AÖF İktisada Giriş 2 / 3. Ünite Ders Notları

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
AÖF İKTİSADA GİRİŞ 2 DERS NOTLARI

3.ÜNİTE

MİLLİ GELİRİN BİLEŞENLERİ: TÜKETİM, YATIRIM VE TASARRUF

Toplam harcamalar; hane halklarının tüketim harcamaları, özel sektörün yatırım harcamaları, kamu harcamaları ve dış âlem
talebi olmak üzere dört bileşenden oluşmaktadır

TÜKETİM, TASARRUF VE YATIRIM İLİŞKİSİ
Kapalı ekonomi, diğer ülkeler ile ticari ilişkilerin olmadığı bir ekonomi demektir. Diğer ülkeler ile ticari ilişkileri olan bir ekonomiye ise açık ekonomi adı verilmektedir. Dış ticaretin olmadığı bir durumda(kapalı ekonomide)gelir harcama ilişkisi şu şekilde ifade edilir:
Y ≡ C+I+G

Devletin topladığı vergilerden hane halklarına transfer ödemeleri çıkarıldıktan sonra kalan kısma net vergi hâsılatı adı verilir.
T≡ TA – TR

Bu ifadede TA devletin toplam vergi hâsılatını, TR ise devletin sosyal güvenlik harcamaları veya sosyal yardımlar gibi hane halklarına yaptığı ödemeleri ifade eder.
Toplam gelirin hane halkları tarafından tüketilmeyen kısmına özel tasarruflar adı verilir(Y-T-C).
Kamu tasarrufları devletin net vergi hâsılatı ile kamu harcamaları arasındaki farktır(T-G).
Toplam gelirin devlete ödenen vergilerden sonra kalan kısmına “toplam harcanabilir gelir” adı verilir.
Ekonomideki toplam tasarruflar; özel tasarruflar ile kamu tasarruflarının toplamından oluşur.
Kapalı bir ekonomide gelirin tüketilmeyen kısmının tamamının yatırım için kullanıldığı varsayılır. Eşitlik bu durumu ifade etmektedir. Toplam tasarrufları “S” ile gösterirsek aşağıdaki tasarruf-yatırım eşitliğini elde ederiz: I ≡ S
Bir ekonomide yaratılan toplam GSYH hane halkları tarafından ya tasarruf edilir ya da tüketim harcamalarında kullanılır.

Bununla birlikte hane halklarının eline geçen gelirin tamamı kullanılamaz. Bu gelirin bir kısmı devlettarafından vergi olarak
toplanır. Toplam gelirin devlete ödenen vergilerdensonra kalan kısmına “toplam harcanabilir gelir” adı verilir. Ekonomideki
hane halklarının elde ettiği toplam harcanabilir geliri aşağıdaki gibi vergi sonrası gelir olarak ifade edebiliriz:
YD ≡Y–TA+TR ⇒YD ≡Y–T

Görüldüğü gibi, toplanan vergiler harcanabilir geliri azaltırken, hane halklarına yapılan transferler harcanabilir geliri
artırmaktadır. Hane halklarının elde ettiği harcanabilir gelirin bir kısmı tüketim harcamalarına giderken, bir kısmı da tasarruf
edilecektir: YD ≡ S+C

TÜKETİM VE TASARRUF
Tüketim harcamaları toplam harcamaların en önemli bileşenidir. Toplam harcamalar içerisindeki en büyük pay tüketim
harcamalarına aittir.
Her dönem elde edilen gelire o dönemin cari geliri adı verilir. Vergiler ödendikten sonra kalan cari gelire ise cari harcanabilir
gelir adı verilir.
Elde edilen harcanabilir gelirin tamamı tüketim harcaması ve tasarruf arasında bölüşülür: harcanabilir gelir = tüketim + tasarruf
İnsanlar geleceği düşünerek tasarruf yaparlar. Tasarruflar ertelenen satın alma gücünü ifade eder.
Bir şeyden daha fazla elde etmek için başka bir şeyden vazgeçme zorunluluğuna ödünleşim adı verilir. Yarın daha fazla tüketmek için bugün daha az tüketmek zorunda kalmamız bir ödünleşimdir.

a. Cari Gelir:
Cari gelirdeki artışların bireylerin tüketim harcamalarını artırmasını bekleriz.
Marjinal tüketim eğilimi(MPC) (c): Tüketicinin artan gelirinin ne kadarlık kısmını tüketime ayırdığını gösterir. MPC = ΔC/ΔYD
Marjinal tasarruf eğilimi (MPS) (s) : Tüketicinin artan gelirinin ne kadarlık kısmını tasarrufa ayırdığını gösterir. MPS= ΔS/ΔYD
MPC + MPS =1
Cari gelirdeki bir artışın sadece tüketim harcamasını artırması marjinal tüketim eğiliminin 1’e eşit olması demektir. Cari
gelirdeki bir artışın hepsi tasarrufa ayrılır ise bu durumda MPC sıfıra eşit olacaktır.
Ortalama tüketim eğilimi (APC): Toplam gelirin ne kadarının tüketime ayrıldığını gösterir. APC=C/YD
Ortalama tasarruf eğilimi (APS):Toplam gelirin ne kadarının tasarrufa ayrıldığını gösterir.APS=S/YD
APC + APS = 1

Not: MPC, MPS, APC ve APS 0 ile 1 arasında değerler almaktadırlar.

Örnek: Ortalama tüketim eğilimi 0,7, marjinal tasarruf eğilimi ise 0,2 olan bir tüketiciyi ele alalım. Bu tüketicinin 3000 TL olan
geliri bu dönem 3600 TL ’ye yükselmiştir. Söz konusu tüketicinin bu dönem yapacağı toplam tasarruf miktarını ve gelirindeki
artışın ne kadarının tüketime ayrılacağını bulunuz.

*Örnek:
Tabloya göre 2001 yılındaki ortalama tüketim eğilimi kaçtır?

b. Beklentiler: Bireyler her dönem yapacakları tüketim harcamasına sadece o dönemin cari gelirini dikkate alarak karar
vermezler. Tüketicilerin dikkate aldıkları bir diğer önemli faktör gelecek dönemlerde beklenen gelirleridir. Bireyin gelecekteki
tüketiminin bir kısmından vazgeçerek bugünkü tüketimini artırmasına ‘’dönemler arası ticaret’’denilebilir. Gelecek dönemin
tüketimini vererek bu dönemin tüketimini satın almaktadır. Bu durumun tersine bireyin geleceği düşünerek bugün daha az
tüketim yaparak tasarruf yapması da mümkündür.

c. Servet: Bireylerin veya hane halklarının her dönem yaptıkları tasarrufların toplamı onların servetlerini oluşturur. Bir hane halkının serveti sahip olduğu varlıkların toplamından borçlarının toplamının çıkarılmasıyla elde edilen miktardır. Servet seviyesindeki değişikliklerin bireylerin tüketim davranışlarını etkilemesi beklenebilecek bir sonuçtur. Servet seviyesindeki artışlar cari tüketim seviyesini artıracaktır.

d. Reel Faiz Oranı: Reel faiz oranı bireylerin tüketim ve tasarruf kararlarını verirken göz önünde tutmaları gereken önemli
bir faktördür. Reel faiz oranı fiyat artışlarının etkisinden arındırılmış faiz oranıdır. Nominal faiz oranı, Türk Lirası cinsinden ödenme garantisi ile vaat edilen faiz oranıdır. Reel faiz oranı ise nominal faiz oranından mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki artış oranı çıkarıldıktan sonra elde edilen faiz oranıdır. Reel faiz oranını (yaklaşık olarak) aşağıdaki gibi hesaplayabiliriz:
r=i-π (r- reel faiz oranı, i- nominal faiz oranı, π-enflasyon oranı)

Yıllar Gelir Harcamalar
2000 1500 1200
2001 2000 1500
2002 2400

Eğer tüketiciler tüketim kararlarını verirken gerçekten reel faiz oranını göz önünde bulunduruyorlarsa, tüketim kararlarını geleceğe dönük olarak verdikleri anlamına gelir.
Reel faiz oranındaki bir artış bireyin tasarruf ettiği her 1 TL karşılığında gelecek dönem elde edeceği faiz getirisini artıracaktır.
Bu nedenle bugünkü tüketimden feragat ederek gelecek dönemdeki tüketimini artırmak daha cazip hale gelecektir. Bu davranışı fiyatı artan bir maldan daha az tüketmek gibi düşünebiliriz. Reel faiz oranı bugünkü tüketimin maliyeti ise reel faiz oranı arttığında bugünkü tüketimin maliyeti de artacaktır. Bu nedenle birey bu dönem daha az tüketmeyitercih edecek ve
daha fazla tasarruf yapacaktır. Bu etkiye “ikame etkisi”adını veriyoruz. İkame etkisi reel faiz oranlarındaki bir artış halinde
tüketimini azaltacaktır.

Reel faiz oranındaki bir artış aynı zamanda bireyinin gelecekteki belirli bir miktar tüketim seviyesine bugün daha az miktar
tasarruf yaparak ulaşabilmesini mümkün hale getirir. Bu nedenle reel faiz oranının yükselmesi tasarruf miktarını azaltarak tüketim miktarını artıracaktır. Bu etkiye “gelir etkisi” adını veriyoruz. Gelir etkisi reel faizdeki bir artış halinde tasarrufların azalmasına ve tüketim harcamasının artmasına yol açar. Görüldüğü gibi ikame ve gelir etkileri ters yönlere çalışmaktadır. Birisi tüketimi azaltırken diğeri artırmaktadır. Diğer faktörler sabit iken reel faiz oranındaki bir değişme sonucu tüketim miktarında meydana gelecek net değişme ikame ve gelir etkilerinden hangisinin daha büyük olduğuna bağlıdır.

Eğer ikame etkisi daha büyük ise tüketim harcaması azalacak, gelir etkisi daha büyük ise tüketim harcaması artacaktır.
Tasarrufu etkileyen diğer faktörler tasarruf miktarını artırıyorsa, tasarruf fonksiyonu sağa kayacak, aksine tasarruf miktarını
azaltıyorsa sola kayacaktır. Bu kaymalar aşağıdaki şekil ile gösterilmiştir. Şeklin (a) panelinde cari gelirdeki veya servet miktarındaki bir artmanın etkisi görülmektedir. Cari gelir veya servetin artması tasarruf miktarını artıracağı için, tasarruf fonksiyonunu sağa kaydıracaktır. Bu durumda tüketiciler bütün reel faiz oranlarında daha fazla tasarruf yapacaklardır. Aynı şeklin (b) panelinde ise reel faiz dışında başka bir faktörün tasarruf miktarını azaltması gösterilmiştir. Bu durumda tasarruf fonksiyonu sola kayacaktır.

Keynesyen Tüketim Fonksiyonu
Keynesyen tüketim fonksiyonuna göre, bir ekonomideki toplam tüketim harcamaları cari dönemin toplam harcanabilir gelirine bağlıdır.
Keynesyen tüketim fonksiyonu harcanabilir gelir ile tüketim harcamaları arasında pozitif, yani aynı yönde bir ilişki
öngörmektedir. Toplam tüketim harcamalarının cari harcanabilir gelir tarafından belirlenen kısmına “*uyarılmış tüketim
harcamaları”veya “gelire bağlı tüketim harcamaları” adı verilir. Harcanabilir gelirdeki artışın tüketimharcamalarını ne kadar
artıracağı ise harcanabilir gelir ile tüketim harcamaları arasındaki ilişkinin doğasına bağlıdır. Harcanabilir gelir ile tüketim harcamaları arasındaki ilişkiyi ise marjinal tüketim eğilimi (MPC) belirlemektedir.

Marjinal tüketim eğilimi (MPC) (c), toplam harcanabilir gelirdeki artışın ne kadarlık bir kısmının tüketim harcamalarına gittiğini gösterir.
Marjinal tasarruf eğilimi (MPS) (s) ,toplam harcanabilir gelirdeki artışın ne kadarlık kısmının tasarrufa ayrıldığını gösterir.

Toplam harcanabilir gelir ya tüketime ya da tasarrufa gitmek zorundadır:
YD ≡C + S ⇒ Δ YD≡ Δ C+Δ S

Not: Marjinal tasarruf eğilimi ve marjinal tasarruf eğiliminin toplamı 1’e eşittir: 1=c+s. Marjinal tüketimeğilimindeki bir artış,
marjinal tasarruf eğiliminde bir azalma anlamına gelir.

*Otonom Tüketim Harcamaları: Toplam tüketim harcamalarının harcanabilir gelir dışındaki faktörler tarafından belirlenen
kısmına otonom tüketim harcamaları adı verilir. Dolayısıyla otonom tüketim harcamalarını, toplam tüketim harcamalarının
harcanabilir gelire bağlı olmayan kısmı olarak tanımlayabiliriz. Keynes kısa dönemde otonom harcamaların değişmeyeceğini
öne sürmüştür. Burada otonom tüketim harcamalarını
Lsembolüyle göstereceğiz.

Tüketim Fonksiyonu
Bu fonksiyon Keynesyen tüketim fonksiyonu olarak adlandırılır. Böyle bir fonksiyonun grafiği tüketim-harcanabilir gelir ekseninde pozitif eğimli bir doğru olarak çizilir. Bu doğrunun sabit terimi otonom tüketim harcamaları ( Lı. dir. *Keynesyen teoriye göre, tüketim fonksiyonunun eğimi marjinal tüketim eğilimi ( c ) ‘ dir.

Tüketim fonksiyonunda, otonom tüketim harcamaları değiştiğinde tüketim fonksiyonu paralel olarak kayacaktır. Örneğin
otonom tüketim harcamalarında bir artış olduğunda tüketim fonksiyonu yukarı kayacaktır. Bu durum yukarıdaki şekilde (a)
grafiğinde gösterilmiştir. Tüketim doğrusunun eğimideğişmeden yukarıya kaydığına dikkat ediniz.
Marjinal tüketim eğilimi c değiştiğinde ise tüketim fonksiyonunun eğimi değişecektir. Örneğin marjinal tüketim eğiliminin
artması durumunda tüketim doğrusu dikleşecektir. Bu durum şeklin (b) grafiğinde gösterilmiştir. Bu grafikte otonom
harcamalarda bir değişiklik olmadığı için doğru tüketim eksenini yine aynı yerden kesmektedir.

YATIRIM

İktisatçılar için yatırım harcamaları, bir dönem içerisinde sermaye malları olarak adlandırılan bina, makine ve teçhizat
harcamaları ile firmaların ürün stoklarında meydanagelen artışlardan oluşmaktadır. Yeni konut ve konut dışı bina inşaatları
yatırım harcamaları içerisinde değerlendirilirken, daha önceki yıllarda yapılmış bir binanın satılarak el değiştirmesi yatırım
harcaması olarak kabul edilmez.

Yatırım harcamaları toplam harcamaların tüketim harcamalarından sonra ikinci en büyük bileşenidir. Ayrıca yatırım
harcamaları toplam harcamalar arasında en fazla iniş-çıkış yaşayan bileşendir. Yatırımlar bina, makineve teçhizattan oluşan
sermaye stokunu artırdığı için ekonominin üretim kapasitesini artırırlar. Bu nedenle yatırımlar uzun dönemli ekonomik
büyümenin itici gücüdür diyebiliriz.

Net Yatırımlar ve Sermaye Stoku

İktisatçılar sermaye stokunu geleneksel olarak “K” harfi ile gösterirler. Δ K ise sermaye stokundaki değişimi göstermektedir.
Eğer sermaye stoku birinci yıldan ikinci yıla artışgöstermiş ise Δ K >0 olacaktır. Bir dönemden diğerine sermaye stokundaki bu artış net yatırımlar olarak adlandırılır.
Sermaye stokunun fiziksel veya teknolojik olarak eskimesi veya kullanılamaz hale geldiği için yenilenmesi gereken kısmını
amortisman olarak adlandırılır. Aşınan sermaye miktarını yerine koymak için yapılan yatırımlara ise amortisman yatırımları
veya yenileme yatırımları adını verilir.

Mevcut sermaye miktarını muhafaza etmek için gerekli amortisman yatırımının miktarı, sermaye stokunun yıl içerisindeki
aşınan miktarının sermaye stoku içerisindeki oranı aşınma oranı veya amortisman oranı olarak adlandırılır. Amortisman
oranını “d” ile gösterirsek bir yıl içerisinde sermaye stokunun dK kadarı aşınacak ve yenilenmesi gerekecektir. Diğer bir ifade
ile amortisman yatırımları dK kadar olacaktır.

Amortisman yatırımları sermaye stokunun azalmasını önlemek, yani mevcut miktarını muhafaza etmek için yapılması gereken
en az yatırım miktarını oluşturmaktadır. Eğer yapılan yatırımlar amortisman yatırımlarından daha az ise sermaye stoku
azalacaktır. Amortisman oranı sermaye mallarının ortalama kullanım ömrünü yansıtır.
Yatırım harcamaları net yatırımlar ile amortisman yatırımlarının toplamından oluşur. Yatırım harcamalarını “I” ile gösterirsek,
bir yıl içerisinde yapılan toplam yatırım harcamalarını aşağıdaki gibi ifade edebiliriz:
O = EP + QP

Yukarıdaki eşitlikte Δ K bir yıl içerisinde sermaye stokunda meydana gelen artışı, yani net yatırımları ifade etmektedir. dK ise
yenileme veya amortisman yatırımlarını göstermektedir.
Sadece yeni bina inşaatları için yapılan harcamalaryatırım harcaması kapsamında değerlendirilir. Önceki dönemlerde yapılmış
binaların satın alınması için yapılan harcamalar yatırım harcaması kapsamında değildir. Çünkü bu zaten üretilmiş olan bir
sermaye malının el değiştirmesinden ibarettir.

*Firmaların Yatırım Kararlarını Etkileyen Unsurlar:
Beklenen karlılık
Net bugünkü değer
Sermayenin maliyeti
Yatırımın beklenen getirisi
Reel faiz oranları

Beklenen Kârlılık: Firmaların yeni yatırımlar yapmasının amacı kâr elde etmektir. Firmalar yatırım kararlarını verirken
yatırımın kârlılığını göz önünde bulundururlar. Bununla birlikte yapılan bir yatırımdan elde edilecek kâr yatırımın
yapılmasından daha sonra elde edilecektir. Diğer faktörler sabit kalmak koşuluyla, firmalar talepte bir artış bekliyorlarsa yeni
yatırım projelerini hayata geçireceklerdir. Eğer talepte bir azalma olacağını düşünüyorlarsa, bu durumda yatırım projelerini
iptal edecekler ve daha az yatırım harcaması yapacaklardır.

Sermayenin Maliyeti: Bir firmanın sermaye malı alabilmesi için paraya ihtiyacı vardır. İhtiyaç duyulan bu paraya finansal
sermaye adını veriyoruz. İhtiyaç duyulan finansal sermaye borç alınarak sağlanacaktır. Borç almanın maliyeti ise faiz oranıdır.
Firmalar finansal sermayeyi kendi öz kaynaklarındanda sağlayabilirler.

Yatırımın Maliyeti = Sermaye mallarının maliyeti + Finansal sermayenin maliyeti

Faiz oranı arttığında yatırımların maliyeti de artacaktır. Yatırımların maliyeti arttığında kârlılıkları azalır ve firmalar yatırım yapmaktan vazgeçerler. Faiz oranı düştüğünde ise yatırımların maliyeti azalacağı için yatırım projelerinin kârlılığı artacak ve firmalar yatırımlarını artıracaklardır. Bu durumda faiz oranı ile yatırımlar arasında ters yönlü bir ilişkiden söz edebiliriz. Yüksek faiz oranlarında yatırımın maliyeti artacağı için firmalar daha az yatırım yapacaklardır. Düşük faiz oranlarında ise yatırımın maliyeti azaldığı için yatırımlar daha karlı hale gelecek ve firmalar dahafazla yatırım yapacaklardır.

Yatırımları etkilen faiz oranı dışındaki faktörlerde bir değişiklik olduğunda, verilen fonksiyon kayacaktır. Örneğin yatırımcıların
gelecekle ilgili beklentileri olumlu olduğunda her bir faiz oranında daha fazla yatırım yapacakları için, yatırım fonksiyonu sağa
kayacaktır. Yatırımcıların gelecekteki talep ile ilgili beklentileri olumsuza dönüştüğünde ise her bir faiz oranında daha az
yatırım yapacakları için fonksiyon sola kayacaktır.

Net Bugünkü Değer ve Yatırım Projelerinin Değerlendirilmesi: Yatırım harcaması bu dönem gerçekleşmesine rağmen yatırım projesinin getirisi gelecek dönemlerde elde edilecektir. Dolayısıyla bugün yapılan bir harcama ile gelecekte ortaya çıkacak bir getirinin karşılaştırılması gerekmektedir. Bir yatırım projesinin kabul edilerek hayata geçirilmesi için kârlı olması gerekir. Diğer bir ifade ile projenin getirisinin maliyetinden daha fazla olması gerekir. Bir projenin kârlı olabilmesi için projenin net bugünkü değeri pozitif olmalıdır. Dolayısıyla eğer NPV>0 ise proje kabul edilir ve gerçekleştirilir, NPV<0 ise proje reddedilir ve yatırım gerçekleşmez.

ÖDÜNÇ VERİLEBİLİR FONLAR PİYASASI (S=I)

Ödünç verilebilir fonlar piyasası bankalarda ve diğer kredi veren kuruluşlardaki, firmalara kredi olarak verilebilecek durumda olan fonlar ile firmaların bu fonlara olan talebini ifade eder. Ödünç verilebilir fon arzı hane halklarının tasarruflarından oluşmaktadır. Ödünç verilebilir fonlara olan talep ise firmaların yatırım amacıyla talep ettikleri fonlardan oluşmaktadır.

Tasarruflar reel faiz oranı ile aynı yönde, yatırımlar ise ters yönde değişmektedir. Ödünç verilebilir fon arzı ile talebinin eşit olduğu nokta piyasadaki reel faiz oranını verecektir. Bu faiz oranında ekonomideki toplam tasarruflar yatırımlara eşit olacaktır. Bu faiz oranının dışındaki herhangi bir faiz oranında fon arzı fazlası veya fon talebi fazlası ortaya çıkacaktır. Böyle bir durum sürdürülebilir değildir.

Sınavlarda Başarılar Dileriz..
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst