Siyasi Düşünceler Tarihi Dersi Konu 6

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ
KONU :6

AYDINLANMA VE AKLIN İKTİDARI


PANTEİZİM : Sonsuz olan tanrının doğayla özdeş olduğunu , tanrının evrenden ayrı ve bağımsız bir varlığının olmadığını öne süren öğretidir. Buna göre sevinçleri ,istekleri,öfkeleri
Kısacası kişiliğin olmayan tanrı ,bir yaratıcı değil ,var olan her şeyin içindeki üretici güçtür. Panteizim Arapça karşılığı olarak vahdet-i vucut terimi kullanılır.

**Hobbes gibi Spinoza içinde devlet aşamasına geçilmesiyle birlikte doğa durumu sona erer ancak devletlerin üstüne evrensel bir egemen gücü bulunmadığından ,devletlerin içinde bulunduğu alan bir doğa durumudur yani aralarında düşmanlık hüküm sürmektedir.


DEVLET : Spinoza ya göre insanlar tarafından ,insanlar için ve insanlarla birlikte yaratıldığından,”egemen güç” ,”egemenlik”,”toplumun çoğunluğu” ve “yurttaşların birleşik iradesi” kavramları içinde barındırmaktadır. Bir bakıma tüm bu kavramalar , spinoza tarafından bir özdeş bir biçimde kullanılmaktadır.

ÖZGÜRLÜK : Spinoza ya göre devletin gerçek amacıdır. Siyasal düzeyde özgürlüğü en iyi sağlayan yönetim biçimi ise demokrasidir.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ: Bir doğal hak olmasına karşın ,devletin varlığını tehlikeye atmama ilkesiyle sınırlandırılmıştır.

DİN MASKESİ: Spinoza ya göre “kalabalığı yönetmek için hurafeden daha etkili bir şey yoktur. Bu yüzden halk tabakası ,din maskesi altında ,büyük bir kolaylıkla bazen krallara tanrılar gibi tapınmayı ,bazende insan türünün baş belalarıymışçasına onlardan nefret etmeye itilir. Bu yöntem, Türklerde son derece etkili olmuştur. Onlar tartışmayı bile küfür sayar ve her insanın kişisel yargısını öylesine çok önyargının boyunduruğu altına alırlar ki sağlıklı akla zihinde hiç yer bırakmazlar; bir kuşkuyu dile getirmek için bile olsa”

**Düşünce ve ifade özgürlüğü ile din ve vicdan özgürlüğü,devletin karşısına dikilmiş doğal haklardır. Ancak bu haklar sınırsız da değildir. Ortak çıkarın sağlanması ve özgürlüklerin korunması amacıyla yaratılmış devlet düzenini bozucu bir şekilde kullanmaları durumunda bu özgürlüklerin egemen güç tarafından sınırlandırılması söz konusu olmaktadır.

FARKLI AYDINLANMA FELSEFELERİ: Çeşitli yorumcular, İngiliz-iskoç ,Fransız,alman ve hatta İspanyol ve amerikan aydınlanmalarının olduğunu kabul ederler. Bazı tarihçiler, bunlara rus aydınlanmasını da ilave ederler.

SALONLAR : XVII. Yyda Fransa da ortaya çıkmış ve XVIIII.yyda yaygınlaşıp önemli bir kültürel rol oynamışlardır. Salon ,genelde aristokrat bir kadının ev sahipliği yaptığı ,haftanın belli bir gününde farklı sınıftan “popüler “ kişileri bir araya getiren ve edebiyattan dine ,ekonomiden siyasette değişik konuların ve yazıların özgürce konuşulup tartışıldığı kamusal bir mekandır. Aydınlanma filozofları ,çeşitli salonlarda boy göstermişlerdir;hatta D’Holbach ın kendisinin de bir salonu olmuştur.


**Kant,tıpkı La Boetie gibi insanın gerçek (yada birinci) doğasının özgürlük olduğunu fakat baskıcı siyasal iktidarın boyunduruğu altına giren insanın,çeşitli araçlarla “ergin olmayışını”,yani kul-köle durumu içine sokulmasını kendi doğal yapısı (ikinci doğası) olarak algılayıp kabul ettiğini belirtmektedir.

ANSİKLOPEDİ : Tam adı ansiklopedi yada bilimler ,sanatlar ve zanaatlar açıklamalı sözcüğüdür. A dan Z ye metinleri içeren 17 cilt ile resimler ve tabloları kapsayan 11 ciltten oluşan bu yapıtın yayımı ,Diderot ile D’Alembert in yönetiminde 1751 de başlamıştır. Birkaç kez yasaklanma tehlikesiyle karşılaşmış olan yapıt ,daha sonraları sadece Diderot nun önderliğinde sürdürülmüş ve yüz elliye yakın yazarın katkısıyla da 1777 yılında tamamlanmıştır.

BİR SÜREÇ OLARAK AYDINLAMA : Kant ın deyişiyle “aydınlaşmış bir çağda değil,fakat aydınlanmaya giden bir dönemde,bir aydınlanma döneminde yaşıyoruz.”

YIKICI İŞLEV: Akıl tarafından tıpkı Platon daki gibi tabula rasa’nın gerçekleştirilmesi yani eski düzene ilişkin her şeyin atılıp temizlenmesidir.

TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ:Genellikle somut koşullar göz önüne alınmaksızın toplumsal yapının evrensel olarak kabul edilen belli ilkeler doğrultusunda yeniden ,bir bakıma sıfırdan yapılandırılmasıdır.

**Aydınlanma felsefesi ilerleme düşüncesini iki farklı şekilde kullanmaktadır.1.si kullanıma göre,insanlığın ilerlemesinin,ancak çeşitli sorunların çözümünde akıl ile deneyimin kullanılmasıyla mümkün olacağıdır. 2.kullanımda ise ilerlemenin tarihe içkin bir nitelik olarak kaçınılmaz olduğunu dile getiren kuramsal bir yaklaşım yer almaktadır.

ENTELEKTÜEL ELİTİS TUTUM : Elit,yani seçkin bir zümrenin “akıllı,aydın,bilgili”,geri kalanların ise “aptal,cahil,bilgisiz” olduğunu kabul edip toplumsal eşitsizliği entelektüel farklılık üzerine oturtup meşrulaştıran yaklaşımdır.

SAVAŞ KARŞITLIĞI : Voltaire in Micromegas masalında insanları hayvanlar gibi algılayan uzaydan gelmiş dev Sirusluya savaşın nedenli anlamsız olduğu şöyle anlatılır :”Mesele sadece,bu toprakların Sultan denilen bir adamın mı,yoksa bilmem neden Çar denilen bir adamın mı olacağından ibaret. Bunlardan ne biri ne diğeri kavga konusu toprağı ömründe görmüştür nede görecektir; bu birbirini boğazlamakta olan hayvanlardan da hemen hemen hiçbiri diğer hayvanı ömründe görmemiştir.

KÖLELİK :Örneğin De JAUCOURT ,ansiklopedi de “insanların özgürlükleri,bir ticaret eşyası değildir;satın alınamaz ve satılmaz”diyerek kölelelik kurumunu mahkum eder. Ayrıca, Fransa nın şeker kamışı üretimi yapan sömürgelerinde kölelerin çalıştırması sert tepkilere neden olur. Örneğin; Voltarie , köleciliği besleyen şeker ticaretinin boykot edilmesi çağrısında bulunur :”eger şekeri korkunç barbarlık pahasına yiyebiliyorsak ,kardeşlerimizin kanıyla kirlenmiş bu yiyecekten vazgeçmeyi öğrenmeliyiz.”

HERKESE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ : Voltarie bu konudaki görüşünü, yıldızı hiçbir zaman barışmamış olduğu ROUSSEAU ya yazdığı bir mektupla şöyle dile getirir:”söylediklerinizin hiç birinde sizinle aynı düşüncede değilim; ancak onların söyleme hakkınızı ölünceye değin savunacağım.”

HUKUKSAL EŞİTLİK: Tüm yurttaşların, aralarında hiçbir farklılık ya da ayrıcalık gözetilmeksizin yasalar önünde eşit olmalarıdır.


**Condorcet ,kadın ile erkeğin her bakımdan eşit olduğunu ve bu eşitliğin yasalarca garanti edilmesi gerektiğini savunmuş tek Aydınlanma filozofudur. Ayrıca Condorcet , Fransız devrimi yıllarında , kadınların erkeklerle aynı aynı siyasal haklara sahip olmaları yönünde etkinlikte bulunmuş ender devrimcilerden de biridir.

BAĞNAZLIK :
Ansiklopedinin yazarlarından De Jourcort un deyişiyle” cehalet ve barbarlık, boş inancı getirir; ikiyüzlülük, onu beyhude törenlerle destekler ve sürdürür; sahte gayretkeşlik, yaygınlaştırır ve menfaat ,devam ettirir. Boş inanç somutlaştığı ve eylemselleştiği zaman, bağnazlık dediğimiz şeyi doğurur.”

**Aydınlanmacılar , toplumsal kötülüklerin sorumluluğunu bazen genel olarak dine bazen de Hristiyanlığa yüklerler; ama hemen hemen hepsi asıl sorumluluğun din adamlarında olduğu konusunda hemfikirdir.

OSMANLI İMPARATORLUĞUN HOŞGÖRÜSÜ: Voltarie, Felsefe sözlüğü adlı yapıtında şu sözlere yer verir: “ülkenizde iki din varsa ,bunlar birbirinin boğazını keser ;otuz tane dininiz olduğunda ise hepsi barış içinde yaşar. Büyük Türk e (padişaha) bakınız :Gebrileri(Zerdüşt dininden olanları) , Brahmanları , yunan hristiyanları (ortodokstları) , Nasturileri, Katolikleri yönetiyor. Gürültü patırtı çıkarmaya kalkışan ilk kişi kazığa geçirilir ve herkes sessiz sakin yaşar.”

DAMOKLES ‘İN KILICI: Bu deyim İÖ IV.YYDA Sicilya da yaşamış olan demokles in dostu olan Tiran tarafından bir ziyarette baş köşeye oturulması ,ama başının üzerine de incecik bir iple bağlı bir kılıcın asılması olayından kaynaklanmıştır. Tiran bu tutumuyla ,Damokles e iktidarın kişiye keyif vermesinin ötesinde büyük tehlikeler içerdiğini, kısacası iktidar mevkiinin pamuk ipliğine bağlı olduğunu göstermek istemiştir.

EGEMENE SAPLANAN BIÇAK :
Örneğin Fransa da ,hem kral III.henri 1589 hem de onun yerine tahta çıkan kral IV.Henri 1610 da fanatik Katolik kişiler tarafından bıçaklanarak öldürülmüşlerdir.

DEVRİMİN YADSINMASI :
Filozofların devrime karşı çıkmalarının temel nedeni, bu hareketi ”kurulu düzene karşı şiddet kullanarak gerçekleştirilen kapsamlı bir halk eylemi” olarak algılamalarıdır. Örneğin D’Holbach a göre “şiddet içeren çareler , yok edilmek istenen kötülüklerden çok daha acımasızdır. Aklın yolu ,ne ayaklandırıcı ne de kan dökücüdür. Onun önerdiği reformlar en uygun olanlardır. Halkın iktidarda olduğu yerlerde , devlet, kendini yıkma ilkesine varır.

FİZYOKRATLAR : Turgot ile Quesnay ın önemli temsilcileri olduğu fizyokratlar , ekonomide “bırakınız yapsınlar ,bırakınız geçsinler” sloganını ortaya atmışlar ve “yasal despotizm” olarak adlandırdıkları aydın despotizmini doğal yasaların uygulanmasının dolayısıyla doğal düzenin sürdürülmesinin gereği olarak savunmuşlardır.

FİLOZOF-KRAL :Örneğin, ansiklopedi nin “filozof” maddesi ,bu anlayışı roma imparatoru Antoninus a göndermede bulunarak şöyle dile getirir: “Filozofun topluma duyduğu belirleyici sevgi, imparator antoninus ‘un şu sözünün ne denli doğru olduğunu ortaya koyar : “Krallar filozof yada filozoflar kral olduğu zaman halklar da mutlu olacaktır.” Demek ki filozoflar, her konuda akılla hareket eden ve düşünceli adalet zihniyetine toplumcul nitelikler ile görenekleri bağlayan namuslu bir insandır. Bir egemene bu kumaştaki bir filozof kimliği aşılayın , o zaman mükemmel bir egemeniniz olur.”

**”Aydın despot” kavramındaki despot sözcüğüne , salt kendi çıkarını gözetip keyfi bir biçimde davranan zalim bir tiran, bir zorba anlamı yüklenmemektedir. Despot sözcüğü , monarkın sahip olduğu mutlak iktidara ve kimseye hesap verme zorunluluğu olmadan kararlar alma gücüne gönderme yapmaktadır. “Aydın” oluşu ise monarkın tıpkı Platon ‘un filozof-kral gibi felsefesinin ilkelerini benimseyip uygulayarak halkının iyiliğini gözetmesi demektir.

MÜLKİYET ÖLÇÜTÜ: Örneğin D.Holbach a göre “meclislerin para ve mülk sahibi olmaları dolayısıyla yurttaşlık niteliğini edinmiş olanlardan ve hem durumları hem de bilgileri sayesinde ulusun çıkarlarını ve halkların gereksinimlerini bilen kişilerden oluşması gerekir; kısacası , yurttaşı yurttaş yapan mülkiyettir.” Condorcet ye göre ise “medeni ülkelerde devleti yapan topraktır. Demek ki yurttaşları yapan mülkiyet olmalıdır.”

CUMHURİYET YA DA DEMOKRASİ :Aydınlanmacıların gözünde ,bu yönetim biçiminin yaşaması olanaksızdır, ayrıca birçok kötülüğü de içermektedir. Örneğin De Jaoucort’a göre , cumhuriyet ancak küçük bir ülke de kurulabilir; dolayısıyla Fransa ya uygun düşmez. Voltarie göre , insanlar genellikle kendilerini yönetmeye layık değillerdir; dahası böyle bir yönetim kursalar bile bunu uzun süre ayakta tutamazlar. D.Holbach a göre ise demokrasi düzensizlik ile kargaşaya neden olmakta ve cahil kitlelerin despotizmine yol açmaktadır. Bundan ötürü , kendi deyişiyle “zorbalık biçimlerinin en acımasızı ve aptalı “ demokratik olandır. Voltarie de demokrasiyi “çoğunluğun tiranlığı” olarak tanımlamaktadır.

S.Hobbes ile Spinoza nın kuramlarını karşılaştırınız?

*Hobbes ile Spinoza nın her ikiside siyasal yapıya ilişkin görüşlerini toplum sözleşmesi kuramını kullanarak ortaya koymuşlardır. Kuramın ilk düzlemini oluşturan doğa durumu betimlemeleri büyük bir benzerlik gösterir. Her iki düşünür , insanın kendini korumayı amaçlayan bencil bir varlık olduğu savından hareket edip doğa durumunun bu nedenle insanların birbirleriyle çatıştığı bir savaş ortamı olduğunu ileri sürer. Dolayısıyla her ikisi içinde bir sözleşmeyle devlet aşamasına geçilmesinin nedeni ,bu güvensizlik ortamından kurtulma isteğidir. Toplum sözleşmesi kurgusunun oluşturduğu 2.düzlemde de yine her iki düşünür ,güç kullanma haklarının devredilmesiyle devletin kurulduğunu kabul eder. Hobbes ile spinoza arasındaki temel ayrım , kuramın 3.düzlemi olan devlet modelinin belirlenmesinde ortaya çıkar. Hobbes ,monarşik bir devlet anlayışını benimseyip monarkını sınırsız bir güçle donatır ve bu monarkın (rasyonel olmasından kaynaklanan ödevleri dışında )uyruklarına karşı hiçbir yükümlülüğünün bulunmadığını sürer. Spinaza ise devletin egemenliği içerdiğini vurgulamasına karşın, bu egemenliğin aslında toplumun ta kendisi olduğunu belirtip en iyi ve uygun yönetim biçiminin doğal hak ve özgürlüklerle sınırlı demokrasi olduğunu dile getirir.

S.Aydınlanma filozoflarının hem insanların eşitliğini en önemli ilkelerden biri olarak dile getirmelerinin hem de toplumsal düzeydeki çeşitli eşitsizlikleri savunmalarının ardında ne gibi bir neden olabilir?

*Aydınlanmacıların eşitlik sorunsalına ilişkin yaklaşımları ,dönemin yükselen sınıfı olan burjuvaziye içkin temel bir çelişkiyi yansıtmaktadır. Bu çelişki ,burjuvazinin hem halkın yardımıyla feodal sistemden kurtulmak hem de bu halkı kendi çıkarına sömürmek amacı gütmesinden kaynaklanmaktadır. Temelinde bir burjuva düşüncesi olan bir aydınlanma , bu nedenle feodalizme özgü bağımlılıkları , ayrıcalıkları çürütmek amacıyla, her insanın doğal olarak kendi bedeni üzerinde eşit hakka sahip olduğunu ileri sürerek senyör-serf ilişkisini yadsır. Ayrıca hukuksal eşitliğe vurgu yaparak, kalıtımsal ayrıcalıkları , dolayısıyla soylu-avam eşitsizliğini reddeder. Buna karşılık , burjuvazinin sosyo-ekonomik üstünlüğünü ve sömürüsünü doğrulamak ve halkın bu düzeni kabullenmesini sağlamak amacıyla da insanların toplumsal statü , mevki ve servet bakımından eşit olmayacaklarını çeşitli gerekçelerle savunur. Dahası ,kadınlar üzerindeki erkek hakimiyeti ile sömürüsünü haklı gösterecek şekilde cinsiyetler arasındaki eşitsizliğinde altını çizer

S.Aydınlanma filozoflarının dine, özellikle Katolik kilisesine yönelttikleri saldırının temelinde hangi neden bulunmaktadır ?

*Aydınlanmacıların din sorununa büyük önem verip kiliseye ağır eleştiriler yöneltmelerinin temel nedeni, dinleri özellikle de papazların elindeki Katolik dinini, aydınlanmanın (yani ergin olmayıştan kurtulmanın ) önündeki en büyük engel olarak görmeleridir. Onlara göre kişisel vicdani bir inanç olmaktan çıkarılıp kurumsallaştırılan her din entelektüel gelişmeyi frenlemekte , insanların kafalarını dogmalarla ve boş inançlarla doldurup halkı sersemletmekte ve gerek rahiplerin gerekse bunlarla el ele vermiş kralların iktidarını pekiştirmektedir. Ayrıca dinin beslediği bağnazlık ve onunla başbaşa giden hoşgörüsüzlük , insanların birbirine kin ,öfke düşmanlık duymalarına neden olmakta ve böylece toplumları adeletsizliğe ve savaşlara sürüklemektedir. Dahası Katolik kilisesi , yıkılması amaçlanan feodal düzenin Ancien Regime in en temel kurumu ve en büyük destekçisidir. Dolayısıyla devlet üzerindeki etkisinin tümüyle ortadan kaldırılması ve dinsel alanın denetim altına alınması gerekmektedir.

S.Aydınlama filozoflarının hem aydın despotizmini hem de liberal bir siyasal düzeni savunmaları ,bir çelişki olarak değerlendirilebilir mi?

*Aydınlanma filozofları ,adın mertebesine yükselttikleri monarklara övgüler düzdükleri dönemlerde bile ilkesel bir yaklaşımla despotizmi eleştirip siyasal liberalizim olarak nitelendirebilecek çeşitli görüşlerin sözcülüğünü yapmayı sürdürmüşlerdir. Çünkü onların gözünde aydın despotizmi, özellikle belli sorunlara reformlar yoluyla hemen çözüm bulunmasını sağlayabilecek en uygun araçtır. Bir başka deyişle , aydın despotizimi çözüm yoludur. Oysa filozofların hedefledikleri somut amaç , hakların ve özgürlüklerin yasalarca güvence altına alındığı liberal bir siyasal düzendir. Bu bakımdan filozofların , aydın despotizimini İngiltere deki siyasal yapıyı andıran böyle bir düzenin kurulmasını sağlayacak geçici bir yapılanma olarak gördüklerini söylemek mümkündür. Daha açıkcası , aydın bir despot sayesinde aydınlanmanın önündeki engellerin yavaş yavaş kaldırılması ve gerekli koşulların yaratılması sonucunda ( yani uzun vadede ) ,özlemi çekilen siyasal düzene ulaşılması amaçlanmaktadır.

TEST
1-Ülkelerden hangisinde ,XVIII yyda düşünsel bakımdan bir aydınlanma hareketi yaşanmamıştır ?
*
İtalya

2.Kanta göre insanın “ergin olmamasının” anlamı nedir ?
*Aklını kullanmaması

3.Spinoza nın insan doğasına atfettiği özelliklerden birisi değildir ?
*İnsan yalnız ,tek başına yaşamak ister.

4.önermelerden hangileri spinoza ile hobbes un kuramlarında ortak olarak bulunmaktadır ?
*Devlet bir amaç değil ,araçtır devlet pozitif ruhu yaratır.

5.Aydınlanmacıların akla yükledikleri özelliklerden biri değildir?
*Akılla tanrısal hakikat kavranabilir

6.Aydınlanmacılara göre kişi,niçin iyi bir insan olup ahlaklı davranmalıdır ?
*Kendi yararına olduğu için

7.
Aydınlanmacılardaki “ evrensel yasalar”anlayışı hangi görüşün savunulmasına yol açar_
*kozmopolitizim

8.Aydınlanma felsefesinde genel olarak kabul edilmiş eşitsizliklerden biri değildir?
*Avam-soylu arasındaki eşitsizlik

9.aydınlama filozoflarına göre , bir toplumda halkın mutsuz ve köle olmasını belirleyen en önemli etmen hangisidir?
*Kötü bir siyasal düzenin olması

10.Siyasal görüşlerden hangisi, aydınlanmacılar tarafından benimsenmez ?
*direnme hakkının kullanılması


Sınavlarda Hepinize Başarılar Diliyoruz..
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst