Aöf İktisadi Büyüme Ders Notları 6. Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
İKTİSADİ BÜYÜME

6.ÜNİTE


İÇSEL BÜYÜME MODELLERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI

Neo-klasik büyüme modeli öngörülerinin pratik somut gelişmelerle birebir örtüşmemesi, içsel büyüme modellerinin ortaya çıkışında temel faktör olmuştur.
Barro (1991) ve Romer (1994)’in yaptıkları araştırmalara göre bu dönemde sermaye, işgücü ve sermaye-işgücü oranı artarken reel faiz oranlarının beklendiği kadar azalmadığı, sermayenin işgücüne ve çıktıya oranlarının genelde durgun kaldığı ve reel ücretlerin hızla yükseldiği gözlenmiştir. Bu sonuçlar, teknolojinin dışşal ve sabit olduğu varsayımının gerçekçi olmadığını ortaya çıkarmıştır. Barro’ya göre sadece koşullu bir yakınsama söz konusudur.
Teknolojik gelişmenin bir “kara-kutu” olmak anlamında dışsal olmaktan çıkartılarak iktisatçılar tarafından daha yakından incelenmesini kaçınılmaz hâle getirmiştir.
Yaparak öğrenme, bir işin işçi ya da firma tarafından tekrar tekrar yapılmasıyla kazanılan deneyim ve
tecrübelerin toplamıdır.

Amerikalı iktisatçı Paul M. Romer ve yeni klasik okulun kurucusu Robert E. Lucas tarafından geliştirilen çalışmalar 1972 yılı iktisat Nobel ödülü sahibi olan Kenneth J. Arrow’un (1962) “yaparak öğrenme” kavramına dayanmaktadır.

İçsel büyüme modellerinin temel varsayımları
1-Artan getiri
2-Dışsallıklar
3-Eksik rekabet piyasaları
4-Teknolojik gelişme, bilgi ve beşeri sermaye
5-Sosyal altyapı:

İÇSEL BÜYÜME MODELLERİNİN SINIŞANDIRILMASI

• Bilgi Üretimi ve Dışsallıklar
• Beşeri Sermaye Modeli
• Ar-Ge Modeli
• Kamu Politikası Modeli

Sergio Rebelo (1991) tarafından geliştirilen AK Modeli, neo-klasik üretim fonksiyonundan yeniden üretilmeyen (işgücü, toprak) faktörlerin çıkarılması ve beşeri sermayeyi de içerecek şekilde geniş sermaye tanımının neo-klasik üretim fonksiyonuna ilave edilmesiyle ortaya çıkmıştır.


AK Modeli

AK modeli içsel büyüme modelleri içinde sermayenin marjinal getirisi varsayımını kaldırarak dışsal teknolojik gelişmenin var olmadığı durumda bile uzun dönemde kişi başına büyümenin sürdürülebileceğini en basit bir biçimde göstermektedir.
Sergio Rebelo (1991) tarafından geliştirilen model, Romer (1981) ve Lucas (1988) tarafından da benimsenmiştir. Modelde standart neo-klasik üretim fonksiyonunun dışsal varsaydığı teknolojik gelişme model içinde açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu husus, modelin temel özelliğini oluşturmaktadır.
Ölçeğe göre sabit getiri, üretimde girdiler eşit oranda artırılırken çıktının da aynı oranda arttığını ifade eder.
Modelin temel özelliği, iktisadi büyüme oranının yatırım oranının artan bir fonksiyonu olmasıdır.

Bilgi Üretimi ve Dışsallıklar

Romer, Arrow’un yaparak öğrenme kavramından yola çıkarak üretim ve yatırım süreci içinde bir yan ürün olarak teknik bilginin üretildiğini, bu bilginin yeni üretimde bir çeşit bedava girdi olarak kullanıldığını ve yeni üretimin daha düşük maliyetle ve yüksek kaliteyle yapıldığını varsaymaktadır. Yan ürün kavramı, bilginin bilinçli bir süreç sonunda ortaya çıkmayıp üretimin bir yan ürünü olarak ortaya çıktığını ifade eder. Ayrıca Romer, üretilen bilginin dışsallıklar etkisiyle diğer firmaları da olumlu etkilediğini ve sonuçta bu gelişmelerden tüm ekonomilerin yararlanacağını belirtmiştir. Ayrıca Romer, bilginin göstergesi olarak sermaye stokunu kabul ettiği için yapılan yatırımlar ne kadar çok olursa teknolojik bilginin de o denli artacağını ileri sürmektedir. Bu ise sermayenin artan verim hâlini beraberinde getirmektedir. Romer’a göre bilgi, deneyim ile birlikte artmaktadır. Deneyim ise ekonomideki tüm firmaların geçmiş yatırımların bir fonksiyonudur.

Buna göre sermaye ve emek için üretim fonksiyonu ölçeğe göre sabit getiri durumunu sergilerken deneyimin de dahil edildiği üç girdi için ölçeğe göre artan getiri söz konusu olmaktadır. Yani çıktıdaki artış, girdi miktarlarındaki artıştan daha fazla gerçekleşmektedir.

Ölçeğe göre artan getiri,
üretimde girdiler eşit oranda artırılırken çıktının girdi artış oranından daha fazla arttığı durumu ifade eder.

Beşeri Sermaye Modeli

Romer’e göre, beşeri sermaye kavramı, fiziki sermaye stoğu biçiminde somutlanmış bir bilgidir. Etkin işgücü, büyümeyi belirleyen önemli bir değişkendir. Etkin işgücünü artıran ise bilgidir.
Lucas’ın beşeri sermaye tanımı, işgücünün eğitim düzeyiyle ilgilidir. Lucas’a göre beşeri sermaye yatırımları formal eğitime ve işyerinde yetiştirme alanlarına yapı lan yatırımlar olarak ifade edilmektedir. Lucas (1988) “Ekonomik Kalkınmanın Mekanikleri Üzerine” isimli öncü çalışmasında uzun dönemli iktisadi büyümenin kaynağı olarak beşeri sermayeyi almıştır. Lucas modeline göre, uzun dönemde beşeri
sermaye sınırsız bir şekilde arttırılabildiği sürece, sürdürülebilir büyüme mümkün olacaktır.
**v = 1 olduğu durumda, zamanın tümü hali hazırdaki üretimi gerçekleştirmek amacıyla kullanılacağı için çalışanların yeteneklerini geliştirecekleri boş zamanları kalmayacak ve dolayısıyla beşeri sermaye birikimi de sıfır olacaktır.


**Lucas’ın çalışmasına ek olarak Rebelo (1991)’in “Uzun Dönem Politika Analizi ve Uzun Dönem Büyüme” adlı çalışması konu ile ilgili literatüre önemli bir katkı sağlayan diğer bir çalışma olmuştur. Rebelo, ekonomide fiziki sermaye-beşeri sermaye oranı düştüğünde yani beşeri sermaye oranı arttığında büyümenin hızlanacağını savunmuştur.

**Sorensen (1991) ise Lucas’ın modelini sermaye ve işgücü gelirleri üzerinden vergi alan ve yükseköğrenime sübvansiyon veren veya yükseköğrenimden harç alan bir hükûmet kesimini de modele sokarak genişletmiştir.

**Okul binaları, araştırma laboratuarları, öğretmenlerin vermiş olduğu hizmetler, tamamlayıcı girdiye verilebilecek örnekleri oluşturur.

Barro, devletin temel eğitim süresini artırarak iktisadi büyümeyi üç yolla etkileyeceğini açıklar

• Daha fazla eğitilmiş işgücü, yeni teknolojilere uyum sağlamada ve yeni teknolojilerin geliştirilmesinde önemli bir role sahiptir.
• Fiziki sermaye, yatırımlarının artmasına neden olacaktır.
• Daha fazla eğitilmiş nüfus, doğurganlık hızının düşmesine ve ailelerin çocuklarına daha fazla yatırım yapmasına imkân tanıyacaktır.

Ar-Ge Modeli

Romer (1986), içsel büyüme modellerinin başlangıcı sayılan “Artan Getiriler ve Uzun Dönem Büyüme” adlı makalesinde Arrow’un yaparak öğrenme fikrini geliştirerek Ar-Ge’ye dayalı büyüme modellerinin temelini atmıştır.
**Ar-Ge’ye dayalı içsel büyüme modelleri, literatürde yenilik temelli modeller ya da Schumpeterian
modeller olarak da adlandırılmaktadır.
**Bilginin, tesadüfi olarak değil de bilinçli bir süreç sonucunda ortaya çıkması Ar-Ge modelinin en önemli özelliğini oluşturmaktadır.
Arrow’a göre firmalar, Ar-Ge’ye yoğun bir yatırım yapmayacaklardır. Ar-Ge modellerin özü, Ar-Ge faaliyetleri ve Ar-Ge sektöründe istihdam edilen beşeri sermaye ve de bu sektörce üretilen, yeni ürünlere dayalı bir büyüme modeli olmasıdır
*İçsel büyüme modellerinin ortak özelliği, teknolojik gelişmenin ayrı bir sektör tarafından doğrudan bu tür faaliyetlere yapılacak yatırımlarla sağlanabileceği fikrine dayanması ve rekabetçi olmayan piyasa koşullarını esas almalarıdır.

Ar-Ge modeli ile ilgili Görüşler

Romer (1990), ----Grossman ve Helpman (1989,1990) --- Aghion ve Howitt (1992)

Romer Modeli

Romer modelinde, Solow modelinde dışsal olan teknolojik gelişme-yenilikler içselleştirilmektedir.
**Romer, bilgiyi firmaya özel bilgiler ve toplumdaki genel bilgi seviyesi olmak üzere iki biçimde ele almaktadır. Ona göre eğer bir firmanın bilgi seviyesi artarsa toplumdaki bilgi seviyesi de artacaktır.

Romer Modelin Özellikleri

1-Teknolojik gelişme, büyümenin temel dinamiğidir.
2-Teknolojik gelişme, piyasa teşviklerini yakından izleyen ekonomik karar birimlerinin girişimleriyle olmaktadır.
3-• Üretim girdisi olarak bilginin ve tüketilebilir-yıpranabilir bir üretim girdisinin tanımlamaları arasında kesin bir ayrım vardır

--Romer (1990)’e göre, geleneksel iktisadi mallar hem rekabeti dışlamayan (rivalrous) hem de dışlanabilir niteliktedir.

--Romer’a göre, ekonomi üç sektörden oluşmaktadır: Ar-Ge sektörü, ara mallar sektörü ve nihai mallar sektörü

Grossman ve Helpman Modeli

Grossman ve Helpman çalışmalarında çok ülkeli, dinamik bir genel denge modeli çerçevesinde biri geleneksel ürün, diğeri modern anlamda sanayi ürünü ve üçüncüsü bilgi üretimi yoluyla sanayi ürününün geliştirilmesini sağlayan Ar-Ge çalışmaları olmak üzere üç temel üretim faaliyeti tanımlamışlardır.

Grossman ve Helpman Modeli Özellikleri

• Teknoloji paylaşımı/kullanımı engeli olmayan bir maldır
• Teknoloji erişimi kısmen engellenebilen bir maldır
Grossman ve Helpman modelinde içsel büyümeler
• Malların niteliğindeki iyileştirmelerden dolayı sağlanan büyüme,
• Ar-Ge sektörünün sürekli yeni teknolojiler üretmesi sonucu sağlanan ürün çeşitliliğinin yol açtığı büyüme.

Aghion ve Howitt Modeli:

Schumpeter’in yaratıcı yıkım görüşlerinden esinlenerek teknolojik yeniliklerin büyüme üzerindeki etkilerine yönelik önemli bir katkı, P. Aghion ve P. Howitt’in 1992 yılındaki “Yaratıcı Yıkım Yoluyla Bir Büyüme Modeli” adlı çalışmaları ile gelmiştir.
Aghion ve Howitt modellerinde teknolojik yenilikler içsel bir olgu olarak kabul edilmiş ve neo-klasik doktrin geleneğine uygun olarak denge üzerine inşa edilmiştir.
-Büyümenin kaynağını, rekabetçi Ar-Ge sektöründe gerçekleşen bu dikey teknolojik yenilikler oluşturmaktadır.
- Modele göre ekonomide beklenen büyüme oranı geniş çaplı Ar-Ge faaliyetlerinin
miktarına bağlıdır.

Ar-Ge faaliyetleri gelecek dönemin beklenen çabalarına negatif olarak bağlanmaktadır. Nedenleri

1-Birincisi yaratıcı yıkım’dır.
2- Ar-Ge veya imalat sektöründe kullanılabilecek nitelikli işgücünün istihdamı ve bunun sonucu ücret dinamiğinin yol açtığı değişimlerdir.
Dikey teknolojik yenilikler, rekabetçi Ar-Ge ortamında teknolojik yenilikler sayesinde mevcut ürünlerin
kalitesini iyileştirme ve modası geçmiş ürünler yerine, kullanıcı gereksinimlerini tatmin edecek yeni ürünleri ortaya çıkarmada etkin rol oynayan bir yenilik türü olarak tanımlanabilir.


Kamu Politikası Modeli
Barro (1990) tarafından ortaya konan kamu politikası modeline göre verimli alanlara yapılan kamu
harcamaları iktisadi büyümeyi pozitif yönde etkileme gücüne sahiptir. Kamu harcamalarının büyüme sürecinde katalizör etkisi yarattığını süren Barro, kamu sektörünce sağlanan mal veya hizmetleri üretim faktörlerinden biri olarak varsaymaktadır. Yalnız burada devlete biçilen yeni rol, Keynesçi yatırımcı ve üretici devletin rolünden çok farklıdır. Devletin yeni rolü eğitim, Ar-Ge, teknoloji transferi, mülkiyet haklarının korunması, iletişim ağlarının güçlendirilmesi, işlem maliyetlerinin düşürülmesi gibi özel girişimin etkinliğini artıracak işleri yapmaktır.
Modelde bütçenin denk tutulduğu varsayılmakta ve kamu malı arzı seviyesi, sermaye stoku ile ilişkilendirilmektedir.
Özel sektör yatırımları bir taraftan sermaye stokunu artırırken dolaylı olarak artan vergi gelirleri de denk bütçe sayesinde kamu malının arzını artıracaktır. Dolayısıyla özel sektör yatırımları ekonomiye iki ayrı yoldan katkı sağlayacaktır. Barro özellikle kamu sektörünce yapılacak olan alt yapı harcamalarının özel sektörün sermaye verimliliğini artırma yoluyla iktisadi büyümeyi teşvik edeceğini ileri sürmektedir.

Barro’ya göre bu harcamalar vergilerle finanse edilecektir.

**Barro, altyapı yatırımlarına yargısal hizmetleri, mülkiyet haklarını, ulusal savunma, deniz ve demir yolu hizmetleri ile su şebekesine yapılan yatırımları örnek “göstermektedir.

Daha Hızlı İktisadi Büyümeye Yönelik Politikalar

i. Tasarrufların teşviki,
ii. Araştırma ve geliştirmenin desteklenmesi,
iii. Yüksek teknolojili endüstrilerin hedeflenmesi,
iv. Uluslar arası Ticaretin teşviki.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst