Aöf İktisadi Büyüme Ders Notları 3. Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
İKTİSADİ BÜYÜME

3.ÜNİTE


KLASİK BÜYÜME TEORİSİ

Liberal ekonomi düşüncesinin yaygınlaşması ile birlikte fizyokratların görüşleri ve toprağın ve tarımsal üretimin ekonomik değer yaratma ve üretim açısından önemini kaybetmiştir.

Klasik büyüme teorisini oluşturan görüşler

1-Adam Smith (1723-1790),
2-Thomas Malthus (1776-1834)
3- David Ricardo (1772-1823)’nun görüşlerine dayalı teorilerdir.

Adam Smith (1723-1790)

Adam Smith, iktisat biliminin babası olarak bilinen ve iktisadi büyüme konusunu analiz eden ilk iktisatçılardandır. 1776 yılında yazmış olduğu Milletlerin Zenginliğinin Doğası ve Nedenleri Üzerine Bir Değerlendirme adlı eseri bilimsel iktisat kitabı olarak çok önemli bir eser olarak kabul edilmektedir. Smith, büyüme konusundaki görüşlerini ve ortaya koyduğu teorilerini ise Milletlerin Zenginliği eserine dayalı olarak açıklamıştır. Smith ekonomik büyümeyi açıklarken kullandığı en önemli faktörler, sermaye birikimi, iş bölümü ve uzmanlaşmadır.
Smith’e göre hükûmetler, ancak iki görevi yapmakla sorumludurlar. Birincisi savunma, adalet, eğitim işlerini yürütmek. İkincisi ise pazarı genişleten ve iş bölümü, uzmanlaşmayı destekleyen köprüler, yollar, limanlar, su kanalları gibi altyapı yatırımlarını inşa etmektir.
İş bölümü; aynı firmada bir malın farklı kısımlarının işçiler tarafından üretilmesi ve farklı malların farklı firmalar tarafından üretilmesidir.

*A.Smith’in iş bölümünün, emeğin verimliliği üzerinde toplu iğne gözlemi çok önemlidir.

İş bölümü ile emeğin verimliliğinin artmasında üretim artışında üç ayrı neden
1-Birincisi, her işçinin sadece tek bir iş ve üretim üstünde uğraşması ve yoğunlaşması nedeniyle el becerisinin ve yatkınlığının artmasına neden olur. A. Smith, Milletlerin Zenginliği kitabında çivi örneğiyle bu durumu açıklamaktadır.
2-İşçinin çalıştığı işten başka bir işe geçtiğinde kaybettiği zamanını tasarruf ederek elde ettiği fayda
üretimi olumlu etkilemektedir.
3-İşçinin işi daha kolaylaştırıp kısaltarak, verimini artıracak makineleri ve çeşitli aletleri geliştirmesi
sonucunda teknolojik ilerlemeye de katkıda bulunmalarıdır.
Smith’e göre toplumların zenginleşmesinin kökeninde iş bölümü, iş bölümünün kökeninde mübadele etme eğilimi, mübadele etme eğiliminin nedeni ise bireysel çıkardır.

Fakat firmalar için iş bölümünün faydalı olabilmesi için

1-İş bölümü ile birlikte firmanın ürettiği çok miktardaki malları için yeterli talebin olması
2-İşbölümü sonucunda üretilen çok sayıdaki mal miktarına talep olacak bir piyasa ölçeğinin olması
3-İşbölümü nedeniyle firmanın üretmeyi bıraktığı mallarını piyasadan satın alabilmesidir.
*Smith’in ücretle ilgili düşünceleri etkin ücretler teorisi olarak bilinmektedir
Tam Zenginlik Aşaması, büyümenin ulaşabileceği en üst sınır olup büyüme ve zenginliğin değişmediği bir durağan durum düzeyidir. Büyüme, doğal kaynaklar ve iklimin sınırları ölçüsünde gerçekleşip sınırsız bir olgu olmayıp tam zenginlik aşamasında durur.

Thomas R. Malthus (1776-1834)

Malthus’un 1798 yılında yayımlanan Nüfusun Prensipleri Üzerine Bir Deneme başlıklı eserinde büyüme ile ilgili düşünceleri ile nüfus ve hasıla artışları arasındaki ilişkiler üzerinedir. Malthus’a göre, nüfus artış hızı kontrol altına alınmaz ve kendi hâline bırakıldığında geometrik hızla 1, 2, 4, 8, 16 şeklinde artmaya devam ederken gıda maddelerinin üretim artışı ise aritmetik bir hızla; 1, 2, 3, 4, 5 şeklinde
artacağı için bu iki artış arasındaki fark giderek uyumsuzlaşarak, büyümektedir.
Bir başka deyişle tarımsal yapı (toprak faktörünün verimi) ile nüfus yapısı arasında bir uyuşmazlık bulunmaktadır. Malthus bir dönemi yirmibeş yıl kabul eder.
Malthus’un nüfus artış hızındaki yükselmenin nedeni olarak özellikle gelişmiş ülkelerde 19. yüzyıl boyunca ölüm oranlarındaki düşüşün doğum oranlarındaki düşüşten daha fazla olması olarak sayılır.

Malthus’un teorisi iki önemli faktörle açıklanmaktadır.

1-Birincisi, üretim faktörleri içinde önemli yere sahip olan toprağın arzı sabittir.
2-İkincisi ise nüfus artış hızı üzerinde gelirin pozitif etkisi olmaktadır.


**Malthus’a göre, teknolojinin ve üretim yapılabilecek uygun toprağın olmadığı durumlarda, nüfus kendi kendini dengeleyerek negatif bir geri beslemeye sahip olacaktır.
**Malthus’un özellikle en az geçim ücreti olarak nitelendirdiği ücretler günümüzde sürekli tartışılan ve gündemde olan “asgari geçimlik ücretler teorisi’ni” ön plana çıkarmıştır.
En Az Geçim Ücreti, doğal ücret olarak da ifade edilen ve emek piyasasında hiçbir müdahale olmadığında kendiliğinden belirleneceği varsayılan ve işçinin kendisinin ve ailesinin her türlü fizyolojik ihtiyaçlarını sağlayabilecek ve çoğalıp azalmadan nesillerinin devamını sağlayabilecek ücrettir.
*Malthus’a göre, nüfus artış hızı üzerinde gelirin etkisi “Pozitif etkisi” söz konusudur.

David Ricardo (1772-1823)

David Ricardo’nun “Politik İktisadın ve Vergilendirmenin Prensipleri” adlı eserinde temel iktisadi düşünceleri ile birlikte, büyüme konusunda da görüşlerine yer vermiştir. Ricardo’nun teorisi 19.yüzyıl başlarında İngiltere’nin ekonomik ve sosyal problemlerine dayalı olarak geliştirilmiştir.
Buğday fiyatlarının düşürülmemesinden İngiltere’de üretim maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle fiyatlar düşmüyordu. Fiyatlar düşürülemediğinden dolayı İngiltere’de “Corn Laws” (Tahıl Yasası) olarak anılan bir uygulama başlatılmıştır. Ricardo’nun Büyüme Teorisi’ni anlayabilmek için öncelikle kullandığı temel kavramlar ve varsayımlar ile modelin işleyişini açıklamak gerekmektedir.Ricardo’ya göre rant gelirini “Toprak sahiplerinin elde ettiği rant gelirini belirleyen azalan verimler” ortaya çıkarır.

Ricardo’ya göre ise gelirin toplam üretim faktörleri arasında dağılımı

1-Birincisi, üretime katılan emek sahipleri,
2-İkincisi, sermayedar veya girişimci
3-Sonuncusu ise toprak sahipleridir.

**Ricardo’ya göre, toprak sahiplerinin elde ettiği rant gelirini belirleyen azalan verimlerdir.

**Ricardo’ya göre verimli topraklara sahip olanlar düşüm maliyetlere üretim yaptıkları için yüksek rant geliri elde ederler. Bu rant geliri Difransiyal Rant Geliridir.
**Ricardo’ya göre, uzun dönemde üretim faktörlerinin gelirden aldıkları payların değişimine göre ekonomik büyüme ve durgunluk olmak üzere iki önemli süreç yaşanmaktadır.
**Ricardo piyasa ekonomileri için sermaye miktarında artış olmadığında ve teknolojik gelişme olmadığı zaman büyümenin zaman içinde durağan duruma dönüşeceğini ileri sürmüştür.
**Klasik büyüme teorileri sistematik olarak büyüme ile ilgili ilk teorilerdir.
Avrupa’da Sanayi Devrimi sonrası nüfus artmıştır, fakat bu artış Malthus’un ifade ettiği gibi nüfus-ücret ilişkisindan dolayı değil, ölüm ve doğum oranlarında görülen azalma nedeniyledir.

KARL MARX (1818-1883)’IN BÜYÜME TEORİSİ

Karl Marx, sosyalist büyüme teorisinin savunucularındandır. Marx kapitalizmin dinamik bir yapısı olduğunu ve işleyişinde kapitalist sistemin kendi yapısı içerisinde kapitalistlerin rekabeti, teknik ilerleme ve sermaye birikiminin etkili olduğunu belirtmektedir. Marx’a göre ancak kapitalist sistemin sona ermesi ve sosyalist sistemin uygulanması sonucunda devletin işçi sınıfının eline geçmesiyle kapitalist sistemdeki sorunlar da tamamen giderilmiş olacaktır. Karl Marx’ın önemli eseri Das Capital (Kapital)’dir.

Marx’ın Büyüme Teorileri

1-Emek Değer Teorisi,
2-Artı Değer Teorisi
3- Kâr Teorisi

Karl Marx’a göre kar teorisinin açıklanmasında kullanılan kavramlar

a.Artı değer oranı
b Kar oranı
c.Sermayenin organik bileşimi
d.Malın değeri

Emek Değer Teorisi, bir malın değeri emek miktarı ile belirlenir ve emek gücü ise sadece bir malın üretimi için harcanan zaman olmayıp zihinsel, fiziksel,entelektüel yeteneklerin bütününü ifade etmektedir.

Artı değer, kapitalist sistemde kapitalist üreticinin, işçileri aldıkları ücret karşılığından çalıştıkları emek saatinden daha fazla çalıştırmaları sonucunda elde edilir.


Artı Değer (s); üretim sürecinde kapitalist üreticinin ürettiği ürünün satışı sonucunda gayrisafi hasılatından sabit sermaye ve değişken sermaye masrafları çıktıktan sonra arta kalan toplam değerdir
Sermaye sabit ve değişken sermaye olarak iki ana grupta toplanmaktadır. Sabit sermaye (c) üretimde kullanılan fiziki araç gereç, alet ve hammaddelerden oluşmaktadır. Değişken sermaye (v) ise üretim sürecinde kullanılan işçilere ödenen toplam ücretlerden oluşmaktadır.


Sermayenin Organik Bileşimi (b); sabit sermayenin değişken sermayeye oranı olan sermayenin organik bileşimi, kapitalist üreticinin makineleşme derecesini göstermektedir.
b = c / v olarak hesaplanır.
Yedek Sanayi Ordusu Marx’a göre iş arayanların oluşturduğu istihdam edilmeyen emek arzı yedek sanayi ordusudur.
SCHUMPETER (1911-1939)’İN BÜYÜME İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
Joseph Schumpeter (1911-1939), Karl Marx’ın görüşlerinden büyük oranda etkilenmiştir. Farklı olarak kapitalist sistemin yıkılmayıp başarı ile işleyeceğini ve sistemin yarattığı hasıla artışının işçilerin ücretini artırarak işçi refahının da artacağını düşünmektedir. Schumpteter’e göre, kapitalist sistemin sona ermesi ancak kapitalist sistemin yaratmış olduğu refah artışı yani başarısı olacaktır.

Schumpeter’in iktisadi büyümeyi açıklarken önem verdiği faktörler

a. Yaratıcı yıkım
b. Yenilikler (Büyüme ile ilgili kavram)
c. Teknolojik rekabet
d. Girişimcilik (Büyüme ile ilgili kavram)

Schumpeter Bahsetmiş olduğu beş farklı türde yenilik

1. Yeni bir malın veya bilinen bir malın faklı türünün ve kalitesinin piyasaya sunulması,
2. Üretimde yeni bir üretim tekniğinin kullanılması
3. Yeni bir piyasanın bulunması ve keşfi,
4. Yeni bir hammadde veya yarı mamul kaynağının keşfi,
5. Endüstrinin yeniden organizasyonu;

Schumpeter’e göre, yeniliğin bir endüstride girişimci tarafından başarılı bir şekilde uygulanması, endüstrideki diğer girişimcilerin de yeniliği taklit ederek girişimciyi izlemeleri endüstride yatırım yapılmasına öncülük etmektedir.

Schumpeter’e göre, kapitalizmin dinamik yapısı ve sürekli değişim içinde olmasını sağlayan asıl güç yeniliklerdir.
Yaratıcı Yıkım Etkisi, Girişimciler yenilik yaparak yenilik konusu olan malın üretiminde monopolcü konumunda kâr elde ederler.
Diğer girişimciler de aynı amaçla piyasaya girip başka yenilikler yaptıkça, eski malların ve endüstrilerin yerine, yeni malların ve endüstrilerin yer alması yaratıcı yıkım etkisidir.
Girişimci, Üretim faktörlerini bir araya getirerek, mal ve hizmet üretimi gerçekleştiren ve yenilikleri uygulamak için yatırım riski alan kişidir.

**Schumpeter’e göre, girişimcinin yenilikleri uygulamaya yönelten en önemli nedeni sadece kâr elde etme isteği değildir. Psikolojik güdüler de yeniliği uygulamada çok önemli bir faktör olmaktadır.

Schumpeter girişimcilerin yenilikleri uygulama işlevlerini yerine getirme konusunda iki unsur söz konusudr.
1-Yeniliklerin var olabilmesi için ön koşul olan icatların teknik bilginin varlığı,
2-İkincisi ise yenilikleri uygulama işlevlerini yerine getirebilmeleri için ihtiyaç duyulan kredilerdir.
Girişimciler iş adamlarından, idarecilerden, mucitlerden, idarecilerden farklı kişilerdir.

KEYNES (1883-1946)’İN BÜYÜME İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ

Birinci Dünya Savaşı sonrası ve 1929 yılında başlayan büyük dünya bunalımı Klasik İktisat Teorisi’nin de ileri sürdüğü ve savunduğu temel görüşleri ve teorilerini sarsan bir dünya bunalımı olmuştur. Klasik İktisat Teorisi’ne önemli eleştirilerde bulunan iktisatçı ise Johnard Maynard Keynes (1883-1946)’dir. Keynes 1936 yılında Para, Faiz ve İstihdamın Genel Teorisi adlı eserinde klasik iktisatçıların savunduğu gibi piyasa mekanizmasının otomatik olarak tam istihdamı sağlama konusunda başarılı olamadıklarını ileri sürmüştür.


Keynes, klasik iktisatçıları eleştirerek işsizliğin nedenlerini talep yetersizliği olduğunu Para, Faiz ve İstihdamın Genel Teorisi adlı eserinde açıklamıştır.
Keynes’e göre, ekonomilerdeki gelir ve istihdamı belirleyen faktörler talep ile ilgili faktörlerdir.
Keynes’in teorisinin ortaya çıkmasında 1929 Dünya Bunalımı çok etkili olduğu için, ilgilendiği ve üzerinde önemle vurguladığı konular ise toplam talepteki değişmelerin yarattığı etkiler üzerinedir.
20. yüzyılın ilk çeyreğinde şartlar ve özellikle 1929-1934 Dünya Bunalımı’nın gerçekleştiği dönemlerdeki şartlar durgunluk tezini değerlendirme ve anlam açısından çok önemli dönemlerdir.
1929 Dünya Bunalımı, 1929’da ABD’de başlayan ve 1930’lu yıllar boyunca devam eden ekonomik buhrandır. 1929 Dünya Bunalımı en çok Sanayileşmiş ülkeleri, özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa’yı etkilemiştir. Fakat dünyanın geri kalanında da (özellikle sanayileşmiş ülkelerde) yıkıcı etkiler yaratmıştır.
Keynes, yatırımların özellikle kapasite artırıcı etkisi üzerinde durarak, yapılan yatırımların geliri ne ölçüde arttıracağı ile ilgilenmiştir.
Keynes’in analizinde yatırımlar otonom olarak değerlendirilmektedir.
**Keynes’e göre ekonomilerdeki gelir ve istihdamı belirleyen faktörler Talep ile ilgili faktörlerdir.
** Keynes’in durgunluk tezi ile ilgili görüşlerinde ve yaptığı analizlerde “Avrupa ekonomilerinin içinde bulundukları Şartlar” etkili olmuştur.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst