Aöf Türk Siyasal Hayatı Ders Notları 8. Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
TÜRK SİYASAL HAYATI 8. ÜNİTE

SONUÇ

* Türkiye’de demokrasinin pekişmesini güçlendirilen başlıca sorunlardan biri, parti sistemindeki kurumsal bozulma’dır. (deinstitutionalization) 1946-1980 genç demokrasiler arasında en kurumsallaşmış parti sistemlerinden birine sahip olan Türkiye, 1980’lerden itibaren hızlı bir kurumsal bozulma sürecine girmiştir.

* 2002 seçimlerinden itibaren AKP’nin sağladığı üstünlük, parti sistemindeki oynaklık ve parçalanmayı daha makul düzeylere indirmekle birlikte, ideolojik kutuplaşma, daha da yoğun olarak devam etmektedir.

* 1961 ve 1982 anayasalarının yapılmasında kullanılan dışlayıcı yöntem, her iki anayasanın da halk gözünde yeterli meşruluk sağlamasına engel olmuştur. Her ikiside devlet elitlerini y ansıtan yasalardır.

* 1982 anayasasından sonra 1993,1995,1999,2001,2002 ve 2004 yıllarında yapılan değişiklikler onu daha demokratik, hürriyetçi ve çoğulcu yönde geliştirmiştir.

* Türkiye Cumhuriyetinin kurucu felsefesinin iki temel direği, milli ve üniter devletle laikliktir.

* Guillerno O’donnell’in ortaya attığı ‘delegasyoncu demokrasi’ (vekaleten demokrasi) kavramı Türkiye örneğine en uygun düsen tip olarak görünmektedir. Yazara göre bunlar ‘yeni bir türdür.’pekişmiş (temsili) demokrasilerin aksine, delegasyoncu demokrasilere çok kişisel bir liderlik üslubu hakimdir. (personalismo)

* Yatay hesap verme mekanizmaları (yani yasama organı veya mahkemelere hesap verme) başkanın başkanın ‘misyonu’unu gerçekleştirmesini engelleyen ‘can sıkıcı’ unsurlar olarak görülmektedir.

* Başkan ve onun teknokrat danışmanları ülkeyi siyasal partilerle yasama organları ile ve ilgili menfaat grupları ile danışmaksızın çıkardıkları kararnamelerle yönetime eğilimlidirler.(decrestismo)

* Adnan menderes (1950-1960) bir askeri darbeyle son bulan tam bir delegasyoncu demokrasiydi.

* Turgut ÖZAL (1983-1989), Tansu ÇİLLER(1993-1995) ve halen Recep Tayyip ERDOĞAN başbakan olarak hayli kişisel bir liderlik sergilemişlerdir.

* Delegasyoncu demokrasilerin ayırt edici özelliklerinden biri, parlamento ve mahkemeler gibi diğer bağımsız devlet kurumlarına karşı yatar hesap verme mekanizmalarının zayıflığıdır.

* Türkiye’de patronaj politikası Latin Amerika’daki kadar yaygındır.

* Siyasal partilerle sivil toplum kuruluşları arasındaki bağın zayıflığı, dikey (seçmenlere karşı) hesap verme mekanizmalarının da anlamlı şekilde işlemesine engel olmaktadır. Dikey hesap verme alanında seçmenlerin rolü, eşit derecede oligarşik siyasal partilerce kendilerine sunulan aday listesinden birini onaylamaktan ibarettir.

* Türkiye’de otoriterizme geri dönüleceğine ilişkin ciddi bir endişe olmamakla beraber demokrasinin yakın gelecekte pekişeceğine ilişkinde güçlü bir ümit yoktur.

Larry Diamond: demokrasinin sadece sürülmekte olması ‘pekişmeden doğan gerçek istikrarla karıştırılamamalıdır…istikrar, şu an için daha iyi bir alternatif olmaması nedeniyle sistemin pasif şekilde kabullenilmesini değil, ilke olarak demokrasinin ahlaki değeri konusunda pozitif bir inancı gerektirir.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,717
Son üye
AntonTob
Üst