Aöf Çalışma Ekonomisi -2- Ders Notları (5-8 Ünite)

tremendous

Forum Yöneticisi
Katılım
11 Ara 2012
Mesajlar
1,781
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Bölüm:
MEZUN
Şehir:
İstanbul
Aöf Çalışma Ekonomisi -2-Ders Notları (5-8 Ünite)

5.Ünite

ÜCRET TEORİLERİ VE ÜCRET FARKLILIKLARI

ÜCRET TEORİLERİ
Çalışmanın karşılığının ücret olarak ödenmesinin başlangıcından bu yana ücret konusunda çeşitli dönemlerde ortaya çıkan ücret teorileri farklı şekillerde sınıflandırılmıştır.
En yaygın sınıflandırma geleneksel (klasik) ve çağdaş (modern) ücret teorileridir.

Geleneksel Ücret Teorileri
Klasik Teori veya Emeğin Tunç Yasası
Laselle tarafından insafsız bir Tunç Kanunu olarak nitelendirilmiştir. Doğal ücretin ancak asgari fizyolojik gereksinimleri karşılayacağı ve nüfusun, özellikle fakir aileler içinde hızla artmasından dolayı yükselemeyeceği bir durumda,doğal ücretinin en çok ücret sayılması gerektiği ortaya konulmuştur.


  • A.Smith,D. Ricardo, R. Malthus,Turgot gibi aynı dönemde yaşamış olan ve klasik olarak düşünürlerin derinlemesine görüşleri bulunmaktadır.
  • R. Malthus’a göre nüfus artışı sınırlandırılması yapılmadığı dönemde ücret düzeyinin daha da aşağılara çekileceğini ifade etmektedir.
Bu düşünürlerin içinde en tutarlı ve en sistematik temsilci Ricardo olmuştur.
Ricardo emeğin değerini belirleyenin ücret değil,bizzat emeğin kendisi olduğunu, bir malın üretimi için gerekli olan emek miktarının değeri oluşturduğunu ifade etmiştir.
## Ricardo, emeğin harcanması ile ücretin belirlenmesini birbirinden kesin olarak koparan ilk düşünürdür.

Ücret Fonu Teorisi
J. StuartMill tarafından ileri sürülmüştür. Bu teoriye göre, ücret düzeyini, isgücü hacmi ile ücretlerin ödenmesine ayrılan ve değişmeyen fon arasındaki ilişki belirler.

Artık Değer Teorisi
Karl Marks tarafından hazırlanmıştır. Marks’a göre emeğin kullanım değeri ile değişim değeri arasındaki farktır.Bu teoride yapılan asıl vurgu işçinin,çalışma saatinin bir kısmının,işverene karşılıksız olarak aktarılması (sömürü) esasına dayalıdır.


Çağdaş Ücret Teorileri
Marjinal Verimlilik Teorisi ( Neoklasik Ücret Teorisi)
Belirli bir istihdam düzeyinde ücretlerin çıkabileceği en yüksek düzeyi yani tabanı belirtir. Bu taban verimliliğe bağlıdır, verimlilik artmadığı sürece ücret düzeyide artmaz.
# İşcilerin üretime yaptığı katkıyı esas alarak ödeme yaparlar.

Pazarlık ve Satın Alma Gücü Teorisi
İlk kez J. Davidson tarafından ileri sürülmüştür.İşçi ve İşveren ayrı br taraftır.
Karşılıklı pazarlık sonucu ücretlerin belirleneceğini kabul eden teoridir.

İçerdekiler ve Dışardakiler Modeli
İçerdekiler firmadaki istihdam edilen işçilerdir, dışarıdakiler işe başvuran işsizlerdir. Firmalar yeni işçi kiralamayı alt kademelere yaparken diğer pozisyonlar için firma içinden çalışanlar kaydırılarak yapılır. Amaç: Düşük sorumluluk gereken işlerde yeni işçi çalışır karakterleri zaman içinde keşfedilmeye çalışılır.


Etkin Ücret Teorisi
İşçilere çeşitli nedenlerle piyasa ücretinin üzerinde bir ücret verilmesi durumunda emek verimliliği artacak düşüncesi vardır. Fazla ücret ödemesi maliyeti artırsada verimlilik yükseleceği için kârlar artacak ve kolaylıkla telafi edilecektir.

ÜCRET FARKLILIKLARI

Ücretlerin neden farklı oluştuğu bireye ve yapılan işe göre değişir. Smith, rekabetçi çalışma koşullarının aynı olması durumunda ücretlerin eşitleneceğini kabul eder.

Telafi Edici Ücret Farklılıkları
İşlerin istenmeyen yönlerini tazmin etmek amacıyla çalışanlara yapılan fazla ödemedir.
Telafi edici ücret farklılıklarının uygulandığı nedenlerin başında ölüm ve yaralanma riski gelir.

Yapılan İşin Taşıdığı Risk Unsuru
Telafi edici ücret farklılıklarının çeşitli nedenlerden uygulandığı bilinmektedir. Bu nedenlerin başında ölüm ve yaralanma riski gelmektedir. Her mesleğin taşıdığı risk unsuru değişkendir.Ülkemizde Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde görev yapan kamu personeline daha yüksek ücret verilmesi buna örnek
gösterilebilir.

Yapılan İşin Statüsü ve Prestiji
Emek piyasalarındaki bazı işler yüksek statü ve prestij verirken bazı işlerin ise toplum nazarında statüsü düşüktür.İşlerin toplumsal statü ve prestijleri ile ücretleri arasında her zaman bir bağlantı bulunmayabilir. Farklılık yaratan ücret dışı unsurlardan biri olan prestij faktörü elde edilen geliri değiştirmektedir. Mesleklerin prestiji, bireysel tercihlere göre değişen özellikler göstermektedir.

Bireyden Kaynaklanan Ücret Farkları: Sahip Olunan Nitelikler
Mesleki nitelikleri arttırmaya yönelik çabalar daha fazla beşerî sermaye yatırımı gerektirmektedir. Neoklasik beşerî sermaye modeline göre, kişilerin mesleki nitelik kazanmak için daha çok beşerî yatırım yapması meslek kazancınıda arttıracaktır.

Ücret Farklılığı ve Bireyin Kıdemi
Ücretleri kendi aralarında farklı hâle getiren ve bireye bağlı olarak ortaya çıkan unsurlardan biri de kıdem ile ilişkisidir. Yani bireyin yaptığı ne süredir yapmakta olduğu bir ölçüde kazandığı tecrübe çalıştığı sürelerle ilişkilidir.Uzun yıllar çalışan bireyin ücreti, mesleğe yeni başlayana göre daha yüksek olacaktır.

Ücret farklılıklarını etkileyen unsurlar;
• Mesleklerin arz fonksiyonlarına şeklini veren unsurlar, bireyler arasındaki boş zaman tercihleri, risklerden kaçınma dereceleri ve prestij gibi ücret dışı unsurlara verdikleri değerler arasındaki farklılıklardır.
• Ücret farklılıklarını ele alırken yapılan değerlendirmeler genel olarak iki meslek grubu için alınmaktadır.
• Ücretler arasındaki farklılığı belirlemede bir diğer açıklayıcı etken beşerî sermaye yatırımları arasındaki oluşan farklardır.
• Emek piyasaları gerçekte tam rekabet piyasasının varsaydığı gibi mükemmel işlemez.

6.Ünite
EĞİTİM EKONOMİSİ


Eğitimin getirisi, eğitim politikası ve eğitimin kalitesi, eğitim ve sanayinin etkileşimi, eğitimin ekonomik büyümeye etkisi ve eğitimin finansmanı gibi konuları kapsayan ve iktisadın oldukça geniş kapsamlı ve gittikçe gelişen bir alt disiplini eğitim ekonomisidir.

EĞiTiM TALEBİ: Eğitim, sağlık gibi her şeyden önce uluslararası yasalarla teminat altına alınan, evrensel insan hakları arasında sayılan ve kendine has özellikleri olan bir hizmet türüdür. eğitim genel olarak birikimli bir sürece karşı gelir, içine doğduğumuz “cahillik” düzeyinin geliştirilmesini hedefler. Toplumsal koşullara ve eğitim/sağlık hizmetlerinin yapılanmasına bağlı olarak ortaya çıkan farklılıklardan birisi ise standartlaşmadır;standart bir tedavi içeren sağlık bakımı büyük ölçüde kişiye göre farklılık arz ederken, eğitim hizmeti göreli olarak daha standartlaşmıştır, tektipleşme daha belirgindir.
Bourdieu eğitim sisteminin ve bu sistemin kurumu olan okulun kendisinin eşitsizlik ürettiğini ileri sürmektedir.

BEŞERÎ SERMAYE YATIRIMI OLARAK EĞİTiM: Neo klasik modelde; ilave bilgi elde etmenin marjinal faydasını, bu bilgiyi elde etmek için harcadıkları zaman açısından marjinal maliyetine ya da fırsat maliyetine eşitleyerek optimal eğitim talebini yaratırlar.

Şikago İktisat Okulu: Beşerî Sermaye Modeli
Beckerile birlikte Şikago Üniversitesinde geliştirilen beşerî sermaye modelinin ilk versiyonlarında, eğitimharcamaları, aynen makine, teçhizata yapılan yatırım harcamaları gibi ele alındı. Temel varsayımlar;
1. İşçiler ve işverenler rasyoneldir ve tam rekabetçi işgücü piyasası etkin çalışır. işçiler, kendi kişisel donanımlarını(örneğin, eğitim düzeyi ve iş tecrübesi), kısıtlarını (örneğin, bakıma muhtaç küçük çocuk) ve tercihlerini (örneğin düzgün çalışma ortamı) dikkate alarak en yüksek ücretli işleri ararlar.
2. Ücret beşerî sermayenin bir fonksiyonudur:
W = r. H
r = beşerî sermeye yatırımının getirisi,
H = beşerî sermaye stoku
3. Beşerî sermaye yatırımı fiziksel sermaye yatırımı gibidir, yani makine ve teçhizata yapılan yatırıma benzer.
4. Beşerî sermaye yatırımı, verimlilik ve ücret/kazanç düzeyi arasında, doğru orantılı ve kuvvetli bir ilişki vardır.

Örneğin birkişinin mühendislik eğitimi alması onun gelecekteki gelir düzeyini olumlu yönde etkilerken toplum da bu bireyin verdiği mühendislik hizmetinden bir fayda sağlayacaktır. Diğer taraftan, bu eğitim sırasında kişinin katlandığı maddi ya da maddi olmayan maliyetler söz konusudur. Bunun yanında kamu da çeşitli sübvansiyonlarla bu maliyete ortak olmaktadır.

İşyerinde Eğitim
Beşerî Sermaye Teorisi, bireylerin verimliliklerini sadece zorunlu eğitimle değil, iş başında çeşitli iş becerilerinigeliştirerek de artıracağını ileri sürer.

Genel Amaçlı Eğitim
Genel amaçlı eğitim, tanımı gereği, eğitimi sağlayan firmadan bir başka firmaya kolaylıkla transfer edilebilir; rekabetçi bir piyasada işverenin bu tip bir yatırımın getirisini elde etmesine olanak yoktur; bu nedenle eğitimi alan işçiye diğer firmalarda ödenen ücret ödenecektir.
İşyerinde eğitime yapılan yatırımda, eğitimde kullanılan materyal ve eğitimcinin ücreti gibi dolaysız maliyetlerin yanı sıra, işçinin ya da mesai arkadaşlarının ya da şefin üretim yerine eğitime harcadıkları zaman ve emek maliyetinden oluşan dolaylı (alternatif) maliyetler söz konusudur.

Firmaya Özgü Eğitim
Firmaya özgü eğitimin, sadece o eğitimi veren firmada işçinin verimliliğini artıracağı ve bu nedenle transferedilemeyeceği varsayılır.

Eğitim - İstihdam ilişkisi
Bütün dünyada son 30 yıldır, eğitimle ilgili söylemlerin hemen hepsi, beşerî sermaye donanımını artırmak ve daha iyi iş olanakları için veya ekonomik büyümeyi hızlandırmak üzere eğitime yatırım yapmak şeklinde özetlenebilecek bir gündemi dayatmaktadır; yani işle ilgili beceriler için ve ekonomik gelişme yararına hayat boyu eğitim, eğitim politikalarının başta kavramsal çerçevesi olmuştur.

Eğitim sisteminin emek piyasalarıyla ilgili dört ana fonksiyonundan söz edilebilir. Bunlar: işgücünü toplumun ihtiyacı olan işlere göre yetiştirmek, ekonomide yapısal değişime uyum sağlamak, ekonomik performansı arttırmak ve bireylerin kendilerini geliştirmelerine imkân vermek suretiyle istihdam konusunda fırsat eşitliği sağlamak.

BEŞERÎ SERMAYE TEORiSiNEYÖNELTiLENELEŞTiRiLER
Eleme Yaklaşımı
İşverenlerin ücret-dışı işgücü maliyetleri arasında işe alma ve kariyer anlamında ödüllendirme maliyeti başta gelmektedir. SLM teorisyenleri, beşerî sermaye modelinin eğitim ve işyerinde mesleki eğitim yatırımının, beklendiği gibi yoksulluğu azaltmadığını vurgularlar, gelir dağılımındaki adaletsizliğin artışına dikkat çekerler.
Feminist Teoriler
Feminizm, her şeyden önce, kadınlarla erkekler arasındaki mevcut iktidar ilişkilerini değiştirmeyi amaçlayan birpolitikadır. Feminist teoriler, toplumsal cinsiyet, patriyarka (ataerki), erkek egemen ideoloji/sistem, yeniden üretim, hiyerarşik ikilikler (özel alan/kamusal alan gibi) ve cinsiyete dayalı işbölümü gibi farklı kavramlarla topluma ve hayata bakarlar.
Radikal-Marksist Eleştiriler
Marksist Teori, kapitalist sistemi sınıf, sömürü, sermaye birikim süreci, artı değer ve toplumsal yeniden üretim gibi kavramlarla analiz eder. Marksistlere göre, eğitimin işlevleri kapitalist toplumdaki gelişmelerden bağımsız ele alınamaz.

BiLGi EKONOMİSİ VE HAYAT BOYU EĞiTiM
Eğitimdeki paradigma değişikliği, globalleşme süreçleri ile dönüşen global ekonominin ihtiyaçları doğrultusunda gündemi belirleyen bilgi ekonomisi bağlamında ele alınmaktadır.

Öğrencilerin dönüşümü;
• Bilgiyi temel alan eğitim programları izlenecektir.
• Çocuklara daha fazla düşünme, tartışma ve araştırma ortamı hazırlanacak; böylece, serbest düşünen, tartışan,araştıran ve bulduklarını değerlendirebilen bir toplum yapısı oluşturulacaktır.
• Yetişkinler eğitim süreci dışında bırakılmayacak; eğitim ve teknolojiye uyumları konusunda sürekli eğitilmeleri gerekecektir.
• Dersler ansiklopedik bilgileri yüklemek yerine, konuları ve olayları derinliğine anlamayı ve eleştirel düşünmeyi esas alacaktır.
• Okullar, öğrencileri gelecek için gerekli bilgiyle yüklemek yerine, okulda verilen bilgilerin yaşam boyu yetmeyeceği görüşünden hareketle öğrenmeyi öğrenmeye geçilecektir.
• Eğitimde sadece sözel ve sayısal zekayı geliştirmek yerine, görsel, ritmik ve benlik gelişimini de içine alan çok yönlü zihin gelişimi hedeflenecektir”.


Dijital ekonomi ya da Tekonomi olarak da değerlendirilen bilgi ekonomisinin özellikleri
1. Yeni Ekonomi Bilgi Ekonomisidir.
2. Yeni Ekonomi Dijital Bir Ekonomidir.
3. Yeni Ekonomide Sanallaşma Önemli Rol Oynamaktadır.
4. Yeni Ekonomi Moleküler Bir Ekonomidir.
5. Yeni Ekonomi Bir Ağ Ekonomisidir.
6. Yeni Ekonomide Aracılar Büyük Ölçüde Ortadan Kalkacaktır.
7. Yeni Ekonominin Hakim Sektörü Üçlü Bir Oluşumdur.
8. Yeni Ekonomi Yenilik Temelli Bir Ekonomidir.
9. Yeni Ekonomide Üretici ve Tüketici Farkı Belirsizleşmektedir.
10. Yeni Ekonomi Bir Hız Ekonomisidir.
11. Yeni Ekonomi Küresel Bir Ekonomidir.
12. Yeni Ekonomi Bazı Sosyal Problemleri Beraberinde Getirmiştir.

Memorandum’a göre yaşam boyu öğrenme;
1. Örgün eğitim - Okullarda
2. Yaygın eğitim –Destekleyici eğitim
3. Enformel eğitim –kendi kendine öğrenme

Hayat boyu eğitimin hayata geçirilmesinde;
1. herkes için yeni beceri
2. beşerî sermayeye daha fazla yatırım
3. öğretim ve öğrenme yöntemlerinde yenilik
4. öğrenmeye değer verme
5. rehberlik ve danışmanlık hizmetlerinin yeniden yapılanması
6. eğitim hizmetlerinin mekansal olarak hanehalklarına yakınlaştırılması (yerel STKlar eliyle) gerekmektedir.

7.Ünite
EMEK PİYASASI VE SENDİKALAR


İşçi sendikalarının hangi çıkarları temsil ettiği Hyman ‘a göre;
1. Ücret ve istihdama ilişkin çalışma saatleri gibi diğer unsurlar,
2. İşyerinde statü, iş yükünün dağılımı, kariyer ilerlemesi, işyerinde eğitim vb. unsurlar,
3. Sosyal ücretin yapısı, sendikal örgütlenme ve eylemin siyasal-hukuki çerçevesi, işgücü piyasasının koşullarını şekillendiren makroekonomik politikalar,
4. Bireysel ve toplumsal hayatla ilgili, çevre, yerel sorunlar, tüketim vb. konular.
Türkiye’de sendikalaşma oranı 2010 yılında % 6 dolayında olup toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçiler sadece 800.000’in biraz üzerindedir (toplam ücretli 13.7 milyon); işkolu düzeyinde 3 işçi sendikası konfederasyonu, Türk-iş (en geniş üye tabanına sahip), DiSK ve Hak -iş ile kamu çalışanlarının örgütlendiği KESK, Kamu-sen ve Memur-sen üst kurumlardır.

Marksist analiz, sendikalı üye sayısını, sendikaların gücünün birincil kaynağı olarak ele alarak, toplu sözleşme sisteminin varlığını, bu sistemin düzgün işlediğini ve bu sistemin işçi sınıfının politik ve ekonomik etkisinin kurucusu olarak ele alınabileceğini varsayar.

Marksistlere göre, çok sayıda araştırma, azalan sendikalı üye sayısını vurgulayarak analizine başlamakta veemeğin zayıf konumunun giderilmesi için, öncelikle sendikaların üye sayısının artırılması gerektiğini söylemektedir.





SENDiKALHAREKETiNEKONOMiKETKiLERi
Tekel Yaklaşımı
Neo klasik yaklaşım, tam rekabetçi bir ekonomide, sendikaların sendika üyesi olmayan çalışanlara göre, kendiüyeleri için daha yüksek ücret, daha iyi çalışma koşulları elde etmede başarılı olmalarının yarattığı bozuklukların toplumsal maliyetine odaklanır. Sendikalar, rekabetçi koşullarda olsalar, elde edemeyecekleri kazançları elegeçirdiklerinde, topluma “tekel maliyeti” olarak adlandırılan bir maliyet yüklerler. Tekel yaklaşımı, sendikalarınücretleri rekabetçi düzeyin üstüne çıkardığı varsayımına dayanır. Toplumsal üretimin üç nedenden ötürü azaldığına inanılır:
Birincisi, sendikanın yol açtığı ücret artışları, firmaların istihdamı azaltıp, işgücü başına daha çok sermaye kullanmasına yol açar ve toplumsal olarak etkin olmayan (çünkü tam rekabetçi dengeden uzaklaşılmıştır), bir kaynak dağılımına yol açar.
İkinci olarak, toplu sözleşme maddeleri, belirli sermaye/işgücü oranının kullanılmasınayol açarak, şirket kaynaklarının yanlış dağılımına neden olur. Üçüncü olarak da toplu sözleşmelerdeki şartlar,üretimi veri sermaye/işgücü miktarından elde edilebilecek üretim düzeyinin altına düşürür.

Kolektif Ses-Kurumsal Tepki Yaklaşımı
Freeman ve Medoff (FM), sendikanın tekel davranışına yönelik mevcut analizlerin sonuçlarının, tekel konumundabir işletmenin analiz sonuçlarından daha az doyurucu olduğunu ifade ederler. Freeman ve Medoff, sendikaların ikiyüzü olduğunu ileri sürer; Tekelci yüz (ücretleri artıran tekelci güçlerle donanmış) ve kolektif ses/kurumsal tepkiyüzü (işletme içinde örgütlenmiş işçilerin temsil gücü ile belirlenen).

SENDiKALARIN GÜÇ VE ETKiNLiK KAYBI
Yapısalcı, Marksist analizlere göre, sendikal gücün değerlendirilmesinde say›sal ifadelerden çok daha önemli olan,sendikal hareketin işgücünü harekete geçirebilme kapasitesidir. Liberal yaklaşımlar “sendikasız endüstri ilişkileri”adı altında teorik model geliştirmişlerdir. Liberal tezlere göre, bu değişimin öncülüğünü mikro elektronik teknolojiler yapmaktadır. Sendikasız işyerlerini güçlendiren “Japon Tarzı Yönetim”, “Yalın Yönetim”, son dönememek süreci düzenlemeleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

TOPLU PAZARLIK, MODELLER VE STRATEJiLER
Toplu pazarlık, işveren ve çalışanların temsilcileri arasındaki pazarlık süreci olarak adlandırılabilir. ILO 154 sayılıSözleşmesi’nde, toplu pazarlığı şu şekilde tanımlar:
“Bir tarafta bir işveren veya bir ya da birden fazla işverenörgütü ile diğer taraftan işçileri temsil eden bir veya birden fazla işçi örgütü arasında;
• çalışma koşulları ve istihdam ilişkisinin belirlenmesi ve/veya
• işçiler ve işverenler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi ve/veya
• işveren veya onların örgütleriyle işçilerin örgüt veya örgütleri arasındaki ilişkileri düzenlemek konusunda giriştikleri bütün görüşmelerdir.

Toplu Pazarlık Modelleri
Toplu Pazarlık (TP) sürecini ele alan modeller Neo klasik varsayım ve metodolojiyi yansıtan modellerdir. Toplupazarlık modelleri, daha genel olarak Neo klasik sendikal hizmetler analizinin genel çerçevesini temel alır.Sendika üyeliği talebi ya da sendika hizmetleri talebi;
1. Sendika hizmetleri fiyatı
2. Sendika üyeliğinin net faydası


  • Sendika üyesi olmanın faydaları;
i) Bireyin pazarlık gücünün artması
ii) Daha adil ücret yapısının sağlanması
iii) Çalışma hayatında güvence


  • Sendika üyesi olmanın maliyetleri;
i) Grevin maliyetleri
ii) İşten atılmanın maliyeti
iii) İşveren tarafından cezalandırılma korkusu

3. İşçilerin gelirleri
4. İşçilerin tercihleri

Sendika hizmeti arzını belirleyen faktörler;
1. Sendikal hizmetlerin fiyatı ile doğru orantılıdır.
2. Sendikal hizmetlerin maliyeti ile ters orantılı olarak değişir.

J. Hicks Modeli
Hicks’in modelinde, ücret pazarlığında, işverenin taviz verme eğilimi ile grevin beklenen süresi arasında doğru orantılı;sendikanın direnme eğilimi ile grevin süresi arasında ters yönlü bir ilişki vardır.
Hicks’e göre We ücret düzeyi TP esnasında sendikanın elde edebileceği en yüksek ücrettir. Buna rağmen sendikanın niçin bu ücret düzeyinden işverenle anlaşmadığını ve belirli bir süre grev sonucu anlaşma yapıldığı şeklinde bir soruya iki neden gösterilmektedir:
1. Tarafların birbiri hakkında önceden bilgi sahibi olmamaları,
2. Grev olmazsa sendika üyesi işçilerin sendikalarını suçlayacağı düşüncesine sahip olmalarıdır.

R. Walton-R. McKersie Modeli
Toplu pazarlık sürecinde davranışsal teorilerin ilki Walton-McKersie tarafından geliştirilmiştir. Bu model “işçi işveren ilişkilerinde davranışsal teori” adı ile yayımlanmıştır. Bu analiz, toplu pazarlığı tek bir süreç olarak değil,birbirleri ile bütünleşen farklı süreçler olarak ele almıştır.
Bu süreçler;
i. Ödül dağıtıcı pazarlık,
ii. Bütünleştirici pazarlık,
iii. Davranışsal yapılanma,
iv. Örgüt içi pazarlık

Chamberlaine Pazarlık Gücü Teorisi
“Pazarlık gücü” nün kavramsal açıdan en iyi açıklanışı Chamberlaine tarafından yapılmıştır. Bu modelde görüşmeye katılanların temel motivasyonlarını, kendi beklentilerine göre fayda sağlamak ile farklı uyuşmazlık biçimleri oluşturur.

Toplu pazarlık gücünü belirleyen faktörlerin belki de en önemlisi ekonomik faktörlerdir.
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum ve hükûmetler tarafından izlenen ekonomi politikaları tarafların toplu pazarlıktaki gücünü önemli ölçüde etkiler. Örneğin, bir sendikanın grev gücü, grevci işçilerin ve onları destekleyen aile bireylerinin içinde bulundukları ekonomik koşullarla yakından ilgilidir. Ülkedeki işsizlik oranı yükseldikçe grevci işçiler ve aile bireylerinin iş bulma olasılıkları da azalacağından, bu durum sendikanın toplu pazarlıktaki gücünü
olumsuz yönde etkileyecektir.

8.Ünite
İşsizlik ve Emek Piyasası Politikaları


İşsizliğin artması makroekonomik dengelerin bozulmasına da sebep olur.

İŞSiZLiĞiN TANIMI VE ÖLÇÜLMESi
İşsizlik, iktisatçılar tarafından genellikle, çalışma istek ve yeteneğinde olduğu hâlde cari ücret haddinden iş bulamama durumu olarak tanımlanır. “referans dönemi içinde istihdam hâlinde olmayan (kâr karşılığı, yevmiyeli,ücretli ya da ücretsiz olarak hiç bir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı da olmayan) kişilerden iş aramak için son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan tüm kişiler işsiz nüfusa dahildirler”.

•İşi yok: Bu kriter, referans dönemi içinde istihdam edilmemiş olanları kapsar.
•İş arıyor: Son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış olmayı gerektirir.
•İşe başlamaya hazır: iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olmayı gerektirir.

İşsizlik Oranı
İşgücü içinde işsizlerin nispi ağırlığını gösteren işsizlik oranı, önemli bir makroekonomik istikrar göstergesi olarak da kabul edilir. İşsizlik oranlarındaki artış, genel olarak diğer makroekonomik göstergelerdeki öteki değişikliklerle birlikte değerlendirildiğinde, ekonomide bir daralmayı; tersi bir durum ise ekonomideki genişlemeyi göstermektedir.
Issizlik Oranı=Issizler/İşgücü ×100 (Issizler = IsgücüIstihdam Edilenler)

işsizlik Oranı:
Toplam işgücü içerisinde işsiz olanların yüzdesidir.
“Doğal işsizlik” olarak adlandırılan işsizlik, emek piyasasında emek arz ve talep fazlasının olmadığı durumda, yanipiyasa dengede iken var olan işsizlik oranıdır.
Örnek; İşsiz sayısının 3 milyon, istihdam edilenlerin de 12 milyon kişi olduğu bir ekonomide işsizlik Oranı; Bu ekonomideki işsizlik oranı %20’dir.

İŞSiZLiKTÜRLERi
Gizli İşsizlik
Üretim teknolojisinin sabit kalması koşuluyla, herhangi bir üretim aşamasında bulunan işgücünün, üretim dışınaalınması durumunda, üretim hacminde bir azalma söz konusu olmuyorsa, gizli işsizlikten bahsedilebilir.

Açık İşsizlik
Çalışma istek ve yeteneğinde olduğu hâlde, niteliklerine uygun cari ücret düzeyinde çalışmaya razı olma ancak iş bulamama durumudur.

Geçici işsizlik
İşçilerin kısa süreli yer ve iş değiştirmelerinden kaynaklanan işsizliktir.

Yapısal İşsizlik (“bünyevi” veya “strüktürel işsizlik”)
Yapısal işsizlik, bir piyasada talep edilen ve arz edilen beceriler arasında bir uyumsuzluk olması durumunda ortayaçıkan bir işsizlik türüdür.

Konjonktürel İşsizlik
Devri işsizlik ya da yetersiz talep işsizliği olarak da adlandırılan konjonktürel işsizlik, piyasa ekonomilerinde ekonomik faaliyetlerin dönemsel dalgalanmalar göstermesinin bir sonucu olup, ekonominin daralma dönemlerinde artmakta, genişleme dönemlerinde ise toplam talebe bağlı olarak azalmaktadır.
Konjonktürel işsizlik: Ekonomik faaliyetlerdeki dönemsel dalgalanmaların yarattığı bir işsizlik türüdür.
Mevsimlik işsizlik
Mevsim koşulları ve değişmeleri sonucu bazı mal ve hizmetlerin üretiminin azalması ya da bazı mal ve hizmetlerin talebinde meydana gelen düşüşler neticesinde ortaya çıkan işsizlik türüdür.
Sonuç olarak; Mevsimlik, yapısal ve gizli işsizlik daha çok gelişmekte olan ülkelerde görülürken, konjonktürel ve geçici işsizliğe ise gelişmiş ülkelerde sıklıkla rastlanır.

iŞSiZLiK VE ENFLASYON iLiŞKiSi: PHILIPS EĞRiSi
İktisat politikasının temel amaçlarından birisi fiyat istikrarı iken bir diğeri de tam istihdamın sağlanmasıdır.
Philips eğrisinin tarihsel olarak üç farklı aşamadan geçtiğini söyleyebiliriz.
Birincisi, enflasyon oranı ile işsizlik arasında ters yönlü ve istikrarlı bir ilişkinin bulunduğu varsayımından hareketle,Philips ve Lipsey tarafından Philips eğrisi kavramının şekillendirildiği ilk aşamadır.
İkinci aşamayı, Philips eğrisinde kısa ve uzun dönem ayrımı yapan Friedman ve Phelps tarafından yöneltileneleştiriler oluşturmaktadır.
Üçüncü aşamada ise Philips eğrisine rasyonel beklentiler okulunca yapılan ve enflasyonla işsizlik oranı arasında sistematik bir ilişkinin olmadığını iddia eden eleştiriler yer almaktadır.

Philips ve Lipsey Modelleri Philips Modeli
Philips eğrisi olarak ifade edilen negatif eğimli eğri, işsizlik oranı ile enflasyon oranı arasında bir değiş tokuşolduğunu ve dolayısıyla da daha yüksek bir enflasyon oranı karşılığında işsizliği azaltmak ya da tam tersiniyapmanın mümkün olduğunu ifade etmektedir.

Lipsey’in Talep Fazlası Modeli
Emek talep fazlası büyüdükçe ücret haddindeki artış hızlanacaktır.
Emek talebi ve arzı eşitken, yani emek talep fazlasının sıfır olduğu durumda, parasal ücret sabit kalacaktır. Lipsey, modelinde emek talep fazlası ile işsizlik oranı arasında ters yönlü bir ilişki kurmuş, tüm işsizliğin geçici (friksiyonel) işsizlikten ibaret olduğu işsizlik oranını tamistihdam durumu kabul ederek, bu işsizlik durumunda talep fazlasının sıfır olduğunu varsaymıştır.

Philips ve LipseyModelleriPhilips Modeli
Philips eğrisi olarak ifade edilen negatif eğimli eğri, işsizlik oranı ile enflasyon oranı arasında bir değiş tokuşolduğunu ve dolayısıyla da daha yüksek bir enflasyon oranı karşılığında işsizliği azaltmak ya da tam tersiniyapmanın mümkün olduğunu ifade etmektedir.

Lipsey’in Talep Fazlası Modeli
Emek talep fazlası büyüdükçe ücret haddindeki artış hızlanacaktır. Emek talebi ve arzı eşitken, yani emek talepfazlasının sıfır olduğu durumda, parasal ücret sabit kalacaktır. Lipsey, modelinde emek talep fazlası ile işsizlik oranıarasında ters yönlü bir ilişki kurmuş, tüm işsizliğin geçici (friksiyonel) işsizlikten ibaret olduğu işsizlik oranını tamistihdam durumu kabul ederek, bu işsizlik durumunda talep fazlasının sıfır olduğunu varsaymıştır.

Doğal İşsizlik Oranı Hipotezi ve Philips Eğrisi
M. Friedman ve E. Phelps tarafından, enflasyonist beklentilerin etkilerini göz önüne almayan Philipseğrisiyorumuna karşılık, değişen enflasyonist beklentilerin hesaba katılması hâlinde, Philips eğrisinin uzun dönemdeistikrarlı olmayacağı, eğri üzerinde bir noktanın seçilmesi ile belirlenen enflasyon oranının, bir uyum dönemindensonra yeni bir beklenen enflasyon oranına ve Philips eğrisinin kaymasına neden olacağı ileri sürülmüştür.

Doğal işsizlik oranı hipotezi, özetle: Kısa dönemde işsizlik ve enflasyon oranları arasında bir değiş tokuş olabilir.

Rasyonel Beklentiler ve Philips Eğrisi
Rasyonel beklentiler hipotezine göre, insanlar enflasyonu tahmin ederken, uyarlanabilir beklentiler teorisinde ifade edildiği gibi, yalnızca geçmiş yılın enflasyon oranını göz önünde tutarak, basit bir biçimde düşünmezler. Sonuçolarak, Rasyonel Beklentiler Hipotezine göre, para ve maliye politikalarındaki işsizliği azaltmaya yönelik sistematikve tahmin edilebilir genişlemeler hiçbir fayda sağlamadığı gibi daha yüksek bir enflasyonu da beraberinde getireceği için ekonomiye büyük oranda zarar verir.

Enflasyonu Hızlandırmayan İşsizlik Oranı (NAIRU)
Eğer bir ekonomide işsizlik oranı, istikrarlı bir enflasyon oranını sağlayan NAIRU’dan daha düşükse, enflasyonyükselme eğilimine girecek, tersine cari işsizlik oranı NAIRU’dan daha yüksek bir düzeyde ise enflasyon düşmeeğilimi gösterecektir.

İŞSiZLiK SORUNUNA YAKLAŞIMLAR VE EMEK PiYASASIPOLiTiKALARI
İşsizlik sorunuyla mücadelede en etkin ve bilinen yöntem kuşkusuz ekonomik büyümenin sağlanmasıdır. Pasifpolitikalar, işsiz bireylere iş bulmak ya da istihdam yaratmak ve işsizlik oranlarını azaltmak yerine; işsizliğin bireysel ve toplumsal açıdan yarattığı olumsuzlukları gidermeyi amaçlamaktadır.

Pasif Emek Piyasası Politikaları
İşsizliği önlemekten ziyade işsizliğin yarattığı bireysel ve toplumsal alandaki olumsuz sonuçları gidermeye yönelikpolitikalar olan pasif emek piyasası politikaları genel olarak işsizlik sigortası ve işsizlik yardımlarından oluşmaktadır.

Aktif Emek Piyasası Politikaları
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) aktif emek piyasası politikalarını, “emek piyasasını ve işçilerin işleilgili niteliklerini geliştirmek ve daha etkin bir emek piyasasını teşvik etmeye yönelik önlemler” olarak tanımlamaktadır.

Bilgilendirme ve İşe Yerleştirme Hizmetleri
İşsizler ve işverenlerin piyasa hakkında bilgilendirilmeleri zaman tüketimini azaltabilir. Ayrıca, açık işler ve iş arayanların doğru karşılaşmalarına da yardımcı olur. İşe yerleştirme hizmetlerinde kamunun yetersiz kalması ve bu hizmetlerde kamunun yanında, yine onun gözetim ve denetimi altında faaliyet gösterecek, özel istihdam bürolarının var olması gereğini ortaya çıkarmıştır.

İstihdam ve Eğitim Programları
Yapısal işsizlikle mücadelede izlenecek daha kısa vadeli politika, yapısal işsizleri tespit ederek bunları meslekieğitim programlarına tabi tutmaktır.

İstihdam Sübvansiyonları
istihdam sübvansiyonları özellikle yapısal ve konjonktürel işsizlikle mücadelede etkili olmaktadır. İstihdamsübvansiyonlarının amacı, ekonominin daralma ve gerileme dönemlerinde, emek piyasasında iş bulma şansı çokzayıf olan işsiz gruplarının (gençler, niteliksiz işçiler, özürlüler gibi) istihdam olanaklarının arttırılmasıdır.


İş Yaratma Programları
İş yaratma programlarının başlıca amacı, işgücü talebini artırmaktır. iş yaratma programları, çoğu ülkede gençlerinçalışma hayatı ile ilişki kurmaları ve bir deneyim kazanmaları amacına yönelik, tamamlayıcı bir politika aracı olarak kullanılmaktadır.


Girişimciliğin Teşvik Edilmesi
İşsizlerin kendi işlerini kurmalarının teşvik edilmesi, bu amaçla teknik yardım ve düşük faizli kredi sağlanması,girişimcilik eğitimi verilmesi, yeni bir işletme kurabilmek için gerekli prosedürün daha kısa bir sürede tamamlanmasının sağlanması, girişimciliği engelleyen hukuki ve idari düzenlemelerin, özellikle küçük ve orta boy işletmeler açısından önemli bir sorun teşkil eden muhasebe ve vergi prosedürlerinin basitleştirilmesi, girişimcilik kültürünün oluşturulması, girişimciliğin teşvik edilmesine yönelik önlemler arasında sayılabilir.

TÜRKiYE’DEiŞSiZLiKLE MÜCADELE VE EMEK PiYASASIPOLiTiKALARI
1960’lı yılların başından 1980’e kadar geçen dönemde Türkiye’nin endüstriyel gelişme stratejisi “ithal ikamesi”esasına dayandırılmıştır. İhracata yönelik stratejide ekonomik büyüme, esas olarak dış ticarette rekabet imkânlarının geliştirilmesine bağlıdır. iŞKUR, Türkiye’de gerek aktif gerekse pasif emek piyasası politikalarını yürütmekle yükümlü kamu kuruluşudur. Aktif emek piyasası politikalarının Türkiye’deki bir diğer uygulama alanı da özelleştirme kapsamındadır. Ülkemizde aktif emek piyasası programlarının yaygın olarak uygulanmasına 2009 yılından itibaren başlanılmıştır. Bu programların finansmanını sağlamak amacıyla İşsizlik Sigortası Fonuna bir önceki yıl içinde aktarılan devlet payının %30’unun Türkiye İş Kurumu’nca bu amaçla harcanmasına izin verilmiştir.
Türkiye’de işsizlik sorunuyla mücadelede herşeyden önce işsizlik ve istihdam politikası konusunda bir zihniyet değişikliğine gereksinim bulunmaktadır. Bunun için de işsizliğin “doğal” kabul edilemeyeceği, kamusal politikalarla çözüm bulunması gereken önemli bir toplumsal “sorun” olduğu gerçeğinin öncelikle kabulü gerekmektedir.
İstihdam politikaları ancak böyle bir zemin üzerinde uygulama olanağı bulabilir.
1 - Aktif nüfus içinde iş gücünün nispi ağırlığını gösteren oran aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Bağımlılık oranı
  2. Eksik istihdam oranı
  3. İşsizlik oranı
  4. İstihdam oranı
  5. İş gücüne katılma oranı
2- Ücret dışı gelirdeki bir artış emek arz eğrisini nasıl etkiler?

  1. Emek arz eğrisi üzerinde yukarıya doğru hareketlenmeye yol açar
  2. Emek arz eğrisinde herhangi bir değişime neden olmaz
  3. Sola kaymasına neden olur
  4. Emek arz eğrisi üzerinde aşağı doğru hareketlenmeye yol açar
  5. Sağa kaymasına neden olur
3-Son işe alınan işçinin toplam üründe sağladığı artışın parasal değerinin karşılığı aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Emeğin Toplam Maliyet
  2. Emeğin Marjinal Ürün Geliri
  3. Emeğin Marjinal Fiziki Ürünü
  4. Emeğin Ortalama Maliyeti
  5. Emeğin Toplam Fiziki Ürünü

4- Eş maliyet doğrusun eğimi aşağıdakilerden hangisine eşittir?

  1. İşçi ücretlerinin bir birine oranına
  2. Tüketici gelirlerinin bir birine oranına
  3. Zevk ve tercihlere
  4. Mal fiyatlarının birbirine oranına
  5. Faktör fiyatlarının bir birine oranına
5- Tekelci bir firmanın ürününe olan talep eğrisi aynı zamanda aşağıdaki eğrilerden hangisine eşittir?

  1. toplam gelir eğrisi
  2. marjinal gelir eğrisi
  3. piyasa talep eğrisi
  4. emek talep eğrisi
  5. marjinal ürün eğrisi
6-Artık değer teorisi aşağıdaki iktisatçılardan hangisi tarafından ortaya atılmıştır?

  1. Turgot
  2. Robert Barro
  3. Adam Smith
  4. David Ricardo
  5. Karl Marks
7- İlk kez J. Davidson tarafından ileri sürülen teori aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Emeği Tunç kanunu
  2. Artık Değer Teorisi
  3. Etkin ücret teorisi
  4. Pazarlık Teorisi
  5. Marjinal verimlilik teorisi
8- Ortodoks iktisat teorisine göre eğitim ve sağlık hizmetlerinin ortak özelliklerinin en önemlisi aşağıdakilerden hangisidir?

  1. dışsallıklar yaratması
  2. zaman isteyen bir süreç olması
  3. yaşın önemli olması
  4. kişiye göre farklılık arz eder
  5. kamu malı olmaması
9 - Aşağıdakilerden hangisi beşeri sermaye modelini geliştirmiştir?

  1. Toplumsal koşullar
  2. Özel sektör
  3. Neo-klasik model
  4. Şikago iktisat okulu
  5. Ortodoks iktisat teorisi
10- Neo- Klasik yaklaşıma göre sendikaların toplum üzerine yükledikleri maliyet nasıl adlandırılır?

  1. İlave Yük
  2. Sömürü Maliyeti
  3. Aşırı Maliyeti
  4. İlave Maliyet
  5. Tekel Maliyeti
11-Aşağıdakilerden hangisi sendikaların güç ve etkinlik kaybına yol açan nedenlerden birisi değildir?

  1. Emek piyasalarının esnekleşmesi
  2. Uluslararası rekabetin artması
  3. Sendikaların gereksiz örgütler olarak algılanması
  4. İşgücü göçünün artması
  5. Enformalleşme
12 - Enflasyonu hızlandırmayan işsizlik oranının kısa ifadesi aşağıdakilerden hangisidir?

  1. NAIRU
  2. SPRC
  3. MPL
  4. LPRC
  5. MRPL
13 - Ekonomik faaliyetlerdeki dönemsel dalgalanmaların yarattığı işsizlik türü aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Yapısal işsizlik
  2. Geçici İşsizlik
  3. Açık işsizlik
  4. Gizli İşsizlik
  5. Konjonktürel işsizlik
14 - Beşeri sermaye yatırımı yapan bireylerin işgücü piyasasında, işyeri eğitimine nasıl yatırım yaptıklarını, bireylerin yaş-kazanç profillerini ve kadın-erkek ücret farklılıklarını analiz eden teori aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Ortodoks iktisat yaklaşımı
  2. Beşerî sermaye modeli
  3. Eleme teorisi
  4. Radikal-Marksist yaklaşım
  5. Feminist yaklaşım
15 - Eğitimle büyüme arasında doğrudan bir ilişki olmadığını, eğitimin iş verenler tarafından doğru işe doğru insanı yerleştirmede bir filtre görevi üstlendiğini ileri süren iktisatçı aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Adam Smith
  2. David Ricardo
  3. Arrow
  4. Robert Barro
  5. Turgot
16 - Sendikal hareketlerin tarihsel sorumluluğu üç fonksiyon etrafında tartışılmaktadır. Bu fonksiyonlar aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Ekonomik – İdari – Siyasal
  2. Ekonomik-Demokratik Temsil – Siyasal
  3. Demokratik Temsil – Siyasal – Sosyal
  4. Ekonomik – Demokratik Temsil –Sosyal
  5. Ekonomik – Sosyal – Siyasal
17- Aşağıdakilerden hangisi eğitim sisteminin emek piyasalarıyla ilgili ana fonksiyonlarından birisi değildir?

  1. ekonomide yapısal değişime uyum sağlamak
  2. ekonomik performansı arttırmak
  3. işgücünü toplumun ihtiyacı olan işlere göre yetiştirmek
  4. istihdam konusunda fırsat eşitliğini bozmak
  5. bireylerin kendilerini geliştirmelerine imkân vermek
18- Aşağıdakilerden hangisi Türkiye İstatistik Kurumu’na göre istihdam edilenler arasında yer almaz?

  1. Hayır kurumlarında para veya mal karşılığı gelir elde etmek için çalışanlar
  2. Referans döneminde kendi hesabına çalışanlar
  3. İşi olan ancak referans döneminde işinin başında bulunmadığı halde işleri ile ilişkileri devam edenler
  4. Para veya mal karşılığı bir gelir elde etmeksizin çalışan çıraklar
  5. Üretici kooperatifi üyeleri
19 - Aşağıdakilerden hangisi oligopolcü bir firmanın emek arz eğrisi ile ilgili doğru olarak verilmiştir?

  1. belirli bir istihdam düzeyine kadar sonsuz esnek, sonra pozitif eğimlidir
  2. pozitif eğimlidir
  3. belirli bir ücrete kadar sıfır esnek, sonra negatif eğimlidir
  4. belirli bir ücrete kadar sıfır esnek, sonra pozitiftir
  5. negatif eğimlidir
20- Doğal ücret teorisi aşağıdaki iktisadi ekollerden hangisi tarafından ileri sürülmüştür?

  1. Yeni Klasik
  2. Klasik
  3. Keynesyen
  4. Neo Klasik
  5. Yeni Keynesyen
21- Aşağıdakilerden hangisi ücret dışı iş gücü maliyetleri arasında önemli bir yer tutar?


  1. Ekstra ücretle ödüllendirme
  2. Tatille ödüllendirme
  3. İş yerinde eğitim
  4. Kariyer anlamlında ödüllendirme
  5. Genel amaçlı eğitim
22 - Neoklasik modelde eğitim nasıl ele alınır?

  1. Bir tüketim malı olarak
  2. Bir yatırım malı olarak
  3. Düşük mal olarak
  4. Giffen malı olarak
  5. Bir servet olarak
23- Aşağıdakilerden hangisi toplu pazarlığın unsurlarından biri değildir?

  1. Kanuna dayanması
  2. Toplu bir hareket oluşu
  3. Kurumsal bir nitelik taşıması
  4. Pazarlığa dayanması
  5. Dinamik bir süreç oluşu
24 - ILO’nun hangi sözleşmesinde toplu pazarlık tanımlanmaktadır?

  1. 154 sayılı sözleşmesi
  2. 156 sayılı sözleşmesi
  3. 157 sayılı sözleşmesi
  4. 158 sayılı sözleşmesi
  5. 155 sayılı sözleşmesi
25 - İşçilerin kısa süreli yer ve iş değiştirmelerinden kaynaklanan işsizliğe ne ad verilir?

  1. İşsizlik
  2. İşsizlik sabiti
  3. İşsizlik oranı
  4. Geçici işsizlik
  5. İşsizlik kapasitesi
26 - Neoklasiklerin, sendikaların tekel gücüne sahip olduklarını ileri süren tekel yaklaşımı aşağıdaki varsayımlardan hangisine dayanır?

  1. Emek talebi sabittir.
  2. Sendikalar tekelleşme eğilimindedirler.
  3. Emek arzı sabittir.
  4. Alıcı ve satıcılar piyasa hakkında tam bilgiye sahiptir.
  5. Sendikalar ücretleri rekabetçi düzeyin üstüne çıkarırla
27 - Walton-McKersie’nin toplu pazarlık modeline verilen isim aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Politik model
  2. Davranışsal model
  3. Pazarlık gücü modeli
  4. İşverenin taviz modeli
  5. Sendikanın direnme modeli
28 - Beşeri sermaye modelini aşağıdakilerden hangisi geliştirmiştir?

  1. Şikago iktisat okulu
  2. Neo-klasik model
  3. Ortodoks iktisat teorisi
  4. Özel sektör
  5. Toplumsal koşullar




 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst