Aöf Türkiye Cumhuriyeti İktisat Tarihi Ders Notları 4. Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İKTİSAT TARİHİ

4.ÜNİTE ÖZET


İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA İZLENEN İÇ VE DIŞ POLİTİKA

İÇ POLİTİKA

*Milli Şef İsmet İnönü, savaş yıllarında Türkiye’nin hem iç hem de dış politikasını
belirleyen en önemli siyasal aktör olmuştur.
*CHP’nin 26 Aralık 1938 tarihli I. Olağanüstü Kongresi’nde yapılan
tüzük değişikliğiyle Mustafa Kemal Atatürk’e “ebedi başkan”,
*İsmet İnönü’ye de “değişmez genel başkan” unvanları verilmişti.
*Kongre’den sonra da Mustafa Kemal Atatürk’e “ebedi şef”,
*İsmet İnönü’ye de yaygın bir şekilde “milli şef” denilmeye başlanmıştı.
*İsmet İnönü’nün “değişmez genel başkanlık” ve “milli şef” sıfatlarını üstlenmesinin altında, hem parti ve devlet mekanizması üzerinde otorite kurma hem de Avrupa’daki tek partili şef düzenlerinden etkilenmiş olması düşüncesi vardır
*Milli şef sözcüğü, 1926-27’den sonra Atatürk, Fevzi Çakmak, İnönü ve bazen de CHP Genel Sekreteri için kullanılmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra ise Ali Naci Karacan, Bugün
gazetesindeki yazısında TBMM’nin İsmet İnönü’yü “milli şef” tayin ettiğini belirtti.
*Cumhurbaşkanı İnönü, aynı İçişleri Bakanı Dr. Refik Saydamı hükümeti kurmakla görevlendirmişti.
*Hiç kuşkusuz bu dönemin en ünlü ve en tartışmalı hamlelerinden biri Köy Enstitüleri’nin
kurulmasıdır. Köy Enstitüleri, köy kökenli çocukların öğretmen olarak yetiştirilip, kırsal kesimde ilköğretim sorununu çözmek üzere oluşturulmuştu.
*Dr. Refik Saydam Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’nda ordu bünyesinde tifo, dizanteri,
veba ve kolera hastalıklarıyla savaşmış ve tifüse karşı geliştirdiği aşıyla tıp literatürüne
girmiştir. 1939-1942 yılları arasında Başbakanlık yapmıştır. 8 Temmuz 1942 tarihinde bir inceleme gezisi sırasında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir.
*Mayıs ayı içerisinde “Irkçılık-Turancılık” davası açılmıştı. Savaşın başlarında hükümete
yakın odaklarca desteklenmiş ve Almanya ile yakın ilişkiler kurmuş bulunan Turancılar, hükümete karşı komplo kurdukları gerekçesiyle tutuklandılar. Yayın organları kapatıldı.
*Diğer yanda sol görüşleriyle tanınan Adımlar, Yurt ve Dünya, Yürüyüş ve Barış
Dünyası’nın yayınına son verilmişti. Basın üzerindeki baskı Tan ve Vatan gazetelerinin
kapatılmasıyla devam etmişti.

DIŞ POLİTİKA

İtalya’nın
Arnavutluk’u işgal etmesi (8 Nisan 1939) ve Almanya’nın Orta Avrupa’da irredentist
politikalara yönelmesi Türkiye’yi bir hayli kaygılandırmıştı.
*Bunun üzerine Türkiye,
12 Mayıs’ta İngiltere ve 23 Haziran’da da Fransa ile iki ayrı deklarasyon imzalamı
ştı.
*İki deklarasyonda öne çıkan hüküm şuydu: “Bu kesin anlaşmanın yapı
lmasına değin, Türkiye Hükümeti ve Büyük Britanya Hükümeti (ve Fransa Hükümeti)
Akdeniz bölgesinde savaşa yol açacak bir saldırı ortaya çıktığında, edimsel işbirliği yapmaya ve birbirlerine ellerinden gelen tüm yardım ve kolaylığı göstermeye
hazır bulunduklarını açıklarlar”

*İrredantizm: İtalyanca irredantia (kayıp topraklar) kökünden gelen bu kavram,ilk olarak 19. yüzyıl İtalyan ulusal hareketi sırasında kullanılmaya başlandı. Bir devletin kendi sınırlarına
yakın soydaşlarının bulunduğu bölgeleri ilhak etmesidir.

*Sovyetlerle yapılan görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra, İngiltere, Fransa
ve Türkiye arasında 19 Ekim 1939’da Üçlü İttifak Antlaşması imzalanmıştır.

*Antlaşma’nın en önemli hükmü şöyleydi:
Madde 1. “Türkiye’ye karşı bir Avrupa Devletince girişilecek bir saldırı sonucunda,
Türkiye bu Devletle savaş durumuna girdiği taktirde, Fransa ve Birleşik Krallık, edimsel (fiili) olarak, Türkiye ile işbirliği yapacaklar ve ona ellerinden gelen tüm yardım ve desteği göstereceklerdir”
*Antlaşmanın diğer hükümlerinde ise, Akdeniz’de, İngiltere ve Fransa’ya bir saldırı olması halinde Türkiye edimsel olarak bu iki ülkeye elinden gelen tüm yardımları yapacaktı.
*Aynı şekilde Akdeniz’de Türkiye’ye saldırılması halinde bu iki ülke Türkiye’ye her türlü yardımda bulunacaktı.
*İngiltere, İtalya’nın 10 Haziran 1940’ta savaşa girdiğini ilan etmesi sonucu Türkiye’nin
savaşa girmesi konusunda baskı yapmaya başlamıştır.
*Türk Dışişleri, önce 26 Haziran 1940’da geçiciliği belirtilmeyen taraf olmama bildirisi yayınlamış, 1 Kasım’da da kara ve hava sahasını taraflara kapattığını belirterek
resmen savaş dışı halini ilan etmişti.
*Türk Dışişleri, bu hamlesine gerekçe olarak savaşı Doğu Akdeniz’e taşımama ve İngiltere’yi rahatlatmak olarak göstermişti.

*Müttefikler, Kuzey Afrika’daki Alman cephesinin kapanması ve Almanların Stalingrad’daki
başarısızlığı neticesinde Türkiye’yi savaşa sokmak için yoğun çaba
harcamışlardır.
*Baskı neticesinde Türkiye, savaşa girmeyi ilke olarak kabul etmekle
birlikte, askeri yetersizliklerini öne sürmüştür.

*Ödünç Verme ve Kiralama Yasası (Lend-Lease): ABD’nin Mihver devletlerine
karşı 1941-1945 yılları arasında Müttefik ülkelere savaş malzemesi sağlamak için geliştirdiği destek programıdır.
*Bu dönemde yasa kapsamında Türkiye’ye 95 milyon dolarlık savaş malzemesi verilmiştir.
*Yalta Konferansı’nda alınan “Birleşmiş Milletler Konferansı’na 1 Mart 1945 tarihi itibariyle Almanya ve Japonya ile savaşta olmayan devletlerin kurucu üye olarak katılamayacakları” kararı sonrası
*Türkiye, 23 şubat’ta mevcut koşulu yerine getirmek adına bu iki devlete savaş ilan etmiştir.
*7 Mayıs 1945’te Almanya’nın ve 14 Ağustos’ta da Japonya’nın teslim olmasıyla II. Dünya Savaşı resmen sona ermiştir.

HÜKÜMETLER VE EKONOMİK POLİTİKANIN BELİRLENMESİ
*İthalatla harcanamayan para ve ihraç fazlası ürünler içeride birikmiş, altın ve döviz rezervlerikabarmış, üstelik devlet, gelirlerini karşılamak için para basmış, bu birikmeyle de paranın değeri düşmüş ve ürünlerin fiyatları da böylece artmıştır.
*Dolayısıyla bu enflasyonist gelişim tablosunu kontrol etmek için de ülkede polis denetimli
ekonomik kontroller uygulanmıştı

REFİK SAYDAM HÜKÜMETİ
*Refik Saydam, savaşın başlarında izleyebileceği iki farklı politika ile karşı karşıya kalmıştır.
*Bunlardan ilki, mevcut bütçe imkânları ile ordunun ve kentli nüfusun temel beslenme ihtiyacını karşılama için ticareti devlet denetimi altı na almak ve sıkı polis denetimli bir fiyat sınırlaması uygulamaktı.
*İkinci ise, iç ve dış piyasalarda savaş kıtlıklarından doğan talep artışlarının çiftçi ve sanayici için yaratacağı kamçılayıcı etkisinden yararlanmak amacıyla fiyatlar ve piyasa şartları
üzerindeki kontrollerden olabildiğince kaçınmaktı.

*18 Ocak 1940’ta devlete bu amaçla geniş yetkiler vermek için “Milli Korunma Kanunu”
çıkartılmıştır. Bu kanun olağanüstü bir kanundu.
*Kanun’un çıkmasından bir ay sonra da idari örgütlenmeye gidilmiş, devletin iç ve dış
ticarette fiilen yer alarak piyasalara inmesini sağlamak amacıyla 5.000.000 lira sermaye ile
İstanbul’da “Ticaret Ofisi” kurulmuştur.
*Kent nüfusunun beslenmesi ve ısınması için hayati bir öneme sahip olan iki ürün, buğday ve kömür karneye bağlanarak ucuza dağıtılmaya çalışılmıştır.
*Bunun yanında pasta ve benzeri unlu mamullerinyapımı devlet tarafından yasaklanmıştı.
*Bu dönemde ekmeğin miktarı çocuklariçin 175gr., büyükler için 375gr. ve ağır şartlarda çalışan işçiler için ise 750gr. Olarakhesaplanmıştı

*Başbakan Refik Saydam, bu aksaklıkları düzeltmeye vakit bulamadan 1942 yılı Temmuz ayında kalp krizinden vefat etmiştir.
*Saydam döneminde ayrıca, bazı yabancı şirketler millileştirilmiş, özel girişimcilerin elindeki bazı işletmeler de devletleştirilmiştir.
*Bunlardan İstanbul Tramvay ve Tünel Şirketi satın alınmış ve belediyeye devredilmiştir.
*Ayrıca Adana, Bursa ve Mersin elektrik işletmeleri ile Ankara Elektrik ve Havagazı Şirketi de devletleştirilmiştir

ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU HÜKÜMETİ
*Refik Saydam’ın ölümünün ardından 9 Temmuz 1942’de Şükrü Saraçoğlu başbakanlığa atanmıştır.
*ilk iş olarak piyasadaki özel girişim üzerinde devlet denetimini yerleştirme hedefiyle kurulmuş olan İaşe Müsteşarlığını kaldırmıştır.

*Tarım alanındaki üreticilerin üzerine yüklenmeden ve üreticideki malı devletin belirlediğinden daha yüksek fiyatlarla satın alarak piyasadan ürünleri toplayan belirli tüccar kesimini hedef alacak olağanüstü bir verginin yürürlüğe konulması düşünülmeye başlanmıştır.
*1942 yılı Kasım ayında “Varlık Vergisi Kanunu” böyle bir düşünsel altyapı ile doğmuştur. Kanunla birlikte bürokrasinin eline sınırsız yetkilerin verilmesiyle ve bazı bürokratların da çeşitli burjuva unsurlarla ortak olmasıyla Varlık Vergisi Kanunu istenilen yararı sağlamamıştı.

SAVAŞ SIRASINDA ALINAN EKONOMİK TEDBİRLER
MİLLİ KORUNMA KANUNU
*Kanunun gerekçesinde; Avrupa’da oluşan gerginliğin bir savaşa dönüşmesiyle
birlikte hemen her yerde Hükümetler tarafından olağanüstü ekonomik tedbirlerin
alındığı belirtilmiştir.
*Kanun’un getirdiği hükümlere göre;
*Hükümet ihtiyaçlarını karşılamak için, üretimlerin
niteliklerini belirlemek amacıyla sanayi ve maden işletmelerini denetleyebilecek,
*bu işletmelere üretim programı verebilecek ve işletmelerde üretilecek malın üretim hacmini, ürünün miktarını ve türünü saptayabilecektir.
*Aynı zamanda hükümet, bu işletmelerdeki çalışma sürelerini belirleme hakkına da sahip olacaktır.
*sanayi, maden ve diğer işletmelerdeki işçiler ve diğer teknik elemanlar, geçerli bir mazeretleri olmaksızın ve bunu da bildirmeksizin çalıştıkları yerlerden ayrılamayacaklardır.
* Çalışma yükümlülüğü olanlara da emeklerine karşılık olarak normal ödeme yapılacaktır.
*Kanunla birlikte Hükümet’e mal ve yardımcı malzeme stoklama hakkı verilmiştir.

*Kanun’da öngörülen zorunlu çalışma yükümlülüğü iş kazalarını arttırmıştır.
*Bu dönemde mevcut iş kazalarının yarısı ise Zonguldak bölgesinde meydana gelmiştir.

VARLIK VERGİSİ KANUNU
*kanunun gerekçesi savaş yıllarında ortaya çıkan ekonomik adaletsizliklerin önlenerek halktaki tepkiyi azaltmak olarak takdim edilmiştir.
*Bunun yanında kanunun teknik amacı ise, Türk lirasının düşen değerini yükseltmektir. Yani piyasada bol miktarda bulunan banknot, liranın değerini düşürürken, Varlık Vergisi üzerinden oldukça kısa bir süre içinde ve büyük miktarlarda banknotun piyasadan çekilerek, liranın değerinin yeniden arttırılması sağlanacaktı.

*Kanun’un 1. Maddesi, ticaret ve tarım burjuvazisinin servetleri ve olağanüstü
kazançları üzerinden vergi alınmasını ve her kişiden bir defaya mahsus olmak üzere
mükellefiyet gruplarının oluşturması hükmü vardı.
*2. Maddede de, “mükellefiyet tesis edilenlerin” 4 grupta toplandığı açıklanmıştır.
Buna göre vergi şu mükelleflerden alınacaktı:
• Kazanç ve buhran vergisi mükelleşeri, (kapsamında ticaret erbabı, maaşlı hizmetli, küçük ve seyyar esnaf da bulunmaktadır.)
• İşine zarar vermeden vergi mükellefi olabileceği komisyonlarca belirlenmiş
• Sahip oldukları binaların veya bina hisselerinin yıllık gayrisafi gelir toplamı 2.500 liradan ve arsalarının vergide kayıtlı kıymetleri 5.000 liradan yukarı olup bu miktar çıkarıldıktan sonra geri kalan gelir ve kazançlarla vergiyi verebileceği komisyonlarca kararlaştırılanlar,
• 1939 yılından beri kazanç ve buhran vergilerine bağlı bir işle uğraştığı halde kanunun yayını tarihinde işini terk, devir ve tasfiye etmiş olanlar,
• Meslekleri tüccarlık, komisyonculuk, aracılık olmadığı halde 1939 yılından beri bir defaya mahsus bile olsa ticari alışverişe aracılık ederek para veya ürün almış olanlar

*İktisadi Buhran Vergisi: 1929 dünya ekonomikkrizinin etkilerini azaltmak,azalan vergileri arttırmakiçin 1931 yılında yürürlüğekonulmuştur. Geçici bir vergiolan İktisadi Buhran Vergisi,çalışanların maaşlarındankesilmiştir.
*Kazanç vergisimükellefleri, ayda 30 lira vealtında maaş alanlardır.
*Ziraatta çalışan işçiler bu vergiden muaf tutulmuştur.
*Maliye Bakanlığı, Varlık Vergisi Kanun tasarısı kanunlaşmadan birkaç ay önce defterdarlıklara gelir tahminlerini içeren bir hazırlığın yapılması yönünde direktif vermişti.
*Bu hazırlık, M, G, D, E gruplarına ayrılan mükelleflerle ilgili servet ve gelir tahminlerini içeren cetvellerin hazırlanması biçiminde gerçekleşmişti.
*Bu harfler Müslüman, Gayrimüslim, Dönmeler ve Ecnebiler şeklindeki bir cetvel ayrımını
temsil etmişti.
*Böylece tahsilât sürecinde Gayrimüslimler (Azınlıklar), Müslümanlara göre (Türkler) 4 katı daha fazla borçlandırıldılar.

*Salma Yöntemi: Kavram olarak salma, köy ihtiyar heyetince salınan bir aile vergisidir. Salma, köy mahallî hizmetlerini karşılamak üzere köyde oturan veya oturmamakla birlikte köyle maddi ilgisi bulunanlardan alınan dağıtmalı bir çeşit genel gelir vergisi niteliğindedir.

TOPRAK MAHSULLERİ VERGİSİ KANUNU
*Kanun’a göre, tüm tarımsal ürünler vergi kapsamına alınmıştır.
*Varlık Vergisi İstanbul ticaret burjuvazisinin sermayesine odaklanmışken,
*Toprak Mahsulleri Vergisi de Anadolu’daki ziraat burjuvazisinin sermayesine odaklanmıştır.

SAVAŞ DÖNEMİNDE TÜRKİYE’DE SEKTÖREL FAALİYET

*Savaş yıllarındaki mevcut nüfusun okur-yazarlık durumunda ise içler acısı bir
durum vardı.
*1940 yılında toplam nüfusun %75.5’i okur-yazar değildi.
*Nüfus ve sağlık istatistiklerinde bir oranlama yapılırsa kişi başına düşen doktor
sayısı 1940 yılında 11.880 iken, bu oran 1945 yılında 9.960’ya yükselmektedir.

TARIM SEKTÖRÜ

*İkinci Dünya Savaşı yıllarında tarım sektörü ülkedeki seferberlik halinden etkilenmiştir.
*Bu etki, üretim kapasitesi yüksek dinamik nüfusun silâhaltına alınmasından kaynaklanmıştır.
* Yani kişiler tarlalarında durup üretim yapacakları yerde vakitlerini askeri garnizonlarda geçirmek zorunda kalmışlardır.
*Bu dönemde sektörü olumsuz yönde etkileyen bir diğer olay da birkaç yıl art arda meydana gelen kuraklıklar olmuştur. Dolayısıyla verilerin de ortaya koyacağı gibi savaş yıllarında

*Şavaş döneminin sanayi sektörü açısından -belki de- en önemli gelişmesi, vurgunculuğun
yarattığı servet transferleri ile birlikte bir sonraki dönemin zenginlerinin yani sermaye
birikiminin hazırlanmış olmasıdır.
* Bu sermaye birikimi ise, dönemin savaş zenginleridir
*1939 yılında, takas komisyonlarının yetkilerini ve ihracatçı birlikleri tarafından yapılan ihracattan doğan ithal haklarının kullanılması yetkilerini üzerine alan “Takas Limited Şirketi” kurulmuştur.
*Kliring (Clearing): Ülkeler arası ticarette kullanılan bir ödeme şeklidir. Burada ödeme, döviz kullanılmadan mahsup veya takas yoluyla gerçekleştirilir.
*Emisyon: Bir ülkede kâğıt para, tahvil, bono, hisse senedi gibi değerlerin ilk kez piyasaya sürülmesi faaliyetidir. Piyasadaki geçerli birimin miktarını, dolaşımını, alım-satım durumunu ifade eder.
*Munzam (Zorunlu) Karşılık Oranı: İflas riskine karşıkoruma amacıyla,bankaların kabul ettiklerimevduatlara karşılık MerkezBankası’nda bulundurmakzorunda oldukları mevduat
oranıdır.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst