Aöf Türk Dili -2- Dersi 6.Ünite Ders Notları

tremendous

Forum Yöneticisi
Katılım
11 Ara 2012
Mesajlar
1,781
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
İstanbul
Aöf Türk Dili -2- Dersi 6.Ünite Ders Notları

TÜRKÇENİN SÖZ VARLIĞI

Türkçenin veya herhangi bir dilin söz varlığı denildiğinde, yalnızca o dilin sözlüğünde yer alan sözcükler değil; deyimler, atasözleri, kalıp sözler, ikilemeler, terimler, argo, ilişkili sözler gibi çeşitli anlatım kalıpları akla gelir.
Bir dilin söz barlığının incelemesi, dili konuşan insanların tarihi macerasını ve hangi milletlerle ne tür ilişkilerde bulunduğunu ortaya koyacağı gibi, milletin kültür ve düşünce dünyası ile kavramlar dünyasını da gözler önüne serer ki dilcilikte buna “dil içi dünya görüşü1 denir.

TÜKRÇENİN ANLATIM GÜCÜ

Dillerin zenginliğinin başta gelen ölçüsü çeşitli duygu, düşünce ve kavramları anlatabilme gücüdür. Duygu, düşünce ve kavramları dile getirebilmek için sözcük sayısının çok olması önemli olmakla birlikte, bundan daha önemlisi dilin sözcük türetme ve soyutlama gücüdür. Dilin kurallarına ve yapısına uygun sözcük türetmek ve soyutlamalar yapmak insanların dil bilinciyle ilgilidir.
Dil : İnsan deneyim ve birikimlerini kuşaktan kuşağa aktarılarak insanın, tarihi olan varlık haline gelmesini, ayrıca plan ve programlar yapıp onları geleceğe aktarmasıyla da geleceği kurgulayan bir varlık olmasını sağlar. Bu yüzden insanlar ve toplumlar dilleriyle ve dillerinin içinde yaşarlar.
Birey içinde toplum içinde son derece önemli ve vazgeçilmez olan milli dil, gerek kendi iç yapısındaki gelişmelerle, gerekse dışarıdan gelen etkilerle zaman içerisinde anlatım incelikleri kazanır. Bu incelikler, insanlarım hem karşılıklı konuşmalarında hem de yazılarında kullanılır ve bu da dile doğal durumundan daha etkili bir anlatım imkanı sağlar.
Dilin güzel kullanımı; anlam inceliklerine dikkat edilerek duygu ve düşüncelerin etkili bir biçimde ve dil kurallarına uygun olarak ifade edilmesidir.
Sözcük, ilk ortaya çıktığında somut bir durum ya da kavramı karşılayan anlama sahiptir. Bir sözcüğün çok anlamlı olması, o sözcüğün kullanılma sıklığıyla doğrudan ilgilidir.
Dil kullanımının dikkat edilmesi gereken bir diğer boyutu da mecazlı anlatımlardır. Bir dilin söz varlığının çeşitlemesinde ve anlatım gücünün artmasındaki en başta gelen unsur o dilin mecaz dünyasıdır.
Bir dilin anlatma gücünün oluşturan temel özeliklerden biride o dilin deyim zenginliğidir. Dillerin bir normal sözlükleri, birde deyim sözlükleri olur.

DEYİMLER

Deyimler, anlatıma açıklık kazandıran ve renk katan söz varlığı öğeleridir. Her dilin söz varlığında deyimler vardır.
Deyim kavramını karşılamak üzere Osmanlı Türkçesinde aşağıdaki terimler kullanılmıştır;
• Darmıbesel
• Tabir
• Istılah
• Temsil vb.
Ancak darbımesel zamanla yalnız atasözü kavramı için kullanılır olmuştur.
Deyim : İki veya daha fazla sözcükten oluşan, anlatım gücünü artırmak için az çok mantık dışına kayan, gerçek anlamından uzak, ilgi çekici bir anlam yüküne sahip, bazı sözcükleri değişmeyip bazıları değişebilen, toplum tarafından ortaklaşa benimsenen kalıplaşmış söz gruplarıdır.

Deyim ve Atasözü Arasındaki Fark
Bu iki kalıplaşmış yapı arasında biçime ve anlama bağlı birtakım farklar vardır. Bunlar ;
• Deyimler yargı bildirmezler, Atasözü ise bir gözlem ve tecrübenin sonucunda ortaya çıkmış ve zamanla herkesçe benimsenmiş bir yargıyı dile getirir.
• Deyimler daha çok benzetme, kıyaslama yoluyla bir durumu açıklar, Atasözleri ise bir durum veya olayı tecrübeye dayalı bir yargıya bağlamak amacıyla kullanılır.
• Atasözleri de deyimler gibi kalıplaşmış ifadelerdir. Atasözlerindeki kalıplaşma deyimlere göre daha sıkıdır. Deyimlerde yer alan kelimeler başta, ortada ve sonda bir takım değişiklikler gösterebilir.
• Deyimlerin amacı bir durumu ya da kavramı özel bir kalıp içinde çekici ve etkili bir anlatımla belirtmek iken; Atasözleri öğüt verme, yol gösterme ya da tecrübe aktarma amacı güderler

Deyimler ve Birleşik Sözcükler
Deyimler ve birleşik sözcükler biçim özellikleri bakımından farklıdır.
• Deyimi oluşturan iki sözcük kesinlikle bitişik yazılmazken, birleşik kelimelerin bir kısmı bitişik yazılır.
• Birleşik kelimeyi oluşturan iki kelime arasına başka hiçbir ek ya da sözcük giremezken deyimde girebilir.
• Birleşik kelimeyi oluşturan iki sözcük de değiştirilemezken, deyimi oluşturan sözcüklerden biri zaman zaman değiştirilebilir.
• Deyimler derin anlama sahip yapılar iken, birleşik sözcüklerin böyle bir özelliği yoktur.

Deyimlerin Kaynağı
Deyimlerin çok büyük bir kısmı dilin konuşurlarının ürünüdür.
Yazı diline yansıyan deyimlerin yaygınlaşma ve yaşama şansı hem daha yüksektir hem de bu deyimler yazı dilinin tutuculuğu nispeten daha sıkı bir kalıplaşmaya uğrar. Yazı diline yansımayan konuşma dilinde kalan deyimler ise hem daha kısa ömürlü, hem de daha değişken olur.
Deyimlerin kaynakları açıklanırken sık sık toplumun farklı kesimlerine ait belirsiz tiplere gönderme yapıldığı görülür.

Türkiye Türkçesinin Deyim Varlığından Örnekler
Deyimler, kavramlarla ilişkilendirilerek sınıflandırıldığında toplum için hangi kavramın daha meşgul edici olduğu da anlaşılmaktadır.
Deyim, gerçek anlamından az çok farklı bir anlam taşıyan, en az iki kelimeden kurulmuş, çekici ve etkileyici bir anlatıma sahip kalıplaşmış söz olarak tanımlanabilir.
Deyimlerin dildeki önemi o kadar büyüktür ki dili bilmek, deyimleri bilmekle mümkündür denebilir.
Deyimler bazen manzum ( ölçülü ve uyaklı ) özellik gösterir ve kafiyeli yapılardır.
Çok tutulan, eskimemiş deyimler daha çok bünyesinde bir ölçü ahenk bulunan ve ince zeka ürünü nükteye dayanan deyimlerdir.
Deyimler anonim ürünlerdir, başlangıçta tek insanın zekasının ürünü olmakla birlikte, yayılıp meşhur olarak toplumun ortak malı durumuna yükselmişlerdir.
Türkçedeki deyimlerin büyük bir kısmı mastarla biter. ( -mak/-mek veya –ma/-me ekleri alır )

ATASÖZLERİ

Atasözleri ; toplumların hayat akışı içerisinde oluşan bilge yönlerin, kazandıkları deneyimleri, dünyaya bakışlarını, anlatım yeteneklerini yansıtan ve çok uzun süre düşünce dünyasında yaşamaya devam edebilen bir tür kalıplaşmış sözlerdir.
Atasözlerinin ilk olarak nerde, ne zaman ve hangi ulusta oluştuğu bilinmemekte; ancak yeryüzünde yaşayan bütün ulusların atasözü tanımına uyacak özlü sözlerin varlığı bilinmektedir.
Farklı uluslar atasözlerine ; kanatlı söz, nasihat, cevherli söz, ibret verici söz, altın söz, dilin gülzarı, halk mektebi, halk hikmeti, ruhun doktoru, aklın gözü gibi adlar vermişleridir.
Türk dünyasında ise atasözüne : atalar sözü, eskiler sözü, makal, nakıl gibi adlar vermişlerdir.
Uzun süreli bir gözlem ve deneyimin ürünü olan atasözleri; bir olayı açıklamaya, bir duruma açıklık getirmeye ve bir olaydan ders çıkarılmasını sağlamaya yönelik, yargı bildiren, kalıplaşmış dil birlikleridir.
Atasözünün oluşup yaygınlaşması için gerekli olan koşullar;
• Olaylardan ders çıkarabilen bir kişinin etrafında olup bitenleri iyi gözlemlemesi,
• Durumu kısa keskin insanların zihninde yer edebilecek bir üslupla dile getirmesi ve bunun insanlar tarafından beğenilmesi gerekir.
• Atasözüne konu olacak olayın, toplumun geniş kesimlerini ilgilendirecek bir niteliğe sahip olması gerekir .
• Atasözlerinin ders verici olma nitelikleri en temel özellikleridir ve yine insanların ihtiyaçlarıyla ilgilidir.
• Atasözlerinin kesin bir yargıyı bildirmeleri gerekir. Bu yönleriyle deyimlerden kesin olarak ayrılırlar.
Hemen hemen tamamı tek cümleden oluşan atasözleri genellikle iki kısılmadan oluşur ve ikinci kısım birinci kısımda ifade edilen fikri ve anlamı kuvvetlendirir.

Atasözlerinin Konuları
Atasözleri bir ulusun düşünce ve duygu dünyasında yer alan değerleri ve bu değerlerin yoğurarak oluşturduğu kişiliğin, geleneksel dünya görüşünü içinde barındırırlar. Bu sözler, toplum hayatını yansıtmanın yanında hayatın bütün yönlerini çözümler ve olayların oluş sebeplerine değinir. Türk atasözlerine hayata dair en belirgin bir bilgeliğin anlatımı olan gerçekler ve öğütler dile getirilmektedir.

Atasözlerinin Dil ve Üslup Özellikleri
Sözlü kültür ortamlarının ürünü olarak ortaya çıkan atasözleri, yoğun bir deneyimi ve gerçekleri somutlaştırarak hatırda tutmak ve aktarmak işlevine sahiptir. Bu yüzden atasözlerinde kısalık, düşünceyi en az sözcük ile ve kesin bir anlatımla dile getirmek belirgin bir kuraldır.
Atasözlerinde gereksiz görülecek bir sözcüğe rastlanmaz. Az sözcükle çok şey anlatma, atasözlerinin en belirgin yapı ve anlam özelliğidir.
Atasözleri ağızdan ağza aktarılmaktan dolayı kalıplaşır ve hiçbir sözcüğü değiştirilemez ve atılamaz duruma gelir.


İKİLEMELER
İkileme, anlatım gücünü arttırmak, anlamı pekiştirmek, kavramı zenginleştirmek amacıyla aynı sözcüğün tekrar edilmesi veya anlamları birbirine yakın veya karşıt olan ya da sesleri birbirini andıran iki sözcüğün yan yana kullanılmasıdır.
İkilemeler, Türk düşüncesindeki anlam ve kavram inceliklerini ortaya koymak üzere türlü şekillerde birbirleriyle ilgili sözcüklerin yan yana getirilmesi ve bu yan yana getirilen sözcüklerde yeni bir anlatım inceliği sergilenmesiyle oluşturulur.
Atasözleri ve deyimlerin içinde yer alan ikilemeler, bu dil varlıklarının belleklere kolay yerleşmelerini ve ezberlenmelerini sağlar.

İkilemelerin Genel Özellikleri
İkileme içerisinde yer alan sözcüklerin en dikkat çekici özellikleri ses benzerliklerinden kaynaklanan ses uygunluğu ve güzelliğidir. İkilemelerdeki ses benzerliğini ön sesteki ve son sesteki benzemeler olarak değerlendirebiliriz.
Anlatımı güçlendirmek üzere ikileme oluşturulurken ya aynı sesi veren aynı sözcük tekrarlanır ya da sesleri birbirini andıran sözcükler yan yana kullanılır.
İkilemeyi oluşturan sözcüklerin başındaki ünsüzlerin benzeşmesi ile ön seste benzerlik sağlanmış olur.
İkilemelerdeki sözcüklerde ünlülerde bir sistem içerisinde kullanılır. Özellikle yansımalarda birinci sözcüğün ilk hecesinde “a” varsa, ikinci sözcüğün ilk hecesinde “u” ünlüsü yer alır.
İkilemeler, uzun süre yan yana kullanılarak kalıplaşmış sözlerdir.

Sözcük Yapısı Bakımından İkileme Türleri
İkilemede yer alan sözcüklerin ikisi de Türkçe biri alıntı, ya da her ikisi de alıntı olabilir.
Türkçe sözcüklerden yapılan ikilemelerin çoğu yansımalardan kurulur.
Türkçe sözcüklerle yapılan ikilemelerden bir kısmı ise halen kullanılmakta olan biz sözcükle eski devirlerde kullanılmış olan bir sözcüğün yan yana gelmesiyle kurulmuştur.

Sözcük Türü Bakımından İkileme
Türkçede bütün sözcük türlerinden ikileme yapmak mümkündür.
• Özel adlardan kurulan ikileme sayısı fazla değildir : Çinden Maçine, Hanyayı Konyayı gibi.
• Cins adlarından pek çok ikileme kurulmaktadır : öbek öbek, sıra sıra, dizi dizi, dağ taş vb.
• Zamirlerde ikileme kuruluşunda görev alırlar : a bo, bu şu , sen ben vb.
• Ünlemlerden de ikileme kurulur : hay hay, hele hele vb.
• Fiiller de değişik çekimli biçimleriyle ikileme içerisinde yer alır : olur olmaz, oldu olacak, düştü düşeli vb.

Yapı ve Kuruluş Bakımından İkilemeler
İkilemeleri, isimlerden ve fiillerden olmak üzere yapı yönüyle ikiye ayırabiliriz.
İsim yapılı ikilemeler de kendi içerisinde sınıflandırılabilir
• Yansıma kaynaklı olanlar : fırıl fırıl ( fönmek ), fokur fokur ( kaynamak ) gibi
• Eksiz olanlar : top top kumaş, deste deste para gibi
• Çeşitli ekler alarak kurulanlar : baş başa, üst üste, sağa sola vb.
Fiil kök ve gövdelerinden de bir takım eklerle ya da yalın olarak ikilemeler kullanılmaktadır : salına salına, dönüp dönüp vb.

Anlam Bakımından İkilemeler
Hiçbir dilin kök sözcükleri; insanın insanla ve doğayla ilişkilerindeki olgu ve durumları tek başına karşılamak için yeterli olamaz.
Dilin bütününün son amacı anlamdır. İkileme gibi birtakım söz kalıpları, anlamı daha etkili kılmak ve söylenen sözün kabul edilebilirlik derecesini yükseltmek amacıyla oluşturulur.

ALINTI SÖZLER

Diller zaman içerisinde başka dillerle çeşitli biçimlerde ilişkiye girer ve bu ilişkiler sonucunda birbirlerinden sözcükler alırlar. Bugün yeryüzünde yalnızca kendi sözlerine dayanan hiçbir kültür ve medeniyet dili yoktur.
Dil etkileşimi için önemli nedenler ;
• Büyük devletlerin ortaya çıkışı ve pek çok milleti tek çatı altında toplaması
• Din
• Bilimsel ve teknolojik
Pek çok dünya dilini etkilemiş ve sayısız sözcükler vermiş olan Türkçe, yalnıza Arapça ve İngilizce karşısında gerilemiştir. Bunun nedeni de din, Teknoloji ve moda yada özentidir.


AĞIZ ÖĞELERİ

Her dilde zaman içerisinde bir takım ses ve biçim farklılıkları oluşur. Bu farklılıklar, anlaşmayı zorlaştıracak düzeye ulaşmışsa lehçe olarak adlandırılan kollar ortaya çıkar. Bu durumun en belirgin nedeni, bir dili konuşan insan ya da boyların birbirlerinden ayrılıp uzunca bir süre değişik coğrafyalarda yaşamalarıdır.
Ağız : Bir dilin kollarından birinin bir ülke ya da bölge içerisinde küçük ses farklılıklarıyla birbirinden ayrılan kollarına denir.
Biz yazı dili, zaman içerisinde ortaya çıkan yeni kavramlara karşılıklar bulmak için çeşitli kaynaklara başvurur. Bu kaynakların önde gelenlerinden biri de o yazı dilinin sınırları içerisinde bulunan bölge ağızlarıdır. Ağızlar zaman zaman ölçünlü dile sözcükler verir. Bir dilin kendi ağız ve lehçelerinden yaptığı böyle alıntılara “ iç alıntı “ denir.

ARGO

Argo : toplumda belli bir sosyal sınıfa mensup olanların, daha çok toplum dışı olarak algılanan ve damgalanmış grupların, toplumun diğer kesimlerinden ayrılmak veya gizlenmek içgüdüsüyle kendilerine özgü sözcük ve deyimlerle oluşturdukları konuşma sistemidir.
Argo, dilin en hareketli ve yaratıcı alanlarından biridir.
Genel dilin sözcüklerine bazı özel anlamlar vermek ve özel birtakım sözcükler katmakla oluşan argo, bir çeşit özel dil sayılabilir.
Argo, bir dil içerisinde sonradan türemiş bir anlatım biçimidir.
Argonun tercih ettiği dil yapısı son derece karmaşık olmakla birlikte birtakım genel ilkeler belirlenmiştir. Bunlardan bazıları;
• Örtülü sözler kullanma
• Cins isimlerini daha çok sıfat olarak kullanmaya uygun sözlerden seçme
• Eski sözlerden ve ağız unsurlarından yararlanma
• Genel dildeki kelimelerin biçimini bozma
• Önüne yada arkasına eklemeler yapma
• İç düzenini değiştirme
• Birbirine karıştırma
• Kırpma
• Uzatma
• Hayvanları ve eşyaları konuşturma ve canlandırma
• Yabancı kökenli sözcükler kullanma ve yabancı ekleri yaşayan dildeki sözcüklere takıp farklı işlevler yükleme.
• İfadeye renk,abartı, mizah ve ince alay çeşnisini veren sözler oluşturma
• Yansımalar ve çocuk diline ait kelimelerden yeni türetmeler yapma
• Halk etimolojisi ve kelime oyunları yapma
• Sözcüklerin sözleniş biçimlerini bayağılaştırma
Birçok soyut kavram, benzetme yoluyla somut konular üzerinden argoya mal edilmiştir. Örnek : kaynatmak
Argonun başkaları tarafından anlaşılmamak için başvurduğu yollardan biri yabancı sözcükler kullanmaktır. Türk argosunda kullanılan yabancı sözcüklerin çok büyük bir kısmı Rumcadır .
Ortak dilden gelen sözcüklerin anlamlarını değiştirmede teşbih, istiare, macaz-ı mürsel, mübalağa gibi söz sanatlarından yararlanılır.

İLİŞKİLİ SÖZLER

İlişkili sözlerin bu kadar çok ve incelikleri anlatacak düzeyde olmalarının nedeni, dilin diğer yönlerinde olduğu gibi, Türkçeyi konuşan insanların yaşama ve hayatı algılama biçimleridir.
Türkçeyi ana dili olarak kullanan insanlar, yani Türkçeyle oluşturulan medeniyet dairesinin mensupları, kendilerine özgü bir hayat tarzına sahiptirler. Bu hayat tarzını Türkçenin ilk yazılı metinlerinden başlayarak görüyoruz, ancak bu konuda en önemli bilgileri Dede Korkut Oğuznameleri vermektedir.
Dede Korkut Oğuznamelerine yansıyan hayat tarzına göre Türkler; zamanı toplu olarak geçiren insanlardır. Zamanı toplu geçirmek demek hayatın içerisinden olan her türlü güzelliği ve sıkıntıyı birlikte yaşamak demektir.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst