Aöf Kent Sosyolojisi Ders Notları 5.-6. Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
KENT SOSYOLOJİSİ

ÜNİTE 5(ÖZET)
-Yerel yönetim,Yerel yönetim, merkezi örgütlenmeye bağlı olarak fakat ondan belli oranda özerkleşmiş yönetim
kademelerine verilen ortak addır.
--“Bir ülkenin coğrafi parçalarından birinde, merkezi yönetimin merkez ve taşra birimleri dışında, doğrudan o yörede yaşayanlarca oluşturulup yönetilen birimlere yerel yönetim denir”
-yerel yönetimleri bir kavram olarak tanımlarken ele almamız gereken dört boyut olduğunu söyleyebiliriz:
• Merkezî yönetim ve yerinden yönetim ayrımı
• Yerel yönetimlerin özerkliği
• Yerel yönetimlerin siyasal meşruiyeti
• Yerel yönetimlerin işlevleri

-Merkezi Yönetim ve Yerinden Yönetim Ayrımı Merkezi yönetim, merkezî yönetim kararların belli bir merkezden alınarak hayata geçirildiği bir sistemi düşündürmektedir. Yerinden yönetim kuruluşları merkeze idari vesayet bağı ile bağlı, fakat kendilerineait tüzel kişilikleriçerçevesinde, yani yasal, siyasi ve mali bir takımözerk yetkilere sahip olarakişleyen kuruluşlardır.işte devletioluşturan kurumların bu farklı doğaları, merkezî ve yerinden yönetim ayrı mını doğurur.Yerel yönetimler belli bir coğrafyada yaşayan halkın yerel ortak ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak tesis edilmiş kurumlardır. Bu tanımlamada en önemli boyut ihtiyaçların niteliğini işaret eden “yerel ortak (mahalli müşterek)” ifadesidir. Bu anlamda yerel yönetimler belli bir coğrafi birimdeki tüm hizmetlerden de-
ğil, o yerin yerel ve ortak ihtiyaçlarına yönelik hizmetlerinden sorumludur.

Bağımsızlık siyasal egemenliğin ayılığına işaret etmektedir. Özerklik ise tek bir egemenlik kaynağına bağlı olarak belli alanlarda karar verebilme ve bu kararları uygulayabilme yetkisine sahip olmaktır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik şartı (AYYÖŞ) yerel özerkliği, “makamları n, kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü
kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları doğultusunda düzenleme ve yönetme hakkıve imkânı şelinde tanılamaktadır Yerel yönetimlerin özerkliği bu kurumların yasal haklar ve güvenceler çerçevesinde yapılanma işleyişe dair karar ver me hakkı ihtiyaç duyduğu personel ve kaynaklara ulaşma olanaklarına sahip olma ve kendi aralarında işbirliklerine gidebilmeleri anlamına gelir.

Yerel Yönetimlerin Siyasal Meşruiyeti Yerel yönetimlerin karar organları yerel
seçimler aracılğıyla seçilir. Yurttaşlar ulusal yönetim organlarında başka, yerel yönetimlerde başka siyasal
gruplara temsil yetkisini verebilme şansına sahiptirler. Çünkü yereldeki siyasal aktörler yerel düzeyde oluşan talep ve
ihtiyaçlara, merkezde yer alan siyasi aktörlerden daha yakındır. Belli bir coğrafyadaki ortak ihtiyaçların saptanması yerel
ölçekte daha yerinde olacağı için yerel yönetimlerin karar organları seçimle işbaşı
na gelir. Bu özellik de yerel yönetimlerin merkezi hükümetten ayrı bir siyasal meşruiyeti olması sonucunu
doğurur. fiekil Yerel Yönetimlerin işlevleri yerel ortak hizmetler deyince çoğunlukla akla
sadece yerel yönetimlerin geleneksel işlevleri arasında yer alan temizlik, altyapı,
toplu taşıma, imar ve çevre düzenlemesi gibi hizmetler gelmektedir.
bu hizmetlere dair yerel yönetimlere devredilen sorumlulukla ilgili
temel bir ayrımın vurgulanması oldukça önemlidir. Birincisi, bazı ülkelerde yerel yönetimlere genel yetki aktarılmıştır.
ikinci durumda ise genel yetkinin tersine; yerel yönetimlerin
yetkisindeki hizmet ve sorumluluk alanları tek tek ya da genel alanlar bağlamında yasayla tanımlanır.
Yerel yönetimler, belli bir coğrafyada yaşayan halkın yerel ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere özerk bir yapıve siyasal meşruiyet bağlamında oluşturulmuş yönetim dizgesidir Yerel Yönetim Sistemleri Goldsmith, yerel yönetimleri
işlevleri ve kültürel yapıları
ışığında; yanaşmacı,kalkınmacı, refah devletçi ve piyasacı yerel yönetimler olarak dört farklı kategoride ele alır.
Hesse ve Sharp’a göre yerelyönetim sistemleri, coğrafi
konumla yakından ilintili olarak Güney Avrupa, Anglo-
Sakson veya Kuzey ve Orta Avrupa geleneklerine göre
gruplandırılmaktadır

Page ve Goldsmith yerel yönetimleri işlevleri, özerklikleri ve merkezle işllevleri bağlamında temel olarak iki guruba ayırır:
 Birinci grup geniş özerklik ve yetkilere sahip Kuzey Avrupa yerel yönetimleri modelini içermektedir.
 ikinci grupta ise güçsüz özerklik ve yetkilerine rağmen, merkezle etkili ilişkiler içinde olan yerel siyasetçilere sahip Güney Avrupa modeli yer almaktadır.
Yerel Yönetimden Yerel Yönetşime
1980 sonrası tüm dünyada yaşanan hızlı sosyo-ekonomik ve özellikle siyasi gelişmeler
ve değişimler yerel yönetimleri de etkilemiştir. Nitekim 20. yüzylın son on
yılı, özellikle Batı Avrupa’nın birçok ülkesinde yerel yönetim sistemlerinin kapsamlı reformlarına tanıklık etmiştir. Bu reformlar, devletin işlevi ve kapsamına yapılan neo-liberal müdahalelerle zayıflayan meşruiyet temellerini bir yandan işlevsel, öte yandan da siyasi olarak esteklemeyi amaçlıyordu. Kısaca, yönetimden yönetişime geçiş olarak adlandırılan bu yöndeki reformları gerekli kılan etkenleri

Kearns ve Padison 3 BAŞLIKTA özetler;
1. Özelleştirme ve taşeronlaşma Siyasal ve ideolojik gelişmeler, mali kaynakların
azalması, maliyet azaltmaya yönelik tedbirler yerel yönetimler tarafından verilen hizmetlerin özelleşmesinde etkili
olmuştur.
2. Yürütmenin gücü Yerel yönetimlerin hizmetlerini daha hızlı ve etkin bir şekilde verebilmesi için yürütme organlarının
güçlendirmesine yönelik bir eğlim kendini hissettiriyor
3. Katılımcı araçlar Son dönemde yerel yönetimlerde, geleneksel siyasi temsil araçlarının dışında; doğrudan yurttaş
katılımına yönelik kent konseyleri, mahalle oluşumları, katılımcı planlama ve bütçeleme çalışmaları, referandumlar,
yurttaş panel ve jürileri gibi farklı mekanizmalar sunulmaktadır.

YEREL YÖNETiMLERi AÇIKLAYAN KURAMLAR
1. Çoğulculuk Yaklaşımı Çoğulcu yaklaşımdan bakıldığında, yerel yönetimler toplumun farklı kesimlerinin farklı
kaynakları kullanarak söz sahibi olduğu karar verme süreçlerini içermektedir. Bundan dolayı, çoğulcu yaklaşıma göre yerel yönetimler demokratik işleyişe sahip bir yönetim birimleridir.
2. Seçkinci Kuram Seçkinci kuram içinde normatif, teknokratik ve eleştirel olmak üzere üç eğilim bulunmaktadır. Normatif yaklaşım, toplumsal yapının örgütlü bir azınlığın idaresinde olduğunu iddia etmektedir. Teknokratik eğilime göre,
toplumun azınlıkta olan bir grup seçkin tarafından yönetilmesi zorunludur. Eleşltirel yaklaşım, ortaya çıkan seçkinci yapıyı tarihsel gelşlimin bir sonucu olarak yorumlar.
3. Sınıf Temelli Kuramlar Sınıf temelli yaklaşım yerel yönetimleri sermaye sınıfının çıkarlarına hizmet eden bir yönetim düzeyi olarak görmektedir. Bu ilişki araççı görüflün iddia ettiği gibi doğrudan, yapısalcı yaklaşımın savunduğu gibi
daha dolaylı da olabilir.
4. Kentsel Rejim Kuramı Yerel yönetimlere dair kuramsal tartışmalarda son zamanlarda en çok ilgi gören
yaklaşımlardan biri de kentsel rejimler kuramı olarak adlandırılan ve yukarıda tartıştığımız birçok kuramsal yaklaşımın bir sentezini de içeren kentsel rejim yaklaşımıdır. Yerel siyaset bağlamında ise rejim, “bir topluluğun yönetiminde
etkili olan düzenlemeler dizgesi” olarak tanımlanabilir

Stone yerel iktidara, sistemik iktidar adında yeni bir kavramsallaştırma getirir. Sistemik iktidar yaklaşımı,
iktidarın verili olarak belli bir gruba ait olmadığını sosyoekonomik ve politikiliflkilerle biçimlenen kaynak dağılımının ışlğında
oluşuğunu iddia eder.
Kentsel rejim kuramı, yerel yönetimlerin farklı grupların
ortak amaçlar etrafında ve bu amaca yönelik farklı kaynaklarıseferber ederek oluşturdukları işbirliklerinin
etkisinde biçimlendiğini iddia eder Kentlerde kalkınmacı, korumacı, ilerici ve sınıf temelli farklı rejimlere rastlanabilir.



KENT SOSYOLOJİSİ

ÜNİTE 6 ÖZET
Küresel Kentler Kuramı ve Araştltırmaları bazı kentler küresel akışlların merkezileştiği daha önemli pozisyonlara avuşabilmekteve “küresel kent” olarak tanımlanabilmektedir. Kentler açısından “otonomi” olarak da tanımlanan bu yeni süreçte kentler küresel bir aktör haline gelmişltir. Küresel kent kuramı hakkında yazılanlardan yola
çıkarak Brenner ve Keil’e (2006, s.11) göre küresel kentlerin temel özellikleri şunlardır:
a. Ulusötesi şirketlerin küresel faaliyetleri için düğüm noktalarıdır.
b. Üreticiler ve finans servisleri için üretim alanı ve pazarıdır.
c. Dünya ekonomisi içine farklı şekillerde eklemlenmesi kriterine göre tabakalaşan şehirlerin geniş hiyerarşik yapısı içerisinde bu şehirleri eklemleyen düğümlerdir.
d. Geniş çaplı bölgesel ekonomiler veya kent meydanları içinde mekânsal egemen merkezlerdir.

KENTLEŞME SÜRECiNE YAKLAŞIMLAR
Kent sistemi organizasyonunun ve hiyerarşisinin oluşumuna yönelik üç ana yaklaşım:
“Devletleştirilmiş Kent”, “Uluslararası Kapitalist Kent” ve “Küresel Kent”Anglo-Amerikan yaklaşım yirminci yüzyılın sonlarına kadar kentleri, ulus-devlet sınırlı ve merkezli yer hiyerarşisi içinde çevrelenmiş, ulusal ekonomik sistem içine
gömülü ve ulus-devlet tarafından şekillendirilen mekânlar olarak varsaymaktaydır Radikal kent ekonomi politiği modern kentleşme süreçlerinin dünya kapitalist ekonomik sistemi ile ilişkili olduğunu belirterek günümüz kentlerini, sermaye
birikimi ve sınıf çatışmasını da içeren kapitalist üretim tarzı ile bağlantılı olan sosyal süreçlerin mekânsal somutlaşltırılmış hâlleridir şeklinde ifade etmiştir Küreselleşme, sermaye, meta ve enformasyon akışının yerel, ulusal ve bölgesel mekânsal sınırların ötesine geçerek, dünya düzeyinde işlemesidir. Küreselleşen dünyada artık ulusal devletlerin mekânsal ekonomileri değil, şehirler veya büyük çapta kentleşen bölgeler en temel coğrafi birimdir.

Küresel şehirlerin ortaya çıkması ve gelişimini dönemleştirmeye yönelik iki yaklaşım mevcuttur.
Bunlar:
1. Bazı kent çalışmacıları küresel şehirlerin çok eski bir olgu olduğu konusunda
ısrar etmektedirler. Bu duruş Janet Abu-Lughod, Anthony D. King, Michael Timberlake ve Christopher Chase-Dunn gibi dünya kentleri araştırmacı ları tarafından üretilen çalışmalarda güçlü bir şekilde ifade edilmifltir.
2. Küresel şehirlerin oluşumuna yönelik dönemleştirmeye alternatif yaklaşım (küreselleşme ve küresel kent oluşumu teorisi) günümüz küresel şehirlerinin biricikliğini vurgulamaktadır. Bu alternatif yaklaşım, Sassen ve onu takip eden akademisyenler tarafından savunulmaktadır.

KÜRESEL KAPiTALiZMiN YENiDEN YAPILANMASI VE KÜRESEL KENT OLUŞUMU
Küresel kent kuramcıları, kent-merkezli küresel kapitalizm yapılanışına doğru olan değişikliği, 1970’lerin ortasından beri süren birbiriyle ilintili iki sosyo-politik dönüşüme gönderme yaparak analiz etmektedirler.
Bunlar:
1. Ulus-ötesi şirketler tarafından kontrol edilen yeni bir uluslararas iş bölümünün
ortaya çıkması,
2. ikinci Dünya Savaşı sonrası dönemde eski endüstrileşmiş dünyada egemen olmuş Fordist-Keynezci teknolojik-kurumsal sistemin krizi. Küresel kent oluşumunda rol oynayan iki yapısal faktör:
yeni uluslararası iş bölümü ve Kuzey Atlantik Fordist üretiminin krizi ve postFordist üretime geçiş.

Dünya Kentleri: Tanımı ve Kapsamı
Peter Hall (1966, s.7) “dünya kenti” kavramının ilk kullanımını, iskoçyalı kent çalı şmacısı Patrick Geddes tarafından yazılan Cities in Evolution (Evrim içinde Kentler) (1915) adlı kitaba atfetmiştir. Literatürde dünya kenti
kavramı ilk kez Patrick Geddes tarafından dönemin büyük metropoliten alanlarını tanımlamak için kullanmıştırdır.
Geddes dünya kenti kavramını kentlerinin merkezi ekonomik fonksiyonlarına gönderme yaparak tanımlama
eğilimindedir. Peter Hall kentlerin dünya kenti olup olmadığını, nüfus yoğunluğu, merkezîleşmiş politik güç, ticaret, finans,
taşımacılık ve hizmet sektörlerini ele alarak değerlendirmiş ve bu alanlarda temel altı fonksiyonun bir yerde
toplandığı mekânları dünya kenti olarak nitelendirmiştir. Cohen’ e göre gerçek dünya kenti uluslararası ticaret kurumlarının büyük bir bölümünü içinde barındıran mekânlardır.

Bir şehrin uluslararası ticari faaliyetlerin
merkezi olması için Cohen tarafından kullanılan kriterler şunlardır:
a. Çokuluslu şirketlerin genel merkezlerinin hangi şehirde olduğu,
b. Uluslararası bankacılık,
c. Stratejik şirket hizmetleri.

Friedmann ve Wolff’a (1982) göre ise, dünya şehirleri ulusal ekonomilerden ziyade günümüz küresel kapitalist gelişiminin motorlarıdır. Özellikle “dünya kenti hipotezi” (The World City Hypothesis) ile literatürde ün kazanan Friedmann (1986: 68-71), dünya kentlerinin yedi özelliğini vurgulamıştır.
Bunlar:
1. Kentin dünya ekonomisi ile bütünleşme düzeyi ve formu, ve emeğin yeni
mekansal daığlımı sürecinde kente yüklenen fonksiyonlar, kentin içinde ortaya çıkan yapısal değşkliklerle olmaktadır.
2. Yeni mekânsal organizasyonda, üretim ve pazarın eklemlenebilmesinde, küresel sermaye anahtar dünya kentlerini düğüm noktaları olarak kullanmaktad r. Böylece dünya kentleri arasında karmaşık mekânsal bir hiyerarşi ortaya çıkmaktadır.
3. Dünya kentlerinin küresel kontrol fonksiyonu direk olarak, bu kentlerin
üretim sektörü ve istihdam yapısı ve dinamikleri tarafından yansıtılır.
4. Dünya kentleri uluslararası sermayenin yoğunlaştığı v e biriktiği önemli merkezlerdir.
5. Dünya kentleri iç göçün ve/veya dış göçün yöneldiği önemli çekim merkezleridir.
6. Dünya kentleri, mekânsal ve sınıfsal kutuplaşmalar gibi endüstriyel kapitalizmin ana karşıtlıklarını içinde barındırır.
7. Dünya kentlerinin büyümesi, hükümetin mali kapasitesini aşan sosyal maliyetler yaratmaktadır.

Küresel Kentler: Tanımı ve Kapsamı
Küresel Kent” (Global City) kavramı ilk kez Anthony King tarafından bütün bölüm başlıklarında “dünya kentleri” kavramını kullandığı, 1990’da yayımlanan “Küresel Kentler (Global Cities) adlı kitabında kullanılmıştır. Fakat King’in her iki
kavramı aynı anlamda kullandığı gözlenmektedir. ilk olarak Saskie Sassen küresel ekonomi ile ortaya çıkan yeni kent olgusunu “dünya kenti”nden ayırmak için “küresel kent” kavramını kullanmıştır. Saskia Sassen dünya kenti
kavramı ve küresel kent kavramı arasındaki farkı şu şekilde açıklamaktadır:
Dünya kenti kavramı kendine atfedilen bir zamansızlık içerirken (her tarihsel dönem için kullanılmakta), küresel kent
modeli belirli bir sosyomekânsal tarihsel döneme işaret etmektedir (1970 sonrası küreselleşen kapitalist sistem).
Sassen küresel kentleri, şirket hizmet kompleksleri ve finans merkezleri olarak tanımlamııştır. Sassen bu şehirlere yeni stratejik bir rol tayin etmiştir.

Bu yeni stratejik rol şudur:
• Hukuk,
• Bankacılık,
• Muhasebecilik,
• Reklamcılık,
• Sigortacılık
• Danışmanlık
Sassen’e göre küresel kentlerin en temel özelliği, sermaye hareketliliğinin üretimi için gerekli olan ve daha genel anlamda küresel dünya kapitalizminin oluşumunu sağlamlaştıran mekân-bağlı ve mekân-özgül çeşitli sosyo- ekonomik gereksinimleri temin eden mekânlardır.

Sassen Knox ve Taylor’a göre (1995, s.33) küresel kentler:
1. Sermayeye yönelik hizmet üreten, iletişim, telekomünikasyon, bilgi-işlem
servislerinin,
2. Uluslararası fon akımlarını sağlayan ve denetleyen finans kurumlar, bankalar
ve sigorta işlemlerinin,
3. Yeni uluslararası piyasaya uyum sağlayan medya, pazar araştırmaları, reklamcı
lık şirketleri, hukuk, müşavirlik ve yönetim danışmanlığı birimlerinin,
4. Uluslararası faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşları, hükümetlerin ulusüstü
örgütlenmeleri vs. toplandığı kentlerdir. Taylor için küresel kentler, küresel alana yayılmış büyük ve güçlü ağları (merkezi
ağları) birbirine bağlayan kentlerdir. Öncü kentler ise, dünyadaki diğer bütün kentlerle bağlanırlığı yüksek olan ve bu bağlanırlık ağında stratejik öneme sahip düğüm noktalarını oluşturan kentlerdir. Küreselleşme ve küresel kent alanında ağlar fikri, kent sosyoloğu Castells (2005) tarafından çok etkili bir biçimde geliştirilmiştir.

Castells’ten etkilenen Taylor,“öncü dünya kentleri” (leading world cities) olarak nitelendirdiği küresel kentleri iki yönüyle tanımlamaktadır (Taylor, 2004). Bunlar:
1. Dünya kentleri hizmet sektörlerinin merkezleridir. Bu anlamda Sassen ile hemfikirdir.
2. Aynı zamanda küresel düzlemde işleyen ağları birbirine bağlayan birer düĞÜM NOKTALARIDIR.Bir kentin, küresel kent ağı içinde diğer bütün kentlerle birbirine bağlanabilme derecesi ise o kentin “küresel ağ bağlanırlığı” olarak tanımlanmaktadır.

KÜRESEL KENT HiYERARSiSi, AğI VE BAğLANIRLIğI
Küresel kentlerin tanımı ve sınıflandırmasına yönelik genel anlamda iki eğilim söz konusudur.
1. Birinci eğilim küresel kentleri barındırdıkları küresel hizmet sektörünün büyüklüğünü temel alarak tanımlamıştır.
2. ikinci yaklaşıma göre kentler, barındırdıkları hizmet sektörünün kentteki yoğunluğu/büyüklüğüyle değil, bunlarğn küresel düzeyde oluşturdukları ağlarla ve bu ağlar üzerinden gerçekleştirdikleri akışlarla tanımlanmaya başlam›ışve bu akışlların nitelikleri ile analiz edilmişlerdir. Ek olarak salt ekonomiknitelikleri olan kurumların yerleştiği bir küresel kent formu değil; ekonomik yapının yanı sıra kültürel, politik ve sosyal unsurlar ve bunların oluşturduklarıküresel bağlantılar da analizlere dâhil edilmiştir. Küresel kent analizleri, “küresel kent ağı” (World City network) ve ağları birleştiren düğüm noktaları olarak kentlerin sahip olduğu “küresel ağbağanılırlığı"(global network connectivity) ekseninde yapımaya başlanmıştır.
Küresel Hizmet Sektörünün Kentteki Yoğunluğu/Büyüklüğüne Göre Kentleri Sınıflandırma
Birçok sosyal bilimci, kentleri belirli ölçütleri temel alarak sınıflandırmaya çalışmı ştır. Bu alanda öncülüğü çeken kişi Peter Hall’dır. Hall (1960),
• Nüfus büyüklüğü,
• Zengin nüfus yoğunluğu,
• Merkezîleşmiş politik güç,
• Ticaret,
• Finans,
• Taşımacılık
• Hizmet faaliyetleri

Friedmann, söz konusu yedi kriteri kullanarak 30 tane dünya kenti belirlemiştir. Bu kentlerden, sermayenin kontrol merkezi olarak emeğin yeni uluslararası bölüşümünde etkin olanlarını “birincil dünya kentleri” ve diğerlerini ise
“ikincil dünya kentleri” olarak adlandırmıştır. Bununla birlikte, kentlerin yer aldığı ülkeleri de Dünya Bankası verilerini kullanarak merkez ülkeler ve yarı-çevresel ülkeler olarak ikiye ayırmış ve 30 kenti hiyerarşik olarak sınıflandırmıştır.
Merkez ülkelerde birincil dünya kentleri: Londra, Paris, Rotterdam, Frankfurt, Zürih, New York, fiikago, Los Angeles ve Tokyo dur. Yarı-çevresel ülkelerde birincil dünya kentleri: Sao Paulo ve Singapur dur. Merkez ülkelerde ikincil
dünya kentleri: Bürüksel, Milan, Madrid, Toronto, Miami, Houston, Sancisco ve Sidney dir. Yarı-çevresel ülkelerde ikincil dünya kentleri: Johannesburg,Buenos Aires, Rio de Janerio, Caracas, Mexico City, Hong Kong, Taipei, Manila,
Bangkok ve Seul olarak sıralanmıştır

Alfa, Beta, Gama Dünya Kentleri Sınıflandırması:
Beaverstock, Smith ve Taylor’ın 1999’da yaptığı Alfa-Beta-Gama Dünya Kentleri Sınıflandırması, GaWC araştırma merkezinin 122 kentte ve 4 ayrı hizmet sektörünün konumuna bakarak
yapılmış en kapsamlı sınıflandırmalardan biridir. Sassen’in araşıtrmasındaki kriterleri temel alarak Beaverstock vd., muhasebe, reklam, bankacılık ve hukuk sektöründe küresel faaliyet üreten firmaların kentlerdeki hizmet değerlerine bakmışltırDört sektörde elde edilen verilere uygun olarak asıl birinci merkezlere 3, önemli merkezlere 2 ve ikinci derece merkezlere 1’er puan verilerek yapılan toplamı n oluşturduğu sıralama “GaWC dünya kentleri envanteri” olarak tanımlanan
bir tablo ortaya çıkmıştır.
Alfa Dünya Kentleri: Londra, Paris, New York, Tokyo, Chicago, Frankfurt, Hong Kong, Los Angeles, Milan, Singapur. istanbul bir Gama dünya kentidir.

Küresel ağ bağlanırlığı en yüksek olan küresel kentler: sırasıyla Londra, New York, Hong Kong, Paris ve Tokyo.
istanbul ise küresel ağ bağlanırlığı sıralamasında 35. kenttir. GaWC koordinatörü Taylor 2004 yılında 16 ayrı kriter
kullanarak ve küresel akışları ekonomik, politik, kültürel ve sosyal boyutlarıyla ölçen yeni bir ölçüm gerçekleştirmiştir.
Bu ölçümün bulgularına göre, ekonomik küreselleşmede, daha önceki bütün ölçümlerde liste başında yer alan Londra, New York, Hong Kong, Paris, Tokyo kentleri yine liste başındaki kentlerdir Politik küreselleşme için Birleşmiş Milletler (BM acentelerine), ulusal diplomasi örgütlerine ve yerel yönetimlerin küresel örgütlerine bakılmıştır.
Kültürel küreselleşme için medya, mimarlık ve mühendislik alanlarına bakılmışltır
Sosyal küreselleflme için sivil toplum kuruluşları ( STK)) ve bilimsel çalışmaların paylaşımına bakılmıştır.Küresel kent kuramı, entemel anlamda küresel kentoluşum sürecinde önemli rol oynayan politik faktörleri göz ardı etmşltir

Küresel Kent Oluşum Sürecinde Politik Faktörler:
Büyüme Koalisyonu ve Devlet Stratejileri Küresel kentlerin inşa edilmiş çevreleri, politik ve ekonomik yapıları her bir kentin ayırıcı tarihsel mirasları tarafından fşekillendirilmiştir. Bu küresel kentleri yönetim ve kontrol merkezleri haline dönüştürme mekân-özgül politik stratejiler ve mekân-özgül kurumsal yollar aracılığı ile sağlanmıştır.
Sharon Zukin (1992) öncü küresel kent olan Londra ve New York’u karşılaştırmalı olarak incelemiştir.

Zukin bu büyük projelerin analiz çerçevesini oluşturmak için iki kavram kullanmıştır. Bunlar:
1. Anadili/yerli (Vernacular): Günlük hayatın meydanları,
2. Peyzaj (Lanscape) sermaye ve devlet kurumları tarafından egemen olunan gücün mekânları.
Takashi Machimura (1992) çalışmasında, Tokyo’nun küresel kent olmasında
rol oynayan heterojen büyüme koalisyonundan bahsetmektedir. Ona göre, Tokyo’nun
küresel kent olmasında bu koalisyon büyük rol oynamıştır.

KÜRESEL KENT VE iSTANBUL
Uluslararası literatürde, özellikle 1980’lerde küreselleşme süreciyle birlikte küresel
kent/dünya kenti kavramları kent araştırmalarının temel konu başlıklardan biri hâline
gelirken, Türkiye’de akademik çevrede bu konu 1992’de Çağlar Keyder tarafı
ndan gündeme getirilmiştir.
Keyder bazı kentlerin küreselleşme sürecinden önce de dünya kentleri olarak varlıklarını sürdürdüklerini ve istanbul’un da bu şehirlerden biri olduğunun altını
çizmektedir (Özkan, 2001, s. 75). Çünkü istanbul, tarihi boyunca bütün ticaret yollarınınn ve çeşitli medeniyetlerin kesiştiği yerde konumlanmıştır.

Fuat Ercan’a (1996) göre istanbul küresel kent olmaktan çok uluslararasılaşan bir kenttir. Ercan, küresel kentleri komuta ve koordinasyon merkezleri olarak
kavramsallaştırırken, uluslararası kentleri ise güç merkezleri olmadan ziyade, güçt rafiğinin içinden geçtiği kentler olarak tanımlamıştır. Ercan, “sermaye birikiminin yeterince gelişmediği ya da daha çok gelşlmemiş bir finansal piyasada faiz getirisiüzerinde yoğunlaştığı bir ekonomide istanbul’un kontrol merkezi olma yönündeki
bir beklenti, pek fazla gerçekçi görünmemekte” der.Mübeccel Kıray ise istanbul’u şu şekilde değerlendirmektedir: “istanbul, çok büyük tarihi olan bir şehir, büyük çekiciliği, doğası olan şehir, fakat metropol olmak
için gerekli insan yapısı yok; böyle bir temel yok” demektedir.

Türkiye’de akademik tartışmalarda genel eğilim istanbul’un temelde bir küresel kent olmadığına yöneliktir. Fakat istanbul’un küresel kent olabilirliği ile ilgili değerlendirmelerde ise söylemler
farklılaşmaktadır. Bazıları belirli bir potansiyele
sahip olduğu vurgusunu yaparken, bazılarıda istanbul’un gelecekte de küresel kent olma niteliğ
ine ulaşamayacağı kanısındadır. Oysaki dünya kentleri ile ilgili yapılan karşılaştırmalı analizlerde istanbul’un, söz konusu söylemlerin tersine,küresel akışlarda önemli bir merkez olduğu görülürken;Taylor istanbul’u, Batı Asya-Kuzey Afrika-
Güneydoğu Avrupa’nın tek küresel kenti olarak tanımlamıştır. Küresel kent bağlanırlığına
göre istanbul, 50 kent içinde yüksek bağlanırlık sahibi bir küresel kent olarak 35. sırada yer almakta ve 22 Avrupa kenti içersinde 14. olarak yer almaktadır.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst