Yaşlı ve Hasta Bakım Hizmetleri 1.Ünite Özeti

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Yaşlı ve Hasta Bakım Hizmetleri 1.Ünite Özeti

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yaşlılar şöyle gruplanmaktadır: 65-74 genç yaşlı; 75-84 yaşlı yaşlı; 85 yaş ve üzeri çok yaşlı. Yaşlılar içinde, sosyoekonomik yetersizliklerin daha belirgin olduğu kadınlarda sağlık sorunları ve günlük yaşam aktivitelerinde bağımlılık daha fazladır ve kadın yaşlılar daha kırılgandır. Toplumda yaşlı nüfus oranı %7-10 arasında ise yaşlı toplum, %10’u geçti ise çok yaşlı toplum olarak sınıflandırılmaktadır.
YAŞLANMA VE YAŞLILIKLA İLGİLİ TANIMLAR
Pek çok toplumda emeklilik yaşı ile uyumlu olan, 60 ya da 65 yaş ve üzeri kişiler yaşlı olarak tanımlanırsa da 65 yaş ve üzeri daha fazla kabul görmektedir. Bu yaşlı tanımı, yaşlılığı yaşanılan yıl olarak ele almakta ve kronolojik yaşlanmayı ifade etmektedir. Dolaşım ve solunum sistemindeki farklılaşmalar; damar duvarlarında kalınlaşma ve esnekliğinin azalması, kalp atımında azalma, akciğerlerin esnekliğinin azalması, göğüs kafesinin ön-arka genişliğinin artmasıdır. Sindirim sisteminde genel olarak diş kayıplarından başlayarak yemek borusu, mide, bağırsak gibi organların hareketleri, salgıları ve besinleri emme işlevlerinde azalma olmaktadır.
Pek çok etmen yaşlanma hızını etkilemektedir. Genetik özellikler, yaşanılan çevre, yaşam biçimi, ekonomik durum, beslenme özellikleri, sigara, alkol gibi alışkanlıklar, yaşanılan çevrenin kirliliği, var olan hastalıklar, geçirilen kazalar gibi faktörler yaşlanmada rol oynayabilen etmenlerdir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yaşlılar şöyle gruplanmaktadır: 65-74 yaş grubu genç yaşlı; 75-84 yaş grubu yaşlı yaşlı; 85 yaş ve üzeri grup ise çok yaşlı. Yaşlılar kendi içinde genç yaşlı (65-74 yaş), yaşlı yaşlı (75-84 yaş) ve çok yaşlı (85 yaş ve üzeri) olarak gruplandırılabilir.
Toplumda yaşlılık dönemi ile ilgili bazı önyargılar, yanlış bilinen inanışlar şöyle sıralanabilir:
• Yaşlılarda fiziksel ve zihinsel gerileme kaçınılmazdır. Kısmen doğru olmakla birlikte sağlıklı beslenme ve yeterli fiziksel aktivite ile pek çok sorun engellenebilir ya da geçiktirilebilir. • Yaşlıların gereksinimleri birbirine benzemektedir. Yaşlılar homojen bir grup değildir; farklı özellikleri ve farklı gereksinimleri vardır. • Üretkenlik ve yaratıcılık genç bireylere özgüdür. • Modern toplumlarda yaşlıların deneyimlerinin pek önemi yoktur. • Çoğu yaşlı sakin ve sessiz bir yaşam istemektedir. • Yaşlıların temel gereksinimleri hastaneler ve hemşirelerdir. Yaşlılar yataklı tedavi amacıyla hastane yataklarını sık kullanır ve hemşirelik hizmetlerinden yoğun yararlanırlar. Ancak evde de bakımları sağlanabilir • Yaşlılara sunulan hizmetler gençlere ayrılan kaynakları azaltmaktadır. • Yaşlı bakımı için yapılan harcamalar kaynakların yok edilmesine yol açar. • Yaşlılar modern çalışma alanları için uygun değildir. • Yaşlılar yeni şeyleri öğrenemez. • Yaşlılar her şeyden çekilmelidir. • Yaşlılarla ilgili pek çok sorun kendiliğinden çözülür.
Toplum Yaşlanması
Bir toplumda çocuk ve genç nüfus azalıp erişkin ve yaşlı nüfus artıyorsa bu toplumun yaşlandığı ifade edilebilir. Toplum yaşlandıkça, yaşlı nüfus sayısal ve oransal olarak artarken, toplumda ortanca yaş da artar. Toplum yaşlanmasında rol oynayan birincil etmen doğurganlıktaki azalmadır.
Toplum Yaşlanması Göstergeleri
Bir toplumda yaşlı nüfusun tüm nüfus içindeki oranı toplum yaşlanması göstergelerinden birisidir. Toplumlar yaşlandıkça yaşlı nüfus oranı artmaktadır. Altmış beş yaş ve üzeri yaşlı nüfusun genel nüfus içindeki oranına göre toplumlar şöyle gruplandırılmaktadır:
• genç toplum (65 yaş ve üzeri grup nüfusun %4’ünden az) • olgun toplum (65 yaş ve üzeri grup nüfusun %4-6.9’u) • yaşlı toplum (65 yaş ve üzeri grup nüfusun %7-10’u) • çok yaşlı toplum (65 yaş ve üzeri grup nüfusun %10’undan çok)
Altmış beş yaş ve üzeri yaşlı nüfus oranı dışında toplum yaşlanması hakkında fikir verebilecek başka göstergeler de bulunmaktadır. Bu göstergeler şunlardır:
• Ortanca yaş: Bir toplumda yaşayan tüm bireyler en küçük yaştan en büyüğe sıralandıklarında tam ortada yer alan yaş ortanca yaştır. Dünya genelinde 1950 yılında 23.6 olan ortanca ya!, 2000’de 26.5 olmuştur; 2050 yılında ise 36.2 olması beklenmektedir. Toplum yaşlanması süreci gelişmiş ülkelerde daha erken başlamıştır. Bu ülkelerde dünya geneli ile karşılaştırıldığında ortanca daha yüksektir; az gelişmiş ülkelerde ise daha düşüktür.
• Yaşlanma indeksi: Bu indeks 0-14 ya! grubu 100 çocuk başına 65 yaş ve üzeri yaşlı sayısını gösterir. 65 yaş ve üzeri yaşlı sayısının çocuk sayısına bölünmesi ve 100 katsayısı ile çarpılması ile hesaplanır. Toplumlar yaşlandıkça yaşlanma indeksi de artar. iki bin yılında Avrupa’da bu değer 116 iken, yani 100 çocuk başına 116 yaşlı düşerken, 2050’de 263 olması beklenmektedir. Yaşlanma sürecine daha geç başlayan Afrika’da ise yaşlanma indeksi aynı yıllarda sırasıyla 12 ve 37 ile oldukça düşüktür. Dünya genelinde, 1950- 2050 arasında, bu oranın yaklaşık dört kat artarak %24’den %101’e çıkması beklenmektedir.
• Bağımlılık oranı/ Yaşlı bağımlılık oranı: Bağımlılık oranı 15-64 yaş grubu 100 kişi başına bağımlı nüfus sayısını gösterir. Bağımlı nüfus 0-14 yaş grubu çocuklar ve 65 yaş ve üzeri
Yaşlanma indeksi = X 100
65 yaş ve üzeri nüfus sayısı 0-14 yaş grubu nüfus sayısı yaşlılardır. Çocuk ve yaşlı sayısının 15-64 yaş grubu sayısına bölünmesi ve 100 katsayısı ile çarpılması ile hesaplanır. Çocuk ve yaşlıların, çalışma yaşındaki gruba bağımlı olduğu düşünülerek toplumda yaşa bağlı destek gereksinimi hakkında fikir vermektedir

Yaşlı bağımlılık oranı, yaşlı nüfus sayısının 15-64 yaş grubu bölünmesi ile hesaplanır. Yaşlanan toplumlarda yaşlı bağımlılık oranı artmaktadır. iki bin dokuz yılı verileri ile dünya genelinde yaşlı bağımlılık oranı en yüksek olan ülke Japonya’dır. Bu ülkede çalışma yaşındaki 100 kişi başına 34 yaşlı
bulunmaktadır; 2050 yılında ise bu sayının 74 olması beklenmektedir. Bölgeler karşılaştırıldığında en yüksek oran Avrupa bölgesindedir. Yirmi birinci yüzyıl ortasında, Avrupa bölgesinde, yaşlı bağımlılık oranının %50’yi geçeceği hesaplanmaktadır.
• Doğuşta beklenen yaşam süresi: Bir toplumda doğan bir çocuğun kaç yıl yaşayacağı hakkında bilgi verir. Nüfus ve ölüm verileri kullanılarak, toplumda değişik yaş gruplarındaki ölüm olasılıkları üzerinden doğan bir bebeğin kaç yıl yaşayacağı hesaplanır. Ölümlerdeki azalma ile birlikte doğuşta beklenen yaşam süresi uzamaktadır. Bin dokuz yüz ellilerde dünyada doğuşta beklenen yaşam süresi 46.5 yıl iken, 2000’lerde 19.5 yıllık artı! ile 66.0’ya ulaşmıştır; bu artışın devam etmesi ve 2050’de doğan bir bebeğin 76 yıl yaşaması beklenmektedir. Beklenen yaşam süresi sadece doğuşta değil, 65 ya da 80 yaşta da hesaplanmaktadır.
• Çok yaşlı (80 yaş ve üzeri) nüfus oranı: Toplam nüfus içindeki çok yaşlı nüfus oranı hakkında bilgi verir. Çok yaşlı nüfusun oranı 1950’de %0.5 iken, 2000’de %1.1 olmuştur; 2050’de ise dünya genelinde 100 kişiden 4’ünün çok yaşlı olacağı öngörülmektedir. Toplumun yaşlanma eğilimi sadece yaşlı oranındaki artışla değil, çok yaşlı oranında ki artışla da gözlenmektedir.
• Potansiyel destek oranı: bir toplumda yaşlı (65 yaş ve üzeri) başına kaç erişkin (15-64) düştüğünü belirtir ve erişkin nüfusun yaşlı nüfusa bölünmesi ile hesaplanır. Toplum yaşlandıkça bu sayıda düşme beklenir. Dünyada yaşlı başına 15-64 ya! grubu birey sayısı 1950 ve 2000 yıllarında 11.6’dan 9.1 düşmüş iken, 2050’de 4.1’e düşeceği hesaplanmaktadır. Başka bir ifade ile 1 yaşlıya karşılık 4 erişkin olacağı öngörülmektedir.
• Ebeveyn destek oranı: Beklenen yaşam süresi uzayıp ileri yaşlara ulaşan birey sayısı arttıkça, yaşlılar çok yaşlılara bakmaya, destek olmaya bağlamaktadır. Ebeveyn destek oranı yaşlılar tarafından desteklenen çok yaşlı oranı hakkında fikir veren bir göstergedir ve toplum yaşlandıkça bu oran artmaktadır.
Dünyada Toplum Yaşlanması
Yaşlanma süreci en erken Kuzey Avrupa ülkelerinde başlamıştır; en geç ise Afrika ülkeleri bu süreci yaşamaya başlamışlardır. Yaşlanmada birincil rol oynayan etmen doğurganlıktaki azalmadır. Dünya genelinde doğurganlıktaki azalma 1950’lerden beri belirgin olarak gözlenmektedir. Toplam doğurganlık hızı (TDH) 1950-55 döneminden 2000-2005 dönemine 5’den 2.7’ye düşmüştür. Başka bir ifade ile son elli yılda kadınların sahip olacağı çocuk sayısı yaklaşık %50 azalmıştır. Toplam doğurganlık hızı bir kadının doğurganlık dönemi bittiğinde kaç çocuğa sahip olacağını göstermektedir. Doğurganlıktaki azalma gelişmiş ülkelerde daha erken başlamıştır. 1950-55’de TDH bu ülkelerde 2.8 iken 2000-2005’te 1.5’e gerilemiştir. Az gelişmiş ülkeler ise yaşlanma sürecine daha geç girmişlerdir. Son elli yıl içinde TDH 6.2’den hızlı bir düşüşe 2.9’a gerilemiştir. Ancak bu azalma yavaşlayarak devam edecek ve yirmi birinci yüzyılın ortasında 2.2’e düşecektir. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında doğuşta beklenen yaşam süresi 46.5 yıldan 66.0 yıla uzamıştır; ancak doğurganlıkta olduğu gibi ülkeler, bölgeler arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Gelecek 50 yılda doğuşta beklenen yaşam süresindeki artış devam edecektir, ancak ülkeler arasındaki büyük farklılığın azalması beklenmektedir. iki bin elli yılında dünya genelinde beklenen yaşam süresinin 76, gelişmiş ülkelerde 82, az gelişmiş ülkelerde 75 yıl olacağı tahmin edilmektedir. Birkaç ülke dışında, kadınlarda ölümlülüğün daha fazla azalması nedeniyle beklenen yaşam süresi kadınlarda erkeklerden 4.5 yıl daha uzundur. Ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre bu fark 2.5 ile 6.9 arasında değişmektedir. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında 65 yaş ve üzeri nüfusun tüm nüfus içindeki oranı %5.2’den %6.9’a çıkmıştır. Bu artış gelecek 50 yılda daha belirgin olacaktır; tahminlere göre 2050 yılında yaklaşık olarak altı kişiden biri yaşlı olacaktır. Bu oran gelişmiş ülkelerde %26.8 ile en yüksek düzeyde gerçekleşecektir.
Türkiye’de Toplum Yaşlanması
Ülkemizde de yirminci yüzyılın başındaki yüksek doğurganlık ve ölümlülük düzeyi zamanla azalmaya başlayarak 1980’lerden itibaren düşük düzeylerde seyretmeye başlamıştır. TDH, 1950’lerde 6.9 ile oldukça yüksek düzeylerde iken 1960’lardan itibaren düşüşe geçmiştir. Sosyo-ekonomik gelişmeler, kentleşme gibi etkenler yanı sıra ülkede nüfus politikası değişimi ve gebeliği önleyici yöntemlere erişimin sağlanması bu düşüşte rol oynayan etmenlerdir. iki binlere gelindiğinde, kadın başına yaklaşık olarak çocuk azalarak, TDH 2.6’ya düşmüştür. Ancak yerleşim yeri, öğrenim durumu, refah düzeyi gibi pek çok etmene göre bu hızda farklılıklar bulunmaktadır. Ölümlükteki azalmanın yansıması olarak doğuşta beklenen yaşam süresi de uzamış ve 1950-2000 arası yaklaşık 30 yıl artarak 70.5 olmuştur. Ortanca yaş aynı dönemlerde 20’den 25’e çıkmıştır; 2010 yılında ise 29.2’dir. Yaşlı nüfus (65 yaş ve üzeri) 1950’de nüfusun %3.3’ünü oluştururken 2010’da 5.3 milyon ile %7.2’lik orana ulaşmıştır.
YAŞLILIK DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ
Yaşlılık dönemi biyolojik, psikolojik, ekonomik ve sosyal değişimlerin olduğu bir dönemdir. Sosyal sorunlar ve bakım gereksinimleri de diğer yaşlara göre bu yaş grubunda daha sık görülmektedir. Tabii ki tüm yaşlıların her türlü sorunu ile biribirine benzer bir grup olmadığını dikkate alarak, risk yaklaşımı ile risk düzeyine göre hizmetler sunulmalıdır. Bunun başarılması yaşlıların birinci basamak sağlık kurumları tarafından evde ve kurumda düzenli olarak izlenmesi ile olasıdır
Yaşlılıkta Sağlık Sorunları
Yaşlılık döneminde sağlık sorunları ve hastalıkların sıklığı artmaktadır. Yaşam boyu karşılaşılan risk etmenlerinin birikici etkisiyle, bu yaş grubunda bulaşıcı olmayan hastalıklar daha sık görülmektedir. Yaşlılarda ölüm nedenleri incelendiğinde ilk sırada kalp-damar hastalıkları, ikinci sırada kanserler yer aldığı görülmektedir. Bunları solunum sistemi hastalıklarına bağlı ölümler izlemektedir. Yaşlılıkta görülen hastalıklar şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp hastalığı, astım, kemik-eklem hastalıkları, görme-işitme kayıpları, felç gibi sorunlardır. Bu hastalıklar genel olarak sağlıksız ve yetersiz beslenme, hareketsiz yaşam, sigara-alkol kullanımı, kirli ve sağlıksız çevrede yaşam, uygun olmayan iş ortamlarında çalışma gibi etmenlerdir.
Ülkemizde 2003 yılında yapılan Ulusal Hane Halkı Araştırması verilerine göre; yaşlıların %11.3’ü her gün sigara içmektedir; tüketilen günlük sebze-meyve sayısı 2.8’dir; %39.8’i hiç fizik aktivite yapmamaktadır; %56.6’sı hafif şişman-şişmandır. Yaşlılarda ilaç kullanımı, çoklu ilaç kullanımı da diğer yaş gruplarından fazladır; kimi çalışmalarda ortalama 3-8 ilaç kullandıkları belirlenmiştir.
Yaşlılıkta sık görülen sağlık sorunları ve özellikleri kısaca şöyle özetlenebilir:
Kalp-damar hastalıkları (KDH): KDH kalp ve kan damarlarının hastalığı olarak tanımlanmaktadır. Bu grup içinde pek çok hastalık yer almaktadır. Kalp krizi (enfarktüs) ve inme (felç) KDH içinde dünya
genelinde en önemli, aynı zamanda önlenebilir ölüm nedenleri arasındadır ve yaşlılarda da sık görülmektedir. Kalp krizi kalbi besleyen damarların sertleşmesi, tıkanması sonucu oluşan bir hastalıktır. Benzer sorunların beyin damarlarında görülmesi sonucu inme gelişebilir.
Yüksek tansiyon (hipertansiyon): Kalp-damar hastalıkları içinde yer alan yüksek tansiyon, hayati organlarda yaptığı hasar sonucu inme, kalp krizi, böbrek yetmezliği, görme bozuklukları gibi hastalıklara yol açması nedeniyle önemlidir. Önlenmesi, erken tanı konularak tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.
Şeker hastalığı (diyabet): Kan şekerinin sürekli yüksek olması ile görülen bir hastalıktır. Şeker hastalığı gözlerde, kalp ve damarlarda, böbreklerde, sinirlerde yarattığı hasarla körlüğe, kalp hastalığına, böbrek yetmezliğine, inmeye neden olabilir.
Kanserler: Kanser nedenli ölümler, tüm yaşlı ölümleri içinde ikinci sırada yer alırken, ülkemizde yaşlı erkeklerde en sık görülen kanser akciğer, kadınlarda da meme kanseridir.
Kronik tıkayıcı akciğer hastalığı (KOAH): Hava yollarındaki tıkanıklık ile kendini gösteren bir hastalıktır ve en önemli nedeni sigara kullanımıdır. Bu nedenle önlenmesinde en etkili yol sigara içmemektir.
Kas iskelet sistemi hastalıkları: Yaşlılarda sık görülen hastalıklardır. Genellikle hayatı tehdit eden sorunlar değilse de hareketlerde kısıtlılığa ve bağımlılığa yol açarak yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilecek hastalık grubudur.
Bunama (demans): Alzheimer hastalığı yaşlılarda en sık görülen demans tipidir. Bunama beyni etkileyen ve düşünme, hatırlama, mantık yürütme, okuduğunu anlama, konuşma, öğrenme yeteneklerinde ilerleyici bir azalmaya yol açan bir hastalıktır.
Depresyon: Depresyon yaşlılık döneminde sık görülen akıl sağlığı sorunlarından biridir. Yaşlılık dönemi bir çok kaybın yaşandığı bir dönemdir; sağlığın bozulması, görme-işitme sorunları, çocukların evden uzaklaşması, eşlerin, arkadaşların, akrabaların yitirilmesi, emeklilik ve statü kaybı, ekonomik yetersizlikler gibi
Görme – işitme bozuklukları: Gözlük ve işitme cihazı gibi yardımcı cihaz kullanılsa bile bu yetersizlikler yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir.
Kazalar: Kazalar ani olarak gelişen, beklenmedik olaylardır ve yaşlılarda sık görülmektedir. Ev içi ve ev dışında kazalar olabildiği gibi yaşlı çalışıyorsa iş kazası da olabilir. Ülkemizde en sık ev içi kazaları görülmektedir ve düşmeler en sık karşılaşılan kaza türüdür. Düşme dışında yanma, zehirlenme, kesicidelici aletle yaralanma, elektrik çarpması, boğulma da yaşlılarda görülebilir.
Yaşlılıkta Sosyal Sorunlar
Yaşlılar, aynı zamanda, sosyal statü kaybı, sosyal ilişkilerde gerileme, gelir kaybı gibi deneyimler de yaşamaktadır. Üstelik, pek çok toplumda, bu sorunların yaşanacağı dönem ile ilgili bir bilgilendirme ve hazırlama yönünde adaptasyon mekanizmaları bulunmamaktadır. Yaşlılık döneminde gelir, eğitim ve sağlık güvencesi yoksunluğu en temel sorunlardır. ortaokul ve üzeri düzeyinde eğitimli yaşlı oranı yalnızca %11.2’dir.
Sağlık güvencesi varlığı sağlık hizmetine ulaşmada önemli bir bileşendir. Bu yönüyle araştırma verileri incelendiğinde, güvencesi olmayan yaşlı oranının %12, yeşil kartlı yaşlı oranının %14 olduğu görülmektedir. Sağlık güvencesi ve geliri olan yaşlıların pek çoğunun, aslında, bireysel olarak kendilere ait bir güvencesi ya da geliri yoktur; eşi, çocuğu gibi yakınları üzerinden bu desteğe sahiptir.
Yaş ilerledikçe de artmaktadır; 85 yaş ve üzeri çok yaşlıların yarısından fazlası yaşadığı fiziksel mekana bağımlıdır. Sosyal destek yetersizliği ve sosyal ilişkilerdeki gerileme ile yalnızlık ve izolasyon bu dönemdeki önemli sosyal sorunlardır. Sosyal destek ve sosyal ilişkiler, fiziksel ve ruhsal sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına zemin hazırlayan ve bu sorunlarla baş etmede tampon rol oynayan etmenlerdir. Bu sorunlar yaşlıların toplumda var olan kaynaklara ulaşımını da engellemektedir. Daha sık görülebilecek yaşlı ihmali, yaşlıya karşı sorumlu olanların sorumluluklarını yerine getirmemesidir.
Yaşlılıkta Koruyucu Hizmetler
Koruyucu sağlık hizmetleri, sağlıklı olma durumunun sürdürülmesi, hastalıklara yol açan etmenlerin ortadan kaldırılarak hastalıkların önlenmesi, hastalıkların başlangıç döneminde belirlenmesi, hastalıklar ortaya çıktığı zaman iyileştirilmesi ve olumsuz sonuçlarının önlenmesi amacıyla yürütülen hizmetleri kapsamaktadır. Düzenli ve yeterli bir gelire sahip olma yaşlı sağlığının korunmasında son derece önemlidir.
Sağlığı koruyucu önlemler birincil, ikincil ve üçüncül koruma önlemleri olarak üç düzeyde ele alınır. Birincil koruma hastalıklar ortaya çıkmadan önce alınması gereken önlemleri içerir. İkincil koruma hastalıklara erken tanı konulması amacıyla yapılan taramaları kapsar. Hastalıklar ortaya çıktıktan sonra ise ikincil sağlık sorunlarının, sakatlıklarının engellenmesi amacıyla yapılan uygun tedavi ve kontroller üçüncül koruma önlemleridir.
Yaşlılarda birincil koruma önlemleri olarak şunlar öncelikli olarak ele alınmalıdır: sağlığı geliştirici olumlu davranış biçimleri; bazı hastalıklara karşı aşılama; kazaların önlenmesi; sosyal destek sağlanması. Olumlu sağlık davranışları tüm yaş gruplarında olduğu gibi yeterli ve dengeli beslenme, sigara kullanmama ve fiziksel olarak aktif olmadır. Yaşlı bireylerin yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmesi, sağlığın sürdürülmesi ve pek çok hastalığın önlenmesi için temel olan bir gereksinimdir. Sigara, en önemli değiştirilebilir risk faktörüdür ve hiçbir yaş bırakmak için geç değildir. Bu nedenle sigara içen yaşlıların bırakma yönünde desteklenmesi gerekir. Fizik aktivite kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, kemik erimesi, şeker hastalığı gibi pek çok hastalık yanı sıra kazalar ve sakatlıkların önlenmesinde rol oynayan bir etkendir.
Bulaşıcı hastalıklardan korunma amacıyla grip, zatürre ve tetanoz aşıları bu yaş grubunda yapılabilecek aşılardır. Grip aşısı 65 yaş ve üzeri tüm bireylere her yıl uygulanmalıdır. Zatürre aşısı ise her 5 yılda bir uygulanabilir. Daha önce tetanoz aşısı yapılmış yaşlılarda, aşı 10 yılda bir tekrar yapılmalıdır.
İkincil koruma, henüz hastanın yakınmaları ortaya çıkmadan, hastalık belirginleşmeden önce hastalıklara erken tanı konulmasıdır. Hastalıklara erken tanı konulması düzenli ve sistematik olarak planlanan taramalarla yapılabilir. Taramada amaç hastalara kesin tanı koymak değil, hastalık olasılığı yüksek olan bireyleri belirlemektir. Bu bireylere daha sonra yapılacak ileri testlerle kesin tanı konulacaktır. Bu nedenle öncelikle hangi hastalıklar tarama programına alınmalı ve kimlerde bu program yürütülmeli buna karar verilmelidir. Bu kararı vermeden önce tarama programına alınacak olan hastalıkların ve tarama amacıyla kullanılacak testlerinin bazı özelliklerinin olduğunun bilinmesi gerekir.
Bu özellikler şöyle sıralanabilir:
• hastalığın sıklığı, öldürücülüğü, yol açacağı ikincil sorunlar (sakatlık, bağımlılık gibi) açısından yaşlının yaşamını önemli düzeyde etkileyen bir hastalık olmalı, • hastalık erken dönemde belirlendikten sonra tedavi edilebilmeli, yani, uygun bir tedavi yöntemi bulunmalı, • erken tanı konularak hemen tedaviye başlanması, gecikmeye göre daha iyi, daha etkin bir sonuç vermeli, • hastalığın henüz bulgu vermeyen ama erken tanı konulabilecek bir dönemi olmalı, • erken tanı amacıyla kullanılabilecek bir tarama testi bulunmalı, • tarama testinin hastaları belirleme ve sağlamları ayırt etme özelliği iyi olmalıdır, • tarama testi yaşlılar tarafında kabul edilebilecek, basit bir test olmalı, • tarama testi maliyet açısından da uygun olmalı,
Kanser taramaları ülkemizde belirli kanserler için yapılmaktadır; bunlar kadınlarda meme ve rahim ağzı kanseri, kadın ve erkekte bağırsak kanseri taramasıdır. Meme kanseri açısından 70 yaşa kadar olan kadınlarda her iki yılda bir mamografi yapılabilir, yani genç yaşlılar bu programda ele alınmaktadır. Rahim ağzı kanseri için ise daha önce yapılan test sonuçlarına göre 65 yaştan sonra yapılmasına gerek olmayabilir. Bağırsak kanseri taramaları da 70 yaşa kadar hem erkek hem de kadınlarda yapılmaktadır.
YAŞLI BİREYLERİN TEMEL GEREKSİNİMLERİ
Dünya genelinde 20. yüzyılda dikkati çekmeye başlayan toplum yaşlanması uluslararası düzeyde ilk kez Viyana’da 1982 yılında yapılan Birleşmiş Milletler Dünya Yaşlanma Asamblesi’nde gündeme gelmiştir. Bu toplantıda uluslararası eylem planı kabul edilmiştir. Daha sonra 1991’de Birleşmiş Milletler genel kurulu yaşlılar için ilkeleri belirlemiş ve bu ilkeleri ülkelerin ulusal programlarına adapte etmelerini önermiştir. Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği yaşlı ilkeleri şunlardır:
• Bağımsızlık • Katılım • Bakım • Kendini gerçekleştirme • İtibar, saygınlık
Toplum yaşlanmasının giderek artan önemi ile birlikte DSÖ tarafından 1999 yılı uluslararası yaşlılar yılı olarak ilan edilmiş; üretken ve aktif yaşlılık süreci önemi üzerinde durulmuştur. Viyana’da yapılan ilk toplantıdan 20 yıl sonra, 2002 yılında, Dünya Yaşlanma Asamblesi Madrid’te toplanmış ve 2002 eylem planı yürürlüğe konulmuştur. Bu eylem planı içinde yer alan amaç, hedef ve taahhütler şunlardır:
• Yaşlıların insan haklarının ve temel özgürlüklerinin tam olarak tanınması ve gerçekleştirilmesi, • Yaşlıların toplumun ekonomik, politik ve sosyal yaşamlarına tam ve etkili olarak katılması amacıyla güçlendirilmesi, • Yaşlıların yaşam boyu öğrenme ve toplum içinde yer alma olanaklarına erişim gibi fırsatların yaşamın ileri yıllarında da sağlanarak yaşam boyunca bireysel gelişme, kişisel tatmin ve iyi olma durumunun sürdürülmesi, • Bütün ekonomik, sosyal, kültürel hakların yanında vatandaşlık ve siyasi haklara da sahip olmanın sağlanması ve yaşlılara karşı her türlü şiddet ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması, • Cinsiyete dayalı ayrımcılığın ortadan kaldırılması yoluyla yaşlılarda cinsiyet eşitliğinin sağlanması, • Sosyal kalkınma için ailenin önemi, kuşaklar arası bağlılık, dayanışma ve karşılıklı ilişkilerin öneminin kavranması, • Yaşlılar için, koruyucu ve rehabilite edici hizmetler dahil olmak üzere, sağlık hizmetleri, destek ve sosyal koruma sağlanması, • Uluslararası Eylem Planı’nın uygulamaya dönüştürülmesi için yaşlılar ile hükümet, sivil toplum ve özel sektörün bütün düzeyleri arasında işbirliğinin kolaylaştırılması, • Özellikle, gelişmekte olan ülkelerde, birçok diğer konunun yanı sıra yaşlanmanın bireysel, sosyal ve sağlık yönleri üzerinde odaklanmak amacıyla bilimsel araştırmalar yapılarak konuda bilgi ve becerilerin artması ve teknolojiden yararlanılması, • Yaşlanmakta olan bireylerin durumlarının ve farklı koşullarının tanınması ve onları etkileyen konularda seslerini duyurmalarının sağlanması için yolların araştırılması gerektiğinin kabul edilmesi.
Bu uluslararası eylem planı göz önüne alınarak Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) “Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planını hazırlamıştır. Bu planda Türkiye’de yaşlanma ve yaşlıların mevcut durumu çerçevesinde gerçekleştirilmesi gereken eylemler belirlenmiştir. Bu eylemler üç başlık altında toplanmıştır; ‘’yaşlılar ve kalkınma’’, ‘’yaşlılıkta sağlık ve refahın artırılması’’ ve ‘’olanaklar sunan, destekleyici ortamların sağlanmasıdır. Yaşlılar ve kalkınma başlığı altında yaşlıların sosyal, kültürel, ekonomik ve politik katılımlarının ve karar verme süreçlerinin tüm aşamalarına katılımlarının sağlanması öncelenmiştir.
Birleşmiş Milletler yaşlı ilkeleri, DSÖ uluslararası yaşlı yılı gerekçeleri, uluslararası eylem planı ve ulusal eylem planı hedefleri incelendiğinde yaşlıların temel gereksinimlerinin şu başlıklarda toplandığı söylenebilir:
• Ekonomik yeterlilik • Sosyal güvence varlığı • Toplum tarafında kabul görme, saygınlık • Toplumsal yaşama katılım • Toplumdaki karar verme mekanizmalarına katılım • Toplum içinde kendi ortamında yaşam • Bağımsız yaşamın sürdürülmesi • Güvenli barınma koşulları • Sosyal destek sağlanması • Sosyal bakım hizmetlerine evde ve kurumda erişim • Sağlık hizmetlerine evde ve kurumda erişim
YAŞLI BAKIMINDA TEMEL UYGULAMALAR
Aralarında dinamik bir etkileşim olan bu belirleyiciler, aslında, aktif yaşlanmanın da belirleyicileridir. Aktif yaşlanma, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1990’ların sonlarında benimsenen, yaşam kalitesinin artırılmasını ve sağlıklı yaşam beklentisinin uzamasını amaçlayan bir kavramdır. Aktif yaşlanmanın belirleyicileri olarak şunlar vurgulanmaktadır:
• ekonomik belirleyiciler (gelir, sosyal güvenlik, iş) • sosyal belirleyiciler (sosyal destek, şiddet ve istismar, eğitim) • davranışsal belirleyiciler (sigara, fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme, alkol, ağız sağlığı, ilaç kullanımı, tedaviye uyum) • bireysel belirleyiciler (biyolojik ve genetik, psikolojik faktörler) • fiziksel çevre (güvenli konutlar, temiz su, temiz hava, güvenli besin) • sağlık ve sosyal hizmetler (sağlğın geliştirilmesi ve hastalıkların önlenmesi, tedavi edici hizmetler, uzun süreli bakım, ruh sağlığı hizmetleri)
Toplum Temelli Bakım/ Evde Bakım
Yaşlı bakımı toplum temelli bakım ve kurum temelli bakım olarak iki grupta ele alınabilir. Kurum bakımı hastane ya da huzurevi/bakımevi gibi birimlerde sunulan, yataklı tedavi ve bakım hizmetlerini kapsamaktadır. Toplum temelli bakım ise sağlığın sürdürülmesi, geliştirilmesi, hastalık ve yetersizliklerin olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi amacıyla yaşlı bireylere ve ailelerine, kendi yerleşim yerlerinde sağlık ve sosyal hizmetlerin harmanlanarak birlikte sunulmasıdır Toplum temelli bakım yaklaşımıyla, yaşlı pek çok açıdan değerlendirilmeli ve düzenli izlemlerle değişimler gözlenmelidir. Bu izlemlerde yaşlının şu özellikleri değerlendirilmelidir:
• Sosyal durum; bu başlık altında sosyo-ekonomik koşullar, çevresel özellikler, sosyal destek ve sosyal ilişikler değerlendirilmelidir. Düzenli ve yeterli gelir varlığı, sağlık güvence durumu, yaşam alanının yaşlı sağlığı açısından fiziksel uygunluğu, sosyal destek varlığı ve niteliği, çocuklar, akrabalar, komşular ve genel olarak toplumla iletişim düzeyi sorgulanmalıdır.

• Sağlık durumu; hem fiziksel hem de zihinsel açıdan değerlendirilmelidir. Tanı almış hastalık öyküsü ve ilaç kullanımı sorgulanmalıdır. Yaşlılarda sık görülebilecek kalp-damar hastalıkları, şeker hastalığı, solunum sistemi hastalıkları, görme ve işitme sorunları, diş problemleri açısından şikayetleri olup olmadığı sorgulamalıdır.

• Fonksiyonel durum; değerlendirilerek yaşlının günlük yaşamını kendi başına sürmedeki yeterliliği ve destek gereksinimi belirlenebilir. Bunun için günlük yaşam aktiviteleri yeterliliği düzenli olarak izlemelidir. Günlük yaşam aktiviteleri temel aktiviteler (TGYA) ve yardımcı aktiviteler (YGYA) olarak iki grupta değerlendirilir. Her ikisini de sorgulayan bazı indeksler vardır. Bunlardan Katz ya da Barthel indeksi TGYA için, Lawton ve Brody indeksi YGYA için ülkemizde de sıklıkla kullanılmaktadır. TGYA genel olarak şu işlevleri değerlendirir; banyo yapma, giyinme, tuvalet kullanma, yemek yeme, yatak ya da sandalyeye oturup kalkma, yürüme, kişisel temizlik yapma, idrar ya da dışkı kaçırma. Bu temel aktiviteleri bağımsız olarak yapabilme durumu sorgulanır. YGYA olarak yemek yapma, evişi yapma, telefon kullanma, alışveriş yapma, parasal işleri (maaş çekme, bankaya para yatırma, fatura ödeme gibi) yapma, toplu taşım araçlarını kullanma, ilaçlarını içme değerlendirilir. Bu şekilde yaşlının hangi düzeyde bakıma gereksinimi olduğu belirlenebilir.
Tablo 1.1: bakılacak….
• Eviçi kaza riski; değerlendirilerek yaşlıların kaza geçirmelerine yol açabilecek sorunlar belirlenmeli ve bu risklere yönelik önlemler alınmalı ya da önerilmelidir. Kazalar yaşlılarda sık görülen, yol açtığı ikincil sorunlarla yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ya da ölüme yol açabilen durumlardır. Günlük yaşamının hemen hemen tümünü ev içinde geçiren yaşlılarda eviçi kaza riskinin azaltılması hatta tamamen ortadan kaldırılması için şunlar önerilmelidir:
• Kapı girişlerinde ayak takılıp düşmeye neden olabilecek eşikler bulunmamalı • Merdivenler ayak sığamayacak kadar dar olmamalı • Merdiven basamakları üzerinde ya da ev zemininde kaymaya yol açabilecek halı, kilim vb. bulunmamalı • Ayağın takılmasına yol açacak kenarı kıvrılmış halı, kilim vb. bulunmama • Yerlerde takılıp düşmeye neden olacak eşyalar, kablolar vb. bulunmama • Gece etrafı görmeyi sağlayacak düzeyde bir aydınlatma olmalı • Banyo zemini kaymayan malzemeden yapılmalı, sürekli kuru olmalı ve banyoda kaymayan terlik kullanılmalı • Banyo, tuvalette uygun yerlerde tutunmak için tutamak olmalı • Mutfak tezgah ve dolapları yaşlının kolayca ulaşabileceği yükseklikte olmalı • Elektrik çarpmasına neden olabilecek zedelenmiş elektrik kabloları, gevşemiş elektrik prizleri bulunmama • İlaçlar kendi kutularında bulunmalı, üzerinde nasıl kullanılacağı yazılmalı ya da işaretlenmeli • Telefonun yanında acil numaralar (ambulans, itfaiye ) yazılı olmal • Bakım verenler: yaşlıyı evinde destekleyen aile bireyleri ya da ücretli olarak hizmet sunan kişilerin de değerlendirilmesi gerekir. Genellikle resmi olmayan bakım verenler bu konuda eğitimli değildir ya da eğitim eksiği olabilir. Bunların yaşlı bakımı konusundaki bilgi ve beceri eksiği belirlenmeli ve bu konuda destek olunmalıdır. Bakım verenlerin bilgi eksiği yanısıra kendi sağlıklarının da gözardı edilmemesi gerekir. Özellikle, aile içinde pek çok görevi olan ve yaşlı bakımını da üstlenen kadınlar sağlık ve sosyal sorunlarla karşılaşabilir. Kimi zaman 90 yaşındaki annesinin bakımını üstlenen kadın da 70 yaşında bir yaşlı olabilir. Dolayısıyla toplum temelli bakım yaklaşımı içinde yaşlıya bakım verenlerin de gereksinimlerin belirlenmesi ve destek mekanizmalarının planlanması gerekir.
Kurumsal Bakım
Yaşlıların kurumsal bakımında, sağlık sorunlarına yönelik olarak hizmet sunan kurumlar yataklı tedavi kurumları yani hastanelerdir. Kimi ülkelerde yaşlılara özel geriatri hastaneleri bulunmaktadır; ancak çok yaygın değildir. Geriatri yaşlıların sağlık sorunları ile ilgilenen bir bilim dalıdır. Özel geriatri hastaneleri olmasa da, ülkemizde de olduğu gibi, bazı hastanelerde özel geriatri bölümleri bulunmaktadır. ülkemizde de bulunan, iki farklı kurum ağırlıklı olarak yer almaktadır. Bunlar huzurevleri ya da bakımevleridir. Bakımevleri, tıbbi hizmetler, hemşirelik bakımı ve diğer destek hizmetleri de sunan uzun veya kısa süreli bakım kuruluşlarını içeren geniş kapsamlı bir terimdir. Evde bakılamayan, hastanede yatışı da gerektirmeyen kişilerin bakımının sağlandığı birimlerdir. Ülkemizde 1997’de yayınlanan ‘Özel Huzurevleri ile Yaşlı Bakımevleri Yönetmeliği’ ve 2001’de yayınlanan ‘Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri Yönetmeliği’ ile ‘bakımevleri’ ve ‘yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezleri’ kurulmaya başlamıştır. İlgili yönetmeliklerde bu merkezler ‘yaşlı kişilerin yaşamlarını sağlık, huzur ve güven içinde sürdürmeleri amacıyla, kendi kendilerini idare edebilecek şekilde rehabilitasyonlarının sağlandığı, tedavisi mümkün olmayanların ise sürekli olarak özel bakım altına alındığı yatılı sosyal hizmet kuruluşu’ olarak tanımlanmaktadır. Huzurevleri bakım gereksimi olmayan ve tıbbi tedavi gerektirmeyen yaşlıların günlük yaşamlarını sürdürdükleri, uzun süreli bakımın olduğu, toplu yaşam yerleridir. Yönetmeliktegeçen tanım ile huzurevleri ‘yaşlı kişileri huzurlu bir ortamda korumak, bakmak ve bu kişilerin sosyal ve psikolojik gereksinimlerini karşılamak amacıyla kurulan yatılı hizmet kuruluşudur’. Ülkemizde bu yönetmeliklere dayalı olarak hizmet sunan eski adı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK), dernek ve vakıflar, kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler ya da gerçek kişiler (özel kurumlar) bulunmaktadır. Son verilerle kurum sayısı 293, yatak sayısı 22 bin civarındadır. Yataklı kurum dışında evde yaşayan yaşlılara gündüzlü bakım hizmeti sunmak üzere açılmış olan yaşlı hizmet merkezleri olmakla birlikte henüz yaygın bir uygulama yoktur; şu anda beş ilde altı merkez bulunmaktadır.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst