Orta Doğu coğrafyasında Pers imparatorluğu başta olmak üzere ortak dil (lingua franca) olarak kullanılmıştır. Hiyeroglif yazısıyla yazılan Antik Mısır dili, daha sonra Grek harfleriyle yazılmıştır. Grek harfleriyle yazılmaya başlayan Mısır dili, Kıpti diline gelişmiş; ancak Müslüman Arapların Mısır’ı ele geçirmesiyle
Kıpti dili yerini Arapçaya bırakmıştır. Kıpti dili günümüzde Kıpti Hristiyanlar tarafından ibadet dili olarak kullanılmaktadır. Çok sayıda dilden oluşan Nijer-Kongo dilleri, Nil-Sahra dilleri, Hoysan dilleri Afrika’daki diğer dil aileleridir.
2. Altay dilleri: Adını Altay dağlarından alan Altay dilleri; aralarındaki genetik akrabalık kesin olarak ortaya konulamayan Türk dilleri, Moğol dilleri ve Mançu-Tunguz dillerinden oluşur. Korece ve Japoncanın da bu grupta yer aldığını ileri sürenler olduğu gibi; bu diller arasındaki yakınlıkların genetik birliğe değil uzun süreli ve yoğun ilişkilere bağlı olduğu düşüncesiyle Altay dilleri kuramına karşı çıkan görüşlerde vardır. Türkçe, Altay dillerinin yazı dili sayısı bakımından en kalabalık dilidir.
Altay dillerinin muhtemel üyeleri Korece ve Japonca, akrabası bulunmayan yalnız dillerdir. Altay dilleri yapı bakımından yüksek düzeyde sondan eklemelilik özelliği gösterir. Cümleler Ö-N-Y (Özne-Nesne-Yüklem) dizilişindedir. Adların cinsiyet sınıflandırmasında örneğin Almanca, Ukraince üç (eril, dişil, nötr), ingilizce iki cinsiyet (eril, dişil) işaretlerken Altay dillerinde Ural dillerinde olduğu gibi adlarda bir cinsiyet ayrımı yoktur. Ünlü uyumları ve son çekim edatları Altay dillerinin diğer ortak özelliklerindendir.
3. Avustronezya (Malay-Polinezya) dilleri: Bu dil ailesinin konuşulduğu coğrafya Pasifik Okyanusu boyunca Malezya ve Endonezya’dan Yeni Gine, Yeni Zelanda ve Filipinler’e, batıda ise Madagaskar’a değin uzanır. Malayca, Malezya’nın; Endonezce, Endonezya’nın resmî dilleridir. Yüzlerce dilden oluşan bu ailenin küçük dilleri sayısız adaya dağılmış durumdadır.
4. Çin-Tibet dilleri: Çin-Tibet dilleri ailesinin konuşurlarının büyük bir bölümü Güneydoğu Asya’da bulunmaktadır. Çin-Tibet dilleri ailesi, Çin dilleri ve Tibet-Burma dallarından Tibet-Burma dalı da Tibetçe ve Burmacadan oluşmaktadır. Ayrıca pek çok küçük dil Çin, Burma, Hindistan, Nepal ve diğer ülkelerde konuşulmaktadır. Bu dil ailesinin henüz ortak kabul gören bir sınışandırması yapılmamıştır.
5. Hint-Avrupa dilleri: Hint-Avrupa dilleri ailesi dünyanın coğrafi bakımdan en yaygın, konuşur sayısı bakımından en kalabalık dillerinden biridir. Bu ailenin doğal sınırları doğu-batı ekseninde Doğu Türkistan yani Çin’in batı bölgesinden Avrupa’nın en doğusuna; kuzey-güney ekseninde ise ‹skandinavya ve Kuzey Buz Denizi’nden Güney Afrika’ya, Güney Asya’ya değin uzanır.
Avrupa kıtasında ise kıyıda (periferi) Bask dili, Ural dilleri, Kafkas dilleri gibi farklı dil aileleri ile çevrili olan Hint-Avrupa dillerinin Avrupa kolu başlıca şu kollardan oluşur:
A. Avrupa Dilleri: Hint-Avrupa dillerinin batıdaki ana kolu Avrupa’da konuşulan dillerdir. Avrupa kıtasında yaşayan nüfusun büyük çoğunluğu birbiriyle akraba Latin, Germen, Slav ailelerinden oluşan dilleri konuşur. Avrupa kıtasında konuşulan Altay dilleri (Türkçe, Tatar Türkçesi, Gagauzca, Tatarca vd.), Fin-Ogur dilleri (Fince, Macarca, Estonca, Lapça vd.), Baskça ve Maltzı Hint-Avrupa dilleri ailesinde yer almaz.
Hint-Avrupa dillerini konuşanların Avrupa’ya doğudan, Asya’dan tarihin belirli dönemlerinde göç ettiği ve Anadolu’nun bu göçte kilit rol oynadığı var sayılmaktadır.
a. Germen dilleri. b. Kelt dilleri c. Latin dilleri d. Baltık dilleri e. Slav dilleri f. Bağımsız diller (Arnavutça, Yunanca ve Ermenice)
B. Hint-iran Dilleri: Kafkaslardan Doğu Türkistan’a ve Bangladeş’e değin Asya’nın güneyinde ve güneybatısında yer alan Hint-iran dilleri, Hint dilleri ve iran dilleri olmak üzere ikiye ayrılır.
a. Hint dilleri: Hint dilleri; devamlılık gösteren coğrafyalarda, Pakistan’ın büyük bir bölümü, Hindistan’ın merkezi ve kuzeyi, Nepal ve Bangladeş’te çok sayıda yazı dilinden oluşur. Hindustani adlı ortak dilin çatısı altında toplanabilecek Urdu dili (Pakistan) ile Hintçe konuşur sayısı bakımından en önemli dillerdir. b. iran dilleri: Üç dört bin yıl önce Avrasya coğrafyasında konuşulduğu varsayı lan kuramsal Ana irancadan gelişen iran dilleri, Ethnologue’un raporuna göre 87 sözlü ve yazılı dilden oluşan geniş bir ailedir. 6. Ural dilleri: Asya’nın kuzeybatısı ile Avrupa’nın kuzeydoğusunda iskandinavya’dan Ural Dağlarına değin uzanan coğrafyada konuşulan ve Türk dilleri ile Hint-Avrupa dilleri tarafından bloke edilen Ural dilleri, Fin-Ogur dilleri ve Samoyed dilleri olmak üzere iki ana gruba ayrılır. 1-Fin-Ogur dilleri; 2-Baltık-Fin dilleri
7. Kafkas dilleri: Diller ve halklar dolambacı olan Kafkaslarda Kafkas dillerinin yanı sıra Altay dilleri (Azeri Türkçesi, Karaçay-Balkarca, Kumukça vd.), Hint- Avrupa dilleri (Rusça, Beyaz Rusça, Ukraince, Ermenice, Osetçe, Talışça, Yidişçe, Almanca vd.) gibi farklı dil ailelerine mensup çok sayıda dil konuşulur. Kafkas dilleri üç aileden oluşur. Kartvel (Güney Kafkasya dilleri) ailesinin en önemli üyesi Gürcistan’ın resmî dili olan Gürcücedir. ikinci aile Kuzeybatı Kafkas dilleri (Batı Kafkas, Abhaz-Adıge dilleri), üçüncü aile ise Kuzeydoğu Kafkas dilleridir (Doğu Kafkas, Nah-Dağıstan dilleri). Kuzeybatı Kafkas dilleri, hukuki olarak Gürcistan’a bağlı; ancak fiilen Rusya Federasyonu’nun kontrolünde olan Abhazya’da ve Rusya Federasyonu’nun Karaçay-Çerkes, Kabardin-Balkar Cumhuriyetlerinde konuşulur. Bu dillerin Türkiye, Suriye ve Ürdün’de kopuntuları (diaspora) vardır. Kuzeydoğu Kafkas dilleri; Rusya Federasyonu’nun Çeçenya, inguşetya ve Dağıstan cumhuriyetlerinde belli başlı yazı ve konuşma dilleri olan Çeçence, inguşça ve Avarcadan oluşur.
Yapı Bakımından Dünya Dilleri Dillerin sınıfandırılmasında kullanılan bir diğer önemli yöntem, yapı bakımından sınıflandırmadır. Dünya dilleri yapı bakımından başlıca; bitişken (eklemeli) diller, bükünlü (çekimli) diller ve yalınlayan diller olmak üzere üçe ayrılır.
Bitişken (eklemeli) diller: Eklemeli dillerde üretim ve çekim, sözcük kök veya gövdelerinin sonuna yeni sözcükler yapan eklerin; çatı, zaman, kip, kişi ekleri gibi belirli dilbilgisel işlevleri bulunan çekim eklerinin getirilmesi yani eklenme yoluyla gerçekleştirilir. Türkçe yalnızca sondan eklemeli bir dil olduğundan eklenme, son eklenme şeklinde gerçekleşir. Bükünlü (çekimli) diller: Yunanca, Latince, ingilizce, Rusça, Ukraince, Arapça, ibranice bükünlü dillere örnek verilebilir. Bükünlü dillerde sözcüğün biçiminin değişmesi anlamın ve/veya dilbilgisel işlevin de değiştiğini gösterir. Bükünlü dillerin en belirgin özellikler taşıyanı Arapçadır. Arapça söz üretiminin büyük çoğunluğu hatta çekimler; üçlü, kısmen dörtlü ve beşli ünsüz köklerden vezin adı verilen belirli kalıplara göre yapılır. Yalınlayan diller: Bu dillerde çekim yoktur. Sözcüğün biçimi değişmez veya sözcüğe herhangi bir gramatikal birim eklenmez. Dilbilgisel işlevler sözcük sırasıyla ve işlev sözcükleriyle gösterilir. Çince, Tibetçe ve Vietnamca yalınlayan dillerin en tipik örnekleridir. Bu dillerde tonlama ve vurgulamanın birinci derecede dilbilgisel işlevi vardır.
Söz Dizimi Bakımından Diller
Dünya dilleri, cümle içinde yer alan temel ögelerin, yani özne (Ö), nesne (N) ve yüklemin (Y) dizilişine göre altı gruba ayrılır.

Dünya dilleri dil bilimciler tarafından ‘analitik diller’, ‘sentetik diller’ ve ‘birleştiren (polisentetik)’ diller olarak da sınıflandırmaktadır. Diller ses bilgisel bakımdan ünlü dilleri ve ünsüz dilleri olarak da sınıflandırılabilir. Ünlü dilleri, adından da anlaşılacağı gibi bir dilin ses birim dökümündeki ünlü ve ikiz ünlü (diftong) sayısının ünsüz sayısına yakın olduğu dillerdir. Ünsüz dilleri ise az sayıdaki ünlüye karşın dilin, ünsüzlerin ses birim dökümünün büyük bir bölümünü oluşturduğu dillerdir.
TÜRKÇENiN DÜNYA DiLLERi ARASINDAKi YERi
Türkçe, Macarca, Fince vd. bir bölümü tarihî ve modern dil temaslarına dayalı, bir bölümü temaslardan bağımsız olarak erillik-dişillik bulunmaması, kişi zamirlerindeki benzerlikler, ünlü uyumları, sayı sıfatlarında nitelenen ismin çokluk eki almaması, söz diziminde (özne) + (nesne) + esas fiil + (yardımcı fiil) vb. birtakım ortak özelliklere sahiptir.
Türkçe ve Altay dilleri: Türkçenin kaynak bakımından dünya dilleri arasında Altay grubunda yer aldığına, başta Moğol ve Mançu-Tunguz dilleri olmak üzere Korece ve Japonca ile akraba olabileceğine ilişkin genel bir kabul vardır.

Türkçenin binlerce yıl önce Moğolca ile tek bir dil olduğu varsayılan döneme Ana Altayca adı verilir. Türkçe, ilk Türkçe adı verilen süreçte yani Büyük Hun imparatorluğu döneminde bağımsız bir dil hâline gelmiş, Avrupa Hun imparatorluğu döneminde ise Ana Türkçe adı verilen süreç başlamıştır. Yazılı ilk olgunlaşmış Türkçe belgelerin bulunduğu Göktürk dönemi ile Uygur dönemlerine de Eski Türkçe adı verilir. Bu konuyla ilgili olarak kitabınızın üçüncü ünitesinde ayrıntılı bilgi verilmiştir.
Altay dilleri ailesinin en çok yazı dili ve konuşuru bulunan üyesi Türkçedir. Türkçe çatısı altında toplanan Türk yazı dillerinin sayısı en az yirmi dörttür. Türk dilli toplulukların toplam nüfusu kesin olarak bilinmemekle birlikte sayının 150 milyondan fazla olduğu öngörülmektedir. Türkçe aynı zamanda ailenin coğrafi bakımdan da en geniş sınırlara sahip dilidir.
Türk Yazı Dillerinin ve Lehçelerinin Sınıflandırılması
Avrasya coğrafyasına yayılan Türk dillerinin sınışandırılması ile ilgili genetik, coğrafi, etnik, tipolojik birçok ölçüt ve sınışandırma girişimi vardır. Johanson ve Csató(2006: 82) coğrafi, genetik ve tipolojik ölçütleri esas alarak yaptıkları sınıflandırmada Türk dillerini altı gruba ayırırlar:
1. Güneybatı (GB), Oğuz Türkçesi: Bu grup kendi içinde batı (b) ve doğu (d) olmak üzere ikiye ayrılır. GBb grubunda Gagauzca, Türkiye Türkçesi ve Azerice; GBd grubunda ise Türkmence yer alır. Salırca (Salarca) tarihî olarak Oğuz grubundan gelişmiştir.
2. Kuzeybatı (KB), Kıpçak Türkçesi: Kıpçak grubu batı (b), kuzey (k) ve güney (g) alt gruplarından oluşur. KBb grubunda Kumukça, Karaçay Balkarca, Kırım Tatarcası ve Karayca; KBk veya Volga (idil) grubunda Kazan Tatarcası ve Başkurtça; KBg veya Aral-Hazar grubunda Kazakça, Karakalpakça, Kıpçak-Özbek ve Nogayca bulunur. Altay Türkçesi ile güçlü genetik bağlarına karşın Kazakçaya çok yakın olan modern Kırgızca da bu grupta değerlendirilebilir.
3. Güneydoğu (GD), Uygur Türkçesi: Bu grup da kendi içinde batı (b) ve doğu (d) olmak üzere ikiye ayrılır. GDb grubunda Özbekçe ve Özbekçenin değişkeleri, GBd grubunda Modern Uygurca, Sarı Uygurca ve Salırca/Salarca yer alır.
4. Kuzeydoğu (KD), Sibirya Türkçesi: KD grubu kendi içinde kuzey (k) ve güney (g) alt gruplarından oluşur. KDk grubunda Sahaca (Yakutça) ve Dolganca vardır. Ayrışık (heterojen) bir grup olan KDg grubu da 4 alt gruba ayrılır. Sayan Türkçesi: Tuvaca ve Tofaca; Yenisey Türkçesi: Hakasça, fiorca ve ilgili değişkeler; Çulım Türkçesi: Küerik vd. değişkeler ve son grupta da Altayca ve değişkeleri bulunur.
5. Çuvaşça, Ogur/Bulgar grubu: ilk Türkçe döneminde Türk dillerinden ayrılan Çuvaşça bu grubun tek yazı dilidir.
6. Halaçça, Argu Türkçesi: Orta iran’da konuşulan Halaççanın Divanü Lugâti’t-Türk’te Arguca olarak anılan dilin devamı olduğu düşünülmektedir.
Türkiye Türkçesi
Türk yazı dilleri ailesinin konuşur sayısı bakımından en büyük dili Türkiye Türkçesidir. Günümüzde Türkiye Türkçesi, Türkiye’nin yanı sıra, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de resmî dildir. Kosova’da Türklerin yoğun olduğu bazı yerel yönetimlerde belediye sınırları içinde Arnavutça ve diğer dillerle birlikte Türkiye Türkçesi resmî dildir. Her ne kadar Türkiye Türkçesi terimi kullanılsa da Türkçe, ana dili olarak Balkanlarda Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Romanya’da; göçmen azınlık dili olarak başta Almanya olmak üzere, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, isveç, Norveç vd. Avrupa ülkelerinde, Amerika Birleşik Devletleri ve Avustralya’da; Arap ülkelerinden Suriye ve Irak’ta konuşulan bir dildir.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst