Aöf Sosyal Hizmet Mevzuatı Ders Notları/Ders Kitabı

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
SOSYAL HİZMET MEVZUATI

ÜNİTE – 1

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

Hukuk, toplumun ortak iyiliğini ve çıkarlarını gözetme kaygısıyla toplum yaşamının ve devlet
aygıtının olduğu kadar birey birey, birey toplum, birey devlet, toplum toplum, devlet toplum ve devlet devlet ilişkilerinin
sağlıklı, sorunsuz,etkin, ancak, adalet ve eşitlik içinde sürdürülmesi ve işletilmesi için; örgütlenme, ilişkiler ve işletim
düzeninin nasıl olması ya da olmaması gerektiği konularında yetkili organlar tarafından önceden konulmuş yöntemlerle
eşitlik, adalet, vicdan, gelenek ve toplumsal normlar çerçevesinde gerekli kuralların koyulduğu ve bu kuralların kamu
gücüyle desteklendiği bir toplumsal kurum, bilim dalı ve kurallar bütünüdür.
Bu uzun tanımı daha iyi anlayabilmek için önemli parçalarına bölerek baktığımızda;
a) Hukuk, toplumun ortak iyiliğini ve çıkarlarını gözetme kaygısıyla,
b) toplum yaşamının ve devlet aygıtının olduğu kadar,
c) birey birey, birey toplum, birey devlet, toplum toplum,devlet toplum ve devlet
devlet ilişkilerinin,
d) sağlıklı, sorunsuz, etkin, ancak, adalet ve eşitlik içinde sürdürülmesi ve işletilmesi
için;
e) örgütlenme, ilişkiler ve işletim düzeninin nasıl olması ya da olmaması gerektiği konularında,
f) yetkili organlar tarafından önceden konulmuş yöntemlerle,
g) eşitlik, adalet, vicdan, gelenek ve toplumsal normlar çerçevesinde,
h) gerekli kuralların koyulduğu ve i) bu kuralların kamu gücüyle
desteklendiği,
ı) bir toplumsal kurum, bilim dalı ve kurallar bütünüdür. Bu önemli noktaları aklımızda
tuttuğumuz zaman hukukun ne olduğunu anlamış oluruz.
Hukuk hakların ve sorumlulukların parlamento yoluyla yazılı olarak madde madde belirlendiği ve kamu gücü eliyle
uygulandığı bir düzenin adıdır. Çağdaş hukuk kuralları toplumsal düzeni oluşturan din, töre ve görgü kuralları dışında
devlet tarafından fiili yaptırımlara bağlanmış yazılı toplumsal düzen kurallarıdır.

TOPLUMSAL DÜZEN KURALLARI
Tarihsel süreç içinde ilk ortaya çıkan düzen kuralları otorite tarafından koyulan kurallardır. Din kurallarından sonra ahlak
kuralları gelir. Ahlak kuralları da dinsel kurallar ya da toplumsal otoritelerin getirdiği kurallar gibi kalıcılaşmış düzen
sağlayan kurallardır. Otorite tarafından getirilen ve zamanla kabul görüp kalıcılaşan kurallar dönemin hukukunu
oluşturuyordu. Buna töre denir. Töre, avcılık ve toplayıcılık tarihsel döneminin toplumsal düzen kurallarıdır; yani o
dönemin hukukudur.
İslam dininde hukuksal kuralların öğretisine fıkıh adı verilmiştir. Fıkıh İslam dininin anayasası olan Kuran’a uygun olarak
uygulanan hukuk kuralları demektir. Fıkıha göre ceza bu dünyada, gene devlet gücü tarafından verilir
Din ve ahlaktan sonra toplumsal düzen kurallarını oluşturan üçüncü bir öge de görgü kurallarıdır. Görgü kuralları insanlar
arasındaki gündelik düzenin karşılıklı saygı çerçevesinde sağlanması için gereklidir.Görgü kurallarının yaptırımı
kınamadır, ayıplamadır ve
giderek dışlamadır.
Tarihte ortaya çıkan bu üç toplumsal düzen kurallarından sonra en son ve en gelişmiş toplumsal düzen kuralları yazılı
hukuk kurallarıdır. Buna sadece hukuk demememizin nedeni din ve töre kurallarının da insanlarla ilgili hak ve
yükümlülükleri düzenlediği için onların da hukuk kuralı olarak anılabilmeleri ile ilgilidir. Örneğin şöyle diyebiliriz:
Töre(ahlak) toplayıcılık ve avcılık döneminin hukuk kurallarıdır.
Fıkıh (din) tarımın bulunmasıyla başlayan feodal düzenin, toprağa dayalı düzenin hukuk kurallarıdır. Buna şeriat hukuku
da denir
Yazılı hukuk kuralları diye adlandırdığımız dördüncü toplumsal düzen kuralları her şeyden önce net ve açık olarak yazılı
olmak zorundadır. Bu temel kuraldır. Yasa ve buna bağlı olarak çıkarılan tüzük, yönetmelik vb. hepsi yazılı hukuk
kurallarıdır.
Tüm dünyada hukuk normlarını oluşturulurken üç toplumsal temele dayanılır. Bunlar adalet duygusu, o toplumda yerleşik
gelenekler ve vicdandır.
Demokratik ülkelerde ise yazılı hukuk kuralları seçimle iktidara gelen partilerin oluşturduğu bakanlar kurulları ya da
parlamento üyeleri tarafından tasarı ya da öneri (teklif) hazırlanır, parlamentoya sunulur ve parlamento (seçilmiş
milletvekillerinden oluşur) tarafından görüşülerek kabul edilmeleri ile oluşturulur. Cumhurbaşkanının onayından ve resmi
gazetede yayımlanmasından sonra yürürlüğe girer.

TÜRKİYE’DE MEVZUAT ÇEŞİTLERİ
Mevzuat, bir ülkedeki yürürlükte bulunan yasa, tüzük, yönetmelik gibi yazılı hukuk kurallarının bütünüdür. Farklı çeşitleri
vardır. Bunlar sırasıyla, anayasa, uluslararası antlaşma ya da sözleşmeler yasa, yasa gücünde kararname, içtihat, tüzük,
yönetmelik, yönerge, genelge, özelgedir.

Anayasa
Anayasa bir devletin bağımsızlığı, bayrağı, istiklal marşı vb. gibi ulusal değerleriyle ve genel siyasal yapısıyla ilgili temel
ilkelerinden, krallık, monarşi, cumhuriyet gibi yönetim sistemine; ya sama,yürütme, yargı arasındaki ilişkilerden yurttaşlık
hakları ile kişi hak ve ödevlerine dair temel hukuksal kurallara kadar genel ve temel kuralların belirlendiği yazılı metindir.
Anayasalarda parlamentolarda oylanır ve kabul edilir.

Uluslararası Antlaşmaya da Sözleşmeler
Antlaşma, genel olarak karşılıklı iki tarafın bir konuda birlikte yeminleşmeleri, ortak bir davranışta bulunacaklarını karşılıklı
bildirmeleri demektir. Tabii ki bu antlaşmanın yazılı olması daha bağlayıcı olur. Buna eski dilde ahit, muahede, ya da
İngilizce pakt denir.
Uluslararası antlaşma, iki ya da daha fazla devletin birbirlerine saldırmama, savaşta işbirliği, ortak davranma, belirledikleri
temel ve büyük ilkelere karşılıklı uyma gibi iradelerini yazıya geçirip buna uyacaklarını üstlenmeleri ve onaylamalarıdır. Bu
karşılıklı üstlenmelerin yazılı belgesine de uluslararası antlaşma denir.
Uluslararası sözleşme, iki devlet ya da birkaç devletin belirli bir konuda karşılıklı ortak
beyanlarını yazıya dökmeleri, uyacakları sözünü üstlenmeleri ve bu ortak irade beyanlarının altını imzalamalarıdır. Eski
dilde akit, mukavele, İngilizce’de contract (kontrat) denir.
Antlaşma ile sözleşme arasındaki fark, antlaşmanın daha genel ve yüksek bir konuda (savaşı
durdurmak, saldırmama sözü vermek, toprak paylaşımı ya da toprak almak vermek gibi…) olmasıdır. Adından
anlaşılacağı üzere and vermek, yemin etmektir. Sözleşme ise, çok daha sınırlı bir konuda karşılıklı uzlaşma beyanıdır.
Örneğin, yurt dışında çalışan işçiler ve aileleri için nasıl bir çalışma, yerleşme ve sigorta sistemi kurulacak; dış ticaret
alanında mal alım satımında konuya muhatap olan ülkelere düşen yükümlükler nelerdir, ortak uygulanması konusunda
uzlaşılan çocuk hakları, sığınmacılara sağlanacak haklar gibi toplumsal konular sözleşme konularıdır.
Yasa (Kanun)
Yasa, anayasaya uygun olarak çıkarılan, bir devletin ya da toplumsal düzenin esenlik içinde yönetilmesi ve sürdürülmesi
için her konuda genel kuralları belirleyen, yasama organı tarafından kabulü ve onu izleyen hukuksal süreçlerle geçerli
olan yazılı hukuk kurallarıdır.

Yasa Gücünde Kararname (Kanun Hükmünde Kararname)
Yasa gücünde kararname hükümetin Bakanlar Kurulu eliyle çıkardığı bir kararnamesinin yasa gücünde olması ve yasa
yerine geçmesidir. Bunun için çıkarılan kararname TBMM’ne getirilir ve oylanır. Yasa gücünde kararname çıkarmak
zaman kaybına tahammülü olmayan ya da açıkça tartışılmasına ulusal sakınca bulunan konularda bakanlar kurulu
tarafından kararların hızlıca alınması ve parlamentoda oylanarak kısa sürede çıkarılması amaçlandığı zaman başvurulan
bir yoldur. Aslında yasa yapmak yasama organının (parlamentonun)işidir. Demokratik rejimlerde bu yetki devredilemez.
Ancak anayasa hükmü ya da bir yetki kanunu ile bakanlar kuruluna yasa yapma yetkisi verilebilir
Anayasanın 91. maddesinde de KHK çıkarma yetkisi verme hususu düzenlenmiştir. Bu madde şöyledir: “Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü
haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez.”

İçtihat
İçtihat Arapça kökenli bir sözc ük olup anlayış, kanı, kanaat demektir. Hukukta içtihat, yargıcın, karşısına çıkan bir hukuk
sorununda dayanacağı yasal hükmün bulunmaması ya da bulunan hükümden doyum sağlayamaması, kararsız kalması
durumunda eski kararlara, gelenek ve vicdanına dayanarak anlayış ve kanısına uygun bir hüküm geliştirmesiyle oluşur.
Hüküm olarak vereceği bu karar Yargıtay tarafından onaylanırsa o karar yazılı olarak yayınlanır ve benzer olaylarda
geçerli bir yasa hükmü gibi ele alınabilir. Dolayısıyla bunlara yargı kararları da denir. İçtihatlar yargıçlarca oluşturulur,
ancak hukukçular tarafından tartışılarak görüş geliştirilir.

Tüzük (Nizamname)
Yasalarda kurallar bütün ayrıntılarıyla yer almaz. Bu nedenle tüzükler çıkartılır. Tüzük, yasaların bazı maddelerini ya da
hükümlerini daha ayrıntılı olarak belirtmek amacıyla bir yasanın bir maddesine ya da diğer ilgili maddelerine bağlı olarak
düzenlenen bir hukuk belgesidir.
Bir yasadan sorumlu olan bakanlık tarafından hazırlanan tüzük Danıştay'ın incelenmesine sunulur. Bu incelemeden
başarıyla geçen tüzük taslağı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile yürürlüğe girer. Çıkarılma yöntemi budur. Tüzüğün eski
dildeki karşılığı nizamnamedir.

Yönetmelik(Talimatname)
Bir yasaya göre koyulan kuralların daha çok işleyişiyle ilgili daha ayrıntılı kuralların yazılı olduğu hukuk belgesidir.
Tüzüğün de bir altında yer alır. Ancak yönetmelik de ilgili bir yasanın bir maddesine dayalı olarak çıkarılır. Diyelim ki bir
yasa bir maddesinde çocuklar için kreş, yaşlılar için huzurevi kurulmasını öngörmüş ve kurallaştırmıştır. Bu kreşin ya da
huzurevinin hangi yöntemlere göre ve nasıl kurulup, nasıl işletileceği, hangi hizmetlerin hangi saatlerde kaç personelle
verileceği gibi ayrıntılı ama önemli kurallar yönetmelikte yer alır. İlgili yasa ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak
amacıyla hazırlanan düzenleyici kuralların yer aldığı, yasa ve tüzüklerin uygulanmasında görevlilere yol gösteren yazılı
hukuk belgesidir. Kamu kurumları (bakanlıklar, belediyeler) tarafından hazırlanır ve çıkarılır. Resmi gazetede
yayımlandıktan sonra yürürlüğe girer. Yönetmeliğin eski dildeki karşılığı talimatnamedir.

Yönerge (Talimat, Direktif)
Üst makamlardan alt makamdakilere yönelik olarak belirlenmiş herhangi bir konuda tutulacak yolu ve uyulacak kuralları
belirten yazılı belgedir. Buyruk (Tr.), talimat (Ar.), direktif (İng.) anlamındadır.
Yönetmeliklerde değinilmesi ayrıntı sayılabilecek konularda net ve açıklayıcı bir belge olarak madde madde hazırlanır.
Örneğin, bir kamu kurumunda, üniversitede, belediyede ya da bir işletmede temizlik kurallarına uymak için ya da
bilgisayar laboratuarının nasıl kullanılmasına dair yönerge çıkarılır. Üst makam ya da yönetim kurulu tarafından
onaylanınca yürürlüğe girer.

Kararname (Karar)
Bakanlar kurulunun kararını taşıyan metine kararname denir. Belli bir işin nasıl yapılacağına dair bakanlar kurulunun
kararını içeren yazılı metindir.
Genelge (Tamim,Sirküler)
Örneğin vergi gibi seçilmiş bir konuda o konuyla ilgili herkese yönelik olarak uygulamanın nasıl olması gerektiğine dair
açık olmayan ve anlaşılamayan noktaları açıklayan, ilgili kamu kurumu tarafından o kamu kurumunun görüşlerine
uymalarını sağlamak için alt makam ve memurlara iletilmek üzere hazırlanan, uygulanması zorunlu yazılı belgedir

Özelge (Mukteza)
Belirli bir konudaki doğru görüşü ya da olması gereken uygulamayı bildirmek amacıyla başvuran bir hedef kitle ya da
makama yazılan yazı, yazılı olarak açıklanan görüştür. Özelgeler genellikle tam anlaşılamayan, tam anlamıyla nasıl
yapılması gerektiğine dair kuşkuların olduğu bir konuda ilgili kamu makamından talep edilir ve bu tür istek sahipleri hedef
alınarak açıklama yazılır

MEVZUATIN DERLENMESİ
Çok çeşitli mevzuat vardır. Bu nedenle binlerce mevzuatı kolay ulaşılabilir kılabilmek için çeşitli gereksinim boyutların göre
farklı derlemeler yapılır. Bu farklı derlemeler kitaplaştırılır ya da internet sayfalarında istenilen yasalar, tüzükler,
yönetmelikler… buna göre aranır.
Derlemeler farklı düzeylerde olabilir. Milli Eğitim Bakanlığı Mevzuatı, Sağlık Bakanlığı mevzuatı, Maliye Bakanlığı
Mevzuatı, SGK Mevzuatı, Bağkur Mevzuatı gibi…
Tüm bu derleme çeşitleri ilgili aradığımız mevzuata daha kolay ulaşabilmek içindir.
Mevzuatı anlamayı kolaylaştırmak için daha genel bir derleme örneği verebiliriz. Örneğin; teknik mevzuat, sosyal
mevzuat olarak derleyebiliriz. Teknik alandaki mevzuat bir anlayış içinde ya da birkaç cilt tutan bir takım kitap içinde,
sosyal alandaki mevzuat gene bir sosyal anlayış içinde ya da birkaç ciltlik kitap dizisi içinde toparlanabilir. Böylece teknik
mevzuat içinde inşaat mevzuatı, balıkçılık mevzuatı, sanayi mevzuatı yer alabilir. Sosyal mevzuat içinde de eğitim, sağlık,
sosyal çalışma, sosyal hizmetler mevzuatı yer alabilir.

ULUSAL SOSYAL HIZMET MEVZUATI
Sosyal çalışma mevzuatı meslek mevzuatı ile sınırlıdır. O mesleğin ya da o meslek çerçevesinde çalışanların mesleki
çalışma çerçevesini çizer, çalışma kurallarını koyar. Ancak
sosyal hizmet mevzuatı, yani mesleğin ilgili tüm etkinli kalanlarındaki mevzuat çok yaygındır.
Anayasa’da Sosyal Hizmetlerle İlgili Maddeler Bugün yürürlükte bulunan 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 1980
askeri darbesinden sonra oluşturulan Kurucu Meclis tarafından 18/10/1982’de halk oylamasına sunulmak üzere kabul
edilmiş ve 20/10/1982 tarihli ve
17844 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış; 7/11/1982’de halk oylamasına sunulduktan sonra 9/11/1982 tarihli ve 17863
mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yeniden yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. T.C. Anayasası 23/7/1995tarihli 4121 sayılı
yasanın 1. maddesi ile değişikliğe uğrayan Başlangıç kısmında konumuzla ilgili olarak iki yerde sosyal bir çağrının
sahibidir.
“Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddî ve
manevî mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine
ulaşma azmi yönünde; “Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet
gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî
varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;“Fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve
ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, Türk Milleti tarafından, demokrasiye âşık

Türk
evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.
Bu metinde sosyal devletin ulaşılmaz hedefi olan refah kavramı geçmekte, sosyal adalet gereklerince hak ve
hürriyetlerden yararlanmaktan söz edilmektedir.
Anayasanın, Cumhuriyetin nitelikleri başlıklı 2. maddesi:
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.” diyerek
sosyal bir devlet olmanın altını çizmiştir.
Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” maddesi;
“Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik
ilkesine aykırı sayılmaz.”
“Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz(ayrıcalık) tanınamaz.” maddeleri sosyal devletin temellerini
oluşturmaktadır.

Anayasa’nın ikinci kısmında Temel Haklar ve Ödevler başlığı altındaki Birinci Bölümde Genel Hükümler başlığı altında;
temel hak ve hürriyetlerin niteliğini düzenleyen 12.maddesinde, “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez,
vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir” dendikten sonra “Temel hak ve hürriyetler,kişinin topluma, ailesine ve
diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” ifadesiyle aileye verilen önem ve değer vurgulanmıştır.
İkinci kısmın ikinci bölümünde Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı başlığını taşıyan 17. maddesinde,
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
19. maddesinde, “Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.” denilerek kişi hürriyeti ve güvenliği anayasal koruma altına
alınmıştır.”

Bunlar gibi, özel hayatın gizliliği (Md. 20), konut dokunulmazlığı (Md. 21), haberleşme hürriyeti (Md. 22), yerleşme ve
seyahathürriyeti (Md. 23) din ve vicdan hürriyeti (Md. 24), düşünce ve kanaathürriyeti (Md. 25), düşünceyi açıklama ve
yayma hürriyeti (Md. 26), bilim vesanat hürriyeti (Md. 27), süreli ve süresiz yayın hakkı (Md. 29), düzeltme vecevap hakkı
(Md. 32), dernek kurma hürriyeti (Örgütlenme özgürlüğü) (Md. 33),toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı (Md. 34),
maddeleri kişi özgürlüğününgüvence altına alındığı
maddelerdir. Bunlar ancak yasaların öngördüğü özeldurumlarda kısıtlanabilir.
XIII. numaralı “Hakların Korunması ile İlgili Hükümler” başlığı altında yer alan hak arama hürriyeti (Md. 36) sosyal hizmetin
hak olduğu bir ülkede bu hakka sahip olmak isteyen insanlar açısından önemli bir güvence olsa gerektir.
Ve 40. Madde ile de bu temel hak ve hürriyetlerin korunması anayasal güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın Üçüncü
Bölümü doğrudan sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlere ayrılmıştır. Bunlar arasında yer alan “I.Ailenin korunması ve
çocuk hakları” 41. Madde ile “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.” ifadesini getirmiştir.

Vedevamla; “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile
uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.” demiştir. Daha sonra Anayasa’ya eklenen iki cümle ile
de her çocuğun “korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve
doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip” olduğunu ve devletin, “her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları
koruyucu tedbirleri” almak durumunda olduğunu hükme bağlamıştır.
Bu maddeyi, Madde 42, (Eğitim ve Öğretim Hakkı) “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim
hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.” maddesi izlemektedir.
Sosyal çalışma mesleğine ve sosyal hizmet müdahalelerine konu olan çalışanlar hakkında da
Anayasa’da “IV. Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti” düzenlenmiştir. 48 Madde ile “Herkes, dilediği alanda çalışma ve
sözleşme hürriyetlerine sahiptir.” dendikten sonra özel teşebbüsler kurmak güvencesi verilmekte ve ama “Devlet, özel
teşebbüslerin […] sosyal amaçlara uygun yürümesini…sağlayacak tedbirleri alır.” hükmü getirilmektedir.

Gençliğin korunması da Anayasa’nın hüküm getirici ilkelerindendir. “IX. Gençlik ve Spor” kenar başlığı altında yeralan
“Gençliğin korunması” başlığı altındaki 58. maddede, “Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizinemanet edildiği gençlerin
müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâplarıdoğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
ortadankaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirlerialır.” ifadesinden sonra
“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucumaddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve
cehalettenkorumak için gerekli tedbirleri alır.” denmektedir.

Bu bölümde son olarak da “Sosyal güvenlik hakları” 60. Madde ile güvence altında alınmıştır.
“Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.”
denilerek“sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler” arasında;
“Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda
kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.
“Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.
“Yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir.
“Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu
amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur.” (Md. 61)

ULUSLARARASI SOSYAL HİZMET MEVZUATI
Sosyal hizmetlerle ilgili uluslararası mevzuat dendiğinde akla uluslararası antlaşmalar, sözleşmeler, bildirgeler ya da
bildiriler(beyanname) ve kararlar gelir.
Çocuk ve kadınlarla ilgili uluslararası sözleşmeler daha çok Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanır ve ülkelerin
kabullerine sunulur.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)sığınmacılarla ilgili mevzuatın hazırlanmasında öne çıkar.
Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ) sözleşmeleri vardır. Bunlarla uluslararası düzeyde çalışma normları belirtilir ve diğer
ülkelerin onayına sunulur. Her ülke bu uluslararası sözleşmelerden kendisine uyanı, kabul ettiğini alır, kendi bakanlar
kurulu tarafından kabulüne dair bir yasa hazırlanır. Türkiye’de Bakanlar Kurulu Kararı ve bir yasayla uluslararası
antlaşma, sözleşme ya da karar Türkiye tarafından da kabul edilmiş olur. Türkiye, uluslararası metni kabul etse de her
ülke gibi bu tür kabullerde kendisine uymadığını düşündüğü, kabul etmek istemediği maddelere “çekince” koyarak onları
reddedebilir.

Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada sosyal hizmet çalışanları için en temel ve en belirleyici uluslararası belge İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesidir. Bu bildirge 10 Aralık 1948 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Paris'te yapılan
oturumunda 217 A(III)sayılı kararı ile kabul edildi. Oylama sırasında altı sosyalist ülke çekimser kaldı. Bildiri, bu ülkeler ile
Suudi Arabistan ve Güney Afrika Birliği dışında kalan diğer BM üyesi ülkelerin oylarıyla kabul edildi. Türkiye bu Bildirgeyi
6 Nisan 1949 tarih ve 9119 Sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kabul etti
Bu temel bildirgeden sonra birçok uluslararası bildirge ya da sözleşmeler kabul edilmiş ve yayınlanmıştır. Örneğin:
Birleşmiş Milletler Kadınların Siyasi Haklarına İlişkin Sözleşme (20 Aralık 1952),
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi (20 Kasım 1959)
Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi (18 Ekim 1961)
Afrika İnsan ve Halklarının Hakları Şartı (26 Haziran1981)
Bundan başka çocuklarla ilgili olarak “Ülkelerarası Evlat Edinmede Çocukların Korunması ve
İşbirliğine Dair Hague Sözleşmesi” vardır. Sözleşme, ülkelerarası evlat edinme konusunda ortak kuralları belirlemektedir.
“Çocuk Suçluluğunun Önlenmesine Dair Birleşmiş Milletler Yönetmeliği– Riyad Yönetmeliği”, “Özgürlüklerinden mahrum
bırakılmış suçlu çocukların korunmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Kuralları”, “Çocuk Adaletinin Yürütülmesine İlişkin
Birleşmiş Milletler Minimum Standart Kuralları (Beijing Kuralları adıyla anılır.
Bir de UÇÖ sözleşmelerine örnekler verelim: “İstihdama Kabulde Asgarî Yaşa İlişkin 138 Sayılı UÇÖ Sözleşmesi.” Bu
sözleşme ile asgari işe başlama yaşı ile ilgili normlar getirilmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 26 Haziran 1973 tarihli

Genel Konferansı’nda kabul edilmiştir ve1998 yılında Türkiye tarafından onaylanmıştır Ayrıca, “Kötü Şartlardaki Çocuk
İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi.” 182 sayılı bu sözleşme UÇÖ’ nün
temel haklara ilişkin sekiz sözleşmesinden biridir. 17 06 1999’da UÇÖ toplantısında kabul edilmiş, 25 012001 günü
TBMM’de yasalaşmıştır. Ya da 6 Haziran 1930 günü kabul edilen 29No’lu “Cebri veya Mecburi Çalıştırmaya İlişkin
Sözleşme”dir. Zorla ya da zorunlu çalıştırma ile ilgili uluslararası normları koymuştur Bu tür sözleşmeler, kararlar,
Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansında(Cenevre) karara bağlanır.

Kadınlarla ilgili önemli uluslararası sözleşmelere örnekler:
“Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme(CEDAW)” Kadınlarla ilgili en önemli uluslararası
belgedir. Genel olarak simgeleşmiş bir ad olan CEDAW “kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması sözleşmesi"
ifadesinin İngilizce kısaltmasıdır. BM Genel Kurulunun 18 Aralık 1979 tarihli ve 34/180 sayılı Kararıyla kabul edilmiş ve
imzaya, onaya ve katılmaya açılmıştır. Yürürlüğe giriş tarihi: 3 Eylül1981’dir. 170 ülke t arafından onaylanmıştır. Türkiye
sözleşmeyi 1985 yılında imzaladı, 1986 'da yürürlüğe soktu. Yıllar sonra Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından 7
Nisan 20112de “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesi” Strazburg’da onaylandı. 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açıldı ve 13ülke ile birlikte Türkiye de ilk
onaylayan ülke olarak imzaladı. Bu sözleşme İstanbul’da imzalandığı için İstanbul Sözleşmesi adıyla da anılır.
 

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
SOSYAL HİZMET MEVZUATI

ÜNİTE – 2

Kadın Hakları ve Aile Mevzuatı

KAVRAMLAR

Toplumsal Cinsiyet
Cinsiyet bedenin biyolojik bir özelliğidir, anne karnında oluşur. Toplumsal cinsiyet, toplumun kadınlığa ve erkekliğe
atfettiği Farklı ülkelerde ve zaman içinde yoğunlukları değişse de dünya genelinde erilin baskın ve dişilin ikincil olduğu
toplumsal cinsiyet rejimleri uygulanmaktadır Bunlara ataerkil toplumsal cinsiyet rejimleri denir.

Ataerkillik
Max Weber Ekonomi ve Toplum adlı eserinde, patrimonialismi (kalıtsalcılık)erkeklerin hane reisi olmasına dayanan
yönetim biçimi olarak tanımlar. Patrimonializm geleneksel baba rolünde bir gücün halkı dışarıdan yönetmesidir. Weber,
buna bağlı olarak da ataerkillik (Patriarchy) kavramını haneyi ve toplumu erkeklerin yönettiği sistem olarak açıklar
Örneğin, Heidi Hartmann (1981) ataerkilliğin kadınları dışlayan bir sosyal baskı sistemi olduğunu, bu sistemin erkekler
arasındaki hiyerarşiyle yaratılan bağımlılık ve dayanışma ilişkilerinden oluştuğunu vurgular. Maria Mies (2001) ataerkilliği
kadınların
yaşadığı ezme ve sömürüye dayalı ilişkilerin bütünlüğünü ve bu ilişkilerin tüm toplumsal sistemi etkileyen karakterini ifade
eden bir kavram olarak kullanır.
Ataerkil toplumsal cinsiyet rejimlerinin ana unsuru kadınların baskı altına alınmasıdır. Ataerkilliğin bir başka temel unsuru
ise kadınların kendilerine dair tanım ve söylem geliştirmesinin engellenmesidir. Öteleme, ezme ve susturma ancak
sistematik yok sayma ve görmezden gelme ile mümkündür. Atasü-Topçuoğlu’na (2011) göre bir toplumsal yapı olan
ataerkillik iki şekilde var olur: Birincisi, objektif var oluş, ikincisi ideolojik varoluş. Objektif var oluş şudur: “Kadınlar ve
erkekler içinde bulunduğumuz toplumda objektif olarak eşitsiz koşullarda doğarlar. Örneğin, kız çocukları okutulmaz erkek
çocukları okutulur. Mülkiyet erkeklerin üstünedir. Dolayısıyla ataerkillik objektif olarak vardır. Ataerkiliğin ideolojik var
oluşu toplumsal cinsiyet sınıflandırmasının içselleştirilmesi ile yakından ilişkilidir.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Toplumsal cinsiyette eşitlik “fırsatları kullanma, kaynakların ayrılması ve kullanımında, hizmetleri elde etmede bireyin
cinsiyeti nedeniyle herhangi bir ayrımcılığa uğramaması demektir.
Toplumsal cinsiyette hakkaniyet ise; kadın ve erkeğin farklı gereksinimi ve güçlerinin olduğu, bu farklılıkların belirlenerek
iki cinsiyet arasındaki dengeyi düzeltecek şekilde gerekenlerin yapılması anlamına gelmektedir. Bugün dünyadaki
yoksulların % 70'ini kadınlar oluşturmaktadır.

Kadınların İnsan Hakları
İnsan hakları, en temel belgesi olan Evrensel İnsan Hakları Bildirgesiyle dünyada tüm insanların din, dil, irk, cinsiyetten
bağımsız olarak temel haklara sahip olmasıdır; tüm insanların insan haklarından yararlandırılması uluslararası insan
hakları belgelerini imzalayıp onaylayan tüm ülkelerin sorumluluğudur. İnsan hakları evrenseldir; kadınların insan hakları
evrenseldir. Kadının insan haklarının geliştirip uygulanması devletlerin yükümlülüğüdür ve ayrıca tüm gerçek ve tüzel
kişilerin sorumluluğu olmalıdır. Kadının insan haklarının geliştirip uygulanması için;
• Devlet,
• Yerel yönetimler,
• Özel sektör,
• Sivil toplum örgütleri aktif olmalıdır.

Toplumsal Cinsiyet, Ataerkillik, Kadınların İnsan Hakları ve Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği Kavramlarının Sosyal Çalışma ile İlişkisi
Eril olanın üstün dişil olanın ikincil olduğu toplumsal cinsiyet rejimleri ataerkildir. Örneğin, erkek kavramı ve babalık,
kocalık rolleri gibi erkeklik rolleri erk sahibi, aktif, güçlü, baskın, hak sahibi, sert, yöneten, güvenilen, sahip, dövüşen gibi
kavramlara ilişkilenirken, kadınlık rolleri ve annelik başta olmak üzere ağır başlı, besleyen, verici, fedakâr, cefakâr, itaat
eden, pasif gibi kavramlarla ilişkilenir.
İnsan hakları açısından ataerkil toplumsal yapının dört temel olumsuz etkisi vardır:
• Toplumda kadınlar ve erkekler eşitsiz konumlarda bulunurlar,
• Eşit haklara sahip değildirler,
• Yasada haklar herkes için yazsa bile kadınlar haklarını kullanamazlar,
• Toplumda ezilen bir grup olarak kadınlar toplumsal olaylardan erkeklere göre daha olumsuz olarak etkilenirler.
Özel önlem terimi, toplumsal yaşamda yapısal eşitsizlik ve ayrımcılığa maruz kalanların fırsat
eşitliğinden yararlanabilmesi için, gerekli durumlarda fırsat önceliği sağlama ilkesine dayanan olumlu eylem ya da olumlu
ayrımcılık denen önlemleri tanımlamak için kullanılmaktadır” Olumlu ayrımcılık, eşitliğin sağlanması için sadece fırsat
eşitliğinin yeterli olmadığını, önemli olanın sonuçta bir eşitlik durumu yaratılması olduğunu anlamamızda ve
uygulamamızda çok önemlidir

ÜLKEMİZDE KADIN HAKLARININ GELİŞİMİ
Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminde Kadın Hakları
“Osmanlı toplumu, hala, zaman zaman sultanın örfi hukukuyla da tamamlanan İslam hukukunun, şeriatın egemen olduğu
bir toplumdu. Şeriat ise, kadınların erkeklere göre “doğal” olarak ikincil konumda olduklarını varsayıyordu. “Kuran’da
kadınların hiçbir hakkının bulunmadığı” savı doğru değildi ama, var olan hakların erkeklerle eşit sayılmayan bir kesime
tanınmış olduğu da açıktı. Evlilik ve aileye ilişkin yasalar erkeğin çokeşliliğine izin veriyordu. Ayrıca cariyelik sistemi de
yürürlükteydi ve erkekler istedikleri kadar köle kadınla birlikte yaşayabilirlerdi Aynı anlayışın bir uzantısı olarak, çocukların
velayeti de babanın ve baba ailesinin üzerindeydi. Kadınların mülkiyet ve miras hakları bulunmakla birlikte, kadının
mirastan aldığı pay erkeğinkinin yarısıydı.”

Bu kurumsallaşmış eşitsizlik, Tanzimat döneminden sonra yavaş yavaş konu edilmeye başlamıştır. Bunun nedeni,
feodalitenin çözülmesi, aydınlanma düşüncesinin yavaş yavaş kitlelere yayılması, çeşitli ülkelerde özgürlük ve ulusçuluk
hareketlerinin birbirini tetiklemesidir. Bu düşünceler18. Yüzyıl’dan başlayarak Osmanlı toplumunda da yeşermeye başladı.
19. yüzyılın ortalarında eğitimde bazı önemli adımlar atıldı. 1856 yılında kadınların köle ve cariye olarak alınıp satılmaları
yasaklandı. 1858 yılında Kız Rüştiyeleri açıldı ve 'Arazi Kanunnamesi' ile kız çocuklar ve kadınlar miras yoluyla mülkiyet
hakkını kazandı. 1869’da yayınlanan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi' ile kızlar için zorunlu sübyan mektepleri açıldı.
1870 yılında ise 'Dar-ül Muallimat' yani kız öğretmen okulu açıldı.

Osmanlı Kadın Hareketi ve 1869’dan Sonraki Gelişmeler
Eğitimdeki olumlu gelişmeler kadınların okuma yazmaya ve bilgiye ulaşmaları Osmanlı’da kadın hareketini besledi. 1869
yılında kadınların kendileriyle ilgili fikirlerini yazdıkları bir dergi olan, ilk kadın dergisi Terakki-i Muhadderat yayınlanmış,
ilerleyen yıllarda bunu başka kadın dergileri takip etmiştir. 20. yüzyıla girerken kadın hakları Osmanlı’da tartışılan bir konu
haline gelmiştir
İkinci Meşrutiyet’in ilanından 1917’de Hukuk -ı Aile Kararnamesi evlenme ve boşanmayı düzenleyen ilk Osmanlı kanunu
olarak yayınlandı. Bu kararname, kızlar için 9 erkekler için 10 yaşından itibaren akdedilen evlilikleri uygun görüyor, bazı
koşullarda kadınlara boşanma hakkı veriyor, erkeklerin karılarını kayıtsız şartsız boşayabilme yetkilerini yineliyor ve “çok
karılı” evliliği ilk eşin rızasına bağlayarak bir nebze sınırlıyordu. Bu kararname ile verilen hakların ne kadar uygulandığı
meçhuldür, zira kararname ancak 1 yıl, 9 ay ve 11 gün yürürlükte kalmış, 16 Mart 1919’daİstanbul’u işgal eden İtilaf
Devletleri Kuvvetleri Yüksek Komiteryası, azınlıkların zararına olduğu gerekçesiyle kararnamenin ilgasını istemiştir
1898’den itibaren kadınlar yavaş yavaş yardım dernekleri altında örgütlenmeye başlamışlardır. Bu dernekler önce
Selanik’te kurulmuş, daha sonra İstanbul, Konya, Samsun ve Edirne’de de yardım amaçlı kadın dernekleri çoğalmıştır
Örneğin, ufak biçki dikiş kursları ve anlaşmalı yerlerde az sayıda kadının dernek aracılığıyla çalışması gibi. 1916 yılında

Enver Paşa’nın himayesinde kurulan ‘Osmanlı Kadın Çalışma Cemiyet-i İslamiyyesi’ sadece kadınların çalıştığı fabrikalar
açmıştır.
Kadınların siyasal hayata örgütlenmesi 1900’lerin başında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Kadınlar Şubelerinin açılmasıyla
olmuştur. İlk feminist kadın derneği, 1913 yılında kurulan ‘Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’, yani günümüz
Türkçesiyle, Osmanlı Kadının Hukukunu Savunma Derneği’dir. Bu dernek aynı zamanda Kadınlar Dünyası adlı bir dergi
de yayınlıyordu Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte kadınlar vatan savunması için de örgütlenmeye başladılar: 1908,Nisva-i
Osmaniye İmdad Cemiyeti, 1911, Hilal-i Ahmer Cemiyeti Kadınlar Heyeti bunlardan bazılarıdır.

Cumhuriyet Döneminde Kadın Hakları
Cumhuriyet’in ilanından günümüze kadar gerçekleşen kadın hakları konusundaki yasal kazanımları.
a. Cumhuriyet’in kuruluşu ve tek parti dönemindeki gelişmeler (1923-1950),
b. Yükselen kadın hareketi ve hak kazanımları (1980-2001),
c. CEDAW, çok parçalı çok sesli kadın hareketleri ve yeniyasal kazanımlar (2001-2010).

Cumhuriyet’in Kuruluşu ve Tek Parti Dönemindeki Gelişmeler (1923-1950)
Cumhuriyet’in ilanının hemen ardından yazar Nezihe Muhittin(1889-1958) başkanlığında “Kadınlar Halk Fırkası”
kurulması için örgütlenilmiş, ancak bu siyasi oluşuma o dönemde henüz kadınların siyasi hakları sağlanmadığından izin
verilmemiştir.7 Şubat 1924’te yine Nezihe Muhittin’in başkanlığında Cumhuriyet’in ilk kadın derneği olan “Türk Kadınlar
Birliği” kurulmuştur. Dernek, Cumhuriyet’inre formlarına destek veren çalışmalar yapmıştır.
Öncelikle eğitim reformu yapıldı. 3 Mart 1924'te Tevhid-iTedrisat Kanunu ile tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na
bağlandı; eğitimde sağlanan birlik ile kızlar ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı. Aynı yıl medeni kanun
hazırlanması için çalışmalar başladı. 1925’deşapka devrimi hareketinde Gazi, çarşaf ve peçenin kaldırılmasını hedefliyor,
kadınlar için ‘onlar yüzlerini cihana açsınlar’ diyor, kadınların kapatılmasına ve bunu meşrulaştıran dini otoriteye karşı
çıkıyordu 1924’de hazırlanan tasarı sonuç vermemiştir, 1926 yılında Avrupa’daki aile kanunlarının en mükemmeli sayılan
İsviçre Medeni Kanunu’nun örnek alındığı Türk Medeni Kanunu kabul edilmiştir.
1926 Türk Medeni Kanunu'nu ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanabilmesi durumu ortadan kaldırılmış, kadınlara
boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanınmıştır. Kadınlara siyasetin kapısını aralayan 20 Mart
1930 tarihli Belediye Kanunu ile kadınlar ilk kez belediye seçimlerine katılma hakkı elde ederken, kadınlara köylerde
muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları 1933 yılında Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak verildi. 5 Aralık 1934’te
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun10. ve 11. maddeleri değiştirilerek kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı ve
1 Mart 1935’te ilk kadın milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yerlerini aldı

Cumhuriyet Döneminde Kadınlarla İlgili İlk Yasal Düzenlemeler
1936’da kadınların çalışma hayatını düzenleyen ilk kanun yapılmıştır: 1936 İş Kanunu erkek, kadın ve çocukların çalışma
koşullarını düzenlemiştir. Doğum izni yasalaşmış ve kadınların yeraltında veya sualtında ağır ve tehlikeli işlerde
çalıştırılması yasaklanmıştır
27.06.1945 tarihli ve 4772 sayılı İş Kazaları, Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortaları Kanunu ile İş Kazaları, Meslek
Hastalıkları ve Analık Sigortası uygulanmaya başlamış; 1950 yılında 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası Kanunu ile yaşlılık
sigortası kadın ve erkekler için eşit bir hak olarak düzenlenmiştir.
1952’de Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı bünyesinde Ana Çocuk Sağlığı Müdürlüğü kuruldu ve ana çocuk sağlığı
hizmetleri ana çocuk sağlığı merkezleri modeli ile verilmeye başlandı 1965 yılında Nüfus Planlaması Hakkında Kanun ile
gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımı ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj yasallaştı. Bir yıl sonra, eşit değerde iş için
kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan 100 sayılı ILO sözleşmesi onaylandı.

Yükselen Kadın Hareketi ve Hak Kazanımları (1980-2001)
1980’lerden bu yana kadın haklarında yaşanan gelişmeleri şöyle özetleyebiliriz:
1985 yılında Türkiye kadınlar insan haklarının temel belgesi olan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) imzaladı. 1990 yılında Başbakanlığa bağlı Kadının Statüsü ve Sorunları (KSS) Genel
Müdürlüğü kuruldu. 1995’de Pekin IV. Dünya Kadın konferansında alınan kararlar paralelinde “Üniversitelerde Kadın
Sorunlarına İlişkin Araştırma Merkezleri”nin kurulmasına başlandı. “Bu konu, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın
11.12.1995 tarih ve 25677 sayılı yazıları ile KSS Genel Müdürlüğünün önerisine de işaret edilerek, Üniversite
Rektörlüklerine“Geleceğin Türk toplumu için kadının statüsü ve sorunları konularına duyarlı, bilgili ve yetenekli kadınların
yetiştirilmesi amacıyla Yükseköğretim Kurumları bünyelerinde Kadın Sorunları
Araştırma ve Uygulama Merkezleri’nin yaygınlaştırılmasında yarar görüldüğü bildirilmiştir.

Bundan sonra, ülkemizde halen Ankara, Hacettepe, Gazi, İstanbul, Marmara, Çukurova, Ege, Gaziantep, Mersin,
Yüzüncü Yıl, Eskişehir, ODTÜ, Çankaya ve Atılım Üniversiteleri olmak üzere toplam 14 üniversitede kadın sorunları ile
ilgili araştırma ve uygulama amaçlı merkezler kurulmuş ve bunlar bugüne kadar çeşitli çalışmalar yürütmüşlerdir.” Bu
yıllarda kadın hareketi,“özel olan politiktir!” sloganıyla genelde ev ve özel alan üzerinden kadınlık hallerinin ve sorunlarının
aslında siyasi bir mesele olduğunu haykırmaya başladı
1989 yılında İstanbul’a başlayan mor iğne eylemini1990’larda sarkıntılığın, taciz ve tecavüzün ciddi bir gündem haline
gelmesi takip etti. ‘Cinsel taciz’ terimi bu tartışmalar içinde üretildi. Yine1990’lard a evlilik içinde kadına karşı cinsel şiddet
de konuşulur ve sorgulanır hale geldi. Kendi hayatlarını konuşan ve tartışan kadınlar, kendi tarihlerini de aramaya
başladılar, “1989 yılında Jale Baysal, Füsun Akatlı, Şirin Tekeli, Füsun Yaraş ve Aslı Davaz'ın kurucusu olduğu Kadın
Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı hayata geçti. Yasal olarak 1989 Aralık ayında faaliyete geçen vakfın
kütüphanesi 14 Nisan 1990tarihinde, İstanbul'un Haliç Fener semtinde Büyükşehir Belediyesi'nin tahsis ettiği ve bugün de
kullanılan tarihi binada açıldı.”

CEDAW yani Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Nairobi İleriye
Yönelik Stratejileri kadınla ilgili koordinatör veya icracı bir birim kurulmasını gerekli kılmıştır.Kadınlara eşitlik içinde,
sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi alanlarda hak ettikleri statüyü kazandırmak üzere şimdiki adıyla Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü 20 Nisan 1990 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 422 sayılı KHK ile" Kadının Statüsü ve Sorunları
Başkanlığı" adıyla ve Başbakana bağlı olarak kurulmuştur. (Ancak bu tarihten sonra KSSGM’in varlığı çeşitli kanun
hükmünde kararnameler ve Anayasa Mahkemesi sonuçlarıyla tekrar tekrar düzenlenmiştir. Sonuçta 2011 yılında
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı altında bir alt birim haline gelmiştir.

CEDAW, Çok Parçalı Çok Sesli Kadın Hareketleri ve Yeni Yasal Kazanımlar
2002 yılında CEDAW’ın İhtiyarı Protokolü’nün imzalanmasıyla, hem hükümetler kadın hakları konusundaki ilerlemeleri
Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesine raporlamak yükümlülüğüne girdi hem de ‘gölge raporlar’ ile kadın örgütleri
ülkelerindeki kadına yönelik ayrımcılıklarla ilgili durumu bağımsız olarak CEDAW Komitesine iletme şansı
yakaladılar. Bu dönemde elde edilen yasal kazanımlar aşağıdaki gibi özetlenebilir.

Yeni Türk Medeni Kanunu 2001 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildi ve 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe
girdi. Yeni Medeni Kanunla gelen kadınlara yönelik değişiklikler şöyle özetlenebilir:
• Evlenme yaşı: Eskiden evlenme yaşı kadınlar için on dört erkekler için on yedi idi. Yeni yasa ile kadın ve erkek farkı
olmadan herkes on yedi yaşını bitince evlenebiliyor
• Boşanma koşulları yeniden düzenlendi: Boşanma nedeni olan ‘cana kast ve pek fena
muamele’ye ‘onur kırıcı davranış’ eklendi. ‘Terk’ nedeninin koşulları değişti.
• Boşanma davasının açılabileceği yer düzenlemesi değişti: Eskiden sadece ikametgah yerinde açılabilirken yeni
yasadan sonra tarafların son altı ayda oturdukları yerin mahkemesinde açılabiliyor.
• Nafaka yeniden düzenlendi: Eskiden sadece kadınlara verilen ya da ancak kadının refah içinde olması halinde erkek
tarafından talep edilebilen bir şeyken, artık her iki taraf da eşit.
• “181/2 madde ile de bir yenilik gelmiştir. Boşanma davası devam ederken davacı ölür ve sağ kalan davalının mirasçıları
davaya devam ederek davalının kusurunu ispat ederlerse davalı davacının mirasçısı olamaz. Eskiden boşanma davası
sırasında davacı ölürse dava kendiliğinden düşüyor ve sağ kalan eş evlilik henüz resmen ve kesin olarak sona ermediği
için ölenin mirasçısı olabiliyordu
• “Riyaset” sorunu: Artık evlilik birliklerinde “ailenin reisi” yok. Bunun sonucu olarak oturulacak evin seçiminde, evlilik
birliğinin yönetiminde eşler beraberce hak sahibidir
• 192. madde eşlerin çalışma ve meslek seçimini tamamen kendilerine bırakmıştır.
• “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu
devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.
• Yeni yasa ile boşanma durumunda oluşacak refah paylaşımı da evlenirken düzenlenebiliyor.
Buna ‘mal rejimi’ deniyor.

Yeni yasada dört çeşit mal rejimi mevcuttur:
o Edinilmiş mallara katılma rejimi
o Mal ayrılığı rejimi (eskide de var olan rejim)
o Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi
o Mal ortaklığı rejimi
“Taraflar evlenirken veya evlendikten sonra bu dört rejimden birini seçme özgürlüğüne sahiptir. Eğer herhangi bir seçim
yapmamışlarsa yasal rejim olan edinilmiş mallara katılma rejimini seçmiş sayılacaklardır.

Mal rejimi sözleşmesini üç şekilde yapmak mümkündür:
o Noterde düzenleme şeklinde yaparlar.
o Taraflar kendi aralarında yaparlar, noterde onaylatırlar.
o Evlenme başvurusu ile birlikte yazılı istemde bulunurlar.

• 39. Madde ile nüfus kaydındaki cinsiyet değişikliği mahkeme kararı koşuluna bağlanmıştır.
• Madde 287: “Evlilik içinde doğan çocuğun babası kocadır.”Ama evlilik içinde ana rahmine
düşen çocuğun babasının koca olmadığını davacı ispat etmek zorundadır.”
Yeni yasada açıktır ki; evlilik dışında doğan çocuğun annesi onu doğuran kadındır. Baba ile soy bağı ise dört şekilde
kurulabilir:
o Ana ile evlilik,
o Tanıma,
o Yargıcın hükmü,
o Evlat edinme.

• 307. madde ile çocuklu insanlara da evlat edinme hakkı verilmiştir.
• Aynı madde ile 30 yaşını doldurmuş bekâr kişilere de söz konusu çocuğa bir yıl süreyle bakmış olması koşulu ile evlat
edinme hakkı verilmektedir.
• Velayet de yeniden düzenlenmiştir. Eski yasada velayet konusunda boşanan taraflar anlaşamadığında babanın oyu
üstün sayılıyordu, Md. 337 ile artık taraflar eşittir. Ana/baba evli değilse çocuğun velisi annesidir (Md.337).

• Miras konusu da mal rejimlerine göre yeniden düzenlenmiştir.
Kadın hakları konusundaki önemli yasal gelişmelerden biriside yeni Türk Ceza Kanununun (TCK) yapılması oldu. Bu
yasanın toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde hazırlanması ve çıkması için çeşitli kadın örgütleri üç yıl süreyle güçlerini
TCK Kadın Platformu adı altında birleştirdiler ve “Kadın Bakış Açısından TCK Reformu” kampanyası ile birlikte ve
kararlılıkla yeni yasal kazanımlar elde ettiler. Yeni TCK ile edinilen yasal kazanımları Ankara Kadın Platformu şöyle
özetliyor: Kadını bir birey olarak ele alma: “Yürürlükten kalkmış olan TCK; kadının vücut bütünlüğüne yönelik tecavüz ve
taciz gibi cinsel şiddet içeren suçları, birey - insan olarak kadına yöneltilmiş eylemler olarak değerlendirmiyordu. Cinsel
şiddet içeren suçların, öncelikle, toplumun, genel ahlak ve adabını rencide ettiğini kabul ediyordu. Bu nedenle de bu tür
suçları, ‘Topluma Karşı Suçlar’ başlığı altında ele alıyordu. Yeni TCK’de‘Kişilere Karşı Suçlar’ ana başlığı altına alınmış
bulunuyor. Bu suç grubu, yasada, “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” alt başlığı ile yer alıyor.

Cinsel dokunulmazlık: Yeni TCK, “Cinsel dokunulmazlığı”, kişilerin vücudu üzerinde, rızaları dışında cinsel
davranışlarda bulunularak beden bütünlüklerinin ihlali olarak tanımlamakta ve“Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar”ı,
102,103,104 ve 105. Maddelerinde düzenlemektedir.

Cinsel saldırı: Ayrıca, “Cinsel saldırı fiilleri; Beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı, Kamu
görevi ya da hizmet ilişkisinin sağladığı gücü kötüye kullanarak, 3. Derece dahil kan ve kayın hısımlığı ilişkisi olan kişiye
karşı, Silahla veya birden çok kişi tarafından birlikte işlenirse, eylemciye verilecek ceza yarı oranında artırılır

Cinsel taciz: 105. Madde cinsel tacizi düzenlemektedir. “Cinsel taciz, bir kimsenin, vücut dokunulmazlığının ihlali niteliği
taşımayan cinsel davranışlarla gerçekleştirilir. Yeni yasamıza göre, bir kimseyi, cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi
hakkında, mağdurun şikâyeti üzerine ceza verilmektedir.

Cinsel istismar: Yeni Türk Ceza Yasası yetişkinlere karşı yapılan rızası dışındaki cinsel eylemleri cinsel saldırı suçu
olarak; cinsel saldırı suçu çocuklara karşı işlendiğinde ise bunu Md. 103ile‘cinsel istismar’ olarak tanımlıyor.
Toplumumuzda Ataerkillik ve Kadınların Durumuna Dair

Eğitimde kadın erkek eşitsizliği
Çalışma hayatında kadın erkek eşitsizliği: Bunun üç boyutu vardır: Birincisi işgücü pazarına katılımdır. 2007 yılında
Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı %24,8, kadın istihdam oranı ise %22,2’dir. İkincisi, yatay ayrım tabir edilen
kadınların ve erkeklerin farklı işkollarında çalışması, örneğin kadınlar hemşire olurken erkeklerin doktor olması gibi.
Üçüncü boyutu ise dikey ayrım tabir edilen, çalışma hayatındaki hiyerarşide erkeklerin üstte kadınların alt sıralarda
olması. En tipik örneklerinden birisi, erkekler müdür olurken sekterlerin genelde kadın olmasıdır.

Mülkiyet ve yoksulluğun dağılımında kadın erkek eşitsizliği: “Kadınlar bütün dünyada işlerin %70’ini yapmakta, ancak
yaratılan refahın %1’indenyararlanmaktadırlar” Kadınlar, dünya üzerindeki mülklerin yalnızca %4’ünesahipler ve
yeryüzündeki mutlak yoksulluk sınırındaki 1,5 milyar kişinin%70’ini kadınlar oluşturmaktadır
Evlilik ve aile yaşamında kadın erkek eşitsizliği: Aile içinde eşlerin eşit söz hakkına sahip olamaması durumudur.
Kanun önünde kadın erkek eşitsizliği: Kanunlarda kadınlar ve erkekler arasında ayrımcılık yapılmasıdır.
Siyasete katılımda kadın erkek eşitsizliği: Dünya genelinde kadınlar siyasal karar alma mekanizmalarında %13.9’luk
bir oranda temsil edilmektedirler .Yani siyasi karar alabilenlerin %87’i erkektir.Ülkemizde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde
(TBMM) görev yapan 472 erkek ve 78kadın toplam 550 milletvekili bulunuyor. Yani kadınların temsil oranı
%14.2,erkeklerin temsil oranı ise %85,8’dir.

Medyada söz sahibi olmada ve medya kaynaklarına ulaşımda kadın erkek eşitsizliği: Okuma yazma oranı görsel
medyaya erişimde önemli bir unsur. Ayrıca medyada kadınların ne kadar yer aldığına da bakmak gerekiyor, Medya Takip
Merkezinin (2011) yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye’nin en çok okunan ulusal gazete ve eklerinde köşesi olan
yazarların, sadece yüzde 17’si kadın; Ulusal yayınların “genel yayın yönetmeni” koltuğunda kadına yer yok.
Sağlıklı olma ve sağlık gereksinimlerini karşılamada kadın erkek eşitsizliği: Kaynaklardan eşit biçimde
faydalanamamanın sonuçlarından birisi sağlıklı olmama ya da sağlık ihtiyaçlarını yeterli ölçüde karşılayamama halidir.

Kadına Yönelik Şiddet
Türkiye'de kadın cinayetleri 2002'den 2009'a kadar %1400 oranında artmış yani on dört katına çıkmıştır. Adalet Bakanlığı
tarafından açıklanan istatistiklere göre, 2002 yılında 66, 2003'te 83, 2004'te 164,2005'te 317, 2006'da 663, 2007'de 1011,
2008'de 806, 2009'un ilk 7 ayında ise953 kadın cinayete kurban gitmiştir. Rakamlar gösteriyor ki ülkemizde ortalama her
gün 4 ya da 5 kadın öldürülmektedir.

AİLE POLİTİKALARI VEYASAL DÜZENLEMELER
Aile politikasında temel iki yaklaşım vardır: Açık ve örtük aile politikası. Açık ve örtük aile politikası ayrımı esasen siyaset
biliminin bir ayrımıdır. Açık aile politikası devletin nüfus politikalarının dışında aileye dönük temel bir aile politikasının
olması ve bundan sorumlu bir bakanlığın bulunması, örtük aile politikasıyla aileye dönük unsurların başka politikalar
altında düzenlenmesi demektir 1980’lerden bu yana Avrupa ülkelerinde aile politikalarının yaygınlaşmaya başladığı
görülmektedir.

Bu yaygınlaşmayla beraber, aile politikalarında kapsam değişikliği de söz konusudur. Yeni aile politikalarının üç temel
özelliği vardır:
• Aile politikaları tüm ailelere değil, ihtiyacı olan ailelere dönük olarak hazırlanmaktadır.
• Tek ebeveynli aile gibi değişen aile yapıları göz önüne alınmaktadır
• Danimarka gibi aile politikasıyla yeni tanışan ülkelerde, aile değil, çocuklar ön planda düşünülmekte, aile sadece
çocukların ebeveynleri olarak düşünülmektedir.

Aile politikalarını konu bakımından üçe ayırmak mümkündür:
• Güçlendirme politikaları: Bunlar, aileyi sürekli gelir sahibi yapmaya yönelik, ekonomik önlemler ve istihdam
politikalarıdır.
• Eğitim ve danışma hizmetleri: Bu hizmetler, aile hayatını kolaylaştırmaya yönelik eğitim ve danışmanlık hizmetleridir.
• Ailenin yerini tutacak önlemler: Bu önlemler, aile bireylerinin ayı ayrı ya da bir süre için yaptığı işleri devralacak
hizmetler, aile dışı kurumları öngören hizmetleridir.
Devletler tarafından aileyi etkilen faktör sadece aile politikası değildir; sosyal politikalar içinde aileyi dolaylı olarak
etkileyen faktörler de vardır, Avrupa özelinde bu faktörleri şöyle özetleyebiliriz:
• Vergilendirme
• Sosyal güvenlik
• Sosyal yardım
• Eğitim
• Nüfus politikası
• Kadın erkek eşitliği politikaları
• Sosyal refah politikası

Türkiye’de Aile Politikaları
Aile politikası genel olarak devletin aileyi doğrudan ya da dolaylı olarak etkilediği tüm politikalar olarak tanımlanabilir.

Birinci Kalkınma Planı: 1961–1966
Aileye yönelik doğrudan bir politika içermemektedir; ancak kalkınma planının sosyal hedefleri ve sosyal güvenlik
politikaları aileyi doğrudan etkileyecek niteliktedir. Bu planda, Devlet Teşkilatının yaklaşımı, ilk kalkınma planına kadar
olan dönemi ülkenin kuruluş dönemi olarak kavramsallaştırmakta, 1963’ten itibaren olan 15 yılı hamle dönemi olarak
kurgulamaktadır. Hamle dönemi, yatırımları arttırmak, bu yatırımları finanse edebilmek için iç tasarrufu artırarak tüketimi
azaltmak dönemidir.

Aileyi etkileyen sosyal refah politikası alanına baktığımızda, bu dönemde:
• Kamu hizmetinin sağlık ve eğitim alanlarında toplanması kararının önemli olduğu,
• Sosyal güvenlik sisteminin kurulması:
o Herkes için yaşlılık ve sağlık sigortası kapsayacak genel sosyal güvenlik sisteminin kurulması,
o Bütün sosyal güvenlik sisteminin bir elden yürütülmesi
o Sürekli işçi niteliği taşıyanlara işsizlik sigortasının yapılması,
o Sigorta primini tamamını ödeyen serbest meslek erbabının sosyal güvenlik sistemi içine
alınması,
• Gelir dağılımı adaletinin sağlanması,
• Halkın yeterli asgari yaşam düzeyine ulaşması,
• Tarımdaki verimliliğin artması, tarım alanında ucuz kredi sağlanması
• Nüfusun artması ve kentlere akınının, hızlı sanayileşme politikalarını zorunlu kılması.
• Gebelik önleyici bilgilerin yaygınlaştırılm ası,
• Sağlık personelinin konuyla ilgili bilgisinin artırılması konularının öne çıktığı görülmektedir.

Birinci Kalkınma Planında Sosyal Hizmetler
• İlk kalkınma planının sosyal hizmetlere yaklaşımı şöyle özetlenebilir:
• Sosyal hizmetler programının amacı ortaya çıkan çeşitli sosyal düzensizlik ve bozuklukların giderilmesidir
• İlk kalkınma planı çerçevesinde sosyal hizmetlerin amacı,
o Nüfus politikalarının uygulanmasına,
o Şehirlerin yoksul bölgelerindeki sorunların çözülmesine,
o Yaşlı bakımı,
o Sakatların işe alınması,
o Suçluların mahkumiyet sonrası işe uyum sağlaması,
o Toplum ve kişi refahının sağlanmasına yardımdır.
• Sosyal hizmetlerin gönüllü kuruluşlarca kamu otoriteleriyle işbirliği içerisinde yürütülmesi,
• Koordinasyon içim “İl Koordinasyon Kurulları” kurulması,
• Korunmaya muhtaç çocuklar, yaşlı bakım evleri ve rehabilitasyon merkezlerine yatırım yapılması,
• Sosyal hizmetlerin ve ilgili fonların tek elden yönetimi için “Sosyal Hizmetler Kurumu” kurulması,
• Eğitimli personeli artırmak için Sosyal Hizmetler Yüksekokulunun geliştirilmesi,
• Memur ve işçi olmayanlara sosyal güvenlik sağlanması,
• Cezaevinden sonra iş bulmanın kolaylaştırılması konularına önem verilmiştir.

İkinci Kalkınma Planı: 1967–1972
İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı genel yaklaşım olarak, karma ekonomi içinde özel sektörün gelişimini ve etkililik ve
verimliliğin artırılması gerektiğinin altını çizer. Bu planda ilk defa aileye yönelik bir aile politikasının işlendiğini görürüz; bu
da aile planlamasıdır.
Aileyi etkileyen sosyal refah politikası alanına baktığımızda, bu dönemde:
• Tarımda çalışanlara sosyal güvenlik imkânı sağlanması,
• Sosyal sigortaların kapsadığı risk alanını genişletilmesi,
• İşsizlik sigortasının kurulmasına çalışılması,
• Esnaf sanatkâr serbest meslek erbabı ve bağımsız küçük çiftçiler için, odalar, kooperatifler v.b. yoluyla sosyal güvenlik
imkânın sağlanması,
• Sosyal güvenliğin, korunmaya muhtaç çocuklar, okuyan ya da çalışan gençler, çalışan eş ve çocukların çalışamayacak
durumda olanlar için yaygınlaştırılarak ihtisas kurumlarının ve hizmetlerinin geliştirilmesi,
• Sosyal sigorta, sosyal hizmet ve sosyal güvenlik hizmetleri birbirini tamamlayıcı olduğu için, bu kurumların önce kendi
içlerinde birleşmesi, sonra birbirleriyle birleşmelerine yönelik adımlar atılması,
• Aile ödeneklerinin yasayla sadece devlet memurlarına değil diğer ücretlilere de verilmesi,
• Hasta olanlara eşit sağlık imkânlarını tanınması, sağlık ocağı sisteminin geliştirilmesi,
• Koruyucu hekimliğin yaygınlaşmasına devam edilmesi,
• Halk sağlığı eğitimi yoluyla çevre sağlığı şartlarının iyileştirilmesi,
• Ana çocuk sağlığına önem verilmesi, politikalarını görüyoruz.

İkinci Kalkınma Planında Sosyal Hizmetler
• Korunmaya Muhtaç Çocuklar Kanunu uyarınca 0–6 yaş çocukların korunması Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, 7–18
yaş arası çocukların korunması Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Bu hizmetler mahalli idarelerle birlikte
kurulan Korunmaya Muhtaç Çocukları Koruma Birliği tarafından yürütülmektedir.
• Evlat edinme ve besleme sorunları üzerinde durulacaktır.
• Büyük şehirlerde aile ve komşuluk ilişkilerinin zayıflaması çocuk suçluluğunu artırmaktadır.
• Sosyal refah hizmetleri çeşitli kuruşlar tarafından dağınık şekilde yürümeye devam etmektedir. Bu hizmetlerin bir elden
yürütülmesi için Sosyal Refah Hizmetleri Milli İstişare Kurumu kurulacaktır.
• Gönüllü kuruluşları komu kaynaklarıyla desteklemek için sosyal yardım fonu oluşturulacaktır.
• Aile danışma merkezleri kurulacaktır.
• Sosyal refah hizmetlerinin daha etkin olması için uzmanlar ihtiyaç duyulan bölgelere daha çok yerleştirilerek, uzmanların
etkin kullanımı sağlanacaktır.
• Yardımcı sosyal hizmet personeli için eğitim programı düzenlenecektir.
• Sosyal hizmetlerin amaç ve yararları halka tanıtılacak, bu hizmetlerden daha iyi yararlanılması sağlanacaktır.

Üçüncü Kalkınma Planı: 1973–1978
Aileyi etkileyen sosyal refah politikası alanına baktığımızda, bu dönemde nüfus artışını düşürücü politikalar ve yurtdışına
göç eden işçilere dönük politikalar görmekteyiz. Sosyal refahın adaletli dağılımın aracı (diğer iki planda sosyal güvenlik
iken bu planda) sanayileşme olarak düşünülmüştür. Bu plan döneminde ağırlıkla sosyal politika alanı spordur.
Üçüncü Kalkınma Planında Sosyal Hizmetler
Bu dönemde, sosyal hizmetlerin gönüllü ve kamu kuruşları tarafından dağınık şekilde verilmeye devam ettiği tespit
edilmiştir. Sosyal Hizmetler Kurumunun kurulması gerçekleşememiştir ve bir hedef olmaya devam etmektedir. Sosyal
refah hizmetlerini tek elde toplayacak kanuni düzenlemenin yapılması hedeflenmiştir

Dördüncü Kalkınma Planı: 1979–1984
Bu dönemde ekonomik önlemler açısından üçüncü plan dönemi eleştirilmiş, dış borçlanmaya daha sempatiyle bakan, dış
satıma yönelik sanayileşme öneren bir yaklaşım benimsenmiştir.
Aileyi etkileyen sosyal refah politikası alanına baktığımızda, bu dönemde:
• Sağlık hizmetlerinde koruyucu hekimliğin yanında iyileştirici hizmetlere de öncelik verilmesi, sağlık hizmetlerinin
sosyalleşmesi programının tüm yurtta yaygınlaşması,
• Hızlı kentleşme öngörülmüş, kentlerde içme suyu ve kanalizasyonlara yatırım yapılması,
• Nüfus artışını azaltma hedefi korunmuştur.
Dördüncü KalkınmaPlanında Sosyal Hizmetler
• Dağınık ve birbirinden kopuk sosyal hizmet uygulaması devam etmekte, gönüllü ve kamu
hizmetleri ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaktadır tespiti yapılmıştır.
• Görme özürlülere ve işitme engellilere yönelik hizmetlerin artırılması düşünülmüştür.
• Tarım bölgelerindeki işçilerin kooperatifleşerek sosyal güvenliğe kavuşmaları,
• Kamu denetimi altında özel sektörün de sosyal hizmet kurumları açması kabul edilmiştir.
• Bu konuda özel girişimlerin özendirilmesi politikası benimsenmiştir.
• Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının kreş ve huzurevleri, Milli Eğitim Bakanlığının çocuk
bakım yurtları yatırımlarını sürdürmeleri öngörülmüştür.
Sağlanan gelişmeler ise, sağlığın sosyalleşmesi, çevre sağlığı ve bulaşıcı hastalıklarla savaş alanında olumlu gelişmeler
yaşanmış, aile planlaması ve ana çocuk sağlığı konularındaki çalışmalar sürdürülmüştür. Çocuk Mahkemeleri Kanunu
çıkartılmıştır. Sakatlar Milli Koordinasyon Kurumu kurulmuştur. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
kurulmuştur.

Beşinci Kalkınma Planı: 1985–1989
Bu planda ailenin bir toplumsal kurum olarak vurgulandığını görmekteyiz. Aileye ilişkin kararlar şöyledir:
• Ferdin topluma kazandırılmasında birinci derecede önemli olan ailenin, maddi ve manevi bakımdan sağlıklı bir kurum
olarak korunması eğitilmesi ve geliştirilmesi yönünde tedbirler alınacaktır
• Özellikle aile ve ana - çocuk sağlığının korunması amacıyla aile planlaması diğer sağlık hizmetleri ile bütünleştirilecek,
bu alanda eğitim ve uygulama için tedbir ve teşkilatlanma sağlanacaktır.
• Bebek ölüm hızının azaltılması, çocukların sağlık ve sosyal durumlarının iyileştirilmesi,
• Eğitim politikasında çocukların yetişmesinde en etkili araç olan aile terbiye sistemi, ailenin eğitilmesi…
Beşinci Kalkınma Planında Sosyal Hizmetler
• Sosyal hizmetler Devletin denetim ve gözetiminde halkın gönüllü katkısı da sağlanarak bir bütünlük içinde yürütülecektir.
• Sosyal hizmet programları korunmaya, bakım veya yardıma muhtaç aile, çocuk, sakat, yaşlı ve diğer kişilerin
ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde düzenlenerek yaygınlaştırılacaktır.
• Sosyal hizmetlerde muhtaç olana çeşitli imkânların yönlendirilmesinde rehberlik esastır.
• Sosyal hizmet programlarının uygulanmasında korunmaya muhtaç çocuk, muhtaç sakat ve muhtaç yaşlıya öncelik
tanınacaktır.
• Bakıma muhtaç çocuklar için koruyucu aile programı ve evlat edinmenin şartları konusunda gerekli çalışmalar
yapılacaktır.

Altıncı Kalkınma Planı: 1990–1994
Planın ana ilkelerinden biri olarak, “Türk toplumunun temel taşı olan ailenin ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda
desteklenmesine ve güçlendirilmesine, kadının ve çocuğun korunmasına ve eğitilmesine önem verileceği ilkesi
benimsenmiştir.
Bu planda doğrudan aileye yönelik politikalar görmekteyiz. Bunlar:
• Aile fertleri arasında bağlılık ve dayanışmayı geliştirici ve özendirici politikalara ağırlık verilmesi,
• Ailenin artan sosyal hizmet ve yardım ihtiyaçlarının karşılanmasında standardizasyona önem verilerek bu alanda gönüllü
dayanışmanın teşvik edilmesi,
• Ailelerin çocuk yetiştirme, sağlıklı ve dengeli beslenme konularında bilgilendirilmeleri üzerinde önemle durulması,
• Kadınların eğitim seviyelerinin yükseltilmesi ve mesleki eğitim imkânlarından daha fazla yararlanmaları suretiyle özellikle
tarım dışı sektörlerde istihdamlarının yaygınlaştırılması için gerekli ortamın oluşturulmasıdır.
Altıncı Kalkınma Planında Sosyal Güvenlik
Yurtdışında çalışan, yurda dönen işçiler ve ailelerine sosyal güvenlikle ilgili haklarının sağlanması ve takibine; bu hakların
güncel koşullara uygun olarak değiştirilmesine ilişkin çalışmalara ve girişimlere devam edilmesine karar verilmiştir.

Altıncı Kalkınma Planında Sosyal Hizmetler
Sosyal hizmetler ve yardımların ulaştırılmasında aile birimi esas alınacaktır. Yardıma muhtaç ailelerin ihtiyaçlarının
karşılanması, toplum hayatına intibakları, istihdamları, yaşlıların korunması ve korunmaya muhtaç çocukların topluma
kazandırılmasına yönelik politikaların uygulanmasında ilgili bütün kuruluşların etkin işbirliğinin sağlanması.
• Müessese bakımı yerine mümkün olduğu kadar aile içinde bakım hedef alınarak hizmetlerin bu yaklaşımla organize
edilmesi,
• Müessese bakımı yapılan hallerde toplumla bütünleşmeye önem verilmesi,
• Kırsal alanda yaşayan ailelerin eğitim ve kültür düzeylerinin yükseltilmesi için düzenlenen yaygın eğitim programı ve
projelerin çeşitlendirilerek artırılmasıdır.
Yedinci Kalkınma Planı: 1995–2000
Yedinci kalkınma planı stratejik yaklaşımla küreselleşmeninfaydalarından yararlanmak ilkesiyle planlanmıştır. Bu planda
Türkiye’nin AvrupaBirliğine giriş hedefi açıkça vurgulanmış ve bu amaca ulaşmak için bir takımönlemler öngörülmüştür.
Bu planda ilk kez aile konusu bir başlık olarakbulunmaktadır. Aile konusu nüfus politikası altında ele alınmıştır.
Ailekonusunda aile planlaması konusu işlenmiştir.
Yedinci plan çerçevesinde aile planlaması hizmetleriningerçekleştirilmesinde, ulaşılabilirlik, hizmetin devamlılığı,
yaygınlığı vekalitesi, personelin mezuniyet öncesi ve sonrası eğitimi, iyi danışmanlıkhizmetinin verilmesi hedeflenmiştir.

Tüm bu politikalara aile açısından baktığımızda:
• Ailenin gelir sürekliliğinin, sağlık hizmetleriihtiyacının ve sosyal güvenliğinin sağlanması
suretiyle güçlendirilmesi, kriz durumlarında ihtiyaç vesorunlarının giderilmesine yardımcı
olacak bir sistemin geliştirilmesine yönelik düzenlemeleryapılması; çocuk yetiştirme, yaşlı ve
engelli üyelerinin bakımı konularında ailenin eğitilerekdesteklenmesinin sağlanması,
• Aileyi korumak ve desteklemek amacıyla uygulanacakpolitikalarda kadın-erkek eşitliğinin
güçlendirilmesine özen gösterilmesi,
• Eğitim, sağlık, çalışma hayatı, sosyal güvenlik veistihdam alanlarında kadının statüsünün
iyileştirilmesi ve mevcut eşitsizliklerin giderilmesi içinönlemler alınması hedeflenmiştir.
• Aile içi şiddeti önlemek amacıyla, 4320 sayılı AileninKorunmasına Dair Kanun 1998 yılında yürürlüğe girmiştir.
Sekizinci KalkınmaPlanı: 2001–2005
Bu planda nüfus politikası gene negatiftir ve aileye ilişkinözellikle üreme sağlığı alanı önemini korumaya devam
etmektedir. Yani 8. Plan çerçevesinde Türkiye’de daha açık bir aile politikasının izlenmeye başlandığıdüşünülebilir.

Aileye yönelik genel hedef ve politikalar şöyledir:
• Üreme sağlığı ve aile planlaması hizmetlerinin temelsağlık hizmetleri ile bütünleştirilerek, kaliteli bir düzeyde, yaşam
boyuyaklaşımı içinde cinsiyet ayırımı yapılmadan sunulması ve
sağlanması hedeflemiştir.
• Ailenin her bakımdan güçlendirilmesi temel ilke olarakkabul edilmiştir.
• Plana göre, ailenin toplumsal ve ekonomik değişmeye uyumsağlamasına yardımcı olacak
tedbirler alınacak, aile bireyleri arasında bağlılık ve dayanışmayı geliştirici ve özendirici
politikalara ağırlık verilecek,
• Ailenin gelir sürekliliğinin, sağlık ve eğitim hizmetleri ihtiyacının karşılanması ve aileye sosyal güvenlik ve sosyal yardı m
sağlanmasıhususunda gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
Sekizinci KalkınmaPlanında Sosyal Hizmetler
Sosyal hizmetlerin yürütülmesinde, dağınık kurumsal vefinansal yapılanma, kurumlar arasındaki koordinasyon ve işbirliği
eksikliğisebebiyle ortaya çıkan sorunlar önemini koruduğu vurgulanmış; daha etkin sosyalhizmet sunumunun gerekliliği
işaret edilmiştir.

Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007–2013)
Dokuzuncu plan, “İstikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi
toplumuna dönüşen, AB’yeüyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye” vizyonu ile hazırl anmıştır.
Aileye yönelik genel hedef ve politikalar şöyledir:
• Sekizinci plan döneminde başlayan Sağlıkta DönüşümProgramının devam etmesi,
• Öğrenciler ve aileler üzerindeki mali sosyal ve psikolojikbaskının kalkması için eğitim
sisteminde reform yapılması,
• 2008 yılı sonu itibarıyla aile hekimliği hizmet modeli tümillere yaygınlaşması,
• Koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi; artırılması,
• Yoksulluk kültürünün oluşmasını önleyici ve yoksul kesiminüretici duruma geçmesini
sağlayarak yoksulluğun azaltılması,
• Özellikle kırsal kesimdeki ailelerle gelir transferiyapılması,
• Sosyal güvenlik sisteminin kapsamının genişletilmesi,
• Yaşlılara yönelik evde bakım hizmetlerinin desteklenmesi,
• Çocuğun bakımı ve yetiştirilmesi için aileye yönelikeğitici programların yaygınlaştırılması.
Genel Değerlendirme
Bu politikalara aile açısından baktığımızda,
• Sosyal politika içinde aile vurgusunun giderek arttığını,
• 1970’lerden bu yana devletin sosyal refah ve yardımlarınplanlamasında kullandığı birimin
bireyden aile döndüğünü,
• Aile planlaması ve üreme sağlığı programlarının öneminikoruduğunu,
• Nüfus politikası içinde aileye özel yer verildiğini,
• Sosyal hizmetler açısından hedef ailelerin 1980’lerde tümailelerden 1990’lar ve 2000’lerde
ihtiyacı olan ailelere dönüştüğünü,
• Sosyal hizmetler alanında gönüllü kuruluşların ve özelsektörün de katılımının desteklendiğini,
• Çocuk, yaşlı ve özürlü bakımında 2000’lerde aileninrolünün vurgulandığını,
• Yedinci ve sekizinci planda kadınların statüsünüyükseltmeye ilişkin kararların olduğunu
görmekteyiz.
2011 yılında Devlet Planlama Teşkilatı lağvedilmiş, yaniortadan kaldırılmıştır. Yeni kurulan bürokratik düzen içinde Aile ve
SosyalPolitikalar Bakanlığı kurulmuştur.
AİLEYE İLİŞKİN GÜNCELYASAL DÜZENLEMELER
Anayasanın 41. maddesine göre, “Aile, Türk toplumununtemelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur
ve refahıile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ileuygulanmasını sağlamak için
gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.
Aile mevzuatı alanındaki gelişimleri şöyleözetleyebiliriz.
Aile Mahkemeleri
Yeni Medeni Kanunu takiben gelen en önemli gelişme bu yeniyasayı uygulayacak aile mahkemelerinin 2003 yılında 4787
sayılı AileMahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunlakurulmasıdır. Bu Kanunun 4. maddesi aile
mahkemesinin görevlerini söyletanımlar:
“Aile mahkemeleri, aşağıdaki dava ve işleri görürler:
1. 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî KanunununÜçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 3.12.2001
tarihli ve 4722sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğandava ve işler,
2. 20.5.1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası ÖzelHukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin
yabancı mahkemekararlarının tanınma ve tenfizi
3. Kanunlarla verilen diğer görevler.”
Aile mahkemeleri kurulmadan önce, aileye ilişkin davalarsulh ve asliye hukuk mahkemelerinde görülüyordu. Aile
mahkemeleri, AdaletBakanlığınca, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak, herilde ve nüfusu yüz
binin üzerindeki her ilçede kurulmuştur. Tek hâkimli veasliye mahkemesi derecesinde olmak üzere, başlangıçta yüzeli
yedi adet ailemahkemesi açılmıştır.
Kanuna göre aile mahkemesinin görevleri şunlardır (Md. 6):
NorFULL Paylaşım Mekanı | Aöf,AöL,Ehliyet,Ögs Sınavları Paylaşımı | NorFuLL Paylaşım Sayfa 15
1. Yetişkinler hakkında;
a) Evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri konusunda eşleriuyararak,
gerektiğinde uzlaştırmaya,
b) Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilikbirliğinden doğan malî yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin
gerekliönlemleri almaya,
c) Resmî veya özelsağlık veya sosyal hizmet kurumlarına, huzurevlerine veya benzeri yerlereyerleştirmeye,
d) Bir meslek edinme kursuna veya uygun görülecek bir eğitimkurumuna vermeye,
2. Küçükler hakkında;
a) Bakım ve gözetime yönelik nafaka yükümlülüğü konusundagerekli önlemleri almaya,
b) Bedensel vezihinsel gelişmesi tehlikede bulunan veya manen terk edilmiş
halde kalan küçüğü, ana ve babadan alarak bir aile yanınaveya resmî ya da özel sağlık kurumuna veya eğitimi güç
çocuklara mahsus kurumayerleştirmeye,
c) Çocuk mallarının yönetimi ve korunmasına ilişkinönlemleri almaya,
d) Genel ve katma bütçeli daireler, mahallî idareler, kamuiktisadî teşebbüsleri ve bankalar tarafından kurulmuş teşekkül,
müessese veyaişletmelere veya benzeri işyerlerine yahut meslek sahibi birinin yanınayerleştirmeye, karar verebilir (Md.
6).
Aile mahkemeleri konusu itibariyle sosyal hizmetleriyakından ilgilendirir. Bu nedenle yasanın 5. maddesinde söz konusu
mahkemelerdegörev yapmak üzere sosyal çalışmacı atanması öngörülmüştür. “… üzere AdaletBakanlığınca, tercihan;
evli ve çocuk sahibi, otuz yaşını doldurmuş ve ailesorunları alanında lisansüstü eğitim yapmış olanlar arasından, birer
psikolog,pedagog ve sosyal çalışmacı atanır.
Ailenin Korunması veKadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı ŞiddetinÖnlenmesine Dair Kanun 08.03.2012 tarihinde kabul edilmiştir Bu
kanun ile14/1/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlüktenkaldırılarak yerine daha kapsamlı bir
şiddet önleme yasası getirilmiştir.Yasanın amacı şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi içinde bulunankadınların,
çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bukişilere yönelik şiddetin
önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usulve esasları düzenlemektir (Md. 1).
Kanunda şiddet “Kişinin fiziksel, cinsel, psikolojik veyaekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan
veyasonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğünkeyfî engellenmesini de içeren,
toplumsal, kamusal veya özel alanda meydanagelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum
vedavranış” olarak tanımlanmaktadır.
Kadına yönelik şiddet ise “Kadınlara, yalnızca kadınoldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı
birayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu kanunda şiddetolarak tanımlanan her türlü tutum ve davranış”
olarak açıklanmaktadır.
Kanunun getirdiği önemli bir değişiklik, aile içi şiddetekarşı sadece aile mahkemesinin değil, mülki amirin doğrudan tedbir
kararıverebilmesidir. Mülki amirin verebileceği tedbir kararları şöyledir:
• Kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara,bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri
sağlanması.
• Diğer kanunlar kapsamında yapılacak yardımlar saklı kalmaküzere, geçici maddi yardım yapılması.
• Psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlikve danışmanlık hizmeti verilmesi.
• Hayatî tehlikesinin bulunması halinde, ilgilinin talebiüzerine veya resen geçici koruma altına alınması.
• Gerekli olması halinde, korunan kişinin çocukları varsaçalışma yaşamına katılımını
desteklemek üzere dört ay, kişinin çalışması halinde ise ikiaylık süre ile sınırlı olmak kaydıyla, on altı yaşından büyükler
için her yılbelirlenen aylık net asgari ücret tutarının yarısını geçmemek vebelgelendirilmek kaydıyla Bakanlık bütçesinin
ilgili tertibinden karşılanmaksuretiyle kreş im kânının sağlanması.
Yasada hakimlerin verebilecekleri tedbir kararları vehükümler vardır. Bunlar üçe ayrılır:
• Önleyici tedbir kararları: İşyerinin değiştirilmesi,kişinin evli olması halinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim
yeribelirlenmesi, 2001 Türk Medeni Kanunu gereği koşulların oluşması halinde vekorunan kişinin talebi üzerine tapu
kütüğüne aile konutu şerhi konulması, ciddihayati tehlikenin bulunması halinde 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu
hükümlerinegöre kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi;
• Koruyucu tedbir kararları alınması;
o Şiddet uygulayan kişiye hakimin ihtarı;
o Şiddet uygulayanın müşterek konuttan uzaklaştırılması vekorunan kişilere, bu kişilerin
bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması;
o Çocuklarla kişisel ilişki kurmanın refakatçi ileyapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da
tümüyle kaldırılması;
o Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zararvermemesi; ve iletişim araçlarıyla
veya sair surette rahatsız etmemesi;

o Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilensilahları kolluğa teslim etmesi. Silah
taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bugörevi nedeniyle zimmetinde bulunan
silahı kurumuna teslim etmesi;
o Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurmasıve tedavisinin sağlanması.
• Suçlara ilişkin saklı tutulan hükümler:
Aile içi şiddet dolayısıyla resmi makamlarla ilişkilenmişolsa da kişinin izinsiz silah bulundurması ya da uyuşturucu
kullanması gibibizatihi suç olan durumların kavuşturulması ayrıca yasa gereği olarak yapılır. Böyledurumlarda hâkim
gereğinde denetimli serbestlik tedbirlerine ya da mahkumiyetekarar verebilir (Md. 5).
Şiddet önleme veizleme merkezleri
Yasayla gelen bir diğer yenilik, şiddet önleme ve izlememerkezlerinin kurulmasıdır.
Yasa yedi gün yirmi dört saat çalışan, esasen şiddetinönlenmesi ve izlenmesi için destek hizmeti vermekle yükümlü,
uzman personelinçalışacağı şiddet önleme ve izleme merkezlerinin kurulmasını öngörmektedir.
Bu merkezlerde sunulacak destek hizmetleri aşağıdaki gibiaçıklamaktadır (Md. 15):
• Kurumsal destek hizmetleri
o Koruyucu ve önleyici tedbir kararları ile zorlama hapsininverilmesine ve uygulanmasına
ilişkin veri toplayarak bilgi bankası oluşturmak, tedbirkararlarının sicilini tutmak.
o Korunan kişiye verilen barınma, geçici maddi yardım,sağlık, adlî yardım hizmetleri ve
diğer hizmetleri koordine etmek.
o Gerekli hâllerde tedbir kararlarının alınmasına veuygulanmasına yönelik başvurularda
bulunmak.
o Bu kanun kapsamındaki şiddetin sonlandırılmasına yönelikbireysel ve toplumsal ölçekte
programlar hazırlamak ve uygulamak.
o Bakanlık bünyesinde kurulan çağrı merkezinin bu kanununamacına uygun olarak
yaygınlaştırılması ve yapılan müracaatların izlenmesinisağlamak.
o Bu kanun kapsamındaki şiddetin sonlandırılması içinçalışan ilgili sivil toplum
kuruluşlarıyla işbirliği yapmak.
• Korunan kişilere yönelik destek hizmetleri
o Kişiye hakları, destek alabilecekleri kurumlar, iş bulmave benzeri konularda rehberlik
etmek ve meslek edindirme kurslarına katılmasına yönelikfaaliyetlerde bulunmak.
o Verilen tedbir kararıyla ulaşılmak istenen amacıngerçekleşmesine yönelik önerilerde
bulunmak ve yardımlar yapmak.
o Tedbir kararlarının uygulanmasının sonuçlarını ve kişilerüzerindeki etkilerini izlemek.
o Psiko-sosyal ve ekonomik sorunların çözümünde yardım vedanışmanlık yapmak.
o Hâkimin isteği üzerine; kişinin geçmişi, ailesi, çevresi,eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik ve
psikolojik durumu hakkında ayrıntılı sosyal araştırma raporuhazırlayıp sunmak.
o İlgili merci tarafından istenilmesi halinde, tedbirlerinuygulanmasının sonuçları ve ilgililer
üzerindeki etkilerine dair rapor hazırlamak.
o 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma veDayanışmayı Teşvik Kanunu
hükümleri uyarınca maddi destek sağlanması konusunda gereklirehberliği yapmak.
• Şiddeti uygulayan kişiye verilecek destek hizmeti
o Hâkimin isteği üzerine; kişinin geçmişi, ailesi, çevresi,eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik ve
psikolojik durumu ile diğer kişiler ve toplum açısındantaşıdığı risk hakkında ayrıntılı sosyal
araştırma raporu hazırlayıp sunmak.
o İlgili makam veya merci tarafından istenilmesi halinde,tedbirlerin uygulanmasının sonuçları ve ilgililer üzerindeki
etkilerine dairrapor hazırlamak.
o Teşvik edici, aydınlatıcı ve yol gösterici mahiyette olmaküzere kişinin;
• Öfke kontrolü, stresle başa çıkma, şiddeti önlemeyeyönelik farkındalık sağlayarak tutum ve
davranış değiştirmeyi hedefleyen eğitim ve rehabilitasyonprogramlarına katılmasına,
• Alkol, uyuşturucu, uçucu veya uyarıcı madde bağımlılığınınya da ruhsal bozukluğunun
olması halinde, bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedaviolmasına,
• Meslek edindirme kurslarına katılmasına, yönelikfaaliyetlerde bulunmak.
Son olarak; şiddet mağduru ile şiddet uygulayana yönelik hizmetler,zorunlu haller dışında farklı birimlerde sunulur.
 

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
ÜNİTE – 3
Çocuk ve GençlikMevzuatı
Çocukluk, 0-18 arasındaki tüm insanları içeren bir dönemdir.
Bu bölümde çocuk mevzuatı aşağıdaki başlıklar temelinde elealınmıştır:
• Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
• Çocuk hakları
• Çocuk ceza adalet sistemi
• Çocuk koruma sistemi
Gençlik mevzuatı ise aşağıdaki başlıklar çerçevesindesunulmuştur:
• Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
• Gençlik ve Spor Bakanlığı Mevzuatı
• Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Mevzuatı
• Avrupa Birliği Bakanlığı Mevzuatı
TÜRKİYE’DE ÇOCUKMEVZUATI
• TÜRK MEDENİ KANUNU
Kanun numarası: 4721
Kanun kabul tarihi: 22.11.2001
Madde 11 - Erginlik onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlar.Evlenme kişiyi ergin kılar.
Madde 124 - Erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkçaevlenemez. Ancak, hakim olağanüstü durumlarda ve pek
önemli bir sebeple onaltıyaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanakbulundukça karardan
önce ana ve baba veya vasi dinlenir.
• ÇOCUK KORUMA KANUNU
Kanun numarası: 5395
Kanun kabul tarihi: 01.06.2005
Madde 3 - Çocuk, daha erken yaşta ergin olsa bile, 18 yaşınıdoldurmamış kişidir.
• İŞ KANUNU
Kanun numarası: 4857
Kanun kabul tarihi: 22.5.2003
Madde 71 - Onbeş yaşını doldurmamış çocuklarınçalıştırılması yasaktır. Ancak, ondört yaşını
doldurmuş ve ilköğretimi tamamlamış olan çocuklar, bedensel,zihinsel ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin
okullarına devamınaengel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabilirler.
• BİRLEŞMİŞ MİLLETLERÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ
Madde 1- Bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olankanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç,
onsekiz yaşına kadar herinsan çocuk sayılır.
Anayasa
1982 Anayasasında çocuk refahı, sorunları ve haklarıbağlamında düzenlemeler mevcuttur.
ANAYASA’DA ÇOCUK İLE İLGİLİ MADDELER
SOSYAL VE EKONOMİK HAKLAR VE ÖDEVLERAlt Başlık İlgili Madde
Ailenin korunması
Madde 41 – Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasındaeşitliğe dayanır.
Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi
Madde 42 – Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksunbırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir vedüzenlenir.
Çalışma şartları ve dinlenme hakkı
Madde 50 – Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayanişlerde çalıştırılamaz.
12.09.2010 Anayasa Referandumunda Eklenen Madde
Madde 4 – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41 incimaddesinin kenar başlığı “I. Ailenin korunması ve çocuk hakları”
şeklindedeğiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir:
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararınaaçıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve
doğrudan ilişki kurma vesürdürme hakkına sahiptir.
NorFULL Paylaşım Mekanı | Aöf,AöL,Ehliyet,Ögs Sınavları Paylaşımı | NorFuLL Paylaşım Sayfa 18
Çocuk Hakları
Bu başlık altında Birleşmiş Milletler Çocuk HaklarıSözleşmesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa
Sözleşmesi, ÇocukHaklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve ÇocukPornografisi İle İlgili İhtiyari
Protokol ve Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye EkÇocukların Silahlı Çatışmalara Katılmaları İle İlgili İhtiyari
Protokolincelenecektir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi
Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuk haklarını düzenleyen,çocukların Magna Carta’sı İnsan Hakları Yasası olarak
tanımlanabilecek enönemli uluslararası belgedir. Sözleşme, tüm dünya çocuklarının çağdaş ve kalitelibir yaşam sürmesini
amaçlayan önemli bir uluslararası belgedir. Sözleşme, şu an193 ülke tarafından imzalanmış durumdadır. Sözleşmeyi
imzalamayan ülkeler,Amerika Birleşik Devletleri ve Somali’dir.
Türkiye, sözleşmeyi 29-30 Eylül 1990 tarihleri arasındaBirleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde toplanan “Çocuklar İçin
Dünya Zirvesi”ndeimzalamıştır. Daha sonra 9 Aralık 1994 tarihinde TBMM’de onaylanmıştır.Sözleşmenin Türkiye’de
resmi olarak uygulamaya girmesi; 27 Ocak 1995 tarihinde22184 sayılı Resmi Gazetede yayımla nması ile gerçekleşmiştir.
Ülkemizde ulusal anlamda Birleşmiş Milletler Çocuk HaklarıSözleşmesi’nin uygulanmasından ve izlenmesinden sorumlu
koordinatör kuruluşolarak Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu (Mülga) sorumludur.
Sözleşmenin bazımaddeleri şu şekildedir:
Madde 1
Bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göredaha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz
yaşına kadar her insan çocuksayılır.
Madde 2
1. Taraf Devletler, bu Sözleşmede yazılı olan hakları kendiyetkileri altında bulunan her çocuğa, kendilerinin, anne
babalarının veya yasalvasilerinin sahip oldukları ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başkadüşünceler, ulusal, etnik ve
sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğerstatüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.
2. Taraf Devletler, çocuğun anne-babasının, yasalvasilerinin veya ailesinin öteki üyelerinin
durumları, faaliyetleri, açıklanan düşünceleri veyainançları nedeniyle her türlü ayırıma veya
cezaya tabi tutulmasına karşı etkili biçimde korunması içingerekli tüm uygun önlemi alırlar.
Madde 6
1. Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahipolduğunu kabul ederler.
2. Taraf Devletler, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesiiçin mümkün olan azami çabayı
gösterirler.
Madde 12
1. Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahipçocuğun, kendini ilgilendiren her
konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlereçocuğun yaşı ve olgunluk
derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyletanırlar.
2. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idarikovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci
ya da uygun birmakam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarınauygun olarak çocuğa, özellikle
sağlanacaktır.
Madde 14
1. Taraf Devletler, çocuğun düşünce, vicdan ve dinözgürlükleri hakkına saygı gösterirler.
Madde 15
1. Taraf Devletler, çocuğun dernek kurma ve barış içindetoplanma özgürlüklerine ilişkin haklarını kabul ederler.
Madde 16
1. Hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut veiletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde
müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksızolarak saldıramaz.
2. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasatarafından korunmaya hakkı vardır.
3. Bu hakların kullanılması, ancak zorunlu kılınan vedemokratik bir toplumda gerekli olan ulusal güvenlik, kamu güvenliği,
kamudüzeni yararına olarak ya da kamu sağlığı ve ahlakın ya da başkalarının hak veözgürlüklerinin korunması
amaçlarıyla yapılan sınırlandırmalardan
başkalarıyla kısıtlandırılamaz.
Madde 18
1. Taraf Devletler, çocuğun yetiştirilmesinde vegelişmesinin sağlanmasında anne-babanın birlikte sorumluluk
taşıdıklarıilkesinin tanınması için her türlü çabayı gösterirler. Çocuğun
yetiştirilmesi ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önceanne-babaya ya da durum gerektiriyorsa
yasal vasilere düşer. Bu kişiler her şeyden önce çocuğunyüksek yararını göz önünde tutarak
NorFULL Paylaşım Mekanı | Aöf,AöL,Ehliyet,Ögs Sınavları Paylaşımı | NorFuLL Paylaşım Sayfa 19
hareket ederler.
Madde 20
1. Geçici ve sürekli olarak aile çevresinden yoksun kalanveya kendi yararına olarak bu ortamda bırakılması kabul
edilmeyen her çocuk,Devletten özel koruma ve yardım görme hakkına sahip olacaktır.
2. Taraf Devletler bu durumdaki bir çocuk için kendi ulusalyasalarına göre, uygun olan bakımı sağlayacaklardır.
3. Bu tür bakım, başkaca benzerleri yanında, bakıcı aileyanına verme, İslam Hukukunda Kefalet, evlat edinme ya da
gerekiyorsa çocukbakımı amacı güden uygun kuruluşlara yerleştirmeyi de içerir. Çözümlerdüşünülürken, çocuğun
yetiştirilmesinde sürekliliğin korunmasına ve çocuğunetnik, dinsel kültürel ve dil kimliğine gerek saygı gösterilecektir.
Madde 23
1. Taraf Devletler zihinsel ya da bedensel özürlü çocuklarınsaygınlıklarını güvence altına alan, özgüvenlerini geliştiren ve
toplumsalyaşamı etkin biçimde katılmalarını kolaylaştıran şartlar altında eksiksiz biryaşama sahip olmalarını kabul
ederler.
Madde 24
1. Taraf Devletler, çocuğun olabilecek en iyi sağlıkdüzeyine kavuşma, tıbbi bakım ve
rehabilitasyon hizmetlerini veren kuruluşlardan yararlanmahakkını tanırlar.
Madde 26
1. Taraf Devletler, her çocuğun sosyal sigorta dahil, sosyalgüvenlikten yaralanma hakkını tanır ve bu hakkın tam olarak
gerçekleşmesinisağlamak için ulusal hukuklarına uygun, gerekli önlemleri alırlar.
Madde 28
1. Taraf Devletler, çocuğun eğitim hakkını kabul ederler vebu hakkın fırsat eşitliği temeli üzerinde tedricen
gerçekleştirilmesi görüşüyleözellikle:
a. İlköğretimi herkes için zorunlu ve parasız halegetirirler;
b. Orta öğretim sistemlerinin genel olduğu kadar meslekinitelikte de olmak üzere çeşitli
biçimlerde örgütlenmesini teşvik ederler ve bunların tümçocuklara açık olmasını sağlarlar
ve gerekli durumlarda mali yardım yapılması ve öğretimiparasız kılmak gibi uygun
önlemleri alırlar;
c. Uygun bütün araçları kullanarak, yüksek öğretimeyetenekleri doğrultusunda herkese açık
hale getirirler;
d. Eğitim ve meslek seçimine ilişkin bilgi ve rehberliğibütün çocuklar için elde edilir hale
getirirler;
e. Okullarda düzenli biçimde devamın sağlanması ve okuluterk etme oranlarının düşürülmesi
için önlem alırlar.
2. Taraf Devletler, okul disiplinin çocuğun insan olaraktaşıdığı saygınlıkla bağdaşır biçimde ve bu Sözleşmeye uygun
olarakyürütülmesinin sağlanması amacıyla gerekli olan tüm önlemleri alırlar.
3. Taraf Devletler eğitim alanında, özellikle cehaletin veokuma yazma bilmemenin dünyadan
kaldırılmasına katkıda bulunmak ve çağdaş eğitimyöntemlerine ve bilimsel ve teknik bilgilere sahip olunmasını
kolaylaştırmakamacıyla uluslararası işbirliğini güçlendirir ve teşvik ederler.
Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin AvrupaSözleşmesi
Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi,25.1.1996’da Strazburg’da düzenlenmiş olup Türkiye,
sözleşmeyi 4620 sayılı“Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin OnaylanmasınınUygun
Bulunduğuna Dair Kanun ile 18.01.2001 onaylamıştır. Sözleşme 26 maddedenibaret olup Sözleşme’nin amacı 1.
maddenin 2. fıkrasında şu şekildeaçıklanmıştır:
Bu sözleşmenin amacı, çocukların yüksek çıkarları içinhaklarını geliştirmek, onlara
usule ilişkin haklar tanımak ve bu hakların, çocuklarındoğrudan ve diğer kişiler veya
organlar tarafından bir adli merci önündeki, kendileriniilgilendiren davalardan
bilgilendirilmelerini ve bu davalara katılmalarına izinverilmesini teminen
kullanılmasını kolaylaştırmaktır.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, ÇocukFahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokol Çocuk
HaklarıSözleşmesi’ne ek ihtiyari protokol olan çocuk fahişeliği pornografisi ve satışıile ilgili ek ihtiyari protokol taraf
devletlerin çocuk satışı, pornografisi vefuhuşun önlenmesini garanti altına almak amacıyla hazırlanmıştır. Çocuk
HaklarıSözleşmesi’nin çocuk haklarını; çocuğun ekonomik istismardan, tehlikeli işlerdeçalıştırılmasından, her türlü cinsel
sömürüye ve suistimale karşı korunmasıveya çocuğun
eğitiminin, çocuğun sağlığı, fiziksel, ruhsal, moral vesosyal gelişiminin zarar görmesinden korunması olarak
tanımlamaktadır.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye Ek Çocukların SilahlıÇatışmalara Katılmaları ile İlgili İhtiyari Protokol
NorFULL Paylaşım Mekanı | Aöf,AöL,Ehliyet,Ögs Sınavları Paylaşımı | NorFuLL Paylaşım Sayfa 20
8 Eylül 2000 tarihinde New York’ta imzalanan Çocuk HaklarınaDair Sözleşme’ye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil
Olmaları Konusundakiİhtiyari Protokolün ekli beyanlar yapılmak suretiyle onaylanması 4991 sayılıKanun ile 16.10.2003
tarihinde uygun bulunmuştur.
Bu protokol, taraf devletlerden;
• Silahlı kuvvetlerinin 18 yaşına erişmemiş mensuplarınınhasmane davranışlara doğrudan
doğruya katılmalarının önlenmesi için mümkün olan tümönlemleri almasını,
• 18 yaşına erişmemiş kişilerin silahlı kuvvetlerine zorunluolarak alınmamasını sağlamasını
istemektedir.
Çocuk Ceza Adalet Sistemi
Özgürlüğünden Yoksun Bırakılan Küçüklerin Korunmasıİçin Birleşmiş
Milletler (Havana) Kuralları
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 14 Aralık 1990 tarih ve45/113 sayılı kararıyla kabul edilmiştir. Bu kuralların en önemli
maddeleri şuşekildedir:
• Bir çocuğun belirli bir kuruma yerleştirilmesinin her durumdaen son ve en kısa süre için
başvurulacak bir yöntem olması gerektiğini teyit eder.
• Özgürlüğünden yoksun bırakılan çocukların, güçsüz vesavunmasız durumları nedeni yle özel bakıma ve korumaya
gereksinimleri olduğunu,haklarının ve esenliklerinin özgürlüklerinden yoksun bırakıldıkları süre içindeve sonrasında
güvence altına alınması gerektiğini kabul eder.
• Gözaltında olan veya muhakeme devam ederken tutuklubulunan ( yargılanmamış) çocuklar
masum sayılır ve buna göre muamele görürler. Çocuklarıtutuklamaktan mümkün olduğu kadar kaçınılır ve istisnaî hallerle
sınırlı olaraktutuklama kararı verilir. Tutuklu çocuklar, hükümlü çocuklardan ayrı yerlerdetutulur.
Çocuk Mahkemelerinin Yönetimi Hakkında BirleşmişMilletler Asgari Standart (Beijing) Kuralları
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 29 Kasım 1985 tarih ve40/33 sayılı kararıyla kabul edilmiştir. Bu kuralların en önemli
maddeleri şuşekildedir:
• Çocuk ceza adaleti sisteminde daima çocuğuniyileştirilmesi ön plana alınmalıdır ve çocuk
suçlulara gösterilecek tepki hem suçun hem de suçlununiçinde bulunduğu koşullarla orantılı
olmalıdır.
• Cezaî sorumluluğun alt sınırını belirleyen sistemleraçısından, bu sınır çocuğun du ygusal,
zihinsel ve entelektüel açılardan olgunluğa eriştiği yaşınaltında tutulmamalıdır.
• Masumiyet karinesi, suçlamanın bildirilmesi, konuşmamahakkı, avukatla temsil edilme hakkı, veli veya vasinin hazır
bulunması hakkı,tanıklarla yüzleştirme ve tanıklara çapraz sorgu hakkı, daha üst makama temyizhakkı ve temel usulî
güvenceler yargılamanın her aşamasında güven ve altınaalınmalıdır.
• Her aşamada çocuğun afişe olması yahut damgalanması gibizararlara yol açabilecek durumların ortadan kaldırılması
için gizliliğe azamîözen gösterilmelidir.
• İlke olarak, çocuk suçlunun kimliğine ilişkin hiçbirbilginin yayınlanmasına izin verilmemelidir.
• Yargılamanın tutuklu olarak yapılmasına en son çare olarakbaşvurulmalı ve süre mümkün
olduğu kadar kısa tutulmalıdır.
• Tutukluluk yerine mümkün olduğu kadar yakın gözetim, yoğunbakım veya bir aile yanına yahut eğitim kurumuna
yerleştirme gibi alternatifönlemler getirilmelidir.
• Tutuklu olarak yargılanmakta olan çocuklar yetişkin olansuçlulardan ayrı bir kurumda veya
aynı kurum içinde ayrı bir bölümde tutulmalıdır.
• Tutukluluk sırasında bütün çocuklar, yaşlarının,cinsiyetlerinin ve kişiliklerinin gerektirdiği
bütün sosyal, kültürel, eğitim, psikolojik ve tıbbî yardımve bakımlardan yararlandırılmalıdır.
• Yargılamalar çocuğun çıkarlarına en iyi yardımcı olacakşekilde ve onun anlayabileceği tarzda ve söylediklerini serbestçe
ifadeedebileceği ortamda cereyan etmelidir.
• Yargılanmaları sırasında çocukların yasal danışmanlarıvasıtasıyla temsil edilme veya ülkede varsa adlî yardı mdan
yararlanmak içinbaşvurma hakları vardır.
• Ebeveynler veya yasal temsilcilere yargılamalara katılmahakkı verilmeli ve yargılayan makam, bu kişilerden çocuğun
çıkarları içinkendisine katkıda bulunmalarını talep edilebilmelidir.
Bununla birlikte bu kişilerin hazır bulunmamaları çocuğunçıkarına olursa, yetkili makam anılan kişilerin yargılamalarda
bulunmamalarınıisteyebilir.
• Yargılayan makam tarafından önemsiz ve tali derecedekisuçlar dışındaki bütün vakalarda
çocuğun suçu işlemeden önceki yaşam koşulları ve suçun hangiortam içinde işlendiği
konusunda hükümden önce yeterli araştırma yapılmalıdır.
• Verilecek ceza sadece suçun ağırlığı ve işleniş tarzıyladeğil, çocuğun içinde bulunduğu koşullar ve ihtiyaçları ve hem de
toplumungereksinimleri ile de oranlı olmalıdır.
• Çocuklar hiçbir halde fiziksel bir cezaya maruzbırakılmamalıdır.
• Özgürlükten yoksun bırakma, suçun başka bir kişiye yönelikciddî bir saldırı niteliğinde
bulunması veya çocuğun ciddî suç işlemeyi itiyat halinegetirmiş olması halleri dışında
verilmemelidir.
• Çocuğun ıslah edilmesi ilkesi çocuklara ilişkin davalardayol gösterici ilke olmalıdır.
• Çocuklar hakkında idam cezası verilemez.
• Çocuğun kişisel özgürlüğüne getirilecek kısıtlamalar çokdikkatli bir incelemeden sonra
NorFULL Paylaşım Mekanı | Aöf,AöL,Ehliyet,Ögs Sınavları Paylaşımı | NorFuLL Paylaşım Sayfa 21
konulmalı ve bu kısıtlamaların mümkün olduğu kadar azolmasına özen gösterilmelidir.
Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile KorumaKurulları Kanunu 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım
Merkezleri ileKoruma Kurulları Kanunu
03.07.2005’ de kabul edilmiştir
Denetimli serbestlik hizmetlerinin yararları şu şekildedir:
• Sonuç olarak kişi, ceza infaz kurumuna girmeyeceği içindevlet bütçesine önemli bir ekonomik yarar sağlayacaktır.
• Kişi, mahkum olduğu ceza ve tedbiri kendi sosyal çevresiiçerisinde, kendisine ve topluma
yararlı faaliyetlerde bulunarak çekeceğinden,rehabilitasyonu daha kolay olacak ve toplumla
daha çabuk bütünleşecektir. Böylece önemli bir sosyal yararsağlanacaktır.
• Kişi, ceza infaz kurumuna girmediğinden bu kurumlardayaşanan aşırı kalabalıklaşma ve bunun beraberinde getirdiği
asayiş ve güvenliksorunlarıyla daha az karşılaşacaktır.
• Hükümlülerin topluma uyum sağlamalarını kolaylaştırması veyeniden suç işlemelerini
önlemeye çalışması nedeniyle sistemin önemli oranda güvenlikyararı bulunmaktadır.
Çocuklar için denetimli serbestlik hizmetleri ise şuşekildedir:
Eğitim ve eğitime devam ettirme çalışmaları:Mahkemelerce, hakkında eğitimine devam tedbiri verilmiş olan çocukların
eğitimiile ilgili tüm çalışmaları yapmak.
Psikososyaldestek: Gerek Denetimli Serbestlik Şubesine gelen; gerekse de cezainfaz kurumundan salıverilen
çocukların topluma faydalı birer birey olarakyaşamlarını devam ettirmelerini sağlamak ve psikolojik durumlarını
güçlendirmekiçin verilen her türlü destek çalışmalarıdır. Bunlar:
• Denetim planı doğrultusunda istenilen amacın gerçekleşmesiiçin çocuğun, eğitim, aile, iş ve
sosyal çevreye uyumunu sağlamak, desteklemek, yardımcıolmak, öneride bulunmak.
• Çocuğa eğitim, iş, destek alabileceği kurum ve kuruluşlar,hakları ve haklarını kullanma
konularında bilgi vermek.
• Yaşadığı çevredeki kişileri ziyaret ederek, çocuğun içindeyaşadığı şartları, aile ve sosyal
ilişkilerini, eğitim ve iş durumunu öğrenmek ve bu konuylabirlikte boş zamanlarını
değerlendirme faaliyetlerinde yardımcı olmak.
• Hakkında tedbir bulunan çocukların denetim planıdoğrultusunda, bu uygulamanın sonuçlarını ve çocuk üzerindeki
etkileriniinceleyerek yükümlülüklerini yerine getirmesinde yardımcı olmak.
• İş ve meslek edindirme kurslarına yönlendirmek.
• Suça sürüklenen şüpheli, sanık, tanık ve mağdurpozisyonundaki çocuklar hakkında ‘Sosyal
İnceleme Raporu’ düzenleyerek; mahkemenin çocuğun ailesi vesosyal çevresi hakkında geniş
ve doğru bilgi edinmesini sağlamak.
Tedavi hizmetleri: SağlıkBakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 24.04.2006 tarih ve 8113 2006/49sayılı
genelgesi doğrultusunda sıralı hastaneler gözetilerek tedavilerininyapılmasını sağlamak
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma
Kurulları KanunundaDeğişiklik Yapılmasına Dair Kanun
6291 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı HakkındaKanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile
Koruma KurullarıKanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 05.04.2012’de kabul edilmiştir
Kanunun 105/A maddesine göre,
• Hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriylebağlarını sürdürmelerini ve
güçlendirmelerini temin etmek amacıyla;
o Açık ceza infaz kurumunda cezasının son altı ayınıkesintisiz olarak geçiren,
o Çocuk eğitim evinde toplam cezasının beşte birinitamamlayan,
o Koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalaniyi hâlli hükümlülerin talebi hâlinde,
cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmınındenetimli serbestlik tedbiri
uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu idaresincehükümlü hakkında hazırlanan
değerlendirme raporu dikkate alınarak, infaz hâkimitarafından karar verilebilir.
• Açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın,iradesi dışındaki bir nedenle açık ceza infaz ku rumuna
ayrılamayan veya bunedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen iyi hâlli hükümlüler, açıkceza infaz kurumuna
ayrılma şartlarının oluşmasından itibaren en az altı aylıksürenin geçmiş olması durumunda, diğer şartları da taşımaları
hâlinde, birincifıkrada düzenlenen infaz usulünden yararlanabilirler.
• Yukarıda düzenlenen infaz usulünden;
o Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullusalıverilmesine iki yıl veya daha az süre
kalan kadın hükümlüler,
o Maruz kaldıkları ağır bir hastalık, sakatlık veya kocamanedeniyle hayatlarını yalnız idame
ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha azsüre kalan hükümlüler,
diğer şartları da taşımaları hâlinde yararlanabilirler
• Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası hapseçevrilen hükümlülerin yukarıdaki
fıkralardaki infaz usulünden yararlanmalarında, hak ederektahliye tarihi esas alınır.
NorFULL Paylaşım Mekanı | Aöf,AöL,Ehliyet,Ögs Sınavları Paylaşımı | NorFuLL Paylaşım Sayfa 22
• Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiylecezasının infazına karar verilen hükümlünün, koşullu salıverilme
tarihinekadar;
o Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması,
o Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altındabulundurulması,
o Belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi,
o Belirlenen programlara katılması,
yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabitutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir.
Koruma Kurulları, denetimli serbestlik hizmetlerikapsamında, mağdurlar ile ceza infaz
kurumlarından salıverilen hükümlülere “yardımcı olmak” üzereoluşturulmuş bir kuruldur.
Koruma kurullarının genel amacı şu şekildedir:
• Suçtan zarar görenlere yardımcı olmak,
• Ceza infaz kurumlarından salıverilen hükümlülere yardımcıolmak,
• Hükümlülerin topluma uyum sağlamasını kolaylaştırmak veyeniden suç işlemesini önlemek,
• Bu şekilde toplumsal düzeni korumaktır.
Çocuk Koruma Kanunu
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu 03.07.2005’te kabuledilmiştir Bu kanunun amacı, korunma ihtiyacı olan veya suça
sürüklenençocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasınailişkin usûl ve esasları
düzenlemek olarak belirlenmiştir.
Bu kanunun uygulanmasında çocuğun haklarının korunmasıamacıyla;
• Çocuğun yaşama, gelişme, korunma ve katılım haklarınıngüvence altına alınması,
• Çocuğun yarar ve esenliğinin gözetilmesi,
• Çocuk ve ailesinin herhangi bir nedenle ayrım cılığa tâbitutulmaması,
• Çocuk ve ailesi bilgilendirilmek suretiyle karar sürecinekatılımlarının sağlanması,
• Çocuğun, ailesinin, ilgililerin, kamu kurumlarının vesivil toplum kuruluşlarının işbirliği içinde çalışmaları,
• İnsan haklarına dayalı, adil, etkili ve süratli bir usûlizlenmesi,
• Soruşturma ve kovuşturma sürecinde çocuğun durumuna uygunözel ihtimam gösterilmesi,
• Kararların alınmasında ve uygulanmasında, çocuğun yaşınave gelişimine uygun eğitimini ve öğrenimini, kişiliğini ve
toplumsalsorumluluğunu geliştirmesinin desteklenmesi,
• Çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ilehapis cezasına en son çare olarak
başvurulması,
• Tedbir kararı verilirken kurumda bakım ve kurumda tutmanınson çare olarak görülmesi,
kararların verilmesinde ve uygulanmasında toplumsalsorumluluğun paylaşılmasının sağlanması,
• Çocukların bakılıp gözetildiği, tedbir kararlarınınuygulandığı kurumlarda yetişkinlerden ayrı tutulmaları,
• Çocuklar hakkında yürütülen işlemlerde, yargılama vekararların yerine getirilmesinde
kimliğinin başkaları tarafından belirlenememesine yönelikönlemler alınması ilkeleri gözetilir.
Çocuk Koruma Kanunu’na göre beş tedbirin uygulanmasımümkündür. Bunlar:
• Danışmanlık tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olankimselere çocuk yetiştirme konusunda; çocuklara da eğitim ve
gelişimleri ileilgili sorunlarının çözümünde yol göstermeye,
• Eğitim tedbiri, çocuğun bir eğitim kurumuna gündüzlü veyayatılı olarak devamına; iş ve
meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinmekursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut
kamuya ya da özelsektöre ait işyerlerine yerleştirilmesine,
• Bakım tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimseninherhangi bir nedenle görevini
yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmî veya özel bakımyurdu ya da koruyucu aile
hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlarayerleştirilmesine,
• Sağlık tedbiri, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığınınkorunması ve tedavisi için gerekli geçici
veya sürekli tıbbî bakım ve rehabilitasyonuna, bağımlılıkyapan maddeleri kullananların
tedavilerinin yapılmasına,
• Barınma tedbiri, barınma yeri olmayan çocuklu kimselereveya hayatı tehlikede olan hamile
kadınlara uygun barınma yeri sağlamaya yönelik tedbirdir.
Acil Korunma KararıAlınması
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun, acil koruma kararıalınmasına ilişkin 9. maddesine göre:
• Derhâl korunma altına alınmasını gerektiren bir durumunvarlığı hâlinde çocuk, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (Mülga) tarafından bakımve gözetim altına alındıktan
sonra acil korunma kararının alınması için Kurum tarafındançocuğun Kuruma geldiği tarihten
itibaren en geç beş gün içinde çocuk hâkimine müracaatedilir. Hâkim tarafından, üç gün içinde talep hakkında karar
verilir. Hâkim,çocuğun bulunduğu yerin gizli tutulmasına ve gerektiğinde kişisel ilişkinintesisine karar verebilir.
• Acil korunma kararı en fazla otuz günlük süre ile sınırlıolmak üzere verilebilir. Bu süre içinde Kurumca çocuk hakkında
sosyal incelemeyapılır. Kurum, yaptığı inceleme sonucunda, tedbir kararı alınmasınıngerekmediği sonucuna varırsa bu
yöndeki görüşünü ve sağlayacağı
NorFULL Paylaşım Mekanı | Aöf,AöL,Ehliyet,Ögs Sınavları Paylaşımı | NorFuLL Paylaşım Sayfa 23
hizmetleri hâkime bildirir. Çocuğun, ailesine teslim edilipedilmeyeceğine veya uygun görülen başkaca bir tedbire hâkim
tarafından kararverilir.
• Kurum, çocuk hakkında tedbir kararı alınması gerektiğisonucuna varırsa hâkimden koruyucu ve destekleyici tedbir kararı
verilmesinitalep eder.
Çocuk Koruma Kanunu’nda çocuk mahkemelerinin görev veyetkileri hakkında maddeler de
bulunmaktadır. Anılan Kanunun 25. maddesine göre:
• Çocuk mahkemesi, tek hâkimden oluşur. Bu mahkemeler her ilmerkezinde kurulur. Ayrıca,
bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önündetutularak belirlenen ilçelerde
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarakkurulabilir Çocuk mahkemelerinde yapılan duruşmalarda
cumhuriyet savcısıbulunmaz.
• Çocuk ağır ceza mahkemelerinde bir başkan ile yeteri kadarüye bulunur ve mahkeme bir
başkan ve iki üye ile toplanır. Bu mahkemeler bölgelerincoğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen
yerlerdeHâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak kurulur.
Çocuk MahkemelerininGörevi
5395 sayılı Kanunun 26. maddesine göre, çocuk mahkemeleriningörevleri şunlardır:
• Çocuk mahkemesi, asliye ceza mahkemesi ile sulh cezamahkemesinin görev alanına giren
suçlar bakımından, suça sürüklenen çocuklar hakkındaaçılacak davalara bakar.
• Çocuk ağır ceza mahkemesi, çocuklar tarafından işlenen veağır ceza mahkemesinin görev
alanına giren suçlarla ilgili davalara bakar.
• Mahkemeler ve çocuk hâkimi, bu Kanunda ve diğer kanunlardayer alan tedbirleri almakla
görevlidir.
• Çocuklar hakkında açılan kamu davaları, Kanunun 17 nciMaddesi hükümleri saklı kalmak
kaydıyla bu Kanunla kurulan mahkemelerde görülür.
Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usûl veEsaslar Hakkında Yönetmelik
23.12.2006 tarihli 26386 sayılı Resmi Gazetedeyayınlanmıştır. Bu yönetmeliğin amacı, korunma ihtiyacı olan veya
suçasürüklenen çocukların korunması, haklarının ve esenliklerinin güvence altınaalınması ile Çocuk Koruma Kanunu’nun
uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslarıdüzenlemektir.
Çocuk Koruma Sistemi
Aşağıda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun(Mülga) çocuk koruma sistemiyle ilgili mevzuatı yer almaktadır:
Aile ve SosyalPolitikalar Bakanlığı, 08.06.2011 tarih ve 27958 Mükerrer sayı ile ResmiGazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren 633 sayılı Aile ve Sosyal PolitikalarBakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ilekurulmuştur. Bu bakanlığın kurulmasıyla Sosyal Hizmetler ve Çocuk EsirgemeKurumu kapatılmışt ır. Bununla birlikte
henüz çok yeni olan bakanlığın mevzuatıtamamen şekillenmemiş olup Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun
çocukmevzuatı hala kullanılmaktadır.
ÇOCUK KORUMA SİSTEMİMEVZUATI
Konusu: Korunmaya Muhtaç Çocuklar
Kapsamı/Amacı: Korunmaya, bakıma veya yardıma muhtaç aile,çocuk, engelli, yaşlı ve diğer
kişilere götürülen sosyal hizmetlere ve bu hizmetleriyürütmek üzere kurulan teşkilatın kuruluş, görev, yetki ve
sorumluluklar ilefaaliyet ve gelirlerine ait esas ve usulleri belirlemektedir.
İlgili Mevzuatın Adı ve Kabul Tarihi: Sosyal HizmetlerKanunu
Kanun numarası: 2828
Kanun kabul tarihi:24.5.1983
Konusu: Korunma İhtiyacı Olan Çocuk; Suça Sürüklenen Çocuk
Kapsamı/Amacı:
İlgili Mevzuatın Adı ve Kabul Tarihi: Koruma Bakım ve RehabilitasyonMerkezleri İle Bakım Ve Sosyal Rehabilitasyon
Merkezleri Yönetmeliği
Resmi Gazete tarihi:04.09.2009
Resmi Gazete sayısı:27339
Konusu: Koruyucu Aile Hizmeti
Kapsamı/Amacı: Koruyucu aile seçimini, koruyucu aileninçocuklarla ilgili sorumluluklarını, idare ile olan ilişkilerini,
hizmetinişleyişini ve koruyucu aileye bu hizmetin karşılığı olarak yapılacak ödemelereilişkin esasları kapsamaktadır.
İlgili Mevzuatın Adı ve Kabul Tarihi: Koruyucu AileYönetmeliği
Resmi Gazete tarihi:14.10.1993
Resmi Gazete sayısı:21728
138 Sayılı ILOİstihdama Kabulde Asgari Yaş Sözleşmesi
06.06.1973 tarihinde ILO tarafından kabul edilen ve27.01.1998 tarihinde de Türkiye tarafından onaylanan 138 sayılı
sözleşme ilesektörlere bakılmaksızın genel bir yaş sınırı tespit edilmiştir. Sözleşmede“ülkelerin belirleyeceği asgari yaş
sınırı, zorunlu öğrenim yaşının bittiğiyaşın altında ve her halükarda on beş yaşın altında olmayacaktır”denilmektedir.
182 Sayılı KötüŞartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkinAcil Önlemler
Sözleşmesi
182 sayılı Sözleşme, 17.06.1999 tarihinde ILO tarafındankabul edilmiş; 25.01.2001 tarihinde Türkiye tarafından da
onaylanmıştır.
Sözleşmenin 3. maddesinde de ifade edildiği şekilde; “enkötü biçimlerdeki çocuk işçiliği”;
• Çocukların alım-satımı ve ticareti, borç karşılığı veyabağımlı olarak çalıştırılması ve askeri
çatışmalarda çocukların zorla ya da zorunlu tutularakkullanılmasını da içerecek şekilde zorla ya da mecburî çalıştırılmaları
gibikölelik ve kölelik benzeri uygulamaların tüm biçimlerini;
• Çocuğun fahişelikte, pornografik yayınların üretimindeveya pornografik gösterilerde
kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunu;
• Çocuğun özellikle ilgili uluslararası anlaşmalardabelirtilen uyuşturucu maddeler in üretimi ve ticareti gibi yasal
olmayanfaaliyetlerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunu;
• Doğası veya gerçekleştirildiği koşullar itibariyleçocukların sağlık, güvenlik veya ahlaki
gelişimleri açısından zararlı olan işi kapsamaktadır.
İş Kanunu
4857 sayılı İş Kanunu 22.05.2003 tarihinde kabul edilmiştirAnılan kanunun çalıştırma yaşına ilişkin 71. maddesine göre,
“Onbeş yaşınıdoldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır.
Onsekiz yaşını doldurmamışçocuk ve genç işçiler bakımından yasak olan işler ile onbeş yaşını tamamlamış,ancak
onsekiz yaşını tamamlamamış genç işçilerin çalışmasına izin verilecekişler, ondört yaşını bitirmiş ve ilköğretimini
tamamlamış çocuklarınçalıştırılabilecekleri hafif işler ve çalışma koşulları Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı tarafından
altı ay içinde çıkarılacak bir yönetmeliklebelirlenir.
Temel eğitimi tamamlamış ve okula gitmeyen çocuklarınçalışma saatleri günde yedi ve haftada otuzbeş saatten fazla
olamaz. Ancak,onbeş yaşını tamamlamış çocuklar için bu süre günde sekiz ve haftada kırk saatekadar artırılabilir.
4857 sayılı İş Kanununun yer ve su altında çalıştırmayasağına ilişkin 72. maddesine göre, “Maden ocakları ile kablo
döşemesi,kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yer altında veya su altında çalışılacakişlerde onsekiz yaşını doldurmamış
erkek ve her yaştaki kadınlarınçalıştırılması yasaktır.” Yine gece çalıştırma yasağına ilişkin 73. maddeyegöre “Sanayiye
ait işlerde onsekiz yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçileringece çalıştırılması yasaktır.”
Anılan Kanunun ağır ve tehlikeli işleri ilişkin 85.maddesine göre, “Onaltı yaşını doldurmamış genç işçiler ve çocuklar ağır
vetehlikeli işlerde çalıştırılamaz.
TÜRKİYE’DE GENÇLİKMEVZUATI
Anayasa
1982 Anayasasında gençlik konusu, “Gençliğin Korunması”başlığı altında, 58. maddede ele alınmıştır.
Buna göre:
“Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiğigençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları
doğrultusunda veDevletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaçedinen görüşlere karşı
yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.
Gençlik ve SporBakanlığı
Kararname Bakanlar Kurulunca 03.06.2011 tarihindekararlaştırılmıştır.
638 sayılı Gençlik ve Spor Bakanlığının Teşkilat veGörevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname’ye göre Gençlik ve Spor Bakanlığının görevlerişunlardır:
• Gençliğin kişisel ve sosyal gelişimini destekleyicipolitikaları tespit etmek, farklı genç
gruplarının ihtiyaçlarını da dikkate alarak gençlerin kendipotansiyellerini
gerçekleştirebilmelerine imkân sağlamak, karar alma veuygulama süreçleri ile sosyal hayatın
her alanına etkin katılımını sağlayıcı öneriler geliştirmekve bu doğrultuda faaliyetler yürütmek, ilgili kurumların gençliği
ilgilendirenhizmetlerinde koordinasyon ve işbirliğini s ağlamak
• Gençlik çalışma ve projelerine ilişkin usul ve esaslarıbelirlemek
• Gençlik çalışma ve projeleri yapmak, bu çalışma veprojeleri desteklemek, bunların uygulama ve sonuçlarını denetlemek
• Spor faaliyetlerinin plan ve program dâhilinde ve mevzuatau ygun bir şekilde yürütülmesini
gözetmek, gelişmesini ve yaygınlaşmasını teşvik edicitedbirler almak
• Spor alanında uygulanacak politikaları tespit etmek veuluslararası kuralların ve talimatların
uygulanmasını temin etmek
• Mevzuatla Bakanlığa verilen diğer görev ve hizmetleriyapmak
Gençlik ve SporBakanlığı Merkez Teşkilatı
Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:


• Gençlere yönelik istismarın ve şiddetin engellenmesi ilegençler arasında her türlü ayrımcılığın giderilmesi amacıyla
gerekli tedbirlerialmak ve bu hususlarda öneriler geliştirmek
• Yurtiçi veya yurtdışında gençlikle ilgili toplantı, kurs,seminer ve benzeri faaliyetler
düzenlemek, düzenlenen faaliyetlere katılmak ve bufaaliyetleri desteklemek
• Sosyal hayatın her alanına gençliğin etkin katılımınısağlayıcı öneriler geliştirmek
• Gençlik derneklerinin tescil, vize ve aktarma işlemleriniyapmak
• Gençleri kötü alışkanlıklardan koruyacak çalışmalar yapmakve bu konuda faaliyetler yürütmek
• Ulusal ve yerel düzeyde gençlik etkinlikleri düzenlemek
• Gençlik haftası etkinliklerini düzenlemek
• Gençlik alanında faaliyet gösteren sivil toplumkuruluşları ile kamu kurum ve kuruluşları,
mahalli idareler ve üniversitelerin ilgili birimleriyleilişkileri yürütmek
• Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak
Gençlik ve SporBakanlığı Bağlı Kuruluşları
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın hizmet birimleri dışında bağlıkuruluşlar da yer almaktadır. Bunlar:
• Spor Genel Müdürlüğü
• Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
• Spor Toto Teşkilat Başkanlığı
Spor Genel Müdürlüğü
Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Genel Müdürlüğü’nün görevlerişunlardır:
• Vatandaşın ve okul dışı gençlerin fizik, moral güç veyeteneklerini sağlayan beden eğitimi, oyun, jimnastik ve spor
faaliyetlerinisevk ve idare etmek,
• Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bütün öğretim kurumlarının;yurt içi ve yurt dışı spor
faaliyetlerini programlamak, beden eğitimi ve sporfaaliyetlerinin esaslarını tespit etmek,
yürütmek, bu faaliyetlere ait araç, gereç ve benzeriihtiyaçları sağlamak,
• Okul dışı izcilik ve spor faaliyetlerini programlamak,düzenlemek, yönetmek ve gelişmesini
sağlamak; spor idarecisi, antrenör, monitör, spor elemanlarıve hakemleri yetiştirmek, eğitmek, sayılarını artırmak, eğitim
merkezlerikurmak,
• Sporcu ve spor kulüplerinin tescil, vize, aktarmaişlemlerini yapmak,
• Spor federasyonlarının kurulması ve spor dallarını belirlemekiçin gerekli usul ve esasları tayin ve tespit etmek,
• Sporcu sağlığı ile ilgili tedbirleri almak, sporcu sağlıkmerkezleri açmak , açtırmak, işletmek,
işletilmesine yardımcı olmak, sporcuların sigortalanmasıişlemlerini yapmak ve yaptırmak,
• Spor müsabakalarında milletlerarası kuralların ve hertürlü talimatın uygulanmasını sağlamak,
• Bu Kanuna göre tescili yapılmış bulunan spor klüp vekuruluşları ile spor amacını taşıyan
teşekkül, sporcu ve spor elemanlarını denetlemek,
• Başarılı sporculara ve çalıştırıcılarına ayni ve nakdiyardım yapmak ve yapılmasını sağlamak, ödüllendirmek,
• İlgili mevzuat ve Bakanlıkça, verilen benzeri görevleriyapmak.
Yüksek Öğrenim veKredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu 16.08.1961 dekabul edilmiştir
Genel Müdürlük, Bakanlık mevzuat çalışmaları tamamlanıncayakadar 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Kanunu hükümlerinetabidir.
351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunugereğince,
• 1962 yılından itibaren öğrenim kredisi,
• 2547 sayılı Yüksek Öğrenim Kanunu gereğince, 1985 yılındanitibaren katkı kredisi,
• 5102 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs, KrediVerilmesine İlişkin Kanun gereğince, 2004 yılından itibaren de
burs verilecektir.
Kurum; 1961 yılında 351 sayılı Kanun ile kurulmuştur. Kurum,başlangıçta Millî Eğitim Bakanlığının denetiminde iken, bu
denetim 06 Şubat1970 günlü Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi gereğince Gençlik ve Spor Bakanlığınadevredilmiş, Aralık
1983 tarihinden itibaren 179 sayılı KHK ve 3797 sayılıKanun hükümleri uyarınca Millî Eğitim Bakanlığının bağlı kuruluşu,
04 Mayıs2009 tarih ve 27218 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlananCumhurbaşkanlığı onayı ile Başbakanlığa
bağlı kuruluş haline getirilmiştir.Başbakanlığın 04.05.2009 tarihli ve 2009/6 sayılı Genelgesiyle yapılan görevdağılımında
Kurum Devlet Bakanlığının görev alanları içerisinde yer almıştır.
08.06.2011 tarihli 27598 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetedeyayımlanan 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Gençlik ve Spor Bakanlığıkurulmuştur.
08.07.2011 tarih ve 27988 sayılı Resmi Gazetede yayımlananCumhurbaşkanlığı onayı ile Yüksek Öğrenim Kredi Ve
Yurtlar Kurumunun 27.04.1984tarihli ve 3046 sayılı Kanuna 08.06.2011 tarihli ve 643 sayılı Kanun HükmündeKararname
ile eklenen 19/A maddesi uyarınca Gençlik ve Spor Bakanlığınabağlanması uygun görülmüştür.
Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs Kredi Verilmesineİlişkin Kanun

5102 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs Verilmesineİlişkin Kanun 03.03.2004 tarihinde Kabul edilmiştir Bu
Kanunun amacı; yurtiçinde ve dışında yüksek öğrenim gören öğrencilere burs, kredi ve nakdî yardımverilmesiyle ilgili
esas ve usulleri düzenlemektir.
Öğrenim KredisiYönetmeliği
Bu yönetmeliğin amacı, Yüksek Öğrenim Kredi ve YurtlarKurumunca verilecek öğrenim kredisi ile ilgili işlemlerin usul ve
esaslarınıtespit etmektir. Bu yönetmelik, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumundanöğrenim kredisi alacak,
yükseköğrenim gören başarılı ve ihtiyaç sahibiöğrencilere, öğrenim kredisinin hangi şartlarla verileceği ve
lüzumundakredinin kesilmesini, bu kredinin Kuruma geri ödenmesi ile buna ilişkin hak veyükümlülükleri kapsamaktadır.
Katkı KredisiYönetmeliği
Katkı Kredisi Yönetmeliğinin amacı, Yüksek Öğrenim Kredi veYurtlar Kurumunca verilecek katkı kredisi ile ilgili işlemlerin
usul veesaslarını tespit etmektir.
Bu Yönetmelik, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumundankatkı kredisi alacak, yükseköğrenim gören başarılı ve
ihtiyaç sahibiöğrencilere katkı kredisinin hangi şartlarla verileceğini ve lüzumunda kredininkesilmesini, bu kredinin Kuruma
geri ödenmesi ile buna ilişkin hak veyükümlülükleri kapsamaktadır.
Burs Yönetmeliği
Burs yönetmeliğinin amacı, Yüksek Öğrenim Kredi ve YurtlarKurumu tarafından yüksek öğrenim öğrencilerine burs-kredi
verilmesine ilişkinusul ve esasları düzenlemektir.
Bu Yönetmelik, 5102 sayılı Yüksek Öğrenim ÖğrencilerineBurs, Kredi Verilmesine İlişkin Kanunun 2. maddesinde
belirtilen kamu kurum vekuruluşlarının (Vakıf üniversiteleri hariç) kendi mevzuatlarındaki kriterleregöre belirleyecekleri
öğrenciler ile Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumutarafından belirlenecek öğrencilere hangi şartlarla burs-kredi
verileceği ilebunların kesilmesi ve lüzumu halinde tahsiline ilişkin hak ve yükümlülüklerikapsamaktadır.
Gençlik MerkezleriYönetmeliği
Bu Yönetmeliğin amacı; gençlerin serbest zamanlarını sosyal,kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlerle değerlendirmek,
bilgi ve becerisahibi olmalarına yardımcı olmak, gençlik faaliyetlerini planlamak,programlamak, yönetmek, denetlemek,
değerlendirmek ve geliştirmek amacı ilekurulan gençlik merkezlerinin iş ve işleyişiyle ilgili usul ve esaslarıdüzenlemektir.
Gençlik merkezlerinin amaçları şunlardır:
• Gençlerin Atatürk ilkeleri doğrultusunda, ülkesine vemilletine yararlı, araştırıcı, yaratıcı,
birleştirici, yeteneklerini geliştirmek ve toplumsal yaşamagönüllü olarak katılmalarını sağlamak
• Gençlerin serbest zamanlarını ilgi, istek ve yetenekleridoğrultusunda değerlendirmelerini
sağlamak, onları sosyal, kültürel, sanatsal ve sportiffaaliyetlere yönlendirmek
• Diğer illerdeki gençlik merkezi üyeleri ile birlikteprojeler üreterek bu projeler aracılığı ile
gençler arasında değişim programları yapılmasını sağlamak
• Gençlerin sosyal kişiliklerinin gelişmesine katkıdabulunarak, topluma uyumlu olmalarını
sağlamak
• Gençlerin kültürel ve psiko-sosyal ihtiyaçlarınıkarşılayarak, bireysel ve toplumsal ilişkilerinde sağlıklı ve dengeli
kişilikgeliştirmelerine katkıda bulunmak ve onları zararlı alışkanlıklardankorumak
• İlgi ve yetenekleri doğrultusunda bilgi ve becerileriniartırmak
• Gençlerin sorunlarına yardımcı olmak, rehberlik vedanışmanlık yapmak
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulmasıyla SosyalHizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kapatılmıştır
2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme KurumuKanununa Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Anılan 3413 sayılı bu Kanun 25.02.1988 tarihinde kabuledilmiştir Bu kanunla 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme KurumuKanunu’na aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Ek Madde 1’e göre, “Kamu Kurum ve Kuruluşları, reşit olanakadar Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu GenelMüdürlüğü tarafından bakılan ve korunan çocuklar için, her
yılbaşındaki, hangistatüde olursa olsun, serbest kadro mevcutlarının binde biri nispetindekikısmını ayırarak bu çocuklar
arasında yapılacak giriş sınavlarında başarılıolanlar arasından atama yaparlar.
Korunmaya Muhtaç Çocukların İşe Yerleştirilmesineİlişkin Tüzük
Bu tüzük korunma ya muhtaç çocukların, korunmaları sonaerdikten sonra işe yerleştirilmelerinin esas ve usullerini, kamu
kurum vekuruluşlarının bu konudaki yükümlülükleriyle Sosyal Hizmetler ve Çocuk EsirgemeKurumuyla diğer kurumlar
arasındaki eşgüdümün sağlanmasına ilişkin hükümleridüzenler (md. 1).
Kurum, kamu kurum ve kuruluşlarına gönderdiği isimlistelerini düzenlerken korunmaya muhtaç çocuğun muhtaçlığının
belirlenmesinde,aşağıdaki öncelik sırasını gözönünde bulundurur (md. 8).
• Bu tüzük hükümlerinden daha önce yararlanmamış olması,
• Ailesinin olmaması,

• Evli veya çocuklu olması,
• Diğer adaylara göre yaşlı olması,
• Herhangi bir işte çalışmıyor olması,
• Halen bir sosyal hizmet kuruluşunda kalıyor olması
Korunmaya muhtaççocukların işe alınmalarına ilişkin olarak yapılacak sınavlar, kamu kurum vekuruluşlarının ilgili
yönetmeliklerindeki hükümlerine göre ayrı olarak yapılırve değerlendirilir. Sınav çağrısı ilgili kamu kurum ve kuruluşunca
yapılır.
Kamu kurum ve kuruluşları, giriş sınavına katılan vekatılmayan korunmaya muhtaç çocuklarla sınav sonucunda işe alınan
vealınmayanları, alınmama nedeniyle birlikte bir ay içinde Kuruma bildirmekzorundadır (md. 9).
Yetiştirme Yurtlarının Kuruluş veİşleyişine İlişkin Yönetmelik
Bu Yönetmeliğin amacı, yetiştirme yurtlarındaki hizmetintürü, niteliği ve işleyişine ilişkin esaslar ile kuruluş ve personelin
görev,yetki ve sorumluluklarını belirlemektir.
Bu yönetmelik, 13-18 yaş ve 18 yaşın üzerinde korunmakararının devamını gerektiren koşulları taşıyan korunmaya
muhtaç çocukları;Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı, demokrasi bilincine sahip, insan haklarınasaygılı, çağdaş, beden, ruh
ve duygusal gelişimleri sağlıklı, topluma yararlıbireyler olarak yetiştirmek, korumak, bir iş veya meslek sahibi
yapmaklagörevli ve yükümlü olan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlıyetiştirme yurtlarını
kapsamaktadır.
Çocuk ve GençlikMerkezleri Yönetmeliği
Bu Yönetmelik, sokakta yaşayan ve çalıştırılan çocukları vegençleri bedensel, ruhsal ve duygusal gelişimleri açısından
tehlikeyaratabilecek risklerden korumak, temel gereksinimlerini gidermelerine yardımcıolmak, gerektiğinde geçici olarak
barınmaları için gerekli hizmetleri sunmakveya sunulmasını sağlamak, belirli bir süreç sonunda kendi kendilerine
yeterlihale gelmelerini sağlayıcı her türlü sosyal hizmet müdahaleleri ile rehabiliteedici mesleki çalışmaları
gerçekleştirmek, aile ve topluma yönelik
çalışmaları yapmakla yükümlü Sosyal Hizmetler ve ÇocukEsirgeme Kurumu Çocuk ve Gençlik Merkezlerini ve bu
Merkezlerle bağlantılıbirimleri kapsamaktadır.
Çocuk ve Gençlik Merkezinin görevleri şu şekildedir:
• Sokakta yaşayan ve/veya çalıştırılan çocukların, sokaktakarşılaşabilecekleri her türlü tehlikeden korunması amacıyla
gerekli sosyalhizmet programlarını hazırlamak ve uygulamak,
• Çocuklarla ilgili her türlü yönetsel ve meslekselkayıtları tutmak, belgeleri saklamak,
• Çocukların ve ailelerin iş ve meslek sahibi edinmek üzereeğitilmeleri ve işe yerleştirilmesine yönelik gerekli çalışmaları
yürütmek,ilgili kurumlarla işbirliği yapmak ve eşgüdümü sağlamak,
• Ekonomik yoksunluk içerisinde olduğu tespit edilençocukların ve ailelerinin, sosyal yardım
kaynaklarından ve kurumlarından yararlanmalarını sağlamak,
• Çocukların ve ailelerin durumlarını inceleyerek, 2828sayılı Kanun kapsamında koruma altına alınması gereken
çocuklara ilişkin ilgilimevzuat doğrultusunda işlemleri başlatmak,
• Çocukların sosyalleşmesini sağlayıcı her türlü sosyal,kültürel, sanatsal ve sportif etkinlikleri
düzenlemek,
• Sokakta yaşayan ve çalıştırılan çocuklara ailelerine vetopluma yönelik her türlü sosyal hizmet programlarını hazırlamak
veuygulamak,
• Konuyla ilgili kamu ve gönüllü kuruluşlar ve kişiler ileişbirliği yapmak, eşgüdüm içinde
çalışmayı sağlayıcı önlemleri almak,
• Merkezde çalışan personele ve hizmetlerin yürütülmesindebirlikte çalışılan kurum, kuruluş ve kişilere yönelik sorun
alanına veuygulamalara ilişkin hizmet içi eğitim programlarını düzenlemek,
Avrupa Birliği Bakanlığı
Ülkemizde, Ocak 2002 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararı ile Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)
bünyesinde Ulusal Ajans görevini yerine getirmek üzere bir daire başkanlığı kurulmuştur (AB Eğitim ve Gençlik
Programları Dairesi). Diğer taraftan, Türkiye'nin AB programlarından yararlanmasını sağlayacak olan ve daha önce
taraflarca 26 Şubat 2002 tarihinde imzalanmış bulunan Çerçeve Anlaşmayı onaylayan 4763 sayılı Kanun da TBMM
tarafından görüşülerek uygun bulunmuş ve 28Haziran 2002 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
girmiştir.Anlaşmanın içeriği ve dayandığı Bakanlar Kurulu Kararı ise imzaların tamamlanmasından sonra 1 Eylül 2002
tarihli Resmi Gazetede yayınlanmıştır.
Avrupa BirliğiEğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı Çalışma Usul ve EsaslarıHakkında Yönetmelik
Bu Yönetmeliğin amacı; Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları
Merkezi Başkanlığının, çalışma usul ve esasları ile hizmet birimleri ve bu birimlerin görev, yetki ve sorumluluklarının
belirlenmesidir.
Merkezin görevleri şunlardır (md. 6):
• Komisyon ile ulusal otoriteler arasında yapılan müzakereler sonucunda onaylanan çalışma
planları ve bütçenin uygulanmasıyla programların ülke içinde duyurulması ve tanıtılması

• Komite tarafından tespit edilen genel politikalar ile çalışma esas ve usulleri çerçevesinde
programlara katılım çalışmalarının koordine edilmesi,yürütülmesi ve izlenmesi
• Merkezin gerçekleştirdiği çalışmalar hakkında komisyona veulusal otoriteye raporlar sunulması
• Program uygulamaları hakkında Komisyon ile gerekli görüşmelerin yapılması ve uygulama
sözleşmelerinin imzalanması
• Programlar kapsamındaki ülke merkezli faaliyetlerin; ülke merkezli faaliyetler için yapılan
anlaşmaların sözleşmeye tabi hükümleri, ilgili programların uygulama el kitapları, Avrupa
Topluluğunun genel bütçesine uygulanacak 25/6/2002 tarihli ve 1605/2002 sayılı Konsey Mali Yönetmeliğinin HibelerBaşlık IV bölümü ile Komisyonun 23/12/2002 tarihli ve
2342/2002 sayılı yönetmeliğinde yer alan uygulama için detaylı kurallar çerçevesinde idare edilmesi
p~� &s;� P� x�� >
• Kurumsal destek hizmetleri
o Koruyucu ve önleyici tedbir kararları ile zorlama hapsinin verilmesine ve uygulanmasına
ilişkin veri toplayarak bilgi bankası oluşturmak, tedbir kararlarının sicilini tutmak.
o Korunan kişiye verilen barınma, geçici maddi yardım, sağlık, adlî yardım hizmetleri ve
diğer hizmetleri koordine etmek.
o Gerekli hâllerde tedbir kararlarının alınmasına ve uygulanmasına yönelik başvurularda
bulunmak.
o Bu kanun kapsamındaki şiddetin sonlandırılmasına yönelik bireysel ve toplumsal ölçekte
programlar hazırlamak ve uygulamak.
o Bakanlık bünyesinde kurulan çağrı merkezinin bu kanunun amacına uygun olarak
yaygınlaştırılması ve yapılan müracaatların izlenmesini sağlamak.
o Bu kanun kapsamındaki şiddetin sonlandırılması için çalışan ilgili sivil toplum
kuruluşlarıyla işbirliği yapmak.
• Korunan kişilere yönelik destek hizmetleri
o Kişiye hakları, destek alabilecekleri kurumlar, iş bulma ve benzeri konularda rehberlik
etmek ve meslek edindirme kurslarına katılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmak.
o Verilen tedbir kararıyla ulaşılmak istenen amacın gerçekleşmesine yönelik önerilerde
bulunmak ve yardımlar yapmak.
o Tedbir kararlarının uygulanmasının sonuçlarını ve kişiler üzerindeki etkilerini izlemek.
o Psiko-sosyal ve ekonomik sorunların çözümünde yardım ve danışmanlık yapmak.
o Hâkimin isteği üzerine; kişinin geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik ve
psikolojik durumu hakkında ayrıntılı sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunmak.
o İlgili merci tarafından istenilmesi halinde, tedbirlerin uygulanmasının sonuçları ve ilgililer
üzerindeki etkilerine dair rapor hazırlamak.
o 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu
hükümleri uyarınca maddi destek sağlanması konusunda gerekli rehberliği yapmak.
• Şiddeti uygulayan kişiye verilecek destek hizmeti
o Hâkimin isteği üzerine; kişinin geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik ve
psikolojik durumu ile diğer kişiler ve toplum açısından taşıdığı risk hakkında ayrıntılı sosyal
araştırma raporu hazırlayıp sunmak.
o İlgili makam veya merci tarafından istenilmesi halinde, tedbirlerin uygulanmasının sonuçları ve ilgililer üzerindeki
etkilerine dair rapor hazırlamak.
o Teşvik edici, aydınlatıcı ve yol gösterici mahiyette olmak üzere kişinin;
• Öfke kontrolü, stresle başa çıkma, şiddeti önlemeye yönelik farkındalık sağlayarak tutum ve
davranış değiştirmeyi hedefleyen eğitim ve rehabilitasyon programlarına katılmasına,
• Alkol, uyuşturucu, uçucu veya uyarıcı madde bağımlılığının ya da ruhsal bozukluğunun
olması halinde, bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavi olmasına,
• Meslek edindirme kurslarına katılmasına, yönelik faaliyetlerde bulunmak.
Son olarak; şiddet mağduru ile şiddet uygulayana yönelik hizmetler, zorunlu haller dışında farklı birimlerde sunulur.
 

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
ÜNİTE – 4
Yaşlılar ve Engellilerle İlgili Mevzuat
ANAYASAL ÇERÇEVE
1982 Anayasasının 61. maddesi sosyal hizmetler alanına giren grupları açık bir şekilde belirlemiş, korunmaya, bakıma,
yardıma ve rehabilitasyona muhtaç çocuk, sakat ve yaşlılara öncelik tanıyarak, devletin bu alanda gerekli örgüt ve
kuruluşları kurması veya kurdurması hükmünü getirmiştir. 1982 Anayasası’nın 10.42.49.50.61. ve 62. maddelerinde diğer
özel gereksinim gruplarının yanı sıra yaşlıların ve engellilerin korunması ve güçlendirilmesi gereğini gösteren hükümler
bulunmaktadır.
Buna göre:
• Madde 10’da, kanun önünde eşitlik hakkı tanınmıştır.“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
• Madde 42’de, eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi tanınmıştır.“Kimse, eğitim ve öğrenim
hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri
alır.”
• Madde 49’da, çalışma hakkı ve ödevi tanınmıştır. “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat
seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği
önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.”
• Madde 50’de, çalışma şartları ve dinlenme hakkı belirtilmiştir. “Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde
çalıştırılamaz.
• Madde 60’da, sosyal güvenlik hakkı tanınmıştır. “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
• Madde 61’de, sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler tanımlanmıştır.
“Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.
ÖZÜRLÜLER KANUNU
Özürlülükle ilgili ulusal mevzuatımız incelendiğinde, 2005yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun engellilere ilişkin hizmetlerde temel yasal
düzenleme olduğu görülür. Bu düzenlemeyi kısaca“Özürlüler Kanunu” olarak adlandırabiliriz.
Özürlüler Kanunu’nun amacı; “özürlülüğün önlenmesi, engellilerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal
güvenliğine ilişkin sorunlarının çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak
tedbirleri alarak topluma katılımlarını sağlamak ve bu hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmaktır.”
52 maddeden oluşan Özürlüler Kanunu, engelli bireylerin:
• Özür sınıflandırmalarının nasıl yapılması gerektiğini,
• Bakım gereksinimlerinin nasıl karşılanacağını,
• Bakım hizmeti aldıkları kuruluşların ruhsatlandırma konusunu,
• Alacakları hizmetlerin standartlarına,
• Bakımlarının çeşitlerine,
• Rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmaları konusuna,
• Erken tanı ve koruyucu hizmetlerden yararlanmalarına,
• İş ve meslek analizlerinin yapılmasına,
• Mesleki rehabilitasyonlarının yapılması konusuna,
• İstihdam edilmeleri konusuna,
• Eğitim ve öğretimden yararlanmaları konusuna, çeşitli hükümlerde yer vermektedir.
Engellilerin rehabilitasyonu konusuna yer verilen 10.maddede; “Rehabilitasyon hizmetleri toplumsal hayata katılım ve
eşitlik temelinde özürlülerin bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak verilir. Rehabilitasyon kararının
alınması, plânlanması, yürütülmesi, sonlandırılması dâhil her aşamasında özürlü ve ailesinin aktif ve etkili katılımı
esastır.” hükmü yer almaktadır.
Mesleki rehabilitasyon başlıklı 13. maddede; “Özürlülerin yeteneklerine göre mesleğini seçme ve bu alanda eğitim alma
hakkı kısıtlanamaz. Özürlülerin yetenekleri doğrultusunda yapabilecekleri bir işte eğitilmesi,meslek kazandırılması, verimli
kılınarak ekonomik ve sosyal refahının sağlanması amacıyla meslekî rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmasının
sağlanması esastır.
Engellilerin istihdamıyla ilgili 14. maddede; “İşe alımda; iş seçiminden, başvuru formları, seçim süreci, teknik
değerlendirme, önerilen çalışma süreleri ve şartlarına kadar olan safhaların hiçbirinde özürlülerin aleyhine ayrımcı
uygulamalarda bulunulamaz. hükmüne yer verilmiştir.
2007 yılında New York’ta (ABD) imzalanan ve 2008’deülkemizin 5825 sayılı Kanunla onayladığı “Engellilerin Haklarına
İlişkin Sözleşme” engellilere yönelik hizmetlerde çerçeve niteliği taşımaktadır. Toplam50 maddeden oluşan Engelli
Haklarına İlişkin Sözleşme’nin temel amacı,“engellilerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde
yararlanmasını teşvik ve temin etmek ve insanlık onurlarına saygıyı güçlendirmektir.
Bu sözleşmenin dayandığı ilkeler şunlardır:
• Kendi seçimlerini yapma özgürlükleri ve bağımsızlıklarını da kapsayacak şekilde, kişilerin insanlık onuru ve bireysel
özerkliklerine saygı gösterilmesi;
• Ayrımcılık yapılmaması;
• Engellilerin topluma tam ve etkin katılımlarının sağlanması;
• Farklılıklara saygı gösterilmesi ve engellilerin insan çeşitliliğinin ve insanlığın bir parçası olarak kabul edilmesi;
• Fırsat eşitliği;
• Erişilebilirlik;
• Kadın-erkek eşitliği;
• Engelli çocukların gelişim kapasitesine ve kendi kimliklerini koruyabilme haklarına saygı
duyulması.
YAŞLILARA VEENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL KORUMA VE
BAKIM HİZMETLERİ
Yaşlılara ve engellilere yönelik sosyal koruma ve kurumsal bakım hizmetlerini içeren sosyal hizmetlerin temel yasal
dayanağı, 1983’ten2011 yılına kadar yürürlükte olan 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu
olmuştur.
2828 sayılı Kanunla kurulan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu “Ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde olan
özel ihtiyaç gruplarının ihtiyaçlarının karşılanmasını, çeşitli sorunların önlenmesi ve çözümlenmesine yardımcı
olunmasını, hayat standartlarının iyileştirilmesini amaçlayan sistemli ve programlı hizmetler bütünü olarak mahalli ve
ulusal düzeyde planlama, yönetim ve denetleme” görevini üstlenmiştir.
2011 yılı Ekim ayında yürürlüğe giren, 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmuştur. 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Kanunu ve bu kanunla diğer hizmet gruplarının yanı sıra yaşlılara ve engellilere hizmet
vermiş olan SHÇEK mülga olmuştur.
633 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü
kurulmuştur. İlgili Kanun Hükmünde Kararnamenin 2.maddesinde Bakanlığa özürlülerin ve yaşlıların her türlü engel, ihmal
ve dışlanmaya karşı toplumsal hayata ayrımcılığa uğramadan ve etkin biçimde katılımlarını sağlamak üzere; ulusal
politika ve stratejilerin belirlenmesini koordine etme, özürlülere ve yaşlılara yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerini
yürütme, bu alanda ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlama
görevi verilmiştir.
Kanun Hükmünde Kararname’nin 10. maddesinde Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne aşağıda sıralanan
görevler verilmiştir:
• Bakanlığın özürlülere ve yaşlılara yönelik koruyucu, önleyici, eğitici, geliştirici, rehberlik ve
rehabilite edici sosyal hizmet faaliyetlerini yürütmek ve koordine etmek,
• Özürlülerin sorunlarını ve çözüm yollarını araştırmak, bu konuda uygulamanın geliştirilmesine yönelik öneri ve
programlar hazırlamak ve uygulamak.
• Özürlülerle ilgili konularda inceleme ve araştırmalar yapmak, projeler hazırlamak ve
uygulamak.
• Münhasıran özürlülere tanınan haklar ve sunulan hizmetlerden yararlanmada kullanılmak üzere hazırlanan özürlü kimlik
kartlarına ilişkin işleri yürütmek.
• Yaşlılara yönelik sosyal hizmetlere ilişkin olarak ulusal düzeyde politika ve stratejilerin
belirlenmesi çalışmalarını koordine etmek, belirlenen politika ve stratejileri uygulamak,
uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek.
• Yaşlıların ve bakıma muhtaç özürlülerin, yaşamlarını evlerinden ve sosyal çevrelerinden
ayrılmadan sürdürebilecekleri sosyal desteklerin verilmesi için gerekli mekanizmaları kurmak, var olanları standardize
etmek, uygulamaları takip etmek ve denetlemek. .
• Kamu kurum ve kuruluşları, gönüllü kuruluşlar ile gerçek ve tüzel kişilerce özürlülere ve
yaşlılara yönelik yürütülen sosyal hizmet faaliyetlerine ilişkin ilke, usul ve standartları
belirlemek ve bunlara uyulmasını sağlamakla görevlendirilmiştir.
Yaşlı Hizmetleri
633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin öngördüğü esaslar doğrultusunda yaşlılara yönelik var olan hizmetlerin
iyileştirilmesi ve yeni hizmetlerin başlatılması çalışmaları;
• 2001’de yürürlüğe giren, Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri Yönetmeliği,
• 2008’de yürürlüğe giren, Özel Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım Merkezleri Yönetmeliği
• 1987’de yürürlüğe giren, Kamu Kurum ve Kuruluşları Bünyesinde açılacak Huzurevlerinin
kuruluş ve İşleyiş Esasları Hakkında Yönetmelik ve
• 2008’de yürürlüğe giren, Yaşlı Hizmet Merkezlerinde Sunulacak Gündüzlü Bakım ile Evde
Bakım Hizmetleri Hakkında Yönetmelik olmak üzere dört yönetmelik çerçevesinde
yürütülmektedir.
Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri Yönetmeliği
2828 sayılı kanunun 15. maddesi dayanak alınarak hazırlanan“Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon
Merkezleri Yönetmeliği”nde;
Huzurevi: 60 yaş ve üzerindeki yaşlı kişileri huzurlu bir ortamda korumak, bakmak ve bu kişilerin sosyal ve psikolojik
gereksinmeleri karşılamak amacıyla kurulan yatılı sosyal hizmet kuruluşunu, Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi:
Yaşlı kişilerin yaşamlarını sağlık, huzur ve güven içinde sürdürmeleri amacıyla, kendi kendilerini idare edebilecek şekilde
rehabilitasyonlarının sağlandığı, tedavisi mümkün olmayanların ise sürekli olarak özel bakım altına alındığı yatılı sosyal
hizmet kuruluşunu ifade etmektedir.
Özel Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım Merkezleri Yönetmeliği
2828 sayılı kanunun 34. ve 35. maddesinde 'açılacak özel kurumların açılış izni, standartları ve denetleme esasları bir
yönetmelikle düzenlenir' denilmektedir. Bu maddeler doğrultusunda Özel Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım Merkezleri
Yönetmeliği 07.08.2008 tarih ve 26960 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Özel huzurevi hizmeti veren kuruluşlar üç başlık altında toplanmaktadır:
• Dernek ve vakıflara ait kuruluşlar,
• Azınlıklara ait kuruluşlar
• Gerçek kişilere ait (özel) kuruluşlar
Özel Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım Merkezleri Yönetmeliği’nin 4. maddesi
h bendinde yaşlı: Sosyal, fiziksel ve moral desteğe ihtiyaç duyan, akıl ve ruh sağlığı yerinde olup, kuruluş bakımına
ihtiyacı olan en az elli beş yaşındaki kişiyi;
ı bendinde özel bakım yaşlısı: Akıl ve ruh sağlığı yerinde olan veya akıl ve ruh sağlığı yerinde olmadığı halde huzurevi ve
yaşlı bakım hizmetlerinin sunumunda diğer hizmet alan yaşlılara karşı herhangi bir olumsuz durum oluşturmadığı sağlık
kuruluşlarının psikiyatri kliniklerinden alınacak huzurevi veya yaşlı bakım merkezinde kalmasında bir sakınca olmadığına
dair tabip raporu ile tespit edilen ve bulaşıcı veya sürekli tıbbi bakım gerektiren bir hastalığı bulunmayan, bulaşıcı
hastalığı var ise sağlık kuruluşlarının ilgili bölümlerinden alınacak toplu yaşam yerlerinde bakılmasında bir sakınca
olmadığına dair doktor raporu ile tespit edilen yaşlılığa bağlı demans, alzheimer gibi, ağır felçli, yatağa bağımlı veya özel
bakımı gerektiren diğer hallerde, başkasının desteğine ihtiyaç duyan yaşlıyı ifade etmektedir.
Kuruluşa yaşlı kabulünde izlenecek yol başlıklı 26. maddesi
1. bendinde, kuruluşa kabul edilecek yaşlılarda elli beş yaş ve daha yukarı yaşlarda olma şartı aranır. Ancak elli beş yaşın
altında olan kişilerin zorunlu hallerde kuruluşa kabulü; sorumlu müdürün teklifi, hazırlanacak sosyal inceleme raporu
sonucuna göre il müdürlüğünün uygun görüşüne dayanılarak alınacak valilik onayından sonra yapılır.
2. bendinde ise kuruluşa yaşlı kabulünde;
a) dilekçe,
b) nüfus cüzdan örneği,
c) yaşlının bulaşıcı hastalığı olmadığı, bulaşıcı hastalığı bulunduğu takdirde bu hastalığın enfeksiyon hastalıkları ve klinik
mikrobiyoloji uzmanının toplu yaşam yerlerinde kalmasına engel bir bulaşıcı hastalık olmadığına dair raporu ile akıl ve ruh
sağlığının yerinde veya dördüncü maddenin birinci fıkrasının
(h) bendinin
(1) numaralı alt bendinde belirtilen özelliklere sahip olduğunu, uyuşturucu madde ve alkol bağımlısı olmadığını kanıtlayan
ve yaşlının huzurevi hizmetinden veya yaşlı bakım merkezi hizmetinden yararlanmasının uygun olacağını belirten özel
veya resmi sağlık kuruluşlarının yalnızca ilgili bölümlerinden alınacak sağlık durumlarını gösterir rapor istenir. Yaşlının
bunlar dışında tıbbi takibi gerektiren kronik bir hastalığı var ise bu hastalığa ait bölüm uzmanından veya ilgili kliniklerden
alınacak tabip raporunda ayrıca belirtilir Belgeleri tamamlanan ve düzenlenen, sosyal inceleme raporuna göre
değerlendirilmesi yapılan yaşlılar kuruluşa kabul edilir, sıraya alınır veya reddedilir.
Kamu Kurum ve Kuruluşları Bünyesinde Açılacak Huzurevlerinin Kuruluş
ve İşleyiş Esasları Hakkındaki Yönetmelik
2828 sayılı kanunun 34. ve 35. Maddeleri doğrultusunda 'Kamu Kurum ve Kuruluşları Bünyesinde Açılacak Huzurevlerinin
Kuruluş ve İşleyiş Esasları Hakkındaki Yönetmelik 05.04.1987 tarih ve 19422 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak
yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikte kamu kurum ve kuruluşları bünyesinde açılacak huzurevlerinin açılış, çalışma, fiziki
şartlar, personel şartları, teftiş ve denetim işlem ve esaslarına mevcut mevzuata uygun bir şekilde belirlemek çağdaş
anlayış ve şartlara uygun düzeyde hizmet vermelerini sağlamak amaçlanmıştır.
Yaşlı Hizmet Merkezlerinde Sunulacak Gündüzlü Bakım ile Evde Bakım
Hizmetleri Hakkında Yönetmelik
2008 tarih ve 26960 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren "Yaşlı Hizmet
Merkezlerinde Sunulacak Gündüzlü Bakım ile Evde Bakım Hizmetleri Hakkında Yönetmelik" maddelerinin bazılarında
değişiklikler yapılarak, değişiklikler 31.07.2009 tarih ve 27305 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.” Yönetmelikte iki
grup yaşlıya hizmet sunulmaktadır. Yaşlının özelliklerine ve gereksinimlerine göre gündüzlü bakım hizmet veya evde
bakım hizmet verilmektedir.
Özürlü Hizmetleri
633 sayılı kanun hükmünde kararnamenin öngördüğü esaslar ile Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne verilen
görevler doğrultusunda engellilere yönelik kurumsal hizmetler aşağıda sıralanan hukuksal metinlerle yürütülmektedir.
• 2006’da yürürlüğe giren, Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının
Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik,
• 2006’da yürürlüğe giren, Bakıma Muhtaç Özürlülere Yönelik Resmî Kurum ve Kuruluşlar
Bakım Merkezleri Yönetmeliği,
• 2006’da yürürlüğe giren, Bakıma Muhtaç Özürlülere Yönelik Özel Bakım Merkezleri
Yönetmeliği.
Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik
Yönetmeliğin amacı; bakıma muhtaç engellilerin bildirimi, tespiti, değerlendirilmesi ile bakım
hizmetlerine, bakım ücretlerine ve ödemelerine ilişkin usul ve esasları belirlemektir. Yönetmelik, her ne ad altında olursa
olsun her türlü gelirleri toplamı esas alınmak suretiyle; kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey sayısına göre
kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarı bir aylık net asgari ücret tutarının 2/3'ünden daha az olan bakıma muhtaç
engellileri, bu engellilere verilecek bakım hizmetlerini, hizmetlerin ücretlendirilmesini ve ücretlerin ödenmesini
kapsamaktadır.
Bakım hizmetleri, bakım raporu doğrultusunda;
• Genel Müdürlüğe bağlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde,
• Genel Müdürlüğün izni ile açılan diğer resmî kurum veya kuruluşlara ait merkezlerde,
• Genel Müdürlüğün izni ile açılan gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine ait özel bakım
merkezlerinde veya
• Bakıma muhtaç engellinin ikametgâhında verilmektedir.
Bakıma Muhtaç Özürlülere Yönelik Resmî Kurum ve Kuruluşlar Bakım Merkezleri Yönetmeliği
2006’da yürürlüğe giren yönetmeliğin amacı, resmî kurum ve kuruluşların bünyesinde açılacak bakıma muhtaç engellilere
yönelik bakım merkezlerinin açılış izni, çalışma şartları, personel standardı ile denetlenmelerine ilişkin usul ve esasları
belirlemektir.
Merkezden bakım muhtaç engelliler yararlanmaktadır. Bu kişiler, özürlülük sınıflandırmasına göre ağır engelli olduğu
belgelendirilenlerden, günlük hayatın alışılmış, tekrar eden gereklerini önemliölçüde yerine getirememesi nedeniyle
hayatını başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede düşkün olan engellileri ifade etmektedir.
Merkeze, zihinsel, bedensel ve ruhsal özür grupları aşağıda belirtilen yaş ve cinsiyet durumları dikkate alınarak ayrı
gruplar hâlinde kabul edilir. Merkez açılış izin belgesinde de bu gruplardan hangilerine hizmet sunulacağı belirtilmektedir.
• 0 – 6 yaş kız ve erkek,
• 7 – 12 yaş kız ve erkek,
• 13 – 18 yaş kız,
• 13 – 18 yaş erkek,
• 19 ve üzeri yaş kız,
• 19 ve üzeri yaş erkek.
Gündüzlü hizmet veren merkezde, bakılan her kırk sekiz bakıma muhtaç engelli için iki mesleki personel ve bir sağlık
personeli; her altı bakıma muhtaç engelli için bir bakıcı olmak üzere personel çalıştırılmaktadır. Yatılı hizmet veren
merkezde ise, haftanın altı iş gününde,merkezde bakılan her kırk sekiz bakıma muhtaç engelli için iki mesleki personel ve
bir sağlık personeli çalıştırılmaktadır.
Merkezde sosyal çalışmacılar tarafından gerçekleştirilen psikososyal destek hizmetleri:
• Bakıma muhtaç engelli ailesinin, engelliyi ve özür durumunu kabullenmesine,
bilgilendirilmesine yönelik kişisel veya grup çalışması yöntemiyle verilecek hizmetleri,
• Bakıma muhtaç engellinin özrünü, mevcut durumunu ve yerleştirildiği ortamı kabullenmesine, bilgilenmesine ve gelişim
alanlarında desteklenmesine yönelik kişisel ve grup çalışması yöntemiyle verilecek hizmetleri,
• Engelli ve ailesinin sosyal hakları ve mevcut kaynakların kullanılmasına yönelik kişisel ve grup çalışması yöntemiyle
verilecek hizmetleri,
• Engellinin bağımsız yaşama, sosyal hayata uyumuna ve katılımına yönelik sosyal, kültürel,
sanatsal ve sportif etkinlikler ile düzenlenecek bu tür etkinliklere katılabilmesi için refakat
hizmetleri,
• Engellinin terk edilme, ret edilme, özür durumunu kabullenememe, ümitsizlik, intihar etme,
yalnızlık, sevgisizlik gibi olumsuz duygulardan kurtarılmasına ve depresyon ve stres gibi
durumların yaşanmasının engellenmesine yönelik kişisel çalışma veya grup çalışması
yöntemiyle verilecek hizmetler gibi psikososyal destek hizmetlerini içermektedir.
2011 yılında yapılan düzenlemeyle diğer kamu kurumlarına bağlı olan merkezlerle ve Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel
Müdürlüğü’ne bağlı olan tüm merkezler Genel Müdürlüğün çatısı altında toplanarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne bağlanmıştır. 2012 yılı itibariyle Genel müdürlüğe bağlı 84 engelli bakım
verehabilitasyon merkezinde engellilerimize hizmet verilmektedir.
Bakıma Muhtaç Özürlülere Yönelik Özel Bakım Merkezleri Yönetmeliği
2006’da yürürlüğe giren yönetmeliğin amacı, gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri tarafından açılacak bakıma muhtaç
engellilere yönelik özel bakım merkezlerinin açılış izni, çalışma şartları, personel standardı, denetlenmeleri ile ücret tespiti
ve ödemelerine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Merkezlerden, bakıma muhtaç engelli kişiler yararlanmaktadır. Bu kişiler, özürlülük sınıflandırmasına göre ağır özürlü
olduğu belgelendirilenlerden, günlük hayatın alışılmış, tekrar eden gereklerini önemli ölçüde yerine getirememesi
nedeniyle hayatını başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede düşkün olan engellileri ifade
etmektedir.2012 yılı itibariyle, Genel Müdürlüğün denetiminde bulunan; gerçek kişilere ait100 yatılı bakım ve
rehabilitasyon merkezinde engellilerimize hizmet verilmektedir.
YAŞLILARIN VEENGELLİLERİN SOSYAL GÜVENLİĞİYLE
İLGİLİ YASALDÜZENLEMELER
Tehlike ile karşılaşan ve yoksulluğa düşen bireye, asgari bir güvence sağlamak isteği sosyal
güvenliğin varoluş nedenidir. Sosyal güvenliğin temelini, üretime katılma, bundan doğan bir gelir ve bu gelirin korunması
oluşturur.
Türkiye’de yaşlılara ve engellilere yönelik hizmetlerden biri de sosyal güvenlik hizmetidir. Belirli bir süre çalıştıktan sonra
emeklilik aylığı almaya hak kazanmış kişilerin sosyal güvenliğinin sağlanması yaşlıya yönelik hizmetlerin önemli bir
bölümünü oluşturmaktadır.
Ülkemizin sosyal devlet olmasının bir gereği olarak, herkese sosyal güvenlik sağlama görevi 1982 Anayasasının 60., 61.
ve 62. Maddelerinde belirtilmiştir. Yaşlıların ve engellilerin korunmasına ilişkin maddeleri ile birlikte sosyal güvenliğin
herkes için temel hak olduğu 1982 Anayasasında belirtilmiştir.
Yaşlıların ve engellilerin sosyal güvenliğinin sağlanması amacıyla belirli bir süre çalıştıktan sonra emeklilik aylığı almaya
hak kazanmış olanlarına yönelik sosyal güvenlik hizmetleri de aşağıda belirtilen kanunların ilgili maddeleriyle
gerçekleştirilmektedir:
• 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu gereğince Emekli Sandığına Bağlı
Olarak Emekli Aylığı
• 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu gereğince Yaşlılık Sigortası, 506 sayılı Kanunun
20.maddesi gereğince Banka, Sigorta, Reasürans Şirketleri İştirakçilerine Yaşlılık Aylığı,
• 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu
• 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu
• 2926 sayılı Kanun gereğince Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlara Yaşlılık Aylığı,
• 2925 sayılı Kanun gereğince Tarım İşçilerine Yaşlılık Aylığı,
• 4697 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Gereği Kendi Adına Prim Yatıranlara Yaşlılık Aylığı,
• 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu.
2006 yılında yürürlüğe giren 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile aşağıda sıralanan sosyal güvenlik kurumları
tek çatı altında birleştirilmiştir:
• 4947 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtı Kanunu ile kurulan Sosyal Güvenlik Kurumu,
• 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı,
• 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu il kurulan Sosyal Sigortalar Kurumu
• 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu ile kurulan Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu,
• 2022 sayılı Kanun gereğince 65 Yaş Aylığı.
Dolayısıyla diğer tüm çalışanların ve emeklilerin yanı sıra yaşlılarımızın ve engellilerimizin sosyal güvenlikleriyle ilgili
bugün geçerli olan yasal düzenleme, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’dur.
2006’da yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda
özürlülükle ilgili olarak “meslek hastalığı” terimi kullanılmaktadır. Çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı
sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60'ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü
kaybettiği kurum sağlık kurulunca tespit edilen kişilerse malûl sayılmakta emeklilik hakkı kazanmaktadır
1965’te yürürlüğe giren, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda, engellilerin mesleklerine uygun kadrolara atanmaları;
kurum ve kuruluşların toplam kadronun yüzde üç oranında engelli istihdam etmesi zorunluluğu getirilmiştir. Engelli
istihdam etme yükümlülüğü, 2003’te yürürlüğe giren, 4857 sayılı İş Kanunu içinde yer almaktadır. Buna göre;
“işverenler,elli veya daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör işyerlerinde yüzde üç engelli, kamu işyerlerinde ise yüzde
dört engelli çalıştırmakla yükümlüdürler.”Engelli çalıştırma yükümlülüğüne uymayan kişilere para cezası uygulanmaktadır.
YAŞLILARA VEENGELLİLERE SOSYAL YARDIMLA İLGİLİ
YASAL DÜZENLEMELER
Sosyal yardımlar sosyal güvenlik ve sosyal sigorta uygulamalarından farklı olarak primsiz ödemelerdir. diğer ifadeyle
karşılıksız yardımlardır.
Diğer muhtaç nüfus gruplarının yanı sıra yaşlılara ve engellilere sosyal yardımlardan sorumlu olan kamu kurumu, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı olan Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’dür. Ülkemizde sosyal yardım hizmetlerini
en yaygın, kapsamlı ve organize biçimde yürüten kuruluştur. Genel Müdürlük, sosyal yardım faaliyetlerini 1986 yılında
çıkarılan 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile oluşturulan Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarıyla yürütmektedir. Bu kaynakları yine aynı yasa ile ülkemizdeki tüm il ve ilçede
oluşturulan ve başkanlıklarını illerde valilerin ilçelerde ise kaymakamların yaptığı 973Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfı aracılığıyla kullanmaktadır
3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu kapsamında fakr-ü zaruret içinde ve muhtaç durumda
bulunan sosyal güvenlik kuruluşlarına tabii olmayan ve bu kuruluşlardan aylık ve gelir almayan yaşlılar sosyal yardım
hizmetlerinden yararlanmaktadır.
Doğuşta yaşam beklentisi nüfus tahminlerine göre 2000-2005döneminde kadın için ortalama 71, erkek için 66 yaştır.
Ortalama yaşam beklentisi ise 68 yaştır.
Yaşlılara ve engellilere yönelik sosyal yardımlarla ilgili bir diğer yasal düzenleme, 1977 yılında yürürlüğe giren 2022 sayılı,
“65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz, Kimsesiz Türk Vatandaşına Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanun”dur. Kanun, “65
Yaş Aylığı” veya “Özürlü Aylığı” olarak da bilinmektedir.2022 sayılı “65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz
Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkındaki” Kanuna göre 65 yaşını doldurmuş kimsesiz, bakıma muhtaç olan ve
hiçbir maddi geliri bulunmayan yaşlılara aylık bağlanmaktadır.
2022 sayılı “65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkındaki” Kanun’da, 2005’te yapılan ek düzenlemeye göre, 65 yaşını doldurmamış olmakla birlikte;
• Başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde engelli olduklarını tam
teşekküllü hastanelerden alacakları sağlık kurulu raporu ile kanıtlayan, 18 yaşını dolduran ve
kanunen bakmakla mükellef kimsesi bulunmayan özürlülere,
• 18 yaşını dolduran, kanunen bakmakla mükellef kimsesi olmayan ve herhangi bir işe
yerleştirilememiş olan özürlülere,
• Kanunen bakmakla yükümlü olduğu 18 yaşını tamamlamamış engelli yakını bulunanlara, bakım ilişkisi fiilen
gerçekleşmek kaydıyla aylık ödeme bağlanmaktadır.
Diğer muhtaç kişilerin yanı sıra yaşlılarımızın ve engellilerimizin sağlık sorunlarının çözümüyle ilgili bir diğer
düzenleme,1992’de yürürlüğe giren, 3816 sayılı Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart
Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması HakkındaKanun’dur. Kanunun amacı, hiç bir sosyal güvenlik kurumunun
güvencesi altındaolmayan ve sağlık hizmetleri giderlerini karşılayacak durumda bulunmayan Türkvatandaşlarının bu
giderlerinin, Devlet tarafından karşılanması ve bu hususta uyulacak usul ve esasların belirlenmesidir. Kanun, 2008’de
yapılan düzenleme ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri çerçevesinde
sağlanacak sağlık
yardımlarını kapsamaktadır. Yeşil kart almaya hak kazananlara 18 yaşını doldurmamış çocuklar da dâhil başvuru tarihi
esas alınarak yeşil kart düzenlenir
1992 yılında bu düzenleme ile gündeme gelen Yeşil kart uygulaması 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren kaldırılmış yerine
çok daha geniş kapsamlı Genel Sağlık Sigortası uygulaması getirilmiştir. Genel Sağlık Sigortası ile ilgili yasaya uygun
olarak Yeşil kart sahipleri için yapılan düzenlemeye göre bu tarih itibariyle yakınlarındaki Sosyal Güvenlik Kurumuna yada
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakıflarına başvurarak gerekli işlemleri yaptırıp genel sağlık sigortasından
yararlanmaya başlayabilirler.
Bunun için vakıflarda gelir testi yapılmalıdır. Buna göre;
Aile içindeki kişi başına düşen aylık gelir tutarının brüt asgari ücretin üçte birinden (2012 yılının ilk altı ayı için: 0 ile
295,50arası) az olması halinde bu kişilerin primleri devlet tarafından karşılanacak ve ilgili kişiler herhangi bir prim ödemesi
yapmayacaklardır.
Yapılan gelir testi sonucunda; aile içindeki kişi başına düşen aylık gelir tutarının brüt asgari ücretin üçte birinden brüt
asgari ücrete kadar (2012 yılının ilk altı ayı için: 295,50 ile 886,50 arası) olması halinde ise bu kişiler 2012 yılının ilk altı
ayı için aylık 35,46 prim ödeyeceklerdir. Yapılan gelir testi sonucunda; aile içindeki kişi başına düşen aylık gelir tutarının
brüt asgari ücretten brüt asgari ücretin iki katına kadar(2012 yılının ilk altı ayı için: 886,50 ile 1.773,00 arası) olması
halinde ise bu kişiler 2012 yılının ilk altı ayı için aylık 106,38 prim ödeyeceklerdir.
Yapılan gelir testi sonucunda; aile içindeki kişi başına düşen aylık gelir tutarının brüt asgari ücretin iki katından fazla
(2012yılının ilk altı ayı için: 1.773,00 ve yukarısı) olması halinde ise bu kişiler2012 yılının ilk altı ayı için aylık 212,76 prim
ödeyecekler.
YEREL YÖNETİMLERİNYAŞLILARA VE ENGELLİLERE YÖNELİK HİZMETLERİ
Cumhuriyet'in ilanından sonra 1930 tarihinde yürürlüğü giren1580 sayılı Belediye Kanunu ile ilk defa kamu kuruluşu olan
belediyelere bakıma muhtaç kişilerin korunması, yaşlı evleri yapma ve yönetme yükümlülüğü getirilmesi üzerine, değişik
illerde aceze evleri, güçsüzler yurdu, düşkünlerevi ve huzurevi adları altında yatılı yaşlı kuruluşları açılmıştır. Sanayileşme
ve kentleşme sürecinde geleneksel ailenin çekirdek aileye dönüşmesi, kadının çalışma hayatına girmesi, gelenek, kültür

ve değerlerdeki değişmeler, ayrıca tıpta kaydedilen ilerlemeler neticesinde ortalama insan ömrünün uzaması ve yaşlı
nüfusun artması yaşlılığı bir sosyal sorun olarak ortaya çıkarmaktadır.
Büyükşehir Belediyesi Kanunu
2004 yılında kabul edilen 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’na göre, Büyükşehir, ilçe ve ilk kademe
belediyelerinin görev ve sorumlulukları genel hatları ile belirlenmiş, şeklinde genel bir hüküm yer almıştır. Büyükşehir
belediye başkanının görev ve yetkileri başlıklı 18.maddenin, m bendinde, “Bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan
ödeneği kullanmak, özürlülerle ilgili faaliyetlere destek olmak üzere özürlü merkezleri oluşturma” hükmüyle engellilere
yönelik kurumsal hizmet geliştirme yükümlülüğü getirilmiştir.
Belediye başkanına verilen özürlü merkezi oluşturma görevi,2006’da yürürlüğe giren Büyükşehir Belediyeleri Özürlü
Hizmet Birimleri Yönetmeliği ile daha somut hale gelmiştir.
Yönetmeliğin amacı;
büyükşehir belediyesi ve mücavir alanları içerisinde yaşayan özürlülerin, toplum hayatına katılımını kolaylaştıracak ve
toplumsal fırsatlardan özürlü olmayan diğer bireyler gibi eşit yararlanmalarını sağlamak üzere; büyükşehir belediyelerinde
özürlülerle ilgili bilgilendirme, bilinçlendirme, yönlendirme, danışmanlık, bakım, sosyal ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri
verecek olan özürlü hizmet birimlerinin kuruluş,işleyiş ve görevleri ile bu birimde çalışan personelin, yetki, sorumluluk ve
görevlerine ilişkin usul ve esaslarını düzenlemektir.
Yönetmelikte yer alan:
• Bakım: Durumları gereği toplum içerisinde bağımsız yaşama becerilerini kazanamayan veya kaybeden,
rehabilitasyondan yararlandığı halde özel ilgi destek ve korunmaya gereksinim duyan bireylere verilen hizmetleri,
• Birim: Büyükşehir belediyelerinde engellilerle ilgili bilgilendirme, bilinçlendirme, yönlendirme, danışmanlık,bakım, sosyal
ve mesleki rehabilitasyon hizmetlerini vermek amacıyla oluşturulmuş özürlü hizmet birimini,
• Bilgilendirme: Engellilerle ilgili mevcut programları ve hizmetleri içeren bilgilerin; özürlülere, ailelere ve bu konuda
çalışan kişilere sağlanmasını,
• Bilinçlendirme: Engellilerin diğer insanlarla aynı haklara ve yükümlülüklere sahip olduklarını, toplumsal hayata tam
katılımlarına yönelik engelleri ortadan kaldırmak amacıyla yapılan çalışmaları,
• Danışmanlık: Birimden yararlanan engelli bireylerin ve ailelerin özürlülükten kaynaklanan
bireysel, ailevi, sosyal, hukuksal sorunları ve hakları konusundaki hizmetleri ile özürlülerin ve
ailelerinin sorunlarına gerçekçi çözümler üretilmesi için yapılan çalışmaları,
• Mesleki rehabilitasyon: Fiziksel, zihinsel ve duygusal yetersizlik sonucu emniyetli ve uygun bir işe ihtiyacı olan engelli
bireylerin yaşanılan bölgenin işgücü talebi dikkate alınarak iş ve meslek sahibi olmasını, uygun çalışma becerileri
kazanmasını, yerleştirildiği iş yerinde
izlenmesi ve uyumu çalışmalarını,
• Sosyal rehabilitasyon: Engelli bireyin ve ailesinin sosyal hayatta karşılaştığı her türlü
sorunlarının tanımlanmasına ve çözümlenmesine yönelik çalışmalarla, engelli ve ailesinin sosyal hayata katılımlarını
amaçlayan çalışmaları,
• Sosyal yardım: Yoksulluk içinde olup da temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yaşamlarını en düşük seviyede dahi
sürdürmekte güçlük çeken engellilere ve ailelerine yapılan ayni ve nakdi yardımları,
• Toplum temelli rehabilitasyon: Engellilerin rehabilitasyonunda halkın sorumluluk alması,
hizmet dağılımının geliştirilmesi,
• Yönlendirme: Engelli bireylerin toplum içinde rehabilitasyonu, sosyal uyumu ve fırsatların
eşitlenmesini sağlamaya yönelik, engelli ailelerin kendi kendilerine yardım grupları
geliştirmelerine ve özürlü olmayan bireylerin özürlüler hakkındaki olumsuz tutumlarının
değiştirilmesine yönelik yapılan çalışmaları ifade etmektedir. Bu hizmetler açılan “özürlü hizmet birimi” yoluyla
verilmektedir.
Yönetmeliğin 10. maddesinde birim personeli olan sosyal çalışmacıya aşağıda sıralanan görevler verilmiştir:
• Birime başvuruları kabul edilen engellilerin sosyal incelemesini yapmak.
• Engellilerin ihtiyacını tespit etmek, ilgili yerlere yönlendirmek.
• Kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve gönüllüler ile işbirliği yapılmasını
sağlamak.
• Engellilerin, toplum tarafından kabullenilmesi için gerekli mesleki çalışmaları yapmak.
• Bölgenin sosyal gelişim planlamalarını ilgili meslek elemanlarıyla işbirliğinde yapmak.
• Mesleki inceleme ve araştırmalar yapmak, hizmetlerin geliştirilmesini düzenleyerek izlemek.
Belediye Kanunu
2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu’ndayaşlılara ve engellilere yönelik bazı hükümler yer
almaktadır. Kanunun 14.maddesinde, “Belediye hizmetleri, vatandaşlara en yakın yerlerde ve en uygun yöntemlerle
sunulur.” denilmektedir.
Belediye hizmetlerine gönüllü katılım başlıklı 77. maddede,
“Belediye; sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle yaşlılara,
kadın ve çocuklara, özürlülere, yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı

sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik programlar
uygular.” hükmü yer almaktadır.
Belediye başkanının görev ve yetkileri başlıklı 38.maddenin, n bendinde, Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda olduğu gibi,
“Bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği kullanmak, özürlülerle ilgili faaliyetlere destek olmak üzere özürlü
merkezleri oluşturma” hükmüne yer verilmiştir.
İl Özel İdaresi Kanunu
2005 yılında yürürlüğe giren 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun, İl özel idaresinin görev ve sorumlulukları başlıklı 6.
maddesinde,“İl özel idaresi hizmetleri, vatandaşlara en yakın yerlerde ve en uygun yöntemlerle sunulur. Hizmet
sunumunda özürlü, yaşlı, düşkün ve dar gelirlilerin durumuna uygun yöntemler uygulanır” hükmü yer almaktadır.
ENGELLİLERE YÖNELİKDİĞER YASAL DÜZENLEMELER
Eğitim
1961’de yürürlüğe giren, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 12.maddesinde, “Mecburi ilköğrenim çağında
bulundukları halde zihnen, bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan özürlü olan çocukların özel eğitim ve öğretim görmeleri
sağlanır” hükmüne yer verilmiştir.
Engellilerin eğitimiyle bağlantılı olarak; 1986’da yürürlüğe giren, 3308 sayılı Mesleki Eğitim
Kanunu’nda, özel eğitime muhtaç kişilere iş hayatında geçerliliği olan görevlere hazırlayıcı özel meslek kursları
düzenlenmesi, kursların düzenlenmesinde ve uygulanmasında bu kişilerin ilgi, ihtiyaç ve yetenekleri dikkate alınması
hükümleri konulmuştur. 1992’de yürürlüğe giren,3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki
Kanun’da, “Özürlü sağlık kurulu raporu düzenlemeye yetkili sağlık kurum veya kuruluşlarınca verilen sağlık kurulu
raporuyla asgari % 20 özürlü olduğu tespit
edilen ve özel eğitim değerlendirme kurulları tarafından da eğitsel değerlendirme ve tanılamaları yapılarak özel eğitim
okulları ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen destek eğitimini almaları uygun görülen; görme, işitme, dilkonuşma, spastik, zihinsel, ortopedik veya ruhsal özürlü bireylerin; eğitim giderlerinin her yıl Maliye Bakanlığınca
belirlenen tutarı, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödenekten karşılanır.” hükmü konulmuştur.
2001’de yürürlüğe giren, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, Ana ve babanın çocuğuna, özellikle bedensel ve zihinsel
engelli olanlarına, yetenek ve eğilimlerine uygun düşecek ölçüde, genel ve meslekî bir eğitim sağlamaları yükümlülüğünü
getirmiştir.2005’te yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Özel,Özel Eğitim Kursları Yönetmeliği özel, özel
eğitim kurslarındaki eğitim- öğretimi, yönetimi, öğrenci kayıt ve kabulü, öğretim programlarını, çalışma sürelerini,
başarının değerlendirilmesini ve işleyiş esaslarını düzenlemektedir.
Sağlık
1993’te yürürlüğe giren, 3960 sayılı Kalıtsal Hastalıklarla Mücadele Kanunu, devletin özürlülüğe yol açan diğer kalıtsal
hastalıklarla koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında mücadele edeceğini hükme bağlamıştır.
1987’de yürürlüğe giren, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nda, 1997’de yapılan ek düzenlemede, Özürlü
çocuk doğumlarının önlenmesi için, gebelik öncesi ve gebelik döneminde tıbbi ve eğitsel çalışmalar yapılmaktadır.
2005’te yapılan ek düzenlemede, rehabilite edici tıbbi hizmetlerde kullanılan yardımcı araç ve gereçleri üretmek amacıyla,
kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulacak kuruluşların açılış iznini vermeye Sağlık
Bakanlığı yetkili olmuştur.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLERYAŞLI İLKELERİ
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1982’de "Dünya Yaşlılar Asamblesi" için Viyana'da toplanarak, aşağıda verilen
bağımsızlık, katılım, bakım, kendini gerçekleştirme ve itibar konularına ilişkin Yaşlanma 1982 - Yaşlılık İlkeleri'ni
saptamıştır.
Bağımsızlık
Yaşlı Bireyler;
• Beslenme, barınma, giyim gibi temel gereksinimlerini karşılamak ve sağlık bakımından
yararlanmak için yeterli gelire sahip olmalıdır.
• Sayılan gereksinimlerini karşılayabilmeleri için ailelerinden ve toplumun her kesiminden destek almalıdır.
• Gereksinimlerini karşılama konusunda kendi kendilerine yardımcı olabilmeleri yönünde destek almalıdır.
• Emeklilik yaşının belirlenmesi ve emeklilik koşullarının tanımlanmasında söz sahibi olmalıdır.
• Yaşlarına, yeteneklerine uygun eğitim ve öğretim programlarına sahip olmalıdır.
• Bireysel tercihlerine uygun, güvenli bir çevrede yaşamalıdır.
• Yaşadıkları çevre aynı zamanda onlara kapasitelerini geliştirebilecek fırsatlar sunmalıdır.
• Mümkün olduğunca uzun süre kendi evlerinde ya da aile ortamında yaşamalıdır
Katılım
Yaşlı bireyler;
• Toplumla ilişkilerini sürdürmelidir.
• Refah düzeylerini doğrudan etkileyecek politikaların hazırlanması ve uygulanması aşamalarına
aktif bir biçimde katılımda bulunmalıdır.
• Bilgi ve becerilerini genç kuşaklar ile paylaşmalıdır.
• Topluma hizmet etmek için çeşitli fırsatlar geliştirebilmelidir.
• Kendi ilgi ve yeteneklerine uygun etkinliklere gönüllü olarak katılımda bulunmalı ve hizmet
edebilmelidir.
Bakım
Yaşlı bireyler;
• Aile ve toplum tarafından desteklenmeli, ihtiyacı olanlara uygun bakım hizmetleri verilmelidir.
• Her toplumun kültürel değerler sistemine uygun bir biçimde korunmalı ve gözetilmelidir.
• Asgari düzeyde fiziksel, zihinsel ve ruhsal iyiliği kazandıracak ve sürdürecek sağlık bakımına sahip olmalıdır.
• Yaşamlarını kendi başlarına sürdürebilecekleri, gereksinim duyduklarında korunabilecekleri ve bakılabilecekleri çeşitli
sosyal hizmetler eve yasal düzenlemelere sahip olmalıdır.
• İnsana yakışır ve güvenli bir ortamda, sosyal ve zihinsel yönden desteklenecekleri, kendilerini geliştirebilecekleri,
koruma ve rehabilitasyon hizmeti alabilecekleri, uygun kurumsal bakım modellerinden yararlanmalıdır.
KendiniGerçekleştirme
Yaşlı Bireyler;
• Bireysel potansiyelini (yetenek ve becerilerini) tamolarak geliştirebilecek fırsatlar yaratmalı, var olan
uygulamalardanyararlanmalıdır.
• Toplumun eğitim ve kültür etkinliklerine aktif olarakkatılabilmelidir.
İtibar
Yaşlı Bireyler;
• İtibar görmeli ve güven içerisinde yaşamalıdır.
• Sömürüden, fiziksel ya da zihinsel istismardan uzaktutulmalıdır.
• Hizmetlerden yararlanırken; yaş, cinsiyet, ırk, etnikköken, özür durumu ya da diğer konumları nedeniyle bir ayırım
görmemelidir.
• Gelir durumları belirleyici bir unsur olmamalı, gelirdüzeyinden bağımsız olarak ger eksinimleri karşılanacak şekilde
uygunhizmetlerden yararlanmalıdır.
Gazete� qey ��� b� nCumhurbaşkanlığı onayı ile Başbakanlığa bağlı kuruluş haline getirilmiştir.Başbakanlığın 04.05.2009
tarihli ve 2009/6 sayılı Genelgesiyle yapılan görevdağılımında Kurum Devlet Bakanlığının görev alanları içerisinde yer
almıştır.
08.06.2011 tarihli 27598 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetedeyayımlanan 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Gençlik ve Spor Bakanlığıkurulmuştur.
08.07.2011 tarih ve 27988 sayılı Resmi Gazetede yayımlananCumhurbaşkanlığı onayı ile Yüksek Öğrenim Kredi Ve
Yurtlar Kurumunun 27.04.1984tarihli ve 3046 sayılı Kanuna 08.06.2011 tarihli ve 643 sayılı Kanun HükmündeKararname
ile eklenen 19/A maddesi uyarınca Gençlik ve Spor Bakanlığınabağlanması uygun görülmüştür.
Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs Kredi Verilmesineİlişkin Kanun
5102 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs Verilmesineİlişkin Kanun 03.03.2004 tarihinde Kabul edilmiştir Bu
Kanunun amacı; yurtiçinde ve dışında yüksek öğrenim gören öğrencilere burs, kredi ve nakdî yardımverilmesiyle ilgili
esas ve usulleri düzenlemektir.
Öğrenim KredisiYönetmeliği
Bu yönetmeliğin amacı, Yüksek Öğrenim Kredi ve YurtlarKurumunca verilecek öğrenim kredisi ile ilgili işlemlerin usul ve
esaslarınıtespit etmektir. Bu yönetmelik, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumundanöğrenim kredisi alacak,
yükseköğrenim gören başarılı ve ihtiyaç sahibiöğrencilere, öğrenim kredisinin hangi şartlarla verileceği ve
lüzumundakredinin kesilmesini, bu kredinin Kuruma geri ödenmes i ile buna ilişkin hak veyükümlülükleri kapsamaktadır.
Katkı KredisiYönetmeliği
Katkı Kredisi Yönetmeliğinin amacı, Yüksek Öğrenim Kredi veYurtlar Kurumunca verilecek katkı kredisi ile ilgili işlemlerin
usul veesaslarını tespit etmektir.
Bu Yönetmelik, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumundankatkı kredisi alacak, yükseköğrenim gören başarılı ve
ihtiyaç sahibiöğrencilere katkı kredisinin hangi şartlarla verileceğini ve lüzumunda kredininkesilmesini, bu kredinin Kuruma
geri ödenmesi ile buna ilişkin hak veyükümlülükleri kapsamaktadır.
Burs Yönetmeliği
Burs yönetmeliğinin amacı, Yüksek Öğrenim Kredi ve YurtlarKurumu tarafından yüksek öğrenim öğrencilerine burs-kredi
verilmesine ilişkinusul ve esasları düzenlemektir.

Bu Yönetmelik, 5102 sayılı Yüksek Öğrenim ÖğrencilerineBurs, Kredi Verilmesine İlişkin Kanunun 2. maddesinde
belirtilen kamu kurum vekuruluşlarının (Vakıf üniversiteleri hariç) kendi mevzuatlarındaki kriterleregöre belirleyecekleri
öğrenciler ile Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumutarafından belirlenecek öğrencilere hangi şartlarla burs-kredi
verileceği ilebunların kesilmesi ve lüzumu halinde tahsiline ilişkin hak ve yükümlülüklerikapsamaktadır.
Gençlik MerkezleriYönetmeliği
Bu Yönetmeliğin amacı; gençlerin serbest zamanlarını sosyal,kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlerle değerlendirmek,
bilgi ve becerisahibi olmalarına yardımcı olmak, gençlik faaliyetlerini planlamak,programlamak, yönetmek, denetlemek,
değerlendirmek ve geliştirmek amacı ilekurulan gençlik merkezlerinin iş ve işleyişiyle ilgili usul ve esaslarıdüzenlemektir.
Gençlik merkezlerinin amaçları şunlardır:
• Gençlerin Atatürk ilkeleri doğrultusunda, ülkesine vemilletine yararlı, araştırıcı, yaratıcı,
birleştirici, yeteneklerini geliştirmek ve toplumsal yaşamagönüllü olarak katılmalarını sağlamak
• Gençlerin serbest zamanlarını ilgi, istek ve yetenekleridoğrultusunda değerlendirmelerini
sağlamak, onları sosyal, kültürel, sanatsal ve sportiffaaliyetlere yönlendirmek
• Diğer illerdeki gençlik merkezi üyeleri ile birlikteprojeler üreterek bu projeler aracılığı ile
gençler arasında değişim programları yapılmasını sağlamak
• Gençlerin sosyal kişiliklerinin gelişmesine katkıdabulunarak, topluma uyumlu olmalarını
sağlamak
• Gençlerin kültürel ve psiko-sosyal ihtiyaçlarınıkarşılayarak, bireysel ve toplumsal ilişkilerinde sağlıklı ve dengeli
kişilikgeliştirmelerine katkıda bulunmak ve onları zararlı alışkanlıklardankorumak
• İlgi ve yetenekleri doğrultusunda bilgi ve becerileriniartırmak
• Gençlerin sorunlarına yardımcı olmak, rehberlik vedanışmanlık yapmak
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulmasıyla SosyalHizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kapatılmıştır
2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme KurumuKanununa Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Anılan 3413 sayılı bu Kanun 25.02.1988 tarihinde kabuledilmiştir Bu kanunla 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme KurumuKanunu’na aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Ek Madde 1’e göre, “Kamu Kurum ve Kuruluşları, reşit olanakadar Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu GenelMüdürlüğü tarafından bakılan ve korunan çocuklar için, her
yılbaşındaki, hangistatüde olursa olsun, serbest kadro mevcutlarının binde biri nispetindekikısmını ayırarak bu çocuklar
arasında yapılacak giriş sınavlarında başarılıolanlar arasından atama yaparlar.
Korunmaya Muhtaç Çocukların İşe Yerleştirilmesineİlişkin Tüzük
Bu tüzük korunma ya muhtaç çocukların, korunmaları sonaerdikten sonra işe yerleştirilmelerinin esas ve usullerini, kamu
kurum vekuruluşlarının bu konudaki yükümlülükleriyle Sosyal Hizmetler ve Çocuk EsirgemeKurumuyla diğer kurumlar
arasındaki eşgüdümün sağlanmasına ilişkin hükümleridüzenler (md. 1).
Kurum, kamu kurum ve kuruluşlarına gönderdiği isimlistelerini düzenlerken korunmaya muhtaç çocuğun muhtaçlığının
belirlenmesinde,aşağıdaki öncelik sırasını gözönünde bulundurur (md. 8).
• Bu tüzük hükümlerinden daha önce yararlanmamış olması,
• Ailesinin olmaması,
• Evli veya çocuklu olması,
• Diğer adaylara göre yaşlı olması,
• Herhangi bir işte çalışmıyor olması,
• Halen bir sosyal hizmet kuruluşunda kalıyor olması
Korunmaya muhtaççocukların işe alınmalarına ilişkin olarak yapılacak sınavlar, kamu kurum vekuruluşlarının ilgili
yönetmeliklerindeki hükümlerine göre ayrı olarak yapılırve değerlendirilir. Sınav çağrısı ilgili kamu kurum ve kuruluşunca
yapılır.
Kamu kurum ve kuruluşları, giriş sınavına katılan vekatılmayan korunmaya muhtaç çocuklarla sınav sonucunda işe alınan
vealınmayanları, alınmama nedeniyle birlikte bir ay içinde Kuruma bildirmekzorundadır (md. 9).
Yetiştirme Yurtlarının Kuruluş veİşleyişine İlişkin Yönetmelik
Bu Yönetmeliğin amacı, yetiştirme yurtlarındaki hizmetintürü, niteliği ve işleyişine ilişkin esaslar ile kuruluş ve personelin
görev,yetki ve sorumluluklarını belirlemektir.
Bu yönetmelik, 13-18 yaş ve 18 yaşın üzerinde korunmakararının devamını gerektiren koşulları taşıyan korunmaya
muhtaç çocukları;Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı, demokrasi bilincine sahip, insan haklarınasaygılı, çağdaş, beden, ruh
ve duygusal gelişimleri sağlıklı, topluma yararlıbireyler olarak yetiştirmek, korumak, bir iş veya meslek sahibi
yapmaklagörevli ve yükümlü olan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlıyetiştirme yurtlarını
kapsamaktadır.

Çocuk ve GençlikMerkezleri Yönetmeliği
Bu Yönetmelik, sokakta yaşayan ve çalıştırılan çocukları vegençleri bedensel, ruhsal ve duygusal gelişimleri açısından
tehlikeyaratabilecek risklerden korumak, temel gereksinimlerini gidermelerine yardımcıolmak, gerek tiğinde geçici olarak
barınmaları için gerekli hizmetleri sunmakveya sunulmasını sağlamak, belirli bir süreç sonunda kendi kendilerine
yeterlihale gelmelerini sağlayıcı her türlü sosyal hizmet müdahaleleri ile rehabiliteedici mesleki çalışmaları
gerçekleştirmek, aile ve topluma yönelik
çalışmaları yapmakla yükümlü Sosyal Hizmetler ve ÇocukEsirgeme Kurumu Çocuk ve Gençlik Merkezlerini ve bu
Merkezlerle bağlantılıbirimleri kapsamaktadır.
Çocuk ve Gençlik Merkezinin görevleri şu şekildedir:
• Sokakta yaşayan ve/veya çalıştırılan çocukların, sokaktakarşılaşabilecekleri her türlü tehlikeden korunması amacıyla
gerekli sosyalhizmet programlarını hazırlamak ve uygulamak,
• Çocuklarla ilgili her türlü yönetsel ve meslekselkayıtları tutmak, belgeleri saklamak,
• Çocukların ve ailelerin iş ve meslek sahibi edinmek üzereeğitilmeleri ve işe yerleştirilmesine yönelik gerekli çalışmaları
yürütmek,ilgili kurumlarla işbirliği yapmak ve eşgüdümü sağlamak,
• Ekonomik yoksunluk içerisinde olduğu tespit edilençocukların ve aile lerinin, sosyal yardım
kaynaklarından ve kurumlarından yararlanmalarını sağlamak,
• Çocukların ve ailelerin durumlarını inceleyerek, 2828sayılı Kanun kapsamında koruma altına alınması gereken
çocuklara ilişkin ilgilimevzuat doğrultusunda işlemleri başlatmak,
• Çocukların sosyalleşmesini sağlayıcı her türlü sosyal,kültürel, sanatsal ve sportif etkinlikleri
düzenlemek,
• Sokakta yaşayan ve çalıştırılan çocuklara ailelerine vetopluma yönelik her türlü sosyal hizmet programlarını hazırlamak
veuygulamak,
• Konuyla ilgili kamu ve gönüllü kuruluşlar ve kişiler ileişbirliği yapmak, eşgüdüm içinde
çalışmayı sağlayıcı önlemleri almak,
• Merkezde çalışan personele ve hizmetlerin yürütülmesindebirlikte çalışılan kurum, kuruluş ve kişilere yönelik sorun
alanına veuygulamalara ilişkin hizmet içi eğitim programlarını düzenlemek,
Avrupa BirliğiBakanlığı
Ülkemizde, Ocak 2002 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararı ileDevlet Planlama Teşkilatı (DPT)
bünyesinde Ulusal Ajans görevini yerine getirmek üzere birdaire başkanlığı kurulmuştur (AB Eğitim ve Gençlik
Programları Dairesi). Diğertaraftan, Türkiye'nin AB programlarından yararlanmasını sağlayacak olan ve dahaönce
taraflarca 26 Şubat 2002 tarihinde imzalanmış bulunan Çerçeve Anlaşmayıonaylayan 4763 sayılı Kanun da TBMM
tarafından görüşülerek uygun bulunmuş ve 28Haziran 2002 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
girmiştir.Anlaşmanın içeriği ve dayandığı Bakanlar Kurulu Kararı ise imzalarıntamamlanmasından sonra 1 Eylül 2002
tarihli Resmi Gazetede yayınlanmıştır.
Avrupa BirliğiEğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı Çalışma Usul ve EsaslarıHakkında Yönetmelik
Bu Yönetmeliğin amacı; Avrupa Birliği Eğitim ve GençlikProgramları
Merkezi Başkanlığının, çalışma usul ve esasları ile hizmetbirimleri ve bu birimlerin görev, yetki ve sorumluluklarının
belirlenmesidir.
Merkezin görevleri şunlardır (md. 6):
• Komisyon ile ulusal otoriteler arasında yapılanmüzakereler sonucunda onaylanan çalışma
planları ve bütçenin uygulanmasıyla programların ülke içindeduyurulması ve tanıtılması
• Komite tarafından tespit edilen genel politikalar ileçalışma esas ve usulleri çerçevesinde
programlara katılım çalışmalarının koordine edilmesi,yürütülmesi ve izlenmesi
• Merkezin gerçekleştirdiği çalışmalar hakkında komisyona veulusal otoriteye raporlar sunulması
• Program uygulamaları hakkında Komisyon ile gerekligörüşmelerin yapılması ve uygulama
sözleşmelerinin imzalanması
• Programlar kapsamındaki ülke merkezli faaliyetlerin; ülkemerkezli faaliyetler için yapılan
anlaşmaların sözleşmeye tabi hükümleri, ilgili programlarınuygulama el kitapları, Avrupa
Topluluğunun genel bütçesine uygulanacak 25/6/2002 tarihlive 1605/2002 sayılı Konsey Mali Yönetmeliğinin HibelerBaşlık IV bölümü ileKomisyonun 23/12/2002 tarihli ve
2342/2002 sayılı yönetmeliğinde yer alan uygulama içindetaylı kurallar çerçevesinde idare edilmesi
 

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
ÜNİTE 5
-Sağlık mevzuatının temeli Anayasamızdır.
-Sağlıkta yeniden yapılanmanın belirleyici mevzuatı; 2011 de çıkarılan 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’dir.
-663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının teşkilat, görev, yetki ve
sorumluluklarını düzenlemektir.Bakanlığın temel görevi, herkesin bedeni, zihni ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hali içinde
hayatını sürdürmesini sağlamaktır.
-Sağlık Bakanlığının hizmet birimleri :
1) Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
2) Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
3) Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü
4) Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü
5) Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğü
6) Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü
7) Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü
8) Hukuk Müşavirliği
9) Denetim Hizmetleri Başkanlığı
10) Strateji Geliştirme Başkanlığı
11) Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü
12) Özel Kalem Müdürlüğü
-Yataklı tedavi kurumları işletme yönetmeliği sağlık kurumlarını işlevlerine göre 5 gruba ayırır:
1) İlçe/Belde Hastanesi
2) Gün Hastanesi
3) Genel Hastaneler
4) Özel Dal Hastaneleri
5) Eğitim ve Araştırma Hastaneleri
-Hasta Hakları :
1) Sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkı
2) Bilgi isteme
3) Sağlık kuruluşunu seçme ve değiştirme
4) Personeli tanıma, seçme ve değiştirme
5) Öncelik sırasının belirlenmesini isteme
6) Tıbbi gereklere uygun teşhis, tedavi ve bakım
7) Tıbbi gereklilikler dışında müdahale yasağı
8) Ötenazi yasağı
9) Tıbbi özen gösterilmesi
10) Sağlık durumu ile ilgili bilgi alma hakkı
11) Kayıtları inceleme
12) Kayıtların düzeltilmesini isteme
13) Bilgi vermenin usulü
14) Bilgi verilmesi caiz olmayan ve tedbir alınması gereken haller
15) Bilgi verilmesini yasaklama
16) Mahremiyete saygı gösterilmesi
17) Rıza olmaksızın tıbbi ameliyeye tabi tutulmama
18) Bilgilerin gizli tutulması
19) Hastanın rızası ve izin
20) Tedaviyi reddetme ve durdurma
21) Küçüğün ve mahcurun tıbbi müdahaleye iştiraki
22) Alışılmış olmayan tedavi usullerinin uygulanması
23) Güvenliğin sağlanması
24) Dini vecibeleri yerine getirebilme ve dini hizmetlerden faydalanma
25) İnsani değerlere saygı gösterilmesi ve ziyaret
26) Refakatçi bulundurma
27) Hizmetin sağlık kurum ve kuruluşunda verilmesi
-Hastalar şu hallerde sağlık hizmetlerinden bulundukları yerlerde de faydalanabilirler:
1) Koruyucu sağlık hizmetlerinin verilmesinde
2) Tıbbi sebeplerden dolayı sağlık kuruluşuna bizzat gidilemeyen veya götürülemeyen hallerde,
3) Doğal afetler gibi olağanüstü hallerde
-2004 yılında yürürlüğe giren Madde Bağımlılığı ve Tedavi Merkezleri Yönetmeliği’nin 30. maddesinde merkezlerde
çalışması gereken personelin asgari sayısı ve nitelikleri belirtilmiştir.Buna göre merkezde:
1) Sorumlu uzman : Merkezin yönetiminde sorumlu olacak bir uzman
2) Ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı : Her 10 yatak için bir uzman
3) Tabip : İlk 10 yatak için 24 saat boyunca hizmeti sürdürecek şekilde asgari 5 tabip olmak üzere; ilave her
10 yatak için, 6 ay süreyle madde bağımlılığı eğitimi görerek, bu konuda sertifika almış olan aile hekimliği uzmanı veya
pratisyen tabip
4) Psikolog : 6 ay süreyle madde bağımlılığı eğitimi görerek bu konuda sertifika almış ve klinik tecrübesi olan
bir psikolog.
5) Hemşire : İlk 10 yatak için 24 saat boyunca hizmeti sürdürecek şekilde asgari 6 hemşire olmak üzere,
ilave her 10 yatak için 4 hemşire.
-2010 yılında yürürlüğe konulan “Özürlülük ölçütü, sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları
hakkındaki yönetmelikte” tespiti yapılacak olan özürlü ve ağır özürlünün işlevsel tanımlarına yer verilmiştir.Buna göre:
AĞIR ÖZÜRLÜ : Özür durumuna göre özür oranı % 50 ve üzerinde olduğu tespit edilenlerden günlük yaşam
aktivitelerini başkalarının yardımı olmaksızın yerine getiremeyeceğine özürlü sağlık kurulu tarafından karar verilen
kişilerdir.
ÖZÜRLÜ : Doğuştan veya sonradan; bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli
derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri
olan ve koruma, bakım veya rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişidir.
-Özür tespiti yapacak olan sağlık kurulu; iç hastalıkları, göz hastalıkları, kulak -burun-boğaz, genel cerrahi veya ortopedi,
nöroloji veya ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlarından oluşur.Kişilerin özürlülüğün tespiti ile ilgili bilgilendirilmesi ve bu
tespiti yapan sağlık kuruluşlarına yönlendirilmesi sosyal hizmet uzmanlarının önemli bir mesleki sorumluluğudur.
-“Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun”da öncelikli olarak sağlığın tanımına yer verilmiştir.
-Sağlık hizmetlerine ilişkin ana ilkelere “Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu”nda yer verilmiştir.
-Ülke genelinde özürlü çocuk doğumlarının önlenmesinde sağlık kurumları ve profesyonellerinin sorumluluğunun olduğu
“Sağlık Hizmetleri Temek Kanunu”nda yer alır.
-Madde bağımlılığı ve tedavi merkezleri yönetmeliği “2004” yılında yürürlüğe girmiştir.
*
ÜNİTE 6
-Çocuk Mahkemesinin felsefesi 4 noktaya dayalıdır:
1) Ceza için tek yargı rehabilitasyon olmalıdır.
2) Çocuklar olgunlaşmadıkları için onlara yetişkin suçlu gibi davranılmamalıdır.
3) Suçlu olduğu kabul edilen çocuklar, genellikle ıslah edici bir kuruma yerleştirilmektense denetim altına
alınmalıdır.
4) Çocuklar onların problemlerini anlayacak bir mahkemeye gönderilmelidir.
-Çocuk Mahkemesinin sağladıkları:
1) Çocukların bakımı, gözetimi ve disiplini
2) Suçlu olarak değil çocuk olarak yardım, cesaretlendirme ve rehberlik ihtiyaçlarının karşılanması
3) Çocuğu Çocuk Mahkemesindeki bir yargılamadan dolayı ne bir suçlu olarak saymak ne de böyle bir
yargılamayı mahkum etme olarak kabul etmek
-Çocuk Mahkemelerinde yargılamaya egemen olan ilkeler:
1) Basitlik ilkesi
2) Sadelik ilkesi
3) Gizlilik ilkesi
-Çocuk Mahkemelerinin temel özellikleri:
1) Çocukların karıştığı vakalara ayrı duruşmalar

2) Resmi olmayan veya tesadüfi prosedür
3) Düzenli şartlı tahliye hizmeti
4) Çocukların ayrı gözaltına alınması
5) Mahkeme şartlı tahliyelerinin özel kayıtları
6) Zihinsel ve fiziksel sorgu için tedbir alma
-Çocuk Mahkemelerinin ana prosedürleri:
1) Dilekçe verme
2) Görünüm, mahkemeye çağırma, sona erdirme
3) Şartlı tahliye
4) Sosyal inceleme
5) Duruşma ve yargılama
6) Yerleştirme
-Çocuk Mahkemesinin prosedürü, Ceza Mahkemesinin prosedüründen şu özelliklerle ayrılır:
1) Duruşma özeldir : Sadece ilgili kişiler duruşmada yer alır
2) Duruşma resmi değildir : Süreç, bir kişiyi bir suçtan dolayı suçlu bulan bir şekilde değil, gerçeklerin ortaya
çıkarıldığı bir konferansa benzer.
3) Jüri yoktur
4) Avukatlar genellikle çocukları temsil etmez
5) Bir sosyal inceleme raporu, sıklıkla duruşmadan önce, mahkemeye verilir
6) Vurgu, çocuğun niçin suç eylemini gerçekleştirdiği üzerinedir
7) Yerleştirme, cezadan ziyade sağaltımı sağlar
-Çocuk Mahkemelerinin çocuklar hakkında verdiği koruyucu ve destekleyici tedbirler:
1) Danışmanlık tedbiri
2) Eğitim tedbiri
3) Bakım tedbiri
4) Sağlık tedbiri
5) Barınma tedbiri
6) Veli, vasi, bakım ve gözetimden sorumlu kişiye teslim tedbiri
-Çocuk hukuku alanında görev yapan sosyal çalışma görevlileri bazı kategorilere ayrılır:
1) Mahkemeye atanan Sosyal Çalışma Görevlileri
2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında çalışan Sosyal Çalışma Görevlileri
3) Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan Sosyal Çalışma Görevlileri
4) Serbest meslek icra eden Sosyal Çalışma Görevlileri
5) Denetimli serbestlik görevlisi olarak istihdam edilen SÇG
-Suça sürüklenen çocuklarla ilgili uygulamalar temel oluşturan uluslar arası mevzuat “Çocuk Hakları Sözleşmesi” dir.
-Çocuk Mahkemelerinin işleyişini düzenleyen kanun “Çocuk Koruma Kanunu” dur.
-Türkiye’de çocuğun işlediği suçun farkında olduğu “12 yaş ve üzeri” kabul edilir.
-Çocuk Mahkemelerinde çalışan sosyal hizmet uzmanlarının en önemli özelliği “sosyal inceleme raporu düzenlemek” tir.
-Çocuk Mahkemelerinde yargılamanın temel ilkeleri “Basitlik-Sadelik-Gizlilik” tir.
-Türkiye’de Çocuk Polisi “İl Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüklerinde” çalışır.
-“Mahkemenin verdiği kararla toplum temelli müdahaleyi amaçlaması” denetimli serbestlik kurumunun amacıdır.
-“Hapis cezası” Türk Ceza Kanunu’nun 3 temel yaptırımından biridir.
-Ceza İnfaz Kurumlarının yönetimi ile ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında tüzük, sosyal hizmet uzmanlarının
görevlerini “psiko-sosyal destek birimi” içinde tanımlamıştır.
ÜNİTE 7
-Yaşam kalitesi hakları 4 büyük Birleşmiş Milletler anlaşmasında tanınmış durumdadır. Bunlar:
1) Uluslar arası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar / ICESCR-1966
2) Uluslar arası Medeni ve Siyasal Haklar / ICCPR-1966
3) Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması konvansiyonu / CEDAW-1979
4) Çocuk hakları konvansiyonu / CRC-1989
-Batılı ülkeler başta olmak üzere Türkiye’de de sosyal güvenlik sisteminin temeli aslında primli rejime dayanmakta ve
yapılan çalışmalarda öncelikli olarak bu sistemin sağlıklı işletilmesine büyük önem verilmektedir.
-Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığındaki hizmet birimleri:
1) Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü
2) Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü
3) Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
4) Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü
5) Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü
6) Denetim Hizmetleri Başkanlığı
7) Strateji Geliştirme Başkanlığı
8) Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı
-Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü tarafından; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu kaynağı kullanılarak,
3294 sayılı Kanun kapsamında yer alan vatandaşlarımıza yönelik çeşitli sosyal yardım programları uygulanır. Bunlar:
1) Aile yardımları
2) Sağlık yardımları
3) Eğitim yardımları
4) Özürlü yardımları
5) Özel amaçlı yardımlar
-SGK Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü çatısı altında sosyal yardım uygulamasının dayandığı kanunlarda şehit
yakınları ve gazilere yönelik sosyal güvenlik mevzuatıyla ilgili kısımlar bulunur. Bu kısımlar:
1) 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması
Hakkında Kanun
2) 3292 sayılı Vatani Hizmet Tertibi Aylıklarının Bağlanması Hakkında Kanun
3) 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun
4) 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
-Sosyal güvenliğin uygulanmasında, sınırlarının ve olanaklarının değerlendirilmesinde “sosyal mevzuat” önemli bir yere
sahiptir.
-Çalışanların karşılaştıkları, çalışma yaşamından doğan risklere karşı (hastalık, işsizlik, bakıma muhtaçlık, endüstri
kazaları vb.) kendilerinin ve ailelerinin korunmaları için devletçe geliştirilen parasal ve kurumsal önlemler olan; sosyal
sigortalar, sosyal refah hizmetleri, devlet yardımı gibi uygulamaların bütünü genel olarak “Sosyal Güvenlik” ile
kavramsallaştırılır.
-“Beveridge” genel anlamda sosyal güvenliğin dünyada yaygınlaşmasına öncülük etmiştir.
-“Birleşmiş Milletlerce 1948 yılında kabul olunan İnsan Hakları Beyannamesi” nin, sosyal güvenlik terim ve düşüncesinin
dünya çapında yaygınlaşma ve yerleşmesindeki rolü büyük olmuştur.
-Sosyal güvenlik teriminin dünya üzerinde yaygınlaşmasında “SHÇEK Kanunu” nun etkisi daha az olmuştur.
-Sosyal güvenliğin temel amacı “gelir dağılımı eşitsizliğini giderme ve bu sorunu sosyal adalet ekseninde çözme” dir.
-Sosyal güvenliğin gelişiminde “Sosyal Devlet” biçiminin etkisi daha ön plandadır.
ÜNİTE 8
-Ülkemizde uygulaması bulunmayan sosyal hizmet alanları:
1) Okul sosyal hizmeti
2) Çokkültürcü sosyal hizmet uygulamaları
3) Borçlu danışmanlığı
4) Bilişim suçları
-Ülkemizde toplumla sosyal çalışma bağlamında toplum örgütlenmesi çalışmalarına yön veren hukuki metin “Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna Bağlı Toplum Merkezleri Yönetmeliği”dir. Yönetmeliğe göre toplum merkezleri
şu yerlerde hizmet verir:
1) Yoğun göç alan bölgelerde
2) Gecekondu bölgelerinde
3) Kalkınmada öncelikli bölgelerde
4) Gereksinim duyulan diğer bölgelerde
-Çok kültürlü ve çok katmanlı yeni dünyada sosyal hizmetin ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemeler olmuştur. Bunlardan
birkaçı:
1) 1975 Cinsiyet Eşitliği Yasası
2) 1976 Irk İlişkileri Yasası
3) 1995 Özürlülere Karşı Ayrımcılık Yasası
-Mülteciliğin tanımını yapan ve mülteciliğe ilişkin ödevler getiren ilk uluslar arası sözleşme “Mülteciliğin statüsüne ilişkin
1951 Cenevre Sözleşmesi”dir.
-“Türkiye İş Kurumu” çalışma hayatı ve sosyal hizmet ilişkileri bakımından hayati önem taşır.
-“Adli Sosyal Hizmet” Türkiye’de uygulaması ve mevzuatı bulunan bir sosyal hizmet alanıdır.
-“Türk Ticaret Kanunu” Sosyal Hizmet sunumu açısından en az öneme haizdir
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst