Aöf Türk İdare Tarihi Ders Notları 7. Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Türk İdare Tarihi

7.ÜNİTE


  1. Jön Türk: 19. yüzyıl başlarından itibaren hem Avrupa hem de Osmanlıdaki statüko (mevcut durum) karşıtı, ilerici ve liberal gruplar bu isimle nitelendirilmiştir.
İttihatçıların oluşumuna kaynaklık eden hareket, Fransız İhtilalı’nın yüzüncü yıl dönümünde Askeri Tıbbiye’deki dört genç tarafından başlatıldı. İshak Sukuti, Abdullah Cevdet, Mehmed Reşid ve İbrahim Temo dur. Bunların bir araya gelme nedeni mevcut rejime duydukları tepkidir.


  1. Berlin Antlaşması’ndan sonra çözülme sürecinin hız kazanmasına Tıbbiyelilerin çözümü basitti; anayasa ve parlamento etrafında Osmanlı vatandaşlarını bir araya getirmek. Tıbbiyelilerin ilk örgütlerine “ittihad-ı Osmani” yani “Osmanlı birliği” adını vermeleri bu bakımdan anlamlıydı. Diğer yanda Tanzimat’tan beri yaratılmaya çalışılan Osmanlı vatandaşı projesinin arkasında durduklarının göstergesiydi.
  2. Meşveret isimli gazeteyi çıkaran Ahmed Rıza “İttihad-ı Osmani isimli örgüt “Osmanlı Terakki ve ittihat Cemiyeti” olarak değiştirmişti.
  3. Örgütün çalışmaları hükümetin istihbaratına takılmış ve yapılan kovuşturmalar neticesinde Mizancı Murat Bey, İbrahim Temo, İshak Sukuti, Tunalı Hilmi ve Selanikli Nazım gibi Avrupa’daki Jön Türk hareketine öncülük edecek kişiler yurt dışına kaçmak zorunda kalmıştı.
  4. Jön Türk muhalefetinin fikirleri;
    1. Sosyal yapının sonucu olarak, Jön Türk örgütleri birçok etnik unsurdan oluşmaktaydı. Bu durum, hareket içindeki görüş ayrılıklarının en önemli nedeniydi
    2. Anayasanın yeniden yürürlüğe konması, parlamentonun açılması ve tüm unsurlara eşit haklar sağlanması neredeyse her muhalifin üzerinde birleştiği ortak noktalardı.
    3. Birlik yani “ittihad” kavramına yapılan vurgu, ‘Osmanlılık’ kavramının esas hedef olarak görülmesine yol açmıştı.
    4. Abdülhamit rejimine yönelik eylemlerin tamamen neşriyat/propaganda bazında yürütülmesi.
    5. Kitlelerle bağlarının bulunmaması.
  5. Prens Sabahattin’in adem-i merkeziyetçi düşünceleri ve azınlık gruplara karşı taviz kar tutumu ve yakınlığı, Ahmet Rıza Bey ve çevresince hiç de hoş karşılanmamıştır. Bu sebeple Jön Türk kongresi olmuştur.
  6. Jön Türk kongresi 4 maddelik karar tutanağının 2. maddesindeki, “İmparatorluğun bütün halkları ve ırkları... Yerel yönetimde pay sahibi olmaları” ve 4. maddenin, “Uluslar arası anlaşmalara ve özellikle Türkiye’nin iç güvenliği ile ilgili düzenlemeleriyle Berlin Antlaşmasına kesinlikle saygı gösterilmesi ve Berlin Anlaşmasındaki düzenlemelerin imparatorluğun bütün eyaletlerinde uygulanması” Programın üçüncü maddesindeki; “Değişik Osmanlı unsurları arasında vatanperverlik ve insanlık hisleriyle bütünleşmiş samimi bir birlik oluşturmak, vatanın ilerlemesi için Osmanlıları el birliğiyle çalışmağa sevk ve teşvik etmek” satırlarıyla partiye adını veren “ittihad”ın; dördüncü maddedeki; “Devlet-i Aliyye-i Osmaniyyenin siyasi bağımsızlığı ve topraklarının tümününkorunması” ifadesiyle de bağımsızlığa vurgu yapmaktaydı.
  7. Prens Sabahaddin’in kurtuluş reçetesi; devlet idaresinin, adem-i merkeziyet ve yetki genişliği ilkelerine dayanarak ve yine vilayet meclisleri kanalıyla yapılacağı
  8. Prens Sabahaddin’in ve Ahmed Rıza’nın birleştiği tek konuysa Osmanlı bürokrasisinin çürümüşlüğüydü
  9. Sabahaddin “arsızlar kafilesi” olarak adlandırdı devlet yöneticilerini
  10. Jön Türklük: Jön Türklerin en derin özlemlerinin “hürriyet” olduğu doğru değildir. Söz konusu idealist grubun iki ana amacı vardı:
  11. Vatanı içinde bulunduğu kötü durumdan kurtarma
  12. Milleti içinde bulunduğu zulüm ve esaretten çıkarıp insanlığa layık bir biçimde yaşatmaktı.
  13. Jön Türk çevresine egemen olan bir anlayışa göre “hayat”; “fizik ve kimyadan ibaretti Hayat kavramını elle tutulabilir bir nesne gibi tanımlamakla, ona bağlı her unsurun bilimsel yöntemlerle analiz edilebileceği sonucuna ulaşmışlardı. Jön Türklerin kendilerini “sosyal tabip” olarak adlandırmalarının arkasında böylesi bir çıkarım yatıyordu
  14. Gustave Le Bon halkı ve milletvekillerini bir yığın olarak tanımlar.
  15. Von Der Goltz “Silahlı Ulus adlı eserin yaratıcısı
  16. Yirminci yüzyılın başında devlet kuramlarına yön veren kavram Reichstaat (hukuk devleti) olmuştur.
  17. Jön Türk eylem planında anayasanın ilanı ve meclisin açılması her zaman ilk sırayı tutmuştur.
  18. Jön Türk düşüncesini biçimlendiren bir diğer konu da hiyerarşi olmuştur. Jön Türkler için hiyerarşi önemliydi ve mutlaka olmalıydı. Var olanı yıkmak değil, yeni baştan tanımlamak istiyorlardı. Bu nedenle mevcut hiyerarşik yapı değiştirilip piramit şeklindeki toplum katmanının tepesine mektepli elit oturmalıydı.
  19. 23/24 Temmuz akşamı Kanun-i Esasi ikinci defa ilan edilmiştir.
  20. 31 Mart İsyanı: Günümüz takvimiyle 13 Nisan günü gerçekleşen ve ittihatçı iktidarı hedef alan statüko yanlısı başkaldır.
  21. İttihatçılar on yıl içerisinde yedi anayasa değişikliğine imza attı. Bu yedi değişikliğin tek bir amacı vardı; mevcudiyetlerini sağlamlaştırmaktır.
  22. İttihatçıların desteğiyle Kamil Paşa Hükümeti’ni kurulmuştur.
  23. Memurin-i Mülkiye Komisyonu feshedilerek yerine Dâhiliye Nezareti’nde Sicill-i Ahval Komisyonu kurulmuştur.
  24. Valileri görev ve maaşlarına göre üç sınıf hâlinde belirleyen reformla taşrayla ilgili konuların tek adresinin Dâhiliye Nezareti olacağının altı çizilmişti.
  25. Abdülhamid rejimince kurulan Zaptiyye Nezaretini kaldırılarak yerine mülkiye ve hukuk mezunu personelle donatılan Emniyet-i Umumiye Müdürlüğü kurulmuştur.
  26. Hakkı Paşa, programıyla ülkeye “adalet ve ihsan” getireceğini müjdelemiştir.
  27. Said paşa; Mali merkezileşmenin en önemli adımı olan “Muhasebe-i Umumiye Kanunu”nun kazanımlarına dikkat çeken Paşa, Maliye müfettişleri nizamnamesinde yapılacak düzenlemeler sayesinde de devlet kurumları nın daha etkin bir şekilde denetim altına alınacağı vaadinde bulunmuştu
  28. Said Paşa ve ittihatçılar 1912 Temmuz’unda bir askerî darbeyle iktidardan uzaklaştırılmıştır.
  29. İttihatçılar Bâbıâli’yi ele geçirdiklerinde önlerinde Balkanları kaybetmiş ve bürokratik mekanizması kendi katkılarıyla felç geçirmiş bir enkaz duruyordu.
  30. Şevket Paşa, ilk ittihatçı kabinenin sadrazamıdır.
  31. Şevket paşa dönemi Yanya, Edirne ve İşkodra savunmalarının çökmesiyle Londra’da yürütülen başarısız diplomatik süreç döneme damgasını vurmuştur.


  1. Şevket paşanın imzasını attığı başarılı reformlar; Doğu Anadolu’ya bir tetkik heyetinin gönderilmesi, Suriye Umum müfettişliğinin kurulması, Arap coğrafyasında kamu alanında Arapçanın serbest bırakılması, uzak vilayetlerde yerel milis ordu kurma çabalarına girişilmesi ve önceki hükümetlerin vaatleri arasında bulunan memurin kanunu için bir komisyonun oluşturulması göze çarpar.


  1. Kasım 1914’te Osmanlı Dünya Savaşı


  1. Abdülhamid ve II. Meşrutiyet Dönemleri bağlamında bürokrasinin konumunu;


  1. Tanzimat a göre bürokraside sıkıntı
  2. İttihatçılardan bunalan memurlar
  3. Memurların yurt dışı stajı
  4. Teşkilat nizamnamelerinin hazırlanmaya başlanması
  5. İmparatorluk süreçlerinin uzatılmaması
  6. II Meşrutiyet Yönetiminin Yapı Taşları;
  7. Sultan
  8. Meclis-i Vükela
  9. Müsteşar
  10. Sadaret
  11. Maliye Nezareti
  12. Dâhiliye Nezareti
  13. Meşrutiyet Taşrası
  14. Vali
  15. Vilayet Bürokrasisi
  16. Vilayet İdare Meclisi
  17. Vilayet Genel Meclisi
  18. 1913 Vilayet Kanunu
  19. Meşrutiyet Belediyesi
  20. SULTAN; Sultanların görevleri anayasanın ilgili maddesi sınırlandırılmıştır. 1908 Temmuzu’nda anayasanın ikinci defa uygulamaya geçirilmesiyle mevcut değerler sistemi bir kere daha gözden geçirilmiş bu kapsamda sultanın Osmanlılar için, “faide-i maneviye”, hilafetin ise tüm Müslümanlar için “ulvi ve saygıdeğer bir duygunun” kaynağı olduğu belirtilmişti. Hükümdarın yetkileri, anayasanın ilgili maddeleriyle sınırlanmıştı. Padişahın hutbe okutması, para bastırması, nişan vermesi, rütbe dağıtması ve memur azil-tayin etmesi Kanun-i Esasi’nin 7. maddesinde belirtilirken, özellikle getirilen ek açıklamalarla azil tayin konularında “kanuna uygunluk” şartı aranmaya başlamıştı. Osmanlı kara ve deniz kuvvetlerinin komutanlığı da yine aynı maddeyle sultana bırakılmıştı. Sultan, meclisi vaktinden önce toplayabilir, olağanüstü toplantıya davet edebilir ancak vaktinden önce kapayamaz veya çalışma takvimini Âyan Meclisinden farklı şekilde düzenleyemezdi. Meclisin yıllık çalışma süresi toplam dört aydı. Sıkıyönetim ilanını ise yasa, padişahla beraber meclise de vermişti. Kanun-i Esasi’nin 7. maddesi padişaha meclisi tatil etme hakkı tanımıştı ancak bu süre üç ayı geçemezdi. Hâkimlerle ilgili olarak İspanya, Avusturya, Felemenk, Rusya, Prusya, Würtemberg ve Lüksemburg ülkelerinde de benzer bir yasa uygulanmaktaydı.
  21. MECLİS-İ VÜKELA; Vükelâ toplam on iki nazırdan oluşur; Sadrazam, şeyhülislam, Hariciye, Harbiye, Adliye ve Mezahip Nazırı, şura-yı Devlet Reisi, Dâhiliye, Maliye, Maarif, Naşa, Ticaret ve Ziraat, Evkaf, Posta-Telgraf-Telefon Nazırı. Kanun-i Esasi’nin 28. maddesine göre Meclis-i Vükela, sadrazamın başkanlığında toplanır, ülkenin iç ve dış meselelerini müzakere eder ve onay gereken kararlara irade-i seniyye almak için Saray’a sunardı. Meclis-i Vükelâda kararlar çoğunluk oyuyla alınırdı. Oylamada azınlıkta kalan nazır ya çoğunluğa uyar ya da istifasını verirdi. Aynı şey vükela reisi yani sadrazam için de geçerliydi.
  22. MÜSTEŞAR; Nazırların en büyük yardımcısı olup ilk olarak İngiltere de görülmüştür müsteşarlık görevleri Sorumlu ve idari müsteşarlık olarak 2 ye ayrılır. Sorumlu müsteşar, nazırın haklarını paylaşır, parlamentoya hesap verir, kabineye dâhildir ve hükümetle beraber görevden ayrılırdı. Sadâret ve Meşîhat dâhil tüm nezaretlerde müsteşar mevcuttu. Yalnız Posta ve Telgraf ve Telefon Nezareti’nde müsteşar bulunmuyordu.
  23. SADARET; Seraskerliğin kurulmasından sonra savaş işlerinden ellerini çeken sadrazamların en yakın yardımcısı sadâret kethüdasıydı. Müzakere işlemleri ve bununla ilgili yazışmaları sağlar.
  24. MALİYE NEZARETİ; Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra mali merkezileşme adına Rüsumat Emaneti ve Posta-Telgraf Müdürlüğü de Maliye Nezaretine bağlanmıştı. Mali işlerle ilgisi olan bir diğer kurum da Defter-i Hakani Müdürlüğüydü İlk defa Kanuni Sultan Süleyman zamanında arazi tespitleri için kadastro komisyonları kurulmuştu. Komisyonların çalışmalarına da “kuyud-ı hakaniye” adı verilmişti. Dünya Savaşı’ndan önce Maliye Nezaretinde müsteşarlık dışında, Muhasebe-i Umûmiye (bütçe, raporlama, icra, teftiş, borç ve tasfiye ye bakar), Duyun-ı Umûmiye, Muhasebe-i Maliye (bütçe, maliye ödenek ve masrafları, borç senedi, soruşturma ve ita), Kalem-i Mahsus(nazırın incelemek istedi konular ve istatistik), Memurin-i Levazım, Varidat-ı Umûmiye, Emlak-ı Emiriye, Veznei Umûmiye, Muamelat-ı Umûmiye-i (müfettişlik, teftiş) ve Islahat-ı Maliye Komisyonu gibi bölümler bulunuyordu.
  25. DÂHİLİYE NEZARETİ; müsteşarlık dışında muhaberat-ı umûmiye dairesi, şifre, evrak kalemleri, muhasebe idaresi, hukuk müşavirliği, muhacirin, matbuat, memurin, hapishaneler, nüfus, sicill-i ahval idareleri, Haremeyn tercümanlığı, mülkiye müfettişliğinden oluşur.
  26. MEŞRUTİYET TAŞRASI; Osmanlı taşrasında Valinin alt personeli Defterdar maliyenin, maarif müdürü Maarif Nezaretinin ve istinaf hâkimi, Adliye Nezaretinin taşradaki ajanlarıydı. Taşradaki yapının diğer aktörü askerlerdi. İmparatorluk askerî anlamda yedi bölgeye ayrılmıştı. Hassa Ordusu denen birinci ordu, İstanbul’da konuşlanmıştı ve bu bölgeyle beraber Ege Adalarının güvenliğinden sorumlu kılınmıştı. İkinci ordunun merkezi Edirne’ydi ve Rumeli’nin doğu kısmı gözetimine bırakılmıştı, üçüncü orduya ise Rumeli’nin kalan kısımlarının denetimi bırakılmıştı. Erzincan’da bulunan dördüncü ordu, Anadolu’nun doğu tarafında asayiş ve savunma görevlerini yürütüyordu. Merkezi Şam’da olan beşinci ordu Suriye’den, Bağdat’ta konuşlanan altıncı orduysa Irak’tan sorumlu tutulmuştu. Yedinci ordu ise Yemen olaylarının tırmanış göstermesinden sonra San’a merkez olmaküzere oluşturulmuştu. Osmanlı taşrası üç önemli düzenleme sonucunda şekillendirilmişti. Bunların ilki 1864 Vilayat Nizamnamesi, ikincisi 1871 idare-i Umûmiye-i Vilayat Nizamı ve sonuncusu 1876 idare-i Umûmiye-i Vilayat Talimatnamesi’ydi Osmanlı taşrası; vilayet - liva (sancak) - kaza - nahiye ve köy birimlerine bölündü.
  27. VALİ; Osmanlı vilayetlerinin amiri, Coğrafi ve teknolojik ilerleme valiye sayısız sorumluluk vermek de sorumlulukları çok geniştir; İlk i Mülki konular, kanunların uygulanması, memur denetimidir. Diğer görevleri; vergi düzenleme, adaletin yerine getirilmesi, asayiş, huzur, halkın fikri yönden geliştirilmesi (okul- kütüphane), yol, batak kurutma, nehir kanalı açma ve temizlenmesi, liman ve rıhtım inşa etme, orman koruma ve geliştirme, maden kanunları gözetimi, şirket ve fabrika kurulması, demiryolu ve zaptiye işleri
  28. VİLAYET BÜROKRASİSİ; Taşrada valiye yardımcı olması ve devlet işlerinin aksamaması için kurulmuştur. Mektupçulara “divan efendisi, Defterdar, Defter-i Hakani (emlak, tapu, vakıf ve arazi geliri işletmesi), müftü, ceza mahkemesi, bidayet mahkemesi reisi, maarif müdürü, posta ve telgraf müdürü, orman müdürü, sıhhiye müfettişi, vilayet mühendisi ve alaybeyi bulunurdu. Vilayet Nizamnameleri, Osmanlı taşrasına iki türlü meclis sistemi getirmişti. Bunların biri Vilayet idari Meclisi iken diğeri Vilayet Genel Meclisiydi.
  29. Vilayet idare Meclisi; İdare meclisinin görevleri kabaca idari ve yargı olarak ayrıştırılabilir.
  30. Vilayet Genel Meclisi; Bu süre zarfında, vilayeti liva, kaza ve sancaklara bağlayacak yolların yapımı veya bakımı, kamu binalarının inşası, zirai ve ticari teşebbüslerin desteklenmesi, vilayet vergilerinin iyileştirilmesi gibi konular hakkında müzakerelerde bulunur. Şikâyetler dile getirilir, alınan kararlar denetlemek için vilayet Encümeni oluşturulur,
  31. 1913 Vilayet Kanunu; 149 esas,1 geçici maddeden oluşmuştur. Genel ve özel olmak üzere iki ana başlığa ayrılmıştır. Birinci kısım üç fasıldan, ikinci kısım ise iki fasıldan oluşur. İlk kısmın birinci faslında; idari taksimat, her taksimatta yer alan idare memurları ve bu memurların azil, tayin ve seçimlerinin sınırları çizilir. İkinci fasıl; vali, mutasarrıf ve kaymakamın vazifelerini belirlerken 3. fasılda idare meclisinin teşkilatı ve vazifeleri tespit edilir.
  32. Meşrutiyet Belediyesi; Belediyeyle ilgili ilk yasal düzenlemeler, Tanzimat Dönemi’nde başlamıştır. Taşra Belediyesi Talimatı, 1871 idare-i Umûmiye-i Vilayat Nizamnamesi’nin “şehir ve kasabalar beledi meclisi” isimli son bölümüyle daha da genişletilmiştir. 1908 Devrimi’ni takip eden aylarda payitaht halkı, belediye üyelerini seçmek için ilk defa olarak sandık başına gitmişlerdi. Yapılan seçimler sonrası belediye genel meclisi ilk toplantısını Meşrutiyet Dönemi’nin ilk şehremini Ziver Bey’in başkanlığında yapmıştı. Konuşmasında Ziver Bey, “İstanbul gibi büyük bir köyden başka bir surette tarifi mümkün olmayan bir memleket”in kısa sürede imparatorluğa yaraşır bir başkent hâline getirilemeyeceğine dikkat çekmiştir.
  33. Meşrutiyet yönetiminde (II Meşrutiyet Yönetiminin Yapı Taşlarından ilgili olarak);




  1. Seçim prosedürü; Bir Osmanlı vatandaşının belediye meclislerine üye seçebilmesi için; dairenin bulundu¤u şehir ve kasabada yaşama, 25 yaşı tamamlama, Osmanlı vatandaşı olma, hukuk anlamında reşit olma, sabıkalı olmama, en az 50 guruş vergi ödemeli (İstanbul 100), üyeliğe seçilme için; mahalli olması, Osmanlı olmalı ve hukukuna sahip olmalı, Türkçe bilmeli, vergisi 100 guruş (İstanbul 250) hakim, belediye mühendisi veya yabancı imtiyazlı iş adamı olmalı, sabıkası olmamalıdır. Seçimden önce muhtar ve papaz aracılığıyla seçim hakkına sahip kişilerin ismi bildirilir. Ve 20 ye ulaşınca belediyede toplanır içlerinden 10 kişi seçilirdi bunların vergi ödemeleri incelenir, 1-10 Şubat arası seçimler gerçekleşirdi
  2. Jön Türk düşünceleri;
    1. Âdem-i merkeziyet
    2. Pozitivizm
    3. Sosyal darwinizm
    4. Hukuk devleti
  3. Jön Türklerin ortak eleştiri konusu “Bürokrasi”
  4. 1909 anayasası ile otorite kullanımı “Padişah - Parlamento” arasında el değiştirmiştir.
  5. II Meşrutiyet dönemindeki anayasa değişikliklerinin arasındaki dinamik “İttihatçılar” dır.
  6. Sicill-i Ahval Dairesi önceki dönemin Memurin-i Mülkiye Komisyonu kurumunun yerine kurulmuştur.
  7. Dâhiliye Nezareti’nin Heyet-i teftişiyenin kurulması reformu merkez ve taşra disiplinini sağlamaya yöneliktir.
Yerel yönetimler 1913 Vilayet Kanunu ile tüzel kişilik kazanmışlardır.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst