Aöf İktisat Tarihi Ders Notları 1. Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
İKTİSAT TARİHİ

1.ÜNİTE

İktisat Tarihi Biliminin Doğuşu ve Gelişimi
İktisat Tarihinin gelişimi ile ilgili farklı tarihle ileri sürülmüştür. Adam Smith’in meşhur Milletlerin Zenginliği adlı kitabının yayın tarihi olan 1776’dır.Bunun yanında ABD’de Harvard Üniversitesinde William J. Ashley için özel olarak ve dünyada ilk kez bir iktisat tarihi kürsüsünün kurulduğu 1892’dir.

İktisat tarihinin doğuşu Tarihçi Okula çok şey borçludur. En önemli temsilcileri
1-Gustave Schmoller, 2-Werner Sombart 3-Frederick List olan bu okul Klasik İktisat
*İktisat biliminin ilk kurucuları iktisadi düşünce literatüründe Klasik İktisatçılar olarak adlandırılırlar.
Tarihçi Okul, Klasik İktisat Okulunun soyut, tümdengelimci, statik, tarih dışı ve gerçekçi olmayan özelliklerini eleştiriyordu.
**Klasik İktisat Ekolünün “Tümdengelimci metoduna” Tarihçi Ekol itiraz etmektedir.
Tarihçi Ekole göre günümüzün iktisadi olgularını açıklayabilmek için tarihsel geçmişin doğru ve ayrıntılı bir analizine ihtiyaç vardır.
Tarihçi Ekole göre bir ülkenin coğrafi koşulları, doğal kaynakları, nüfusunun kültür düzeyi ile ahlaki ve dini tutumları, politik rejimi, iktisadi kurumları gibi bireyin iktisadi davranışları üzerinde geniş ve derin etkilerde bulunan özellikleri tarih içinde zamanla sürekli değişir.

Yeni İktisat Tarihi Okulu mensupları, başta iktisat teorisi olmak üzere toplum bilimlerinin kantitatif yöntemleri ile davranış modellerini tarih çalışmalarına başarılı bir şekilde uygulamışlardır.
1000 yıllarında ise Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra ortaya çıkan ekonomik gerileme nedeniyle Avrupa, kişi başına gelir itibariyle dünyanın diğer bölgelerinin gerisine düşmüştü.
1820 de dünyanın ekonomik açıdan en hızlı gelişen bölgeleri olan Batı Avrupa ve ABD’nin kişi başına geliri diğer bölgelerin 2 katıydı. Sanayileşmenin sonucunda ekonomik gelişmenin dinamik olduğu 1820-1998 da dünya nüfusu 5.6 kat artmasına rağmen kişi başına gelir 8.5 katına yükselebilmiştir.
-Batı Avrupa,ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya gibi dünyanın en büyük ekonomilerinde kişi başı gelirlerde artış 19 kata ulaşırken,dünyanın geri kalan bölgelerinde 5.4 katı düzeyinde kalmıştır.
En zengin ülke (İsviçre) ile en yoksul ülke (Mozambik) arasındaki fark 400’e 1 düzeyindedir.

**Günümüz dünyasının en temel ekonomik problemlerinden biri iktisadi gelişmişlik farklılığı, ya da başka bir ifadeyle eşitsiz gelişme olgusudur.
İktisatçıların ve Tarihçilerin İktisat Tarihine Bakışı
İktisat tarihiyle yakından alakalı iki bilim dalı iktisat ve tarih bilimleridir.
John Clapham iktisat tarihinin “geçmişin sosyal kurumlarının ekonomik yönlerini araştıran” bir bilim olduğunu belirtmiştir.
G. Unwin, iktisat tarihini “yazılı tarih boyunca insanoğlunun içinde bulunduğu iktisadi şartları araştıran”;
N. S. B. Gras ise, “iktisadi olayları kronolojik olarak sıralayan ve bu olaylar arasındaki ilişkileri ortaya çıkaran” bir bilim olarak tanımlamışlardır.
R. Hicks’e göre, “iktisat tarihi geçmiş çağların uygulamalı iktisadıdır”.
Eli Heckscher ise, iktisat tarihinin amacının “kıt ve yetersiz kaynakların insanların amaçları uğrunda çağlar boyunca nasıl kullanıldığının ve bu alandaki değişmelerin insan hayatını ve toplumları ne şekilde etkilediğinin araştırılması” olduğunu belirtmiştir.

İktisat Tarihinin Konusu ve Görevi
**İktisat tarihinin temel görevi, ekonomilerin performanslarında ve yapılarında uzun dönemde meydana gelen önemli değişmeleri açıklamaktır.
Günümüzde en yaygın ekonomi örnekleri milli ekonomilerdir.
Performans kavramıyla, ne kadar üretim yapıldığı, maliyetlerin ve faydaların nasıl dağıldığı ve üretimin istikrarlı olup olmadığı gibi iktisatçıların da ilgi alanlarını teşkil eden konular kastedilmektedir.
İktisatçılar üretimi sağlayan faktörleri toprak, emek ve sermaye olmak üzere üçe ayırırlar. Ayrıca bu üçünü bir araya getirerek organize etme çabası ve yeteneğini ifade etmek üzere “girişimcilik” dördüncü bir üretim faktörü olarak kabul edilir.

**Bir ekonomide uzun dönemde toplam üretimde ortaya çıkan değişmenin hız ve oranı nüfus, kaynaklar, teknoloji ile sosyal ve iktisadi kurumlar gibi yapısal özelliklerin bir fonksiyonu olarak değişecektir.
Kurumsal Yenilikler
Organize pazarlar, --Madeni para, --Patentler, --Sigorta -Çeşitli teşebbüs
Ekonomik gelişmeyi teknolojik değişme ile sosyal ve ekonomik kurumlar arasındaki sürekli mücadele ve gerilimin ürünü olarak gören bir teoriye göre teknolojik değişme dinamik ve ilerletici, kurumlar ise değişime karşı dirençli unsurlardır.

Bir ekonomide uzun dönemde toplam üretimde Değişimin Hızı
Nüfus,kaynaklar,teknoloji,sosyal,iktisadi kurumlar vb.yapısal özelliklerin bir fonksiyonu olarak değişecektir. Nüfus kavramı sadece toplam miktarını değil, aynı zamanda yaş ve cinsiyet bileşimi, biyolojik özellikleri, bilgi ve yetenekleri, vb pek çok özelliğini de kapsamaktadır.
Thomas Malthus uzun dönemde nüfusun kaynaklardan daha hızlı artacağını ve böylece bir kaynak yetersizliğinin kaçınılmaz olacağını ileri sürmüştür.
Malthus’ün açıklamasını tersine çeviren Ester Boserup’a göre nüfus artışı teknolojik değişimi uyararak kaynakların geliştirilmesini sağlar.
Teknolojik yenilikler ekonomik değişme ve gelişmenin en dinamik kaynağı olmuştur. Kurumların en önemli sosyal fonksiyonu devamlılık ve istikrara olan katkısıdır.

TARIM DEVRİMİ
Büyümeyi mümkün kılan iki köklü değişim
1-İlki M. Ö. 8. bin yılda ortaya çıkan ve daha önce avcılık ve toplayıcılıkla geçinen insan gruplarını çiftçi ve çoban toplumlarına dönüştüren Tarım Devrimi;
2-İkincisi ise 18. yüzyılda başlayan ve iki yüzyıl içinde dünyanın tarımla uğraşan nüfusunu köklü biçimde azaltarak insanı artan ölçüde hizmet ve mamul mal üreticisi haline getiren Sanayi Devrimi’dir.
**Yaklaşık 10.000 yıl önce insanlar yerleşik tarıma geçtiler.Bu gelişme Neolitik Devrime zemin hazırladı.

Tarım Devrimini Açıklayan Teoriler
İnsan niçin, nerede, ne zaman ve nasıl tarıma geçti?Cevabı
1-• Ünlü İlk çağ tarihçisi Gordon Childe’a göre, bundan 10 -12 binyıl önce gerçekleşen son küresel buzlanma döneminde Avrasya ve Kuzey Amerika’daki iklim kötüleşmesi sonucu Kuzey yarımkürede avcı insanların temel beslenme kaynaklarını oluşturan memeli hayvanların pek çoğu yok oldu. Childe’ın bu teorisi, belirli tür hayvanların ve bitkilerin yok olması sonucu doğal kaynaklarda meydana gelen bir azalmadan doğan çevre değişimini hareket noktası olarak almaktadır.
2-•İkinci teori Robert J. Braidwood -çekirdek alan teorisidir.Teoriye göre, insanın doğal çevresindeki hayvan ve bitkileri daha iyi tanımasını sağlayan bir kültürel gelişme Tarım Devrimine yol açmıştır
3-Lewis R. Binford tarafından geliştirilen üçüncü bir teori tarıma geçişi açıklamakta hareket noktası olarak nüfus artışını almıştır. Göçlerle meydana gelen nüfus yığılması, doğal kaynaklar üzerinde bir baskı oluşturmuş ve hayatta kalabilmek için rakip gruplar arasında bir mücadele başlamıştı.

**Lewis R. Binford tarafından geliştirilen teorinin hareket noktası nüfus artışıdır.
**Childe, iklimin kötüleşmesi sonucu ortaya çıkan çevre değişimini esas almaktadır.
**Yerleşik tarımın başlangıcını açıklamada en tanınan teoriler, Childe, Braidwood ve Binford’a aittir.

Tarımın Yayılması ve Gelişmeler
Tarıma geçişte büyük gelişme ilk, M.Ö. 8000’lerde Akdeniz’in doğu ucundan başlayıp Kuzey Irak, Suriye, Fırat ve Dicle vadilerini kapsayacak şekilde Basra körfezine uzanan Bereketli Hilal bölgesindedir.
-Koyun ve keçi, beslenmek üzere ilk evcilleştirilen hayvanlar oldu.
Hayvanlar tarafından çekilen sabanlar ise ilk kez M.Ö. 4. veya 3. binyılda ortaya çıktı.Neolitik devrimin yayıldığı bölgelerde İlk kez insanlar sürekli yerleşim yerlerinde yaşamaya başladılar.

**Yerleşik köy hayatı yaş ve cinsiyete dayalı iş bölümüne göre daha ileri bir uzmanlaşmaya imkân verdi.
M.Ö. 4. binyılda Nil vadisine ve bir sonraki binyılda da İndus vadisine ulaşan tarım M.Ö. 2500’de ise Tuna Vadisi’ne, Batı Akdeniz’e, Güney Rusya’ya ve muhtemelen Çin’e yayıldı.Güney Rusya ve Orta Asya’nın kurak steplerinde neolitik çapa tarımı yerine hayvancılık gelişti. At muhtemelen bu bölgede 3. binyılda ehlileştirildi.
İlk tarım toplumlarında ekonomik ve sosyal organizasyonun temel birimi 50- 300 nüfusu sahip 10-50 aileden oluşan köy topluluğu idi. Ortalama insan ömrü muhtemelen 25 yılı aşmıyordu.
İkinci binyılın en önemli teknolojik başarısı M.Ö. 1400-1200 yılları arasında demir cevherini eritilmesidir.

Tarım Devriminin Sonuçları
• Nüfus arttı
•Zamanla avcılık ve toplayıcılıktan çiftçiliğe doğru geçiş oldu.Tarım hakim,yerleşik hayat da göçebeleşti
•Teknolojik gelişme alanında büyük adımlar atıldı. 8 binyıl içinde bronz çağının yerini demir çağı aldı.
•Ticaret gelişti ve genişledi.
•Şehirler ilk kez gelişti, büyüklükleri artarken fonksiyonları karmaşıklaştı,tüm Akdeniz dünyasına yayıldı.
• Çeşitli ekonomik organizasyon tipleri doğdu.
• Gelir dağılımında eşitsizlik önemli ölçüde arttı.
• Komünal mülkiyet tipi doğdu ve zamanla yerini yeniden dağıtıcı ekonomilerde devlet mülkiyetine, piyasa ekonomilerinde ise özel mülkiyete bıraktı.
**Nüfusun artış oranı on binde 0.07-0.15 idi. Tarım Devriminden sonra binde 0.36’ya yükseldi.

İLK MEDENİYETLERDEN KLASİK DÖNEME İLK CAĞ EKONOMİLERİ
Sürekli tarım yapılabilen Bölgeler Fırat ve Dicle arasındaki bölge ile Mısır’ın Nil kıyısıdır.
Mezopotamya ve Mısır bu özellikleriyle şehir devriminin de öncüleri oldular ve ilk uygarlıklar da bu bölgelerde ortaya çıktı.

Mezopotamya
Kalabalık nüfusu, canlı şehirleri, anıtsal mimari eserleri, dini, sanatsal ve edebi gelenekleriyle binlerce yıl geçmiş uygarlıkları etkileyen Sümer uygarlığının ekonomik temeli yüksek verimli tarımıydı.Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki Aşağı Mezopotamya, Yakın ve Orta Doğu’nun en yoğun nüfuslu bölgesi haline geldi. Uzak mesafeli ticaret Mezopotamya’da önemli ve hayati bir rol oynuyordu. Mezopotamya şehir devletlerinin başta maden olmak üzere çeşitli hammaddeler için kurdukları ticari ilişkiler Mısır’da, Doğu Akdeniz ve Ege bölgesinde, Anadolu’da ve İndus Vadisi’nde yeni uygarlıkların oluşumunu teşvik etti. Mısır ve İndus Vadisi uygarlıkları da varlıklarını Mezopotamya gibi bölgelerindeki büyük nehirlerin
su baskınlarını kontrol ederek tarımsal üretimde kullanabilmelerine borçluydular.
Sümer’in uygarlığa en önemli katkısı yazının icat edilmesiydi.İlk Sümer şehirlerinde ekonomik ve siyasi organizasyon işlevi dini esaslı bir hiyerarşi tarafından yerine getiriliyordu.Ağırlıklar ve ölçüler sistematik hale getirildi, başlangıç düzeyinde matematik ve bilim doğdu.


**Mezopotamya uygarlığının karakteristik özelliği olan yazı, bürokratik bir organizasyonun önemli bir buluşa öncülük etmesinin tarihteki nadir örneklerinden biridir.

Mısır
*Mezopotamya’da topraklar özel mülkiyet altında iken tüm Mısır toprakları Firavun’un mülkiyetindeydi. Mısır uygarlığı yönetim, sanat, din ve ekonomi alanlarında olgunluk düzeyine ulaştı ve bu özelliklerini Hristiyanlığın başlangıç dönemlerine kadar uzun bir süre korudu. Vergiler ve kiralar tüm ekili topraklardan düzenli bir şekilde Firavun adına toplanıyordu. Bazı değerli mallarda hükümet, tam bir tekel kurmuştu ve üreticiden sabit bir fiyatla satın aldığı bu malları içeride ve dışarıda daha yüksek fiyatlarla satıyordu.Bu nedenle Mezopotamya’da olduğu gibi bağımsız bir zengin tüccar sınıfı doğmamıştı.

Akdeniz Dünyasında Ticaret ve Ekonomik Gelişme
Finikeliler Akdeniz’in ilk uzman gemicileri ve tüccarlarıydı. Sümer ve Yukarı Mısır arasındaki ticarete aracılık eden Finikeliler, Firavun’un resmi tüccarları olarak Mısır’ın ticareti üzerinde tekel kurmuşlardı. İlk Çağ toplumları arasında en tüccarlarıydı.Ticari faaliyetleri, hiyeroglif ve çivi yazısının yerine alfabeyi ve bir dizi ticari tekniği geliştirmelerini mümkün kıldı. Finikeliler ticareti geliştirmek ve ana yurtlarındaki nüfus baskısını azaltmak için Kuzey Afrika kıyılarında ve Batı Akdeniz’de koloniler kurdular.
Akdeniz dünyasının ilk büyük uygarlığı Yunan uygarlığıydı. Yunanistan’da siyasi hayatın önemli bir özelliği, polis adı verilen şehir devletleri arasındaki bitmek tükenmek bilmeyen mücadeleydi. Akdeniz’in Finikelilerden sonraki diğer büyük tüccarları Yunanlılardı.
Efsanelere göre bu ilk paraları Frikya ya da Lidya kralı bastırmıştı. Ancak ilk madeni paralar Yunan kıyı şehirlerinde bazı müteşebbis tüccar veya bankerlerce bir reklam aracı olarak bastırılmıştı.
Yunan şehirlerinin ekonomik refahının en önemli nedeni, üretim faktörleri üzerinde etkin bir mülkiyet hakları sistemi kurmayı ve buna uygun bir hukuki çerçeve meydana getirmeyi başarmasıydı.

M.Ö.334:Makedonyalılar,İskender önderliğinde,Türkistan,Mısır ve Hindistan’a kadar fetihlere giriştiler.
Helenizm Dönemi: Yunan ve Doğu medeniyetlerinin karışmasından doğan ve İskender’in ölümünden, Roma dönemine kadar süren çağdır.
**Helenistik dönemde ekonominin en göze çarpan özelliği, üretim ve bölüşüm üzerinde Doğu’ya özgü devlet kontrolü uygulamalarının benimsenmesiydi.
Roma’dan önce muhtemelen 500.000 nüfusuyla dünyanın en büyük şehri olan İskenderiye, aynı zamanda önemli bir ticaret merkeziydi.
Afrika’dan fildişi ve devekuşu tüyü, Arabistan ve İran’dan halılar, Baltık’tan kehribar, Hindistan’dan pamuk ve Çin’den ipek gibi yüzlerce temel ve lüks malın değişimi yapılıyordu.
--Helenistik çağ, eski dünyada başarılmış bölgesel ekonomik bağımlılık ve ihtisaslaşmanın en yüksek düzeyine ulaştı.
İlk Çağ ekonomilerinin çöküşünü hazırlayan başlıca neden, nüfus artışı ve bunu izleyen tarımda azalan verim olgusudur.

ROMA İMPARATORLUĞU’NUN EKONOMİSİ
Roma şehir toplumu, başında bir kral ve yönetimi elinde bulunduran askeri patrici ile küçük toprak
sahipleri, kiracı çiftçiler, esnaf ve tüccarın meydana getirdiği kalabalık pleb sınıflardır.
Roma şehir devleti önce diğer İtalyan şehirlerini egemenliği altına aldı ve en büyük siyasi rakibi olan Kartaca’yı ağır bir yenilgiye uğratarak bertaraf ettikten sonra M.Ö. 1. yüzyıl ortalarında bir Akdeniz imparatorluğu haline geldi.


Genişleme Döneminde Roma Ekonomisi
Nüfus: 2. yüzyılın ortasında 50 milyona ulaşan nüfusu dünya nüfusunun yaklaşık beşte birini oluşturmaktaydı.İmparatorlukta ortalama nüfus yoğunluğu 16 kişi idi. İtalya, imparatorluğun en
yoğun nüfuslu bölgesi olmakla birlikte nüfusu 6 ya da 8 milyonu aşmıyordu. Ölüm oranı oldukça yüksek, hayat süresi kısaydı. Yetişkinler için bile ortalama hayat süresi sadece 30-35 yıldı.

Tarım
Teknik açıdan Roma tarımı geriydi. Kölelik, yeniliği önleyici bir faktördü. İhtisaslaşmanın örneği Sicilya, Kuzey Afrika ve Mısır’daki buğday tarımıydı.Bu bölgelerin tahıl tarlaları, Roma ve İstanbul’u besliyordu.
İtalya’nın kırsal nüfusu kendi sahibi ya da kiracısı oldukları toprakları işleyen bağımsız köylülerden oluşuyordu. Pön savaşları ve özellikle de Anibal’in seferleri, bu sosyal yapıda önemli değişmeye yol açtı.
Latifundia: İş gücünü kölelerle sağlayan ve kar amacıyla üretim yapan büyük çiftliklerdir.

Şehirler
İmparatorluğun şehirli nüfus oranı 1. yüzyılda %5 civarındaydı. Muhtemelen 19. yüzyıla kadar dünyanın böylesine geniş bir bölgesi bu denli şehirleşmemişti. İmparatorluğun sayıları 2.000’i bulan şehirlerinin önemli bir bölümü mahalli yönetim merkezleriydi. Ortalama şehir büyüklüğü 6.000 kişiden fazla değildi.

Ticaret
Roma İmparatorluğu’nun ekonomik gelişmeye en önemli katkısı Akdeniz’de uzun bir dönem barış ve düzeni sağlamasıydı.İmparatorluğun büyük bir bölümünde geçerli olan geçimlik ekonomi, büyük
bir ticaret hacminin doğmasına imkân vermiyordu.

Geçimlik Ekonomi: Üretimin esas olarak öz tüketim için yapıldığı, yaşam standardının temel ihtiyaçların ötesini karşılamadığı, marjinal prodüktivitenin çok düşük olduğu bir ekonomidir
--Mısır, Kuzey Afrika ve Sicilya’dan buğday taşımak üzere oluşturulan büyük filolar, imparatorluğun özel teşebbüse dayalı ekonomisinin en önemli istisnalarından biriydi.
Akdeniz ticaretinin en önemli kalemi tahıldı. Diğer önemli kalemler zeytinyağı ve muhtemelen
şaraptı. Mısır ve Kuzey Afrika buğdayın ana kaynağıydı. Zeytinyağı büyük ölçüde Güney İspanya’dan, inşa malzemeleri, özellikle de mermer Mısır, Anadolu ve Yunanistan’dan geliyordu.


Çanak çömlek, cam eşya, kaliteli yün, çeşitli süs eşyaları kara taşımasının yüksek maliyetlerini kaldırabilen başlıca mallardı.Suriyeli ve Yahudi tüccarlar Batılı müşterilerine Doğu’nun ipek, baharat ve süs eşyaları gibi lüks mallarını sağlıyorlardı.
-İmparatorluk istikrarlı para düzenine sahipti. Roma’nın altın parası Aureus, gümüş parası Denarius idi.

İmalat Faaliyetleri
İmparatorlukta önemli sanayi dallarından biri yaygın inşa faaliyetlerinden ötürü taş ocağı işletmeciliğiydi. Diğer sanayi kolu da madencilikti. Kurşun, borularda; bakır ve kalay, bronz yapımında; altın ve gümüş ise para basımında kullanılıyordu. En önemli maden kaynakları İspanya ve Alpler bölgesindeydi.
Dokuma imalat merkezleri de bulunmaktaydı. İtalya’daki Padova’nın bezleri, İspanya ve Galya’nın ise yünlü ve keten kumaşları özellikle şöhret bulmuştu.

Collegia: Ekonomiden çok sosyal amaçlı bu dernekler, üyelerine destek olma faaliyetlerinde bulunurlardı.
Roma dünyası, insan faaliyetinin diğer alanlarında oldukça başarılı olmasına rağmen, sınai teknoloji alanında hareketsiz kalmıştı. Bu teknolojik kısırlık, İlk Çağ medeniyetlerinin kültürel parlaklığıyla tam bir çelişki teşkil etmektedir. Bu konuda enteresan bir örnek su değirmenleridir.
Roma’nın bu teknolojik başarısızlığının önemli bir nedeni sosyo-ekonomik yapısıyla alakalıydı. Çoğu üretken faaliyetler, köleler ya da köleden farklı konumda olmayan köylülerce yapılıyordu.

**Çekirdek alan teorisine göre tarım ilk kez “Bereketli Hilal Bölgesi”nde ortaya çıkmıştır.
*Helenistik çağın ekonomik açıdan en göze çarpan özelliği “Devlet kontrolünün uygulanması” dır.
*Teknik açıdan Roma tarımının geriliği Kölelikle açıklanır.

Roma Ekonomisinin Gerilemesi
1-Birçok tarihçi ekonomik faktörlerin çöküşün kritik ve tayin edici olduğu konusunda birleşmişlerdir.
2-İmparatorluğun son dönemlerinde giderek artan bir problemi, Romalıların barbar olarak nitelendirdikleri Cermenler’e karşı kuzey sınırlarının korunmasıydı.
3-Askeri üstünlükteki bu nispi düşüşle birlikte imparatorluğun harcamaları da artmaktaydı.Doğu ile yapılan ticaretin sürekli açık vermesi, bu açığın kıymetli maden ihracı ile karşılanmasını gerektiriyordu..
4-Roma yönetimleri, karşılaştıkları bu problemlerin üstesinden gelmek için ekonomiyi zor şartlara iten çeşitli tedbirlere başvurdular. Öncelikle artan gelir ihtiyacını karşılayabilmek için vergiler ağırlaştırıldı.
5-Mali problemlerini çözme konusunda vergi gelirleri yetersiz kalan devlet bir çare olarak paranın ayarıyla oynadı ve değerini sürekli olarak düşürdü
6-Hızlı enflasyon reel vergi gelirlerinde önemli düşüşlere neden olduğundan vergilerin para yerine ürün ya da hizmet şeklinde toplanması yoluna gidildi.
7-Devlet, mali politikalarındaki bu değişmelere ek olarak iktisadi faaliyetlerin cereyan ettiği hukuki çerçeveye de müdahalelere girişti.


-Roma ekonomisinin daha önce gösterdiği dinamizmin temelinde yatan ve Roma hukukunda ifadesini bulan mülkiyet hakları sistemi ve özgürlüklerdir.
Kolonluk: Köylülerin toprağa bağlanmasıyla ortaya çıkan bu sistemde topraklarını terk edenler 30 yıl içinde zorla eski topraklarına geri getirilebilirlerdi.
-Batı Roma İmp.476’da Cermen karşısında yıkılması,bu süreci tamamladı ve Batı Avrupa’da küçük ölçekli siyasi-ekonomik birliklerin Orta Çağ boyunca bin yıl sürecek egemenliğini başlattı.

İktisat Tarihinin görevini Tanımlarken Kullanılan Performans Kavramları
a. Ne kadar üretim yapıldığı
b. Kişi başına hasıla artışı
c. Gelir dağılımında adalet
d. Üretimin istikrarlı olup olmaması
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst