Aöf Borçlar Hukuku Dersi 2.Ünite Ders Notları

tremendous

Forum Yöneticisi
Katılım
11 Ara 2012
Mesajlar
1,781
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
İstanbul
Aöf Borçlar Hukuku Dersi 2.Ünite Ders Notları

SÖZLEŞMELERİN GEÇERSİZLİĞİ – TEMSİL
SÖZLEŞMELERİN GEÇERSİZLİĞİ

Kurucu unsurları tamamlanarak kurulmuş bir sözleşmenin geçerlilik şartlarını gerçekleştirememesi sebebiyle hüküm doğurmasını ifade eder. Kurucu unsurları eksikse sözleşme meydana gelmeyeceği için sözleşme açısından ‘’yokluk’’ yaptırımı söz konusudur. Kurucu unsurunu teşkil eden tarafların karşılıklı birbirine uygun irade beyanlarının bulunmaması halinde sözleşmenin hiç meydana gelmediğinden dolayısıyla yokluğundan söz edilir.
Tamamlayıcı unsurun gerçekleşmesi halinde sözleşme baştan itibaren geçerli olur, tamamlayıcı unsur gerçekleşmezse sözleşme kesin hükümsüzdür.
Yasal temsilcinin rızasının veya temsil olunanın onamının gerçekleşmediği dönemde sözleşme noksan veya askıda hükümsüz olarak nitelendirilir.
Kesin Hükümsüzlük Halleri:TBK 27/1 ‘’ Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.’’
Ehliyetsizlik
Gerçek kişiler ve tüzel kişiler için hukuki işlem yeteneğinin yokluğu sözleşmenin kesin hükümsüzlüğü sonucunu doğurur.
Ayırt etme gücüne sahip küçük ya da kısıtlıların kendilerini borç altına sokan sözleşmeleri geçerli olarak yapmaları yasal temsilcilerinin rızasına bağlıdır. Sınırlı ehliyetsizler yasal temsilcilerinin rızasına ihtiyaç duymaksızın karşılıksız kazanmada bulunabileceklerinden bağışlama sözleşmesinde bağışlanan olarak yer alabilirler. Buna karşılık önemli bağışlamada bulunmaları yasak işlem niteliğindedir ve yasal temsilcilerinin rızası gerçekleşse dahi bu nitelikteki sözleşmeleri kesin hükümsüzdür.
Kendilerine yasal danışman atanmış kişiler ise kanunun öngördüğü sözleşmeler için yasal danışmanın rızasına ihtiyaç duyduklarından bu sözleşmeleri yasal danışmanın rızası dışında gerçekleştirmeleri halinde sözleşmeler kesin hükümsüzlük yaptırımı ile karşılaşacaktır.
Tüzel kişilerin fiil ehliyetine sahip olmaları ve hukuki işlem yapmaları gerekli organlarını oluşturmaları ile mümkün olduğu için, organ sıfatına sahip olmayan kişiler tarafından tüzel kişi adına yapılan sözleşmeler kesin hükümsüzdür.
Hukuka Aykırılık:Bünyesinde üç hali barındırdığı kabul edilmektedir: Emredici hukuk kurallarına aykırılık, kamu düzenine aykırılık ve kişilik hakkına aykırılık.
Emredici Hukuk Kurallarına Aykırılık:Emredici hukuk kuralları, taraflarca aksi kararlaştırılamayan kurallardır. Sözleşmenin içeriği emredici nitelikte bir kurala aykırı ise sözleşme kesin hükümsüzdür.

  • Emredici hukuk kurallarının yanı sıra tamamlayıcı, yorumlayıcı, tanımlayıcı hukuk kuralları da vardır.
Kamu Düzenine Aykırılık:Sözleşmelerin geçersizlik hallerini düzenleyen TBK 27 hükmünde kamu düzeni kavramı muhafaza edilmiştir.
Kamu düzeni Fransız Hukukçu Maurice Hauriou tarafından ‘’toplumun maddi dış düzeni ‘’ şeklinde tanımlanmıştır.
Kişilik Hakkına Aykırılık:Bir kuralı ihlal eden sözleşmeler emredici hukuk kuralına aykırılık sebebi ile kesin hükümsüzdür.
Emredici kurala aykırılık teşkil etmese de sözleşmenin içeriğinin kişilik hakkına dahil değerleri ihlal etmesi sözleşmenin kesin hükümsüzlüğüyle sonuçlanır. Sözleşmede, bir tarafın ekonomik özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına veya aşırı ölçüde sınırlanmasına yol açacak hükümlere yer verilmesi, örnek olarak bir kimsenin hiçbir zaman taşınmaz maliki olmayacağı veya ticari faaliyette bulunmayacağı taahhüt etmesi kişilik hakkına aykırılık sebebiyle kesin hükümsüzdür.
Ahlaka Aykırılık:TBK 27 hükmünde ahlaka aykırı sözleşmenin kesin hükümsüz olacağı düzenlenmiştir. Konusu ahlaka aykırı nitelik taşıyan sözleşmeler geçersiz sayılacağı gibi, amacı ahlaka aykırı sözleşmeler de kesin hükümsüzlük yaptırımı ile karşılaşır. Örnek: cinsel ilişkide bulunmasına aracılık taahhüdünü içeren, 3. Kişinin zarara uğratılmasını amaçlayan sözleşmeler ahlaka aykırı olduğu gibi, sözleşmede bir tarafın yükümlülüğünün kişilik hakkını ihlal edecek nitelikte olması da sözleşmenin ahlaka aykırılık sonucunu doğurur. Kişilik hakkına da aykırıdır. Sözleşmenin geçersizliğine sebep olacak ahlaka aykırılık toplumda yerleşmiş ahlak aykırılığına aykırılığı ifade eder. Sözleşmenin ahlaka aykırılık sebebi ile geçersiz sayılabilmesi için her iki tarafında da aykırı amaca yönelmesi gerekir. Sadece birinin ahlaka aykırı amaç gütmesi halinde, diğer taraf bu amacı bilmiyorsa sözleşmenin ahlaka aykırılık sebebi ile geçersizliğinden söz edilmez. Diğer taraf ahlaka amaca yönelmemekle birlikte karşı tarafın ahlaka aykırı amaç gütmesi sebebiyle ilişkisinden daha fazla menfaat temin ettiği hallerde de sözleşmenin ahlaka aykırı sayılacağı sonucuna varılır.
Şekle Aykırılık:TBK 12/1 ‘’ Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi görülmedikçe hiçbir şekle bağlı değildir.’’
TBK 12/2 ‘’ Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz ‘’.
İspat Şekli:Sözlü olarak yapılan bir hukuki işlem varlığı veya içeriği taraflar arasında tartışmalı duruma geldiğinde ise hukuki işlemin ispatı açısından yazılı belgeye ihtiyaç duyulur. Hukukumuzda, bugün için değeri 2.500 Türk Lirasını aşan hukuki işlemleri tanık beyanı ile ispat etme imkanı yoktur. Hukuki işlemlerin ispatı ancak tanık beyanı dışındaki delillerle, özellikle yazılı delille mümkündür.
Geçerlilik Şekli:TBK 13 ‘’Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması zorunludur. Ancak sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümler bu kuralın dışındadır. Bu kural, yazılı şekil dışındaki geçerlilik şekilleri hakkında da dayanır’’.
Yazılı Şekil:Herhangi bir resmi memurun katılımına ihtiyaç duyulmaksızın taraflarca gerçekleştirilen şekildir. Hukukumuzda, kefalet sözleşmesi yazılı şekle bağlı tutulan sözleşmelerin önemli bir örneğidir. Kefalet sözleşmesinin geçerliliği adi yazılı şekle ve kefilin sorumlu olduğu en yüksek tutarın, kefalet tarihinin kefilin el yazısı ile sözleşmede gösterilmesine tabi tutulmuştur. Yazılı şekle tabi sözleşmelerde borç altına giren taraf veya tarafların imzalarının bulunması gerekir. İmza kural olarak el yazısıyla atılır. Güvenli elektronik imza da el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukuki sonuçlarını doğurur. İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılmasına ancak örf ve adetçe kabul edilen durumlarda özellikle kıymetli evrakın imzalanmasında olanak tanımaktadır.
Bedeni engel sebebiyle veya okuma yazma bilmediği için imza atamayanların da imza yerine mekanik bir aletle, örneğin mühür kullanarak sözleşme akdetmeleri mümkündür. TBK 16 da imza yerine geçen işaretler kenar başlığı altında ‘’ İmza atamayanlar, imza yerine usulüne göre onaylamış olması koşuluyla, parmak izi, el ile yapılmış bir işaret ya da mühür kullanabilirler.’’
İmza yerini tutan işaret kullanılarak kambiyo senedi düzenlenemez. TBK m. 15/ son hükmüne göre ‘’ görme engellilerin talepleri halinde imzalarında şahit aranır. Aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el yazısı ile atmaları yeterlidir.’’
Resmi Şekil:Resmi memurun katılımı ile resmi senet düzenlenerek gerçekleştirilen şekildir. 2 farklı şekli vardır: Resen düzenleme ve imza tasdiki.Resen düzenleme: tarafların sözleşmeyi kurmaya yönelik irade beyanlarının resmi memur huzurunda ve onun tarafından düzenlenen belgede ifade edilmesidir. Hukukumuzda aksi bulunmadıkça bu yetki noterlere verilmiştir. Noterlerin düzenleyeceği sözleşmeler: Trafik siciline kayıtlı motorlu araçların devrine ilişkin sözleşmeler, taşınmaz satış vaadi. Taşınmazların mülkiyetinin devrini ve taşınmazlar üzerinde sınırlı ayni hak kurma amacını taşıyan sözleşmelerde resmi şekle bağlanmıştır. Bu sözleşmelerde resmi şekil resen düzenleme tarzında tapu memuru tarafından gerçekleştirilir. İpotek sözleşmeleri de resmi şekilde düzenlenmesi gerekir. Tapu K. m. 26 da 26.04.1984 tarihli ve 3000 sayılı Kanun ve 12.03.1985 tarihli 3163 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler uyarınca bankalarca düzenlenecek ipotek sözleşmelerine dayanılarak ipotek hakkının tapu siciline tesciline olanak sağlanmıştır.
İmza tasdiki şeklinde gerçekleştirilen resmi şekilde ise resmi memur taraflarca düzenlenen sözleşmenin imzalarını onaylar. İmza tasdiki şeklinde gerçekleştirilecek resmi şekle bağlı sözleşmelere örnek olarak ticaret şirketlerinin ana sözleşmeleri gösterilebilir.
İradi Şekil:TBK 17 uyarınca kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa sözleşme, kararlaştırılan şekle uygun yapılmazsa tarafları bağlamayacaktır.
Taraflarca kararlaştırılan iradi şeklin, kanun tarafından öngörülen geçerlilik şeklinden farkı, tarafların kararlaştırılan şekle uymayan sözleşmeleri de geçerli kabul etme olanağına sahip olmasıdır.
Borçlar Kanunu’muz iradi şeklin yazılı şekil olarak öngörmesi halinde yasal yazılı şekle ilişkin hükümlerin uygulanacağını öngörmüştür.
İmkansızlık:TBK 27/1 hükmü konusu imkansız olan sözleşmelerinde kesin hükümsüz olacağını öngörmektedir. Sözleşmenin geçersizliği sonucunu doğuran imkansızlığın 2 unsurunun olması gerekir:
-imkansızlık sözleşmenin yapıldığı anda mevcut olmalıdır.
-imkansızlığın objektif nitelik taşıması gerekir.
Sözleşme konusu edimin imkansız olduğunu bilmesine rağmen sözleşmeyi yapan taraf sözleşmenin geçersizliği sebebiyle karşı tarafın uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
Objektif nitelik taşımayan ve sonradan ortaya çıkan imkansızlık halleri sözleşmenin geçersizliği sonucunu doğurmayacaktır. Bu haller ifa imkansızlığına sebebiyet verir ve bu husustaki hükümlere tabi olur.
Muvazaa:Muvazaalı (danışıklı) sözleşmelerde tarafların esasen arzu etmedikleri bir sözleşmeyi yapmış gibi görünmeleri söz konusudur. 2 tür vardır. Taraflar görünürde bir sözleşme yapmalarına karşın, aralarında bu sözleşmenin hiçbir hüküm doğurmayacağı hususunda anlaşıyorlarsa mutlak muvazaa ile karşılaşılır. Eğer taraflar görünürdeki sözleşmenin hüküm doğurmayacağı ancak bu sözleşmenin yerine aralarındaki gizli sözleşmenin hüküm doğuracağı hususunda anlaşıyorlarsa nisbi muvazaadan söz edilir.
Mutlak muvazaa alacaklılardan mal kaçınmak için başvurulur. Nisbi muvazaa mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla başvurulmaktadır.
Çevirme (tahvil):Hukukumuzda çevirme (tahvil) kurumu, özellikle noterler tarafından düzenlenmiş taşınmaz satışı sözleşmelerinin, şekle aykırılık sebebiyle geçersiz sayılması yerine, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine çevrilerek ayakta tutulması halinde uygulama alanı bulmaktadır.
Sözleşmelerin İptal Edilebilirlik Halleri:Borçlar Kanunu sözleşmenin geçerlilik şartının eksikliğinden etkilenen tarafa sözleşmeyi tek taraflı beyanla geçersiz hale getirme imkanı tanımıştır. İptal edilebilirlik yaptırımı, irade sakatlıkları ve yararlanma hallerinde öngörülmüştür.
İrade Bozukluğu Halleri
Yanılma (hata):Sözleşmenin kurulması amacıyla irade beyanında bulunan kimsenin yanılması iki farklı tarzda gelişir: Yanılma, irade beyanının iradeye uygun olmaması tarzında ortaya çıkıyorsa, açıklamada yanılma söz konusudur.
Eğer yanılma, iradenin meydana gelmesinde etkili olan olgularda yanılma tarzında ise, saikte yanılma ile karşılaşılır.
TBK 30 ‘’ sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz.’’
Açıklamada Yanılma Halleri:TBK m.31 esaslı nitelikte açıklamada yanılma hallerini 5 bent halinde düzenlemiştir.
TBK 33 ‘’ sözleşmenin kurulmasına yönelik iradenin haberci veya çevirmen gibi bir aracı ya da bir araç tarafından yanlış iletilmiş olması halinde de yanılma hükümleri uygulanır’’.
Yanılma Halleri:

  • Sözleşmenin niteliğinde yanılma: TBK 31/b.1 uyarınca ‘’ Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için iradesini açıklamışsa’’ esaslı bir açıklamada yanılma söz konusudur. İradesi kira sözleşmesi yapma yönünde olmasına karşın satış sözleşmesi için irade beyanında bulunması vb. hallerde gerçekleşir.
  • Sözleşmenin konusunda yanılma: TBK 31/b.2 uyarınca yanılma ‘’Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini açıklamışsa’’ söz konusu olacaktır. Örnek: 3 numaralı dairenin kiralanmasını arzusu taşıyan bir kimsenin 5 numaralı dairenin kiralanması hususunda beyanda bulunması gibi. 3 numaralı daire yerine 5 numaralı daireyi kira sözleşmesine konu yapmışlarsa, ortak yanılma söz konusu olur ve sözleşmenin tarafların gerçek iradelerinden kurulduğu sonucuna varılır. Yanılma sebebiyle geçersizlik söz konusu olmaz.
  • Kişide(tarafta) yanılma: TBK 31/b.3 uyarınca,’’ Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden başkasına açıklamışsa’’ sözleşmenin tarafını teşkil eden kişide yanılma söz konusu olur.
  • Sözleşme yapılırken dikkate alınan kişide yanılma: TBK m.31/b.4 ‘’ Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına karşı başka bir kişi için iradesini açıklamışsa’’ hükmüyle sözleşmenin tarafını teşkil eden kişi dışında sözleşme yapılırken dikkate alınan kişide yanılma hallerini de esaslı açıklamada yanılma hali olarak düzenlemiştir.
  • Miktarda yanılma: TBK m.31/b.5 ‘’Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için irade açıklamışsa’’ miktarda yanılmış olur. Sözleşme konusunu teşkil eden edimin miktarındaki ‘’önemli ölçüdeki’’ yanılmalar miktarda yanılma sebebiyle sözleşmenin geçersizliği sonucunu doğuracaktır. ‘’Basit hesap yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez, bunların düzeltilmesi ile yetinilir.’’
TBK 31 de Öngörülmeyen Açıklamada Yanılma Halleri
Örnek: kendisine yapılmış bir öneriyi reddetmek arzusunda olması sebebiyle öneriye cevap vermeyerek susan kişinin, susmasını, iradesinin aksine karşı tarafın dürüstlük kuralı çerçevesinde önerinin kabul edilmesi olarak yorumlamakta haklı sayılacağı hallerde kurulan sözleşme, susması kabul olarak değerlendirilen kişi tarafından açıklamada yanılma gerekçesiyle iptal edilebilir. Bu durumda bir davranışın irade beyanı sayılması halinde açıklamada yanılma gerekçesiyle sözleşmenin geçersiz hale getirilmesi söz konusudur.
Saikte Yanılma:İradenin oluşumunda etken olan olgularda yanılmadır.Satın alınan malın vasfında yanılma Örnek: el dokuma olduğu düşüncesiyle alınan halının makine halısı çıkması, gerçek pırlanta olarak alınan yüzüğün sahte olması.Bir kimseyi sözleşme yapmaya iten olgunun gerçek dışı olmasıyla meydana gelen yanılma. Örnek: İstanbul’da bir üniversiteye yerleştiği haberiyle kira sözleşmesi yapılması ancak Ankara’da bir üniversiteye yerleştiğinin öğrenilmesi.TBK 32 ‘’Saikte yanılma, esaslı yanılma sayılmaz. Yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması halinde yanılma esaslı yanılmadır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir.’’
Yanılmanın Sözleşmeye Etkisi:Yanılma, esaslı yanımaysa yanılan taraf yanılmayı öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde karşı tarafa yönelteceği tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeyi iptal edebilir.TBK 34/II’ye göre ‘’özellikle diğer tarafın, sözleşmenin yanılanın kastettiği anlamda kurulmasına razı olduğunu bildirmesi durumunda, sözleşme bu anlamda kurulmuş sayılır.’’
Yanılanın kusurlu olması, karşı tarafın sözleşmenin geçersizliğinden doğan zararını giderme yükümlülüğünü doğurur.
Hakim, hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ifadan beklenen yararı aşmamak kaydıyla, daha fazla tazminata hükmedebilir.
Ancak karşı taraf yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa tazminat isteyemeyecektir.
Aldatma(hile):TBK 36 ‘’ Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. 3. Bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması halinde, sözleşmeye bağlı değildir.’’
Sözleşme konusu olan şeyde var olmayan niteliklerin bulunduğunu ifade etmek aktif davranışa, karşı tarafın sözleşme konusu şeyin nitelikleri hususunda yanıldığının bilinmesine rağmen onu uyarmamak pasif davranışla aldatmaya örnek teşkil eder.
Aldatma sonucu sözleşmeyi yapan taraf, düştüğü saikte yanılma esaslı olmasa bile, aldatmayı öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde karşı tarafa yönelteceği tek taraflı irade beyanı ile sözleşme iptal edilebilir.
Aldatılan taraf, aldatmayı öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde iptal beyanında bulunmazsa, sözleşmeyi onamış sayılır. Sözleşme yapıldığı andan itibaren geçerliliğini korumuş olacaktır. Süre hak düşürücü süre niteliğindedir.
Tazminat talebi, aldatmayı karşı taraf gerçekleştirmişse karşı tarafa, 3. Kişinin aldatması halinde 3. Kişiye yöneltilir. TBK 39/II sözleşmenin onanması halinde dahi tazminat talep edilmesini öngörmektedir.
Tazmin edilecek zarar olumsuz(menfi) zarardır. Hakkaniyet gerektiriyorsa, hakim, ifa menfaatinin tazminine de karar verebilir.
Korkutma:TBK m.37/f.1 ‘’ Taraflardan biri, diğerinin veya 3. Kişinin korkutması sonucu bir sözleşme yapmışsa, sözleşmeyle bağlı değildir.’’TBK 37/II ‘’Korkutan bir 3. Kişi olup da diğer taraf korkutmayı bilmiyorsa veya bilecek durumda değilse, sözleşmeye bağlı kalmak istemeyen korkutulan, hakkaniyet gerektiriyorsa, diğer tarafa tazminat ödemekle yükümlüdür.’’
TBK 38/1 korkutmanın gerçekleşmiş sayılabilmesi için aranan şartlar: ‘’Korkutulan içinde bulunduğu durum bakımından kendisinin veya yakınlarından birinin kişilik haklarına ya da malvarlığına yönelik ağır ve yakın bir zarar tehlikesinin doğduğuna inanmakta haklıysa korkutma gerçekleşmiş sayılır.’’Korkutulma sonucu sözleşmeyi yapan taraf, korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan itibaren 1 yıl içinde karşı tarafa yönelteceği tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeyi iptal edebilir.
Aşırı Yararlanma:TBK 28 aşırı yararlanmanın şartlarının gerçekleşmesi halinde, zarar gören tarafa sözleşmeyi iptal edebilme veya edimler arasındaki dengesizliğin giderilmesini isteme hakkı tanımaktadır.
Aşırı Yararlanmanın Şartları
Edimler Arasında Açıkça Oransızlık Bulunması:Aşırı yararlanmanın söz konusu olabilmesi için tarafların edimleri arasında sözleşmenin kurulduğu anda açık oransızlığın bulunması gerekir. Tarafların edimlerinin objektif esaslara göre değerinin belirlenmesi sözleşmenin kurulduğu ana göre yapılacaktır.Sözleşmenin kurulduğu ana göre objektif esaslara göre takdir edilen edim değerleri arasında herkes tarafından kabul edilebilecek ‘’açık oransızlık’’ bulunması gerekir. İki tarafa borç yükleyen sözleşmeler dikkate alındığında satış sözleşmesinde malın çok pahalı ya da çok ucuza satılması; hizmet sözleşmesinde işçinin çok düşük ücretle iş görmesi, bir taşınmazın çok düşük veya çok yüksek bedelle kiralanması hallerinde bu şart gerçekleşmiş sayılır.
Edimler Arasındaki Dengesizliğin Bir Tarafın Diğer Tarafı Sömürmesi Sonucu Gerçekleşmiş Olması
Aşırı yararlanmanın gerçekleşmesi için, kanunda, edimler arasındaki açık oransızlığın bir tarafın diğer tarafı istismar etmesi, sömürmesi, sonucunda meydana gelmiş olması aranmıştır. TBK 28 ‘’bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde’’ tarzında ifade edilmiştir.
Aşırı Yararlanmanın Sözleşmeye Etkisi:TBK 28/II zarar gören, ‘’ durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek edimin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.’’
Sözleşme yapıldığı tarihten itibaren geçersiz olacağı için ifa edimlerin de iadesi gerekecektir. Zarar gören, eğer sözleşme konusu edimi muhafaza etmek arzusundaysa örnek olarak acil ihtiyacı olan bir ilacı çok pahalıya satın almışsa, iptal hakkını edimler arasındaki dengenin giderilmesi yönünde kullanacaktır. Hakim, edimler arasındai açık oransızlığın giderilmesini sağlamak için satım bedelini indirebilecektir.İptal hakkının kullanılmasının süresi, TBK 28/II ‘’ zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği, zor durumda kalmada ise bu durumun kalktığı tarihten başlayarak 1 yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak 5 yıl içinde kullanabilir.’’ Süre hak düşürücü süre niteliğindedir.
Kısmi Geçersizlik:Geçersizlik sebebinin tüm sözleşmeye değil, sözleşmenin bazı hükümlerine ilişkin olduğu durumlarda TBK 27/II hükmü, kural olarak geçersizlik sebebinin bulunduğu hükümlerin geçersiz sayılacağını, sözleşmenin diğer kısmının geçerli olacağı esasını kabul etmiştir.
TEMSİL/Sözleşmenin Temsilci Tarafından Yapılması: Temsil Kavramı
Hukuki işlemin temsil yoluyla gerçekleştirilmesi, başkası(temsil olunan) adına ve hesabına hukuki işlem yapmasını ifade eder. Temsil yoluyla yapılan hukuki işlemin tarafı temsil olunan kişi olur, hukuki işlemin hak ve borçları da temsil olunan kişi üzerine doğar. Bu tarz temsile, doğrudan temsil denmektedir.TBK 40/1 “Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olanı bağlar.” Temsilcinin hukuki işlemi kendi adına fakat başkası hesabına yapması halinde dolaylı olarak temsilin sonuçları ortaya çıkabilmektedir.
Sözleşmenin Temsil Yolu İle Yapılmasının Şartları
TBK m. 40 vd. hükümlerinde düzenlenen temsil kurumu, kişinin iradesi ile bir başkasını temsilci tayin etmesi ile gerçekleşir.
Temsil yetkisi verilen kişiye temsilci, temsil yetkisi veren kişiye de temsil olunan denilir. Bu nitelikteki temsil yetkisi ile gerçekleşen yetkilendirmeyi iradi temsil olarak adlandırıyoruz. Tam ehliyeti olmayan kişilerin hukuki işlemlerini gerçekleştiren ya da işleme katılan veli veya vasi sıfatını taşıyan kişilerin ehliyetsiz kişiyi temsil yetkisi kanundan kaynaklanmadır. Bu nitelikteki temsile, kanuni temsil, temsilciye de kanuni temsilci denir. TBK 41 “ Başkası adına ve hesabına temsil kamu hukukundan doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi bu konudaki yasal hükümlere... göre belirlenir.”
Temsil Yetkisi Verilmesi:Temsil olunanın temsilciyi, tek taraflı beyanla yetkilendirmesidir. Temsil yetkisi verenle temsilci arasında vekalet, hizmet, eser vb. bir sözleşme ilişkisi de kurulacaksa temsilcinin bu sözleşmeleri yapma ehliyetine sahip olması gerekir.
Temsil Yetkisi Verilmesinin Şekli:Tek taraflı hukuki işlem niteliği taşıyan temsil yetkisinin verilmesi kural olarak bir şekle tabi değilse de temsilcinin temsilci sıfatını ispat etmesi için çok defa temsil yetkisini belgeleyen bir yazılı belgeye, vekaletnameye ihtiyaç duyulacağı için, uygulamada genellikle temsil yetkisini içeren vekaletnameler kullanılmaktadır.
Temsil Yetkisinin Kapsamı:TBK 41 “temsil hukuksal bir işlemden doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal işleme göre belirlenir.”Özel yetkiye ihtiyaç duyulan işlemler TBK 504/III “Vekil, özel olarak yetkili kullanmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.”Birden çok temsilci yetkilendirilmiş ise bir ayrım yapmak gerekir. Eğer birden çok ise müteselsil olarak yetkilendirilmiş ise her bir temsilci tek başına işlem yapabilir. Buna karşılık birden çok kişi müştereken yetkilendirilmişse, bu kişiler temsil yetkisini hep birlikte kullanabilirler.Temsil yetkisinin kapsamı açısından TBK 41/II “temsil yetkisi 3. Kişilere bildirilmişse temsil yetkisinin içeriği ve derecesi, bu bildirime göre belirlenir.”
Temsil Yetkisinin Sona Ermesi
Eğer temsil yetkisi sadece bir işin yapılması için verilmişse, o işin yapılmasıyla sona erer. Süreye bağlı olarak verilen temsil yetkisi sürenin dolmasıyla sona erer. Temsil yetkisinin geri alınması, vekilin azledilmesi, temsil olunanın tek taraflı beyanıyla gerçekleşir. Bu beyan kural olarak temsilciye yöneltilir ise de temsil yetkisinin 3. Kişilere bildirildiği hallerde temsil yetkisinin kaldırıldığının veya sınırlandırıldığının da 3. Kişilere bildirilmesi gerekir. Yetkinin geri alındığını iyiniyetli 3. Kişilere karşı ileri süremez.
Temsil yetkisi, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, hukuki işlem yapma yeteneğini kaybetmesi ve iflası halinde de kendiliğinden sona erer.
Temsil yetkisi sona ermesiyle taraflar arasındaki vekalet sözleşmesi, eser ve hizmet sözleşmesi niteliğindeki sözleşmenin sona ermemesi mümkündür.
Hangi şekilde olursa olsun, temsil yetkisi sona erdiği takdirde, temsilci tarafından yapılan işlem temsil olunanı bağlamaz.
Temsil yetkisinin geri alma sebebiyle sona erdiği hallerde, eğer temsilcinin elindeki yetki belgesi geri alınmamışsa, temsilcinin yetkinin sona erdiğini bilmeyen iyiniyetli 3. Kişilerle yaptığı işlemler temsil olunanı bağlar. Bu sonucu engellemek için yetkinin sona erdiğinin 3. Kişilere bildirilmesi gerekir.
Temsil yetkisinin kendiliğinden sona erdiği hallerde 3. Kişiler yetkinin sona erdiğini bilmiyorsa dahi, temsilci tarafından yapılan işlem geçerli olmaz.3. kişilerin iyi niyeti korunmaz, yapılan işlem temsil olunanı veya mirasçıları bağlamaz. Temsil olunan veya halefleri, temsilcinin belgeyi geri vermesi için gerekeni yapmazlarsa, bundan dolayı iyiniyetli 3.kişilerin zararını gidermekle yükümlüdürler.
Temsil Yetkisi Eksikliğinin Sonucu: Yetkisiz Temsil
Temsilcinin yaptığı hukuki işlem için yetkisi yok ise, yapılan hukuki işlem yetkisiz temsil esaslarına tabi olur. Yapılan hukuki işlem temsil olunanın bağlamaz. Hukuki işlemle temsilci de bağlı değildir.
Temsil olunanın temsilcinin yetkisi bulunmadan yaptığı işlemi onaması halinde temsil yetkisi eksikliği giderilmiş olur, işlem, yapıldığı andan itibaren temsil olunanı bağlar.
Onama beyanı açık veya örtülü olarak açıklanabilir. Hukuki işlemin temsil olunan tarafından onanıp onanmayacağının belli olmadığı dönemde, temsil yoluyla yapılan işlemin askıda hükümsüz ya da noksan olduğu kabul edilir. Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur. Temsil yoluyla yapılan işlem açısından kesin hükümsüzdür.
Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması halinde, iyiniyetli karşı taraf bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesini yetkisiz temsilciden isteyebilir. Yetkisiz temsilcinin sorumluluğu kusura bağlı değildir. Sorumluluktan kurtulabilmesi, karşı tarafın işlemin yapıldığı sırada kendisinin yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat etmesine bağlıdır. Kural olarak, tazmin edilecek zarar, sözleşmenin geçerliliğini güvenden kaynaklanan olumsuz zarardır. Hakkaniyetin gerektirdiği hallerde kusurlu yetkisiz temsilciden diğer zararların giderilmesi de istenebilir.
Temsilcinin Temsil Olunan Adına Hareket Ederek Hukuki İşlemi Yapması
TBK 40/1 “Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar. “Eğer karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor ve çıkarması gerekiyorsa ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapması farksız ise doğrudan temsil gerçekleşir, yapılan işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana aittir.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst