Aöf Temel Sağlık Hizmetleri Dersi 3.Ünite Ders Notları

tremendous

Forum Yöneticisi
Katılım
11 Ara 2012
Mesajlar
1,781
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
İstanbul
Aöf Temel Sağlık Hizmetleri Dersi 3.Ünite Ders Notları

Kişisel Hijyen ve Beslenmede Dikkat Edilecek Noktalar


Kişisel hijyen; saç, yüz, el, tırnak, göz, kulak, ayak, dış genital organlar, koltuk altı, ağız ve diş temizliği, banyo alışkanlığı, uyku, dinlenme, stres yönetimi, uygun fizik aktıvite, sağlıklı giyinme ve gıda hijyenini kapsamaktadır.
Beslenme durumunun değerlendirilmesinde en pratik olanı boy ve ağırlık ölçümlerinin elde edilmesi ile boya göre ağırlığın saptanmasıdır. Bunun için beden kitle indeksi (BKİ) kullanılır. BKİ’nin yaşam boyu 20.0–24.9 arasında tutulması yeterli ve dengeli beslenmenin göstergesidir.

KİŞİSEL HİJYEN


Temizlik ve Banyo, Genel Vücut Temizliği, Temizlik Araç Gereçleri, Temiz Çamaşır ve Takımlar, El Temizliği, Yüz, Göz ve Kulak ve Boyun Temizliği, Deri Katları ve Koltuk Altı Temizliği, Saç Bakımı ve Temizliği, Ayak Temizliği, Ağız ve Diş Sağlığı, Genital Bölge Temizliği kişisel hijyen içerisinde sayılabilir.

Kişisel temizlik bakım araçları; saç tarağı ve fırçası, tıraş bıçağı, diş fırçası, tırnak makası ve törpüsü, banyo kesesi/lifi ve havlu; kişisel temizlik malzemeleri ise; su, sabun, şampuan, tıraş sabunu, tıraş kremi ve köpüğü, diş macunu, diş ipi, tuvalet kâğıdı, ped ve deodorant olarak sayılabilir.

NOT: 2-3 yaşlarından sonra mercimek büyüklüğünde florürlü macunla dişler fırçalanmalıdır. 7-8 yaşından sonra artık çocuk tek başına dişfırçalama alışkanlığı kazanmış olmalıdır.

NOT: Diş ipi yaklaşık 40 cm alınır. İki elin orta parmaklarına bir tarafa fazla olmak üzere sarılır. Başparmak ve işaret parmakları yardımı ile dişler arasına yerleştirilir. Dişle diş etinin birleştiği sınıra kadar kontrollü olarak “C” şeklinde yerleştirilir ve dişlerin üzerinden alt ve üst çeneye bağlı aşağı veya yukarıya doğru hareket ettirilir.

Adet Dönemi Temizlik ve Bakımı: Âdet döneminde kadın üreme organlarından rahmin iç duvarını
kaplayan ince doku atılmakta olup bu doku, mikropların çok sevdiği bir ortam özelliğini taşımaktadır. Bu nedenle banyonun ayakta ya da başkaları tarafından kullanılmayan temiz bir taburede oturarak yapılması önerilir.

Tuvalet Alışkanlığı ve Temizliği : Dışkılama sonrası temizlik, idrar çıkışı açıklığına ve kadınlarda hazne (vajina) girişine mikrop bulaştırmamak için mutlaka önden arkaya doğru yapılmalıdır.

Cinsel İlişki Sonrasında Temizlik: Cinsel ilişki sırasında kişiler arasında vücut salgılarının bulaşması söz konusudur. Bu salgıların çoğu içerikleri nedeni ile mikropların çoğalmasına ve kötü koku oluşmasına elverişli ortam yaratırlar; bazen hastalık etkenlerini içerebilirler. Bu nedenle cinsel ilişki sonrasında da yıkanılması önerilir. Ancak, hazne (vajina) floranın bozulmaması için kesinlikle yıkanmamalıdır.

Uyku ve Dinlenme
Uyku: Uyku, duyusal veya diğer uyarılarla uyandırılabilen bilinçsizlik halidir.

Stres Yönetimi : Tıbbi açıdan stres, “insanların dış ve iç dünyaları
tarafından tehdit adilip, kafa tutma durumları ile karşı karşıya kaldıkları durumlar karşısında
ürettikleri psikolojik, fizyolojik ve davranış reaksiyonları“ olarak ifade edilebilir.

Stresle başa çıkma yöntemleri: gevşeme teknikleri, beden egzersizleri, gerilime neden olan faaliyetlerden uzak kalma, sosyal faaliyetlere katılma, zihinsel hazırlık, davranış değişikliği ve inanç sayılabilir. Yine bireysel olarak stresle başa çıkmanın bilinen bir diğer yolu da DKBY modelidir.
Braham tarafından geliştirilen bu modelde; D: değiştir, K: kabul et, B: boş ver, Y: yaşam tarzını
yönetşeklindedir.

Değiştir: Bu adım imkân varsa, içinde bulunulan olumsuz durumu değiştirmektir. Olumsuz durum
değişirse, bu durumun sebep olduğu stres ortadan kaldırılabilir.
Kabul et: Değiştirilmesi mümkün olmayan koşulların kabul edilmesi temeline dayanır.
Boş ver: Duygusal ve zihinsel açıdan farklı bir kavrayışla olaylara yeni ve farklı bir yorum
getirmektir.
Yaşam tarzını yönet: Bu adımda egzersiz, diyet, rahatlama ve duygusal destek gibi yöntemlerle,
gelecekte stres oluşturabilecek nedenler ortadan kaldırılabilir.

FİZİK AKTİVİTE

fiziksel aktivite, günlük yaşam içinde kas ve eklemlerin kullanılarak enerji harcaması ile
gerçekleşen, kalp ve solunum hızını artıran ve farklışiddetlerde yorgunlukla sonuçlanan aktiviteler olarak tanımlanmaktadır.

Fiziksel aktivitenin sağlığımız üzerine etkileri temelde üç başlık halinde incelenebilir:
1. Bedensel sağlık üzerine etkileri : Kas kuvvetini ve sıkılığını korur ve arttırır. Dengenin sağlanmasına yardımcı olur. Eklem hareketliliğini korur ve arttırır. Kas ve eklemlerin esnekliğini korur ve arttırır. Kondisyon ve dayanıklılığı arttırır. Refleksleri ve reaksiyon zamanını geliştirir. Vücudun dik duruşunu korur. Yorgunluğu azaltır. Kas kasılması ve aktivitenin etkisiyle kemik mineral yoğunlunu koruyarak osteoporozu (kemik erimesi) önler. Kas dokusunca kullanılan enerji ve oksijen miktarını arttırır. Düzenli egzersiz ile kalp ritmi düzenlenir. Kalbin dakikadaki atım sayısını azaltır ve bir atımda pompalanan kan miktarında artış olur. Damarların kan akışına olan direnci azalır ve kan basıncı düşer. Damar yapısının elastikiyetini arttırır. Yüksek kan kolesterol ve trigliserit düzeyini düşürerek damar hastalıkları riskini azaltır. Kalbi güçlendirerek kalbe olan kan akışını arttırır ve buna bağlı olarak kalp krizi geçirme riskini azaltır.

2. Ruhsal ve sosyal sağlık üzerine etkileri : Egzersiz, bireyin kendine ayırdığı zaman dilimleridir ve yaşama karşı toleransı arttırır. Bireyin kendini iyi hissetmesini sağlar ve mutluluk oluşturur. Beden sağlığı üzerinde olumlu etkileri nedeniyle özgüvenli bireyler yaratır. Her yaştan bireyler için, sosyal uyum ve kabul görme oranını arttırır. Bireylerarası iletişim becerilerini geliştirir. Olumlu düşünebilme ve stresle başa çıkabilme becerilerini geliştirir.

3. Gelecekteki yaşantı üzerine etkileri : Sağlıklı yaşlanmayı beraberinde getirerek bağımsız ve aktif yaşlı bireyler yaratır. Olası ani veya sistemik hastalıkları önleyerek ölüm riskini azaltır. Kanser gelişim riskini azaltır. Aktif yaşayan bireylerde vücudun oksijen kullanma yeteneği arttığı için vücut direnci artar ve enfeksiyonlara karşı koruma gelişir. Yaşlıda kondisyonu arttırmada en kolay, en ucuz, en emniyetli spor yürüyüştür. Haftada en az üç gün ve her yürümede 20-40 dakika olarak yapılır. Başlangıçta haftada iki kez 10 dakika olacak şekilde başlanır, haftalık artışlar şeklinde süre ve sıklık artırılır. Yapılan bir çalışmada yaşlılarda 3-5 gün/hafta 30 dakika tempolu yürüme gibi aerobik egzersizlerin kalp hastalıklarından olan ölümleri %25 oranında azalttığı gösterilmiştir.

NOT : Uygun vücut ağırlığını korumak, şişmanlık, kalp-damar hastalıkları ve osteoporozu önlemek için, haftada 3-4 kez, 30-60 dakikalık orta şiddette fiziksel aktivite gereklidir.

GIDA HİJYENİ

Gıdaları hazırlarken belli başlışartlara uyulması gereklidir. Bunlar şunlardır:
Karşılıklı Bulaşma Olması (Çapraz Bulaşma) : Karşılıklı bulaşma olmaması için özellikle et ve et ürünleri ile çalıştıktan sonra, mutfak malzemelerinin ve ellerin iyice yıkanması gereklidir. Özellikle çiğ gıdaların hazırlanmasında kullanılan bıçak ve kesim tahtalarının mutlaka ayrı olması, hazırlanmış gıdalar ile çiğ gıdaların birbirinden ayrılacak şekilde kapalı kaplarda saklanması gerekir.

Kişisel hijyen: Gıdayı hazırlamaya başlamadan önce, temiz bir giysi giyilip, saçlar uzunsa arkaya toplanmalı, yüzük, künye saat gibi takılar çıkarılmalı, gerekirse eldiven kullanılmalıdır. Eller mümkün olduğunca yüze dokundurulmamalıdır. Gıda hazırlanırken sigara içilmemeli, elde bir yara varsa yara bandıyla kapatılmalıdır.

Ellerin etkin bir şekilde yıkanması: Bol sabunlu su ile iç ve dış yüzey ovalanarak ve yaklaşık 20 saniye sürecek şekilde yıkanmalıdır. Daha sonra eller kâğıt havlu ile iyice kurulanmalı, musluk da bu havlu ile kapatıldıktan sonra atılmalıdır.

Mutfak bezlerinin kullanımı: Mutfakta çiğ etlerle temas eden ellerimizi sildiğimiz veya çiğ ete temas eden mutfak bezleri kirli çamaşır sepetine atılmalıdır.

Gıdaların buzdolabında muhafazası: Burada önemli olan nokta, buzdolabı her zaman temiz olmalı, çiğ et ve et ürünleri koruyucu ile buzdolabına konmalı, yenmeye hazır gıdalar asla etler ve suları ile temas etmemelidir. Ayrıca, kimyevi temizlik maddeleri, gıdalardan uzakta ayrı bir dolapta muhafaza edilmelidir.

Çiğ etin hazırlanması: Çiğ etler, bir koruyucuya konup, buzdolabına yenmeye hazır gıdalardan uzak olarak yerleştirilmelidir. Donmuş bir et ürünü asla hemen pişirilmemeli, proteinlerinin kaybolmaması için yavaş bir şekilde çözülmelidir. Bakteriler çiğ etten ellere ve çalışma yüzeyine bulaşır. Çiğ eti kestikten sonra çalışma yüzeyi, bıçak ve eller iyice yıkanmalıdır.

SOĞUTMA Pişmiş gıdaların iki saatten fazla oda sıcaklığında bırakılmaması, pişmiş ve hassas gıdaların 5C’nin altında soğutulması; gıdaların çok uzun süre buzdolabında saklanmaması, donmuş ürünlerin oda sıcaklığında değil, buzdolabının alt rafında çözülmeye bırakılması uygundur.

Güvenli Gıda Hazırlanmasında Dünya Sağlık Örgütü’nün 10 Altın Kuralı
1. Gıda işlemi için güvenli gıda seçin.
2. Gıdalarınızı tam olarak pişirin.
3. Pişmiş gıdaları vakit geçirmeden hemen yiyin.
4. Pişirilmiş gıdaları dikkatlice depolayın.
5. Pişirilmiş gıdaları bütünü ile tekrar ısıtma işlemine tabi tutun.
6. Pişirilmiş gıdalar ve çiğ gıdalar arasındaki teması önleyin.
7. Kişisel temizlik kurallarına uyun.
8. Tüm mutfak yüzeylerini dikkatli bir şekilde temiz tutun.
9. Gıdaları böcekler, kemirgen ve diğer hayvanlardan koruyun.
10. Temiz su kullanın.

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME


Besin, gıdalarda bulunan, bir kısmı yapay olarak da üretilebilen enerji substratları, yapı taşları veya biyolojik katalizörleri anlatan bir terimdir.
Besin öğesi, belirli kimyasal formülü ve vücutta belirli biyokimyasal fonksiyonu olan, besinlerin bileşiminde bulunan maddelere denir. Dilimizde besin öğesi sözcüğüne eş anlamlı olarak besin maddesi sözcüğü de kullanılmaktadır.
Beslenme biliminde besin öğeleri; makro ve mikro besin öğeleri olarak iki gruba ayrılmıştır:
Makro besin öğeleri proteinler, karbonhidratlar, yağlar ve sudur.
Mikro besin öğeleri, vitaminler, mineraller ve iz elementler (demir, flor vb.) gibi diyette küçük miktarlarda bulunan öğelerdir.

Yeterli ve Dengeli Beslenme


Bireyin enerji gereksinimi 2000-3000 kalori olduğunda kahvaltıda alınan enerji 400-600 kalori olmalıdır. Kahvaltıda tüketilecek sebze ve meyveden sağlanan C vitamini demir emiliminin artmasını sağlar. Buna göre, kahvaltıda yeterli miktarda ekmekle birlikte; süt, peynir, yumurta gibi proteince zengin besinlerden en az biri, portakal, domates, salatalık ve benzeri sebze ya da meyvelerden en az biri ve zeytin, tahin-pekmez, reçel, bal gibi besinlerden en az birini tüketmek, güne dinamik ve sağlıklı başlamak açısından önemlidir.
Beslenme planları yapılırken, kolaylık sağlaması bakımından besinler; içerdikleri protein, yağ, karbonhidrat, vitamin ve mineraller ile şekil ve lezzet yönünden benzeyenler aynı gruba alınarak beş grup altında toplanabilir.
Besin grupları şunlardır:
1. Et, yumurta, kurubaklagiller
2. Süt ve sütten yapılan besinler
3. Sebzeler ve meyveler
4. Tahıllar ve tahıl mamulu besinler
5. Yağlar ve şekerler’dir.

Et, Yumurta, Kuru baklagiller: et, tavuk, balık, yumurta, kuru fasulye, nohut, mercimek, Ceviz, fındık, fıstık ve benzeri kurubaklagiller gibi besinlerdir.Bu grup, protein, demir, çinko, fosfor, magnezyum, B6, B12, B1 ve A vitamini, posa (kuru baklagiller) içerir. Et, yumurta, kurubaklagil grubundan günde iki porsiyon alınmalıdır.

Süt ve Süt Ürünleri : süt ve yoğurt, peynir, çökelek, kefir, lor gibi sütten yapılan besinler dâhildir. Bu besinler yüksek kaliteli proteince zengin olup, kemik ve dişlerin gelişimi için gerekli olan kalsiyum bakımından en zengin besinlerdir. Ayrıca, fosfor, B2 (riboflavin) ve B12 vitamini olmak üzere birçok besin ögesinin önemli
kaynağıdır. Yağı alınmamış olanlar A vitamini yönünden de zengindirler. Bir orta boy su bardağı (200 cc) süt veya yoğurt ile iki kibrit kutusu peynir bir porsiyondur.

Sebzeler ve Meyveler: Folik asit, A vitaminin ön ögesi olan betakaroten, E, C, B2 vitamini, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyumve diğer antioksidan özelliğe sahip bileşiklerden zengindirler. Bu grupta C vitamininden en zengin olanlar; turunçgiller ve koyu yeşil sebzeler, karotence en zengin olanlar ise havuç, bal kabağı, kayısı, şeftali, ıspanak, pazı, asma yaprağı gibi sarı, koyu sarı ve koyu yeşil sebze ve meyvelerdir. Günde en az beş porsiyon sebze ya da meyve tüketilmelidir.

Tahıllar ve Tahıllardan Yapılan Besinler: Buğday, pirinç, mısır, çavdar, yulaf ve bunlardan yapılan un, ekmek, makarna, bulgur ve benzeri olan besinler bu gruba girer. Ağır işte çalışan ve enerji gereksinimi fazla olanlar bu gruptan daha fazla tüketebilirler.
Yağlar ve Şekerler : Ayçiçek, mısırözü, soya ve zeytinyağı gibi bitkisel sıvı yağlar, margarinler, tereyağı gibi hayvansal yağlar, şeker, bal, reçel, pekmez bu grupta yer alırlar.
NOT : Besin Grupları
Yetişkinde Günlük Porsiyon Miktarı
Et, yumurta, kurubaklagiller 2 porsiyon
Süt ve süt ürünleri 2 porsiyon
Taze sebze ve meyveler 5-8 porsiyon
Tahıllar ve tahıl mamulu yiyecekler 4 porsiyon
Yağlar ve şekerler 25-40 gram

Yaşlılıkta Beslenme İlkeleri:
• Öğün sayısı arttırılmalı, her öğünde yenen miktar azaltılmalıdır.
• Her öğünde bütün besin gruplarından tüketilmelidir.
• Günlük yiyecekler, öğünlere dengeli dağıtılarak sindirim güçlükleri önlebilir.
• Uygun vücut ağırlığı korunmalı, şişmanlıktan sakınılmalıdır.
• Yağ tüketimi sınırlandırılmalı, etli yemeklere yağ ilave edilmemeli, bitkisel sıvı yağlar, çoğunlukla da zeytinyağı tercih edilmeli, yemekler kızartma ve kavurma yöntemleriyle değil nemli sıcaklıkta veya fırında pişirilmelidir.
• Posa tüketimi arttırılmalıdır. Bunun için; beyaz ekmek yerine kepekli ekmek tercih edilmeli, pirinç yerine bulgur tercih edilmeli, her gün 5-7 porsiyon sebze –meyve yenilmeli, haftada 3-4 kez kurubaklagil yemeği tüketilmelidir.
• Yemekleri az tuzlu pişirmeli, sofrada tuz kullanılmamalıdır.
• Şeker, şekerli besinler ve hamur işi tatlı tüketimi azaltılmalıdır. Muhallebi, sütlaç gibi sütlü tatlılar,
meyve tatlıları yaşlılar için daha uygundur.
• Günlük sıvı tüketimi arttırılmalı (8-10 su bardağı) ancak çay ve kahvenin aşırı tüketiminden
kaçınılmalıdır. Ihlamur, taze meyve suları ve ayran daha uygun içeceklerdir.
SU
Bol su tüketmek, sağlığın en önde gelen koşullarından biridir. Bebekler ilk 6 ay yalnızca anne sütüyle beslenmelidir. Anne sütü aynı zamanda bebeğin su ihtiyacını da karşılamaktadır. Yeni doğan bir bebekte vücut ağırlığının %75’ini su oluşturur. Yaş ilerledikçe, bu oran giderek azalır ve ileri yaşlarda %50’ye düşer. Yetişkin bir insanın günlük su ihtiyacı yaklaşık olarak 1,5- 2 litre (8-10 bardak) kadardır.
Su;
• Vücut hücrelerinde oksijen ve besin öğelerinin taşınmasını sağlar.
• Ağız, gözler ve burun gibi organların nemlenmesine yardımcı olur.
• Vücut sıvılarının (kan, mide sıvısı, tükürük, idrar ve bebeğin anne karnında iken içinde bulunduğu sıvı bölüm) büyük bir kısmı sudur.
• Eklemlere destek sağlar, organ ve dokuların korunmasında etkilidir.
BESLENME PROBLEMİ OLAN YAŞLILARA YAKLAŞIM
Yaşlıda aşırı kilo kaybı; kas zayıflığı, immun yetersizlik, depresyon, dekübit (yatalak hastalardaki bası yarası) ülserlerinin gelişimi ve çeşitli hastalıklardaki komplikasyonlardaki artışa neden olur. Yaşlının beslenme durumunun belirlenebilmesi için öncelikle 24 saatlik besin tüketimini kendisinin ya da kişi hatırlamak konusunda güçlük çekiyorsa bakım veren kişinin bir hafta boyunca yediği, içtiği her şeyin miktarlarıyla birlikte kaydedilmesi gereklidir. Bu kayıt üzerinden değerlendirme yapılması en iyi yoldur. Beden kitle indeksinin 20 kg/m2nin altında olması bir sorun olduğunu gösterir.

Yaşlıda beslenme yetersizliğine neden olabilen risk faktörleri şunlardır:
1. Sosyoekonomik ve çevresel faktörler:
a. Yalnız yaşama ve sosyal ilişkilerin azalması
b. Yetersiz ekonomik gelir
c. Beslenme konusundaki bilgisizlik

2. Psikolojik bozukluklar: Depresyon ve bilişsel yetersizlik, motivasyonu ve beceri yetersizliğini
etkileyerek, yaşlılardaki beslenme yetersizliği için önemli risk faktörleri arasında yer alır.

3. Kronik hastalıklar: Bazı yaşlılar, kronik hastalıkları nedeniyle yedikleri besinlerde gereğinden
fazla kısıtlama yapabilirler. Bu kısıtlama da yetersiz beslenmelere neden olabilir. Kronik hastalıklar nedeniyle olan diyet kısıtlamaları yetersiz beslenen yaşlılarda azaltılabilir. Genel yaklaşım, öğünlerin hacmini arttırmadan içeriğini zenginleştirmektir.

4. Diş kaybı ve ağızda ağrı: Diş problemi olanlara, sert besinleri tüketmemeleri, sütlü, yoğurtlu çorbalar, sebze püreleri, sütlü ve meyveli tatlılar ile kıymalı sebzeleri, et ve tavukları kıyma veya köfte şeklinde kullanılmalıdır

Genel Diyet Önerileri
1. Sağlıklı beslenme önerileri uygulamak,
2. Gün içinde sık yemek yemeyi sağlamak,
3. Yaşlıya en uygun menüyü sunmak,
4. Geceleri 12 saatten fazla aç kalmasını önlemek,
5. Yüksek enerji ve/veya yüksek proteinli besinleri hastaların tercihlerine göre temin etmek,
6. Yemek yerken teknik ve insani yardım sağlamak, kabul edilebilir bir çevre yaratmak
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst