Aöf Örgüt Kuramı Ders Özeti 4.Ünite

AOFDESTEK

ADMİN
Yönetici
Admin
Katılım
9 Şub 2011
Mesajlar
6,041
Tepkime puanı
25
Puanları
48
Bölüm:
İşletme
Şehir:
Bursa
Açıköğretim fakültesi Örgüt Kuramı Dersi 4.Ünite Özeti aşağıda verilmiştir.

ÜNİTE-4
Uyum Yaklaşımı: Örgütlerin çevrelerindeki büyük çaplı değişimlere yapılarını değiştirerek uyum sağlamaya çalışacaklarını öne süren yaklaşım.. Bu uyum yaklaşımına göre örgütler rasyonel yöneticiler tarafından yönetilir. Bu yöneticiler, örgütün çevresini (örneğin, yasaları, rakiplerin neler yaptığını, teknolojik gelişmeleri) sürekli izler. Bu çevrede meydana gelecek değişimleri öngörebilmek için tedbirler alırlar.
*Uyum yaklaşımının en önemli eksikliklerinden biri, örgütlerin neden pek azının uzun süre yaşayabildiğini açıklayamamasıdır.

*Uyum yaklaşımına alternatif bir yaklaşıma göre örgütler çevrelerindeki büyük çaplı değişimlere yapılarını hızla ve bu değişimlerle uyumlu şekilde değiştirerek tepki veremezler hatta vermek istemezler. Ayıklama yaklaşımı olarak adlandırılan bu yaklaşıma göre söz konusu nedenden ötürü çevrede büyük çaplı değişimler ortaya çıktığında mevcut örgütlerin büyük bir kısmı kapanır ve bunların yerine yeni çevresel koşullarla uyumlu yapısal özellikleri olan örgütler kurulur

*Örgütsel ekoloji, ayıklama yaklaşımına dayalı olarak geliştirilmiş bir örgüt kuramıdır. Ayıklama yaklaşımı çevresel değişimle birlikte mevcut örgütlerin kapanacağını ve bunların yerine yeni örgütlerin kurulacağını öngördüğünden, örgütsel ekoloji kuramı örgüt kurulma ve kapanma oranlarını inceler.

Çevresel Değişim
Uyum yaklaşımında olduğu gibi ayıklama yaklaşımında da çevre değişkendir. Ayıklama yaklaşımına dayanan örgütsel ekoloji kuramında çevresel değişimler iki gruba ayrılır. İlk grupta küçük taneli değişim ikinci grupta iri taneli değişim yer alır.
Küçük Taneli Değişim: Sık sık ortaya çıkan ve küçük çaplı çevresel değişimlerdir.
İri Taneli Değişim: Seyrek gözlenen ancak büyük çaplı çevresel değişimlerdir. İri taneli değişime bir örnek, bir şirketin faaliyet alanını doğrudan etkileyen yasalardaki değişimlerdir.

Yapısal Durağanlık
Örgütlerin ana yapısal özelliklerinin değiştirilmesinin güç olmasına yapısal durağanlık denir. Örgütsel ekoloji, iki tür yapısal özelliği birbirinden ayırır. Bunların ilki ana yapısal özelliklerdir. Ana yapısal özellikler örgütlerin resmi amaçları, güç ilişkileri (yani, örgüt içinde otoritenin nasıl kurulduğu), temel teknolojileri ve pazarlama stratejileridir. Bunlar bir kez belirlendikten sonra kolayca değiştirilemezler. ana özelliklerde değişime girişmek örgütler için en azından potansiyel olarak yıkıcıdır.

Öte yandan, örgütlerin ikincil yapısal özellikleri de mevcuttur. Bunlar, örgütün hiyerarşik yapısında kaç katmanın olduğu, yöneticilerin emrinde kaç kişinin olduğu, işlevsel bölümlerin sayısı ve büyüklükleri gibi özelliklerdir. İkincil yapısal özellikler değiştirilmesi daha az dirençle karşılaşan ve bu nedenle çevresel değişimle birlikte değişmesi daha olası, dolayısıyla esnek, yapısal özelliklerdir.

ÖRGÜTSEL TOPLULUKLAR
Örgütlerin ana yapısal özelliklerini oluşturan resmî amaçları, güç ilişkileri, temel teknolojileri ve pazarlama stratejileri onların ortaya çıktıkları dönemdeki toplumsal koşulların izlerini üzerinde taşır. Buna damgalama denir.
Aynı toplumsal koşulların izlerini taşıyan örgütler bu nedenle benzer yapısal özellikler gösterirler. Çok sayıda örgüt tarafından yeterine uzun bir zaman dilimi boyunca paylaşılan ana yapısal özellikler örgütsel biçimi oluşturur.
Belirli bir coğrafi-siyasi bölgede (örneğin, bir ülkede) belirli bir zaman diliminde aynı örgütsel biçime sahip olan örgütler de örgütsel toplulukları oluşturur.

Örgütsel topluluklar, örgütsel ekoloji kuramında özel bir öneme sahiptir. İlk olarak topluluklar ana özellikleri birbirine benzer örgütlerden meydana geldiği için onların üyeleri çevresel değişimden benzer şekilde etkilenirler. Ayrıca bir türden çevresel değişime bir örgüt topluluğunun üyelerinin vereceği tepkiyle bir başkasının üyelerinin vereceği tepki çok farklı olabilir.

İkinci olarak, örgüt toplulukları ortaya çıktıktan sonra kendi içlerinde bazı dinamikler, yani değişim yaratan güçler ve süreçler doğururlar. Bunların en önemlilerinden biri aşağıda daha detaylı olarak incelenen rekabettir. Bir topluluğun üyeleri benzer ana yapısal özelliklere sahip oldukları için benzer kaynaklara bağımlıdır

Üçüncü olarak, örgütleri bir topluluğun üyesi olarak düşünmek onların bazı özelliklerinin hayatta kalma olasılıklarıyla ilişkisini incelemeyi de kolaylaştırır. Bir örgütün hayatta kalma olasılığını onun büyüklüğü kadar hangi amaçlara hizmet ettiği, nasıl yönetildiği, temel teknolojisinin ve stratejilerinin ne olduğu da etkiler.



DEMOGRAFİK SÜREÇLER
Örgütsel ekoloji kuramından hareketle demografik süreçlerle ilgili yapılan araştırmalar iki gruba ayrılır. Bunların ilki
Yaş Bağımlılığı Kuramı:Örgüt yaşıyla örgütün kapanma oranı arasındaki ilişkiye dair ekolojik kuram.
Büyüklük Bağımlılığı Kuramı: Örgüt büyüklüğüyle örgütün kapanma oranı arasındaki ilişkiye dair ekolojik kuram.

Örgüt Kapanma Oranında Yaş Bağımlılığı
Yaş bağımlılığı kuramı örgütlerin yaşı büyüdükçe kapanma oranlarının nasıl değiştiğine ilişkin önermeler sunar. Yaş bağımlılığıyla ilgili genel olarak öne sürülen fikir örgütler yaşlandıkça kapanma olasılıklarının azalacağıdır. Buna gerekçe olarak yeni kurulmuş veya genç örgütlerin yaşadıkları yenilik sıkıntıları gösterilir
-Yenilik Sıkıntısı: Genç örgütlerin içsel süreçlerini ve çevreleriyle olan ilişkilerini yaşlılar kadar iyi düzenleyememiş olmalarından kaynaklanan sıkıntılardır.
-Yaşlılık sıkıntısı: Bu fikre alternatif bir görüş ise örgütler yaşlandıkça kapanma oranlarının artacağıdır. Bu görüş çevrenin değişken olmasına vurgu yapar. Çevre sürekli değiştiği için bir örgüt yaşlandıkça çevresiyle olan uyumunu, ana yapısal özellikleri durağan olduğundan, kaybeder. Buna yaşlılık sıkıntısı denir.
-Ergenlik sıkıntısı: Üçüncü bir görüşe göre her yeni örgüt önce kurucularının koyduğu kaynaklarla ayakta durmaya çalışır. Zamanla, yani bu kaynaklar tüketildikçe örgütün kapanma olasılığı artar. Ancak zaman geçtikçe ayakta kalmayı başaran örgütler giderek daha fazla şey öğrenirler. Dolayısıyla bir eşiği atlamayı başaran örgütlerin bu noktadan sonra kapanma olasılıklarının yaşlarıyla birlikte azalması gerekir. Buna ergenlik sıkıntısı denir. Bu görüşe göre örgütlerin kapanma olasılıkları yaşları büyüdükçe önce artar, sonra azalır. Yani, örgütün yaşıyla kapanma oranı arasındaki ilişkinin örüntüsü ters çevrilmiş U harfine benzer.

Örgüt Kapanma Oranında Büyüklük Bağımlılığı
Büyüklük Bağımlığı: Örgütlerin büyüklükleri arttıkça kapanma olasılıklarının azalmasına yönelik görüştür

TOPLULUK DİNAMİKLERİ
Bir örgütün kapanma olasılığını onunla aynı ve benzer bir biçimi paylaşan diğer örgütlerin varlığının yarattığı güçler ve süreçler de çeşitli şekillerde etkiler. Bu etmenlere topluluk dinamikleri adı verilir.3 e ayrılır
1. Yoğunluk Bağımlılığı
Örgütsel Yoğunluk: Bir örgüt topluluğunun üyesi olan örgütlerin sayısı. Örgütsel yoğunluk bir örgütsel topluluğa yeni üyelerin hangi oranda katıldıkları (örgüt kurulma oranı) veya mevcut üyelerin ne kadar yüksek oranda kapandıkları üzerinde önemli etkiler yaratır.
Taşıma Kapasitesi: Örgütsel yoğunluğun zaman içinde ulaştığı ve istikrar gösteren en yüksek değeri.

Örgütsel yoğunluk bir örgütsel topluluğa yeni üyelerin hangi oranda katıldıkları (örgüt kurulma oranı) veya mevcut üyelerin ne kadar yüksek oranda kapandıkları üzerinde önemli etkiler yaratır. Örgütsel yoğunluğun söz konusu etkileri örgüt topluluğunun bir önceki paragrafta betimlenen gelişim örüntüsünü de açıklar. Bir örgütsel topluluğun üyeleri ilk ortaya çıktığında bu örgütlerin biçimi pek az bilinir. Örneğin, Türkiye’de sendikalar 1947 yılında yasallaştığında pek az işçi veya işveren sendika biçimi hakkında bilgi sahibiydi. İnsanlar bir türden örgütü görmezler, onun hakkında bir şeyler duymazlar ise o örgütün biçimi, yani hangi amaçlara hizmet ettiği, nasıl yönetildiği, kimleri üye yapabileceği hakkında da bir şey bilemezler. Böylesi durumlara bir örgütsel biçimin bilişsel meşruiyetinin olmaması denir.
Bilişsel Meşruiyet: Bir örgüt biçiminin ne ölçüde bilinir olduğudur.

Bir örgütsel biçimin bilişsel meşruiyete sahip olması o biçime sahip örgütlerle bu örgütlerden kurmak isteyen girişimciler için türlü avantajlar sağlar. İlk olarak bilişsel meşruiyeti olan bir biçime sahip örgütlerden yenilerinin kurulması kolaydır çünkü bilinir olan biçim yenileri için hazır model işlevi görür. Girişimciler neleri nasıl yapmaları gerektiği konusunda çok fazla düşünmek zorunda kalmazlar. İkinci olarak bilişsel meşruiyeti yüksek örgütsel biçimler bu biçime sahip örgütlere destek verebilecek kişiler tarafından da iyi tanınırlar. Dolayısıyla bilişsel meşruiyeti yüksek bir biçime sahip örgütlerin çevrelerinden kaynak temin etmeleri ve çevrelerindeki güçlü aktörlerin (örneğin, devletin) desteğini almaları daha kolaydır.

Sayıca daha fazla örgütün benimsediği örgütsel biçimler daha fazla bilinirler ve kanıksanırlar, yani sosyal çevrenin doğal unsurlarıymış gibi görünürler. Bir örgüt biçimi kanıksandığında, artık insanlar söz konusu örgüt biçimini ve o biçime sahip örgütleri sorgulamazlar. Varlıkları sorgulanmayan, yani yüksek kanıksanmışlık derecesine sahip örgütlerin çevrelerinden kaynak temin etmeleri de kolay olur.

Örgütsel ekolojiye göre örgütsel yoğunluğun meşrulaştırıcı ve rekabetçi etkileri farklı evrelerde kendini hissettirir veya baskın duruma geçer. Bir örgütsel topluluk ilk ortaya çıktığında örgütsel yoğunluktaki artışlar söz konusu örgüt biçiminin meşruiyetine önemli katkıda bulunur ancak çok fazla rekabetçi baskı yaratmaz.Çünkü bu evrede henüz kaynaklar mevcut örgüt sayısına kıyasla boldur. Ancak, yoğunluğun yüksek olduğu evrelerde yoğunluktaki her artış örgüt kurulma oranını azaltır ve kapanma oranını artırır. Söz konusu etkilere örgüt kurulma ve kapanma oranlarında yoğunluk bağımlılığı adı verilir.



Ancak yoğunluk bağımlı meşrulaşma ve rekabet süreçleri etkilerini farklı düzeylerde daha kuvvetli gösterebilirler. Meşrulaşma örgüt biçiminin bilinir hâle gelmesidir. Örgüt biçimi sembolik unsurlardan oluştuğu için coğrafi sınır tanımaksızın yayılması (eğer yayılımını zorlaştırmak için engeller konulmamışsa) kolaydır. Öte yandan pek çok örgüt yereldir, yani belirli bir coğrafi bölgede faaliyet gösterir. Bu nedenle hayatta kalmak için gereksinim duyduğu kaynakları da bu bölgeden temin eder. O hâlde, meşrulaşma çok geniş coğrafi alanlarda etkisi gözlenebilecek bir süreçken rekabet yerel düzeyde etkisi gözlenebilecek süreç olabilir.

Örgüt yoğunluğunun etkisi “güncel” olduğu gibi (yani, bir zaman noktasındaki örgüt yoğunluğunun aynı zaman noktasında örgüt kurulma ve kapanma oranlarını etkilemesi) “gecikmiş” de olabilir. Örgütler, kuruldukları andaki örgütsel yoğunluğa bağlı olarak farklılaşmış hayatta kalma becerisi sergilerler. Bazı örgütler yoğunluğun düşük ve bu nedenle rekabetçi baskıların az olduğu evrelerde kurulurlar. Bunlar öğrenmek, değerli kaynakları temin etmek ve güçlenmek için daha fazla olanağa sahiptir. Buna ilk giren avantajı da denmektedir. Bazı örgütler ise yoğunluğun yüksek ve dolayısıyla rekabetçi baskıların daha ağır olduğu evrelerde kurulmuştur. Bu örgütler en değerli kaynakları temin etmekte güçlük çekerler. Daha çok diğer örgütlerin kullanmak istemedikleri ikincil değere sahip kaynaklarla yetinmek zorunda kalırlar. Yoğun rekabet altında kurulduklarından ne içsel süreçlerini ne de çevreleriyle olan ilişkilerini iyileştirmek için yeterince fırsata sahiptirler. O nedenle düşük yoğunluk evresinde kurulan örgütlerin yüksek yoğunluk evresinde kurulan örgütlere kıyasla daha düşük kapanma oranlarının olması beklenir. Buna yoğunluğun kapanma oranı üzerinde gecikmiş etkisi denir.

Ayrıca bir örgüt topluluğunun yoğunluğundaki değişimler başka örgüt topluluklarında örgüt kurulma ve kapanma oranlarını da etkileyebilir. Bazı örgüt toplulukları birbirlerine benzer örgütsel biçimlere sahiptir.

Sahip oldukları biçimler birbirlerine zıt olan örgüt topluluklarının yoğunluklarındaki artışlar da bu topluluklara üye örgütlerin kurulma ve kapanma oranlarını etkileyebilir. Bazı örgüt toplulukları birbirlerine rakip hatta düşman, ideolojiler benimserler. Bir örgüt topluluğu büyüdükçe kendisininkine rakip biçimleri benimseyen
örgütlerin hayatta kalmalarını güçleştirici hatta ortadan kaldırılmalarını sağlayacak tedbirleri daha etkin bir biçimde alır.

Kesim Genişliği
Kesim: Bir örgütün hayatta kalmak için gereksinim duyduğu kaynakları temin ettiği ortam
Kesim Genişliği: Bir örgütün ne ölçüde farklı kaynaklardan yararlandığı.
Özelci Örgüt: Kesim genişliği dar olan örgüt.
Genelci Örgüt: Kesim genişliği bol olan örgüt.

Çevresel değişim aynı biçime sahip olsalar da özelci ve genelci örgütleri farklışekillerde etkiler. İlk olarak değişimin olmadığı yani istikrarlı çevrelerde özelci örgütler daima genelcilere kıyasla daha yüksek performans gösterirler. Bunun nedeni, uzmanlaşmanın onların verimlilik ve üretkenliklerini artırmasıdır.

Özelci örgütler ayrıca küçük taneli çevresel değişimin gerçekleştiği durumlardada genelcilere kıyasla üstün performans gösterirler. Çevresel değişim büyük çaplı olmadığı için özelci örgütlerin uzmanlıkları çevre değiştiğinde yararsız hale gelmez. Mevcut becerilerini kullanarak küçük çevresel dalgalanmaları kolayca atlatabilirler.

Ancak bazen çevresel değişim iri taneli olur. Böylesi değişimler uzmanlaşmış örgütlerin sahip oldukları az sayıdaki beceriyi tümden yararsız kılabilir. Böylesi durumlarla karşı karşıya kalan özelci örgütlerin büyük oranda kapanmaları beklenebilir. Çünkü yapısal durağanlık nedeniyle yeni çevresel koşullarla uyumlu becerileri
hızla edinmeleri güçtür. Öte yandan, genelci örgütler iri taneli çevresel değişimin olumsuz etkilerine daha az maruz kalırlar. Kaynak tabanları çeşitlenmiş olduğu için bu türden örgütlerin birden fazla becerisi vardır.

Kaynak Bölünmesi
Bir örgüt topluluğunu oluşturan örgütler genellikle birbirleriyle kaynaklar için rekabet ederler. Örneğin bazen örgütler kendi ürünlerini diğerlerinin ürünlerinden farklılaştırmaya çalışırlar. Bazen de ürünlerini farklılaştırmak yerine onlardan daha fazla üretip daha ucuza satma yolunu seçerler. İlk stratejiyi seçen örgütler yenilik ve müşteri taleplerine hızlı yanıt vermeye yatırım yaparken ikincisini seçenler birim maliyeti düşürmek için yatırım yaparlar. Maliyet esaslı rekabet eden örgütler genellikle ölçek ekonomisinden yararlanırlar.
Kaynak Bölünmesi: Örgüt topluluğunda yoğunlaşma nedeniyle çok büyük firmaların ölçek ekonomisinden yararlanmalarına elverişli olmadığı için ilgi duymadığı ve bu nedenle özelci örgütlerin çok büyük örgütlerin rekabetçi baskısını hissetmeden kullanabileceği kaynakların bollaşması. Kaynak bölünmesinden ötürü küçük ve pazarın etrafındaki farklılaşmış kesimlerin herhangi birinde faaliyet gösterebilecek özelci örgütlerin kurulması mümkün olur. Bir başka deyişle, pazarın merkezine giderek az sayıda büyük firmanın hakim olması pazarın etrafındaki kesimlerden beslenebilecek firmaların kurulmasını kolaylaştırır. Bu nedenle, yoğunlaşmayla özelci örgüt kurulma oranı arasında pozitif bir ilişki beklenir. Yani, ne kadar çok yoğunlaşma olursa özelci örgüt kurulma oranı da o kader yüksek olur.
Yoğunlaşma, özelci örgütlerin kurulmasını kaynak bölünmesi nedeniyle kolaylaştırırken, büyüklerin hayatta kalmalarını güçleştirir



TOPLULUK VE ÇEVRE İLİŞKİSİ

Örgütsel ekoloji topluluk içi dinamiklerle ilgilendiği gibi topluluklarla kurumsal, siyasi ve ekonomik çevreleri arasındaki ilişkiyle de ilgilenir. Bu sayede örgüt topluluklarının zamanla nasıl geliştiklerine dair oldukça kapsamlı bilgiler sunar. Örgüt topluluklarının kurumsal çevreleriyle olan ilişkilerinin incelenmesine kurumsal ekoloji denir.

Örgütsel biçimler yalnızca bilişsel meşruiyete değil, aynı zamanda sosyo-politik meşruiyetede gereksinim duyarlar. Sosyo-politik meşrulaşma bir örgütsel biçimin (ve ona sahip örgütlerin) önemli sosyo-politik aktörler, özellikle de devlet, tarafından kabul görmesidir. Sosyo-politik meşrulaşma türlü şekillerde gerçekleşebilir. Bir örgüt biçiminin yasallaşması sosyo-politik meşrulaşmanın yollarından biridir. Bu sayede örgütler var olma şansı elde ederler ve yasal çerçeve içinde faaliyet gösterdikleri sürece devletin koruması altında olurlar. Sosyo-politik meşrulaşma devletle veya meslek örgütleri gibi diğer güçlü aktörlerle ilişki kurmakla da gerçekleşebilir.

Örgüt toplulukları siyasi ortamdaki değişikliklerden de etkilenir. Yeni örgüt topluluklarının ortaya çıkması genellikle büyük siyasi (ve buna bağlı olarak kurumsal) dönüşümlerin yaşandığı dönemlerde gerçekleşir. Bu türden büyük çaplı değişimler yeni türden örgütlerin kurulması ve gelişmesi için fırsatlar yaratır.

Yasal değişiklikler bazen başta istenenden farklı sonuçlar da doğurabilir. Örneğin, bir türden faaliyetin ve onu yürüten örgütlerin bir bölgede yasaklanması söz konusu türden örgütlerin bir başka yerde çoğalmasına neden olabilir. Yasal düzenlemeler genellikle bir siyasi bölgede bazı değişiklikler gerçekleştirmek için yapılır.

ÖRGÜTSEL EKOLOJİ VE YÖNETİM

Örgütsel ekoloji diğer pek çok örgüt kuramıyla çevrenin değişken olduğu fikrini paylaşıyor olmakla birlikte, onlardan yapısal durağanlık varsayımıyla ayrılır. Yapısal durağanlık çevre değiştiğinde örgütlerin ana yapısal özelliklerini çevreye yeniden uyumlamak için girişimde bulunma olasılıklarının düşük olduğunu, değişime girişilse bile bunun örgüt üzerinde yıkıcı etkilerinin olacağını öne sürmektedir. Bu varsayım uyum yaklaşımını benimseyen diğer örgüt kuramlarına kıyasla yöneticilere daha az önem atfetmektedir. Yöneticilerin örgütlerini değiştirme olanaklarının kısıtlı olduğunu, değişime girişebilseler bile sonucun büyük olasılıkla olumsuz olacağını, yani yapısal değişim girişimlerinin örgütün kapanma olasılığını artıracağı öne sürülmektedir.

Az sayıda örgütün büyük çaplı değişim sonrası ayakta kalabileceğini öne sürmek onların yapılarındaki durağanlığı vurgulamakla kalmaz, örgüt kuramlarında uzun süredir işlenegelen bir başka fikri de öne çıkarır. Bu fikre göre örgütsel aktörler, dolayısıyla örgüt yöneticileri de sınırlı ölçüde rasyoneldir. Sınırlı rasyonellik, geleceği mükemmel olarak öngörememek ve dolayısıyla ancak sınırlı miktarda bilgiyle karar alabilmektir. Bu nedenle, yöneticilerin aldıkları kararlar bazen beklenen etkileri yaratır, bazen de yaratmaz. Bu kararlar bazen de beklenmedik etkilerle sonuçlanır. Dolayısıyla, yöneticiler örgütlerini değişen çevreyle uyumlamak için eyleme geçseler dahi eylemlerinin ne türden sonuç vereceğini genellikle kestiremezler. Onların eylemlerinin doğuracağı sonuçları çevre belirler.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

REKLAMLAR

Forum istatistikleri

Konular
17,414
Mesajlar
134,310
Kullanıcılar
90,716
Son üye
Abdullah Kara
Üst