Aöf Finansal Tablolar Analizi Dersi 2.Ünite Ders Notları

tremendous

Forum Yöneticisi
Katılım
11 Ara 2012
Mesajlar
1,781
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
İstanbul
Aöf Finansal Tablolar Analizi Dersi 2.Ünite Ders Notları


MUHASEBE ANALİZLERİ


Muhasebe, İşletmenin dili olarak tanımlanmaktadır. İşletmelerin yapmış oldukları faaliyetlerin işletmenin finansal durumuna ve faaliyet sonuçlarına olan etkisi, muhasebe aracılığıyla , diğer bir deyişle muhasebenin kendisini ifade etme aracı olan finansal tablolar aracılığıyla işletmeyle ilgili taraflara yansıtılmaktadır.
Muhasebe Analizleri, İşletmenin muhasebe sisteminin işletmede gerçekleşen faaliyetleri ne ölçüde yansıtabildiğinin değerlendirilmesidir. Bu değerleme, işletmenin faaliyetlerinin incelenmesi, muhasebe politikalarının finansal tablolar üzerindeki etkisinin belirlenmesi ve böylelikle finansal tabloların faaliyetleri hem daha doğru bir biçimde yansıtmasının sağlanması hem de finansal tabloların analize hazır hale getirilmesi için yapılmaktadır.
İşletmeyle ilgili karar verecek olan taraflar işletmenin finansal durum ve faaliyet sonuçlarına ilişkin bilgileri finansal ta blolardan elde etmektedirler. Dola y ı sıy l a fin an sal an aliz in en t emel k a y n ağın ı fin an sal ta b lola r o lu ştu rmak ta d ır.
TAHAKKUK ESASI VE NAKİT ESASI: Finansal nitelikli işlemlerin kaydedilmesinde nakit esası yerine tahakkuk esası benimsenmiş
olması ve finansal tabloların çok çeşitli bilgi kullanıcısı için hazırlanıyor olması muhasebe analizlerini ortaya çıkaran temel sebeplerdir.
İşletmeler, Finansal tablolarında değişim yaratan işlemleri –ki bu işlemler finansal karakterli işlemlerdir.- Muhasebenin tahakkuk esasına göre kaydederler. Tahakkuk esası, işlemlerin , nakit ödemenin veya tahsilatın yapıldığı anda değil , işlemin gerçekleştiği anda kaydedilmesini öngörmektedir. Buradan hareketle, tahakkuk esasını benimseyen bir işletmede hasılatın ortaya çıkması (Geçekleşmesi) tahsilatın yapılmasıyla değil, mal veya hizmetin satılmasıyla gerçekleşmektedir.
Benzer şekilde, tahakkuk esasında giderler, ödeme anında değil giderin gerçekleşmesiyle oluşmaktadır. Tahakkuk esası faaliyetlerden sağlanan hasılat ve faaliyetler nedeniyle oluşan giderler üzerinde yoğunlaşmıştır.
Nakit esasına göre muhasebeleştirmede ise, mal ve hizmetin satışından sağlanan hasılat, nakit tahsilatın yapıldığı dönemde, mal , sigorta, ücret, elektrik vb unsurlar için yapılan giderler de nakit çıkışının gerçekleştiği dönemde muhasebeleştirilmektedir. Bu şekilde yapılan muhasebe işlemleri sonucunda dönemin sonucunun (kar veya zarar) doğru bir şekilde belirlenebilme olasılığı ortadan kalkabilir.
MUHASEBELEŞTİRMEDEKİ FARKLILIKLAR: Muhasebe analizlerinin yapılmasının diğer bir sebebi de finansal tabloların farklı kullanıcılar için hazırlanmasıdır. Dolayısıyla farklı bilgi kullanıcılarının ve tarafların ihtiyaç duyduğu finansal bilginin üretilmesi için bazı düzenlemelerin yapılması gerekebilmektedir. Bu düzenlemelerin yapılmasının nedeni de muhasebe farklılıklarının finansal tablolar üzerindeki etkileridir. Finansal tablolarda raporlanan bilgiler, muhasebe uygulamalarındaki, ölçme yöntemlerinde ve tahmin yöntemlerindeki farklılıklardan dolayı farklı olabilmektedir. Muhasebe farklılıklarının finansal tablolarda belirsizlikler yaratabilme ihtimali muhasebe Riski olarak ifade edilmektedir. Muhasebe analizlerinin bir amacı da bu risklerin değerlemesinin
yapılarak azaltılmasını sağlamak ve finansal tabloları daha karşılaştırılabilir hale getirmektir.
FAALİYET TÜRLERİ: İşletmeler, amaçlarına ulaşabilmek için çeşitli faaliyetlerde bulunurlar. Bu faaliyetlerin özetleri, finansal tablolar aracılığıyla ilgili bilgi kullanıcılarına iletilir. Muhasebenin tanımında da belirtildiği gibi finansal tablolar ,iş letmelerin faaliyetlerinin özetlendiği tablolardır.
Muhasebe Analizleri kapsamında finansal tablolarda yer alan faaliyetler temel olarak 3 faaliyet grubunda özetlenmiştir. Bunlar;
*Finansman Faaliyetleri *Yatırım Faaliyetleri *İşletme (Üretim- Satış Faaliyetleri ) dir.
1)Finansman Faaliyetlerinin Analizi: İşletmeler, faaliyetlerini yerine getirmek amacıyla birtakım varlıklara sahip olmak zorundadır. İşletmenin sahip olduğu bu varlıklar temel olarak iki kaynaktan finanse edilir. Yabancı Kaynaklar ve Öz Kaynaklar . İşte Finansman faaliyetleri, işletmenin çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak ve varlıklarını finanse etmek için kaynak sağlama faaliyetleridir. Kaynaklar, Varlıkların ne şekilde finanse edildiğini göstermektedir. Kimi işletmeler öz kaynak ağırlıklı çalışma politikası izlerken kimi işletmeler de yabancı kaynak ağırlıklı çalışma politikasını tercih etmektedir. Öz kaynak ağırlıklı çalışan işletmeler, alacaklılar açısından nispeten güvenli olarak görülmektedir. Çünkü varlıklar üzerinde ortakların hakkı çok daha fazladır. Yabancı kaynak ağırlıklı çalışan işletmelerin ise riski yüksektir. Borçlanarak finansman politikasının tercih edilmesinin altında yatan etken, daha öz kaynak sağlanarak yüksek karlılık elde edilmesi, böylelikle hisse başına karın yüksek olmasının sağlanmasıdır. Ancak borçla finansman, faaliyetlerin aksaması, yabancı kaynakların payının çok olmasından dolayı yeni kaynak bulunamaması, faiz giderlerinin öz kaynak ağırlıklı çalışan işletmelere göre daha yüksek olması gibi olumsuzlukları ve riskleri taşımaktadır.
Yabancı Kaynaklar, Bir işletmenin geçmiş olay ve işlemlerinin bir sonucu olarak, gelecekte diğer kişi ve işletmelere nakit veya diğer varlıklarla ödeme yapılması veya hizmet sağlanması için mevcut yasal ve yapısal yükümlülüklerdir.
Yabancı kaynaklar vadelerine göre kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynaklar olarak iki gruba ayrılmaktadır.
*Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar: Bir yıl içinde ödenecek borçlardan oluşmaktadır. Bu kapsamda hem borcun doğduğu tarihten itibaren en fazla bir yıl vadeli olan borçlar hem de borcun doğduğu an itibarıyla vadeleri bir yılın üzerinde olup bilanço tarihinde vadeleri bir yıl altına inmiş olan uzun vadeli borçlar yer almaktadır. Kısa vadeli yabancı kaynaklar, ödenmeleri dönen varlık kullanımı veya bir başka kısa vadeli borç yaratması beklenen borçlardır. Bu tanımdan hareketle dönen varlıkların tanımlanmasında bir yıl esas alındığında kısa vadeli yabancı kaynakların da bir yıl içinde veya faaliyet dönemi içinde (hangi si uzunsa) ödenecek borçlar olduğu anlaşılmaktadır.
Kısa vadeli yabancı kaynaklar, işletme faaliyetleri ve finansman faaliyetleri sonucunda ortaya çıkmaktadır. İşletme faaliyetleri
sonucunda ödenecek vergiler, alınan avanslar, gelecek aylara ait gelirleri, ticari borçlar ve diğer borçlar gibi unsurlar oluşmaktadır. Finansman faaliyeti sonucunda ise kısa vadeli olarak doğan banka kredileri , çıkarılmış bonolar gibi unsurlar ile uzun vadeli olarak doğan finansal borçların vadeleri bir yılın altına inen ana para borç, taksit ve faizleri oluşturmaktadır.
*Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar: Vadeleri bir yılın üzerinde olan veya bir faaliyet döneminden ( hangisi uzunsa) sonraki dönemlerde ödenecek olan borçlardır. Uzun vadeli yabancı kaynaklar temel olarak finansal borçlar, ticari borçlar ile borç ve gider karşılıkları gibi unsurlardan oluşmaktadır.
Uzun vadeli yabancı kaynakların ödenmesi genellikle tüm borç tutarı için tek bir ödeme yapmak yerine vadeye kadar olan süre içinde belirli aralıklarla ve düzenli olarak yapılan ödemeler yoluyla gerçekleşmektedir. Bu da ödeme tarihi yaklaşan borcun k ısa vadeli borç haline dönüşmesi anlamındadır. Dolayısıyla kısa vadeli borçların ödenmesinde dönen varlıkların kullanılmasından hareketle, uzun vadeli borçların ödenmesinde duran varlıkların kullanılacağı şeklinde yanlış bir algıya kapılmamak gerekir. Yukarıda da denildiği gibi vadesi veya taksiti yaklaşan uzun vadeli bir borç, kısa vadeli borca dönüşeceğinden ödemesi yine dönen varlıklarla yapılacaktır.
Yabancı Kaynakların Analiz Açısından Önemi: Yabancı kaynaklar işletmenin varlıklarını finanse etmek için kullanılmaktadır. Dolayısıyla yabancı kaynak kullanımı işletmenin varlıklarında değişim yaratmaktadır. Kullanılan kısa vadeli borçlardan bazıla rı aktife hem nakit girişi sağlamakta hem de aktiften nakit çıkışına sebep olmaktadır. Hatta bu nakit çıkışları, kullanılan bo rcun faizini de içerdiğinden nakit girişlerinden daha fazla olmaktadır.
Kimi Kısa vadeli borçlar aktife stok girişi sağlarken vadeleri geldiğinde aktiften nakit çıkışına sebep olmaktadır. Bazı kısa vadeli borçlar aktife nakit girişi sağlarken vadeleri geldiğinde aktiften stok çıkışına sebep olurlar.
Kısa vadeli borçlardan bazıları aktife nakit girişi sağlamakta ama buna karşılık aktiften doğrudan bir çıkışa sebep olmamaktadır. Aktife doğruda bir giriş yaratmadığı halde aktiften nakit çıkışına yol açan borç türleri de vardır. İşletmenin devlete olan vergi borçları, sosyal güvenlik kurumuna olan prim borçları buna örnek olarak verebilir.
Aktife nakit girişi yaratmayan ve aynı zamanda da aktiften nakit çıkışına yol açmayan borç unsurları da bulunmaktadır. Vergi karşılıkları, mali kar üzerinden hesaplanmakta ve sonrasında bir başka borç unsuru olan ödenecek vergi ve fonlara dönüşmektedir. Borç grubu kendi içinde dönüşüm gösterdiğinden aktifi etkilenmemektedir.
Kısa vadeli yabancı kaynakların hangi borç türlerinden oluşacağının bilinmesi dönen varlıkların yapılması açısından da önemlidir.
Kısa vadeli yabancı kaynaklar dönen varlıklarla ödeneceği için dönen varlıklar kapsamında yer alan varlıkların hem tür hem d e
tutar olarak kısa vadeli borçlarla uyumlu olması gerekmektedir.
Uzun vadeli borçlar da işletmenin aktifini finanse etmektedir. Ancak ödenmeleri işletmenin yatırım gücü ve karlılığıyla ilgil idir. Maddi duran varlıkların duran varlıklar içindeki payının duran varlıkların diğer unsurlarına göre çok daha yükse k olmasından dolayı yatırım gücü, maddi duran varlıkların amortisman giderlerinin işletmenin elde ettiği karla karşılanmasıyla ilgilidir. Diğer bir ifadeyle işletme en azından amortisman giderleri kadar kar elde etmelidir.
Finansal Kiralama (Leasing): Finansal kiralama, işletmelerin sıklıkla kullandığı finansman tekniklerden birisidir. Finansal kiralama işlemi, kiralayan ve kiracı (Kullanıcı) arasındaki finansal kiralama sözleşmesiyle hayata geçmektedir. Bu sözleşmede yer alan koşullara göre kiracı , kiralayanın sahip olduğu bir maddi duran varlığı kullanma hakkına sahip olmaktadır. Bu kullanım hakkı karşılığında da kiracı, kiralayana kira ödemesi yapmaktadır.
NOT: Finansal kiralama işlemleri ülkemizde 3226 Sayılı Finansal Kiralama Kanunu ile yasal bir zemine kavuşmuştur. 4842 Nolu Bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin kanunla vergi usul kanununa eklenen mükerrer 290 madde ile finansal kiralama işlemine ilişkin değerleme hükümleri düzenlenmiştir. 319 seri numaralı vergi usul kanunu tebliği ile uyg ulamaya yönelik usul ve esaslar belirlenmiştir.
Finansal kiralama işleminde kiracı, gelir tablosunda kiraların faize ilişkin kısmını ve amortisman giderlerini gösterecektir. Bilançoda ise kullanılan hakkını gösteren kalemi maddi olmayan duran varlıklarda, kiralama sözleşmesinden doğan yükümlülüğünü ise yabancı kaynaklarda gösterecektir. Tek düzen hesap planında kiracı açısından finansal kiralama işleminde kullanılan hesaplar şunlardır;
301-401 Finansal Kiralama İşleminden Borçlar Hesabı
302-402 Ertelenmiş Finansal Kiralama Borç Maliyetleri (-) Hesabı
260- Haklar hesabı
268- Birikmiş Amortismanlar Hesabı
ÖNEMLİ: TMS 17 Kiralama işlemleri standardına göre finansal kiralama, bir varlığın mülkiyetine sahip olmaktan kaynaklanan her türlü risk ve yararların kiracıya devredildiği bir sözleşmedir.
KIDAM TAZMİNATI: Kıdem tazminatı, işçinin iş sözleşmesinin sona eriş biçimine bağlı olarak ve işçinin çalıştığı süre dikkate
alınarak ücret tutarına göre işverence ödenen bir miktar para olarak tanımlanmaktadır.
Kıdem tazminatı, İş Kanunu ve Türkiye Muhasebe Standatları 19:Çalışanlara sağlanan faydalar standardında düzenlenmiştir. İş kanunu açısından ele alındığında, çalışanın iş yerinden kanunda sayılı hak ediş koşulları doğrultusunda kıdem tazminatına hak kazanması işvereni kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğü altına sokmaktadır.
İş kanunu’na göre kıdem tazminatı, işçinin son aldığı brüt ücret üzerinden hesaplanmaktadır. Kanun her 365 günlük süre kıdem tazminatı hesaplamada 1 yıl olarak kabul edilmektedir. Kıdem tazminatı tutarı her 1 yıllık çalışma karşılığında 1 aylık ücrettir. Kıdem tazminatına esas alınacak ücret hesaplanırken asli ücret ve işçiye sağlanan diğer menfaatler toplamı dikkate alınmalıdır. Vergi Kanunlarımıza göre kıdem tazminatı, ödemenin gerçekleştiği dönemde gider olarak muhasebeleştirilebilmektedir. Ancak kıdem tazminatı, çalışanın o iş yerinde en az bir yıllık çalışmasından sonra hak etmiş olduğu bir büyüklük olduğundan, ödemen in yapıldığı dönemde gider olarak muhasebeleştirilmesi doğru bir bilgi sunmayacaktır. Önceki konularda da belirtildiği üzere muhasebe tahakkuk esası ve dönemsellik kavramı, dönemsel faaliyet sonuçlarının ve finansal durumun gerçeği yansıtacak şekilde raporlanmasını amaçlamaktadır. Dolayısıyla yıllar boyunca çalışmış olmanın karşılığında hak edilen kıdem tazminatının yalnızca ödendiği yıl gider olarak muhasebeleştirilmesi ilgili dönemin faaliyet sonuçlarını olumsuz etkileyecektir.
Muhasebenin temel ilkelerinden olan ihtiyatlılık kavramı da kıdem tazminatı konusuyla ilgili olarak düş ünülmelidir. İhtiyatlılık
kavramı, kesin olarak ölçülemese bile bütün bilinen veya olası borçların ve zararların kaydedilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Kıdem tazminatı, yapılan tahminlerin ve hesaplamaların sonucunda tahakkuk etmektedir. Ancak tahminlerden farklı gelişmelerin olması durumunda ilgili çalışan için önceki dönemlerde kayda alınmış olan karşılıkların iptal edilmesi gerekecektir.
Borç Karşılıkları ve Koşullu Borçlar: Finansman faaliyetlerinin analizinden özellik gösteren bir diğer konu da borç karşılıkları ve koşullu borçlardır. Koşullu (Şarta bağlı) Durumlar kar veya zarar olarak belirsizlik içeren mevcut durum, koşul veya koşullar bütünü olarak tanımlanmaktadır. Belirsizliğin ortadan kalkması sorunun çözümlenmesi, bir olayın gerçekleşmesi veya gerçekleşmemesine bağlıdır.
Genel olarak tüm borç karşılıkları, zaman ve tutar açısından kesin olmadıklarından koşulludurlar. Ancak ‘’ Koşullu borçlar ‘’ terimi borç karşılıklarından farklıdır.
*Borç karşılıkları mevcut bir yükümlülük olduklarından ve yükümlülüğün ifası için işletmeden kaynak çıkışı gerekeceğinden, yükümlülük olarak muhasebeleştirilirler.
*Koşullu borçlar borç olarak muhasebeleştirilmezler çünkü bunlar geçmiş olaylardan kaynaklanan olası yükümlülüklerdir. Yükümlülüğün yerine getirilmesi için işletmeden kaynak çıkışı olası değildir ya da ilgili yükümlülüğün tutarı yeterince güvenilir bir şekilde tahmin edilememektedir.
Gelecek Aylara / Yıllara Ait Gelirler ve Gider Tahakkukları: Gelecek aylara/ yıllara ait gelirler, sonraki dönem/dönemlere ait gelirlerin içinde bulunan dönemde peşin olarak tahsil edilmiş kısımlarını içermektedir. Gelecek aylara ait gelirler kısa vade li
yabancı kaynaklarda, gelecek yıllara ait gelirler ise uzun vadeli yabancı kaynaklarda yer almaktadır. Analiz açısından incelendiğinde gelecek aylara/ yıllara ait gelirler, işletmeye nakit girişi sağlandığından işletmenin bu nakdi faaliyetlerinde kullanarak kazançlarını artırma olanaklarının bulunması işletme açısından olumlu bir durumu yansıtmaktadır.
Gider tahakkukları, içinde bulunan dönemde tahakkuk etmiş olmasına rağmen henüz ödenebilir veya istenebilir durumda olmayan giderlerin izlendiği hesaptır.
Öz Kaynaklar: İşletmelerin kaynakları vade esasına göre sınıflandırılmıştır. Bir yıl içinde ödenecek borçlar kısa vadeli yabancı kaynaklar, bir yıldan daha uzun vadeye sahip olan borçlar ise uzun vadeli yabancı kaynaklardır. Kaynakların diğer bir unsuru olan öz kaynaklar ise ortakların işletmeye tahsis ettikleri sermaye ve kardan iletmeye bırakılan kısımları kapsamaktadır. Bu y üzden geri ödenmeleri söz konusu değildir.
Öz kaynaklar kredi verenler açısından bir güven unsuru olarak görülmektedir. Öz kaynak ağırlıklı çalışan bir işletme ilk bakı şta güvenli bir işletme izlenimi vermektedir. Bu izlenimi olumlu hale getirebilmek için öz kaynakların kendi içindeki dağılımının da önemli olduğu unutulmamalıdır.
Öz kaynaklar grubunda tutarca en büyük payı oto finansman kalemlerinin alması beklenmektedir. Kar yedekleri, geçmiş yıllar karları ve dönem net karı büyüklüğünden oluşan oto finansman büyüklüğü işletmenin kendi faaliyetleri sonucunda yarattığı değerlerin bir göstergesi olmasından dolayı güvenin önemli bir göstergesidir. Öz kaynaklar grubunda büyüklük olarak ikinci sı rayı ortakların tahsis ettiği büyüklük olan ödenmiş sermayesinin alması beklenmektedir. Gelecek kar büyüklüklerinin yanı sıra görüntü büyüklüklerinde yer aldığı sermaye yedeklerinin grupta üçüncü sırayı alması tercih edilmektedir. Zarar kalemleri olan dönem net zararı ve geçmiş yıllar zararlarının hiç olmaması veya varsa bile son sırada olması öz kaynakların dağılımının uygun olması açısından önem taşımaktadır.
2)Yatırım Faaliyetlerinin Analizi: İşletmeler faaliyetlerini sürdürebilmek amacıyla dönen varlıklarına ve duran varlıklarına yatırım yapmaktadırlar. Diğer bir ifadeyle, gerekli üretim faktörlerinin edinilmesine yönelik faaliyetlere yatırım faaliyetleri denir. VARLIKLAR, işletmenin sahip olduğu ekonomik değerler olarak tanımlanmaktadır. Varlıklar bilançoda dönen varlıklar ve duran varlıklar olmak üzere iki ana grupta raporlanmaktadır. Bu ayrımın temel noktası, varlıkların paraya dönüşüm hızları, diğer bi r ifadeyle likiditeleridir. Varlıklar bilançoda en likitten en az likit olan varlığa doğru sıralanır. Ana gruplar açısından geçerli olan bu sıralama alt gruplar ve alt gruplarda yer alan kalemlerin sıralaması için de geçerlidir.
DÖNEN Varlıklar: Dönen varlıklar, bir yıl içerisinde veya normal faaliyet dönemi içinde paraya çevrilebilecek, tahsil edilebilecek,
satılabilecek, kullanılabilecek değerler ile para ve para benzeri varlıkları içeren gruptur. İşletmenin sahip olduğu hazır değerler, geçici yatırım amacıyla elinde bulundurduğu menkul kıymetler, vadesi bir yılın altında olan ticari alacaklar, stoklar, gelecek aylara ait giderler ve gelir tahakkukları ile diğer dönen varlıklar bu grupta yer almaktadır.
Finansal analiz açısında ele alındığında dönen varlıklar grubu işletmenin brüt çalışma sermayesini (Kaynaklarda yer alan sermaye
ile karıştırılmamalıdır) Oluşturmaktadır. Brüt çalışma sermayesinin 2 temel görevi bulunmaktadır. Bunlar;
*Kısa vadeli yabancı kaynakların ödenmesi
*Günlük faaliyetlerin yürütülmesi
Dönen varlıkların toplam büyüklük olarak kısa vadeli yabancı kaynaklardan büyük olması net çalışma sermayesinin varlığını göstermektedir Ancak bu durum her zaman için borçların rahatlıkla ödenebileceği ve günlük faaliyetlerin sürdürülebileceği anlamına gelmemelidir. Finansal faaliyetlerin analizi bölümünde de denildiği üzere kısa vadeli yabancı kaynaklar aktife sağladığı girişler ve aktiften sebep olduğu çıkışlar itibarıyla farklı borç kalemlerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla dönen varlıkların k ısa vadeli yabancı kaynakları ödeyebilmesi için o borcu ödeyebilecek grup içi dağılıma sahip olması gerekmektedir.
Normal Faaliyet Döngüsü: Paranın stoklara, stokların satılıp alacağa, alacakların da tahsil edilip yeniden paraya dönüşüm sürecine normal faaliyet döngüsü adı verilir.
DURAN Varlıklar: Duran varlıklar, işletme faaliyetlerinde bir yılın üzerinde kullanılmak amacıyla edinilen varlıklar ile vadeleri bir yılın üzerinde olan alacakları içermektedir. Duran varlıklar, ticari alacaklar, diğer alacaklar, finansal duran varlıklar, maddi duran varlıklar, maddi olmayan duran varlıklar, gelecek yıllara ait giderler ve gelir tahakkukları ile diğer duran varlıklar alt gruplarında n oluşmaktadır.
Duran varlıkların esas finansman yeri öz kaynaklardır. Öz kaynakların yeterli olamadığı durumlarda öz kaynaklarla b irlikte uzun vadeli yabancı kaynaklar da duran varlıkların finansmanında kullanılmaktadır. Kısa vadeli yabancı kaynaklar duran varlıkların finansmanına katılmamalıdır.
Duran varlık unsurlarının kendi arasında dönüşüm neredeyse hiç yoktur. Dolayısıyla duran varlıkların verimliliği ve karlılığı grubu oluşturan kalemlerin dağılımıyla doğrudan ilişkilidir.
AMORTİSMANLAR: Duran varlıkların bir yıldan daha uzun sürelerde işletme faaliyetlerinde kullanılma özellikleri , işletmede kullanıldıkları süre zarfında işletmenin elde ettiği hasılata da katkıda bulunduklarını göstermektedir. Boş arsa ve araziler dışındaki maddi duran varlıklar, faydalı ömürleri sonunda kullanılamaz hale geleceklerdir ve işletme faaliyetlerine katkı sağlayamayacaklardır. Ancak maddi duran varlıklar ömürlerinin son yılında birden bire tükenmemektedir. Kullanıldıkları süre
boyunca tükendiklerinden maliyetlerini ömürlerinin son döneminde gidere dönüştürmek yerine dönemsellik kavramı ve eşleştirme ilkesi gereğince faydalı ömürlerini oluşturan dönemlere dağıtılması, doğru ve gerçek bilgi sunulmasını sağlayacaktır.
Amo rtis man işl em i , mad d i d u ra n var lığın maliy etin in fay d a sağla d ıkla rı d ö n eml ere d ağıt ıl ması o lara k ifad e ed ilm ekt ed i r . Amortisman muhasebeleştirilmesinde ilgili döneme isabet eden amortisman payı, dönem giderleri olarak kaydedilirken aktif düzenleyici bir hesap olan birikmiş amortismanlar hesabına alacak kaydı yapılır. Birikmiş amortismanlar hesabı, ilgili maddi duran varlığın yıllar itibarıyla gidere dönüşen kısımlarını topladığından varlığın maliyetinin ne kadarlık bir kısmının gidere dönüştüğü
görülebilir. Dolayısıyla birikmiş amortisman büyüklüğü maddi duran varlığın maliyetine ne kadar yakınsa, varlığın nispeten eskidiği ve işletmenin yeniden maddi duran varlık yatırımına gideceği düşünülebilir.
Fiziki yapıya sahip maddi duran varlıkların aksine, işletmeye belirli bir yasal haklar ve rekabet avantajları sağlayan , madd i veya fiziksel özellikleri bulunmayan duran varlıklar da bulunmaktadır. Maddi olmayan duran varlıklar olarak adlandı rılan bu varlıklar işletmenin faaliyet gösterebilmesi açısından gereklidir.
İşletmeler işletilmesi sonucunda yararı tükenecek bir varlığın aranıp bulunması ve bulunduğu yerden alınması için yapılan ve
karşılığında bir maddi varlık elde edilemeyen harcamalar da yapabilmektedir. Özellikle madencilik faaliyetiyle uğraşan işletmeler bu faaliyetleri sıklıkla yerine getirmektedirler.
Bu gru b u n ö zel n iteliğin d en d o lay ı Amort is man işl emi ‘ ’ T ÜK E N ME P AYI’ ’ O lara k mu h aseb ele ştiril mekt ed ir.
KARŞILIKLAR: Ülkemizde muhasebe uygulamalarında karşılık terimi farklı durumları ifade eden olaylar için farklı anlamlarda kullanılabilmektedir. En yaygın olarak karşımıza çıkan kullanım, Aktif kalemlerin değer kaybı veya olası gide ve zararları kaydedebilmek için oluşturulan düzenleyici hesaplar için olanıdır. Aktif düzenleyici karşılık hesapları pasif karakterli hesaplar gibidir ve alacak kalanı verirler. Alacak ilgili oldukları varlıklarla ilişkilendirilmek amacıyla bilançonun aktifinde indirim olarak raporlanmalıdır.
Aktifte indirim olarak raporlanan bazı karşılık kalemleri şunlardır;
Analiz açısından aktifte yer alan karşılıklar bir değer kaybını ifade ettiği için iletme açısından olumlu bir durum ifade
etmemektedir.
Gelecek Aylara / Yıllara Ait Giderler ve Gelirler Tahakkukları: Gelecek aylara/ yıllara ait giderler sonraki dönem / dönemlere ait giderlerin içinde bulunan dönemde peşin olarak ödenmiş kısımlarını içermektedir. Gelecek aylara ait giderler dönen varlıklard a, gelecek yıllara ait giderler ise duran varlıklarda yer almaktadır.
Finansal analiz açısından değerlendirildiğinde gelecek aylara/ yıllara ait giderler ortaya çıktığı tarih itibarıyla gerçekleş memiş giderlerin peşin ödenmesi anlamına gelmektedir Dolayısıyla işletme , ödeme tutarı kadar büyüklüğü kendi faaliyetlerin de kullanmaktan feragat etmiş olmaktadır. Bu sebepten dolayı eğer zorunluluk halleri yoksa gelecek aylara ait giderler hesabının tutarca az olması beklenmektedir.
Gelir tahakkukları ise içinde bulunulan dönemde tahakkuk etmiş olmasına rağmen henüz isteneb ilir durumda olmayan gelirlerin
izlendiği hesaptır.
3)İŞLETME (ÜRETİM- SATIŞ) FAALİYETLERİNİN ANALİZİ: İşletmelerin ana faaliyeti mal alıp satmak veya ürün/hizmet üretip satmak olarak özetlenebilir. Ancak işletmeler ana faaliyetleri dışında da faaliyetlerde bulunmaktadır ve bu faaliyetlerden de gelir elde etmekte veya bu faaliyetler sonucunda giderlere katlanmaktadırlar. Dolayısıyla işletmenin ana faaliyetine ilişkin faaliy et sonuçları ve bunları oluşturan unsurlar ile ana faaliyet dışında elde ettiği gelir ve karlar ile katlandığı gider ve zararların birbirinden ayrı olarak raporlanması analiz ve yorumların sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Buradan hareketle bir işletmenin e lde ettiği dönem karını şu şekilde göstermek yanlış olmayacaktır.
KAR = HASILAT – GİDERLER + FAALİYET DIŞI KARLAR – FAALİYET DIŞI ZARARLAR
Bu noktada eşitlikte yer alan kavramları açıklamakta fayda vardır. HASILAR: malların teslimi veya hizmetlerin yerine getirilmesi faaliyetleri ile bunlara yardımcı olan faaliyetleri içeren tüm olağan faaliyetlerin sonucunda varlıklardaki artışlar ve ya borçlardaki azalışlar olarak tanımlanmaktadır. Türkiye muhasebe standardı 18: Hasılat Standardında (TMS 18) ise hasılat, ortakların sermayeye katkıları dışında öz kaynakta artışla sonuçlanan ve işletmenin dönem içindeki olağan faaliyetlerinden elde edilen brüt ekonomik fayda tutarı olarak tanımlanmaktadır. Her iki tanımdan da görülebileceği üzere hasılatın bazı temel özellikleri bulunmaktadır. Bunlar;
*Hasılat, Kazanma Sürecinin bir sonucudur.
*Hasılat olağan faaliyet ile ilgili veya beklenen nakit girişleriyle sonuçlanır.
*Hasılat, brüt tutar üzerinden raporlanır.
Hasılatın gelir tablosunda raporlanabilecek duruma gelebilmesi, ancak hasılatın gerçekleşmesiyle mümkün olabilmektedir. Bu hasılatın,
*İşletmenin yerine getirmeyi umduğu hizmetlerin tümünü veya büyük bir kısmını yerine getirdiğinde,
*Hasılat tutarı veya zamanı makul derecede güvenilirlikle belirlenebilir olduğunda ve
*El değiştirme işlemi gerçekleştirildiğinde kayda alınmasıyla mümkündür.
TMS 18, Hasılatın finansal tablolara yansıtılma koşullarına da yer vermektedir. Mal satışına ilişkin hasılat,
*İşletmenin mallarının sahipliği ile ilgili önemli risk ve getiri alıcıya devretmiş olması
*İşletmenin satılan mallar üzerinde etkin bir kontrolü veya sahipliğin genel olarak gerektirdiği şekilde bir yönetim etkinliğini sürdürmemesi,
*Hasılat tutarının güvenilir biçimde ölçülebilmesi
*İşleme ilişkin ekonomik yararların işletmece elde edilmesinin muhtemel olması
*İşleme ilişkin yüklenilen veya yüklenilecek olan maliyetlerin güvenilir biçimde ölçülebilmesi koşullarının tümü sağlandığında mümkün olabilmektedir.
Hizmet sunumuna ilişkin bir işlemin sonucu güvenilir biçimde edilebiliyorsa işleme ilgili hasılat, işlemin raporlama dönemi s onu itibarıyla tamamlanma yüzdesi dikkate alınarak finansal tablolara yansıtılır. Diğer bir deyişle, işlerin tamamlanma yüzdesi dikkate alınarak hasılatın dönemlere dağıtılması, raporlanma için uygun olacaktır.
Dönem karının belirlenmesinde esas alınacak diğer bir etken de katlanılan giderlerdir. Giderler, işletmeye eklenen veya işletmenden çekilen değerler hariç olmak üzere, hasılat temini amacıyla varlıklarda meydana gelen azalmalar veya borçlardaki artışlar olarak tanımlanmaktadır. Gider, hizmet üretildiğinde veya ürün, hasılata katkıda bulunduğunda kayda alınmaktadır. Faaliyet dışı karlar ise hasılat ve ortaklarca yapılan yatırımlar dışında tesadüfi ve yan faaliyetlerden ve dönem boyunca işl etmeyi etkileyen tüm diğer işlem, olay ve koşullardan dolayı öz kaynaklarda meydana gelen artışlar şeklinde ifade edilmektedir.
Faaliyet dışı zararlar ise giderler ve sermaye azaltımı dışında tesadüfi ve yan faaliyetlerden ve dönem boyunca işletmeyi
etkileyen tüm diğer işlem, olay ve koşullardan dolayı öz kaynaklarda meydana gelen azalışlar şeklinde ifade edilmektedir.
GELİR TABLOSU: İşletmenin belirli bir dönemdeki faaliyet sonuçlarını gösteren tablo gelir tablosudur. Bu noktaya kadar anlatılan ışığında gelir tablosunun işletmenin ana faaliyetine ve yan faaliyetlerine ilişkin bilgileri ayrı ayrı raporlayacak şekilde bölümlendirilmiş olduğunu söyleye biliriz. Gelir tablosu şu bölümlerden oluşmaktadır.
*Brüt Satış Karı Bölümü *Faaliyet Karı Bölümü *Olağan Kar Bölümü *Dönem Karı Bölümü *Net Dönem Karı Bölümü
Gelir tablosunun ilk iki bölümünü ana faaliyet sonuçlarına ilişkin detayları içermekte, Üçüncü ve dördüncü bölümler yan faaliyetlere ilişkin sonuçları raporlanmaktadır. Net dönem karı bölümünde ise vergi karşılıkları yer almaktadır.
*Brüt Satış Karı Bölümü: Brüt satış karı bölümü işletmenin mal/hizmet/ürün satışından elde ettiği toplam hasılat ve bu hasılatı elde etmek için katlandığı giderlerden oluşmaktadır.
*Faaliyet Karı Bölümü: İşletmenin ana faaliyetiyle ilgili olup satışların maliyetine dahil edilemeyen araştırma- geliştirme giderleri, pazarlama , satış ve dağıtım giderleri ve genel yönetim giderlerinden oluşmaktadır. İşletmenin ana faaliyetiyle ilgili toplam karlılığı brüt satış karı büyüklüğünün faaliyet giderlerini karşılaması sonucunda kalan faaliyet karı ile görülmektedir.
*Olağan Kar Bölümü: İşletmenin dönem içinde süreklilik gösteren yan faaliyetlerine ilişkin faaliyet sonuçlarının yer aldığı
bölümdür. Bu bölümde alt gruplar olarak;
-Diğer faaliyetlerden olağan gelir ve karlar
-Diğer faaliyetlerden olağan gider ve zararlar
-Finansman Giderleri
*Dönem Karı Bölümü: İşletmenin dönem içinde süreklilik göstermeyen yan faaliyetlerine ilişkin faaliyet sonuçlarını göstermektedir. Bu bölümde alt gruplar olarak;
-Diğer Faaliyetlerden olağan gelir ve karlar
-Diğer Faaliyetlerden olağan gider ve zararlar yer almaktadır.








 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Son mesajlar

Forum istatistikleri

Konular
17,416
Mesajlar
134,314
Kullanıcılar
90,723
Son üye
AlanDQ
Üst