- Katılım
- 9 Şub 2011
- Mesajlar
- 6,041
- Tepkime puanı
- 25
- Puanları
- 48
- Bölüm:
- İşletme
- Şehir:
- Bursa
SOSYAL HİZMET MEVZUATI
ÜNİTE – 1
HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI
Hukuk, toplumun ortak iyiliğini ve çıkarlarını gözetme kaygısıyla toplum yaşamının ve devlet
aygıtının olduğu kadar birey birey, birey toplum, birey devlet, toplum toplum, devlet toplum ve devlet devlet ilişkilerinin
sağlıklı, sorunsuz,etkin, ancak, adalet ve eşitlik içinde sürdürülmesi ve işletilmesi için; örgütlenme, ilişkiler ve işletim
düzeninin nasıl olması ya da olmaması gerektiği konularında yetkili organlar tarafından önceden konulmuş yöntemlerle
eşitlik, adalet, vicdan, gelenek ve toplumsal normlar çerçevesinde gerekli kuralların koyulduğu ve bu kuralların kamu
gücüyle desteklendiği bir toplumsal kurum, bilim dalı ve kurallar bütünüdür.
Bu uzun tanımı daha iyi anlayabilmek için önemli parçalarına bölerek baktığımızda;
a) Hukuk, toplumun ortak iyiliğini ve çıkarlarını gözetme kaygısıyla,
b) toplum yaşamının ve devlet aygıtının olduğu kadar,
c) birey birey, birey toplum, birey devlet, toplum toplum,devlet toplum ve devlet
devlet ilişkilerinin,
d) sağlıklı, sorunsuz, etkin, ancak, adalet ve eşitlik içinde sürdürülmesi ve işletilmesi
için;
e) örgütlenme, ilişkiler ve işletim düzeninin nasıl olması ya da olmaması gerektiği konularında,
f) yetkili organlar tarafından önceden konulmuş yöntemlerle,
g) eşitlik, adalet, vicdan, gelenek ve toplumsal normlar çerçevesinde,
h) gerekli kuralların koyulduğu ve i) bu kuralların kamu gücüyle
desteklendiği,
ı) bir toplumsal kurum, bilim dalı ve kurallar bütünüdür. Bu önemli noktaları aklımızda
tuttuğumuz zaman hukukun ne olduğunu anlamış oluruz.
Hukuk hakların ve sorumlulukların parlamento yoluyla yazılı olarak madde madde belirlendiği ve kamu gücü eliyle
uygulandığı bir düzenin adıdır. Çağdaş hukuk kuralları toplumsal düzeni oluşturan din, töre ve görgü kuralları dışında
devlet tarafından fiili yaptırımlara bağlanmış yazılı toplumsal düzen kurallarıdır.
TOPLUMSAL DÜZEN KURALLARI
Tarihsel süreç içinde ilk ortaya çıkan düzen kuralları otorite tarafından koyulan kurallardır. Din kurallarından sonra ahlak
kuralları gelir. Ahlak kuralları da dinsel kurallar ya da toplumsal otoritelerin getirdiği kurallar gibi kalıcılaşmış düzen
sağlayan kurallardır. Otorite tarafından getirilen ve zamanla kabul görüp kalıcılaşan kurallar dönemin hukukunu
oluşturuyordu. Buna töre denir. Töre, avcılık ve toplayıcılık tarihsel döneminin toplumsal düzen kurallarıdır; yani o
dönemin hukukudur.
İslam dininde hukuksal kuralların öğretisine fıkıh adı verilmiştir. Fıkıh İslam dininin anayasası olan Kuran’a uygun olarak
uygulanan hukuk kuralları demektir. Fıkıha göre ceza bu dünyada, gene devlet gücü tarafından verilir
Din ve ahlaktan sonra toplumsal düzen kurallarını oluşturan üçüncü bir öge de görgü kurallarıdır. Görgü kuralları insanlar
arasındaki gündelik düzenin karşılıklı saygı çerçevesinde sağlanması için gereklidir.Görgü kurallarının yaptırımı
kınamadır, ayıplamadır ve
giderek dışlamadır.
Tarihte ortaya çıkan bu üç toplumsal düzen kurallarından sonra en son ve en gelişmiş toplumsal düzen kuralları yazılı
hukuk kurallarıdır. Buna sadece hukuk demememizin nedeni din ve töre kurallarının da insanlarla ilgili hak ve
yükümlülükleri düzenlediği için onların da hukuk kuralı olarak anılabilmeleri ile ilgilidir. Örneğin şöyle diyebiliriz:
Töre(ahlak) toplayıcılık ve avcılık döneminin hukuk kurallarıdır.
Fıkıh (din) tarımın bulunmasıyla başlayan feodal düzenin, toprağa dayalı düzenin hukuk kurallarıdır. Buna şeriat hukuku
da denir
Yazılı hukuk kuralları diye adlandırdığımız dördüncü toplumsal düzen kuralları her şeyden önce net ve açık olarak yazılı
olmak zorundadır. Bu temel kuraldır. Yasa ve buna bağlı olarak çıkarılan tüzük, yönetmelik vb. hepsi yazılı hukuk
kurallarıdır.
Tüm dünyada hukuk normlarını oluşturulurken üç toplumsal temele dayanılır. Bunlar adalet duygusu, o toplumda yerleşik
gelenekler ve vicdandır.
Demokratik ülkelerde ise yazılı hukuk kuralları seçimle iktidara gelen partilerin oluşturduğu bakanlar kurulları ya da
parlamento üyeleri tarafından tasarı ya da öneri (teklif) hazırlanır, parlamentoya sunulur ve parlamento (seçilmiş
milletvekillerinden oluşur) tarafından görüşülerek kabul edilmeleri ile oluşturulur. Cumhurbaşkanının onayından ve resmi
gazetede yayımlanmasından sonra yürürlüğe girer.
TÜRKİYE’DE MEVZUAT ÇEŞİTLERİ
Mevzuat, bir ülkedeki yürürlükte bulunan yasa, tüzük, yönetmelik gibi yazılı hukuk kurallarının bütünüdür. Farklı çeşitleri
vardır. Bunlar sırasıyla, anayasa, uluslararası antlaşma ya da sözleşmeler yasa, yasa gücünde kararname, içtihat, tüzük,
yönetmelik, yönerge, genelge, özelgedir.
Anayasa
Anayasa bir devletin bağımsızlığı, bayrağı, istiklal marşı vb. gibi ulusal değerleriyle ve genel siyasal yapısıyla ilgili temel
ilkelerinden, krallık, monarşi, cumhuriyet gibi yönetim sistemine; ya sama,yürütme, yargı arasındaki ilişkilerden yurttaşlık
hakları ile kişi hak ve ödevlerine dair temel hukuksal kurallara kadar genel ve temel kuralların belirlendiği yazılı metindir.
Anayasalarda parlamentolarda oylanır ve kabul edilir.
Uluslararası Antlaşmaya da Sözleşmeler
Antlaşma, genel olarak karşılıklı iki tarafın bir konuda birlikte yeminleşmeleri, ortak bir davranışta bulunacaklarını karşılıklı
bildirmeleri demektir. Tabii ki bu antlaşmanın yazılı olması daha bağlayıcı olur. Buna eski dilde ahit, muahede, ya da
İngilizce pakt denir.
Uluslararası antlaşma, iki ya da daha fazla devletin birbirlerine saldırmama, savaşta işbirliği, ortak davranma, belirledikleri
temel ve büyük ilkelere karşılıklı uyma gibi iradelerini yazıya geçirip buna uyacaklarını üstlenmeleri ve onaylamalarıdır. Bu
karşılıklı üstlenmelerin yazılı belgesine de uluslararası antlaşma denir.
Uluslararası sözleşme, iki devlet ya da birkaç devletin belirli bir konuda karşılıklı ortak
beyanlarını yazıya dökmeleri, uyacakları sözünü üstlenmeleri ve bu ortak irade beyanlarının altını imzalamalarıdır. Eski
dilde akit, mukavele, İngilizce’de contract (kontrat) denir.
Antlaşma ile sözleşme arasındaki fark, antlaşmanın daha genel ve yüksek bir konuda (savaşı
durdurmak, saldırmama sözü vermek, toprak paylaşımı ya da toprak almak vermek gibi…) olmasıdır. Adından
anlaşılacağı üzere and vermek, yemin etmektir. Sözleşme ise, çok daha sınırlı bir konuda karşılıklı uzlaşma beyanıdır.
Örneğin, yurt dışında çalışan işçiler ve aileleri için nasıl bir çalışma, yerleşme ve sigorta sistemi kurulacak; dış ticaret
alanında mal alım satımında konuya muhatap olan ülkelere düşen yükümlükler nelerdir, ortak uygulanması konusunda
uzlaşılan çocuk hakları, sığınmacılara sağlanacak haklar gibi toplumsal konular sözleşme konularıdır.
Yasa (Kanun)
Yasa, anayasaya uygun olarak çıkarılan, bir devletin ya da toplumsal düzenin esenlik içinde yönetilmesi ve sürdürülmesi
için her konuda genel kuralları belirleyen, yasama organı tarafından kabulü ve onu izleyen hukuksal süreçlerle geçerli
olan yazılı hukuk kurallarıdır.
Yasa Gücünde Kararname (Kanun Hükmünde Kararname)
Yasa gücünde kararname hükümetin Bakanlar Kurulu eliyle çıkardığı bir kararnamesinin yasa gücünde olması ve yasa
yerine geçmesidir. Bunun için çıkarılan kararname TBMM’ne getirilir ve oylanır. Yasa gücünde kararname çıkarmak
zaman kaybına tahammülü olmayan ya da açıkça tartışılmasına ulusal sakınca bulunan konularda bakanlar kurulu
tarafından kararların hızlıca alınması ve parlamentoda oylanarak kısa sürede çıkarılması amaçlandığı zaman başvurulan
bir yoldur. Aslında yasa yapmak yasama organının (parlamentonun)işidir. Demokratik rejimlerde bu yetki devredilemez.
Ancak anayasa hükmü ya da bir yetki kanunu ile bakanlar kuruluna yasa yapma yetkisi verilebilir
Anayasanın 91. maddesinde de KHK çıkarma yetkisi verme hususu düzenlenmiştir. Bu madde şöyledir: “Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü
haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez.”
İçtihat
İçtihat Arapça kökenli bir sözc ük olup anlayış, kanı, kanaat demektir. Hukukta içtihat, yargıcın, karşısına çıkan bir hukuk
sorununda dayanacağı yasal hükmün bulunmaması ya da bulunan hükümden doyum sağlayamaması, kararsız kalması
durumunda eski kararlara, gelenek ve vicdanına dayanarak anlayış ve kanısına uygun bir hüküm geliştirmesiyle oluşur.
Hüküm olarak vereceği bu karar Yargıtay tarafından onaylanırsa o karar yazılı olarak yayınlanır ve benzer olaylarda
geçerli bir yasa hükmü gibi ele alınabilir. Dolayısıyla bunlara yargı kararları da denir. İçtihatlar yargıçlarca oluşturulur,
ancak hukukçular tarafından tartışılarak görüş geliştirilir.
Tüzük (Nizamname)
Yasalarda kurallar bütün ayrıntılarıyla yer almaz. Bu nedenle tüzükler çıkartılır. Tüzük, yasaların bazı maddelerini ya da
hükümlerini daha ayrıntılı olarak belirtmek amacıyla bir yasanın bir maddesine ya da diğer ilgili maddelerine bağlı olarak
düzenlenen bir hukuk belgesidir.
Bir yasadan sorumlu olan bakanlık tarafından hazırlanan tüzük Danıştay'ın incelenmesine sunulur. Bu incelemeden
başarıyla geçen tüzük taslağı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile yürürlüğe girer. Çıkarılma yöntemi budur. Tüzüğün eski
dildeki karşılığı nizamnamedir.
Yönetmelik(Talimatname)
Bir yasaya göre koyulan kuralların daha çok işleyişiyle ilgili daha ayrıntılı kuralların yazılı olduğu hukuk belgesidir.
Tüzüğün de bir altında yer alır. Ancak yönetmelik de ilgili bir yasanın bir maddesine dayalı olarak çıkarılır. Diyelim ki bir
yasa bir maddesinde çocuklar için kreş, yaşlılar için huzurevi kurulmasını öngörmüş ve kurallaştırmıştır. Bu kreşin ya da
huzurevinin hangi yöntemlere göre ve nasıl kurulup, nasıl işletileceği, hangi hizmetlerin hangi saatlerde kaç personelle
verileceği gibi ayrıntılı ama önemli kurallar yönetmelikte yer alır. İlgili yasa ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak
amacıyla hazırlanan düzenleyici kuralların yer aldığı, yasa ve tüzüklerin uygulanmasında görevlilere yol gösteren yazılı
hukuk belgesidir. Kamu kurumları (bakanlıklar, belediyeler) tarafından hazırlanır ve çıkarılır. Resmi gazetede
yayımlandıktan sonra yürürlüğe girer. Yönetmeliğin eski dildeki karşılığı talimatnamedir.
Yönerge (Talimat, Direktif)
Üst makamlardan alt makamdakilere yönelik olarak belirlenmiş herhangi bir konuda tutulacak yolu ve uyulacak kuralları
belirten yazılı belgedir. Buyruk (Tr.), talimat (Ar.), direktif (İng.) anlamındadır.
Yönetmeliklerde değinilmesi ayrıntı sayılabilecek konularda net ve açıklayıcı bir belge olarak madde madde hazırlanır.
Örneğin, bir kamu kurumunda, üniversitede, belediyede ya da bir işletmede temizlik kurallarına uymak için ya da
bilgisayar laboratuarının nasıl kullanılmasına dair yönerge çıkarılır. Üst makam ya da yönetim kurulu tarafından
onaylanınca yürürlüğe girer.
Kararname (Karar)
Bakanlar kurulunun kararını taşıyan metine kararname denir. Belli bir işin nasıl yapılacağına dair bakanlar kurulunun
kararını içeren yazılı metindir.
Genelge (Tamim,Sirküler)
Örneğin vergi gibi seçilmiş bir konuda o konuyla ilgili herkese yönelik olarak uygulamanın nasıl olması gerektiğine dair
açık olmayan ve anlaşılamayan noktaları açıklayan, ilgili kamu kurumu tarafından o kamu kurumunun görüşlerine
uymalarını sağlamak için alt makam ve memurlara iletilmek üzere hazırlanan, uygulanması zorunlu yazılı belgedir
Özelge (Mukteza)
Belirli bir konudaki doğru görüşü ya da olması gereken uygulamayı bildirmek amacıyla başvuran bir hedef kitle ya da
makama yazılan yazı, yazılı olarak açıklanan görüştür. Özelgeler genellikle tam anlaşılamayan, tam anlamıyla nasıl
yapılması gerektiğine dair kuşkuların olduğu bir konuda ilgili kamu makamından talep edilir ve bu tür istek sahipleri hedef
alınarak açıklama yazılır
MEVZUATIN DERLENMESİ
Çok çeşitli mevzuat vardır. Bu nedenle binlerce mevzuatı kolay ulaşılabilir kılabilmek için çeşitli gereksinim boyutların göre
farklı derlemeler yapılır. Bu farklı derlemeler kitaplaştırılır ya da internet sayfalarında istenilen yasalar, tüzükler,
yönetmelikler… buna göre aranır.
Derlemeler farklı düzeylerde olabilir. Milli Eğitim Bakanlığı Mevzuatı, Sağlık Bakanlığı mevzuatı, Maliye Bakanlığı
Mevzuatı, SGK Mevzuatı, Bağkur Mevzuatı gibi…
Tüm bu derleme çeşitleri ilgili aradığımız mevzuata daha kolay ulaşabilmek içindir.
Mevzuatı anlamayı kolaylaştırmak için daha genel bir derleme örneği verebiliriz. Örneğin; teknik mevzuat, sosyal
mevzuat olarak derleyebiliriz. Teknik alandaki mevzuat bir anlayış içinde ya da birkaç cilt tutan bir takım kitap içinde,
sosyal alandaki mevzuat gene bir sosyal anlayış içinde ya da birkaç ciltlik kitap dizisi içinde toparlanabilir. Böylece teknik
mevzuat içinde inşaat mevzuatı, balıkçılık mevzuatı, sanayi mevzuatı yer alabilir. Sosyal mevzuat içinde de eğitim, sağlık,
sosyal çalışma, sosyal hizmetler mevzuatı yer alabilir.
ULUSAL SOSYAL HIZMET MEVZUATI
Sosyal çalışma mevzuatı meslek mevzuatı ile sınırlıdır. O mesleğin ya da o meslek çerçevesinde çalışanların mesleki
çalışma çerçevesini çizer, çalışma kurallarını koyar. Ancak
sosyal hizmet mevzuatı, yani mesleğin ilgili tüm etkinli kalanlarındaki mevzuat çok yaygındır.
Anayasa’da Sosyal Hizmetlerle İlgili Maddeler Bugün yürürlükte bulunan 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 1980
askeri darbesinden sonra oluşturulan Kurucu Meclis tarafından 18/10/1982’de halk oylamasına sunulmak üzere kabul
edilmiş ve 20/10/1982 tarihli ve
17844 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış; 7/11/1982’de halk oylamasına sunulduktan sonra 9/11/1982 tarihli ve 17863
mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yeniden yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. T.C. Anayasası 23/7/1995tarihli 4121 sayılı
yasanın 1. maddesi ile değişikliğe uğrayan Başlangıç kısmında konumuzla ilgili olarak iki yerde sosyal bir çağrının
sahibidir.
“Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddî ve
manevî mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine
ulaşma azmi yönünde; “Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet
gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî
varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;“Fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve
ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, Türk Milleti tarafından, demokrasiye âşık
Türk
evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.
Bu metinde sosyal devletin ulaşılmaz hedefi olan refah kavramı geçmekte, sosyal adalet gereklerince hak ve
hürriyetlerden yararlanmaktan söz edilmektedir.
Anayasanın, Cumhuriyetin nitelikleri başlıklı 2. maddesi:
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.” diyerek
sosyal bir devlet olmanın altını çizmiştir.
Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” maddesi;
“Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik
ilkesine aykırı sayılmaz.”
“Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz(ayrıcalık) tanınamaz.” maddeleri sosyal devletin temellerini
oluşturmaktadır.
Anayasa’nın ikinci kısmında Temel Haklar ve Ödevler başlığı altındaki Birinci Bölümde Genel Hükümler başlığı altında;
temel hak ve hürriyetlerin niteliğini düzenleyen 12.maddesinde, “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez,
vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir” dendikten sonra “Temel hak ve hürriyetler,kişinin topluma, ailesine ve
diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” ifadesiyle aileye verilen önem ve değer vurgulanmıştır.
İkinci kısmın ikinci bölümünde Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı başlığını taşıyan 17. maddesinde,
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
19. maddesinde, “Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.” denilerek kişi hürriyeti ve güvenliği anayasal koruma altına
alınmıştır.”
Bunlar gibi, özel hayatın gizliliği (Md. 20), konut dokunulmazlığı (Md. 21), haberleşme hürriyeti (Md. 22), yerleşme ve
seyahathürriyeti (Md. 23) din ve vicdan hürriyeti (Md. 24), düşünce ve kanaathürriyeti (Md. 25), düşünceyi açıklama ve
yayma hürriyeti (Md. 26), bilim vesanat hürriyeti (Md. 27), süreli ve süresiz yayın hakkı (Md. 29), düzeltme vecevap hakkı
(Md. 32), dernek kurma hürriyeti (Örgütlenme özgürlüğü) (Md. 33),toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı (Md. 34),
maddeleri kişi özgürlüğününgüvence altına alındığı
maddelerdir. Bunlar ancak yasaların öngördüğü özeldurumlarda kısıtlanabilir.
XIII. numaralı “Hakların Korunması ile İlgili Hükümler” başlığı altında yer alan hak arama hürriyeti (Md. 36) sosyal hizmetin
hak olduğu bir ülkede bu hakka sahip olmak isteyen insanlar açısından önemli bir güvence olsa gerektir.
Ve 40. Madde ile de bu temel hak ve hürriyetlerin korunması anayasal güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın Üçüncü
Bölümü doğrudan sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlere ayrılmıştır. Bunlar arasında yer alan “I.Ailenin korunması ve
çocuk hakları” 41. Madde ile “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.” ifadesini getirmiştir.
Vedevamla; “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile
uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.” demiştir. Daha sonra Anayasa’ya eklenen iki cümle ile
de her çocuğun “korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve
doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip” olduğunu ve devletin, “her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları
koruyucu tedbirleri” almak durumunda olduğunu hükme bağlamıştır.
Bu maddeyi, Madde 42, (Eğitim ve Öğretim Hakkı) “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim
hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.” maddesi izlemektedir.
Sosyal çalışma mesleğine ve sosyal hizmet müdahalelerine konu olan çalışanlar hakkında da
Anayasa’da “IV. Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti” düzenlenmiştir. 48 Madde ile “Herkes, dilediği alanda çalışma ve
sözleşme hürriyetlerine sahiptir.” dendikten sonra özel teşebbüsler kurmak güvencesi verilmekte ve ama “Devlet, özel
teşebbüslerin […] sosyal amaçlara uygun yürümesini…sağlayacak tedbirleri alır.” hükmü getirilmektedir.
Gençliğin korunması da Anayasa’nın hüküm getirici ilkelerindendir. “IX. Gençlik ve Spor” kenar başlığı altında yeralan
“Gençliğin korunması” başlığı altındaki 58. maddede, “Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizinemanet edildiği gençlerin
müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâplarıdoğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
ortadankaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirlerialır.” ifadesinden sonra
“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucumaddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve
cehalettenkorumak için gerekli tedbirleri alır.” denmektedir.
Bu bölümde son olarak da “Sosyal güvenlik hakları” 60. Madde ile güvence altında alınmıştır.
“Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.”
denilerek“sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler” arasında;
“Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda
kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.
“Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.
“Yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir.
“Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu
amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur.” (Md. 61)
ULUSLARARASI SOSYAL HİZMET MEVZUATI
Sosyal hizmetlerle ilgili uluslararası mevzuat dendiğinde akla uluslararası antlaşmalar, sözleşmeler, bildirgeler ya da
bildiriler(beyanname) ve kararlar gelir.
Çocuk ve kadınlarla ilgili uluslararası sözleşmeler daha çok Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanır ve ülkelerin
kabullerine sunulur.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)sığınmacılarla ilgili mevzuatın hazırlanmasında öne çıkar.
Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ) sözleşmeleri vardır. Bunlarla uluslararası düzeyde çalışma normları belirtilir ve diğer
ülkelerin onayına sunulur. Her ülke bu uluslararası sözleşmelerden kendisine uyanı, kabul ettiğini alır, kendi bakanlar
kurulu tarafından kabulüne dair bir yasa hazırlanır. Türkiye’de Bakanlar Kurulu Kararı ve bir yasayla uluslararası
antlaşma, sözleşme ya da karar Türkiye tarafından da kabul edilmiş olur. Türkiye, uluslararası metni kabul etse de her
ülke gibi bu tür kabullerde kendisine uymadığını düşündüğü, kabul etmek istemediği maddelere “çekince” koyarak onları
reddedebilir.
Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada sosyal hizmet çalışanları için en temel ve en belirleyici uluslararası belge İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesidir. Bu bildirge 10 Aralık 1948 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Paris'te yapılan
oturumunda 217 A(III)sayılı kararı ile kabul edildi. Oylama sırasında altı sosyalist ülke çekimser kaldı. Bildiri, bu ülkeler ile
Suudi Arabistan ve Güney Afrika Birliği dışında kalan diğer BM üyesi ülkelerin oylarıyla kabul edildi. Türkiye bu Bildirgeyi
6 Nisan 1949 tarih ve 9119 Sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kabul etti
Bu temel bildirgeden sonra birçok uluslararası bildirge ya da sözleşmeler kabul edilmiş ve yayınlanmıştır. Örneğin:
Birleşmiş Milletler Kadınların Siyasi Haklarına İlişkin Sözleşme (20 Aralık 1952),
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi (20 Kasım 1959)
Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi (18 Ekim 1961)
Afrika İnsan ve Halklarının Hakları Şartı (26 Haziran1981)
Bundan başka çocuklarla ilgili olarak “Ülkelerarası Evlat Edinmede Çocukların Korunması ve
İşbirliğine Dair Hague Sözleşmesi” vardır. Sözleşme, ülkelerarası evlat edinme konusunda ortak kuralları belirlemektedir.
“Çocuk Suçluluğunun Önlenmesine Dair Birleşmiş Milletler Yönetmeliği– Riyad Yönetmeliği”, “Özgürlüklerinden mahrum
bırakılmış suçlu çocukların korunmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Kuralları”, “Çocuk Adaletinin Yürütülmesine İlişkin
Birleşmiş Milletler Minimum Standart Kuralları (Beijing Kuralları adıyla anılır.
Bir de UÇÖ sözleşmelerine örnekler verelim: “İstihdama Kabulde Asgarî Yaşa İlişkin 138 Sayılı UÇÖ Sözleşmesi.” Bu
sözleşme ile asgari işe başlama yaşı ile ilgili normlar getirilmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 26 Haziran 1973 tarihli
Genel Konferansı’nda kabul edilmiştir ve1998 yılında Türkiye tarafından onaylanmıştır Ayrıca, “Kötü Şartlardaki Çocuk
İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi.” 182 sayılı bu sözleşme UÇÖ’ nün
temel haklara ilişkin sekiz sözleşmesinden biridir. 17 06 1999’da UÇÖ toplantısında kabul edilmiş, 25 012001 günü
TBMM’de yasalaşmıştır. Ya da 6 Haziran 1930 günü kabul edilen 29No’lu “Cebri veya Mecburi Çalıştırmaya İlişkin
Sözleşme”dir. Zorla ya da zorunlu çalıştırma ile ilgili uluslararası normları koymuştur Bu tür sözleşmeler, kararlar,
Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansında(Cenevre) karara bağlanır.
Kadınlarla ilgili önemli uluslararası sözleşmelere örnekler:
“Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme(CEDAW)” Kadınlarla ilgili en önemli uluslararası
belgedir. Genel olarak simgeleşmiş bir ad olan CEDAW “kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması sözleşmesi"
ifadesinin İngilizce kısaltmasıdır. BM Genel Kurulunun 18 Aralık 1979 tarihli ve 34/180 sayılı Kararıyla kabul edilmiş ve
imzaya, onaya ve katılmaya açılmıştır. Yürürlüğe giriş tarihi: 3 Eylül1981’dir. 170 ülke t arafından onaylanmıştır. Türkiye
sözleşmeyi 1985 yılında imzaladı, 1986 'da yürürlüğe soktu. Yıllar sonra Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından 7
Nisan 20112de “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesi” Strazburg’da onaylandı. 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açıldı ve 13ülke ile birlikte Türkiye de ilk
onaylayan ülke olarak imzaladı. Bu sözleşme İstanbul’da imzalandığı için İstanbul Sözleşmesi adıyla da anılır.
ÜNİTE – 1
HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI
Hukuk, toplumun ortak iyiliğini ve çıkarlarını gözetme kaygısıyla toplum yaşamının ve devlet
aygıtının olduğu kadar birey birey, birey toplum, birey devlet, toplum toplum, devlet toplum ve devlet devlet ilişkilerinin
sağlıklı, sorunsuz,etkin, ancak, adalet ve eşitlik içinde sürdürülmesi ve işletilmesi için; örgütlenme, ilişkiler ve işletim
düzeninin nasıl olması ya da olmaması gerektiği konularında yetkili organlar tarafından önceden konulmuş yöntemlerle
eşitlik, adalet, vicdan, gelenek ve toplumsal normlar çerçevesinde gerekli kuralların koyulduğu ve bu kuralların kamu
gücüyle desteklendiği bir toplumsal kurum, bilim dalı ve kurallar bütünüdür.
Bu uzun tanımı daha iyi anlayabilmek için önemli parçalarına bölerek baktığımızda;
a) Hukuk, toplumun ortak iyiliğini ve çıkarlarını gözetme kaygısıyla,
b) toplum yaşamının ve devlet aygıtının olduğu kadar,
c) birey birey, birey toplum, birey devlet, toplum toplum,devlet toplum ve devlet
devlet ilişkilerinin,
d) sağlıklı, sorunsuz, etkin, ancak, adalet ve eşitlik içinde sürdürülmesi ve işletilmesi
için;
e) örgütlenme, ilişkiler ve işletim düzeninin nasıl olması ya da olmaması gerektiği konularında,
f) yetkili organlar tarafından önceden konulmuş yöntemlerle,
g) eşitlik, adalet, vicdan, gelenek ve toplumsal normlar çerçevesinde,
h) gerekli kuralların koyulduğu ve i) bu kuralların kamu gücüyle
desteklendiği,
ı) bir toplumsal kurum, bilim dalı ve kurallar bütünüdür. Bu önemli noktaları aklımızda
tuttuğumuz zaman hukukun ne olduğunu anlamış oluruz.
Hukuk hakların ve sorumlulukların parlamento yoluyla yazılı olarak madde madde belirlendiği ve kamu gücü eliyle
uygulandığı bir düzenin adıdır. Çağdaş hukuk kuralları toplumsal düzeni oluşturan din, töre ve görgü kuralları dışında
devlet tarafından fiili yaptırımlara bağlanmış yazılı toplumsal düzen kurallarıdır.
TOPLUMSAL DÜZEN KURALLARI
Tarihsel süreç içinde ilk ortaya çıkan düzen kuralları otorite tarafından koyulan kurallardır. Din kurallarından sonra ahlak
kuralları gelir. Ahlak kuralları da dinsel kurallar ya da toplumsal otoritelerin getirdiği kurallar gibi kalıcılaşmış düzen
sağlayan kurallardır. Otorite tarafından getirilen ve zamanla kabul görüp kalıcılaşan kurallar dönemin hukukunu
oluşturuyordu. Buna töre denir. Töre, avcılık ve toplayıcılık tarihsel döneminin toplumsal düzen kurallarıdır; yani o
dönemin hukukudur.
İslam dininde hukuksal kuralların öğretisine fıkıh adı verilmiştir. Fıkıh İslam dininin anayasası olan Kuran’a uygun olarak
uygulanan hukuk kuralları demektir. Fıkıha göre ceza bu dünyada, gene devlet gücü tarafından verilir
Din ve ahlaktan sonra toplumsal düzen kurallarını oluşturan üçüncü bir öge de görgü kurallarıdır. Görgü kuralları insanlar
arasındaki gündelik düzenin karşılıklı saygı çerçevesinde sağlanması için gereklidir.Görgü kurallarının yaptırımı
kınamadır, ayıplamadır ve
giderek dışlamadır.
Tarihte ortaya çıkan bu üç toplumsal düzen kurallarından sonra en son ve en gelişmiş toplumsal düzen kuralları yazılı
hukuk kurallarıdır. Buna sadece hukuk demememizin nedeni din ve töre kurallarının da insanlarla ilgili hak ve
yükümlülükleri düzenlediği için onların da hukuk kuralı olarak anılabilmeleri ile ilgilidir. Örneğin şöyle diyebiliriz:
Töre(ahlak) toplayıcılık ve avcılık döneminin hukuk kurallarıdır.
Fıkıh (din) tarımın bulunmasıyla başlayan feodal düzenin, toprağa dayalı düzenin hukuk kurallarıdır. Buna şeriat hukuku
da denir
Yazılı hukuk kuralları diye adlandırdığımız dördüncü toplumsal düzen kuralları her şeyden önce net ve açık olarak yazılı
olmak zorundadır. Bu temel kuraldır. Yasa ve buna bağlı olarak çıkarılan tüzük, yönetmelik vb. hepsi yazılı hukuk
kurallarıdır.
Tüm dünyada hukuk normlarını oluşturulurken üç toplumsal temele dayanılır. Bunlar adalet duygusu, o toplumda yerleşik
gelenekler ve vicdandır.
Demokratik ülkelerde ise yazılı hukuk kuralları seçimle iktidara gelen partilerin oluşturduğu bakanlar kurulları ya da
parlamento üyeleri tarafından tasarı ya da öneri (teklif) hazırlanır, parlamentoya sunulur ve parlamento (seçilmiş
milletvekillerinden oluşur) tarafından görüşülerek kabul edilmeleri ile oluşturulur. Cumhurbaşkanının onayından ve resmi
gazetede yayımlanmasından sonra yürürlüğe girer.
TÜRKİYE’DE MEVZUAT ÇEŞİTLERİ
Mevzuat, bir ülkedeki yürürlükte bulunan yasa, tüzük, yönetmelik gibi yazılı hukuk kurallarının bütünüdür. Farklı çeşitleri
vardır. Bunlar sırasıyla, anayasa, uluslararası antlaşma ya da sözleşmeler yasa, yasa gücünde kararname, içtihat, tüzük,
yönetmelik, yönerge, genelge, özelgedir.
Anayasa
Anayasa bir devletin bağımsızlığı, bayrağı, istiklal marşı vb. gibi ulusal değerleriyle ve genel siyasal yapısıyla ilgili temel
ilkelerinden, krallık, monarşi, cumhuriyet gibi yönetim sistemine; ya sama,yürütme, yargı arasındaki ilişkilerden yurttaşlık
hakları ile kişi hak ve ödevlerine dair temel hukuksal kurallara kadar genel ve temel kuralların belirlendiği yazılı metindir.
Anayasalarda parlamentolarda oylanır ve kabul edilir.
Uluslararası Antlaşmaya da Sözleşmeler
Antlaşma, genel olarak karşılıklı iki tarafın bir konuda birlikte yeminleşmeleri, ortak bir davranışta bulunacaklarını karşılıklı
bildirmeleri demektir. Tabii ki bu antlaşmanın yazılı olması daha bağlayıcı olur. Buna eski dilde ahit, muahede, ya da
İngilizce pakt denir.
Uluslararası antlaşma, iki ya da daha fazla devletin birbirlerine saldırmama, savaşta işbirliği, ortak davranma, belirledikleri
temel ve büyük ilkelere karşılıklı uyma gibi iradelerini yazıya geçirip buna uyacaklarını üstlenmeleri ve onaylamalarıdır. Bu
karşılıklı üstlenmelerin yazılı belgesine de uluslararası antlaşma denir.
Uluslararası sözleşme, iki devlet ya da birkaç devletin belirli bir konuda karşılıklı ortak
beyanlarını yazıya dökmeleri, uyacakları sözünü üstlenmeleri ve bu ortak irade beyanlarının altını imzalamalarıdır. Eski
dilde akit, mukavele, İngilizce’de contract (kontrat) denir.
Antlaşma ile sözleşme arasındaki fark, antlaşmanın daha genel ve yüksek bir konuda (savaşı
durdurmak, saldırmama sözü vermek, toprak paylaşımı ya da toprak almak vermek gibi…) olmasıdır. Adından
anlaşılacağı üzere and vermek, yemin etmektir. Sözleşme ise, çok daha sınırlı bir konuda karşılıklı uzlaşma beyanıdır.
Örneğin, yurt dışında çalışan işçiler ve aileleri için nasıl bir çalışma, yerleşme ve sigorta sistemi kurulacak; dış ticaret
alanında mal alım satımında konuya muhatap olan ülkelere düşen yükümlükler nelerdir, ortak uygulanması konusunda
uzlaşılan çocuk hakları, sığınmacılara sağlanacak haklar gibi toplumsal konular sözleşme konularıdır.
Yasa (Kanun)
Yasa, anayasaya uygun olarak çıkarılan, bir devletin ya da toplumsal düzenin esenlik içinde yönetilmesi ve sürdürülmesi
için her konuda genel kuralları belirleyen, yasama organı tarafından kabulü ve onu izleyen hukuksal süreçlerle geçerli
olan yazılı hukuk kurallarıdır.
Yasa Gücünde Kararname (Kanun Hükmünde Kararname)
Yasa gücünde kararname hükümetin Bakanlar Kurulu eliyle çıkardığı bir kararnamesinin yasa gücünde olması ve yasa
yerine geçmesidir. Bunun için çıkarılan kararname TBMM’ne getirilir ve oylanır. Yasa gücünde kararname çıkarmak
zaman kaybına tahammülü olmayan ya da açıkça tartışılmasına ulusal sakınca bulunan konularda bakanlar kurulu
tarafından kararların hızlıca alınması ve parlamentoda oylanarak kısa sürede çıkarılması amaçlandığı zaman başvurulan
bir yoldur. Aslında yasa yapmak yasama organının (parlamentonun)işidir. Demokratik rejimlerde bu yetki devredilemez.
Ancak anayasa hükmü ya da bir yetki kanunu ile bakanlar kuruluna yasa yapma yetkisi verilebilir
Anayasanın 91. maddesinde de KHK çıkarma yetkisi verme hususu düzenlenmiştir. Bu madde şöyledir: “Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü
haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez.”
İçtihat
İçtihat Arapça kökenli bir sözc ük olup anlayış, kanı, kanaat demektir. Hukukta içtihat, yargıcın, karşısına çıkan bir hukuk
sorununda dayanacağı yasal hükmün bulunmaması ya da bulunan hükümden doyum sağlayamaması, kararsız kalması
durumunda eski kararlara, gelenek ve vicdanına dayanarak anlayış ve kanısına uygun bir hüküm geliştirmesiyle oluşur.
Hüküm olarak vereceği bu karar Yargıtay tarafından onaylanırsa o karar yazılı olarak yayınlanır ve benzer olaylarda
geçerli bir yasa hükmü gibi ele alınabilir. Dolayısıyla bunlara yargı kararları da denir. İçtihatlar yargıçlarca oluşturulur,
ancak hukukçular tarafından tartışılarak görüş geliştirilir.
Tüzük (Nizamname)
Yasalarda kurallar bütün ayrıntılarıyla yer almaz. Bu nedenle tüzükler çıkartılır. Tüzük, yasaların bazı maddelerini ya da
hükümlerini daha ayrıntılı olarak belirtmek amacıyla bir yasanın bir maddesine ya da diğer ilgili maddelerine bağlı olarak
düzenlenen bir hukuk belgesidir.
Bir yasadan sorumlu olan bakanlık tarafından hazırlanan tüzük Danıştay'ın incelenmesine sunulur. Bu incelemeden
başarıyla geçen tüzük taslağı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile yürürlüğe girer. Çıkarılma yöntemi budur. Tüzüğün eski
dildeki karşılığı nizamnamedir.
Yönetmelik(Talimatname)
Bir yasaya göre koyulan kuralların daha çok işleyişiyle ilgili daha ayrıntılı kuralların yazılı olduğu hukuk belgesidir.
Tüzüğün de bir altında yer alır. Ancak yönetmelik de ilgili bir yasanın bir maddesine dayalı olarak çıkarılır. Diyelim ki bir
yasa bir maddesinde çocuklar için kreş, yaşlılar için huzurevi kurulmasını öngörmüş ve kurallaştırmıştır. Bu kreşin ya da
huzurevinin hangi yöntemlere göre ve nasıl kurulup, nasıl işletileceği, hangi hizmetlerin hangi saatlerde kaç personelle
verileceği gibi ayrıntılı ama önemli kurallar yönetmelikte yer alır. İlgili yasa ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak
amacıyla hazırlanan düzenleyici kuralların yer aldığı, yasa ve tüzüklerin uygulanmasında görevlilere yol gösteren yazılı
hukuk belgesidir. Kamu kurumları (bakanlıklar, belediyeler) tarafından hazırlanır ve çıkarılır. Resmi gazetede
yayımlandıktan sonra yürürlüğe girer. Yönetmeliğin eski dildeki karşılığı talimatnamedir.
Yönerge (Talimat, Direktif)
Üst makamlardan alt makamdakilere yönelik olarak belirlenmiş herhangi bir konuda tutulacak yolu ve uyulacak kuralları
belirten yazılı belgedir. Buyruk (Tr.), talimat (Ar.), direktif (İng.) anlamındadır.
Yönetmeliklerde değinilmesi ayrıntı sayılabilecek konularda net ve açıklayıcı bir belge olarak madde madde hazırlanır.
Örneğin, bir kamu kurumunda, üniversitede, belediyede ya da bir işletmede temizlik kurallarına uymak için ya da
bilgisayar laboratuarının nasıl kullanılmasına dair yönerge çıkarılır. Üst makam ya da yönetim kurulu tarafından
onaylanınca yürürlüğe girer.
Kararname (Karar)
Bakanlar kurulunun kararını taşıyan metine kararname denir. Belli bir işin nasıl yapılacağına dair bakanlar kurulunun
kararını içeren yazılı metindir.
Genelge (Tamim,Sirküler)
Örneğin vergi gibi seçilmiş bir konuda o konuyla ilgili herkese yönelik olarak uygulamanın nasıl olması gerektiğine dair
açık olmayan ve anlaşılamayan noktaları açıklayan, ilgili kamu kurumu tarafından o kamu kurumunun görüşlerine
uymalarını sağlamak için alt makam ve memurlara iletilmek üzere hazırlanan, uygulanması zorunlu yazılı belgedir
Özelge (Mukteza)
Belirli bir konudaki doğru görüşü ya da olması gereken uygulamayı bildirmek amacıyla başvuran bir hedef kitle ya da
makama yazılan yazı, yazılı olarak açıklanan görüştür. Özelgeler genellikle tam anlaşılamayan, tam anlamıyla nasıl
yapılması gerektiğine dair kuşkuların olduğu bir konuda ilgili kamu makamından talep edilir ve bu tür istek sahipleri hedef
alınarak açıklama yazılır
MEVZUATIN DERLENMESİ
Çok çeşitli mevzuat vardır. Bu nedenle binlerce mevzuatı kolay ulaşılabilir kılabilmek için çeşitli gereksinim boyutların göre
farklı derlemeler yapılır. Bu farklı derlemeler kitaplaştırılır ya da internet sayfalarında istenilen yasalar, tüzükler,
yönetmelikler… buna göre aranır.
Derlemeler farklı düzeylerde olabilir. Milli Eğitim Bakanlığı Mevzuatı, Sağlık Bakanlığı mevzuatı, Maliye Bakanlığı
Mevzuatı, SGK Mevzuatı, Bağkur Mevzuatı gibi…
Tüm bu derleme çeşitleri ilgili aradığımız mevzuata daha kolay ulaşabilmek içindir.
Mevzuatı anlamayı kolaylaştırmak için daha genel bir derleme örneği verebiliriz. Örneğin; teknik mevzuat, sosyal
mevzuat olarak derleyebiliriz. Teknik alandaki mevzuat bir anlayış içinde ya da birkaç cilt tutan bir takım kitap içinde,
sosyal alandaki mevzuat gene bir sosyal anlayış içinde ya da birkaç ciltlik kitap dizisi içinde toparlanabilir. Böylece teknik
mevzuat içinde inşaat mevzuatı, balıkçılık mevzuatı, sanayi mevzuatı yer alabilir. Sosyal mevzuat içinde de eğitim, sağlık,
sosyal çalışma, sosyal hizmetler mevzuatı yer alabilir.
ULUSAL SOSYAL HIZMET MEVZUATI
Sosyal çalışma mevzuatı meslek mevzuatı ile sınırlıdır. O mesleğin ya da o meslek çerçevesinde çalışanların mesleki
çalışma çerçevesini çizer, çalışma kurallarını koyar. Ancak
sosyal hizmet mevzuatı, yani mesleğin ilgili tüm etkinli kalanlarındaki mevzuat çok yaygındır.
Anayasa’da Sosyal Hizmetlerle İlgili Maddeler Bugün yürürlükte bulunan 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 1980
askeri darbesinden sonra oluşturulan Kurucu Meclis tarafından 18/10/1982’de halk oylamasına sunulmak üzere kabul
edilmiş ve 20/10/1982 tarihli ve
17844 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış; 7/11/1982’de halk oylamasına sunulduktan sonra 9/11/1982 tarihli ve 17863
mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yeniden yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. T.C. Anayasası 23/7/1995tarihli 4121 sayılı
yasanın 1. maddesi ile değişikliğe uğrayan Başlangıç kısmında konumuzla ilgili olarak iki yerde sosyal bir çağrının
sahibidir.
“Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddî ve
manevî mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine
ulaşma azmi yönünde; “Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet
gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî
varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;“Fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve
ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, Türk Milleti tarafından, demokrasiye âşık
Türk
evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.
Bu metinde sosyal devletin ulaşılmaz hedefi olan refah kavramı geçmekte, sosyal adalet gereklerince hak ve
hürriyetlerden yararlanmaktan söz edilmektedir.
Anayasanın, Cumhuriyetin nitelikleri başlıklı 2. maddesi:
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.” diyerek
sosyal bir devlet olmanın altını çizmiştir.
Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” maddesi;
“Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik
ilkesine aykırı sayılmaz.”
“Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz(ayrıcalık) tanınamaz.” maddeleri sosyal devletin temellerini
oluşturmaktadır.
Anayasa’nın ikinci kısmında Temel Haklar ve Ödevler başlığı altındaki Birinci Bölümde Genel Hükümler başlığı altında;
temel hak ve hürriyetlerin niteliğini düzenleyen 12.maddesinde, “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez,
vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir” dendikten sonra “Temel hak ve hürriyetler,kişinin topluma, ailesine ve
diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” ifadesiyle aileye verilen önem ve değer vurgulanmıştır.
İkinci kısmın ikinci bölümünde Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı başlığını taşıyan 17. maddesinde,
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
19. maddesinde, “Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.” denilerek kişi hürriyeti ve güvenliği anayasal koruma altına
alınmıştır.”
Bunlar gibi, özel hayatın gizliliği (Md. 20), konut dokunulmazlığı (Md. 21), haberleşme hürriyeti (Md. 22), yerleşme ve
seyahathürriyeti (Md. 23) din ve vicdan hürriyeti (Md. 24), düşünce ve kanaathürriyeti (Md. 25), düşünceyi açıklama ve
yayma hürriyeti (Md. 26), bilim vesanat hürriyeti (Md. 27), süreli ve süresiz yayın hakkı (Md. 29), düzeltme vecevap hakkı
(Md. 32), dernek kurma hürriyeti (Örgütlenme özgürlüğü) (Md. 33),toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı (Md. 34),
maddeleri kişi özgürlüğününgüvence altına alındığı
maddelerdir. Bunlar ancak yasaların öngördüğü özeldurumlarda kısıtlanabilir.
XIII. numaralı “Hakların Korunması ile İlgili Hükümler” başlığı altında yer alan hak arama hürriyeti (Md. 36) sosyal hizmetin
hak olduğu bir ülkede bu hakka sahip olmak isteyen insanlar açısından önemli bir güvence olsa gerektir.
Ve 40. Madde ile de bu temel hak ve hürriyetlerin korunması anayasal güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın Üçüncü
Bölümü doğrudan sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlere ayrılmıştır. Bunlar arasında yer alan “I.Ailenin korunması ve
çocuk hakları” 41. Madde ile “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.” ifadesini getirmiştir.
Vedevamla; “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile
uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.” demiştir. Daha sonra Anayasa’ya eklenen iki cümle ile
de her çocuğun “korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve
doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip” olduğunu ve devletin, “her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları
koruyucu tedbirleri” almak durumunda olduğunu hükme bağlamıştır.
Bu maddeyi, Madde 42, (Eğitim ve Öğretim Hakkı) “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim
hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.” maddesi izlemektedir.
Sosyal çalışma mesleğine ve sosyal hizmet müdahalelerine konu olan çalışanlar hakkında da
Anayasa’da “IV. Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti” düzenlenmiştir. 48 Madde ile “Herkes, dilediği alanda çalışma ve
sözleşme hürriyetlerine sahiptir.” dendikten sonra özel teşebbüsler kurmak güvencesi verilmekte ve ama “Devlet, özel
teşebbüslerin […] sosyal amaçlara uygun yürümesini…sağlayacak tedbirleri alır.” hükmü getirilmektedir.
Gençliğin korunması da Anayasa’nın hüküm getirici ilkelerindendir. “IX. Gençlik ve Spor” kenar başlığı altında yeralan
“Gençliğin korunması” başlığı altındaki 58. maddede, “Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizinemanet edildiği gençlerin
müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâplarıdoğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
ortadankaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirlerialır.” ifadesinden sonra
“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucumaddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve
cehalettenkorumak için gerekli tedbirleri alır.” denmektedir.
Bu bölümde son olarak da “Sosyal güvenlik hakları” 60. Madde ile güvence altında alınmıştır.
“Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.”
denilerek“sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler” arasında;
“Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda
kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.
“Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.
“Yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir.
“Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu
amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur.” (Md. 61)
ULUSLARARASI SOSYAL HİZMET MEVZUATI
Sosyal hizmetlerle ilgili uluslararası mevzuat dendiğinde akla uluslararası antlaşmalar, sözleşmeler, bildirgeler ya da
bildiriler(beyanname) ve kararlar gelir.
Çocuk ve kadınlarla ilgili uluslararası sözleşmeler daha çok Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanır ve ülkelerin
kabullerine sunulur.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)sığınmacılarla ilgili mevzuatın hazırlanmasında öne çıkar.
Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ) sözleşmeleri vardır. Bunlarla uluslararası düzeyde çalışma normları belirtilir ve diğer
ülkelerin onayına sunulur. Her ülke bu uluslararası sözleşmelerden kendisine uyanı, kabul ettiğini alır, kendi bakanlar
kurulu tarafından kabulüne dair bir yasa hazırlanır. Türkiye’de Bakanlar Kurulu Kararı ve bir yasayla uluslararası
antlaşma, sözleşme ya da karar Türkiye tarafından da kabul edilmiş olur. Türkiye, uluslararası metni kabul etse de her
ülke gibi bu tür kabullerde kendisine uymadığını düşündüğü, kabul etmek istemediği maddelere “çekince” koyarak onları
reddedebilir.
Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada sosyal hizmet çalışanları için en temel ve en belirleyici uluslararası belge İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesidir. Bu bildirge 10 Aralık 1948 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Paris'te yapılan
oturumunda 217 A(III)sayılı kararı ile kabul edildi. Oylama sırasında altı sosyalist ülke çekimser kaldı. Bildiri, bu ülkeler ile
Suudi Arabistan ve Güney Afrika Birliği dışında kalan diğer BM üyesi ülkelerin oylarıyla kabul edildi. Türkiye bu Bildirgeyi
6 Nisan 1949 tarih ve 9119 Sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kabul etti
Bu temel bildirgeden sonra birçok uluslararası bildirge ya da sözleşmeler kabul edilmiş ve yayınlanmıştır. Örneğin:
Birleşmiş Milletler Kadınların Siyasi Haklarına İlişkin Sözleşme (20 Aralık 1952),
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi (20 Kasım 1959)
Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi (18 Ekim 1961)
Afrika İnsan ve Halklarının Hakları Şartı (26 Haziran1981)
Bundan başka çocuklarla ilgili olarak “Ülkelerarası Evlat Edinmede Çocukların Korunması ve
İşbirliğine Dair Hague Sözleşmesi” vardır. Sözleşme, ülkelerarası evlat edinme konusunda ortak kuralları belirlemektedir.
“Çocuk Suçluluğunun Önlenmesine Dair Birleşmiş Milletler Yönetmeliği– Riyad Yönetmeliği”, “Özgürlüklerinden mahrum
bırakılmış suçlu çocukların korunmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Kuralları”, “Çocuk Adaletinin Yürütülmesine İlişkin
Birleşmiş Milletler Minimum Standart Kuralları (Beijing Kuralları adıyla anılır.
Bir de UÇÖ sözleşmelerine örnekler verelim: “İstihdama Kabulde Asgarî Yaşa İlişkin 138 Sayılı UÇÖ Sözleşmesi.” Bu
sözleşme ile asgari işe başlama yaşı ile ilgili normlar getirilmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 26 Haziran 1973 tarihli
Genel Konferansı’nda kabul edilmiştir ve1998 yılında Türkiye tarafından onaylanmıştır Ayrıca, “Kötü Şartlardaki Çocuk
İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi.” 182 sayılı bu sözleşme UÇÖ’ nün
temel haklara ilişkin sekiz sözleşmesinden biridir. 17 06 1999’da UÇÖ toplantısında kabul edilmiş, 25 012001 günü
TBMM’de yasalaşmıştır. Ya da 6 Haziran 1930 günü kabul edilen 29No’lu “Cebri veya Mecburi Çalıştırmaya İlişkin
Sözleşme”dir. Zorla ya da zorunlu çalıştırma ile ilgili uluslararası normları koymuştur Bu tür sözleşmeler, kararlar,
Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansında(Cenevre) karara bağlanır.
Kadınlarla ilgili önemli uluslararası sözleşmelere örnekler:
“Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme(CEDAW)” Kadınlarla ilgili en önemli uluslararası
belgedir. Genel olarak simgeleşmiş bir ad olan CEDAW “kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması sözleşmesi"
ifadesinin İngilizce kısaltmasıdır. BM Genel Kurulunun 18 Aralık 1979 tarihli ve 34/180 sayılı Kararıyla kabul edilmiş ve
imzaya, onaya ve katılmaya açılmıştır. Yürürlüğe giriş tarihi: 3 Eylül1981’dir. 170 ülke t arafından onaylanmıştır. Türkiye
sözleşmeyi 1985 yılında imzaladı, 1986 'da yürürlüğe soktu. Yıllar sonra Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından 7
Nisan 20112de “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesi” Strazburg’da onaylandı. 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açıldı ve 13ülke ile birlikte Türkiye de ilk
onaylayan ülke olarak imzaladı. Bu sözleşme İstanbul’da imzalandığı için İstanbul Sözleşmesi adıyla da anılır.