Aöf Borçlar Hukuku Dersi 1.Ünite Ders Notları

tremendous

Forum Yöneticisi
Katılım
11 Ara 2012
Mesajlar
1,781
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
İstanbul
Aöf Borçlar Hukuku Dersi 1.Ünite Ders Notları

BORÇ İLİŞKİSİNİN TEMEL KAVRAMLARI-BORÇLARIN KAYNAKLARI-HUKUKİ İŞLEM KAVRAMI-SÖZLEŞMELERİN HUKUKİ İŞLEMLER İÇİNDEKİ YERİ-SÖZLEŞMELERİN KURULMASI

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 646.maddesinde yer alan ‘’Bu Kanun, 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (MK) Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır.’’ Hükmünde ifade edildiği üzere, Borçlar Hukuku, Medeni Hukukun bünyesinde yer alan bir hukuk disiplinidir. Bu yönüyle Borçlar Hukuku, Medeni Hukukun borç ve borç ilişkilerini düzenleyen bölümüdür. Borçlar Hukukunun ana kaynağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’dur. Borçlar Kanunu, genel hükümlere ilişkin birinci kısmında tüm borç ilişkileri için uygulanacak temel esasları düzenlemekte, ‘’Özel Borç İlişkileri’’ başlığını taşıyan ikinci kısmında ise çeşitli sözleşme ilişkilerine ve özellik taşıyan bazı hukuki ilişkilere ilişkin hükümler yer almaktadır.
Türk Borçlar Hukuku hükümlerinin de Türk Medeni Kanunu’nun 5. Maddesinde yer alan ‘’Bu Kanun ve Borçlar Kanunun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır.’’ Hükmündeki yollama sebebiyle, hakkında özel düzenleme bulunmayan medeni hukuk ilişkilerine, niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanması mümkündür.
BORÇLAR HUKUKUNUN ANA İLKESİ: SÖZLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ
Sözleşme özgürlüğü ilkesi: irade özerkliği ilkesinin görünüm şekillendiren biridir.
İrade özerkliği ilkesi: medeni hukukun temelini teşkil eden kişi özgürlüğünün, miras hukuku alanında hakim olan ölüme bağlı tasarruf yapma özgürlüğünün ve eşya hukuku alanında geçerli olan mülkiyet özgürlüğünün ortak düşünsel temelini oluşturur.
TBK 26’da yer alan ‘’Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.’’ Hükmü uyarınca, sözleşme özgürlüğü ancak kanunla sınırlanabilir.
BORÇ İLİŞKİSİNİN TEMEL KAVRAMLARI
Borç İlişkisi Kavramı: Çeşitli borçların doğumuna dayanak oluşturan hukuki ilişkiyi ifade eder. Türk Borçlar Kanunu’nun m. 1-48 hükümlerinde düzenlenen Sözleşmelerden Doğan Borç İlişkileri, TBK m.49-76 hükümlerinde düzenlenen Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri ve TBK m. 77-82 hükümlerinde düzenlenen Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri bu anlamda çeşitli borçlara kaynak oluşturan geniş anlamda borç ilişkileri olarak nitelendirilir. Borç İlişkilerinden doğan çeşitli borçları, geniş anlamda borç ilişkisi kavramından ayırmak için dar anlamda borç ilişkisi ve kısaca borç kavramı kullanılmaktadır.
Borç Kavramı: Borçlunun alacaklıya karşı borç konusu olan şeyi(edinimi) yerine getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Sözleşme özgürlüğüne kanunla getirilen sınırlamalara örnek: sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğünün sınırını teşkil eden TBK 27/1 gösterilebilir: ‘’Kanun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya söz konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.’’
Kanundan doğan sözleşme yapma zorunluluğuna örnek olarak4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu, 4628 sayılı, Elektrik Piyasası Kanunu ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Kanunun ilgili maddeleri gösterilebilir.
Sözleşmelerin şeklini belirleyebilme özgürlüğü TBK 12/1’de hüküm altına alınmıştır: ‘’Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.’’
Borç ilişkisi çeşitli borçların yanı sıra, bazı savunma haklarına(def’i) ve yetkilere de kaynaklık eder. İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde karşı edim ifa edilmedikçe borçlunun edimini yerine getirmekten kaçınmasını sağlayan ödemezlik def’i, vekalet sözleşmesinde vekilin iş görmesi için sahip olacağı temsil yetkisi örnektir.

Borç Konusu: Edim Borcun konusuna edim denir.
Edim Türleri
Borçlunun edimi yerine getirmek için yapacağı davranış itibarıyla, borcun konusu olan edim ya verme borcu veya yapma borcu ya da yapmama borcu olarak nitelendirilir. Satış sözleşmesi uyarınca satılan malın mülkiyetinin devri verme borcuna; vekilin iş görmesi yapma borcuna; sır saklama yükümlülüğü yapmama borcuna örnektir. Verme ve yapma borcu niteliğindeki edimlerin borçlunun olumlu davranışı ile yapmama edimlerinin kaçınma tarzında yerine getirilmesi söz konusudur.
Alındığında borç konusunun parça borcu veya çeşit borcu niteliği taşıması ya da seçimlik borç tarzında ortaya çıkması ile karşılaşılır. Eğer taraflar borcun konusunu özelliklerini belirterek somutlaştırmış ise parça borcu; buna karşılık, borcun konusu cinsi belirtilerek ifade edilmiş ise çeşit borcu söz konusudur. (X) parsel numaralı taşınmazın satışı; bir kişinin boynundaki altın kolyeyi bağışlaması hallerinde, edim, parça borcu niteliğindedir. Buna karşılık, bir kilo pirinç satışı çeşit borcu olarak nitelendirilir. Çeşit borcu, bazen belirli bir stok içinden borçlanılmış ise, sınırlı çeşit borcundan söz edilir. Borcun konusunun taraflarca birden çok edimden oluşacağının ancak bu edimlerden seçilecek birinin ifa edileceği tarzında kararlaştırılması halinde seçimlik borç söz konusu olur.
Borç konusu edimin parça borcu veya çeşit borcu niteliği taşımasının pratik önemi borcun ifası ve ifa edilmemesine bağlı sonuçlar açısından ortaya çıkar.
Parça borcu, çeşit borcu tarzındaki ayrımda, borcun konusu oluşturan eşyanın niteliği değil, tarafların edimin belirlenmesi hususundaki iradeleri önem taşır. Eşyanın niteliği dikkate alınarak, alışveriş hayatında ferden belirlenerek hukuki işleme konu olan gayri misli eşya (motorlu araç, taşınmaz vb.) ve alışveriş hayatında ferdi özellikleri yerine sayma, tartma ya da ölçme suretiyle belirlenen misli eşya(kömür, buğday vb.) kavramlarının, parça borcu-çeşit borcu ayırımı ile ilgisi bulunmamaktadır. Çok defa misli eşyanın çeşit borcuna; gayri misli eşyanın ise parça borcuna konu teşkil ettiğini gözden uzak tutmamak gerekir.
Örnek: Taraflar arasında satış sözleşmesinin konusunu 10 ton pamuğun oluşturması halinde satış konusu şey misli eşyadır. 10 ton pamuğu teslim edip mülkiyeti devretmekle yükümlü satıcının borcu ise çeşit borcudur. Bir antikacının vitrininde sergilenen 18. Yy. dan kalma antika bir vazonun oluşturması halinde ise sözleşme konusu gayri misli eşyadır. Vazoyu teslim edip mülkiyetini teslim etmekle yükümlü olan antikacının borcu ise parça borcudur.

Ani edim-sürekli edim ayrımı edimi yerine getirilmesinin süreye yayılması yönünden yapılan ayrımı ifade eder. Edimin yerine getirilmesi borçlunun süregelen tarzda veya tekrarlanan davranışlarıyla gerçekleşiyor ve alacaklının edimin yerine getirilmesindeki menfaati de bu süreye yayılarak gerçekleşiyorsa sürekli edim söz konusu olur. Alacaklının edimin yerine getirilmesindeki menfaati tek bir anda gerçekleşiyorsa ani edimden söz edilir. Örnek: satış sözleşmesinde gerek satıcının satış konusunun mülkiyetini alıcıya devir borcu gerekse alıcının satış bedelini ödeme borcu ani edim niteliğindedir. Kira sözleşmesinde kiralayanın kira konusu eşyayı kiracının kullanımına bırakma borcu, vekalet sözleşmesinde vekilin, hizmet sözleşmesinde işçinin iş görme borçları sürekli edim niteliği taşır.
Bazen bir borç ilişkisinde edimin ifası, belirli davranışların aralıklarla tekrarlanmasıyla mümkün olur. Böyle bir durumda, devri veya dönemli edimden söz edilir. Satış parasının taksitle ödeneceğinin, kira parasının her ay ödeneceğinin kararlaştırılması devri edim niteliğindedir.
Borç İlişkisinin Doğurduğu Haklar
Borç ilişkisinin, borçlu açısından edimi yerine getirme yükümlülüğü, alacaklı için ise alacak hakkı doğurduğunu ifade etmek mümkündür. Bazı borç ilişkilerinde alacak hakkı doğmasına rağmen, alacaklının alacağını talep etme yetkisi bulunmaz. Bu nitelikteki borç ilişkileri, eksik borç olarak adlandırılır. Kumar ve bahisten doğan borçlar, evlenme tellallığından doğan borçlar, ahlaki görevlerin ifasından doğan borçlar ve zamanaşımına uğramış borçlar eksik borç niteliğindedir.
Borç İlişkisinin Nisbi Niteliği:Borç ilişkisinden kaynaklanan haklar ve yükümlülükler alacaklı ve borçluya aittir. 3. Kişilerin borç ilişkisine dayanarak talepte bulunmaları mümkün olmadığı gibi, borç ilişkisinden doğan hakların 3. Kişilere karşı ileri sürülmesi de söz konusu olamaz. Alacak hakkının nisbi hak niteliği taşıdığından söz edilir.Taşınmazlar üzerindeki bazı alacak haklarının tapu kütüğüne şerh verilmesi suretiyle 3. Kişilere karşı ileri sürülebilir hale gelmesi mümkündür.
Tapu kütüğü: Devlet eliyle tutulan tapu sicilinin ana unsurlarından biridir. Kat mülkiyetine tabi bağımsız bölümler dışında kalan taşınmazlara ilişkin ayni hakların kaydedildiği defterdir.
Şerh: Tapu kütüğüne yapılan kayıtlardan biridir. Kanunda sayılan bir takım kişisel haklar, tasarruf yetkisi kısıtlamaları veya geçici tescilin şerhi istenebilir.
Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi: Taraflardan birine veya her ikisine tek taraflı irade beyanı taşınmaz satış sözleşmesi yapılmasını isteme hakkı veren bir ön sözleşmedir.
Borç İlişkisinden Doğan Sorumluluk
Meydana gelen zarar için tazminat ödeme yükümlülüğüdür. Sorumluluğun bu anlamı itibariyle, borç, yerine getirilmediği takdirde borçlu açısından alacaklının uğradığı zararı tazmin etme yükümlülüğü doğar.
Sorumluluk, aynı zamanda, borçlunun malvarlığı alacaklının cebri icra yoluyla paraya çevrilmesine açık olmasını ifade eder.
Sorumluluğun Sınırlanması:

  • Sadece belirli bir mal veya mallar ile sorumluluk: Örnek: başkasının borcu için bir eşyasını rehneden kimsenin sorumluluğu sadece rehnettiği eşyaya ilişkindir. Alacaklı, sadece rehin konusu eşyayı paraya çevirebilir, rehin verenin diğer malvarlığı değerlerini cebri icraya konu yapamaz. TMK 631 uyarınca, Devlet, mirasçı olduğu terekenin borçlarından miras yolu ile edindiği değerler ölçüsünde sorumludur.
  • Belirli bir miktar ile sorumluluk: Örnek: TBK 583 uyarınca kefilin sorumluluğu kefalet sözleşmesinde belirtilen miktarla sınırlıdır.
BORÇLARIN KAYNAKLARI
Türk Borçlar Kanunu genel hükümler kısmının ‘’ Borç İlişkisinin Kaynakları’’ başlığını taşıyan 1. Bölümünde 3 borç kaynağına ilişkin hükümlere yer vermiştir: Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri, Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri, Sebepsiz zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri.’’Kanunun hısımlık ilişkilerine bağlı olarak öngördüğü nafaka borçları ve vekaletsiz iş görmeden doğan borçlar.
Sözleşmeden ve haksız fiilden doğan borçların iradeye dayandığını, sebepsiz zenginleşmeden doğan borçlar açısından ise iradenin rolünün bulunmadığı ifade edilir.
HUKUKİ İŞLEM KAVRAMI VE SÖZLEŞMELERİB HUKUKİ İŞLEMLER İÇİNDEKİ YERİ
Hukuki işlem, genel bir ifadeyle, hukuki sonuca yönelmiş irade beyanı olarak tanımlanır. Kişilerin arzu ettikleri sonucun meydana gelmesi için iradeleri açıklamaları ile ortaya çıkan hukuki işlemler, işlemin meydana gelebilmesi için gerekli irade beyanının sayısına göre tek taraflı hukuki işlemler ve sözleşmeler olarak gruplandırılabilir. Bunlara aralarında hukuki ilişki bulunan kişilerin aldıkları kararları da eklemek gerekir.
İki taraflı hukuki işlem olan sözleşmelerin dışında tek taraflı hukuki işlemlerden borç doğmasının mümkün olduğunu belirtmek gerekir. Bir kimsenin yaptığı vasiyetnamesi ile ölümünden sonraki melvarlığından kazandırmada bulunarak belirli mal bırakması halinde borç kaynağını tek taraflı işlem niteliği taşıyan vasiyetname teşkil eder.
TEK TARAFLI HUKUKİ İŞLEMLER:Arzu edilen hukuki sonucun gerçekleştirilebilmesi için tek bir kişinin iradesinin yeterli olduğu işlemlerdir.
Örnek: vasiyetname.Bir kişinin belirli bir malvarlığı değerini özgüleyerek vakıf kurması da tek taraflı hukuki işlem niteliğindedir.
Bankaya müşteri adına ve hesabına belirli bir miktar parayı ödeme yetkisi verilmesini ifade eden havale, bir sözleşme ilişkisinin ortadan kaldırılmasını sağlayan fesih beyanı da tek taraflı hukuki işlemlerdir.Örnek: gerek çalışan tarafın gerekse işveren tarafından hizmet sözleşmesinin sona erdirilmesine yönelik bozucu yenilik doğuran hakkın kullanılması niteliğindeki fesih beyanı, sözleşmeyi sona erdirir.
Sözleşmeler:TBK 1/1’de yer alan ‘’Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurtulur.’’ Sözleşmenin kurulmasına ilişkin irade açıklamalarının açık veya örtülü tarzda beyan edilmesi mümkündür.
Adi Ortaklık: iki veya daha çok kişinin ortak bir amaca ulaşmak amacıyla emek ve sermayelerini birleştirmeleriyle meydana gelir.
Adi ortaklık kurma için yapılan sözleşmenin ikiden fazla tarafı vardır. Birden çok mirasçı tarafından yapılan mirasın paylaşımına ilişkin ‘’paylaşma sözleşmesi’’ de durum aynıdır. Bu nitelikteki sözleşmelere de Borçlar Kanunu’nun sözleşmelere ilişkin hükümleri kıyasen uygulanacaktır.
İçeriği İtibariyle Sözleşmelerin Nitelendirilmesi
Borçlar Hukuku Sözleşmeleri- Diğer Sözleşmeler
Borçlar hukuku sözleşmeleri, esas itibariyle borç ilişkisi doğuran sözleşmelerdir. ‘’borçlandırıcı işlem’’ olarak ifade edilir. Bu sözleşmelerin içeriğini borç ilişkisinde değişiklik yapılması ya da borç ilişkisinin ortadan kaldırılması da teşkil edebilir. Örnek: TBK 205 hükmünde düzenlenmiş olan sözleşmenin devri, sözleşmede taraf değişikliğini gerçekleştirmesi yönüyle bu nitelikte bir sözleşme olarak belirtilebilir.
Medeni Hukukun diğer alanlarında da sözleşme niteliği taşıyan hukuki işlemler yer alır. Bu hukuki işlemlerde meydana gelmelerinin karşılıklı birbirine uygun irade beyanlarının bulunmasına bağlı olması itibariyle, iki taraflı hukuki işlem, sözleşme niteliği taşır. Medeni hukuk sözleşmelerinin borç doğurması söz konusu olmaz. Örnek: aile hukuku sözleşmesi niteliğindeki nişanlanma ve evlenme, miras hukukunda miras sözleşmeleri... malvarlığında ki bir hakka doğrudan bir etki yaparak hakkı devreden, sınırlayan veya ortadan kaldıran tasarruf işlemlerinin de sözleşme niteliği taşıması mümkündür. Borç doğurucu etkisi olmamasından dolayı eşya hukuku sözleşmesi olarak nitelendirilen bu sözleşmelere örnek: taşınır mülkiyetinin devri için, taşınır eşyanın zilyetliğinin devri yanında tarafların mülkiyetin devri hususunda da anlaşmaları ile meydana gelen ‘’ayni sözleşmeler’’
Alaca hakkının devrini sağlayan alacağın devri sözleşmesinde tasarruf işlemi niteliğindedir.
Alacağın Devri: bir borç ilişkisinden doğan münferit bir alacak hakkının 3. Kişiye kazandırılmasına denilmektedir. Sözleşmesel(iradi), yasal ve yargısal olmak üzere 3 çeşit alacağın devri vardır.TMK 5 de yer alan ‘’ Bu Kanun ve Borçlar Kanunu’nun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır.’’
Konuları İtibariyle Borçlar Hukuku Sözleşmelerinin Nitelendirilmesi
Sözleşmelerin bazılarında taraflar bir malın veya hakkın devrini amaçlar. Satış sözleşmesi ve bağışlama sözleşmesi bu niteliktedir. Bazen sözleşmede bir malın veya bir hakkın kullanılmasının devri amaçlanır. Kira sözleşmesi, kullanım ödüncü(ariyet) sözleşmesi, tüketim ödüncü(karz) sözleşmesi böyledir.Tarafların birinin iş görme borcu altına girdiği sözleşmeler ‘’iş görme’’ sözleşmeleri olarak adlandırılır. Hizmet sözleşmesi, eser(istisna) sözleşmesi, vekalet sözleşmesi iş görme borcu yükleyen sözleşmelerdir.
Taraflardan birinin bir şeyi muhafaza etme yükümlülüğü altına girdiği sözleşmeler muhafaza sözleşmeleri olarak adlandırılır. Saklama (vedia) sözleşmesi böyledir.Bazen taraflar bir borcun yerine getirilmesini güvence altına almak amacıyla sözleşme ilişkisine girerler. Bunlar teminat sözleşmeleri olarak nitelendirilir. Kefalet sözleşmesi, ipotek sözleşmesi, garanti sözleşmeleri böyledir.
Kredi kartı sözleşmesi, finansal kiralama sözleşmesi, genel alacak tahsili sözleşmesi, franchise sözleşmelerinde birden fazla unsur bulunur. Bunlara ‘’isimsiz sözleşmeler’’ ya da ‘’ atipik sözleşmeler’’ denir.
Kanunda Düzenlenmiş Sözleşmeler – Kanunda Düzenlenmemiş (Atipik) Sözleşmeler
Türk Borçlar Kanununun düzenlediği sözleşmeler, satış,mal değişim, bağışlama, kira, ödünç, hizmet, eser, yayım, vekalet ilişkileri, saklama, kefalet, ömür boyu gelir ve ölünceye kadar bakma, ve adi ortaklık sözleşmeleridir. Özel kanunlar tarafından düzenlenen sözleşme tiplerine örnek 28.6.1985 tarihli 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu sözleşmesidir.
Bileşik sözleşmeler:Herhangi bir kanun tarafından düzenlenmemiş sözleşmeler, birden fazla sözleşmenin her biri hukuki niteliğini koruyarak taraflarca her birinin varlığı ve geçerliliği diğerine bağlı olacak şekilde birleştirilmesi tarzındaysa, bu nitelikteki sözleşmelere bileşik (mürekkep) sözleşme denir. Örnek: işyeri olarak kullanılan bir taşınmazın satışı ile birlikte alıcının satıcıdan mal satın almayı taahhüt etmesi.
Karma Sözleşmeler:Kanun tarafından düzenlenmiş sözleşmelerin unsurları, taraflarca kanunun öngörmediği tarzda bir sözleşme ilişkisinde bir araya getiriliyorsa karma sözleşmedir. Örnek: arsa payı karşılığı kat yapımı sözleşmesi.
Kendisine Özgü Yapısı Olan Sözleşmeler:Tarafların gerçekleştirdikleri isimsiz sözleşme, kanunun düzenlediği sözleşmelerden herhangi birinin unsurlarını barındırmıyorsa kendisine özgü yapısı olan (suigeneris) sözleşmedir.
Tek Taraflı Borç Yükleyen Sözleşmeler- İki Tarafa Borç Yükleyen Sözleşmeler
Sözleşme ilişkisi, iki taraflı hukuki işlem olması itibariyle daima iki tarafın irade beyanını gerektirir. Bazı sözleşmelerde sadece biri borç altına girer. Bu sözleşmelere tek tarafa borç yükleyen sözleşmeler denir. Örnek: bağışlama sözleşmesi. Bu sözleşme de sadece bağışlayan borç altındadır. Gerçekleşen kazandırma ivazsız(karşılıksız) kazandırma niteliğindedir.
Her iki tarafında borç altına girdiği sözleşmelere iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler denir. Bunlar ikiye ayrılır. Tarafların borçlarına ilişkin edimlerin değiş-tokuş edilmesi oluyorsa buna tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme denir. Örnek: eser sözleşmesi, hizmet sözleşmesi.İki tarafa borç yükleyen sözleşmede taraflardan biri daima borç altına giriyorsa diğer tarafın borç altına girmesi, bazı şartlarla söz konusu oluyorsa buna eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşme denir. Örnek: vekalet sözleşmesi.
Ani Edimli Sözleşmeler- Sürekli Borç İlişkisi Doğuran Sözleşmeler:Sözleşmenin asli edimlerinden biri sürekli edim niteliğindeyse sözleşme sürekli borç ilişkisi niteliğindedir. Örnek: hizmet, kira, vekalet sözleşmeleri.
Sürekli edim içermeyen sözleşmeler ani ifalı sözleşmelerdir.
Kararlar:Kişi topluluklarında yeterli sayıda kişinin aynı yönde açıklamalarıyla meydana gelen hukuki işlemlerdir. İki ya da daha fazla kişinin karar aldığından söz edebilmek için bu kişiler arasında karar alınmasına dayanak teşkil edecek bir iç ilişkinin bulunması gerekir. Örnek: bir dernek genel kurulunun veya yönetim kurulunun karar alması. Bir anonim şirketin genel kurulunun veya yönetim kurulunun karar alması.
SÖZLEŞMELERİN KURULMASI
TBK 1’de sözleşmenin kurulmasına ilişkin irade açıklamaları açısından ‘’ Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması açık veya örtülü olabilir.’’ Hükmüne yer verilmiştir.
TBK 8/11 hükmünde ‘’fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da benzerlerinin gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri sayılır’’ hükmü yer alır.
Öneri/İrade Beyanının Öneri Niteliği Taşıması İçin Gerekli Unsurlar
Öneri, sözleşme kurma amacıyla karşı tarafa yapılan irade beyanıdır. TBK 1 çerçevesinde sözleşmenin kurulması için gerekli irade beyanlarından ilk yapılanı öneri niteliğindedir.
Öneri belirli kişi veya kişilere yöneltilmiş olabileceği gibi, önerinin herhangi bir kişi sınırlaması yapılmaksızın tüm kişilere, genele yöneltilmesi de mümkündür. Örnek: ‘fiyatını göstererek mal sergilenmesi’
Önerinin karşı tarafın kabulü, olumlu cevabıyla sözleşmenin kurulmasını sağlayacak unsurları taşıması gerekir. Beyanda bulunan arzulayan nitelikte bir irade beyanında bulunmuşsa öneri değil, öneriye davettir. Örnek: bir kimsenin ‘kolumdaki saati satıyorum, alır mısın?’’ Tarzındaki beyanı öneri değil davettir. Kurulacak satış sözleşmesinin esaslı unsurlarından olan bedeli içermediği için karşı tarafın olumlu v-cevabı ile sözleşme kurulamaz. Ancak ‘’kolumdaki saati 1000 TL. ‘ye satıyorum, alır mısın?’’ tarzındaki beyan öneri niteliğindedir. Karşı tarafın kabul beyanıyla sözleşme kurulmuş olur.
TBK 8/1’de ‘’Öneren, önerisi ile bağlı olmama hakkının saklı olduğunu açıkça belirtirse veya işin özelliğinden ya da durumun gereğinden bağlanma niteliği olmadığı anlaşılırsa, önerisi kendisini bağlamaz’’
TBK 7/c.1 uyarınca ısmarlanmamış bir şeyin gönderilmesi öneri sayılmayacaktır. Kanun, gönderilen şeyi alan kişinin onu geri göndermek veya saklamakla yükümlü olmadığını da kabul etmektedir.
Kurulması istenen sözleşme şekle tabi değilse, önerinin yapılması herhangi şekle tabi değildir. Öneride bulunan önerisini sözlü ya da yazılı yapabilir. Bazen önerinin örtülü (zımni) irade beyanıyla gerçekleşmesi mümkündür. Örnek: elden satış
Sözleşme kurulmasına yönelik irade beyanında bulunma arzusunda olmamasına rağmen, bir kimsenin davranışının karşı tarafça sözleşme kurulmasına yönelik öneri olarak nitelendirmesi söz konusu olabilir. Dürüstlük kuralı çerçevesinde, içinde bulunan hal ve şartları dikkate alarak, bir kimsenin davranışını kendisine yapılmış irade beyanı saymakta haklı olan kişiye karşı, söz konusu davranış, sözleşme kurulmasına yönelik irade beyanı, öneri sayılabilecektir.
Önerinin Bağlayıcılığı
Öneride bulunanın önerinin yapıldığı karşı tarafın kabul beyanında bulunmakla sözleşmeyi kurabilmesine engel olamamasını ifa eder. Durumun gereklerinden öneride bulunanın önerisi ile bağlanma arzusu taşımadığının anlaşıldığı hallerde öneri bağlayıcı değildir. TBK m. 10 uyarınca ‘’geri alma açıklaması, diğer tarafa öneriden önce veya aynı anda ulaşmış ya da daha sonra ulaşmakla birlikte diğer tarafça öneriden önce öğrenilmiş olursa, öneri yapılmamış sayılır’’. Önerinin geri alınması öneriyi yapıldığı anda öğrenebilecek kişiye yapılması kural olarak mümkün değildir. Örnek: yüz yüze olanlar ya da telefonla görüşen kişiler arasında gerçekleşen öneriyi karşı taraf derhal öğreneceği için önerinin öneri geri alınamaz.
Önerinin Bağlayıcılığının Süresi:TBK 3-5 hükümlerinde öneriyi yapanın önerisinde süre öngörmüş olup olmamasına göre farklı şekilde düzenlenmiştir.
Önerinin Süreye Bağlanması Halinde
TBK 3/1’in ‘’kabul için süre belirleyerek bir sözleşme yapılmasını öneren, bu sürenin sona ermesine kadar önerisiyle bağlıdır.’’ Hükmü uygulanır. Öngörülen süre içinde kabul beyanı öneriyi yapana ulaşmazsa, önerinin bağlayıcılığı sona erer. Geç ulaşması halinde, dürüstlük kuralı gereğince öneriyi yapanın geciken kabul beyanının sözleşmeyi kurmadığını karşı tarafa bildirmekle yükümlü olduğu, bu yükümlülüğün ihlali halinde karşı tarafın sözleşmenin kurulmasına güveni sebebiyle uğradığı zararların tazmin edilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Önerinin Herhangi Bir Süre Öngörülmemesi Halinde
Önerinin Hazır Olanlar Arasında Yapılması Halinde TBK 4/1 uyarınca kabul için süre belirlenmeksizin yapılan öneri, karşı tarafça hemen kabul edilmezse, önerinin bağlayıcılığı sona erecektir.
Önerinin hazır olan kişiye yapılması, karşı tarafın öneriyi yapıldığı anda öğrenebilecek durumda olmasını ifade eder. Doğrudan iletişim halinde olmak kaydıyla, telefon ve bilgisayar iletişimi ile yapılan önerilerde hazır olanlar arasında yapılan öneri niteliği taşır. Doğrudan iletişim söz konusu olmadığı için faks, teleks ya da telgraf ile yapılan öneriler hazır olmayanlar arasında yapılmış öneri niteliğindedir.
Önerinin hazır olmayanlar arasında yapılması halinde önerinin hazır olmayanlar arasında kabul için herhangi bir süre belirlenmeksizin yapılması halinde, ‘’zamanında ve usulüne uygun olarak gönderilmiş bir yanıtın ulaşmasının beklenebileceği ana kadar’’ öneriyi yapanı bağlayacaktır.
Önerinin karşı tarafa ulaşmasında yaşanan gecikmeler açısından TBK 5/11 ‘’ öneren, önerisini zamanında ulaşmış sayabilir’’ hükmünü koymuştur. Öneri karşı tarafa geç ulaştığı için kabul beyanı da gecikmiş ise geç gelen kabul beyanı, önerinin bağlayıcılık süresi sona erdiği için sözleşmenin kurulmasını sağlayamayacaktır.
Öneri karşı tarafa zamanında ulaşmakla beraber, kabul beyanı zamanında gönderilmesine rağmen öneriyi yapana geç ulaşmış ise TBK 5/ III’ün ‘’zamanında gönderilen kabul, önerene geç ulaşır ve öneren onunla bağlı kalmak istemezse, durumu hemen kabul edene bildirmek zorundadır.’’ Hükmü uygulanacaktır.
Öneride Bulunanın Fiil Ehliyetini Kaybetmesinin ve Ölümünün Önerinin Bağlayıcılığına Etkisi
Kurulması amaçlanan sözleşmede öneride bulunanın şahsının önem taşıdığı hallerde öneride bulunanın ölümü veya fiili ehliyetini kaybetmesi hallerinde önerinin bağlayıcılığı sona erer. Sözleşmenin vekalet sözleşmesi veya hizmet sözleşmesi olduğu hallerde durum böyledir.Öneride bulunanın şahsının önem taşımadığı sözleşmelerde öneride bulunanın ölümü veya fiili ehliyetini kaybetmesi önerinin bağlayıcılığını sona erdirmez. Öneri, öneride bulunan veya mirasçıları için bağlayıcılığını sürdürür. Örnek: satış sözleşmesi.
Kabul Beyanı ve İradelerin Uyuşmasının İçeriği
Kabul Beyanının Hukuki Niteliği ve Beyanın Yapılış Tarzı
Sözleşmenin kurulması kabul beyanının öneriyi yapana ulaşmasına bağlıdır. TBK 10 hükmü, kabul beyanının geri alınmasında da uygulanacaktır. Kabul beyanının sözleşmeyi kurması, öneriye uygun içerikte olmasına bağlıdır. Kabul beyanının şartlı olarak yapılması halinde söz konusu beyan, esasen önerinin reddi ve yeni bir öneride bulunulması anlamını taşır.
Kabul beyanı, öneride bulunan tarafından herhangi bir şekilde yapılması öngörülmüşse kural olarak, şekle tabi değildir. Sözle, yazıyla, davranışla gerçekleştirilebilir. Açık veya örtülü olabilir.
‘’Öneren, kanun veya işin özelliği ya da durumum gereği açık bir kabulü beklemek zorunda değilse, öneri uygun bir sürede reddedilmediği takdirde, sözleşme kurulmuş sayılır.’’ Bu hüküm uyarınca, kanunun susmaya kabul beyanı niteliği tanıdığı hallerde, önerinin reddedilmesi sözleşmenin kurulması sonucunu doğuracaktır. TBK 503’te ‘’Kendisine bir işin görülmesi önerilen kişi bu işi görme hususunda resmi sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından derhal reddedilmedikçe, vekalet sözleşmesi kurulmuş sayılır’’. Susmanın kanun tarafından kabul olarak nitelendirdiği hallere ilişkindir.
Tarafların Sözleşmenin Kurulmasını Sağlayan İrade Beyanlarının Uyuşmasının İçeriği
İrade beyanlarının sözleşmenin kurulmasını sağlayabilmesi için, tarafların sözleşmenin esaslı noktaları üzerinde uyuşmuş olmaları gerekir. Taraflar sözleşmenin hem objektif olarak esaslı noktaları hem de sübjektif esaslı noktaları üzerinde anlaşmış olmalıdır. Objektif esaslı noktalar, kanunun sözleşmenin meydana gelebilmesi için öngördüğü asgari unsurlardır. Satış sözleşmesinde mal ve bedel, kira sözleşmesinde kiralanan şey ve kira parası böyledir.
TBK 2/1’deki ‘’ Taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır.’’ Eğer taraflar sözleşmenin kurulmasından sonra ikinci derece noktalar üzerinde anlaşamazlarsa, uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak hakim karara bağlayacaktır. TBK 2/III Sözleşmelerin şekline ilişkin hükümlerin saklı olduğunu düzenlemektedir. Bu hüküm uyarınca, tarafların sözleşme için öngördükleri şekil şartının gerçekleşmemesi halinde sözleşme geçersiz sayılacaktır.
Sözleşmenin Kurulma ve Hükümlerini Doğurma Anı
Sözleşme görüşmelerinin hazır olan kişiler arasında gerçekleşmesi halinde sözleşme kabul beyanı yapıldığı anda öneride bulunan tarafından önerileceği için o anda kurulur ve hükümlerini doğurur. Hazır olmayan kişiler arasında ise sözleşme kabul haberinin öneride bulunanın egemenlik alanına girdiği, yani ulaştığı anda kurulur.
Sözleşmenin kurulması için açık bir kabulün gerekli olmadığı durumlarda örtülü kabul beyanının gerçekleşmesi, susması veya kabul beyanı niteliğinde davranışta bulunması ile kurulan sözleşme, önerinin karşı tarafa ulaşma anından başlayarak hüküm doğuracaktır.
Tacirler arasında Kurulan Sözleşmelerde Teyit Mektubu Gönderilmesinin Rolü
Taraflardan birinin diğerine sözleşmenin kurulduğunu ve içeriğini bildirmesine teyit mektubu denir. Teyit mektubunu alan taraf 8 gün içinde itiraz etmezse içeriği kabul etmiş olur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 21/b3’de ‘’ Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya biliş aracılığıyla veya diğer teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde itirazda bulunmamışsa söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş olur.’’ Teyit mektubunun itiraza uğraması halinde tacirler arasında yapılan sözleşmenin içeriğini, teyit mektubundaki esaslar teşkil edecektir.
Genel İşlem Koşulları
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce 818 sayılı Borçlar Kanunu, sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğünün kullanılmasında sözleşme taraflarının eşit pozisyonda olduğu, taraflardan hiçbirinin arzu etmediği içerikte bir sözleşme ilişkisine girme zorunda olmadığı esaslarını benimsemişti. Ancak ekonomik ilişkilerdeki gelişme ve değişim ile birlikte birçok sözleşmenin yapılmasında, sözleşme taraflarından birinin önceden hazırladığı metinlerin kullanılmaya başlanması, sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğünün yürürlükten kalkan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun hedeflediği tarzda gerçekleşmesine engellemeye başlamıştır.
Banka, sigorta şirketi, büyük mağazacılık şirketleri tarafından önceden hazırlanan sözleşme metinleri, bu kişilerin yaptıkları sözleşmelerde karşı tarafın sözleşmenin içeriği hakkında bilgi sahibi olmaksızın, sözleşme içeriğinde değişiklik yapma imkanından da yoksun olarak sözleşme metninde yer alan hususların bütün olarak kabul edilmesi ile sözleşme içeriğine dahil olmaktadır. Bu tarzda gerçekleşen sözleşmeler açısından içeriğini belirleme özgürlüğünün taraflarca eşit olarak kullanıldığı söylenemez. Sözleşme metnini önceden hazırlayan tarafın sözleşme ilişkisinde daima kendi haklarını koruma ve mümkün olduğu ölçüde karşı tarafın haklarını sınırlama eğilimi ile hareket ettiği dikkate alındığında söz konusu uygulamanın genellikle tüketici niteliğindeki kişilerin aleyhine sonuçlandığı açıktır.
‘’Genel İşlem Şartları’’ olarak nitelendirilen önceden hazırlanmış sözleşme metinlerinin ortaya çıkardığı sakıncaların giderilmesinde, sözleşmelerin geçersizliğine ilişkin genel esasların uygulanmasının da etkili olmadığını dikkate alan kanun koyucu, hukukumuzda, 4077 sayılı Tüketici Korunması Hakkında Kanunu’nun 6. Maddesinde genel işlem şartlarının sınırlanmasına, bu suretle karşı tarafın korunmasına ilişkin hükmü yer vermiştir. TKHK 6 hükmü il tüketici işlemlerinde tüketiciye sağlanan koruma, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 20 vd. hükümlerinde tüm sözleşme ilişkilerinde genel işlem koşullarının kullanılmasının sınırlanmasına ve bu suretle karşı tarafın korunmasına ilişkin esaslara yer verilerek tüketici işlemleri dışındaki sözleşme ilişkilerinde de uygulanır hale getirmiştir.
Gündelik hayatta genel işlem şartları içeren sözleşmelere eş anlamlı olarak; standart sözleşme, tip sözleşme, formüler sözleşme deyimleri de kullanılmaktadır.
Genel İşlem Koşulu Niteliği Taşıyan Sözleşme Metinleri
‘’ Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz.’’
TBK 20/IV’de ‘’Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de niteliklerine bakılmaksızın uygulanır’’. Hüküm, özellikle sigorta şirketlerinin kullandıkları genel şartların devlet tarafından denetlenmiş olmasının, söz konusu metinlerin kullanılması halinde de TBK 20 vd. hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğini öngörmektedir.
Genel İşlem Koşullarının Sözleşmenin İçeriğine Dahil Olması
TBK 21/1 hükmüne göre ‘’ Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmesinin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkanı sağlaması ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır.’’
Bu şartların gerçekleşmemesi halinde, TBK 21/1 son cümle genel işlem koşullarının ‘’yazılmamış sayılacağını’’ öngörmektedir. Yazılmamış yaptırımına tabi tutulması anılan koşulların sözleşmenin içeriğine dahil olmadığı ve karşı taraf için bağlayıcı nitelik taşımamasıdır. Dolayısıyla taraflar arasında bir anlaşma yoktur.
İçeriğine dahil olabilmesi için TBK 21/1 şartları gerçekleşmemiş ise, TBK 20/III uyarınca ‘’ Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz’’.
Sözleşme İçeriğine Dahil Olan Genel İşlem Koşullarının Geçersizliği
TBK 21/II uyarınca, sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır. Yazılmamış sayılma, anılan nitelikteki hükümlerin kesin hükümsüz olmasıdır. Örnek: bir kredi sözleşmesinde kredi kuruluşunun müşterisinin 3. Kişilerden olan alacaklarının devrine ilişkin hükümler bu niteliktedir.
TBK 24 hükmüne göre, ‘’ Genel işlem koşullarının bulunduğu bir sözleşmede ve ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya da yeniden düzenleme yetkisi veren kayıtlar yazılmamış sayılır’’.
TBK 25 hükmü, ‘’Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumuna ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz’’. TBK 25 hükmü, sözleşme içeriğine dahil olan genel işlem koşullarının yargı denetimine tabi olmasını sağlamaktadır. Doktrinde genel işlem koşulları için ‘’içerik denetimi’’ olarak nitelendirilen bu hüküm uyarınca, sözleşmelerin geçersizliğine ilişkin esaslar uyarınca sözleşme geçersiz sayılmakla beraber, taraflar arasındaki dengeyi dürüstlük kuralına aykırı olacak şekilde bozan koşullar geçersiz sayılacaktır. Örnek: karşı tarafın kanunun tanıdığı haklardan, özellikle def’ilerden önceden feragat etmesine ilişkin hükümler.
Def’i: Borçlu tarafından talep hakkına karşı kullanılan savunma olanakları.
TBK 22’de ‘’ Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Düzenleyen, yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.’’
Genel İşlem Koşullarının Yorumlanması
TBK 23 ‘’ Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır’’.
İlan Yoluyla Ödül Sözü Vermenin Özelliği
TBK 9/1 ‘’ Bir sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini ilan yoluyla duyuran kimse, sözünü yerine getirmekle yükümlüdür.’’ Hükmü uyarınca, ödül sözü verenin tek taraflı beyanı ile borç altına girdiği kabul edilmektedir.
TBK 9/II uyarınca ‘’ Ödül sözü veren sonucun gerçekleşmesinden önce sözünden cayarsa veya sonucun gerçekleşmesini engellerse, dürüstlük kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle yükümlüdür.’’
Keza ödül sözünden cayan kimse, giderlerinin ödenmesini isteyenlerin beklenen sonucu gerçekleştiremeyeceklerini ispat ederse giderleri ödeme yükümlülüğünden kurtulacaktır.
Sözleşme Yapma Zorunluluğu
Doğrudan kanundan kaynaklanabileceği gibi, bir kimsenin iradesi ile sözleşme yapma yükümlülüğü altına girmesinden de doğabilir.
Kanundan Doğan Sözleşme Yapma Zorunluluğu
kamu hizmeti gören kamu hukuk tüzel kişileri ve bunlara bağlı kuruluşlar ile kamu hizmetini imtiyaz yolu ile yerine getiren kişiler için ilgili kamu hizmetinden faydalanmak isteyen kişilere karşı sözleşme yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Elektrik, doğalgaz ve su dağıtımını sağlayan tüzel kişilerin, kamu hizmeti gören demiryolu ve denizcilik işletmelerinin durumu böyledir. Özel hukuk alanında da 4077 sayılı tüketici Korunması Hakkındaki Kanun 5 de yer alan ‘’satıcı teşhir ettiği malların satışından kaçınamaz’’ ve ‘’ hizmetlerin sağlanmasından da haklı bir sebep olmadan kaçınılamaz.’’ Hükümleri tüketiciler lehine sözleşme yapma zorunluluğu öngören hükümlerdendir.
Sözleşme yapma zorunluluğunun TMK 2 hükmündeki dürüstlük kuralından da kaynaklanması mümkündür. Genel açık işletmeler ile tekel niteliğindeki faaliyetleri gerçekleştiren kişiler açısından haklı sebepler bulunmaksızın sözleşme yapmaktan kaçınılmasının dürüstlük kuralına aykırı düşeceği ve hakkın kötüye kullanılması sağlayacağı gerekçesiyle, bu kişiler için sözleşme yapma zorunluluğunun bulunduğu kabul edilmektedir. Belirli bir bölgedeki sinema işleticisinin, eczanenin, ekmek fırınının durumu böyledir.
Ön Sözleşme
TBK 29 ‘’ Bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir.’’ Bir sözleşmenin ön sözleşme sayılabilmesi için, ileride yapılması borçlanılan sözleşmenin borçlandırıcı işlem niteliğinde olması gerekir. Eğer yapılması borçlanılan sözleşme tasarruf işlemi ise ön sözleşmeden söz edilemez. Alacağın devrinin vaad edilmesi ön sözleşme değildir. Bu sözleşme uyarınca borçlanılan alacağın devri işleminin gerçekleştirilmesi borçlandırıcı işlem değil, tasarruf işlemidir.
Ön sözleşme kurumunun hukukumuzdaki en önemli uygulaması taşınmaz satış vaadi sözleşmesidir.
TBK 29/II uyarınca, ön sözleşmenin geçerliliği, kanunlarda ön görülen istisnalar dışında ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlıdır.
Ön sözleşme borçlusunun asıl sözleşmeyi yapmak için irade beyanında bulunma borcunu yerine getirmemesi halinde, karşı tarafın mahkemeden borçlunun irade beyanının yerine tutacak bir karar alması ve suretle asıl sözleşmeyi gerçekleştirmesi mümkündür. Taşınmaz vaadi sözleşmesinin ifa edilmemesi halinde ise uygulamada, mahkeme kararı ile taşınmaz mülkiyetinin alacaklıya intikaline karar verilmektedir.
Sebep Gösterilmeksizin Borç Tanıması:TBK 18 ‘’ borcun sebebini içermemiş olsa bile borç tanıması geçerlidir.’’ Hükmü uyarınca, bir kimsenin herhangi bir sebep belirtmeksizin borçlu olduğunu beyan etmesi geçerli sayılacaktır.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst