Aöf Sosyal Psikoloji-1- Ders Notları 5. Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
SOSYAL PSİKOLOJİ 1

5.ÜNİTE


TUTUM VE TUTUM DEĞİŞİMİ


Günlük hayatta çok sık kullandığımız kaynaklardan biri de

tutumlarımızdır. Tutumlarımızı birkaç örnekle açıklamak mümkündür.
Örneğin Ayşe, matematik dersini severken, ablası resim dersini niye
sever? Ali, hiç kaza geçirmemişken, niçin araba kullanmaktan korkar?
Hep aynı şampuanı kullanırken, gördüğümüz reklamların etkisiyle neden
yıllardır var olan alışkanlığımızı bırakıp, yeni bir malı satın almaya
yöneliriz? Bu örneklerin hepsinde tutumlardan söz edilmekte; çoğunda
tutum, davranışa dönüşmekte, bazılarında da tutum değişimi
görülmektedir. Birey, içinde bulunduğu ortamda sürekli olarak bazı kişi,
olay, kurum veya objelerle karşı karşıya kalmaktadır. Karşılaştığı bu
uyarıcılarla karşılıklı etkileşim içine girmekte, böylece bir inanç veya
düşünce sistemi oluşturmaktadır. Tutumlarımız da bizi diğer insanlardan
ayıran özelliklerimiz arasında yer alırlar. Bireysel tutumlarımız, yaşam
boyu geçirdiğimiz tecrübeler ve yetişme tarzımız sonucu oluşurlar. Tıpkı
kişilik konusunda olduğu gibi anne ve babalar, arkadaşlar, içinde
bulunduğumuz çeşitli gruplar, fikirlerine önem verdiğimiz, saygı
duyduğumuz kimseler tutumlarımızın oluşumunda etkindirler. Bireyin
çevresi ve çevresinde yer alan kişiler değiştikçe, birey onlara karşı da
belirli bir tutum gösterir. Bireyin tutumlarını veya değerlerini gözle
görmemizin imkânı yoktur. Onları ancak başkalarına karşı gösterdikleri
düzenli davranışlarıyla gözlemleyebilir veya yorumlayabiliriz.

Tutum Kavramı ve Önemi
Tutum, en geniş anlamda bir bireyin belirli bir

objeye veya bir kimseye karşı zihinsel açıdan hazır oluş durumu veya
belirli bir biçimdeki vaziyet alışıdır. (Allport, 1935, s.798-844.) Diğer bir
deyimle, bireylerin belirli objelere karşı, geçirdiği çeşitli deneyimler
sonucu düzenli bir tavır alışları, davranış biçimleridir. Birçok nedenden
dolayı bir kimse bir sanatçıyı, bir politikacıyı, bir şarkıcıyı, bir oteli veya
bir restoranın yemeklerini beğenmeyebilir. Bu kimsenin böyle
birtutumunun devamlılık göstermesi beklenir. Örneğin, o sanatçıyı
izlememek, şarkıyı dinlememek ya da beğenmediği politikacının partisine
oy vermemek gibi. Farklı düşünürler de tutumları farklı şekillerde
tanımlamışlardır. Bunları tek tek tanımlamak yerine birçok sosyal
psikologun kullandığı ortak birtanım verilebilir: "Tutum, bir bireye
atfedilen ve onun bir psikolojik obje ile ilgili düşünce, duygu ve
davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturan bir eğilimdir." (Kağıtçıbaşı,
1998, s.84.) Tutum konusuna niçin önem verilmektedir? Tutumların
bireylerin çevrelerine uyumlarını kolaylaştıran bir sistem oluşturmalarının
yanında, bireylerin davranışlarını da yönlendirici "gizli bir güce" sahip
oldukları düşünülmektedir. Konuya bu açıdan bakıldığında tutumların
incelenmesine neden önem verilmesi gerektiği açıklık kazanmaktadır.
Tutumlar, davranışların arkasındaki gizli yönlendirici güçler olduğu için
tutum dinamiğinin incelenmesi gerekecektir. Böylece, (Baysal, 1996,
s.254.)
- Bir yandan tutumların işleyiş şekli ortaya çıkarılabilecek ve

davranışların önceden tahmin olanağı doğacaktır;
- Diğer yandan tutum

değişimi süreçleri öğrenilerek, bireylerin davranışları, tutumlarının
etkilenmesi yolu ile denetim altına alınabilecektir. Günümüzde özellikle
toplumları ve toplumların belirli kesimlerini yönetme durumunda olanlar
için konunun önemi açıktır.

Tutum ile ilgili Kavramlar
Tutumun kendisi olmamakla beraber, tutum ile

çok yakından ilgili kavramlar; inançlar, değerler ve normlardır.
inançlar insanlar, bazı yaşam olayları karşısında tutumlarını bazı
inançlarına göre şekillendirirler. inançlar, bireylerin kendi duygularının (iç
alemlerinin) bir yönü ile ilgili algıların ve tanımların meydana getirdiği
sürekli duygular ağıdır.(Eren, 1998, s.119.) İnsanlarda ilk inançlar, doğa
olaylarının iyi veya kötü şekilde cereyan etmesinin algılanıp, zihinlerde
yer etmesinden doğmuştur. İnsanlar, sırrına eremedikleri baskı, korku,
dehşet olaylarından ya da aksine onlara iyi şeyler sağlayan hareket ve
olaylardan etkilenerek tutumlarına yön vermişlerdir. Ancak, tutumların
oluşmasında çevresel olaylardan etkilenmeyi belirleyen, doğuştan
kazanılan yeteneklerin de rolü vardır. İnançlar, bilgi, kanaat ve imanı
kapsayan psikolojik bir olaydır. İnançlar, çoğu hallerde bireysel ilkelerin
kaynağı haline gelirler. Bizler bilgi, kanaat ve inançlarımızı açığa vurmak
istediğimiz zaman, bunu davranış ve tutumlarımızla belli etmeye çalışırız.

O halde, tutumlar belirli değer yargılarının ve inançların arkasında

gizlidirler. İnançlar ve tutumlar, insan için birçok önemli hizmetlerde
bulunur. Bunların belli başlıları, insan kişiliğine ve kararlarına devamlılık
kazandırma, günlük çeşitli olayları ve faaliyetleri yorumlamak yoluyla
anlama kavuşturma ve kişisel amaçlara ulaşmak için mevcut alternatif
yolları karşılaştırma ve bu yolların seçimine yardımcı olma olarak
belirlenebilir.

Değerler
Değerler ile tutumlar arasında bir ayrım vardır. Genellikle tutum

ve değerler arasında ayrılmalarını zorlaştıran yakın bir ilişki var ise de;
değerler, davranışın ardında yatan tutumları yansıtmaktadır. Bir tanıma
göre değer, "Bir sosyal grubun veya toplumun kendi varlık, birlik, işleyiş
ve devamını sağlamak ve sürdürmek için üyelerinin çoğu tarafından doğru
ve gerekli oldukları kabul edilen, onların ortak duygu, düşünce, amaç ve
menfaatini yansıtan, genelleştirilmiş temel ahlaki ilke ve inançlar
olmaktadır". (Şimşek, Akgemci, Çelik, 1998, s.155.)

Her bireyin herhangi

bir konuya veya kişilere karşı belirgin değerleri vardır. Her bir birey, bir
kuruma girerken nelerin olması veya nelerin olmaması hakkında belirgin
düşüncelere sahiptir. Bu düşüncelerin temelinde değerler yatar. Değerler,
çevremizde oluşan insanlarla kurmuş olduğumuz ilişkilerle öğrenilir.
Bunun dışında, içinde yaşadığımız toplumun kültürel yapısı da bizim belirli
değerlerle donatılmamızı sağlar. Eşitlik, demokrasi, adalet, başarı, barış
gibi değerler, kültür içerisinde belirli pekiştirmelerle sahip olduğumuz
değerler bütünüdür. İnsanların sahip olduğu değerler nispeten tekrarlı ve
tutarlıdırlar. Yani kolay kolay değişmezler.

Normlar
Normlar, bir toplumda davranışların uygun olup olmadığını

gösteren standartlar veya kurallar sistemidir. Diğer bir deyimle, normlar
belirli durumlarda beklenilen davranış ve davranış kalıplarıdır. Bireylerin
sık sık başkalarının davranışlarına ilişkin beklentileri vardır. Normlar, bu
davranışların istenilir veya istenmedik olduğunu belirlerler.

Tutum ve Davranış
Tutum kavramında da belirtildiği gibi, tutumun

davranışa yol açtığını ve davranışın gözlemi sonucu tutumun var olduğu
söylenebilir. Burada kafamızda şu sorular oluşabilir: Tutum ve davranış
arasında tutarlılıklar var mıdır? Tutum, tek başına davranışı meydana
getirebilir mi? Ya da bir kimsenin bir konuda tutumu biliniyorsa o
konudaki davranışı önceden tahmin edilebilir mi? Bu soruların hem
kuramsal hem de uygulamalı önemi büyüktür. Çünkü eğer cevabımız
olumlu ise, o zaman tutum hakkında bilgi sahibi olmakla bireylerin
davranışlarını önceden tahmin etme olasılığı ortaya çıkıyor demektir ki bu
da sosyal bilimlerin uygulama alanındaki önemini çok arttırır. Aynı
zamanda tutumların ölçülmesinin değeri ortaya çıkmış olur. Bugüne kadar
yapılan tutum araştırmalarında, tutumların davranışla ilişkili ve tutarlı
olduğu ispatlanmaya çalışılmıştır. Ancak, bunlardan elde edilen sonuçlar
çelişkilidir. Tutumlarla gerçek davranışlar arasındaki ilişkiyi inceleyen
klasik bir araştırma, La Piere tarafından yapılmıştır. (BaysalTekarslan,
s.259.)

La Piere, Çinli bir çiftle, 66 otel ve motele, 184 lokantaya gitmiş

ve üçüncü sınıf bir motel dışında her yerde kabul görmüşlerdir. Hatta 72
lokantada normalin üzerinde iyi kabul gördükleri izlenimini edinmişlerdir.
Bu iki yıllık deneyden sonra La Piere, gittikleri bütün bu kuruluşlara posta
ile bir soru formu yollayarak Çinli müşteri kabul edip etmeyeceklerini
sormuştur. Soru formlarının ancak yarısına cevap gelmiş ve bunların %
92'si Çinli müşteri kabul etmeyeceklerini bildirmiştir. Geri kalanlar ise
kararsız yanıtlar vermişlerdir. Önceki olumlu davranış ile mektupta
belirtilen tutum açıkça birbirine uymamaktadır. Bu araştırmalarda elde
edilen sonuçların tutarsızlık göstermesinin çeşitli nedenleri olabilir. Bu
nedenlerden en önemlisi, tutum ölçme yöntemlerinin yeterli olmayıp,
tutumları doğru ölçmemiş olma olasılığıdır. Tutumlarla davranışlar
arasındaki ilişkileri kısıtlayan etkenler şöyle sıralanabilir: (Baysal,
Tekarslan, s.260.)

Çevresel Etkenler: Açık bir tepki hem tutumun hem de çevrenin etkisi

altındadır. Eğer çevrenin etkisi güçlü ise, tutumun tepkiye katkısı azalır;
dolayısıyla tutum ve davranış arasındaki eş yönlü ilişki de azalır.


Tutum Dışı Etkenler: Tutum ölçme yöntemleri tutumsal tepkiyi
etkileyebilir. Ölçme yöntemleri öyle bir ortamda uygulanmalıdır ki,
bireyde "Toplumca arzulanır" tepkilere yol açmasın; yalnız kişisel
tutumunu yansıtsın. Bilimsel araştırmalarda test ortamının katkısını
bütünüyle ortadan kaldırmak güç, hatta olanaksızdır.

Ölçüm Hatası: Tutumla davranış arasındaki ilişkiyi azaltan bir etken de

ölçmede teknik sorunlardır. (Örneğin, ölçme hatası ya da soruların
anlaşılma güçlüğü gibi) Ölçme yöntemlerinde güvenirliliğin düşük olması
(anlaşılmaz sorular, dikkatsiz yanıtlayıcılar, yeterli bilgiye sahip olmayan
bilgi işlem uygulayıcıları) tutum ve davranış arasındaki ilişkinin yanlış
saptanmasına neden olur. Sonuç olarak, tutumların davranışlar üzerinde
doğrudan etkili olduğu, ancak bunun nedenlerinin saptanmasının oldukça
güç olduğu söylenebilir. Çünkü tutumların davranışları etkilemesi
sürecinde normlar, değerler, alışkanlıklar, kişilik, öğrenme süreçleri ve
çevresel faktörler rol oynamaktadırlar. Bu nedenlerle, araştırmalarda
değişik ölçüm tekniklerinin farklı aralıklarla uygulanması, insanların
değişken varlıklar olduklarının unutulmaması gerektiği söylenebilir.

Tutum. Ortam. Alışkanlık. Beklenti, Davranış ilişkisi.
Tutum Ortam Alışkanlık Davranış Beklenti şekil 5.1 de görüldüğü gibi davranış, dört

etkenin karmaşık etkileşimi sonucu ortaya çıkmaktadır. Öyleyse, bu dört
etkenin hepsi de aynı doğrultudaysa ya da birbirleriyle tutarlı bir halde ise
davranış tahminimiz geçerli olacaktır. Buna karşılık bu etkenler
birbirleriyle tutarsızlık gösteriyorsa, davranış tahminimiz daha az geçerli
olacaktır. (Kağıtçıbaşı, s.85.)

Tutumu Oluşturan Faktörler
Tutumu bireylerin belirli objelere, olgulara,

kişilere karşı tavır alışları ya da davranış biçimleri olarak
değerlendirebiliriz. Bir tutumu oluşturan faktörleri üç ana başlık altında
toplayabiliriz. Bu faktörlerden birincisi zihinsel veya bilgisel faktörler,
ikincisi duygusal-hissi faktörler, üçüncüsü de davranışsal faktörler olarak
belirlenebilir.(Erdoğan, 1997, s.365-366.)

Tutumu Oluşturan Zihinsel ve Bilgisel Faktörler
Bir tutumun zihinsel yönü bireyin tutum konusu olan objeye olan inançlarıdır. Kişi, bazı

kaynaklardan tutuma konu olan olgu konusunda bilgiler alır, bilgilerini
kendi zihinsel yapısı doğrultusunda diğer bilgileri ile birleştirir ve bir inanç
sistemine ulaşır. Bu inanç sistemi doğru veya yanlış olabilir, ancak kişiye
özgüdür. Örneğin, bir amir yanında çalıştırdığı kişilere fazla mesai için
para ödenmemesi gerektiği inancını taĢır. Fazla mesainin çalıĢanların
gündüz iş yapmayarak, geceye iş bırakmalara neden olduğunu
deneyimlerine göre düĢünmektedir. Çalışanlar da bu durumun tam tersini
paylaĢmaktadırlar. Amirin tutumu, doğru veya yanlış, kendisine aittir.


Tutumu Oluşturan Duygusal-Hissi Faktörler
Tutumu oluşturan duygusal hissi faktörler ile kişinin tutuma konu olan heyecanları anlatılmaktadır.

Tutuma konu olan obje hoşa gidebilir veya gitmeyebilir, sevilir veya
sevilmez; bu tür yargılar da tutumun his-duygu olan yönünü ortaya
koyar. Örneğin, bir sanatçıyı çok severseniz, onun filmlerini, televizyon
programlarını hiç kaçırmazsınız. Ya da belirli bir temizlik ürününü marka
olarak seversiniz, onun yeni çıkan yan ürünlerini denemek gibi olumlu
tutumlar içersine girersiniz.

Tutumu Oluşturan Davranışsal Faktörler
Tutumun davranış faktörü,kişinin bir harekete eğiliminin olması halidir. Kişinin inanç ve bilgileri

sonucunda ortaya çıkan yargısı onu bir objeye karşı olumlu veya olumsuz
harekete eğimli hale getirecektir. İşte bu son oluşum, tutumun davranış
faktörüdür. Eğer bir birey, herhangi bir objeye karşı olumlu bir tutuma
sahip ise, o objenin gereği doğrultusunda davranmaya hazır olacaktır.
Örneğin, hoşlandığı bir hocanın dersini seçen bir öğrenci, ertesi yıl aynı
hocanın değişik bir dersini seçecektir.

Tutumların Değişme Biçimi
Tutumlar, bireylerin yaşam süreçleri içerisinde

elde etmiş oldukları tecrübelerin süreklilik özelliği taşıyan birikimleridir.
Bu özellikleri nedeni ile tutumlar, bireyin dış dünya ile ilişkisini kurarlar,
davranışlarına süreklilik ve anlam verirler. İnsanlar, bulundukları sosyal
ortamda yalnız değildirler. Kişi, etrafındaki değişikliği izler, bu
değişimlerden yeni bilgi elde eder, elde ettiği bilgi ve oluşturduğu inanç
ve değer sistemi doğrultusunda dış dünyaya uyum sağlamaya çalışır. İşte
bu uyum isteği zamanla tutumların değişmesine yol açar. (Erdoğan,1997,
s.366.) İnsanlar, tutum değiştirmeyi sağlayabilecek birçok uyarıcı ile karşı
karşıyadırlar.

Örneğin eğitimciler, politikacılar, reklamcılar hep bizim

tutumlarımızı oluşturmak için çaba harcarlar. Bilim adamları neden
tutumlarımızın değiştiğini, nelerin etkili olduğunu belirlemek için değişik
araştırmalar yapmışlardır. Bu araştırma sonuçlarını da değişik kurallara
bağlayarak tutum değişimini açıklamaya çalışmışlardır. Burada her biri
çok geniş kapsamlı olan tutum değişim kuramlarına kısaca değinilmeye
çalışılacaktır. (Baysal, Tekarslan,1996, s.270-276.)

Bu kuramları beş grupta toplayabiliriz:
- Öğrenme kuramları,
- İşlevsel kuramlar,
- Bilişsel tutarsızlık kuramları,
-Algısal yaklaşımlar,
- İkna edici iletişim.


Öğrenme Kuramları
Bu kuramlar, tutumların koşullandırma yolu ile

değiştirilebileceğine işaret etmektedir. Öğrenme, bireyin tutum konusunu
birtakım iyi veya kötü deneyimlerle ilişkilendirmesi sonucu oluşur.
Deneyim hoşa gitmiş ise, o tutum konusuna karşı tutum olumludur ve
daha sonraki karşılaşmalarda bu olumlu tutum devam eder. Örneğin
ödüller, ek prim, terfi, sınavdan yüksek not almak, övgüler olumlu tutum
kazanılmasına ilişkin pekiştiricilerdir.


İşlevsel Kuramlar
Bu kuramlarda, tutumların bireyin bir takım

amaçlarına hizmet ettikleri, diğer bir anlatımla bireyin gereksinimlerim
karşılamada araçsal oldukları belirtilmektedir Bu kuramcılar, tutum
iĢlevlerini dort grupta incelemektedirler:
-Araçsal İşlev,
- Benlik koruyucu işlev,
- Değer ifade edici işlev,
- Bilgi işlevi

Araçsal işlev, bireyin en fazla ödül ve en az cezayı isteyeceği varsayımına dayanır. Buna göre birey, ödüllendirici ya da ödül vadeden konulara karşı olumlu, cezalandırıcı ya

da cezaya götürücü konulara karşı olumsuz tutum sahibi olur. Benlik
koruyucu işlev, bireyin bilmek istemediği öz-algılamalarından kendini
koruma isteği ile ilgilidir; birey belirli konulara karşı tutumlar geliştirerek,
bu tür tutumlar sayesinde öz-saygısını zedeleyici duygulardan kurtulur.

Örneğin, kendini çirkin bulan birinin, yaşamını bir ideolojiye adayarak bu

şekilde toplumda saygınlık kazanmaya çalışması gibi. Değer ifade edici
işlev, bireyin merkezi değerleri ile tutarlı tutumları gösterme isteğine
dayanır. Bu işlevi yerine getiren tutumlar, bireyin öz kimliğini koruma,
olumlu bir öz-görüntü yaratma isteğinden kaynaklanır. Eski değerleri
bireyin kimliğine temel olacak öz-görüntüsünü yansıtmadığı durumda,
birey tutum değiştirir. Tutumların bilgi işlevi, insanın bilgi edinme ve bu
bilgiyi esasta kargaşa halindeki çevreye anlam verecek şekilde örgütleme
gereksinimine dayanmaktadır. Basite indirgeme özellikleri ve son derece
karmaşık bir toplumsal ortam karşısında, oldukça benzer tepki gösterme
kolaylığı sağlamaları açısından bu tutumlar bireye bugünkü ve gelecekteki
deneyimlerinde becerili olacağı duygusunu verir. Yeni bilgiler edindikçe
veya bilgi değiştikçe bu tür tutumlarda da değişme olur.

Bilişsel Tutarlılık Kuramları
Bu kuramlar, genel olarak bireyin bilişsel

sisteminde tutarsızlıklar olduğu ve bireyin bunu gidermek için tutum
değiştireceği varsayımına dayanarak, bu tutarsızlıkların nasıl giderildiğini
incelemişlerdir. Gerçekte insanların kişisel sistemlerinde çeşitli nedenlerle
tutarsızlıklar olmaktadır ve bunlar sürüp gitmektedir. Bu tutarsızlık
nedenlerinden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
- İçinde yaşadığımız toplumda farklı gerekleri olan çelişkili roller söz konusudur. (Evde anne,

dışarıda yönetici rolü gibi)
- Toplum yaşamı sürekli değişim içindedir, bu da bireyin bilişlerini olayların gerisinde bırakmaktadır.
- Bireyin kendi ideallerine ters düşen dış baskılar olabilmektedir. (Patronun verdiği emir

etik dışı olsa bile yapmak zorunda kalması gibi)
- Kişilerarası etkileşim ya da tutum konusu ile doğrudan ilişki sonucu birey, daha önce edindiği

bilgilere ters düşen bilgiler edinebilmektedir.

Algısal Yaklaşımlar
Bu yaklaşımlar, tutum değişimi sürecini, inanç ya

da kanılarda bir değişim değil de tutum konusunun algılanmasında bir
değişim olarak ele almaktadırlar. Algısal yaklaşımlar çokyeni ortaya
atılmış olup, henüz tutum değişimi olgusuna açıklık getirmiş değildirler.

İkna Edici İletişim
Tutum değişimi konusunda önemli rol oynayan

diğer bir kuramsal yaklaşım ikna edici iletişim modelidir. Bu modele göre
bir iletişimin etkili olması beş bağımsız değişkene bağlıdır: Kaynak,
mesaj, araç, alıcı, erek. Bu değişkenler, bireyin dikkat, kavrama, kabul,
saklama ve sözlü ya da davranısal eylem gibi özelliklerini değişik
ölçülerde etkilemektedirler. İkna edici iletişimle tutum değiştirme
konusunda yapılan araştırmaların önemli sayılabilecek bazı bulgularını
Şöyle sıralayabiliriz:
- Tutum değişiminde yüz yüze ilişkiler bile iletişimden daha etkili olmaktadır.

- İnanırlılığı yüksek olan kaynaktan gelen bilgiler,daha çok tutum değişimi yaratmaktadır.
- Alıcıya katılma olanağı tanıyan iletişim, tutum değişimine yol açmaktadır.
- Tutum değişiminde grup önemli bir etkendir.
- Gerçeklere dayanan bilgi sonucu elde edilen tutum,bu bilginin değişmesi ile kolayca değişmektedir.


Tutumlar ve İş Tatmini
Örgütsel davranışta tutumlar, bireyin işe ilişkin duygu, düşünce veya işi sevme ve sevmeme derecelerini belirttiğinde, bu konu iş tatmini olarak incelenmektedir. Genel anlamla iş tatmini, bireyin işe verdiği değer ve iş tecrübelerinin çıkardıkları sonuca göre pozitif

duygusal durumları veya memnuniyetleri olarak
adlandırılmaktadır.(Hellriegel, Slocum, VVoodman, 1986, s.78.) İş,
bireylerin değer veya ihtiyaçlarını karşıladığında pozitif duygular ve
düĢünceler ortaya çıkar. Bu durum da bireyin işe ilişkin olumlu tutumlar
sergilemesine, yani iş tatminine neden olur.

İş tatmini ölçeklerinde kişinin, işinin belirli yönlerini belirleyen beş tatmin

unsuru yer almaktadır. Bunlar, ücretler, ödüller, yöneticiler, işin kendisi
ve çalışma arkadaşlarıdır. Bu unsurlar olumlu beklentiler doğrultusunda
gerçekleştiğinde bireyler tatmin olacaklar; gerçekleşmediğinde de iş
tatminsizliği yaşayacaklardır. İş tatmini veya tatminsizliği kişiden kişiye
değişebilir. Çünkü iş hayatında bireyin önem verdikleri konular ayrıdır. İş
tatmini, bireyin kendi algılamalarına göre önemli olan birtakım faktörlerin
birey tarafından değerlendirilmesinin bir sonucudur. İş tatmininin üç
önemli boyutu vardır: (Özkalp, Kırel, 2001, s.129.)

Birincisi, bireyin işine karşı olan duygusal bir tutumudur. Bu nedenle,

doğrudan gözlemlenemez ancak iş yerine yansıyan davranışlarından
anlaşılır.
İkincisi, iş ile ilgili sonuçlar tarafından tayin edilir. Yani bireyin

önem verdiği şeyler ne derece olumlu veya olumsuz biçimde
karşılanıyorsa, iş tatminini tayin eden şey bu sonuçlardan
kaynaklanmaktadır. Eğer örgüt içinde bir grup, diğer bir gruptan daha
fazla çalıştığını, ancak bunun karşılığında daha az ödüllendirildiklerini
düşünüyorlarsa, bu gruptaki insanların işlerine veya yöneticilerine ve
arkadaşlarına olumsuz tutumları olacaktır. Çünkü bu kişiler
tatminsizdirler. Eğer bunun karşıtı bir durum söz konusu ise, o zaman da
tatmin duyguları içinde, iş yerlerine ve patronlarına olumlu tutumlar
sergileyeceklerdir.
Üçüncü olarak da iş tatmini birbirleriyle ilgili

tutumlardan oluşur. İş tatmini ile ilgili altı önemli iş unsurundan söz
edilmektedir. Bunlar:
- işin kendisi,
- Ücret,
- Terfi sistemi,
-DanıĢmanlık,
- İş arkadaşları,
- Çalışma koşullarıdır.


İşin Kendisi: İşin birey için taşıdığı anlam, öğrenme fırsatları ve

sorumluluklardır. Bireyin kendi kendine karar verebilmesi, işin yaratıcılık
yeteneğini kullanabilmesine imkan vermesi, yapılan iĢin zevkli olması
motivasyonu arttırır.

Ücret: Bireyin yaptığı iş karşılığında elde ettiği maddi ödül anlamındadır.

Bunun miktarı ve diğer çalışanlarla karşılaştırıldığında eşitliği önem
kazanır. Yaptığı işin karşılığını aldığına inanmak motivasyonu arttırır.
Çünkü çalışanlar aldıkları ücrete bakarak yönetimin kendileri hakkında ne
düşündüğünü tahmin ederler. İyi bir ücret, bireyin işe ilişkin olumlu
tutum geliştirmesine yardımcı olur.

Terfi Sistemi: Bireyin işte ilerleme olanağının olup olmamasıdır. Terfi ya

da kariyer gelişim fırsatlarının adaletli ve istenilen zamanda
değerlendirilmesi iş tatmini yaratır. Terfi sistemlerin örgütte açık, net bir
şekilde belirlenmesi, başarı, kıdem ve süreyle ilişkili olarak yürütülmesi iş
tatminini arttırır.

Danışmanlık: Danışmanın bireye vereceği teknik bilgi ve

davranışsal destek anlamındadır. Çalışanların başındaki danışmanlarıyla
olan ilişkileri de orta düzeyde bir tatmin kaynağıdır. Tavsiyeler,
problemlerin çözümü, bireyin diğer kişilerle olan ilişkilerini düzenleme
danışmanın görevleri arasındadır. Katılımcı bir ortamın yaratıldığı bir
danışmanlık biçimi etkili bir tatmin ortamı yaratabilir.

İş Arkadaşları: İnsanlar sosyal bir varlık olduklarından sürekli başkaları

ile beraber olma ihtiyacı duyarlar. Özellikle iş yerinde arkadaş grupları,
bireyleri işe bağlama ve tatmin açısından çok önemlidir. Çoğu zaman
yaptığınız işi sevmeseniz bile, arkadaş grubunuzla olan iyi ilişkileriniz,
yardımlaşmanız sizi işe bağlayan, memnuniyet duymanızı sağlayan
unsurlardır.

Çalışma şartları: Çalışma şartları veya iş ortamının koşulları

da iş tatmini üzerinde etkili olan faktörlerden biridir. Özellikle çoğu birey
için işe gidiş geliş saatleri, yapılan işin tehlikeli olup olmaması, işyerinin
temizlik, ışıklandırma, nem ve gürültü açısından sağlık koşullarına uygun
olması, iştatminini etkileyen unsurlardır.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst