Aöf Maliye Politikası Dersi 6.Ünite Ders Notları

tremendous

Forum Yöneticisi
Katılım
11 Ara 2012
Mesajlar
1,781
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
İstanbul
Aöf Maliye Politikası Dersi 6.Ünite Ders Notları

Maliye Politikası ve Çevre Sorunları

Çevre ve Ekonomi

Bütün canlıların üzerinde yasamlarını sürdürdükleri dıs ortama çevre denilmektedir. Canlı ve cansızlarınkendiliginden olusan is birligi ile yasamları çevre denen dogal dıs ortamda gerçeklesmektedir. Çevredogallıgını korudugu sürece canlılarla olan is birligi yürümektedir. Genel olarak, toprak, hava ve sudanolusan çevre canlıların yasamlarını saglayan faktörlerin bilesiminden olusmaktadır. Insanlar, üretim vetüketim faaliyetlerini çevreyi kullanarak yerine getirirler. Bu nedenle, ekonomik faaliyetlerin yogunlugunabaglı olarak çevrenin dogal hâlinin etkilenmesi ile çevre sorunları ortaya çıkmaktadır. Çevrenin dogaldurumunun korunması, havanın kirlenmemesini, suların ve su kaynaklarının temiz olmasını vekirlenmemesini, topragın, tarım alanlarının temiz tutulmasını ve atıkların usulüne uygun yok edilmelerini
gerekli kılmaktadır. Çevrenin belli bir tasıma kapasitesi bulunmaktadır.
Tasıma kapasitesi: Çevrenin insan faaliyetlerine baglı olarak dogallıgını koruyabilme durumudur.
Ekonomik büyüme ve kalkınmanın gerçeklesmesi için yapılan yatırım harcamaları, üretimde artıslar, yenitüketim türleri ve nüfus artısı daha yüksek düzeylerde mal ve hizmet üretim talebini olusturmaktadır.
Bunlara baglı olarak da çevreyi olusturan hava, su, toprak ve bunların bilesimleri etkilenmekte ve çevrekirliligi sonucunu dogurmaktadır. Tarihsel açıdan bakıldıgında, Sanayi Devrimi öncesinde dogal kosullarabaglı üretim teknikleri geçerliydi ve çevrenin degerlerinde büyük degisim yasanmamıstı. Ancak, SanayiDevrimi ile birlikte üretim artısları, teknolojik ilerlemeler, iletisim teknolojileri hız kesmemekte ve bufaaliyetler çevreyi etkilemenin ötesinde kirletmekte, niteligini degistirmektedir. Bu nedenle yasamakalitesini düsürmeye baslayan ekonomik faaliyetlerin sınırlandırılması, kullanılan üretim teknolojilerinin degistirilmesi, çevreye verilen olumsuz etkilerin dikkate alınması gerekli hâle gelmis, buna baglı olarak dapiyasa ekonomisi olusan sorunları çözmede basarısızlıga ugradıgından, kamu ekonominin sundugu kimiaraçlar kullanılarak politika gelistirip uygulamaya başlanmıştır.

Çevre Sorunlarının Nedenleri

Çevre Kirliligi: Çesitli faaliyetlere baglı olarak olusan katı, sıvı, gaz, ses, görüntü ile hava, su vetopragın kirlenmesi ya da insanların yasam kalitesinin olumsuz etkilenmesidir.

Çevre sorunlarını olusturan önemli faktörler arasında:

*Endüstrilesme
* Kentlesme
*Nüfus artısı ve hareketleri
*Doganın yanlıs ve asırı kullanımı

Endüstrilesme ya da sanayilesme 18 ve 19. yüzyıllarda önce Ingiltere’de ve sonra da Avrupa’da ortayaçıkmıs en önemli ekonomik gelismelerden biridir. 1763’te buharla çalısan makinenin icadı Sanayi Devrimi’nibaslatmıs ve makine gücü ile üretim baslamıstır. Sanayilesme ile birlikte kitlesel üretimin yaygınlasması,ticaret hacminin artması, tarıma dayalı üretim tarzının giderek terk edilmesi, tarım kesiminde çalısanlarınsanayi sektöründe istihdam edilebilmesi amacıyla sehirlere göçün yaygınlasmasını beraberindegetirmistir. Sehirlere gelen nüfusun beslenmesi, barınması için de kentlesme sorunları ortaya çıkmıstır.
Sanayilesme ile birlikte yeni üretim teknikleri, yeni ürünler, yeni tüketici davranısları olusmustur. Tarımsektöründe istihdam azalmıs, sanayi tesislerinin yaygınlıgına baglı olarakta istihdam yaygınlasmıstır.
Sanayi sektöründe üretime baglı olarak ortaya çıkan atıklar serbestçe dogal alanlara bırakılmıs,onların insanlara, diger canlılara ve çevreye etkileri düsünülmemistir. Açılan her yeni fabrika dumanıçevreye kirletmekte, ulasım için tasıtların kullanılması çevreyi etkilemektedir. Bu nedenle kentlesme vesanayilesme süreci ile paralel olmak üzere çevre sorunları da hızla artmıstır. Sanayilesme gelismisülkelerden gelismekte olan ülkelere de yayılmakta ve bu tür ülkeleri de çevre sorunları etkilemeyebaslamıs bulunmaktadır. Ortaya çıkan çevre sorunlarının insanların saglıgını etkiledigi anlasıldıgında iseülkeler çesitli önlemleri alma yoluna gitmislerdir.

Kentlesme, çevre sorunlarına neden olan ikinci bir faktör olarak görülmektedir. Tarıma dayalı üretimtarzından Sanayi Devrimi ile birlikte göçlerin etkisi ile sanayi merkezlerine gelen nüfusun yerlesimihtiyacı ortaya çıkmıs ve kentlerin insası sürecinde çevreye verilen zararlar göz ardı edilmistir. Çünküöncelik, konutların yapılarak isçi sınıfının barınma ihtiyacının karsılanması ve onların fabrikalarda uzunsaatler çalısmalarını temin etmekti. Bu süreçte gecekondular, plansız yapılar, altyapı sorunları ortayaçıkmıstır.

Ancak kırsal kesimden kentlere dogru yogunlasan göçlere baglı olarak planlı, altyapısı
tamamlanmıs sehirlesmenin gerçeklestirilememesi çevre sorunlarının olusumunu hızlandırmıstır.
Hızlı nüfus artısı ve nüfus hareketleri ya da göçler de çevre sorunlarının artması na neden olan
faktörlerden birisidir. Artan nüfus mal ve hizmetlere olan talebi artırmaktadır. Artan talebi
karsılamak daha fazla üretmekle mümkün olmakta, ancak, artan üretim çevreye daha fazla kirlilikolarak dönmektedir. Göçler de göç alan bölgelerin yogunluguna baglı olarak çevre sorunlarını etkileyenunsurlardan birini olusturmaktadır. Göç veren bölgelerde talep azalırken göç alan bölgelerde talepartmaktadır. Böylece, artan nüfusu beslemek üzere daha fazla tarımsal ürünlere ihtiyaç duyulmakta, yenitarım alanları olusturulmakta buna baglı olarak ise orman alanları azalmaktadır. Ayrıca, göç ile birliktekentlerde saglıksız, plansız konutların sayısı artmakta, gecekondulasma önemli bir sorun olusturmaktadır.
Dogal kaynakların degerlendirilmesi sürecinde de çevre sorunları ortaya çıkmaktadır. Bilim ve tekniginilerlemesi, artan mal ve hizmet talebi, yeni icatlar ile birlikte yeryüzündeki kaynakların yanında yer altıkaynaklara da yönelim baslamıstır. Yer altındaki kıymetli madenlerin, rezervlerin arastırılması, bulunması,bunların çıkarılması, üretim süreçlerinden geçirilerek insanların hizmetine sunulması asamalarında ortayaçıkan atıklar, gazlar ise çevre kirliliginin önemli kaynaklarını oluşturmaktadır.

Çesitli Çevre Sorunları
Hava Kirliligi
Hava Kirliligi: Atmosferde olusan toz, gaz, duman, su buharı, koku gibi kirleticilerin insanlara ve digercanlılara zarar verici hâle gelmesidir. Hava kirliliginin nedenleri arasında kentlesme ve sanayilesmeninönemli bir yeri vardır. Kentlesme ile birlikte nüfus yogunlugu artmakta, gecekondulasma yaygınlasmakta,kalitesiz yakıt türleri kullanılarak ısıtma sistemleri olusturulmakta, bunlarda hava kirliligini artırmaktadır.
Kentlesme ile birlikte ulasım biçimleri degismekte, tasıt sayısı artmakta ve tasıtların egzozlarından çıkangazlar hava kirliligini arttırmaktadır. Örnegin, 1952 yılında Londra’da hava kirliligi 4000 kisinin ölümüneyol açmıstır. Sanayinin gelisimi ile beraber çevreye salınan atıklar, yüksek ısı nedeniyle atmosfere salınangazlar, doganın kullanımına baglı olarak hava kirliligine yol açmaktadır. Sanayi tesislerinin yanlıs yerseçimi, atıklarının teknik önlemler alınmadan salınması, bu tesislerde kullanılan yakıtlar önemli kirlilikkaynagını olusturmaktadır. Ayrıca, hava kirliligi, insan saglıgını etkilemekte, çesitli solunum yolu
hastalıklarına, akciger kanserine ve psikolojik sorunlara yol açmaktadır. Hava kirliligi, bitkileri, ormanvarlıklarını ve özellikle dogada yasayan hayvan varlıgını da olumsuz etkilemektedir. Havayı kirleten zehirligazlar asit yagmuruna dönüserek bitkileri, hayvanları, yaban yasama alanlarını, sulak alanları ve biyolojikçesitliligi giderek daha fazla etkilemektedir. Kirli hava, iklimleri etkilemekte, atmosferde biriken gazlarsonucunda sera etkisi olusturarak küresel ısınma sorununu olusturmaktadır. Sera gazı etkisi ile ozon
tabakasının zarar görmesi de baska bir küresel sorun olarak bilinmektedir. Dünya Saglık Örgütü,küresel düzeydeki hastalıkların % 23’nün çevre sorunlarından kaynaklandıgını, yılda 2 milyon insanın havakirliligi nedeniyle öldügünü bildirmektedir.
2004 yılı verilerine göre, Türkiye’deki ölümlerin % 21’inin çevre sorunlarına baglı olarak
gerçeklestigi ileri sürülmektedir. Günümüzde hava kirliligi sorunu sadece ulusal degil, küresel bir sorunolarak görülmekte ve her ülkenin çözüme katkı yapması hayati önem arz etmektedir. Hava kirliliginin seragazlarının yogunluguna baglı olarak küresel iklim degisimine yol açması nedeni ile 1997 yılında Japonya’nınKyoto kentinde Birlesmis Milletler gözetiminde imzalanan ve 2005 yılında yürürlüge giren KyotoProtokolü ile gelismis ülkelerin sera gazı salınımlarının 1990 düzeyine indirilmesi amaçlanmıstır.

Su Kirliligi:

Su Kirliligi: Suyun kalitesini düsürecek biçimde içinde organik, inorganik, radyoaktif veya biyolojikherhangi bir maddenin bulunmasıdır. Su kirliligi genel olarak:
_ Tarımsal faaliyetler
_ Sanayilesme
_ Yerlesim yerlerindeki atıklarla meydana gelmektedir.
Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan su kirliligi arasında, verimliligi artırma için gübreleme, zararlıböcek ve otlarla mücadele için kullanılan tarımsal ilaçlar, tarımsal faaliyetlerin gerçeklesmesi asamasındaortaya çıkan toz-toprak, hayvan ve bitki atıklarının suya karısması gösterilebilir.
Sanayilesme sürecinde suyun kirlenmesine etki yapan kaynaklar arasında kimyasal, fiziksel, biyolojikve radyoaktif kirlilikler yer almaktadır. Sulara karısan organik ve inorganik maddeler suyu kirletmektedir.
Hayvan kaynaklı fabrika atıkları bu tür kirlilik olusturmaktadır.
Fiziksel kirlenme, suyun görüntü, koku gibi özelliklerine göre olusan kirliliktir.
Biyolojik kirlenme, özellikle kanalizasyon sularının arıtılmaksızın göllere, nehir ya da denizleredökülmesi ile olusan kirlilik olup, bakteri üreterek insan ve diger canlıları etkileyen kirlilik olarakbilinmektedir.
Nükleer arastırma reaktörlerinin, nükleer tıp ve laboratuarların, endüstriyel izotop kullananlarınçevreye saldıkları atıkları, yagmur yolu ile suya karısmakta ve besin zinciri sonucunda insana ulasmakta veetkilemektedir. Yerlesim yerlerindeki su kirliliginin ana kaynagı evsel atıklar ve kanalizasyondur. Birülkenin gelismislik göstergelerinden biri de kanalizasyon sisteminin kurulması, arıtma sisteminin islemesi,çöplerin usulüne uygun olarak bertaraf edilmesinin saglanmasıdır. Kanalizasyon sistemi olmayan yerlesimyerleri ciddi su kirliligi sorunu ile karsı karsıyadır. Su kirliligi hem insanlara hem de dogal yasama zarar
vermektedir. Kullanılmıs suların arıtılmadan gerek yer yüzeyindeki su kaynaklarına ve gerekse yer altı sukaynaklarına karısması topluca insanları ve dogal yasamı olumsuz etkilemektedir. Özellikle biyolojikkirlilige baglı olarak tifo, kolera gibi salgın hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Su kirliligi, okyanus, deniz, gölve nehirlerde yasayan türlü balık ve diger canlıların yasamlarını da dogrudan etkilemektedir. Sukirliliginin, ayrıca su ürünlerinin kirlenmesine yol açarak ikinci derecede etkisi de ortaya çıkmaktadır.
Içme suyu kaynakları giderek kıt hâle gelmektedir. Bu nedenle su, gelecekte ulusların üzerinde
anlasmazlıga düsecekleri stratejik öneme sahip önemli bir kaynaktır. Bu nedenle, su politikasının dogruyönetilmesi her ülke için önem arz etmektedir.
Dünya Su Konseyi küresel düzeyde artan su sorunlarının tartısılması, deneyimlerin paylasılması, susorunlarının gündemde kalması ve su bilincinin olusumu için 1996 yılında kurulmustur. Konsey üç yılda birgerçeklestirmek üzere Dünya Su Forumu’nu da olusturmustur.

Toprak Kirliligi

Toprak Kirliligi: Insanların faaliyetlerine baglı olarak topragın fiziksel, kimyasal ve jeolojik yapısınınbozulmasıdır. Toprak, yanlıs tarımsal teknikler, usulüne uygun olmayan gübre ve ilaçlamalar, sanayiatıkları, evsel atıklar, zehirli ve tıbbi atıklar yolu ile kirlenmektedir. Erozyon ile de toprak kirliligiolusmaktadır. Topragın kirlenmesi ile tarımsal faaliyetler için gerekli alanlar azalmaktadır. Azalan alanlarda kirlilige maruz kalmaya devam etmektedir. Topragın kirliligi ile üretilen tarım ürünlerinin niteligi dedegismektedir. Özellikle tarım ilaçlarının topraga karısarak gıdalar, su ve besin zinciri sonucu insanların saglıklarını etkilemesi, üzerinde düsünülmesi gereken en önemli faktörlerdendir.

Diger Kirlilikler
_ Görüntü ve gürültü kirliligi
_ Katı atıklardan kaynaklanan kirlilikler
_ Tehlikeli ve zehirli atıklar
_ Radyoaktif kirlilik
_ Biyolojik çesitliligin azalması da vardır.
Bu tür kirlilikler sosyal hayatın kalitesini etkilemektedir. Gürültü kirliligi, çalısma ortamında süreklilikolusturdugunda isitme kayıplarına yol açmaktadır. Yogun trafik, gürültünün en önemli kaynagını teskiletmektedir. Ekonomik gelismeye kosut olarak bir yönü ile planlı, düzenli yapılasma ile görüntü iyilesirken,diger taraftan plansız, düzensiz yapılasma sonucunda gözü rahatsız eden bir görüntü kirliligiolusmaktadır. Ayrıca, sanayilesme ile beraber, sanayi tesisleri, konut alanları aynı bölgede yer almakta,dar sokaklar, yetersiz otopark alanları, düzensiz alısveris merkezleri, reklam panoları, bakımsız yesil
alanlar ve parklar, evsel atıklar, belediyelerin ve diger ilgili kurumların bitmeyen bakım, onarım, yenilemeve altyapı çalısmalarının olusturdugu görüntüler, görüntü kirliliginin kaynaklarını olusturmaktadır.
Katı, tehlikeli ve zehirli atıklar ile radyoaktif kirlilige neden olan faktörler insan saglıgını ilgilendirenkirlilik türleri olup bunların kontrollerinin usulüne uygun ve ivedilikle yapılması önem arz etmektedir.
Biyolojik çesitliligin azalması ile ise dogal dengenin ya da ekolojik sistemin bozulması ortaya çıkmaktadır.
Insanlar öncelikle bunun ciddi sorun oldugunu algılamalı ve alınan önlemlere uygun hareket etmelidirler.

Çevre Sorunları Ile Mücadelenin Önemi

Çevre sorunları insanları, canlıları, dogal çevreyi, cansız varlıkları, kültürel çevreyi degisik düzeylerdeetkilemekte, yasam kalitesini bozmakta ve her geçen gün bu durum artarak devam etmektedir. Çevrenin
tahribata ugramaması, kirliligin önlenmesine baglıdır. Bu nedenle, çevreyi kirleten faaliyetlerinkontrolü, düzenlenmesi, denetlenmesi ile sürdürülebilir bir çevre politikası gerekli görülmektedir.
Ekonomik büyüme ve kalkınma politikaları sürdürülebilir bir çevre politikası ile ancak anlamlı ve olumlusonuç dogurur. Üretim, tüketim, sanayilesme, tarımsal faaliyetler ve diger pek çok faaliyetgerçeklestirilirken çevreyi tahrip etmeyecek standartlar gelistirerek bunlara uymak ya da mümkün olan
en düsük düzeyde çevre sorunlarına yol açacak politikalar gelistirmek gerekmektedir. Insanların çevre ileiliskilerine baglı olarak ortaya çıkan çevre sorunlarının ekonomik yönleri vardır. Çevre sorunları aslındadıssallık kavramına baglı olarak bir ekonomik sorun olarak kabul edilmektedir. Çevrenin insanlara ve digercanlılara sagladıgı degerler sınırlı ya da kıtlık özelligine sahiptir. Bir bireyin faaliyeti çevreyi etkilemekteve çevreden yarar elde eden potansiyel aktörlere daha farklı ve muhtemelen, eylemden önceki çevrenin
durumuna kıyasla, kötü bir çevre bırakmaktadır.
Çevre eskiden algılandıgı sekli ile artık bir serbest mal niteligi tasımamaktadır. Ekonomi bilimininnegatif dıssallık olarak niteledigi bu durum nedeniyle bazı çözüm yolları gelistirilmistir.

Negatif Dıssallık: Bir ekonomik birimin faaliyetinin baska ekonomik birimleri fiyat sistemi dısında olumsuz etkilemesidir.
Bu açıdan bakıldıgında, çevre sorunlarını olusturan faaliyetler birer negatif dıssallık sorunudur. Yoguntrafik nedeni ile ortaya çıkan gürültü, görüntü ve zaman israfı yan ürün olarak ortaya çıkmaktadır. Birfabrikanın atıklarını dogaya serbestçe salması bir dıssallık sorunu olusturmaktadır. Bu nedenle çevresorunlarının özü negatif dıssallıkların ortaya çıkması ile olusmaktadır. Negatif dıssallıkların varlıgı ilepiyasa mekanizması etkin islememekte, basarılı kaynak tahsisi yapamamaktadır. Ekonomik birimler,
tüketim ya da üretim faaliyetlerinin ortaya çıkardıgı sonuçların bir kısmını (maliyetleri) toplumayüklemektedir. Diger bir deyisle negatif dıssallık, bir üreticinin üretim maliyetinin bir kısmını toplumayaymaktadır. Kimyasal bir ürün üreten bir üretici ya da firma, üretim atıklarını serbestçe dogaya ya dayakındaki bir nehire bosalttıgında atıkların miktarına, yogunluguna, türüne baglı olarak o bölgedeki digerinsanlar ve canlılar olumsuz etkilenir.


Çevre Sorunlarının Çözümünde Kullanılan Araçlar ve Politikalar

Çevre sorunlarının yaygınlasması nedeniyle 1972 yılında Stockholm’de ilk uluslarası çevre toplantısı
gerçeklestirilmis ve toplantıda alınan kararla Birlesmis Milletler Çevre Programı (UNEP)
olusturulmustur. Konunun önemi üzerine 1983 yılında Birlesmis Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma
Komisyonu kurulmus ve ülkelerin ekonomik kalkınma politikalarının olusumunda çevre hedeflerinin dikkatealınması ve sürdürülebilir kalkınmanın sürdürülebilir çevre politikaları ile mümkün olacagı ilerisürülmüstür.
Çevre sorunlarına konu olan ortak mülkiyet konusu nedeni ile sorunu olusturan (kirleticiler) taraf ilesorundan etkilenen taraflar arasındaki uyusmazlıgın piyasa mekanizması tarafından çözümekavusturulması Coase teorisinin öngörüsü dısında mümkün görünmemektedir. Bu nedenle sorunun çözümüdevlet müdahalesini gerekli kılmaktadır. Devletin çevre sorunlarını önlemede uygulayacagı temel ikipolitika aracı mevcuttur.
Bunlardan birisi piyasa mekanizmasının ikamesini saglayan, onun yerine yeni bazı önlemleri
uygulamaya koyan yasaklayıcı, miktar belirleyici yasal düzenlemelerdir.
Ikincisi ise piyasa mekanizması içinde ekonomik davranısları düzenleyen ve maliye politikasınınsagladıgı vergi ve kamu harcama araçlarının kullanılmasıdır.

Piyasa Çözümleri

Piyasa çözümleri olarak çevre sorunları ile baslıca mücadele araçları Coase teorisi ve sosyal kurumlardır.
Coase Teorisi

Coase teorisi çevre sorunlarının piyasa mekanizması içinde çözüme kavusabilecegini ileri süren birgörüs olarak ifade edilebilir. Coase teorisine göre, bir faaliyeti yapan (üreten ve dolayısıyla çevreyezarar veren) ve bu faaliyetten olumsuz etkilenen tarafların sayılarının az olması ve pazarlıkyapabilme maliyetlerinin ihmal edilebilir düzeyde olması hâlinde tarafların bir araya gelerek kamumüdahalesine gerek olmaksızın, etkin bir çözüm olusturabilecegini öngörmektedir. Örnegin, küçükbashayvanların yer aldıgı bir çiftlik ile çiftligin çevresinde yer alan ve bugday üretimi yapan komsuisletmelerin iliskisini ele alalım. Çiftlikteki hayvanların ara sıra çiftlige ait olmayan komsu bugdaytarlalarında otlaması mümkündür.
Hayvanların komsu arazilere yönelerek zarar vermeleri yolu ile dıssallık olusmaktadır. Bu nedenletarımsal isletme sahipleri ile çiftlik sahibi arasında zararın tazmini pazarlıga konu olarak çözümekavusturulabilir. Böyle bir durumda tarafların sayısı az, mülkiyet hakları tam tanımlı ve tarafların biraraya gelerek ortak bir çözüm bulmaları (islem maliyeti ihmal edilebilir düzeyde) mümkündür
.

Sosyal Kurumlar

Çevre sorunlarının olusumunu engelleyen ya da sınırlandıran piyasa çözümlerinden biri de sosyalkurumlar olarak tanımlanan toplumun deger yargılarının kullanılmasıdır. Ayıplama, hos karsılamama,toplumsal ya da mesleki veya sektörel baskılar sınırlı da olsa sonuç verebilir. Örnegin, bir firmanınatıklarını serbestçe yakında geçen dereye bosaltması bölgede yasayan insanların tepkisine baglı olarakisletme sahibi tarafından sınırlandırılabilir. Toplumsal deger yargıları gerek üreticilerin ve gereksetüketicilerin davranıslarında daha dikkatli davranmalarına yol açabilir. Mesleki deger yargıları, is ahlakı,sosyal sorumluluk, iyi vatandas olma insanların davranıslarını etkileyen sosyal kurumlardır.
Bu değerlerin yaygınlıgına baglı olarak insanlar çevre sorunlarına karsı daha duyarlı olup baskalarına karsı eylemlerininsonuçlarını tartarak hareket edebilirler. Ancak, sosyal kurumların çevre sorunlarını etkileme,sınırlandırma gücü oldukça sınırlıdır. Tek basına sorunları çözme potansiyeli tasımamaktadır. Iradi birpolitika olup, zorlayıcı ya da yaptırımı olmadıgından sınırlı düzeyde bir araç olarak görülmektedir.


Kamu Sektörü Çözümleri

Çevre sorunları ile mücadelede kamu sektörünce gerçeklestirilen düzenlemeler baglamında:
1) Vergileme
2) Sübvansiyon
3) Pazarlanabilir kirletme hakları
4) Mülkiyet haklarının tesisi
5) Yasal düzenlemeler yer almaktadır.

VergilemeVergi, kamu sektörünün kullandıgı en güçlü politika araçlarından biridir. Vergi, çevre sorunlarınıolusturan firmaların üretim faaliyetlerini sınırlandırmak üzere Pigou tarafından 1920’de önerilmistirve bir firmanın optimum ya da etkin üretim düzeyinde üretim yapmasını saglamaktadır. Bu vergininetkinligi ÖRNEĞİN faaliyeti nedeniylehavayı ve topragı kirleten bir çimentofabrikasının özel maliyeti MPC,marjinal faydası MB ve çevreye verdigizararların marjinal dıssal maliyeti MEColarak gösterilmektedir. Devletin bu
firmaya herhangi bir uyarıda bulunmamasıhâlinde, firma kârını maksimize edecek
üretim düzeyinde üretim yapacaktır. Digerbir deyisle, topluma yaydıgı maliyeti degil,
sadece kendi fiili maliyetini dikkate alarak üretim düzeyini belirleyecektir. Bu durumda MPC’nin MB’yeesit oldugu üretim düzeyi firmanın kârını maksimum kılmaktadır. Firmanın kârını maksimize eden üretimdüzeyi Sekil’de Q1 üretim düzeyinde gerçeklesmektedir. Bu üretim düzeyinde firmanın talebi ya damarjinal faydası marjinal özel maliyetine (MPC) esittir ve firma topluma verdigi zararı (MPC) dikkatealmamaktadır. Bu nedenle de asırı üretim sonucunda çevreye verdigi zarar artmaktadır. Eger firmatopluma yaydıgı maliyeti de dikkate almak durumunda olsa idi bu durumda marjinal özel maliyet (MPC) ilemarjinal dıssal maliyetin (MEC) toplamından olusan marjinal sosyal maliyetin (MSC) marjinal faydaya
(MB) esit oldugu üretim düzeyi sosyal açıdan arzulanan ve kaynakların etkin kullanıldıgı üretim düzeyiolan Qs’da olusacaktı. Burada bir hususun dikkate alınması gerekmektedir. O da sıfır kirlenmenin toplumtarafından arzu edilmediginin anlasılması gerektigidir. Diger bir deyisle, yapılan her üretim az ya da çokçevreyi etkilemektedir. Belli bir kirlilik düzeyi tolere edilebilir. Bu kirlilik düzeyi canlılara etki etmeyendüzeydir.
Tasıma kapasitesi olarak da ifadesini bulan bu üretim düzeyinde doganın niteligi bozulmamaktadır.Toplum için etkin üretim düzeyini saglayan Qs düzeyinde üretim yapılabilmesi için devletin bu isletmeüzerine her üretim düzeyinde birim basına sQs = kv kadar vergi salması gerekmektedir.

Qs üretim düzeyinin sagında firmanınmarjinal maliyeti, marjinal faydasından
fazla oldugundan firma üretiminidaraltarak sola dogru hareket eder. Qsüretim düzeyinin solunda ise marjinalfayda marjinal maliyetten fazlaoldugundan dolayı üretimi artırmak
firmanın kârını artırır. Sonuçta firmaQs üretim düzeyinde kârını maksimize etmektedir. Bu üretim düzeyi toplum için de arzu edilen üretimdüzeyidir.

Pigoucu vergi, karbon ya da kirliligi önleme vergisi olarak da ifade edilmektedir. Burada araçlarınemisyon salınımları yolu ile hava kirliligine ve küresel ısınmaya yol açmaları nedeniyle, petrol ürünleriüzerine vergi konarak araç kullanımının sınırlandırılması amaçlanmaktadır. Ayrıca havayı kirletenisletmelere de kullandıkları girdiler üzerine ek vergi salınarak isletmenin maliyetlerini yükseltip üretiminisınırlandırmak mümkün olabilmektedir. Ancak, bu sonuçların ortaya çıkması için çevreye verilen zararlarınkesin olarak hesaplanabilmesi, sorunlara yol açan firmaların tam olarak belirlenebilmesi ve verginin sadeceonlar üzerine salınması gerekir. Pigoucu vergi özünde kirleten öder ilkesinin uygulama yöntemlerindenbiridir. Bu verginin etkin bir sekilde islemesi ve kirliligin sosyal olarak arzu edilebilir düzeydetutulabilmesi için kirletenin tam olarak tanımlı olması gerekmektedir. Görülmektedir ki Pioucu vergininetkili olabilmesi için her bir çevre sorununu tam olarak tanımlamak, çevreyi etkileyen faaliyeti vefirmaları belirlemek, zararı hesaplamak gerekmektedir. Bütün bunların çevre sorunu için belirlenmesi isegüçlükler olusturmaktadır. Bu nedenle, çevre sorunlarını sadece vergi politikası ile çözüme kavusturmak
yeterli görülmemektedir. Ülkemizde çevre sorunlarını önlemede uygulanan vergiler arasında, petrol vetürevleri ile motorlu tasıtlar üzerinden alınmakta olan özel tüketim vergisi, motorlu tasıtlar vergisi,çevre temizlik vergisi sayılabilir
.

Sübvansiyon

Sübvansiyon politikası ile de vergiye benzer sonuçlara ulasılabilir. Sübvansiyon, firmaların belirlidavranısta bulunması ya da bulunmaması karsılıgında birim üretim üzerinden hesaplanan bedelinfirmalara ödenmesinden olusmaktadır. Çevre sorunlarının pek çogunu sübvansiyon politikası ile çözümeulastırmak mümkün olabilir. Çevre dostu olarak anılan yeni teknoloji ürünlerini üretenlere tesvik olaraksübvansiyon verilmesi, tüketicilere çesitli vergi indirimleri ile sözü edilen ürünlerin kullanımınıyaygınlastırma saglanarak çevreyi olumsuz etkileyen ürünlerin kullanımında azalma saglanabilir.

Sübvansiyonların ekonomik olarak nasıl çalıstıgı Sekil 8.3’de gösterilmektedir.
Sekil 8.3’de görüldügü gibi temsili birfirma, sübvansiyon öncesi Q0 üretim
düzeyinde üretimini sürdürürken devlettarafından üretim faaliyetini kısması
karsılıgında her üretmedigi birim için cdkadar sübvansiyon önerildigini varsayalım.
Bu durumda firma, Qs üretim düzeyininsag tarafındaki her üretim düzeyinde
üretim yaptıgında cd kadarsübvansiyondan mahrum olacagınıbildiginden, artık cd’yi üretim kararında dikkate alacak, buna baglı olarak da cdxbd kadar sübvansiyonkarsılıgında firma, Qs üretim düzeyinde üretimini sürdürerek toplum açısından arzulanan üretimdüzeyinde bulunacaktır. Üretimini Q0 üretim düzeyinden Qs üretim düzeyine düsürdügünde ise çevreye
verdigi dıssal zararları azaltmıs olacaktır. Sübvansiyon politikasının geçerli olabilmesi için firmasayılarının sübvansiyon politikası ile birlikte artmaması, sübvansiyon miktarının belirlenmesi içinsübvansiyona konu olan faaliyetin olusturdugu kirliligin topluma yükledigi zararların tespit edilmesi vehesaplanabilmesi gerekir. Diger bir deyisle, firmaların faaliyetlerine baglı olarak zarar fonksiyonlarınınbilinmesi gerekir. Sekil 8.3’de gösterildigi gibi cd’nin tespiti bu analizin etkinligini belirleyen en önemlifaktördür.

Pazarlanabilir Kirletme Hakları

Pazarlanabilir kirletme haklarının satılması çevre sorunlarını sınırlandırmayı amaçlayan politikaalternatiflerinden birini olusturmaktadır. Örnegin, bir gölün çevresinde çesitli firmaların üretimyaptıklarını ve atıklarını göle serbestçe bosalttıklarını varsayalım. Göl, ortak mülkiyet konusu olup birsosyal çevresel mal olarak ifade edilebilir. Gölün kirlenmesi çevredeki firmalarla birlikte bölgedekiinsanları ve göldeki canlı varlıkları da etkilemektedir.

Mülkiyet Haklarının Tesisi

Çevre sorunlarının bazıları yerel nitelikteki faaliyetlerden olusan negatif dıssallıklardır. Bunlarınetkileri de yerel düzeyde gerçeklesmektedir. Bilindigi gibi, yukarıda örnek olarak verilen göl, ortakmülkiyeti olan bir çevre malıdır. Gölün sagladıgı pek çok çevresel mal söz konusudur. Güzel bir manzaraolusturması, çesitli türde canlıların yasam alanı olması, suyundan yararlanılması, balık tutma, turizmehizmet etmesi gibi. Gölün çevresindeki isletmelerin atıkları ve gölü besleyen derelerin tasıdıgı kirliliklerebaglı olarak gölün kirlenmesi mümkündür. Eger göl üzerinde özel mülkiyet hakkı olusturulursa, mülkiyet
hakkını elinde bulunduran kisi ya da firma gölün kirlenmesine yol açan dıssal faktörleri dikkate alacaktır.
Örnegin, gölün mülkiyeti gölün yakınındaki bir isletmeye tahsis edilirse, firma gölden saglananfaydalar ile gölü kirletme faaliyetleri arasında denge saglamayı kendi çıkarı açısından dikkatealarak, diger kirleticilerden tazminat talep edebilir ya da hukuk düzeni içerisinde hakkınınkorunmasını isteyebilir. Görülmektedir ki mülkiyet haklarının tesisi ile de çevreye verilen zararlıfaaliyetlerin sınırlandırılması mümkün olabilir. Diger bir deyisle, ortak mal algısı ile serbestçe atıklarınıgöle bosaltanların, özel mülkiyet tesisine baglı olarak atık miktarına göre belli bir bedel ödemekdurumunda kalmaları hâlinde, sosyal olarak arzu edilen üretim ve atık miktarında azalma ortaya çıkabilir.
Dolayısıyla, mülkiyet haklarının tesisi ile çevre sorunları ile mücadele etmek söz konusu olabilmektedir.
Ancak, bu çözüm yolunun amaca hizmet edebilmesi için ilgili üretim faaliyetleri ile kirletme düzeyininiliskisinin tespiti ve hukuk düzeni tarafından mülkiyet haklarının tanınması gerekmektedir.



Yasal Düzenlemeler

Çevre sorunları ile mücadelede piyasa mekanizmasının basarısızlıga ugramasına baglı olarak öncelikleekonomik etkinlik açısından piyasa basarısızlıgını giderici ve piyasa mekanizmasının isleyisine imkân verenpolitika araçlarının kullanılması önde gelmektedir.
Çevre kirletici faaliyetler üzerine salınan vergiler, çevreyi kirleteni dogrudan vergileme ve
pazarlanabilir kirletme haklarının tesisi piyasa mekanizması ile yürütülebilmektedir. Yasal düzenlemelerise genel olarak piyasa mekanizmasını ikame etmektedir. Yasal düzenlemeler, çevre sorunlarına yolaçan faaliyetlerin standartlarını belirleyen, bu standartlara uymayanları cezalandıran, çesitlikirletme yasakları koyan emir, yasak, sınırlama, izin, onay ve ruhsatlar, onay ve yol göstericikurallardan olusmaktadır. Ülkemizde çevre ile ilgili yasal gelismelere bakıldıgında 1982 Anayasası’nın 56.maddesinde “herkes, saglıklı ve dengeli bir çevrede yasama hakkına sahiptir. Çevreyi gelistirmek, çevresaglıgını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandasların asli görevi” oldugubelirtilmistir. 1983 yılında çıkarılan 2872 sayılı Çevre Kanunu ile çevre politikasına iliskin belirli ilkelerolusturulmustur. Anılan Kanun’un 3. maddesinde çevrenin korunması, iyilestirilmesi ve kirliligininönlenmesine iliskin genel ilkeler belirlenmistir. Bunlar arasında, sürdürülebilir kalkınma ve kirleten öder
ilkesi belirtilmistir.


Kirleten Öder Ilkesi: Çevreye verilen zararların giderilmesi ya da azaltılması için gerekli karsılıgın kirletenden alınmasıdır.Ayrıca, çevre politikasının uygulanmasında uyulması zorunlu standartlar ile vergi, harç, katılma payı,yenilenebilir enerji kaynaklarının ve temiz teknolojilerin tesviki, emisyon ücreti ve kirletme bedelialınması, karbon ticareti gibi piyasaya dayalı mekanizmalar ile ekonomik araçlar ve tesviklerin kullanılacagıbelirtilmistir. Çevresel etki degerlemesi ile de yeni yatırım projelerinin çevresel boyutu proje asamasındadenetime tabi tutularak kirliligin olusmadan önlenmesi amaçlanmıstır. Çevre ve çevre ile ilgili konularınönemi nedeniyle ilk defa 1991 yılında Çevre Bakanlıgı kurulmustur. Bu bakanlık 4 Temmuz 2011tarihinde çıkarılan 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Çevre ve Sehircilik Bakanlıgı adını almıstır.

 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst